

Aslanlar tek bir yavru doğurur ama aslan doğurur.
Villanın önü sanki ana-baba günü gibiydi. Birbirinden lüks cipler, limuzin tarzı uzun ve siyah arabalar, helikopterler birbirinden babayiğit ve yaşlı teşkilat liderlerini son derece lüks villaya taşımış ve park etmişlerdi. Ekrem tam da “Biz nereye park edeceğiz Baba bu kalabalıkta?” diyecek gibi olmuştu ki genç ve güler yüzlü bir vale elinde ‘Bahadır Baba’ tabelasıyla onlara yer gösterdi ve saygıyla eğildi. Ekrem gösterilen yere park ettikten sonra çocuğun eline yüklü bir miktar bahşiş verdi ama genç bunu kabul etmedi, “Bahadır Baba’nın elini öpsem yeterli” diye cevapladı. Bahadır elini uzatınca öperek alnına koydu, “Ali Baba’nın selamı var” dedi ve sevinçle uzaklaştı. Çocuğu gönderen Kurt Ali’ydi.
Villadan içeri sadece teşkilat liderleri alındı, şoförler ve korumalar bahçede bekliyorlardı. Seçime aday olarak katılanlar dışında hepsine de girişte üst araması yapıldı, üzerinde metal tokalı kemer olanlar bile kemerlerini çıkartmak zorunda kaldılar. Bahadır yine elini kolunu sallayarak yan taraftan geçip yönlendirme levhalarını izleyerek seçimin yapılacağı büyük salona doğru yürüdü.
Salonun kapısında yine bir genç, elinde Bahadır’ın isminin yazılı olduğu bir tabelayla bekliyordu. Bahadır’ı görünce hemen gülümsedi ve kapıyı açarak ona yol gösterip en ön sıradaki yerine oturmasını sağladı. Burası 300 kişilik kocaman bir amfiydi ve Bahadır’ın okulunda bile bu kadar büyük bir sınıf yoktu. Eski Genel Başkan Sarıyerli Kel Şenol lakabıyla tanınan Şenol Değirmenci kürsüye çıkarak herkese “Hoş geldiniz” deyip gündemi okudu. Önce Genel Kurul Divanı oluşturuldu, Kadırgalı Bahattin Divan Başkanı seçildi. Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu Faaliyet Raporları kısaca okunup adaylar tanıtıldı.
Adaylar kürsüye tek tek çıkıp konuşmalarını yaptıktan sonra oy verme işlemi başladı. Gün boyu süren seçimler akşam saatlerinde tamamlandı ve açık sayım aşamasına geçildi.
Bahattin, sayım masasının başında sonucu açıklamak için ayağa kalktı. “Beyler, teşkilatın yeni genel başkanı belli olmuştur. Bahadır, diğer dört adayın toplamından bile fazla oy alarak seçimi kazanmıştır!”
Salon bir an sessizliğe büründü, ardından büyük bir alkış koptu. Karagümrüklü İsmail ayağa kalkarak Bahadır’a sarıldı. “Hayırlı olsun Bahadır Baba! İstanbul’un yeni sahibi sensin!”
Bahadır ise sükûnetini koruyarak ayağa kalktı ve gür bir sesle konuştu: “Bu güç bana ait değil, teşkilatın tamamınındır. Birlikte daha güçlü olacağız!” dedikten sonra arkadaşlarına dönüp eliyle selam verdi.
Salon, bekleyen insanların heyecanlı mırıltılarıyla doluydu. Nihayet eski başkan ayağa kalktı ve Bahadır’ın elini sıkarken, sert ama bilgece bir ifadeyle konuştu:
“Çakalların devri aslan uyanana kadardır. Artık aslan uyanmıştır, şimdi senin vaktin, Bahadır.”
Salondan bir alkış koptu. Bazı teşkilat üyeleri homurdandı, ama kimse açıkça karşı çıkmaya cesaret edemedi. Bahadır elini eski başkanın omzuna koyarak elini sıktı. “Teşekkür ederim Başkan, bana bıraktığınız emaneti en iyi şekilde taşıyacağım.”
Bahadır, alkışlarla kürsüye çıkıp önceden hazırladığı iki-üç cümlelik konuşmasını kelimelerin üstüne basa basa ve tok bir sesle okudu, salonda yine alkış sesleri duyuldu. Bahadır’ın sert ve kararlı sesi yankılandı: “Teşkilatımızda bundan sonra yasa dışı işlere artık yer olmayacak. Kimseden zorla koruma ve kollama bahanesiyle haraç alınmayacak. Sahte evrak ve makbuzla para toplanmayacak. Her teşkilat başkanı, görevine devam etmek ve Babalık için benim icazetimi alacak ve hayır işlerine odaklanacak. Antalya’daki düzen, artık burada da kurulacak.”
Bahadır’ın sert bakışları, salondaki tüm itirazları bastırdı. Yeni dönem resmen başlamıştı. Eski başkan bulundukları mekânın anahtarlarını teslim ederken Teşkilat Genel Merkezi’nin bütün mülklerinin de anahtar ve şifrelerini teslim edeceğini söyleyerek Bahadır’ı makam odasına davet etti. Üst kata çıkıp kapıyı açtı ve önce Bahadır’ın girmesi için saygıyla kapıyı tuttu. Bahadır içeri girdi ve odaya baktı. Saraylarda bile görülmesi mümkün olmayan mobilyalar, orijinal yağlı boya tablolar, altın varaklı koltuklar, sırma işlemeli perdeler ve harika bir deniz manzarası.
Bahadır “Bu kadar lüks ve şatafat gerekli miydi sizce Şenol?” diye sordu. Eski Genel Başkan Sarıyerli Kel Şenol yanıt verdi: “Bahadır Başkanım, kendi cebimden de teşkilatın kasasından da bir kuruş harcamış değilim bunlar için. Hepsi üyelerimizden hediye olarak geldi, ben de kıramadım, kabul ettim.”
“Anlıyorum, peki bunlar karşılığında senden bir beklentileri oldu mu?”
“Evet, bazı şeyler yaptım, rica ettiler ve ben de yardımcı oldum. Aklınızda olsun, size de bu tür şeyler için sık sık geleceklerdir. Ben çoğunu geri çevirmiştim çünkü son derece ahlaksız ve pis işlerdi, midem almadı ve kabul edemedim doğrusu.”
“Anlıyorum, büyük başın derdi de büyük oluyor. Bana bu konularda öneriniz var mı peki?”
“Elbette Başkanım. Bakın bu deftere kimin hangi bölgede ne tür işler yaptığını, bizden isteklerini, silahlı ve sivil adam sayılarını, siyasal güçlerini ve yüksek mevkilerdeki tanıdıklarını filan liste halinde yazdım. Size hem kolaylık olur hem de yönetim zafiyeti oluşmaz. Emriniz olduğunda her konuda derhal gelir ve yardımcı olurum, telefonum da size her zaman açık olacaktır.”
“Teşekkür ederim, bilgi her zaman iyidir.”
“Bilgi demişken Bahadır Başkanım. Yakında Avrupa Teşkilatlar Birliği seçimleri var. Her yıl katılıyoruz ama değil seçilmeye, adaylığa bile cesaret edemedik şimdiye kadar. Çünkü Türk teşkilatları herkesin gözünde küçük görülüyor ve önemsenmiyor. Özellikle İtalya ve İrlanda teşkilatları çok iyi durumda. Bir de son yıllarda Rus teşkilatları var tabii. Eğer bu üçüyle baş edebilirsek seçilmek değil ama hiç olmazsa aday olabilme şansımız olur. Siz ne dersiniz?”
“Şenol, ben seçilmeyeceğim bir yarışa girmem, adımı lekelemem ve ‘kaybetti yazık’ dedirtmem kimseye. Eğer onlara gücümüz yeter ya da ikna edebilirsek elbette aday da olurum, seçilirim de. Ama biliyorum ki Avrupa’da Türkleri pek sevmezler. Bunun en büyük nedeni de bazı ülkelerin aleyhimizde yalan propaganda yapmaları ve bizi yanlış tanıtmaları. Irkçılık ve dincilik yapılanmaları artık kalkmalı diyorum. Ama bunu nasıl yapacağımızı bilmiyorum şimdilik doğrusu.”
“Haklısınız Başkanım. Özellikle Yunan ve Ermeni asıllı kişiler birçok ülkeyi etkiliyor ve bizi zor durumda bırakıyorlar. Son seçimlere bizi davet bile etmediler, gözlemci olarak katıldık ve oy bile kullanamadık. Beni en çok üzen de bu oldu.”
“Pekâlâ Şenol, bana bu konuda yardımcı olabilecek isimleri yarın gönder, bir çalışma grubu oluşturup hemen çalışmalara başlayalım. Seçimler ne zaman peki?”
“Başkanım, seçimler her yıl temmuz ayında yapılır. Bu sene İtalya'da yapılacak ama henüz davet alacağımız bile belli değil.”
“Öncelikle davet alma ve oy kullanma hakkı elde etmek için yoğunlaşalım o zaman. Haydi, konukları bekletmeyelim aşağıda.”
Birlikte odadan çıkıp aşağıdaki salona indiler ve Bahadır’ın kapanış konuşmasını yapmasından sonra herkes gelerek Bahadır Başkan’ı tebrik edip tokalaştı, Antalya’dan gelenleri de elini öptürdükten sonra yanaklarından öperek “Yolunuz açık olsun” diyerek uğurladı.
Kapıdan çıktığında Ekrem arabanın yanında Bahadır’ı bekliyordu. Hemen koşarak gidip elini öperek sarıldı ve tebrik etti, kapısını açtı. Ancak arabaya bindiğinden beri Bahadır’ın düşünceli olduğunu görünce sormadan duramadı:
“Baba, hayırdır. Gören de sanki kazanan değil kaybeden senmişsin sanır. Artık İstanbul senden sorulur, hatta bütün ülkede bir numaralı ve en güçlü adam sensin. Nedir bu düşünceli halin?”
Bahadır arabanın arka koltuğunda derin bir nefes alarak konuştu: “Ekrem abi, önümüzde fırtınalı ve çok hareketli günler var. Senin de hazırlıklı olman lazım. Çünkü sana çok iş düşecek.”
“Anlıyorum Baba, Antalya’dan birkaç adam getiririz, evlerini dayayıp döşeriz ve buradaki yönetimde sana yardımcı olurlar. Sen merak etme o işleri.”
“Ekrem abi, senin de buraya gelmen lazım. Sensiz bu işler yürümeyecek, hem bir kapı daha açılıyor önümüzde.”
“Baba, sen istersin de gelmez miyim? Antalya’daki işlerin başına güvenilir bir adamımızı koyarız ve ben buraya gelirim. Hatta aynı mahallede bir ev daha alırız, komşu da oluruz. Belgin Hanım’ı da sıkça görmüş olurum, daha iyi olur. Kapı demişken nasıl bir kapıymış bu?”
“Avrupa kapısı Ekrem abi, Avrupa kapısı. Temmuz ayında Avrupa Teşkilat Başkanlığı seçimleri varmış.”
“Baba, işin buraya geleceğini hiç düşünmemiştim ama Avrupa Teşkilat Başkanlığı sana çok yakışır. Ne gerekiyorsa yapalım o zaman.”
“Bu işe var mısın o zaman Ekrem abi?”
“Varım Baba, sonuna kadar gidelim seninle, hatta belki Dünya Teşkilatlar Birliği filan varsa oraya da katılıp aday olalım.”
“Bak bunu sormayı unuttum işte Şenol’a. Neyse, yarın sorar ve öğrenirim.”
“Baba, ben o zaman bu akşam Antalya’ya gidip evimi toparlayıp teşkilatı da güvenilir ellere teslim edeyim, yarından sonra eşyaları taşırım ve sonra bir ev tutarım kendime.”
“Ekrem abi, benim evde kalabilirsin, sıkıntı olmaz. Başka bir ev almana ya da kiralamana gerek yok.”
“Anladım Baba, iyi de olur aslında ama ne bileyim işte.”
“Tamam abi, uzun etme artık. Biz bir aileyiz, unuttun mu? Sabah kahvaltılarımızı ve akşam yemeklerimizi hep birlikte yeriz Belgin Abla ve Duru ile dördümüz. Canımız da sıkılmaz hem. İstersen yeni mekânda da kalabilirsin burada.”
“Bak bu da iyi fikir aslında ama ben sizin yanınızı tercih ederim. Öyle lüks, şatafat filan bana göre değil hem. Ama arada bir gidelim oraya, zaten aylık toplantılar orada olacak artık, mecburen gideceğiz.”
…
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.5k Okunma |
389 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |