Dişine kan değen kurdu aslan bile durduramaz.
Salondaki ağır hava bir süre daha devam etti. Fakat sonunda Bahadır bir kez daha konuştu: "Bugün burada hepimiz, Avrupa’nın geleceğini şekillendiriyoruz. Eğer eskiye dönmek istiyorsanız, bunu açıkça söyleyin. Ama eğer değişim istiyorsanız, şimdi oylarınızı verin. Kim bu yeni düzeni kabul ediyor?"
Bir an için kimse konuşmadı, derin bir sessizlikle herkes tereddütle birbirine baktı. Sonra Vladimir ellerini masaya koyarak ayağa kalktı.
Vladimir: "Ben destekliyorum."
İtalya, Almanya, Fransa, İngiltere derken tek tek herkes ellerini kaldırmaya başladı. Sonunda bütün salon Bahadır’ın planına destek verdi.
Bahadır derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Artık Avrupa’nın yeni düzeni resmen başlamıştı. Eski sistemin kalıntıları silinecek, her şey yeni ve daha güçlü bir temel üzerine kurulacaktı.
Bahadır: "Öyleyse, yeni Avrupa'ya hoş geldiniz."
Bundan sonra işler resmiyete dökülecek, Bahadır’ın liderliği altında yeni bir dönem başlayacaktı. Avrupa artık eskisi gibi olmayacaktı.
Toplantının bitmesine rağmen salondaki ağır hava devam ediyordu. Herkes Bahadır’ın sunduğu yeni düzeni kabul etmişti ama şimdi daha da önemli bir şey vardı: Uygulama nasıl olacaktı?
Bahadır, toplantı masasının başında durdu. Önünde bir tomar belge vardı. Bunlar, her ülke temsilcisi için özel olarak hazırlanmış birer sayfalık talimatlardı. Bahadır, bunları tek tek kendi eliyle vermeye başladı.
Bahadır: "Beyler, hepiniz bu düzeni kabul ettiniz. Ama sadece kabul etmek yetmez. Bunun bir ayağı da sosyal sorumluluk olacak. Hepinizin önünde birer talimat var. Bunları dikkatle okuyun."
Bahadır, ilk olarak İtalya temsilcisi Don Salvatore’ye belgesini uzattı. "Don Salvatore, senin ülkendeki en büyük problem fuhuş sektöründe. Artık bu sektörde faaliyet olmayacak ama bu işte olan kadınları da kaderlerine terk etmeyecek, onlara iş bulacaksınız. Yeni açılacak kurumsal şirketlerinizde, restoranlarda, otellerde, fabrikalarda istihdam edeceksiniz. Ve bunu bir ay içinde rapor edeceksiniz."
Don Salvatore kâğıdı aldı ve başını salladı. Don Salvatore: "Bahadır Başkan, ben bu kadınların çoğunu tanıyorum. Çoğu çaresizlikten bu işi yapıyordu. Onlara iş verileceğini bilmeleri, yeni hayatlarına başlamalarını kolaylaştıracak. Bunun sözünü veriyorum."
Bahadır, ardından Fransa temsilcisi Pierre’ye döndü ve ona da belgesini verdi. "Pierre, senin sorumluluğun uyuşturucu satıcıları ve bağımlılar. Sokakta uyuşturucu satan küçük çaplı adamları gözden çıkaramayız. Onları ve bağımlı olanları rehabilite etmek zorundayız. Hepsi için iş bulunacak. Bu işi bırakmaları sağlanacak. Müptelalar içinse özel rehabilitasyon merkezleri kurulacak. Bir ay içinde ilk merkezleri açmış olacaksınız."
Pierre derin bir nefes aldı. "Kolay olmayacak ama yapılabilir. Bu insanlar çaresizlikten uyuşturucu satıyor. Eğer iyi bir iş ve para kazanma şansı verilirse, büyük kısmı bu işi bırakır. Ama yine de bazıları direnecektir."
Bahadır gözlerini kıstı. "Direnenleri artık bizimle görmeyeceksin Pierre. Onların eski dünyada yeri yok."
Bahadır sırayla İngiltere, Almanya ve İspanya temsilcilerine de belgelerini verdi. Onların görevi daha farklıydı. "Sizlerin görevi, bu sistemin temelini oluşturacak küçük ama güvenilir işletmeleri kurmak. Küçük bankalar, teknoloji girişimleri, lojistik firmaları... Artık büyük paralar dönen kirli işler yok. Küçük ama sağlam işler var. Bu işletmeler, eski sistemdeki insanlara yeni bir hayat sunacak. Ayrıca bu işletmeler bizim ekonomik gücümüzü de artıracak."
Almanya temsilcisi konuştu. "İyi düşünülmüş bir plan. Kara para olmadan sistemde kalabilmek için ticari zekâ şart olacak. Ama herkes bu zekâya sahip değil, bunu çok iyi biliyorsunuz Bahadır Başkanım."
Bahadır hafifçe gülümsedi. "O yüzden bu sistemi siz yöneteceksiniz. Onları eğiteceksiniz. Bu bir yatırım ve küçük adımlarla büyüyecek. Ama sonunda kazanan biz olacağız."
Vladimir daha sonra Bahadır’a dönerek konuştu: "Bu düzenin yürümesi için herkesin aynı kararlılıkla hareket etmesi gerekiyor. Eğer biri geri adım atarsa, o kişinin yerine başkası gelir. Bu kadar basit."
Ekrem de belgeyi inceledi ve gülümsedi. "Köklü bir değişim yapıyoruz Bahadır Baba. Ama senin liderliğinde bu iş olur. Ben buradayım."
Bahadır son bir kez herkese baktı ve kararlılıkla konuştu. "Bu sistemde yer almak isteyenler var. Ama bu sistemde yer almak istemeyenler de olacak. Onlara izin vermeyeceğiz. Artık eski düzen yok. Eğer bir ay içinde söylediklerimi yapmazsanız, bizzat kendim gelip gereğini yaparım. Anlaşıldı mı?"
Masadaki herkes başını salladı. Artık yeni bir düzen kuruluyordu. Bahadır ve ekibi, Avrupa’nın kirli yüzünü silip yerine sağlam bir yapı inşa etmek için harekete geçmişti. Bir ay sonra, ilk raporların gelmesiyle birlikte Bahadır’ın gerçek liderliği test edilecekti.
Bahadır, bir ay sonra Avrupa’nın en güçlü isimlerini İstanbul’a davet etmişti. Her birine gidiş-dönüş uçak biletleri gönderilmiş, lüks bir otelde ağırlanmaları için gerekli tüm düzenlemeler yapılmış ve otel tamamen kapatılmıştı. Biletlerle birlikte altın yaldızlı kağıtlara basılan lüks davetiyeler hepsinin de gururunu okşamıştı. Bu büyük jest, davetliler üzerinde derin bir etki bırakmıştı. İçlerinden bazıları, Bahadır’a olan borçlarını ödemek için verilen görevleri daha da hızlandırmış, ilk toplantıya eksiksiz raporlarla gelmeye çalışmışlardı. Ancak bazıları hâlâ işin ciddiyetinin farkında değildi.
Bahadır, nezaketen ilk toplantıya Vladimir Hazarov’la birlikte Kurt Ali Dede’yi de çağırmıştı. Kurt Ali geldiğinde Vladimir’le samimi bir şekilde kucaklaştı ve birbirlerine hal, hatır sordular. Bahadır, Vladimir’le onun daha önceden tanıştığını, birbirlerine samimi gülümsemelerinden anlamıştı. İkisi de aynı dönemde kendi ülkelerinde başkanlık yapmış ve bazı konularda birlikte çalışmışlardı.
Toplantının yapılacağı salon, İstanbul Boğazı'na nazır olan, teşkilatın Sarıyer’deki merkez binasındaydı. Devasa yuvarlak bir masa, büyük salonun tam ortasına yerleştirilmişti. Bahadır masanın başında, sağında Vladimir Hazarov, solunda ise Kurt Ali Dede oturuyordu.
Bahadır söze başladı: "Beyler, hepiniz hoş geldiniz. Burada olmamızın tek bir sebebi var: Düzeni sağlamak. Avrupa'da büyük bir dönüşüm başlattık ve bunu İstanbul'dan yöneteceğiz. Bugün raporlarınızı dinleyeceğim. Kim görevini yerine getirmiş, kim hâlâ eski kafayla devam ediyor, öğreneceğiz."
Sırasıyla her temsilci, kendisine verilen görev hakkında bilgi vermeye ve elindeki rapor dosyasını okumaya başladı. İtalyan temsilcisi Don Salvatore ilk sözü aldı.
"Sayın Başkan, verilen süre içinde fuhuş sektöründeki kadınların yüzde yetmişini yeni işlere yerleştirdik. Kimi otellerde, kimi restoranlarda, bazıları da butiklerde çalışıyor. Kalan yüzde otuzluk kısım için hâlâ görüşmeler yapıyoruz ama maaşlarını veriyoruz ve bir ay içinde hepsi yeni işlerinde olacak."
Bahadır onaylayarak başını salladı. "Güzel. Planlandığı gibi ilerliyoruz o halde."
Fransız temsilci Pierre, rehabilitasyon merkezleri hakkında rapor verdi. "Sayın Başkanım. Paris, Marsilya ve Lyon’da ilk üç rehabilitasyon merkezi açıldı. Uyuşturucu bağımlıları için eğitimler başladı. Ama sokak satıcıları konusunda hâlâ sıkıntılar var. Bir kısmı bizim sunduğumuz işleri reddediyor ve yeraltına çekiliyor."
Bahadır derin bir nefes aldı, gözlerini kısıp Pierre’ye döndü. "Beni iyi dinle Pierre. Onlara seçenek sunduk, yeni bir hayat verdik. Eğer hâlâ eski yolda yürümek istiyorlarsa, yolları açık olsun. Ama bizim yollarımızda değil. Bundan sonraki süreçte, onları ya sistemin içine çekersin ya da sistemden çıkarırsın. Anladın mı?"
Pierre boğazını temizledi ve başını salladı. "Anladım Başkanım. Gerekeni yapacağım."
Toplantının bu noktaya kadar olan kısmı sorunsuz ilerliyordu. Ancak bazı ülkelerin temsilcileri hâlâ sorumluluklarını yerine getirmemişti, özellikle Bulgar ve Hırvat temsilcileri. Bahadır kaşlarını çattı ve doğrudan onlara döndü. "Siz ne yaptınız? Raporlarınızı duymadım."
Bulgar temsilcisi mahcup bir şekilde konuşmaya başladı. "Başkan, işler düşündüğümüzden daha karmaşık çıktı. İnsanları bir sistemden çıkarıp diğerine sokmak zaman alıyor. Ama emin olun, elimizden geleni yapıyoruz."
Hırvat temsilcisi de destekleyici bir şekilde başını salladı. "Evet, tam olarak bizdeki sorun da bu. Geçiş süreci sancılı oluyor. Ama bir ay daha verirseniz, gerekeni yaparız."
Bahadır yumruğunu masaya sertçe vurdu. "Bir ay daha mı? Ben size ilk günden beri ‘zamanınız az’ dedim! Başkaları nasıl yapıyor? İtalyanlar yaptı, Fransızlar yaptı, İspanyollar yaptı! Siz neden yapamadınız? Söyleyin bana!"
Odadaki sessizlik ağır bir hal aldı. Bahadır gözlerini onlardan ayırmadan konuşmaya devam etti. "Beni iyi dinleyin. Eğer bir ay içinde verilen her şey eksiksiz yerine getirilmezse, bizzat ben gelip bunu kendi yöntemlerimle hallederim. Ve inanın, o zaman pişman olursunuz."
Bulgar ve Hırvat temsilcileri yutkunarak başlarını salladılar. "Anlaşıldı Sayın Başkan. Bir ay içinde her şeyi tamamlayacağız."
Toplantı sona erdiğinde Bahadır ayağa kalktı. "Beyler, bu bir dostluk yemeği değil. Ama sistem oturana kadar birlikte olacağız. Şimdi sizi Boğaz’ın en güzel manzarasına davet ediyorum. Konuştuklarımız aklınızdan çıkmasın."
Akşam olduğunda, İstanbul’un en lüks otellerinden biri tamamen Bahadır ve konukları için kapatılmıştı. Uzun bir yemek masasında herkes toplandı. Önlerinde en iyi şaraplar, rakılar, viskiler ve özel mezeler vardı. Ancak ortam neşeli olduğu kadar da ciddiydi.
Vladimir bir kadeh kaldırdı. "Yeni bir düzen için! Bahadır Başkan’a!"
Herkes kadehlerini kaldırarak aynı sözleri tekrar etti. Kurt Ali Dede, Bahadır’a dönerek hafifçe gülümsedi. "Zor olanı seçtin Bahadır. Ama unutma, büyük liderler büyük yolları yürüyenlerdir."
Bahadır hafifçe gülümsedi ve kadehini kaldırdı. "Zor olanı seçtim çünkü bizden başka kimse yapamazdı. Ve hepiniz bunu biliyorsunuz."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
2.37k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |