12. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Her Limanda Bir Sevgili / 12. Bölüm: Napoli Gezisi

12. Bölüm: Napoli Gezisi

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

 

Konserin ilk bölümü bittiğinde, Lorenzo onları masanın karşısındaki zarif kadına doğru götürdü. “İzzet, Aleksandro, sizi Signorina Isabella ile tanıştırmama izin verin,” dedi Lorenzo. “Isabella, Napoli’nin en seçkin ailelerinden birine mensuptur ve aynı zamanda büyük bir sanat âşığıdır.”

İzzet, biraz mahcup bir şekilde selam verdi. İtalyanca olarak “Çok memnun oldum, Signorina Isabella” dedi ve İsabella’nın uzattığı narin elini, gözlerini İsabella’nın gözlerinden ayırmadan eğilerek öptü.

Isabella zarif bir baş selamıyla karşılık verdi ve tatlı bir gülümsemeyle, “Ben de tanıştığımıza memnun oldum,” dedi. Bir süre küçük bir sohbetten sonra Isabella, İzzet’e döndü. “Dans etmeyi sever misiniz?” diye sordu. Aleksandro bunu hızla çevirdi ve İzzet, “Severim,” diye yanıtladı.

Dans pisti büyük bir ihtişamla süslenmişti ve İzzet, Isabella’yla dans ederken kalbinin heyecandan hızla attığını hissediyordu. Müzik, ikisini de bambaşka bir dünyaya taşımış gibiydi. İzzet, Isabella’nın zarafetinden etkilenmişti. Isabella ise İzzet’in gözlerindeki sıcaklık ve samimiyeti fark ediyordu.

Dans boyunca fazla konuşmadılar. İzzet’in İtalyancası hâlâ çok sınırlıydı ve Isabella da Türkçe bilmiyordu. Ama bazen sözler gereksizdir; gözler, eller ve küçük gülümsemeler her şeyi anlatabilir. Müzik sona erdiğinde, Isabella yavaşça elini çekti ve “Teşekkür ederim,” dedi.

İzzet de hafifçe eğilerek İsabella’yı selamladı ve “Ben teşekkür ederim,” diye yanıtladı, bildiği İtalyanca kelimelerin sonuna gelmiş hissetti kendini.

Dans sonrası Signor Lorenzo ve eşiyle birlikte oturdukları masaya İsabella’yı davet ettiler. İsabella, İzzet’in yanına oturdu. Aleksandro’nun yardımıyla aralarında daha uzun ve koyu bir sohbet başladı. Isabella, Napoli’nin tarihini ve kültürünü anlatırken, İzzet Antalya’dan ve Akdeniz’in güzelliklerinden bahsetti. Aleksandro, ikisinin de söylediklerini özenle çeviriyordu.

Gece ilerlerken Isabella, İzzet’e gülümseyerek, “Yarın sizi şehirde gezdirmek isterim,” dedi. Aleksandro bunu çevirdiğinde, İzzet mutlulukla başını salladı. “Memnuniyetle,” dedi.

Bu, İzzet için sadece bir konser değil, hayatında yeni bir sayfanın başlangıcı gibiydi. Konserden döndüklerinde İzzet ve Aleksandro’nun üzerindeki yorgunluk henüz geçmemişti. Ancak İzzet’in aklında, İsabella ile bir sonraki buluşmaları vardı. “Sabah olmadan birkaç İtalyanca cümle daha öğrenmeliyim,” dedi kararlı bir şekilde. Aleksandro, gülümseyerek “Tamam İzzet, bakalım sabaha kadar İtalyan gibi konuşabilecek misin?” diye takıldı.

Gece boyunca, Aleksandro İzzet’e sık kullanılan ifadeleri ve kelimeleri öğretti. “Bunları mutlaka bilmelisin,” dedi. “‘Piacere’ tanıştığına memnun oldum demek. ‘Molto bello’ çok güzel demek. Ah, ve en önemlisi: ‘Grazie’ teşekkür ederim.”

Sabaha karşı ikisi de yorgunluktan bitkin düşüp uykuya daldılar. Uyandıklarında öğlen olmuştu. Aceleyle hazırlanıp İsabella’nın malikânesine doğru yola çıktılar. Malikâne şehrin dışında, geniş bir bahçe içinde ihtişamlı bir binaydı. Kapıda onları siyah takım elbiseli iki görevli karşıladı. Bahçede çalışan birkaç bahçıvan dikkat çekiyordu, içeride ise hizmetçiler telaş içinde bir yerlere koşturuyordu.

İzzet, malikânenin heybeti karşısında hayranlıkla etrafına bakındı. “Burası tam bir saray gibi,” dedi. Aleksandro, İzzet’in sözlerini çevirince, İsabella kibarca gülümsedi. “Bu ev, ailemizin tarihine tanıklık eden bir yer. Burada doğdum ve büyüdüm,” dedi.

İsabella, İzzet’i salona davet etti. Aleksandro hemen bir köşede durarak sohbeti kolaylaştırmaya hazırdı. Ancak İzzet, sabaha kadar uyumamasının etkisiyle, yeni öğrendiği İtalyanca kelimeleri kullanarak konuşmaya başladı. “Ev... çok... güzel,” dedi biraz tereddütle ama cesurca.

İsabella’nın gözleri parladı. “Grazie, İzzet. İtalyancan gelişiyor!” dedi. Aleksandro araya girerek, “Bravo! Bugün tercümeye daha az ihtiyacımız olacak gibi görünüyor,” diye takıldı.

Bir süre malikânede sohbet ettikten sonra, İsabella onlara şehrin çevresini göstermek için bir plan yaptığını söyledi. “Bugün Napoli’yi dolaşacağız,” dedi. “Ama otomobille. Umarım itirazınız yoktur.”

“Otomobil mi?” diye sordu İzzet merakla. İsabella, onları malikânenin garajına götürdü. İçeride, bir Fiat ve bir Alfa Romeo marka otomobil duruyordu. İzzet, bu araçları hayranlıkla inceledi. “İstanbul’da okurken birkaç otomobil görmüştüm, hepsi de Padişah ve paşaların otomobilleriydi. Demek ki burada otomobil sahibi olmak için paşa olmaya gerek yokmuş” deyince İsabella gülmeye başladı.

“Otomobil modern dünyanın bir harikasıdır, dünyanın ilk otomobil fabrikalarından birkaçı İtalya’dadır” dedi Aleksandro gülerek. “Ama evet, bugün otomobilin rahatlığını sen de deneyeceksin.”

 

Alfa Romeo, 1900'ler

 

İsabella, otomobilin yanında duran takım elbiseli ve şapkalı özel şoförünün kapıyı açıp hafifçe eğilmesiyle Alfa Romeo’nun arka koltuğuna geçti. “Hadi, siz de gelin,” dedi neşeyle. İzzet, İsabella’nın yanına binerken koltuğun yumuşaklığını ve aracın içindeki deri kokusunu fark etti. Aleksandro da öndeki koltuğa oturmuştu. Şoför kapıları dikkatlice kapattı ve yerine geçip motoru çalıştırdığında, İzzet’in yüzündeki hayranlık ifadesi daha da belirginleşti.

 

Fiat Brevetti, 1905

 

İlk durakları, Napoli’nin meşhur limanı oldu. İsabella limanın tarihini anlatırken, buranın Akdeniz’in en işlek limanlarından biri olduğunu ve şehirdeki ticaretin kalbinin burada attığını söyledi. İzzet, İtalyanca kelimeleri birleştirerek, “Deniz güzel... çok gemi var,” dedi. İsabella, İzzet’in çabasını takdir etti.

Ardından, ünlü Castel dell’Ovo kalesine doğru ilerlediler. Kale, denizin üzerinde etkileyici bir görüntü sergiliyordu. İsabella, “Burası Napoli’nin en eski kalelerinden biridir. İsmini bir efsaneden alır. Bir yumurtanın bu kalenin temellerine gömüldüğü söylenir. Eğer yumurta kırılırsa, kale ve şehir felaketlerle karşılaşacaktır,” diye açıkladı.

İzzet, Aleksandro’nun yardımı olmadan “Bu çok ilginç,” dedi. Daha sonra, Spaccanapoli adı verilen tarihi bir bölgeye gittiler. Dar sokaklar, tarihi binalar ve renkli pazar yerleriyle doluydu. İsabella, buranın da Napoli’nin kalbi olduğunu ve şehrin kültürel zenginliğinin burada hissedilebileceğini söyledi. İzzet, özellikle sokakta müzik yapan bir grubun melodilerine kulak kesildi.

“Bu müzik çok güzel,” dedi İzzet. İsabella, gülümseyerek başını salladı. “Napoli, müzikle yaşayan bir şehirdir,” dedi.

Gezileri akşam saatlerine kadar sürdü. İsabella, onlara Napoli’nin tarihini, kültürünü ve güzelliklerini anlatırken, İzzet’in hem dili hem de şehirle ilgili bilgisi hızla gelişiyordu. Günün sonunda İzzet, Napoli’ye ve İsabella’ya olan hayranlığını gizleyemiyordu.

“Bugün unutulmaz bir gündü,” dedi İzzet, kendi dilinde ama yüzündeki ifade her şeyi anlatıyordu. İsabella, İzzet’in bu sözlerini anlamasa da gülümseyerek ona hak verdi. Gözlerinde, bu dostluğun ileride çok daha derin bir bağa dönüşebileceği bir ışık vardı.

Napoli’deki ilk günlerin ardından İzzet’in içindeki merak ve keşif arzusu daha da büyümüştü. Aleksandro, İzzet’in bu heyecanını fark etmiş ve ona, “Napoli dışında da görmen gereken pek çok yer var,” demişti. Bunun üzerine, İzzet ve Aleksandro, Napoli’nin çevresindeki tarihi ve önemli şehirlere gitmeye karar verdiler.

İzzet’in en büyük hayali, Roma’yı ve Vatikan’ı görmekti. Ertesi gün bu hayalini gerçekleştirmek için İsabella da onlara eşlik etti. Şoförünün kullandığı lüks bir otomobille Roma’ya doğru yola çıktılar. Yol boyunca, İtalya’nın kırsal bölgelerindeki üzüm bağları, zeytinlikler ve sakin köyler, İzzet’i büyülemişti.

Kolezyum, Roma

Roma’ya vardıklarında, ilk durakları Kolezyum oldu. Bu ihtişamlı yapı, Roma İmparatorluğu’nun gücünü ve ihtişamını yansıtıyordu. İsabella, Kolezyum’un tarihini anlatırken, Aleksandro tercüme ediyordu: “Burası gladyatör dövüşlerinin yapıldığı yerdir. Binlerce insan burayı doldurup gösterileri izlerdi.”

İzzet, merakla etrafına bakındı. “Ne kadar büyük... ve sağlam... yüzyıllar geçmiş ama hâlâ ayakta,” dedi çat-pat İtalyancasıyla. İsabella, İzzet’in bu çabasına gülümseyerek karşılık verdi ve ona yapının detaylarını daha fazla anlattı.

 

 

...

(Devam edecek)

 

 

Gemilerin çoğu bir insan yüzünden batmıştır, deniz yüzünden değil.

 

(Özdemir Asaf)

 

Bölüm : 25.01.2025 17:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...