Mayanda adamlık yoksa, kaç fırın ekmek yediğin fark etmez.
Bahadır Baba, sakince bir nefes alıp fincanını masaya bıraktı. "Sami, Erol... Siz ikiniz de koca adamlarsınız. Ne zamandır çocuk gibi dalaşıyorsunuz böyle?"
Sami, elini masaya vurdu. "Benim adamlarımın işini baltalıyor Bahadır Baba! Buna göz yumamam!"
Laz Erol öne eğildi. "Ben kimsenin işine karışmadım! Ama o, benim mekânlarıma adamlarını soktu! Benim kazancımı baltalamaya çalışıyor!"
Bahadır Baba, iki tarafa da dikkatlice baktı. "Buraya benim hakem olmam için geldiniz, değil mi?"1
İkisi de başlarını salladılar. Bahadır Baba, derin bir nefes aldı ve arkasına yaslandı. "O zaman dinleyin beni. Eğer benim adaletime güveniyorsanız, çocuk gibi kavga etmeyi bırakın. Şimdi tek tek konuşacaksınız, ben de dinleyeceğim. Sonunda kararımı vereceğim ve ikiniz de buna uyacaksınız. Yoksa benden hayır beklemeyin."2
Çallıoğlu Sami ve Laz Erol birbirlerine sert bir bakış attılar ama Bahadır Baba’nın sözü onlar için kanun gibiydi.
Sami, ağır bir nefes alıp konuşmaya başladı: "Bu adam yıllardır benimle didişiyor Bahadır Baba. Benim bölgemde yıllardır düzen var. Ama son zamanlarda adamları benim dükkânlara baskın yapıp mallarıma zarar veriyorlar. Ben de misilleme yaptım!"
Laz Erol hemen atıldı. "Yalan! Ben öyle bir şey yapmadım! Tam tersine, senin adamların benim işlerimi sabote ediyor. Ben de kendimi korumak için önlem aldım!"2
Bahadır Baba, elini kaldırarak ikisini de susturdu. "Anlaşıldı… Siz birbirinizden şüphelenerek gereksiz bir savaşa girmişsiniz."1
İki adam da sessizce birbirine baktı. Bahadır Baba devam etti: "Şimdi size soruyorum. Kan akmasını mı istiyorsunuz, yoksa adam gibi işinize mi bakacaksınız?"1
Sami gözlerini kaçırdı, Laz Erol dişlerini sıktı ama başını salladı. Bahadır Baba, masaya doğru eğildi. "O zaman şöyle yapacağız. İkinizin de bölgelerini ikişer adamla koruyacağım. Bir ay boyunca ne sen Erol'un bölgesine adım atacaksın Sami, ne de sen Sami’nin bölgesine Erol. Eğer biri diğerine ihanet ederse, karşısında beni bulur."
İkisi de birbirine baktı, sonra Bahadır Baba’nın sert bakışlarını görünce başlarını eğdiler.
Sami iç çekerek, "Tamam Bahadır Baba… Sen nasıl dersen öyle olsun," dedi. Laz Ekrem de aynı şekilde onayladı.
Bahadır Baba, hafifçe başını salladı ve arkasına yaslandı. "İşte böyle beyler. Anlaşmazlıkla bir yere varılmaz. Şimdi gidin ve dediğimi yapın."
İki adam da sessizce kalkıp saygıyla başlarını eğdiler ve odadan çıktılar. Bahadır Baba, Ekrem’e dönüp gülümsedi. "Bunlar çocuk gibi ama yine de bana ihtiyaçları var. Dünya böyle işte…"
Ekrem iç geçirerek başını salladı. "Evet Baba… Ama bakalım sözlerinde duracaklar mı?"1
Bahadır Baba buna kuşkuyla cevap verdi. "Durmazlarsa, onları durdurmasını bilirim."
Birkaç gün sonra Bahadır kuyumcuda Turan Amca ile çalışırken, her zamanki gibi Ekrem gelerek Turan Amca ile görüşüp Bahadır’la birlikte bir işleri olduğunu söyledi. Son zamanlarda sıkça tekrarlanan bu durum üzerine Turan Amca, eski arkadaşı ve dostu Mehmet Başkomisere verdiği sözü yerine getirmek için onları takip etmeye karar verdi. Bahadır ve Ekrem çıkar çıkmaz dükkândan ayrılıp kapısını kilitledi ve bir taksi çevirerek onları takip etmeye başladı. Eski polis olduğundan bu takip işlerini son derece güvenle ve kendinden emin bir şekilde yapıyor, takip ettiği hissi vermeden uzaktan izliyordu.2
Ekrem Bahadır’ı teşkilatta bir görev yapması için getirmişti ve teşkilat binasının önünde durdular. Turan da geldiği taksiyle biraz geride durarak onları izledi. Arabadan indiklerini görünce o da inerek taksi parasını ödedi ve binaya doğru yürüdü. Kapıdaki güvenlik görevlisi de eski polislerden biriydi ve Turan Amca’yı tanıdı:
“Turan Abi, ne yapıyorsun burada? Hangi rüzgâr attı seni buralara?”
“Vay, şükür kavuşturana Murat. Emekli oldun olalı sesin soluğun çıkmıyordu. Demek burada çalışıyorsun ha?”
“Evet Turan Abi, başka iş bulamadım ve burada çalışmaya başladım.”
“Şey, benim içerde bir işim vardı da, ne tür bir yer burası?”
“Turan abi, aslında bu söylenmez ama burası Antalya’nın en büyük gizli teşkilatının binası. Ama sahipleri çok candan ve iyiliksever insanlar.”
“Hımm, demek öyle. Peki kim bu teşkilatın müdürü ya da sahibi?”
“Valla Turan abi, Hıdır Baba diye çok babacan ve yardımsever biri vardı, beni de işe o almıştı. Birkaç ay önce hapishanede şişlediler ve yerine yeğeni geçti. Çok genç biri ama Hıdır Baba’yı aratmıyor.”1
“Kim bu genç biri dediğin? Ekrem mi yoksa?”
“Hayır Turan abi, Ekrem onun sağ koludur. Bahadır Baba yönetiyor burayı. Yolda görsen Baba demezsin, öyle biridir Bahadır Baba. Ama çok serttir ve çok da sinirlidir ha! Antalya’daki bütün Babaları tokatlamışlığı var diyorlar. Burada da kadınlar dışında herkese tokat attı, hele Ekrem’i günde en az on kere tokatlıyor.” 2
“Vay Bahadır vay, ben onun babasını tanırım da, şey yani sen bilmezsin eski başkomiserlerdendi.”
“Öyledir, belinden de altın tabancası hiç eksik olmuyor Bahadır Baba’nın. Polis çocuğu olduğu belli yani.”
“Neyse Murat, ben sonra gene uğrarım. Haydi kendine iyi bak.”
“Peki Turan abi, Allah’a emanet ol.”
İkisi kafaları tokuşturup hasretle kucaklaştıktan sonra Turan yine bir taksi çevirerek kuyumcu dükkanına döndü ama bir türlü aklı almıyordu bu olayı. Bahadır acaba Murat’ın bahsettiği kişi olabilir miydi? Yok canım, daha neler. “Tertemiz yüzlü, saygılı, iyi bir aileden gelen, babasını çok iyi tanıdığı Bahadır değil de başka bir Bahadır’dır o, isim benzerliği filandır” diye düşündü.1
Yine de emin olmak için Ekrem’in ağzını aramalıydı ve bunu Bahadır’a belli etmeden yapmalıydı. Babası Bahadır’ı ona emanet etmiş, “Eti senin, kemiği benim” demişti ve buna kendini mecbur hissediyordu. Birkaç saat sonra Ekrem ve Bahadır tekrar geldiler. Bahadır hemen tezgâhın arkasına geçerken Turan, Ekrem’i içeri çağırarak özel konuşmak istediğini söyledi.
Ekrem içeri girdiğinde Bahadır duymadan kısık sesle Ekrem’e; onları takip ettiğini, aslında ne iş yaptıklarını öğrendiğini ve bunları açıklaması gerektiğini söyledi. Ekrem, Turan Amca’ya çok saygı duyduğu için gerçekleri olduğu gibi anlatmak zorunda kaldı.
“Şimdi Turan Amca, sen bize Hıdır Baba’nın emanetisin. Aslında asıl Babamız oydu ama hapishanede birkaç ay önce infaz edilince yerine orada tanıştığı Bahadır’ı layık gördü. Bu nedenle Bahadır’ı da gözlerden uzak olması ve babasına durumu belli etmemesi için senin yanında çalışmasını uygun gördük. Aslında şu anki Babamız Bahadır’dır.”1
Turan hiçbir şey söylemedi. Ekrem’in anlattıkları karşısında şoka uğramıştı ve bir yandan Bahadır’ı korumak, bir yandan da babasına verdiği sözü tutmak istiyordu. Buranın Mafya teşkilatının bir parçası olduğunu bilse zaten çalışmak istemezdi ama rahmetli Hıdır Baba, emekli olmadan önce tanıdığı biriydi ve onun bir Mafya Babası olduğu aklına bile gelmezdi. Hıdır Baba eğer Bahadır’ı bu göreve layık gördüyse yerinde bir karar olmalıydı çünkü Hıdır Baba asla yanlış bir karar vermezdi.3
Şimdilik Hıdır Baba’nın hatrına susmayı ve durumu olduğu gibi kabullenip Bahadır’ın babasına verdiği sözü unutmayı seçti. Çünkü bu daha önemli bir görevdi ve Bahadır ile babası arasında yaşanabilecek sıkıntıları da düşününce bunda kesin karar vermiş oldu.
Bir dakika kadar bunları düşündükten sonra Ekrem’e dönerek: “Tamam Ekrem. Bahadır’a da, Bahadır’ın babasına da bir şey söylemeyeceğim. Bahadır da kendisini tanıdığımı ve gerçeği öğrendiğimi bilmeyecek. Ama bir durum olursa beni mutlaka ara. Bunu bilmem yine de iyi oldu.”1
Ekrem, bu söz üzerine çok sevinerek gülümsedi ve “Büyüksün Turan Amca” diyerek içeri geçtiler. Turan, Bahadır’a dönerek “Bahadır oğlum, bize iki çay söyleyiver, kendine de bir tane söyle de biraz yorgunluğumuz geçsin” dedi ve Bahadır dükkândan çıkıp koşarak çay ocağına gidince Ekrem’e döndü: ”Koskoca Bahadır Baba bize çay mı getirecek şimdi?” deyince ikisi birden gülmeye başladılar.3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
2.37k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |