-‘gidelim artık uyuyan güzel. Aksi takdirde babam ikimizide soru yağmuruna tutar.’Önümden neşeyle yürümeye başladı.
Arkasından geliyorken merdivenlerin başına geldiğimizde aniden durdu.
-‘babamların önünde mutlu çift görünümü yaratmamız gerek unuttun mu?’
Hızla elini tuttum. Yürümeye başladık..
Aşağı indiğimizde, 50 yaşının başında gibi duran , ancak bir o kadarda genç duran bir kadın.
Karşı koltuktada beyaz saçlı ,beyazlaşmaya başlamış sakalları olan bir adam.
İkisi karşılıklı oturmuş sohbet ediyorlardı. Biz içeri girdiğimizde sustular.
Bora elimden tutarak onların önüne getirdi.
Annesi olduğunu düşündüğüm kadın beni baştan aşağı süzdükten sonra rahatsız olmuş gibi baktı. O sırada bora babasına selam veriyordu.
‘Gelin kızımız , hoşgeldin evine. Beklediğimden güzel çıktın. Umarım dışın gibi içinde güzeldir.’
-‘merak etme baba . O iyi bir kız.’
‘Sen öyle diyorsan. Neyse , ben boranın babasıyım.Adım Sedat karahanlı. ‘
‘Bu da eşim, Yasemin karahanlı.’
Çok genç bir kadındı. En azından adama göre genç duruyordu. 40’a yeni girmiş gibi.
Yüzündeki estetikler çok ön plandaydı. Makyajın ağırlığından bahsetmiyorum bile.
İkisiylede el sıkıştıktan sonra sofraya geçtik. Hizmetçiler yemekleri servis ediyorlardı. Bora benim yanıma oturmuş, yasemin hanımda sedat beyin yanına oturmuştu. Borayla sedat bey karşılıklı oturdukları için yasemin hanımla bende karşılıklı oturmuştuk.
Sedat bey sürekli boraya iş hakkında birşeyler söylüyordu. Ancak çok da şifreli konuşuyordu . Ne dediklerini anlamıştım bile. Bende tabağımdaki 2-3 zeytinle oynarken, görüş hizama bir el girdi. Kafamı kaldırdığımda bora olduğunu gördüm.
Kendi çatalıyla benim tabağıma masadakilerden dolduruyordu.
Çok doldurmuştu. İştahım da yoktu.
sedat bey beni kaale bile almıyordu. Yasemin hanımsa, ara ara tiksinir gibi bakıp önüne dönüyordu. Hiç beklediğim gibi olmadı. Her ne kadar sahtede olsa bu bir evlilikti. İnsan hayatında kaç kere evlenir?
Bora çok fazla doldurduğu için artık elini elimle durdurdum. Durup bana baktığında elimi hızla çekip,
-‘çok zayıfsın. Bu kadardan bir şey olmaz. Bitsin bunlar.’
-‘Yasemin abla potakal suyu olan sürahiyi uzatırmısın?’
‘Ne gerek var kıza doldurmana . Kızın eli kolu tutmuyormu.’
Sedat bey hızlı sesli şekilde boğazını temizledi.
Bora;
‘Çok şükür eli kolu tutuyor. Ancak karım olacak kadının iştahı yoksa, benim onu beslemem gerek. Hiçbirimiz karahanlıların tek gelini aç kalıyor, ona bakamıyorlar denmesini istemeyiz değil mi?’
Bora ilk başta hoşuma giden cümleler kurmuştu. Ancak sonda sırf ailelerine laf gelmesin diye yedirmek istediğini söyleyince moralim bozulmuştu.
Dahada iştahım kaçtı. Hızla ayağı kalktım.
Diyerek salondan çıkmak için hızlı hareket ediyordum. En sonunda salondan çıktım. Evdeki hiçbir yeri bilmediğim için sabah geldiğimiz yerden geri gittim. Odaya girdiğimde kapıyı ardımdan kapatıp koltuğa yöneldim. Eğer şuan evi biraz da olsa bilseydim dışarı, hava almaya çıkardım. Küçüklüğümden beri çok sıkıntım vatken rahatlamak için terasa, balkona vs. Çıkardım. Alışkanlık.
Şuanda tek bildiğim yer bu odaydı . Ancak odayı incelediğimde , bir terasın olduğunu gördüm. Mutlu olup çıktım. Nedense boranın sözleri, yasemin hanımın bakışları, sedat beyin ben yokmuşum gibi davranması üzmüştü. Onlardanda saygı bekliyordum.
Etrafa göz gezdirdiğimde , bora, dışarıda telefonla konuşuyordu.
Bir anda benim olduğum yere baktı. Çok hazırlıksız yakalandım. Konuşurken bir yandan bana bakıyordu.
Daha fazla duramadan içeri geçtim.
Koltuğa oturup ellerimle oynamaya başladım.
1 dakika kadar sonra odadaki kapının açılma sesiyle kafamı kaldırdım. Borayla göz göze geldik. Tekrar bakışlarımı elime kilitledim.
Görüş hizama gölge düşünce kafamı kaldırdım. Bora tam önümde duruyordu.
Eğilip ellerimi dizinin üstüne koyarak konuşmaya başladı.
Göz devirip yaslandığım yerden doğrulup yüzüne doğru eğildim. Fazla yakındık.
Bora çenemi kavrayıp kendine çevirdi.
-‘yasemin abla üvey annem olur . Biliyorum söylemedim. Bende sevmem onu ancak saygı gösteririm . babamın eşi sonuçta.’
-“He onada saygı gösteriyosun peki bana? Bana niye kimse saygı göstermiyo söylermisin? Benim kimseyle derdim yok. Herkese saygı gösteririm ama bende beklerim.”
Hızla ayağa kalktım. Aynı anda bora’da kalktı. Dip dibeydik. Sol tarafa doğru adım attım. Hızlı adımlarla gitmek için hareketlendiğim sırada kolumdan çekilip arkaya döndürülmem bir oldu.
Bora boğazını temizledikten sonra yavaşça yanıma yaklaştı. Diğer elimide boş olan eliyle tuttu. Sadece ona bakıyordum. Tepkim yoktu.
-‘Biliyorum sana hiç beklemediğin gibi davrandılar. Hakettiğin şekilde davranmadılar. Çok haklısın. Eğer şuan istersen, başka bir eve gidebiliriz. Sabah sana sormuştum.’
-“EVET BEKLEMEDİĞİM GİBİ DAVRANDILAR DOĞRU.PEKİ SEN! SENDE BEKLEDİĞİM GİBİ DAVRANMADIM BORA! SADECE INKAR MI DİYORSUN SEN HİÇ KENDİNE BAKMAZMISIN!?” Ellerimi silkeleyerek çektim. O kahvaltıda dediklerinden sonra hala onunla samimi rolü yapamazdım içimden gelmiyor.
Hızlı adımlarla terasa çıktım. İçime derin derin nefes çektim. Neden benim için bu kadar sorun olmuştu? Neden bu kadar üzülmüştüm … gökyüzüne baktım. Havadaki bulutlar kararmaya başladı. Yağmur yağacak gibiydi. Yağmuru severdim. Küçükkende bahçedeki çimleri sulayan fiskeler çalıştığında onların yanında koşarak geçer eğlenirdim . Ancak gök gürüldemelerinden, şimşeklerden çok korkardım. En büyük nedenide ailemin yağmurlu, karanlık ve şimşek dolu bir günde araba kayması sonucu öldükleriydi.
Aklıma geldikçe gözlerim dolar, onlar olsaydı hayatım nasıl olurdu diye düşünürdüm.
Eminimki beni herşeyden heryerden korurlardı.
Bunların hiçbirinin olmasını istemezlerdi.
Ancak ölmemide , ölüp kurtulmamıda istemiyorlardı. Bu bir işaret olabilir. Hastanede rüyamda gördüğüm olay çok gerçekçiydi. Kendimi orada gibi hissettim.
Annem oraya gelmemem gerektiğini , onları hatırlatmayacak insanlarla arkadaşlık , aile kurmam gerektiğini söylemişti. Hepsi onları hatırlayıp üzülmemem içindi. Ancak ben burada, boranın yanında onların özlemlerini hissediyordum….
Bunları düşünürken göz yaşlarım süzülmeye başladı. Artık hayat bana çok dar ve çaresiz hissettiriyordu.
Gök gürüldeyince çığlık attım. Çok ani oldu. Gözlerimi sımsıkı kapatmış, kendimi ayakta tutmak için korkuluklara tutunuyordum. Gözümü açarsam, ailemi gördüğüm manzarayı görecekmişim gibi korktum. Sımsıkı kapalı gözlerimle , ağzımdan dua etmeye başladım.
-“Allahım nolur! Nolur beni bu dünyadan kurtar. Ben artık dayanamıyorum…”
Ne kadar sesli dua ettim bir fikrim yok. Belkide fısıltı halinde . Belki, çığlık atar gibi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |