11. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Kırık Olsa Duramazsın / 11. Bölüm: Babalara Geldik

11. Bölüm: Babalara Geldik

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

 

Hamurunu bildiğim insanlara şekil vermekle uğraşmam.

(Müslüm Baba anısına, 12. ölüm yıldönümü) 07.05.1953-03.03.2013

 

En sonunda dayanamayan Belgin, güzel bir Emel Sayın albümü buldu ve biraz sesini kıstı. Masaya oturup ikisi de hem ağlaştı, hem söyleşti, “Babalara geldik” diye garip ve trajikomik espriler yaptılar. Birkaç saat sonra biralar da bitmiş, çerezler ve meyvelerin çoğu tabaklarda kalmış, Duru oturduğu sandalyede sızmıştı. Belgin onu uyandırarak elbiseleriyle yatağına yatırıp üstünü örttü, kendi yatağına gitmeye gücü yetmediğinden o da Duru’nun yanında uyuyakaldı.

Öte yandan Bahadır ve Ekrem’in durumu da onlardan farklı değildi. Ama ikisi de suçluluk ve pişmanlık duyguları içindeydiler. İçlerinden Mafyasına da, teşkilatına da küfürler savuruyorlardı ikisi de. Ancak bunu düzeltmenin mutlaka bir yolu olmalıydı.

Ertesi sabah Bahadır, Ekrem'le birlikte tanıdıkları çiçekçide bir saat süreyle çiçekleri tek tek seçip hangisinin ne mesaj verdiğini öğrenerek birlikte yaptıkları kocaman aranjmanı alıp Duru’nun eczanesine gittiler. İçeri girdiklerinde Duru onları görünce kaşlarını çattı.

"Ne işiniz var burada? Çıkın gidin!"

Bahadır çiçekleri uzattı. "Duru, yanlış anlaşıldım. Durum bildiğin gibi değil. Lütfen beni dinle."

Duru, gözlerini devirdi ve sert bir şekilde cevap verdi: “Yanlış mı anlaşıldın? Senin bir Mafya Babası olduğunu bilmiyor muydum? Bana bunu söylemek için mi geldin? Lütfen ikiniz de çıkın!"

Ekrem araya girerek Bahadır’ı savunmaya çalıştı. "Bak Duru, Bahadır kötü biri değil. O sadece..."

Duru, öfkeyle ikisine de kapıyı göstererek bağırdı: "Dedim ya size, çıkın!"

Bahadır derin bir nefes aldı, bir şey demeden çiçekleri tezgâha bıraktı ve Ekrem’le birlikte çıkarlarken Duru, sinirle çiçekleri alıp çöpe attı. Ekrem de Bahadır da hem bu harekete hem de bir saat emek verdikleri aranjmana üzüldüler.

Belki Belgin Hanım bir çare olur diye karşıya geçerek Belgin Hanım’ın muayenehanesine geldiler ama sekreteri ikisini de içeri bile almadan sert bir şekilde “Belgin Hanım sizinle kesinlikle görüşmek istemiyor” diyerek kapıdan kovdu.

Son çareleri de tükenen Bahadır ve Ekrem, başları önlerinde arabaya binerek oradan ayrılıp teşkilata döndüler. Bahadır’ın ağzını bıçak açmıyordu, Ekrem de aynı şekilde hiç konuşmuyor, öğle vakti olduğu halde canı yemek bile istemiyordu. İkisi de teşkilattaki kendi odalarına çekilip kapıdaki sekreterlerine bir saat boyunca kesinlikle rahatsız edilmek istemediklerini söylediler.

Beri yandan da Bucaklı Nuri, yaptığı hatanın farkına vararak Bahadır Baba’dan özür dilemeye geldi. Bahadır, elini öpüp özür dileyen Nuri’yi affetti ama tek kelime bile etmedi. Nuri, bu işi düzeltmek istiyordu ve Duru ile konuşmaya karar verdi.

Nuri, Duru’nun eczanesinin önüne siyah lüks makam arabasıyla geldiğinde şoförünün kapısını açmasını beklemeden arabadan indi. Eczaneden içeri girdiğinde, içeride oturmakta olan iki delikanlı hemen ayağa kalkarak ceketlerini iliklediler. Belli ki Nuri Baba’yı tanımışlardı. Bucaklı Nuri’yi kim tanımazdı ki? 70 yaşına rağmen hala dökülmemiş ama bembeyaz saçları ve delici bakışlar atan mavi gözleri, iki metreye yakın uzun boyuyla en eski Mafya Babalarından biriydi.

Bucaklı Nuri de gençleri tanımıştı. Bunlar Göçmen Remzi’nin adamlarıydı. “Siz ne arıyorsunuz burada? Hemen defolup gidin, bir daha da buralara gelmeyin. Yoksa ayağımın altına alırım ikinizi de” demesiyle birlikte gençler arkalarına bile bakmadan kapıdan çıktılar ve koşarak arabalarına binip uzaklaştılar. Bu hareket Duru’nun hiç de hoşuna gitmemişti.

“Beyefendi, neden kovdunuz çocukları? Her ay gelip benden ‘Yaşlılar ve Engelliler Derneği’ için para alıyorlardı.”

Nuri Baba gülümseyerek tane tane konuştu: “Bak Duru kızım. Bunlar dernek filan değil, senden aldıkları da yardım parası değil düpedüz haraç. Bunlar en belalı Mafya Babalarından Göçmen Remzi’nin adamları. Aldıkları paraları da kötü yollara harcıyor; içkide, kumarda yiyor, barlara ve pavyonlara gidiyor, anladın mı?”

“Öyle bile olsa benim mekânımdan kimseyi kovmaya hakkınız da yetkiniz de yok. Kovarsam ben kovarım, lütfen eczanemden çıkıp gider misiniz?”

Nuri Baba gayet yavaş ve ciddi bir ses tonuyla konuştu: "Duru Hanım haklısın kızım. Benimki bir anlık öfke patlamasıydı. Bahadır Baba’yı yanlış anladınız. O babacan biridir, yardımseverdir. Tamamıyla benim hatamdı. Küslüğün kimseye faydası yok."

Duru, gözlerini kıstı ve sertçe yanıt verdi: "Hepiniz aynısınız! Beni rahat bırakın. Sizin ilaca da eczaneye de ihtiyacınız yok!"

Duru, öfkeli bir şekilde Nuri’yi eczaneden kovdu. Nuri iç çekerek çıktı, ama pes etmeye niyeti yoktu. Dışarı çıkınca cebinden çıkardığı sustalı bıçağı hiç tereddüt etmeden eline sürerek kanattı. Eczanenin önüne kan akmaya başlayınca: “Yanılıyorsun Duru kızım, bak elim kesildi. Pansuman yapman lazım, bu senin mesleki görevin ve yapmak zorundasın” dedi.

Duru telaşla hemen sargı bezi, tentürdiyot ve oksijenli su getirdi, eczanenin önünde çabucak pansumanını yaparken Nuri Baba “Kızım, ne olur Bahadır Baba’yı affet. O senin bildiğin gibi biri değil inan ki” diye üstelese de Duru ona hiç yanıt vermedi, sadece bandajı sarmayı bitirip “Geçmiş olsun” diyerek içeri girdi ve kapıyı kapattı.

Nuri daha önceden Doktor Belgin Hanım’ın, Duru’nun kuzeni olduğunu da öğrenmişti ve bu kez son çare olarak ona uğramaya karar verdi. Hemen caddeden karşıya geçti ve muayenehanenin kapısını tıklattı. Sekreter kapıyı açınca Doktor Belgin Hanım’la görüşmek istediğini söyledi. Duru az önce Nuri Baba’yı eczanenin camından bakıp takip ederek kuzeninin muayenehanesine doğru gittiğini görmüş ve Belgin’e telefon açarak onu uyarmıştı. Bu nedenle Doktor Belgin Hanım kapıya kadar gelerek hastalar dışında kimseyle görüşemeyeceğini söyleyip kapıyı sertçe kapattı.

Nuri Baba çaresiz kalmıştı ve “Ne doktoruymuş bu?” diyerek kapıdaki yazıyı okuyup gereğini yapmaya karar verdi. “Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı” yazısını okuyunca kafasını sertçe duvara birkaç defa vurdu, sallantı ve gürültüyle birlikte kapı açılınca bu kez ‘Ortopedi ve Travmatoloji hastası’ olarak içeri girdi. Sekreter hemen kafasından akan kanları durdurup bandajla sardı, durumu gören Belgin Hanım şaşırmış bir haldeydi ve hemen müşahede odasına alıp gerekli tetkikleri yaparken Nuri Baba konuştu:

“Doktor Hanım, kuzeninizle Bahadır Baba dün bir dernekteyken ben de oraya gidip bir halt yedim, pot kırdım. Şimdi bu hatayı düzeltmek istiyorum. Duru Hanım’a defalarca söyledim ama dinletemedim ve beni eczaneden kovdu. Siz son çaremsiniz. Bahadır Baba bildiğiniz gibi herhangi bir Mafya Babası değil. Çok sevdiğim ve eski bir dostumun bana emanetidir. Ne olur onu affedin ve konu kapansın. Ben de suçluluk duygusuyla hareket ediyorum, dün gece sabaha kadar uyuyamadım bu yüzden.”

Belgin Hanım bir yandan bilgisayar ekranına bakıyor, bir yandan da Nuri Baba’yı dinliyordu. Ancak ona Bahadır hakkında en küçük bir kelime bile etmedi, sadece kafasındaki çatlağın bir haftaya kadar iyileşeceğini söyleyip “Geçmiş olsun” demekle yetindi.

Nuri Baba teşekkür ederek oradan da ayrılmak zorunda kaldı. Ne yapacağına bir türlü karar veremiyordu ve hem eli hem de kafası ağrı ve acılar içindeydi. Kendi kendine “Oh olsun Nuri, bunlar sana az bile. Sen ne demeye başkalarının yanında Bahadır Baba’nın elini öpüp de mahcup ediyorsun?” diye kızarak arabasının yanına gelince şoförü arka kapıyı saygıyla açtı ve oradan ayrıldılar.

Ertesi gün Bahadır, sabah erkenden kahvesini yudumlarken Ekrem kapıyı açtı ve iki adamın geldiğini haber verdi. Gelenler, şehirde hatırı sayılır iki mafya babası olan Çallıoğlu Sami ve Laz Erol’du. İkisi de Bahadır Baba’ya saygı duyan ancak kendi aralarında yıllardır bitmek bilmeyen bir husumet içinde olan adamlardı.

Sami, her zamanki gibi koyu renk takım elbisesiyle, ağır adımlarla içeri girdi. Laz Erol ise kaşlarını çatmış, ellerini cebine sokmuş, sinirli bir haldeydi.

Bahadır Baba, misafirlerine yer gösterdi. "Hayırdır beyler? Sabah sabah bu şeref nereden?" diye sordu.

Sami, Bahadır’ın elini öpüp oturur oturmaz söze girdi: "Bahadır Baba, malûm mesele... Bu adamla artık aynı şehirde nefes almak bile zor geliyor bana!" dedi ve Laz Erol’u işaret etti.

Laz Erol anında atıldı. "Senin yüzünden Sami! O malları benim bölgeden geçirmeyeceğini söylemiştin, ama ne oldu? Adamların benim sahama girip iş yapıyor!"

 

 

(Devam edecek)

Bölüm : 03.03.2025 20:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...