19. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Her Limanda Bir Sevgili / 19. Bölüm: Marsilya Limanı

19. Bölüm: Marsilya Limanı

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

 

Eski han, zamana direnmiş bir taş yapıydı. Paslanmış kapılar ve solmuş duvar resimleri, bir zamanlar buranın canlı bir yer olduğunu anlatıyordu. Hanın yaşlı sahibi, Leyla adını duyunca uzun uzun düşündü. Biraz tarif edince "Evet, burada bir Leyla kalmıştı," dedi. "Ama bu çok uzun zaman önceydi. Sessiz ve biraz endişeli bir kadındı. Genelde odasından çıkmaz, bir şeyler yazar ya da okurdu. Sonra bir gün ansızın gitti."

İzzet, kadının kaldığı odayı görmek istedi. Han sahibi, "O oda artık kullanılmıyor ama bakabilirsiniz," diyerek onları yukarı çıkardı.

Oda, toz ve örümcek ağlarıyla kaplıydı. Eski bir masa, yatağın yanına itilmiş bir sandalye ve köşede yıpranmış bir dolap vardı. İzzet dolabı karıştırırken, arka kısma sıkıştırılmış küçük bir kutu buldu. Kutunun içinde kırılmış bir kolye ve üzerine "Kaderin zinciri koparılabilir mi?" yazılmış bir not vardı.

Kutunun içindeki fotoğraflardan birinde Leyla, tanımadığı bir adamla poz vermişti. Fotoğrafın arkasında, Fransızca bir yazı vardı: “Mon cher ami, Marseille 1905.” (Sevgili dostum, Marsilya 1905.)

Aleksandro, yazıya dikkatlice baktı. "Bu, Leyla’nın Marsilya’da da bir geçmişi olabileceği anlamına geliyor," dedi. "Fransa bağlantısı oldukça ilginç. Belki de bu adam, onun hayatındaki önemli biriydi."

İzzet, fotoğrafı dikkatlice çantasına koydu. "Marsilya’ya gitmeden önce Beyrut’taki ipuçlarını tüketmeliyiz," dedi.

Han sahibi, Leyla’nın zaman zaman limandaki bir tüccarla buluştuğunu, arada bir hana birlikte geldiklerini hatırladığını söyledi. "İsmi Farid’ti," dedi yaşlı adam. "Eğer hala yaşıyorsa, limanın arkasındaki balık pazarında olabilir."

İzzet ve Layla, balık pazarına giderek Farid’i aramaya başladı. Onu, bir grup balıkçının arasında buldular. Farid, Leyla’nın adını duyunca önce şaşırdı, sonra temkinli bir şekilde, "O çok özel bir kadındı," dedi. "Ama onun hakkında konuşmak tehlikeli olabilir."

İzzet, Farid’in gözlerinin içine bakarak, "Leyla benim teyzemdi," dedi. "Onun başına gelenleri öğrenmeden buradan ayrılmayacağım."

Farid, derin bir nefes aldı. "O zaman doğru kişiyi buldun," dedi. "Ama anlatacaklarım seni şok edebilir. Leyla, yalnızca sıradan bir kadın değildi. Onunla bağlantılı çok güçlü insanlar vardı."

Farid’in söyledikleri, İzzet’in kafasını daha da karıştırmıştı. Leyla, neden güçlü insanlarla bağlantılıydı? Ve neden bu kadar sır saklamıştı? Farid, onun Beyrut’tan ayrılmadan önce bir bankada hesap açtırdığını ve kasasına özel belgeler koyduğunu söyledi.

İzzet ve Layla, bu bilgiyi doğrulamak için bankaya gitmeye karar verdiler. Ancak bankada çalışan görevli, "Bu hesap, yalnızca sahibinin ya da kanıtlanmış bir akrabasının erişimine açıktır," diyerek daha fazla bilgi vermeyi reddetti.

İzzet, çaresizce Süreyya’nın verdiği detayları kullanarak bir çözüm bulmaya çalıştı. "Bu daha başlangıç," dedi. "Leyla’nın izini bulacağım, ne pahasına olursa olsun."

İzzet, Leyla Hanım’ın izini sürse de henüz bulamamış ama çok önemli ipuçları yakalamıştı. Layla’ya teşekkür ederek ona güzel hediyeler aldıktan sonra vedalaşıp ayrıldılar. Sırada İskenderiye’ye yolculuk vardı ve Napoli’ye vardıklarında bir hafta dinlenme süreleri olduğundan o zaman zarfında Marsilya’ya giderek Leyla’yı bulmayı düşünüyordu. Bu düşüncelerini ve bulduğu ipuçlarını bir mektupla Antalya’daki Süreyya’ya bildirdi. Belki de bir dahaki Antalya’ya gelişinde annesine kavuşma ihtimalinden söz ederek Süreyya’nın içini ferah tutmasını sağlamayı da ihmal etmedi.

İskenderiye’de yine Rabia ve ablaları ile buluştular, birlikte gezdiler ve zaman geçirdiler. Rabia ile her buluşmalarında birbirlerine daha da yakınlaştıklarını hissediyorlardı. Bu durum Rabia’nın ablalarından da Aleksandro’dan da saklanacak gibi değildi çünkü ikisi de her hareketiyle birbirlerine olan tutkularını belli ediyorlardı. Ablaları “Keşke kaptanlığı bıraksa da bu kocaman köşkte birlikte kalsanız, paramız, pulumuz, her şeyimiz var. İzzet’in çalışmasına gerek yok” gibi geleceğe yönelik planlar bile yapıyorlardı.

İskenderiye’den yine gözyaşlarıyla uğurlanan İzzet, Girit’e yaklaştıklarında bu kez Helena’yı düşünmeye başladı. Onun sapsarı saçları, deniz mavisi gözleri dünyaya bedeldi. Sadece iki gün kalmalarına rağmen sanki yıllardır birbirlerini tanıyorlarmış gibi hissediyorlardı. Girit’ten de gözyaşlarıyla uğurlanan İzzet, Napoli’ye doğru yol almaya başladı.

Napoli’ye yaklaşınca aklına İsabella geldi. Güzeller güzeli, zeki, alımlı, soylu ve kültürlü İsabella’yı düşündükçe kalbi daha hızlı atıyor, limana yaklaştıkça adeta kokusunu duyuyordu. Gözleri limanda İsabella’yı aradı ve gemiden inmeden limandaki yüzlerce insanın arasından yine otomobiliyle gelen İsabella’yı görerek el salladı. İsabella da onu gördü ve o da mendilini sallayarak ona cevap verdi. Karaya ayak basınca Aleksandro geminin resmi işlemlerini kendisi yapmak zorunda kaldı, İzzet ise koşarak İsabella’ya sarıldı. Akşam üstüne kadar İsabella’nın otomobiliyle gezdiler ve akşam üstü İzzet şirket merkezine gelerek Aleksandro ile buluştu. Yarın Marsilya’ya gitmek istediğini söyleyip oraya nasıl gidebileceğini öğrendi ama Aleksandro onu yalnız bırakmak istemiyordu. Bu yüzden ikisi birlikte Marsilya’ya gitmeye karar verdiler.

Aleksandro ile birlikte, şirket sahibiyle konuşarak Marsilya’ya gitmek ve orada önemli bir işlerini halletmek istediklerini söyleyince Signor Lorenzo hiç itiraz etmedi, hatta buna sevindi. Çünkü Marsilya’ya götürülecek bir ticari yük vardı. Şirketin küçük gemilerinden birini alabileceklerini, yüklemenin zaten tamamlandığını söyleyince herkesin yüzü güldü. Yolculuk boyunca İzzet, Leyla’nın hayatındaki bilinmeyenleri düşünmekten kendini alamıyordu.

Aleksandro, güverteye bakarak, "Marsilya, eski bir liman şehri. Herkesin bir sırrı vardır," dedi. "Orada doğru kişilere ulaşabilirsek Leyla’nın izlerini bulabiliriz."

Marsilya’ya yaklaştıklarında, şehrin tarihi limanı tüm ihtişamıyla karşılarında belirdi. Aleksandro, limanda sıkça çalışan bir tanıdığı olduğunu söyledi ve hemen bağlantıya geçmek üzere plan yaptı.

Marsilya Limanı, 1900'ler

Marsilya limanı, canlı ve kaotik bir yerdi. Aleksandro’nun tanıdığı Pierre adındaki bir denizci, onlara yardımcı olmayı kabul etti. "Leyla’nın adını hatırlıyorum," dedi Pierre. "O zamanlar burada bazı işlerle uğraşan tanınmış bir tüccarla bağlantılıydı. Adı Jacques Leclerc. Ancak Jacques yıllar önce öldü. Ama kardeşi Henri Leclerc, hala şehrin eski mahallelerinden birinde yaşıyor."

Henri Leclerc’i bulmak için Saint-Victor mahallesine gittiler. Dar sokaklar ve taş binalar, Marsilya’nın tarihini yansıtan bir atmosfer sunuyordu. Henri’nin evi, eski bir pastanenin üst katındaydı. Kapıyı açtıklarında, yaşlı bir adam, İzzet ve Aleksandro’yu şüpheyle süzdü.

Henri, Leyla’yı çok iyi hatırlıyordu. "Ağabeyim Jacques ona yardım etmeye çalıştı," dedi. "Ama Leyla’nın peşindeki insanlar çok güçlüydü. Jacques onun için bazı sahte belgeler düzenledi ve onu Marsilya’dan güvenle çıkarmak için büyük bir risk aldı. Leyla, Jacques’ın yardımıyla Fransa’dan ayrıldı ama gittiği yer hakkında hiçbir şey bilmiyorum."

İzzet, Leyla’nın kimlerden kaçtığını öğrenmek için Henri’ye daha fazla soru sordu. Ancak yaşlı adam daha fazla bilgi vermekten çekiniyor gibiydi. "Bazı şeyleri bilmek tehlikelidir," dedi. "Ama Jacques’ın eski çalışma odasında hala belgeler olabilir."

Henri, Jacques’ın eski ofisine gitmelerine izin verdi. Burası, zamanla terk edilmiş bir depoya dönüşmüştü. Toz ve rutubet kokusu, yılların ağırlığını hissettiriyordu.

İzzet, eski çekmeceleri ve dolapları karıştırırken, bir zarf buldu. Zarfın içinde birkaç Fransızca belge ve bir harita vardı. Belgelerde Leyla’nın sahte bir kimlikle Marsilya’dan Beyrut’a geçtiği yazıyordu. Haritada ise Beyrut’un bir bölgesi işaretlenmişti.

Aleksandro, haritaya bakarak, "Bu, Beyrut’taki bir mahalle. Belki de Leyla’nın son durağı burasıydı," dedi.

Tam ofisten çıkacaklarken, dışarıdaki gölgelerde bir hareketlenme dikkatlerini çekti. İzzet, pencerenin kenarına yaklaşıp baktığında, iki adamın onları izlediğini fark etti.

 

 

...

(Devam edecek)

 

Deniz her zaman benim en büyük sırdaşım olmuştur.

Ona anlatılan her şeyi dinler ve derinliklerine gömüp sırlarınızı kimseye söylemez.

En iyi tavsiyeleri o verir, istediğiniz her şekilde yorumlayabilirsiniz onun huzurlu sesini.

(Che Guevara)

 

 

Bölüm : 01.02.2025 17:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...