34. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Her Limanda Bir Sevgili / 34. Bölüm: Ayrılan Yollar

34. Bölüm: Ayrılan Yollar

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

 

İsabella’nın gözleri bu teklifle parladı. Avrupa’nın zenginliğine, Leyla Hanım’ın mülkleriyle sağlanan maddi güvenceye rağmen, gemide çalışmak için kendisine sunulan yüksek ücret, kulağına çarpıcı gelmişti. Ancak bu teklif, onun için yalnızca maddi bir fırsat değildi; kalbinde yatan macera tutkusu ve İzzet’e olan derin bağlılığı da vardı.

İzzet denizlerin özgürlüğüne, maceranın getirdiği heyecana ve hayatın sürekli değişen dalgalarına âşık olmuştu. Onun için deniz, her zaman bir yaşam biçimiydi; güvenli, düzenli bir hayatın ötesinde, bilinmezlik ve tutku demekti. İsabella ise, uzun bir süre boyunca İzzet’in yanında yer almış, onunla birlikte her fırtınada dimdik ayakta kalmıştı. Şimdi ise, Avrupa’nın sunduğu cazip maddi güvence ile denizin çağrısı arasında bir seçim yapmak zorundaydı.

İkisinin de suskunluğunu fark eden Lorenzo, "Pekala, size yarına kadar düşünmeniz ve bir karar vermeniz için süre veriyorum. Belki bu yaşam tarzından, denizden ve yolcularla ilgili sorunlarınızdan dolayı sıkıntılarınız olabilir. Yarına kadar bekleyeceğim" diyerek onlara süre verdi.

O günün akşamı İzzet, İsabella’nın malikanesinde birlikte otururken Lorenzo’nun teklifini ve Avrupa’daki imkânları tartıştılar. İsabella’nın gözleri uzaklara dalmış, içindeki çatışmayı gizlemeye çalışıyordu. O an, Avrupa’nın getireceği düzen, prestij ve rahatlık ile İzzet’in yanında yeniden denizlere açılmanın getireceği macera arasında, kalbinde derin bir hesaplaşma yaşanıyordu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, İzzet’i gemiye otomobiliyle yolcu ettikten sonra boş bir odada yalnız başına kalan İsabella, dışarıda Napoli limanının dalgalarını izledi. Rüzgârın ve denizin sesi, sanki ona her iki yolun da izini fısıldıyordu. Avrupa’da kalıp Leyla Hanım’ın mülkleriyle ilgilenmek onun için maddi olarak da, prestij olarak da çok cazipti. Fakat kalbinin derinliklerinde, İzzet’in yanında yeniden maceraya atılmak, özgürlüğün ve tutkunun sıcaklığını hissetmek de vardı.

O an, İsabella'nın iç dünyasında bir hesaplaşma başladı: "Ben gerçekten ne istiyorum? Kalbimde taşıdığım sevgi ve denizin getirdiği özgürlük mü, yoksa düzenli, prestijli ve güvenli bir yaşam mı?" diye düşünürken, gözlerinin içine bakıp kendi kendine fısıldadı:

"Belki de gerçek değer, risk alabilmekte ve tutkuyla yaşamaktadır."

Ertesi gün İsabella, Napoli’nin sakin bir sabahında İzzet’le yalnız kalmak için birlikte geldikleri küçük bir kafede, gözlerinin derinliklerinde hüzünle dolu bir kararlılıkla konuşmaya başladı. Hafif serin bir rüzgâr pencereden içeri süzülürken, o an sanki zamanın yavaşladığı hissi yayılıyordu.

“İzzet,” dedi İsabella, sesi titrek ama netti. “Kalbimin sesi beni bu yola yöneltiyor. Leyla Hanım’ın bana verdiği görev, Avrupa’daki mülklerini yönetmek için yetkili temsilci olarak sorumluluk almamı gerektiriyor. Bu görev burada, Avrupa’da kalmamı şart koşuyor.”

İzzet, gözlerini yavaşça İsabella’ya diktikten sonra derin bir iç çekti. “İsabella, senin bu kararı almanı incitici bulmuyorum,” dedi, sesinde hafif bir kederle. “Ama bilmelisin ki benim yaşam biçimim denizle örülü. Deniz özgürlüğüm, ruhumun ateşi… Avrupa’nın sakinliği, bana oldukça sıkıcı ve yabancı geliyor. Seninle bu yolda olmak isterdim ama ben dalgaların çağrısına daha fazla direnemem.”

İsabella, gözyaşlarını saklamaya çalışarak, elini İzzet’in eline uzattı. “Biliyorum İzzet. Kalbimde senin için her zaman özel bir yer olacak. Bu görev benim yolum; denizlerse senin… Her ikimiz de kendi ruhumuzun sesini dinliyoruz. Seni incitmek, seni terk etmek gibi bir şeyi asla istemedim.”

İzzet, gülümsemeye çalışarak, “Seni bırakmak da benim için kolay olmayacak. Son üç ayda birbirimize ne kadar alışmıştık ama ben denizin çağrısını duyduğum sürece bu yola devam edeceğim,” dedi. Gözlerinde hem anlayış hem de derin bir hüzün vardı. “Belki yollarımız farklı yönlere savrulacak, ama kalbim her zaman seninle atacak.”

İkisi de bu duygusal vedanın ağırlığını hissediyordu. İsabella Leyla Hanım’ın emrinde, Avrupa’nın sunduğu güvence ve düzenin peşinde kalacaktı; İzzet ise dalgaların, fırtınaların ve sonsuz denizin peşinden gidecekti. Bu ayrılık, ikisinin de yaşamının farklı ritimlerini yansıtıyordu.

Böylece, sevgileri derin bir saygı ve anlayış içinde, yollarını ayırarak kendi çağrılarına doğru yöneldiler. Her ne kadar ayrı düşseler de kalplerindeki sevgi mesafeleri aşarak, yaşamlarının iki farklı limanında da aynı sıcaklıkla yanıp sönecekti.

Ertesi gün bu kararı Lorenzo’ya birlikte söylediler. Lorenzo bu karara pek sevinememişti ve İsabella’ya ne kadar üzgün olduğunu söylemekle yetindi. İsabella’ya göre zaten otuz kamaradaki en az 100-150 yolcuya tek başına yetişemezdi ve en az 5 kişi daha görevlendirilmeliydi. Ayrıca sağlık ekibi, tıbbî malzeme gibi gerekli şeyler de arttırılmalıydı. İsabella, Lorenzo’nun ısrarı üzerine gemi sefere çıkmadan önce bu işleri düzenlemek ve denetlemek için birkaç günlüğüne geçici görev aldı. Lorenzo hemen gazeteye ilan vererek yolculara danışmanlık ve mihmandarlık yapabilecek deneyimli denizciler aramaya başladı.

Lorenzo şirket merkezinde yeni seferin heyecanını paylaşırken, bu seferin yükü bulunmadığından gemide yolcuların konforunu artırmak ve seferin keyfini en üst düzeye çıkarmak için, en az beş yetkin yolcu temsilcisi yani mihmandarın bulunması gerekiyordu. Kısa süre içinde başvuranlar arasından yapılan titiz değerlendirmeler sonucunda, dört erkek ve bir kadın olmak üzere beş mihmandar belirlendi. İsabella, İzzet Kaptan ve Namık Kaptan, adayların deneyimlerini, iletişim becerilerini ve yolculuğun gerektirdiği disiplini göz önünde bulundurarak, onları gemiye almayı kararlaştırdı, hemen sözleşmeler yapılarak avanslar verildi.

Birkaç gün sonra şirketin zarif ofisinde, Lorenzo’nun huzurlu ama kararlı bakışları altında toplanan ekip, yeni seferin hazırlıklarını konuşuyordu. İzzet, Namık Kaptan’la birlikte gelecek ikinci Uzakdoğu seferi için son ayrıntıları gözden geçirirken, Lorenzo heyecanla sorularını sormaya başladı.

“Her şey yolunda mı? Planlar tıpkı beklediğimiz gibi mi ilerliyor?” diye sordu Lorenzo, gülümseyerek.

İzzet ve Namık Kaptan birbirlerine kısa bir bakış attı. İzzet, kendinden emin ama içten bir ses tonuyla yanıtladı: “Evet, Signor Lorenzo. Her şey hazır. İkinci Uzakdoğu seferine, Namık Kaptan ile birlikte yola çıkacağız. Yeni rotamız, geminin yolcu kapasitesini de arttıracak şekilde planlandı. Bu sefer, daha kalabalık ve enerjik bir ortam olacak.”

Lorenzo, memnuniyetle başını sallarken, gözlerinin içine hafif bir merak yerleştirerek sordu:

"Peki ya Kaptan Aleksandro? Onu sormayı tamamen unuttum, geldiğinizden beri görmedim. Buradan emekli oldu ama yanınızda hiç görmedim. Onun durumu nedir?"

İzzet, birkaç saniyeliğine geçmişe dair hüzünlü bir an yaşadı, sonra kısa ve net bir ifadeyle konuştu:

"Kaptan Aleksandro… O, farklı bir yol seçti. Artık bizimle değil. Kendi çağrısına kulak vererek, ayrı bir seferde denizin derinliklerine doğru yelken açtı. Biz, kalbimizin sesini dinleyerek buradaki maceramıza devam edeceğiz."

Lorenzo, bu sözler üzerine gülümsedi ama konunun altındaki duygusal ağırlığı da gözlemledi. Konuşmalar kısa, öz ve profesyoneldi; hiçbir zaman detaylara girilmedi. Herkes, alınan kararlara ve ayrılan yolların kaçınılmazlığına saygı duyuyordu.

İzzet, derin bir nefes aldı ve ekledi: "Deniz, benim yaşam biçimimdir. Onun çağrısına asla hayır diyemem. Bu sefer, Namık Kaptan ile birlikte yeniden dalgaların peşinden koşacağız. Yüreğimizdeki macera, bizi yine bekleyen ufuklara taşıyacak."

Lorenzo, ekibin bu kararlı duruşunu ve denize olan sarsılmaz bağlılığını onaylarcasına elini uzattı:

"Öyleyse, bu yolculukta başarılar dilerim. Herkesin katkısı ve azmi, geleceğimizi şekillendirecek. İkinci Uzakdoğu seferinde İsabella olmadan da başarılı olacağınıza inanıyorum.”

Bu sözler eşliğinde, İzzet ve Namık Kaptan, yepyeni maceralara doğru yola çıkarken, Lorenzo’nun gözlerinden umut ve güven ışıkları süzülüyordu. Herkes ayrı yollara savrulmanın, yaşamın doğal akışı olduğunu biliyordu. Kaptan Aleksandro’nun seçimi de onların yolculuğuna damga vurmuş, yeni başlangıçlara zemin hazırlamıştı.

                                                                   

 

...

(Devam edecek)

 

Deniz, deniz! Açık deniz! Mavi, taze, her zaman özgür!

(Bryan W. Procter)

Bölüm : 17.02.2025 14:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...