O akşam, Antalya’nın ılık gecesinde sohbetlerin ve geleneksel yemeklerin arasında, tüm büyüklerin gözünden kaçmayan bu çocukça davranışlar aile düzeninin ve sırların ne kadar kırılgan olabileceğini hatırlatır nitelikteydi.
İsabella, tüm bu duruma rağmen İzzet’in yanından ayrılmadı; onun yanında duruşuyla özgürlüğünü ve içtenliğini korumaya devam ederken, Süreyya’nın yüzündeki kararlılık ise bu çekişmenin ne kadar derinlere indiğinin bir göstergesiydi. İsabella, İzzet’ten öğrendiği yarım yamalak Türkçesiyle konuşurken İzzet’in anne ve babasına saygıda asla kusur etmiyor, onlara sürekli gülücükler göndererek kalplerini fethetmeye çabalıyordu. Öte yandan Süreyya’nın annesi Leyla Hanım’a karşı davranışı biraz soğuk gibi olsa da bu görmüş geçirmiş ve son derece güçlü kadına karşı nezaketi elden bırakmıyordu.1
O gece geç saatlerde Leyla Hanım’ın evinden teşekkür ederek ayrıldılar. İsabella gemideki kamarasında kalmak istediğini söylese de Gülsüm Hanım buna kesinlikle izin vermeyeceğini sert bir ifadeyle belirtince misafir odasında kaldı ve geceyi İzzet’le yan yana odalarda geçirdiler. Yine erkenden kalkan Gülsüm Hanım, sabah kahvaltılarını hazırlamak için mutfağa geldiğinde İsabella’yı çayı çoktan demlemiş ve kahvaltılıkları çıkarıp masayı hazırlamış halde görünce şaşırdı. Gülümseyerek İsabella’ya “Günaydın” dedi ve İsabella da ona gülümseyerek karşılık verirken Gülsüm Hanım’ın yanağına bir öpücük kondurdu. Bu davranışlar Gülsüm Hanım’ın öyle hoşuna gitti ki o anda “Ya Rabbim, şu kız Müslüman olsun da oğluma alayım” diye içinden dua etmeden duramadı.1
Birkaç dakika sonra kahvaltı sofrası mutfakta hazırlanmıştı ve İsabella, İzzet’in kapısını tıklatarak uyandırdı. İzzet kalkıp elini, yüzünü yıkayıp giyindi ve o da babasını uyandırıp kahvaltı masasına oturdular. Neşe içinde yapılan kahvaltı sonrasında o gün için yapılan planlarını gerçekleştirmek istediklerini söyleyerek her ikisi de İzzet’in anne ve babasının ellerini öpüp evden ayrıldılar.
O gün İzzet ve İsabella, gemideki konuklara Antalya’yı gezdireceklerdi. Hemen limana giderek konuklarla birlikte gemiden ayrılıp İzzet’in rehberliğinde Antalya gezisine başladılar. İzzet doğma büyüme Antalyalı olunca her tarafını karış karış bildiği bu güzel şehrin tarihinden başlayarak konuklara ve yanındaki İsabella’ya tanıttı, hava güzel olduğundan Konyaaltı sahiline gidip ayaklarını denize soktular. Su soğuk olduğundan kimse denize giremedi ama kumsalda oturup sahile vuran dalgaların sesini bir süre dinleyerek hoşça vakit geçirdiler. Saat Kulesi, Muratpaşa ve Paşa Camileri, değirmenler ve diğer görülesi yerleri gezerek çarşıda alışveriş yapıp hep beraber öğle yemeği yediler. Testi kebabı, barbunya piyazı gibi yöresel yemekler yanında pide, ayran, bergamut reçeli, turunç reçeli ve çeşitli narenciye tatlıları yedikten sonra gemiye binmek üzere limana geri döndüler.2
Öğleden sonra gemiyle önce Antalya’nın doğu sahillerindeki denize akan küçük şelaleleri, falezleri ve balıkçı barınaklarını gördüler, daha sonra batı tarafına giderek Kemer sahillerine kadar koyları gezip akşama kadar vakit geçirdiler. Konukların hepsi de Antalya’yı çok sevdiklerini, en kısa zamanda tekrar gelerek daha uzun süre kalıp gezmek istediklerini söylediler. İzzet de onlara gidip göremedikleri yerleri; Olimpos ve Çıralı’yı, kral mezarlarını, Side ve Aspendos antik tiyatrolarını, Düden ve Kurşunlu Şelalesi’ni ve diğer tarihi ve turistik yerleri anlattı, Antalya’nın tarihi hakkında önemli bilgiler verdi.
O gece de Antalya’da kalıp ertesi gün yola çıkmak istiyorlardı. Leyla Hanım’ın dünkü jestine karşılık İsabella’nın önerisiyle gemide bir yemekli davet vermek istediler. Tüm hazırlıklar tamamlandı ve İzzet, Leyla Hanım’ın evine giderek onları bizzat davet etti, anne ve babasını alıp gemiye geldiler. Hava güzel olduğundan güvertedeki masalar yemek için hazırlanıyor, bembeyaz örtüler seriliyordu. Gemideki konuklarla anne ve babasını tanıştıran İzzet, İsabella ile birlikte onlara tercümanlık yaparlarken Leyla Hanım ve Kemal Reis gemiye bindiler. İzzet ve İsabella aynı anda kalkıp ikisinin de yanlarına gittiler, kollarına girerek masaya davet ettiler. Ancak Süreyya yoktu, İzzet neden gelmediğini sorduğunda Leyla Hanım Süreyya’nın biraz rahatsız olduğunu, Lale ile ilgilenmek için evde kaldığını söylemekle yetindi. İzzet buna gerçekten üzülmüştü, İsabella da üzülür gibi yaparak tavrını belli etmekle birlikte içten içe seviniyor, hedefine ulaştığını düşünüyordu.3
İsabella, Leyla Hanım’ın koluna girerek onu gemideki konuklarıyla tanıştırdı. Leyla Hanım beklenmedik bir şekilde İsabella’nın tercümanlığına gerek bile duymadan son derece güzel İtalyanca konuşarak konuklarla kısa sürede kaynaştı ve İsabella’ya teşekkür edip işleriyle ilgilenebileceğini söyledi. Konuk masalarından birine oturan Leyla Hanım, kısa sürede çocuklarla da anlaşıverdi ve bu durum İsabella’nın dikkatinden kaçmadı. Leyla Hanım’a içten içe hayranlık duymadan edemedi. Son derece şık giysiler içindeki Leyla Hanım, her konuda İsabella’nın önüne geçiyor; ondan çok daha bilgili, deneyimli bir iş kadını olduğunu belli ediyordu.
Leyla Hanım, gemideki son değişiklikleri görmek istediğini İsabella’ya nazik bir dille söyleyince İsabella konuklardan izin isteyerek ayrıldı ve samimi bir şekilde Leyla Hanım’ın koluna girip geminin mutfağı, restoranı ve dinlenme salonunu gördüler. Leyla Hanım da İsabella’nın yaptıklarını takdir ettiğini söyledi, boş kamaralardan birine girdiklerinde kapıyı kapattı ve birdenbire yüzü ciddileşti, İsabella'nın gözlerinin içine bakarak konuştu:
“Sizden dün akşam olanlar için kızım adına özür diliyorum. Belki biliyorsunuzdur ama İzzet’le kızım Süreyya çocukluk arkadaşıydılar. Sizi bu yüzden biraz kıskanmış olabilir. Ben kızımın İzzet’le evlenmesini istedim aslında ama ikisinin de birbirlerinde gönlü yok. İzzet’i de oğlum gibi severim. Beni en zor zamanlarımda arayıp bulan ve kurtarıp buraya getiren odur, bu nedenle minnet borcum da var kendisine. Eğer onu gerçekten seviyor ve hak ettiğinizi düşünüyorsanız, İzzet de buna karşılık veriyorsa onun mutluluğu en az kızımın mutluluğu kadar önemli benim için.” 2
Bu sözler İsabella’nın aslında hiç beklemediği sözlerdi. Kamaraya girip kapı kapanınca çok kötü şeyler yaşanacağını düşünerek biraz çekinmiş ve temkinli bir şekilde Leyla Hanım’dan birkaç adım uzaklaşmıştı. Önce ne diyeceğini bilemedi, sonra da Leyla Hanım’a sıkı sıkı sarıldı.
“Leyla Hanım, lütfen siz beni affedin. Kızınız Süreyya’yı İzzet’le aramda engelmiş gibi gördüm ve çocuksu hareketlerimle sizleri rahatsız ettim. Evet, ben İzzeti çok seviyorum ve bu yolculuğa çıkmamdaki asıl amaç İzzet’le daha çok zaman geçirip onu kendime yaklaştırmaktı. Siz benim olmak isteyip de olamadığım, belki yıllar geçse de olamayacağım bir kadınsınız. Size her bakımdan hayranlık duyuyorum.”
“Ah, sevgili İsabella, benim gibi olmak istemezsin. Ben çok şeyler yaşadım, yıllarca dünyayı gezmek ve kaçmak zorunda kaldım. Birçok insanla karşılaştım ve zorlukların hepsini de yenmesini bildim. Tam 8 yabancı dil öğrendim, bana miras kalan bazı sırlar, bilgi ve belgeler nedeniyle yıllarca gizlendim, kılık değiştirdim ve birçok ülke gezdim. Ama şimdi hepsi bitti ve yapacak bir şeyim kalmadı. Kızımın kocası da birkaç ay önce ölünce çareyi İzzet’te buldum ama hayatta hiçbir şey zorla olmuyor. Benim Beyrut’ta, Marsilya’da, Paris’te ve birçok şehirde konaklarım, yatırımlarım ve çok büyük miktarlarda servetim var. Ama artık yurt dışına çıkamam ve bunlarla ilgilenemem. Güvenebileceğim kimse de kalmadı.”2
İsabella, Leyla Hanım’ın düşündüğünden bile çok daha zengin, kültürlü ve muhteşem bir kişiliğe sahip olduğunu daha iyi anlamış ve ona bir kat daha hayranlık duymaktan kendini alamamıştı. Bu kadar zenginlik içindeki bu güçlü kadın kendisinden yardım bekliyor, adeta dileniyordu.2
“Leyla Hanım, her zorluğu yenmenin mutlaka bir yolu vardır. Bakın, Beyrut’ta İzzet’in tanıdığı çok zeki, güvenilir ve yetenekli bir kadın var. Adı Layla. Size oradaki işlerinizde yardımcı olabilir. Ayrıca Girit’te kendisiyle henüz tanışmadığım ve yine İzzet’in çok güvendiği, Türk asıllı Helena adında bir kadın var. Ben de Avrupa’daki işleriniz ve mülklerinizle ilgili yardımcı ve danışman bulmaya çalışayım. Gelirleri de gizli hesaplardan buraya aktarmanın bir yolunu buluruz.”1
“Sevgili İsabella, ben çok uğraştım ve yoruldum artık gizli hesaplardan ve kaçakçılık işlerinden. Birkaç ayda bir defa doğrudan kiralarımı ve satılacak mülklerimin gelirlerini buraya getirseler daha iyi olur, fazla bir şey de istemiyorum.”
“Sizi çok iyi anlıyorum, neler yaşadığınızı bilmiyorum ama bazı zorluklarla karşılaştığınızı İzzet anlatmıştı bana. Belki bir gün bunları daha açık konuşuruz sizinle. Zaten sizden öğreneceğim çok şeyler var benim. Beni de Süreyya gibi kızınız olarak görmenizi çok isterim.”2
Leyla Hanım ayağa kalkarak İsabella’ya sarıldı ve “Bundan sonra İzzet’le her zaman yan yana duracak ve asla yıkılmayacaksın. Ben de senin manevi annen olarak hep yanında olacağım” dedi ve birlikte kamaradan çıkarak diğer konukların arasına karıştılar.2
Güvertede çok güzel bir şölen vardı. Namık Kaptan gemiyi sahilden biraz daha uzaklara çekerek hem meraklı gözlerden uzaklaşmış, hem de gürültüden başkalarının rahatsız olmasını önlemişti. Tatlı bir meltem esiyor, çocuklar oyun odalarında ve güvertede neşe içinde oynuyorlardı. Bir yandan da canlı müzik çalıyor, herkes birbiriyle şakalaşıp bu güzel akşamın tadını çıkartıyordu.2
...
Geceleri, gökyüzü yıldızlarla doluyken ve deniz durgunken,
uzayda yüzüyormuşsunuz gibi harika bir his yaşarsınız.
(Natalie Wood)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
975 Okunma |
397 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |