

Evvel zaman içinde bir bilge kişi varmış
İnsan içine çıkmaz, hep dağlarda yaşarmış.
Kitapları, kuşları, ağaç ve çiçekleri
Çok severmiş bahçede uçan kelebekleri.
Binlerce kitap varmış bir küçük kulübede
Gece gündüz okurmuş durmadan Affan Dede.
Bahçe, tarla işleri, her meslek, her zanaat
Hem ilim, hem marifet ehliymiş bu ulu zat.
Hemen ona gidermiş bir sıkıntısı olan
Çare bul bana dermiş, dertlerinden bunalan.
Bu zatın ünü gitmiş Kıral'ın kulağına
Kıral demiş ki: Hemen getirin onu bana.
Kıral saygı duyarmış ilim, sanat ehline
Değer verirmiş ilim, sanatın güzeline.
Kimin nesiymiş bu zat, hele bir öğreneyim
İlim ve sanatından istifade edeyim.
Böyle ulu kişiler sarayıma gerektir
Aman incitmeyin ha; hem yaşlı, hem ürkektir.
Affan Dede'yi alıp getirmişler saraya
Kıral elini öpmüş: Hoş geldiniz buraya.
Diye Affan Dede'yi makamına götürmüş
Ona yemek yedirip güzel şeyler içirmiş.
Kıral sohbet edelim, demiş senle baş başa
Dağlarda tek başına nasıl geldin bu yaşa?
Senin hakkında bana çok şeyler söylediler
İnsan içine girip çıkmazmışsın dediler.
Affan Dede söz almış: Doğru sayın Kıralım
Çocukluğumdan beri ben hep yalnız yaşarım.
Eğer izin verirsen tuvalete gideyim
Orda ihtiyacımı görüp hemen geleyim.
Peki demiş Kıral da, ihtiyacını gör gel
Rahat ol uzun uzun sohbetimizden evvel.
Affan Dede yavaşça kalkmış hemen yerinden
Tuvaletin yerini sormuş orda birinden.
Biri koluna girip götürmüş tuvalete
Dede teşekkür etmiş verdiği eziyete.
Beklemeye başlamış Kıral Affan Dede'yi
Onu saraya alıp verecekmiş müjdeyi.
Madem herşeyi bilir, zor bir soru sorayım
Bilirse eğer onu sarayıma alayım.
Böyle düşünürken bir saat geçmiş aradan
Demiş: Çok zaman geçti ayrılalı buradan.
Haber getirin bana, Affan Dede kaçtı mı?
Bilmeden tuvaletin deliğine düştü mü?
Hemen birkaç adamı tuvalete koşturmuş
Affan Dede biriyle konuşup duruyormuş.
Bir anlam veremeden sesleri dinlemişler
Dönüp gelip Kıral'a durumu iletmişler.
Affan Dede az sonra çıkıp gelmiş makama
Kıral merakla sormuş gelir gelmez adama:
Sen biraz geç kalınca birkaç adam gönderdim
Tuvalette kiminle konuştun, merak ettim.
Senden başka hiç kimse tuvalete girmedi
Kapıdaki nöbetçi hiç kimseyi görmedi.
Affan Dede söz almış: Sayın Kıralım, demiş
Ona bütün gerçeği hiç yalansız söylemiş.
Ben yıllar yılı yalnız yaşamaya alıştım
Az önce tuvalette kubur ile konuştum.
Kıral kahkaha atıp gülmüş bu sözlerine
Hemen sormuş elini koyarak dizlerine:
Ne dediler kuburda seninle konuşanlar?
Acaba hangi kubur insan dilinden anlar?
Affan Dede söz almış: Ey Kıral hazretleri
Her şeyle konuşurum epey zamandan beri
Tüm hayvanlar, çiçekler, ağaçlar, dağlar, taşlar,
Benim dilimden anlar tüm balıklar ve kuşlar.
Canlı, cansız her şeyin ben dilini bilirim
Birine bir şey olsa yardım için gelirim.
Kuburdaki cisimler konuştular benimle
Onlara cevap verdim ben de kendi dilimle.
Dediler: Bir zamanlar baklavaydık, börektik
En güzel ve en nefis, en taze yiyecektik.
Hepimizi yediler, biraz midede kaldık
İnsan içine girdik, çıkınca böyle olduk.
Ben yıllardır girmedim insanların içine
Çıkınca ne olurum düşünürüm halime.
Kıral: Haklısın demiş, insanlık zor zanaat
Burada çok sıkıldın, duramadın bir saat.
Görmedin ömrünce ne kavga, ne münakaşa
Sen dön kendi yurduna, dilediğince yaşa.
Yılmaz ÖRMECİ
Ankara, 24.02.2020
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 460 Okunma |
284 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |