37. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Her Limanda Bir Sevgili / 37. Bölüm: İzzet'in Seçimi

37. Bölüm: İzzet'in Seçimi

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

 

Artık Avrupa’ya geri dönme zamanı gelmişti. Dönmek isteyenler çoktan gemiye yerleşmişti. Kaptan Namık, erzak ve yakıt ikmalinin tamamlandığını bildirince, gemi öğleye doğru Veracruz limanından ayrıldı.

Dönüşte farklı bir rota izleyen gemi ilk durak olarak, Karayipler’deki Bahamalar’a uğradı. Burada bir gün dinlenip taze erzak aldılar. Yolcular için düzenlenen sahil gezileri ve yerel pazar ziyaretleri yolculuğa farklı bir renk kattı. Karayipler’in sıcak sularından ayrılıp Atlantik’e açıldıklarında, hava oldukça sakindi ve denizciler için keyifli bir yolculuk fırsatı sundu.

 

Bahamalar

Bir sonraki durak Kanarya Adaları oldu. Burada birkaç gün geçirerek gemiyi kontrol ettiler ve kısa bir mola verdiler. Güneşli sahiller ve elverişli ticaret fırsatları sayesinde hem mürettebat hem de yolcular keyifli zaman geçirdi. İzzet, buradan Casablanca’ya geçerken rotanın ve hava durumunun uygunluğunu kontrol ettirdi ve sorunsuz bir geçiş sağladı.

Casablanca’ya vardıklarında, limanda onları hareketli bir şehir hayatı karşıladı. Fas’ın bu büyük limanında ticari mallar yüklendi, mürettebat kısa süreli izinle çarşıları gezdi. İzzet, burada bir akşam yemeğine davet edildi ve bölgenin önemli tüccarlarıyla tanışarak yeni ticaret bağlantıları için keşifler ve planlar yaptı.

Geminin sonraki durağı İspanya kıyılarıydı. Yolculuk boyunca hava açık ve rüzgâr uygun olduğundan, hızlı bir yolculuk sağlandı. Yolcular İspanya’nın liman kenti Valencia ve Barcelona’yı gezdiler, İbiza ve Mallorca adalarına uğrayarak güneşlenme fırsatı buldular. Buradan aldıkları hediyelik eşyalarla gemiye döndüler.

 

Barcelona, 1900'ler

Fransa kıyılarındaki Marsilya’ya ulaştıklarında, Avrupa’nın hareketli limanlarından birine geldiklerinin farkına vardılar. Burada birkaç yolcu gemiden ayrıldı, bazıları ise yeni eklenenlerle yer değiştirdi. İzzet ve Namık Kaptan, son ikmal ve geminin genel bakımı için buradaki zamanlarını verimli geçirdi.

Son durak Napoli idi. Burası, İzzet’in artık kendini evinde hissettiği limanlardan biriydi. Lorenzo, gemiyi limanda karşıladı ve İzzet’e yeni gelişmelerden bahsetti. İzzet, Süreyya ve Lale’nin Avrupa turuna çıktıklarını biliyordu ancak detayları henüz öğrenmemişti.

Ertesi gün İsabella’nın evine giden İzzet, Lale’yi bahçedeki havuz kenarında oynarken buldu. Annesi Süreyya ile İsabella da bir masada sohbet ediyorlardı. Kucağında Lale ile birlikte İzzet’i görünce ikisi de şaşırdılar. İzzet yanlarına gelip oturdu ve üçü birlikte yaşadıklarını ve gördüklerini anlattılar. Süreyya’nın ilk kez Avrupa’ya gitmesi gibi İzzet de ilk kez Amerika’ya gitmiş ve heyecanla görüp yaşadıklarını birbirlerine anlatmışlardı.

Bu arada Süreyya, İsabella’nın önerisiyle iki adet otomobil almış ve kullanmayı öğrenmeye başlamıştı. Bu otomobillerin parasını İsabella ödemiş, hesaptan düşmüştü. Süreyya da bunu makul ve mantıklı bularak İsabella’ya teşekkür etti.

Birkaç gün İsabella’nın otomobiliyle birlikte dördü Napoli ve Roma’yı gezdiler, daha sonra yeniden Akdeniz turu için yol hazırlıkları başladı. Süreyya ve Leyla Hanım’a alınan otomobiller gemiye yüklendi. Yine İsabella’nın beş fıçı dolusu şaraplarını ve bir zarftaki mektubunu alan İzzet ve Süreyya, kucaklarında Lale ile birlikte limana gelen İsabella ile vedalaştılar. Girit’ten Helena’nın yüklerini ve zarfını da alıp İskenderiye’ye geldiler. Rabia ve ablaları yine limana gelmişlerdi ve onları mavi köşke davet ettiler, faytonlarla hep birlikte mavi köşke çıktılar. Mavi köşkün manzarası ve bahçesi Süreyya ve Lale’nin çok hoşuna gitmişti. Rabia’nın İzzet’e yakınlığı ve kaçamak bakışları Süreyya’nın gözünden kaçmamıştı.

Birlikte akşam yemeği yediler ve köşkün manzaralı bahçesine çıkarak İskenderiye ve limanı seyrettiler. Ertesi gün dönmeleri gerekliydi ve Süreyya, Rabia’yı Antalya’daki evlerine davet etti. Rabia daha önce hiç deniz yolculuğuna çıkmamış, Antalya’ya da gelmemişti. İzzet’le birlikte rüya gibi bir yolculuğa çıkmak için çok hevesli olduğunu anlayan ablaları onu yalnız gönderemeyeceklerini söylediler ve Vahide’nin de Rabia ile birlikte gitmesine karar verdiler. Rabia ve ablası Vahide, o gece heyecanla yol hazırlıklarını yaptılar, eşyalarını hazırladılar.

İskenderiye’den ayrılan İzzet ve beraberindekiler, Beyrut’a doğru yola çıktılar. Beyrut’ta Layla’dan da beş fıçı ve bir zarf teslim aldılar. Layla ile Rabia ve ablasını tanıştıran İzzet, kısa bir vedalaşmanın ardından yeniden hareket etti ve son durakları olan Antalya’ya ulaştılar.

Antalya limanında onları Leyla Hanım karşıladı. Yine büyük bir arabayla fıçıları taşımak için güvendiği adamlarıyla gelmişti. Süreyya, annesi Leyla Hanım’ı Rabia ve Vahide’yle tanıştırdı. Leyla Hanım da hepsini köşküne davet etti. Hep birlikte köşke doğru yola çıktılar ve Süreyya, Rabia ile Vahide’ye misafir odalarını göstererek eşyalarını yerleştirdiler.

Leyla Hanım, otomobilleri görünce çok sevindi ve böyle bir şeye ihtiyacı olduğu için kızı Süreyya’ya teşekkür etti. Leyla Hanım çok iyi otomobil kullanıyordu ve eşi ile kızına da öğretmeye söz verdi.

Leyla Hanım, Rabia’yla tanıştığında onun İzzet’e olan sevgisini ve yakınlığını hemen fark etmişti. Gözlerindeki ışıltı ve İzzet’e duyduğu hayranlık derecesindeki bağlılık göz ardı edilemeyecek kadar belirgindi. Kendi kızı Süreyya’nın İzzet’e karşı herhangi bir özel duygu beslemediğini de artık kesin olarak anlamıştı.

Leyla Hanım, akşam yemeğinde büyük bir içtenlikle Rabia’yı İzzet’e yakıştırdığını dile getirdi. Bu sözler üzerine Rabia mahcup oldu, İzzet ise gülümsedi. O akşam, Leyla Hanım’ın konağında hoş bir sohbet eşliğinde vakit geçirdiler. Gece geç saatlerde İzzet ayrılarak evine gitti ve sabahleyin erkenden yine Leyla Hanım’ın konağına geldi. İzzet, Rabia’yı anne ve babasıyla tanıştırmak için ablasını da alarak kendi evine götürdü. Annesi ve babası da Rabia’yı sevmiş, onu sıcak bir şekilde karşılamıştı. Rabia da onlarda çocukluğundan beri yaşayamadığı anne ve baba şefkatini bulmuştu.

O akşam Leyla Hanım ve Kemal Reis, yanlarında Süreyya ve Lale ile birlikte İzzet’in evine geldiler. Gülsüm Hanım hemen akşam yemeğini hazırlamak istedi ve mutfağa geçti. Rabia da yanına gelerek ona yardım ederken samimi bir şekilde konuşup sohbet ederek yemeği hazırladılar. Rabia çok becerikliydi, Türk yemeklerinden başka İskenderiye’ye özgü bir yemekle tatlı da yapıvermişti. Bu durum Gülsüm Hanım’ın öyle hoşuna gitti ki içinden bu kızın gelini olması için Tanrı’ya dua etti. Yemekte Leyla Hanım, Rabia ve İzzet’in evlenmesi gerektiğinden söz açınca, Rabia’nın ablası Vahide Hanım izin almadan konuşma gereği duydu.

“Ben de çok isterim böyle bir evliliği. İzzet’i hepimiz severiz, ancak onun denizlere olan tutkusu varken bu evlilik nasıl yürüyebilir? Bizim İskenderiye’de koskoca konağımız var, paramız ve ekili arazilerimiz de hatırı sayılır miktarda. Yani İzzet’in çalışmasına, denizlere açılmasına hiç gerek yok aslında. Denizci eşi olmak hayatta en büyük zorluklardan biridir, bilirim.”

Bu kez Rabia izin isteyerek konuştu: “Sevgili ablacığım, ben İzzet’i ilk tanıdığım günden beri bekliyorum ve her seferinde bana dönüyor. Ben zaten alıştım beklemeye, sabretmeyi de öğrendim. Artık ilk günlerdeki gibi sabahlara kadar ağlamıyorum. İsterse ben de onunla birlikte arada bir seferlere çıkarım. İskenderiye’den çıktığımızdan beri beni de deniz tutkusu sarmaya başladı. Zaten İzzet bize söz vermişti, Uzakdoğu’ya gidecektik seneye. Yine de siz bilirsiniz ablacığım.”

Bu kez İzzet’in babası konuştu: “Bak kızım, ben de denizciydim ve aylardır eve gelmediğim olurdu. Gülsüm teyzen her sabah ve her akşam denize bakar dururdu. Vaktinde gelemediğim, geciktiğim oldu ama benim gelmediğim hiç olmadı. Bak, Kemal amcan da denizciydi. Leyla Hanım da onu çok bekledi. Eğer bu zorluklara katlanacaksan en kısa zamanda seni istemeye gelelim ve düğününüzü yapalım.”

Rabia utanarak başını önüne eğdi, önce ablasına baktı, sonra da “Siz bilirsiniz” dedi. Bu söz evlenmeyi kabul ettiği anlamındaydı ve Kemal Reis hemen atıldı:

“Tarık Kaptan, hazır ablası da gelmiş bak, buradan İskenderiye’ye gitmeye ne gerek var? Bu gibi işlerde acele etmek iyidir. Yarın akşam bize gelin, Rabia kızımızı Vahide Hanım ve benden isteyin. Sen ne dersin Vahide kızım?”

Vahide olanlara bir anda şaşırdı ve Rabia ile göz göze geldi. Onun yüzündeki sevinç ve heyecanın da etkisiyle “Uygun olur mu bilmem ama düğünü İskenderiye’de yapmak istiyorum, eğer siz de uygun görürseniz” dedi ve buna en çok sevinenlerden biri olan Gülsüm Hanım “Siz nasıl isterseniz Vahide kızım, ben hayatımda İskenderun’a bile gitmedim ama İskenderiye’yi de görmüş olurum bu yaştan sonra hem” dedi gülümseyerek.

Yemekten sonra çaylar içildi ve geç vakit olmadan Leyla Hanım kalkmak için izin istedi. Yarın büyük gündü ve gündüz alışverişe çıkılması gerekiyordu. Rabia ve Vahide’yi de yanlarına alarak eve döndüler. Kemal Reis’in sayesinde kız evi olmuşlardı artık.

Ertesi gün sabah kahvaltısının ardından Leyla Hanım ve Süreyya, Vahide ve Rabia ile birlikte alışverişe çıktılar. Öğleye kadar en güzel elbiseler ve takıları alıp alışverişi bitirdiler ve eve döndüler. Süreyya ve Vahide, Rabia’nın saçlarını özenle yaptılar, akşama doğru elbiselerini giydirip kız isteme merasimi için evde hazırlıklar başladı.

 

 

...

(Devam edecek)

 

 

Bütün ömrümce aradığımı bulduğumda,

 

oturup ağlayacağım bir deniz kıyısında.

 

(Ataol Behramoğlu)

 

Bölüm : 20.02.2025 16:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...