29. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Her Limanda Bir Sevgili / 29. Bölüm: Mariko'yla Buluşma

29. Bölüm: Mariko'yla Buluşma

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

 

Uzakdoğu seferi devam ederken, geminin güvertesinde uzun ve samimi sohbetler sürüyordu. Kaptan Aleksandro aniden söz alarak uzun süredir yüreğinde sakladığı bir sırrı paylaşmaya karar verdi. Yıldızlarla süzülen deniz üzerinde, İsabella’nın yanındaki İzzet merakla sordu:

"Niye hiç evlenmediniz, kaptan?"

Aleksandro, hafif bir tebessümle karşılık verdi:

"Evlendim."

Bu kısa ve öz cevabın ardından, gözleri geçmişin anılarına daldı ve anlatmaya başladı:

“Bundan tam 20 yıl önce henüz genç bir kaptanken, Tokyo limanına yanaştığımız bir akşam, gemideki kaptanlar ve üst düzey personel, yerel kültürün renkli yüzünü görmek amacıyla ünlü geyşalarla vakit geçirmek üzere hazırlıklara başladık. O gece, gemiye birkaç geyşa davet ettik. Geyşaların renkli kıyafetleri, zarafetleri, neşeleri ve etraflarındaki büyüleyici atmosfer, geminin monotonluğunu kısa bir süreliğine unutturmuştu.

Ancak, o akşam geyşa kılığına bürünmüş 14 yaşındaki bir kız, diğerlerinden farklı olarak dikkat çekiyordu. Genç kız, zarif geyşaların arasında kaybolmuş gibiydi; fakat gözlerindeki merak ve içten gelen ilgi, özellikle bana yönelmişti. Ben her ne kadar profesyonel ve mesafeli bir tavır sergilesem de, genç kızın bana olan ilgisine, yaşının küçüklüğünü göz önünde bulundurarak pek karşılık veremedim.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, geyşalar birer birer gemiden ayrıldı. Fakat genç kız, gizlice gemide kalmaya devam etmişti. Gemiyle birlikte İtalya’ya doğru yola çıktığımız an, hiçbirimiz onun orada olduğundan şüphelenmedik. Napoli limanına ulaştığımızda, kız ortaya çıktı ve ne yapacağımı bilemedim. Yetkililere de haber veremedim çünkü kızın yaşı küçüktü ve insan kaçakçısı olarak ceza da alabilirdim. Ben de kızı evimde saklayarak 18 yaşına gelinceye kadar kimseye söz etmedim. Zaman akıp geçtikçe, genç kızla benim aramda beklenmedik bir bağ oluştu. Dört yıl boyunca ayrı odalarda yattık ve birlikte yaşadık. Sefere çıktığımda evde beni bekliyordu. Genç kızın olgunlaşan kişiliğini ve sadakatini fark ettim; sonunda aramızdaki bağ evlilikle sonuçlandı.

Ancak, mutluluğun en parlak anları bile zamanın rüzgârında solup gider. Bir gece, tüm bu yılların ardından, genç kadın sessizce bir mektup bırakarak evden ayrıldı. Mektupta kendi duygularını, özgürlüğe duyduğu özlemi ve belki de başka bir hayatın çağrısını anlattığına dair ipuçları vardı.”

Kaptan Aleksandro, cebinden o mektubu çıkardı. Sararıp solmuş mektubu herkesin içinde okurken, geçmişin izleri ve kaybolan yılların hüznü, sessizce geminin güvertesinde yankılandı. O gece, denizin enginliğinde yalnızlık ve kaybın derin izleri, herkesin yüreğinde kalıcı bir yer edindi.

Kaptan Aleksandro'nun bu itirafı, İzzet ve İsabella'nın yüreklerinde derin izler bıraktı. Gemide, denizin sonsuzluğunda, herkesin kendi sırları ve acıları saklıydı; fakat o gece Kaptan Aleksandro'nun anlattığı hikâye, denizin dalgaları kadar gizemli ve derin bir sır olarak hafızalara kazındı.

Japonya’ya giriş noktası olan Nagasaki’de yolcular, tarihi tapınakları ve bahçeleri gezebilecekti. İlkbaharın gelmesiyle birlikte birçok renkli ve eğlenceli etkinlikleri izleyen yolcular Japon kültürüne ve insanlarının konukseverliğine hayran kaldılar.

Napoli’den çıkalı tam bir ay olmuştu ve her şey planlandığı gün ve saatte gerçekleşmiş, yükleme ve boşaltma işlemleri de bazen biraz gecikmeli de olsa çoğunlukla zamanında yapılabilmişti. En son durak olan Tokyo, geleneksel tapınaklarıyla ve büyüleyici atmosferiyle herkeste ilgi uyandırdı.

Tokyo sokaklarının neon ışıkları altında, gemideki heyecan ve belirsizlik hâkimken; İzzet, İsabella ve Aleksandro, uzun süredir aradıkları kadının izini sürmek için şehrin karmaşasında adım adım ilerliyordu. Aleksandro, derin bir nefes alarak onlara dönüp, "Aradığımız kadının adı Mariko," dedi. O an, yüzünde geçmişin acı-tatlı izlerini taşıyan bir ifadeyle, yıllardır sakladığı anıların ağırlığı hissediliyordu.

Tokyo'nun dar sokakları, eski tapınakları ve geniş caddeleri arasında sürüklenen ekip, sayısız ipucu, gizli kulüpler ve yerel rehberlerin yardımıyla nihayet Mariko'nun izini buldu. Mariko artık yalnızca bir geyşa değildi; o, geyşaların Mama'sı yani patroniçesi olarak tanınıyordu. Şehrin seçkin semtlerinden birinde, özenle dekore edilmiş bir çay evinde, Mariko'nun yönetimindeki bir topluluk geleneksel gösterilere ev sahipliği yapıyordu.

Üçü birlikte, büyük bir heyecan ve biraz da tedirginlikle çay evine girdi. Aleksandro, Mariko’yu görür görmez tanımıştı. Hemen en yakınındaki masaya oturdular. İlk başta Mariko, karşısında beliren Aleksandro’ya yabancı gözlerle baktı; yüzünde hafif şaşkınlık ve merak karışımı ifadeler belirmişti. İzzet ve İsabella, karşılaşmanın gerginliğini hafifletmeye çalışırken, Aleksandro sessizce oturduğu koltuğa yerleşti.

Bir süre sessizlik çöktükten sonra, Aleksandro derin bir ses tonuyla geçmişe dair anılarını yüksek sesle anlatmaya başladı:

"Tokyo limanında, yıllar önce… o gece, geyşalarla birlikte olduğumuz bir akşamda, genç ve hayata umutla bakan bir kız vardı. O an onu tanıdım; belki de kaderin garip bir cilvesiydi. O genç kız, daha sonra benimle birlikte dört yıl boyunca yaşamış, bana sevgiyle bağlı kalmış ve sonunda evlenmişti. Ancak, zamanın akışı durdurulamazdı. Bir gün, geride yalnızca içi duygularla dolu bir mektup bırakarak gözden kayboldu. O mektup, hayatımın en kırılgan anılarını, sevdalarımın ve kayıplarımın izlerini taşıyor."

Aleksandro'nın sesi titrerken, Mariko'nın gözlerinde bir parıltı belirdi. Anlatılanların derinliğini kavrayan Mariko, oturduğu masadan kakıp yüzünde hafif bir tebessümle Aleksandro'ya doğru yaklaştı. Önce ne yapacağını bilemez bir tavır ve şaşkınlıkla, sonra yavaşça Aleksandro'ya sarıldı. Gözlerinden süzülen yaşlar, geçmişin acısını ve aynı zamanda yıllar süren özlemi dile getiriyordu.

"Sen... gerçekten çok değişmişsin. Kaptan Aleksandro, sen o zamanki kaptan mısın?" diye fısıldadı Mariko, sesi titrek ama samimiydi. Aleksandro, Mariko'nın bu beklenmedik yakınlığı karşısında hem hayrete düştü hem de içi ısındı. O an, yılların eskimiş yaraları biraz olsun sarılıyor, denizin enginliğinde kaybolan anılar yeniden can buluyordu. Kaptan Aleksandro da ayağa kalkarak gözyaşları içinde eski eşi Mariko’ya sıkı sıkı sarıldı.

İzzet ve İsabella, bu duygu yüklü karşılaşmayı izlerken, geçmişin izlerini, kayıp aşkların ve zamana meydan okuyan duyguların insan ruhunu nasıl derinden etkilediğini bir kez daha anladılar. İkisi de birbirlerine bakıp bu duygulu anları gözyaşlarını silerek sanki kendileri de yaşamışçasına birbirlerine sarıldılar. Tokyo sokaklarındaki o gece, denizin çağrısına benzer bir şekilde, herkesin yüreğinde yeni umutlar ve eski anılar arasında bir köprü kurmuştu.

Kaptan Aleksandro, gözyaşlarını Mariko'nun uzattığı mendille silip biraz kendine geldikten sonra, İzzet ve İsabella’yı Mariko ile tanıştırdı. Mariko, Aleksandro’ya duyduğu derin hislerin etkisiyle, onları bırakmak istemedi. Duygusal anların ardından, hafif bir tebessüm eşliğinde, "Burada kal, seninle birlikte geçmişin ve geleceğin hikâyesini paylaşmak istiyorum. Lütfen evime gelin, bu geceyi birlikte geçirelim," dedi. Böylece, İzzet, İsabella ve Aleksandro, Mariko’nun içten davetini memnuniyetle kabul ettiler.

Mariko’nın evi, geleneksel Japon mimarisinin inceliklerini yansıtan, büyük ve ihtişamlı bir konaktı. Ahşap sütunlar, zarif çekmece kapıları ve tatami döşemeleriyle bezenmiş odalar, geçmişin ruhunu ve sanatını modern yaşamla buluşturuyordu. Evin geniş bahçesi, sakura ağaçlarının gölgesinde, taş fıskiyelerin huzur veren şırıltısıyla konuklarını karşıladı.

Gece boyunca Mariko, konakta çalışan birbirinden güzel geyşaların misafirlerine özenle hazırladığı geleneksel Japon yemekleri ve içeceklerini sundu. Sofrada miso çorbası, taze suşi, çıtır tempura, ve sıcak ramen yer alırken; yanındaki küçük tabaklarda geleneksel garnitürler ve baharatlar, damakları şenlendiriyordu. Ayrıca, sıcak sake ve özenle demlenmiş yeşil çay, sohbetlere eşlik ederek ortamı daha da samimi hale getirdi. Gece geç saatlere kadar süren sohbetler, acı ve tatlı anılar herkeste duygusal anlar yaşatmıştı.

 

 

 

 

 

...

(Devam edecek)

 

 

 

Deniz, ziyaretçilerini bekleyen bir su altı müzesidir.

(Phillip Diole)

Bölüm : 12.02.2025 18:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...