Mexico City, Dünya Teşkilatlar Birliği Başkanı Rodrigo Esteban’ın Özel Malikânesi – Gece Yarısı
Rodrigo Esteban, devasa cam duvarlardan geceyi izliyordu. Acapulco’nun ışıkları aşağıda parlıyordu, ama onun zihni karanlık bir tehditle meşguldü. Elinde altın işlemeli bir kadeh vardı. Koyu renkli içkisini ağır ağır yudumlarken, baş danışmanı Diego karşısında oturuyordu.
Rodrigo'nun gözleri, odadaki gölgeler kadar sert ve tehditkârdı. "Bu Türk, Bahadır hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorum, Diego."
Diego başını salladı. "Zaten uzun zamandır izliyoruz, Patron. Avrupa'daki adamlarımız haber uçuruyor. Önce yeraltını organize etti, sonra Avrupa’daki teşkilatları kontrol altına aldı. Ve en önemlisi, bizim yıllardır kural koyduğumuz üç sektörden tamamen çekildiler ve bizim işlerimizi de baltaladılar. Artık Avrupa’ya yasak mallardan sokamıyoruz çünkü alıcısı çok azaldı."
Rodrigo, dudağının kenarında alaycı bir gülümsemeyle kadehini masaya bıraktı.
"Fuhuş, uyuşturucu ve kara para... Dünyanın en eski üç sektörü. Ve bu çocuk çıkıp bunları bırakacağını mı söylüyor?"
Diego hafifçe eğildi. "Şimdilik öyle görünüyor. Ama Avrupa’daki bazı başkanlar ondan hoşlanmıyor. Önce Yunan ve Sırp, sonra da Bulgar ve Hırvat teşkilatlarını dağıttı, korku saldı. Şimdi herkes ona sadıkmış gibi davranıyor, ama içlerinde çatlaklar var."
Rodrigo derin bir nefes aldı, gözlerini kısarak camdan dışarı baktı. "Sadakat zorla alınamaz, Diego. Korku bir yere kadar işe yarar. Ama Bahadır’ın bir avantajı var. İnsanlar ona güveniyor. Vicdanlı bir lider gibi davranıyor. Sen ve ben çok iyi biliyoruz ki... vicdan, bu dünyada en tehlikeli silahtır."
Diego başını salladı. "Birçok Avrupa lideri ona teşekkür ediyor. Artık daha rahat ve güvenli iş yaptıklarını söylüyorlar. Polisten kaçmadan, korkmadan ve saklanmadan..."
Rodrigo kaşlarını çattı. "Ve bu onu daha da tehlikeli yapıyor. Bir adam güçlü olduğu için değil, insanların ruhlarını ve kalplerini fethettiği için yenilmez olur."
Odada kısa bir sessizlik oldu. Diego, Rodrigo'nun ne düşündüğünü biliyordu. Bu Bahadır denen adam, bir gün Dünya Teşkilatlar Birliği’nin başına bile göz dikebilirdi.
Rodrigo, kadehini tekrar eline alıp salladı. "İçerideki adamlarımız kimler yani kim onun aleyhine çalışıyor?"
Diego, cebinden küçük bir defter çıkarıp Rodrigo’nun önüne koydu. "İçeride bazı adamlarımız var. Yunan ve Sırp temsilcileri hâlâ ona kin güdüyor. Bulgar ve Hırvatların da geri dönme arzusu var. Ama daha fazlasını istiyorsanız, doğrudan müdahale etmemiz gerekecek."
Rodrigo derin bir kahkaha attı. "Şimdi değil, Diego. Acele etmek, amatörlerin işidir. Önce izleyelim. Kim bilir, belki de Bahadır kendi kuyusunu kendi kazar."
Diego hafifçe eğildi. "Peki patron, ya eğer kazmazsa?"
Rodrigo, yüzünde soğuk bir gülümsemeyle camdan dışarı baktı. "O zaman... kazmayı biz veririz."
Kasım ayındaki İstanbul toplantısı başlamış ve Avrupa liderleri yine İstanbul’daki teşkilat genel merkezine gelmişlerdi. Liderler, her zamanki gibi büyük yuvarlak masanın etrafında toplanmıştı. Ancak bu kez atmosferde garip bir ağırlık vardı. Bazılarının gözleri kaçamak bakışlarla birbirini süzüyordu, diğerleri ise gergin bir sessizlik içindeydi. Bahadır, her zamanki gibi masanın başında oturuyor, tüm detayları gözlemliyordu. Bir şeylerin ters gittiğini hissediyordu ama neyin, kim tarafından yapıldığını henüz çözememişti.
Bahadır "Son bir aydır bazı işlerinizde aksaklıklar olduğunu duydum. Raporlardan anladığım kadarıyla İngiltere, İspanya ve İtalya’daki finans sistemimiz büyük zarar gördü. Almanya’daki teknoloji şirketlerimizde ani kesintiler yaşandı. Lojistikte de, özellikle Bulgaristan ve Yunanistan hattında ciddi sorunlar var. Bunların hepsi tesadüf mü?"
Salon bir anda sessizliğe gömüldü. Kimse Bahadır’la göz göze gelmek istemiyordu. Bu sözler üzerine odadaki hava daha da gerildi. Bahadır sandalyeye yaslandı, ellerini masaya koydu ve sırayla tüm liderlerin yüzüne baktı. "Bunu yapan kimse, son bir şansı var. Eğer kendi gelip bana her şeyi anlatırsa, belki onu affederim. Ama ben bulursam, onu sadece ben değil, herkes cezalandıracak."
Kimse konuşmadı. Gözler önlerine indi. Bahadır sırayla liderleri ayrı ayrı odalara çağırıp onlarla birebir konuştu. İlk başta herkes inkâr etti, herkes masumdu. Ancak, Hırvat liderin söyledikleriyle Yunan liderin ifadeleri çelişince, Bahadır anladı ki biri yalan söylüyordu.
Bahadır, Vladimir ve Kurt Ali Dede, Hırvat liderin gece geç saatte gizlice biriyle buluştuğunu öğrendi. Kameralarla izledikleri bu buluşmada, Rodrigo’nun Avrupa’daki adamlarından biriyle buluştuğunu gördüler.
Vladimir ekrandan başını kaldırarak sordu: "Artık elimizde kanıt var. Peki ne yapacağız?"
Kurt Ali Dede "Bunu Rodrigo’nun yüzüne vurursan inkâr eder. Önce sabote edilen işlerin peşine düşüp karşı hamle yapmalıyız. Ne kadar dayanabileceğini görelim."
Bahadır "Öyleyse, sabotaja karşı sabotajla yanıt verelim."
Bahadır ve ekibi, Rodrigo’nun Avrupa’daki en büyük operasyonlarını hedef aldı. Ancak Rodrigo, beklenenden daha hazırlıklı çıktı. Bahadır’ın planladığı sabotajlar başarısız oldu.
Vladimir "Rodrigo, tahmin ettiğimizden daha temkinli. Bu iş sandığımızdan büyük. Daha güçlü bir hamleye ihtiyacımız var."
Kurt Ali Dede de Vladimir’e katıldı. "Adamın amacı belli. Seni yıpratmak istiyor."
Bahadır "Öyleyse biz de onu yıpratalım. Ama bu kez, onun hamlesini beklemeyeceğiz.
Üç adam, büyük bir haritanın başında sessizce duruyordu. Vladimir, Avrupa’daki teşkilatların bağlantı noktalarını işaretliyor, Kurt Ali Dede ise Rodrigo’nun en hassas noktalarını tespit etmeye çalışıyordu. Bahadır ise kollarını kavuşturmuş, gözlerini haritadan ayırmadan düşünüyordu.
Kurt Ali Dede "Rodrigo’yu vurmanın tek yolu, ona bir savaş açmak değil. Adamın her yerde adamı var. Bir savaşı kazanamayız, ama onu sıkıştırabiliriz."
Bahadır "Önce kaynağını kesmeliyiz. Rodrigo’nun en büyük geliri nereden geliyor? Silah, uyuşturucu, finans?"
Vladimir "Hayır. O kadar derine inmemize gerek yok. Onun en zayıf noktası gururu. Şu ana kadar kimse ona meydan okuyamadı. Eğer prestijini sarsarsak, kendi adamları bile ona güvenmemeye başlar."
Bahadır: “Yani ne yapmalıyız o halde?"
Vladimir, masadaki haritaya elini koydu ve işaret parmağını Güney Amerika ve Avrupa arasındaki en büyük ticaret bağlantı noktalarından biri olan İspanya’ya götürdü. "Rodrigo, Avrupa’daki en büyük parasını buradan aklıyor. Eğer bu ağı çökertebilirsek, onun Avrupa’daki gücü zayıflayacak. Parası olmadan liderleri satın alamaz. Destekçileri ondan uzaklaşır."
Kurt Ali Dede "Peki bunu nasıl yapacağız? Onun sistemine doğrudan saldırırsak anlar ve misilleme yapar."
Bahadır gülümsedi. "İşte burası işin en zevkli kısmı. Onun işlerini bozacağız ama onun haberi olmadan."
Bahadır ve ekibi, Rodrigo’nun Avrupa’da para akladığı üç ana noktayı tespit etti:
İspanya – Madrid Finans Merkezi: Avrupa’daki uyuşturucu parasının temizlenip yasal hale getirildiği yer.
Fransa – Marsilya Lojistik Ağı: Avrupa’ya giren kaçak malların ana limanı.
İtalya – Milano Sahte Şirketler Grubu: Rodrigo’nun sahte şirketleri üzerinden para hareket ettirdiği yer.
Amaçları, bu üç noktayı çökertmekti. Ancak doğrudan saldırmak yerine sistemi içinden bozmaya karar verdiler.
İlk Hedef: Madrid Finans Merkezi
Bahadır, İspanya’daki Vladimir’in eski bağlantılarını kullandı ve Madrid’de Rodrigo’nun para aklama işlerini yöneten bankacılardan birine ulaşıldı. Adamın büyük bir finans açığı vardı: Akşamları kumar oynuyor ve son zamanlarda hep kaybediyordu. Alacaklıları onu ve ailesini ölümle tehdit ediyorlardı. Bu borcu tamamen ödemeye karşılık Bahadır’ın istediğini yapmaya mecburdu ama bir de sahte kimlikle dünyanın başka bir ülkesine ailesiyle birlikte gitmeyi isteyince Bahadır bunu kabul etti.
Rodrigo’nun parası usulca kesilmeye başladı. Küçük miktarlar kayboluyor, fark edemeyeceği kadar az olsa da Rodrigo bunu sinir bozucu buluyordu. En sonunda hesap tamamen boşalınca finans merkezini basan Rodrigo’nun adamları birkaç masa ve sandalyeden başka bir şey bulamadılar.
İkinci Hedef: Marsilya Lojistik Ağı
Vladimir, Marsilya’da liman işçileriyle bağlantıya geçti. Rodrigo’nun mallarını taşıyan gemilerin ve kargoların belgelerini değiştirmeye başladılar. Mallar yanlış adreslere gönderildi, bir kısmı kayboldu ve bazıları Fransız gümrüğüne takıldı.
Rodrigo mallarının gecikmesinden rahatsız oldu. Ancak onun için asıl sorun, bu malların nereye gittiğini bulamamaktı. Çünkü liman işçilerinin çoğu grevdeydi ve lojistik ağı tamamen kaosa sürüklenmişti.
Üçüncü Hedef: Milano Paravan Şirketler Grubu
Vladimir, Rodrigo’nun Milano’daki paravan şirketler ağına sızmak için İtalyan mafyasıyla gizli bir anlaşma yaptı. Rodrigo’nun adamları, beklenmedik bir şekilde İtalyan mafyasının radarına girdi. İtalyan mafyasının bu faaliyetlerden haberi bile yoktu ve Rodrigo bu işleri onları devre dışı bırakıp gizlice yürütüyordu.
İtalyan Mafya Lideri "Bu Rodrigo denen adam fazla oldu. Avrupa’da kendi başına imparatorluk kurmaya çalışıyor. Ona bir ders verme zamanı geldi."
Ve İtalyan mafyası, Rodrigo’nun Milano’daki tüm sahte şirketlerini çökertti. Rodrigo’nun elindeki en büyük gelir kaynaklarından biri, kendisinin eski dostları tarafından ele geçirilmişti.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
2.58k Okunma |
315 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |