

Babalar çocuklarının elini ilk adım attıkları gün tutar ve bir daha asla bırakmaz.
Bahadır, İstanbul’daki lüks bir otelde Asya’daki önemli liderleri davet ederek ağırladı. Japonya, Çin, Hindistan, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerin güçlü isimleri oradaydı.
Vladimir Hazarov, eski dostlarıyla Bahadır’ı tanıştırdı ve önce güven sağladı. Daha sonra Bahadır kürsüye çıkıp ilk konuşmasını yaptı. Bahadır hepsine de “Hoş geldiniz” dedikten sonra: "Rodrigo’nun eski dünya düzenini temsil ettiğini hepimiz biliyoruz. Eğer onun karşısında güçlü bir blok oluşturursak, seçimlerde kazanabiliriz."
Hint Lider (düşünceli bir şekilde): "Güzel bir teklif, ama Rodrigo da boş durmayacaktır."
Bahadır (gülümseyerek): "Biliyorum. Ama unutmayın… O bir tehdit. Ben ise sizlere bir fırsat sunuyorum. Hem tehditten kurtulmak hem de daha düzenli ve huzurlu bir yaşam için bir fırsat."
Asya’daki teşkilatlar Vladimir Hazarov’un etkisiyle Bahadır’ın yanında durma konusunda daha istekli hale gelmeye başlamıştı. Vladimir her birinin zayıf noktasını biliyor, masaya ona göre küçük ama pahalı hediyelerini koyuyordu. Söz gelimi Pakistanlı lider eşine çok düşkündü ve önündeki kutuda eşinin ismi yazılı kocaman pırlanta bir yüzük buldu ve sevindi. Endonezyalı liderse çocuklarını çok severdi ve çocuklarının yaşlarını bile öğrenen Vladimir onlar için kutuya çocukların yaşlarına uygun küçük ama pahalı hediyeler koymuştu. Arabistanlı ve Afganistanlı liderler ise ülkelerinde yasak olan özel üretim bazı seks malzemelerini önlerindeki kutuda bulunca gözleri parlamıştı. Japon liderse bir Japon hanedanına ait 300 yıllık bir hançeri kutuda orijinallik belgesi ile bulunca sevinçten neredeyse göklere uçtu.
Asya ülkeleri teşkilat başkanlarıyla görüşmeler Avrupa teşkilatlarının çalışmaları ve bazı ortak projeler geliştirilmesiyle üçer aylık toplantılarla devam ediyordu. Bahadır daha sonra benzer şeyleri Afrika ülkeleriyle de yaptı. Ancak Batı Afrikalı liderlerin çoğu Rodrigo’nun tarafındaydı.
Ancak Bahadır, Rodrigo’nun da boş durmayacağını biliyordu. Rodrigo’nun en güçlü olduğu bölge olan Güney Amerika’ya sızmak için Kurt Ali ve Vladimir Hazarov’un güvendiği isimleri oraya yerleştirdi.
Kurt Ali (gülerek): "O pislik Rodrigo’nun arka bahçesinde mis gibi bir kamp kuracağız Bahadır."
Vladimir (sakin ama keskin bir ifadeyle): "Ama dikkatli olmalıyız. Rodrigo, kendi bölgesinde kolay kolay adam kaybetmez. Biz fark edilmeden yerleşmeliyiz."
Bahadır iki eski dostuna güveniyordu. İkisi de bu işlerin dünyaca ünlü ustalarıydı ve onlar, Rodrigo’nun bölgesine adamlarını sokacak ve yavaş yavaş yeraltı bağlantılarını ele geçireceklerdi. Böylece, Rodrigo’yu gerektiğinde köşeye sıkıştıracak bir avantaj yaratacaklardı.
Rodrigo da elbette boş durmuyor, bu süreci değerlendirmeye çalışıyordu. Asya teşkilatlarının bazılarıyla gizli görüşmeler yaparak Bahadır’a olan güveni sarsmaya çalıştı. Güney Amerika’da Bahadır’ın adamlarını tespit etmek için istihbarat ekibini harekete geçirdi.
Rodrigo’nun sağ kolu Santiago, bir akşam Rodrigo’nun özel malikânesinde rapor verirken, Rodrigo puro içerek dikkatle dinledi. Santiago: "Bahadır’ın adamları Güney Amerika’da yerleşmeye başladı ama hiçbirini tespit edemedik henüz. Eğer erken müdahale etmezsek, seçimlerde bize karşı büyük bir koz elde edebilir."
Rodrigo (gülümseyerek): "Henüz değil. Önce onların bize sızmasına izin vereceğiz. Sonra da doğru zamanda, bizimkilerle birlikte hepsini temizleyeceğiz ve yepyeni bir ekip kuracağız."
Santiago başını salladı. Rodrigo, Bahadır’ın planını tersine çevirmeye hazırlanıyordu.
Bahadır, Asya teşkilatlarını yanına çekmek ve Güney Amerika’ya adamlarını yerleştirmek için uğraşıyor, Rodrigo ise Bahadır’ın Güney Amerika’daki adamlarını izleyerek bir gün içinde hepsini temizlemek için bekliyordu.
İki lider de doğrudan savaşmak yerine, zekâ oyunları ve stratejik hamlelerle birbirlerini alt etmeye çalışıyordu. Seçime sadece bir yıl kalmıştı ve bu süre boyunca her ikisi de birbirinin en ufak açığını bile değerlendirmeye çalışacaktı.
Rodrigo, seçimler yaklaştıkça endişeye kapılıyor, Bahadır’ın yaptığı uluslararası toplantıları takip ederek onun güçlendiğini ve üstün duruma geçtiğini fark ediyordu. Rodrigo’nun Asya’da hiçbir önemli bağlantısı ve güvendiği bir ülke yoktu. Afrika ülkeleri yarı yarıya olsa da Güney Amerika’daki ülkelerden birkaçının Bahadır’dan yana olduğunu artık biliyor ve hesapları gözden geçirdiğinde Bahadır’ın seçimlerde ona üstünlük kurma aşamasına geldiğini anlıyordu. Rodrigo için en akılcı çözüm Bahadır’ın en güvendiği ve kilit noktalardaki adamlarını kaçırarak seçimlere kadar rehin tutup Bahadır’ı seçimlerde aday olmaktan vazgeçmeye ikna etmekti.
Hemen adamlarını çağırıp Vladimir Hazarov ve Kurt Ali Dede’yi kaçırmak için operasyon emri verdi ama bu iki eski kurt lideri kaçırmak pek de kolay olacağa benzemiyordu.
Aylar öncesinden Bahadır’ın Sarıyer’deki teşkilat merkezine yerleştirdiği iki adamından gerekli bilgileri alan Rodrigo’nun gaz maskesi takmış elemanları hiç beklenmedik bir zamanda ayrı ayrı Vladimir Hazarov’u da, Kurt Ali Dede’yi de bir gece yarısı bayıltıp kaçırarak gizlice özel bir uçağa bindirdiler.
Tam 10 saat sonra Mexico City’deki Rodrigo’nun özel havaalanına iniş yaptıklarında Rodrigo onları havaalanında karşıladı. Vladimir Hazarov ve Kurt Ali’nin ellerini çözüp gözlerindeki bağı açtıklarında kendilerini Rodrigo’nun karşısında bulmuşlardı. Rodrigo onlara gülümseyerek yaklaştı ve ikisine de elini uzattı ama eli boşlukta kaldı. “Hoş geldiniz eski dostlarım. Bu ne büyük bir şeref benim için” diyerek alaycı bir ifadeyle konuştu.
Rodrigo önden giderek arabasına binmeden arka kapısını açtı ve sahte bir saygıyla: “Buyurun Sayın Hazarov, buyurun Sayın Kurt Ali” diye eliyle arabaya binmelerini istedi. Vladimir ve Kurt Ali birbirlerine bakıp arabaya binince Rodrigo da ön koltuğa oturarak yola çıktılar ve Rodrigo’nun muhteşem ötesi, saraylardan daha lüks malikânesine geldiler.
“Eski dostlarım, acıkmışsınızdır. Sizlere ne ikram edeyim ne yemek istersiniz? Törkiş Şiş Kebap yemeye alışmışsınızdır mutlaka” diyerek büyük mutfakta daha önce hazırlattığı mangalın başına geçti ve kendi elleriyle şişlere etleri geçirip mangaldaki kor ateşin üstüne koymaya başladı. Kızaran etleri tabaklara koyup ikisine de ikram etti. Vladimir hiç konuşmuyor ama aklından planlar yapıyordu. Kurt Ali konuştu:
“Rodrigo, senin babanı da sevmezdim, seni de sevmem. O da senin gibi kanunsuz ve kirli işler yapardı ve seni de kendisi gibi yetiştirmiş. Bizden ne istiyorsun? Bir telefon açsan konuşurduk, niye getirdin bizi buraya?”
Rodrigo, zor yoldan önce kolay olanı en azından denemek istiyordu ve ilk olarak diplomasi yolunu seçmişti. Vladimir de bunun farkındaydı ve onun planını çok iyi anlamıştı.
Rodrigo, ekmeğin arasına koyduğu şiş kebabın içine közlenmiş domates ve biberleri yerleştirdi ve bir ısırık aldı. Ağzındaki lokmayı çiğneyip yutunca konuşmaya başladı:
“Vladimir üstad, Kurt Ali üstad. İkinize de çok saygım var. Benden büyüksünüz ve babamın sizin hakkınızda anlattıkları doğruysa eğer ikiniz de ayrı ayrı birer efsanesiniz. Ama ben de fena değilim çünkü sizinle şu anda kendi mekânımda, kendi çabamla yemek yeme şerefine nail oluyorum” dedikten sonra kahkahayı patlattı. Kurt Ali de Vladimir de suskunlukla birbirlerine baktılar ve ne yapacaklarını gözleriyle konuşarak birbirlerine anlattılar.
…
Öte yandan İstanbul’da Bahadır ve Ekrem, sabah geldikleri mekânda ne Kurt Ali’yi ne de Vladimir Hazarov’u bulabilmişlerdi. Her ikisi de bazen erken bazen geç geliyorlardı ama bu seferki pek de hayra alâmet değil gibiydi. Bahadır önce Kurt Ali’yi, sonra da Vladimir’i telefonla aradı ama ikisine de ulaşamadı. Ekrem bunun üzerine kaldıkları yerlere telefon açarak bilgi aldı. Akşamdan beri ikisi de görünmemişti ve telefonları odalarındaydı. Bunun tek bir açıklaması olabilirdi ve yapan da nedeni de gayet açıktı.
Ekrem’le ne yapacaklarını konuştular ve Ekrem havalimanını arayınca oradaki tanıdıkları gece yarısı Meksika’ya uçan bir uçak olduğunu söylediğinde gerçek anlaşılmıştı.
Bahadır, Avrupa’daki en güçlü ve Rodrigo ile bir zamanlar iş de yapmış olan Fransa ve Almanya teşkilat başkanlarını aramak zorunda kaldı. Rodrigo’ya ulaşıp kaçırdığı adamları derhal serbest bırakmasını, aksi halde buna misliyle cevap verileceğini söylemelerini istedi ama her ikisi de bunu kabul etmediler çünkü Rodrigo ile iş yapmayı bırakıp tamamen Bahadır’ın tarafını seçmişlerdi ve hiçbir etkileri olmayacaktı.
Öğleye kadar Bahadır ve Ekrem bin türlü plan yaptılar ama eğer kaçırılanlardan biri burada olsaydı mutlaka bir çözüm yolu bulunacaktı ama ikisinin de buna ne gücü ne de imkanları yetiyordu.
Akşam üstüne doğru Antalya’dan Turan, Ekrem’i arayıp her zamanki gibi hal, hatır sordu. Ekrem’in moralinin son derece bozuk olduğunu anlayan Turan nedenini öğrenmeye çalıştı ve polislik mesleğinin gereği bir-iki soru sorduğunda bütün olayı çözmüştü. Turan’ın, Bahadır’ın durumunu bildiğini henüz Bahadır’a söylemeyen Ekrem terledi, kızarıp bozardı ve Bahadır’a o anda gerçeği söylemek zorunda kaldı. Bahadır önce Ekrem’e kızsa da bunu Turan’ın kendisinin anladığını söyleyen Ekrem, kendini Bahadır’a karşı az da olsa temize çıkarmayı başarmıştı.
…
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.49k Okunma |
389 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |