

Hatalar insanlara, yanlışlarsa namertlere mahsustur.
O gece, misafirler gittikten sonra Belgin ve Duru odalarında oturup meseleyi konuşmaya karar verdiler.
Belgin: "Durucuğum, Bahadır gerçekten seninle evlenmek istiyor. Bunu gözlerinden anlıyorum. Annesi de dolaylı olarak bunu istediğini belli ediyor."
Duru derin bir nefes aldı: "Biliyorum Belgin Abla... Ama bu kadar hızlı mı olmalı? Eminim ki o da çok yoğun. Daha yeni mezun oldu, daha yeni dünya teşkilatlarını yönetmeye başladı... Böyle bir zamanda nasıl bir evlilik olur ki?"
Belgin gülümsedi: "Tam da bu yüzden. Bunca yoğunluğun içinde seni yanında isteyecek bir adam var. Bence bunu düşünmen lazım."
Duru bir an sessiz kaldı. Belgin haklıydı. Bahadır, hayatındaki kaosu ve yoğunluğu düşünmeden her zaman onunla olmak istemişti.
Bir süre sonra Duru başını kaldırdı: "Tamam, Belgin Abla. Evet, evlenmeye hazırım. Annemle babamı çağıralım. Hem onları Bahadır’ın ailesiyle tanıştıralım hem de kız isteme hazırlıklarını yapalım."
Belgin: "İşte böyle kardeşim! O zaman düğün için de planlar yapmaya başlayabiliriz!"
Duru gülerek başını iki yana sallayıp gözlerini devirdi: "Daha yeni kabul ettim, hemen düğün konuşmasına geçmesek mi diyorum!"
Duru ve Belgin, ailelerini çağırarak bu olay hakkında ön bilgi verdiler ve Duru’nun anne ve babası birkaç gün sonra İzmir’den çıkıp geldiler. Annesi Süheyla Hanım astrolojiye meraklı, İzmir’in köklü ailelerinden gelen, iyi eğitimli ve neşeli bir kadındı ve Duru gibi doğal kızıl saçlıydı. Babası Nevzat Bey ise eski bir denizciydi ve eşinden sonra ikinci aşkının denizler olduğunu sık sık dile getirirdi.
Annesi Süheyla Hanım gelir gelmez evin düzenini beğenmedi, yıllardır İzmir’de yaşadığı için bazı şeyleri hoş karşılamamıştı. Perdelerin ve halıların rengi koyu olduğundan kasvetli buldu ve Duru’dan habersiz hemen alışverişe çıkarak perde ve halıları değiştirip akşam Duru’ya sürpriz yaptı. Duru yeni perde ve halıları pek beğenmemişti ama yine de annesini kırmamak için sevinmiş gibi yapmak zorundaydı.
Birkaç gün sonra da Bahadır’ın anne ve babası da Antalya’dan geldiler ve iki aile ilk akşam boğazda bir yemeğe çıktılar. Gittikleri restoran oldukça lükstü ve boğaz manzaralı bir yere oturdular.
Garson menüleri bıraktı, herkes kibarca sipariş verirken Süheyla Hanım bir anda Bahadır’a döndü: “Bahadırcığım, senin doğum tarihini tam olarak Duru’dan aldım. Ay saatin de belli, değil mi?”
Bahadır hafif şaşırarak: “Evet, sanırım… Neden sordunuz?”
Süheyla Hanım önündeki not defterine baktı: “Ah canım, ben buraya gelirken bir haritana baktım. Ama bazı çok ilginç şeyler fark ettim…”
Nevzat Bey kaşlarını kaldırarak eşine döndü: “Süheyla, bırak şimdi çocukları sıkboğaz etmeyi. Daha balık gelmedi yahu!”
Süheyla Hanım: “Ama Nevzat, dinle… Bahadır’ın haritasında çok büyük bir kara delik var.”
Serpil Hanım hızlıca araya girdi. Gülümseyerek Süheyla Hanım’a: “Astrolojiye ilgi duymanız ne güzel, Süheyla Hanımcığım! Yani oğlum diye söylemiyorum, Bahadır çok çalışkan ve azimlidir, emin olun.”
Süheyla Hanım: “Serpil Hanımcığım, bu sıradan bir harita değil. Güçlü, lider ruhlu biri… Ama etrafı gölgelerle dolu. Sanki… iki hayat yaşıyor gibi.”
Bahadır işin buraya varacağını kestiremiyordu ama şakaya vurdu: “Kara delik derken? Yoksa ben de uzaya mı gidiyorum?”
Nevzat Bey gülerek Bahadır’ın omzuna dokundu: “Evlat, denizde pusula olmadan yol alırsan, ya karaya çakılırsın ya da kaybolursun. Bak, bizim Süheyla’nın haritaları da biraz pusulaya benzer. Yani senin önünde büyük bir yol var, ama fırtınalar da var gibi.”
Bahadır’ın annesi Serpil Hanım hızlıca konuyu değiştirmek istedi: “Neyse efendim, gençler birbirlerini seviyor madem, biz de anne-baba olarak onların yanındayız. Öyle değil mi Mehmet Bey?”
“Elbette Hanım. Önemli olan, onların mutlu olması.”
Süheyla Hanım Bahadır’ın yüz hatlarını inceleyerek: “Peki Bahadırcığım, bana bir şey söyle… Sen hiç hayatında büyük bir seçim yapmak zorunda kaldın mı?”
Bahadır hafif gerginleşti ama belli etmedi: “Herkes hayatında seçimler yapar Süheyla Hanım. Önemli olan, doğru yolu seçmek.”
Nevzat Bey memnuniyetle başını salladı: “İşte tam bir denizci gibi düşündün evlat! Fırtınada yönünü bilmek, kaptanı kaptan yapar.”
Duru hafif utanarak ikisine de sitem etti: “Anne, baba… Lütfen Bahadır’ı sorguya çekmeyi bırakın.”
Süheyla Hanım: “Canım, ben sadece bir anne olarak merak ediyorum. Zaten burçlarınız pek uyumlu değil ama belki yükselenler dengeler.”
Serpil Hanım gülerek Süheyla Hanım’a döndü. “Bahadır doğduğu anda odada o kadar ışık vardı ki, hangi yükselen denk geldi, kim yükseldi bilemedik!”
Bahadır tüm bu konuşmalardan sıkılıp balıklar gelinceye kadar dışarı çıkmak istedi ve büyüklerden izin alıp yavaşça ve gülümseyerek kalktı. Terasın kapısını açarak serin havayla buluşunca derin bir soluk aldı ama hemen arkasında müstakbel kayınpederi Nevzat Bey vardı ve o da sıkılmış ve bir sigara molası vermek istemişti. Bahadır’a gülümseyerek:
“Bahadır, ne olur Süheyla Teyzenin kusuruna bakma, burçlara ve astrolojiye evlendiğimizden beri çok ilgisi var. Yaz günlerinde balkondaki teleskopla yıldızları gözlemleyip defterine işliyor, bazen kimin başına ne geleceğini de tahmin edebiliyor ama ben tesadüf diyorum bunlara.”
“Hayır, lütfen Nevzat Amca, bugün biraz yoğun geçti de benim için. Akşama kadar koşuşturdum, üzerine böyle ışıklı ve kapalı bir ortamda kalabalık da gelince bunaldım biraz. Asıl siz kusura bakmayın.”
Nevzat Bey sigarasını yakarken Bahadır’a döndü: “Bak evlat, ben senin farklı bir adam olduğunu anladım. Dürüst adamım, açık konuşurum.”
Bahadır ciddileşti: “Buyurun Nevzat Amca, sizi dinliyorum.”
Nevzat Bey: “Bak, ben denizlerde çok şey gördüm. İnsan dediğin bir rüzgâr eser, bir de fırtına… Senin rüzgârın hafif esmiyor, arkanda bir kasırga var gibi.”
Bahadır hafif tebessümle: “O kadar belli mi?”
Nevzat Bey gözlerini kıstı: “Bilmem. Ama eğer kızıma zarar verecek bir şey varsa, lütfen bana söyle.”
Bahadır ciddiyetle: “Nevzat Amca, ben Duru’ya zarar verecek biri değilim. O, benim hayatımdaki en önemli şey, hatta başıma gelen en güzel şey.”
Nevzat Bey başını salladı: “İyi. O zaman sana şunu diyeyim evlat… Denizciler, fırtına öncesi denizi kokusundan anlar. Eğer bir gün fırtına koparsa ve ben onun kızıma zarar vereceğini hissedersem, bil ki ben de eski bir denizciyim ve fırtına nasıl susturulur, iyi bilirim.”
Bahadır gülümsedi: “Not aldım Nevzat Amca, böyle bir durum olursa size mutlaka haber vereceğim, söz.”.
Nevzat Bey Bahadır’ın sırtına vurdu: “Haydi bakalım, biz içeri dönelim de şu balığımızı yiyelim. Haa, balık demişken…”
Nevzat Bey masaya yavaş adımlarla yan yana yürürlerken deniz ve balıklarla ilgili bir şeyler anlatıyordu ama Bahadır onu dinlemiyordu bile. Masadaki yerlerine oturunca garsonlar da balıkları ve mezeleri getirip ayrı ayrı servis ettiler ve “Afiyet olsun efendim” diyerek ayrıldılar.
Bahadır ve Nevzat Bey dışarıdayken Duru da annesiyle birlikte lavaboya gitmek bahanesiyle izin isteyerek ayrıldılar ve aynaların karşısına geçip makyajlarını tazelerken Duru annesinden, Bahadır’ın üzerine fazla gitmemesini, daha az konuşmasını, fallardan ve burçlardan artık söz etmemesini biraz sert bir dille rica etti. Süheyla Hanım, İzmirli olunca çok sıcakkanlı idi ve kızını kırmamak için dediklerini kabul ederek biraz sonra masalarına döndüler.
…
Duru, anne ve babasıyla birlikte Bahadır’ın ailesiyle tanışma yemeği için evden ayrıldığında Belgin’e de birlikte gitmek için teklifte bulunmuştu ama Belgin’in başka planları vardı. Ekrem onu aramış ve başbaşa bir akşam yemeği için Ekrem’e söz vermişti. Duru ve annesi de bunun üzerine fazla ısrarcı olmadılar.
Sokağın başında arabasının içinde bekleyen Ekrem, Bahadır ve Duru’nun anne ve babalarıyla birlikte evden ayrıldığını görür görmez arabasından indi ve Belgin’in olduğu dairenin ziline bastı. Kapı açılınca elindeki çiçekleri saygıyla Belgin’e verdikten sonra çoktan hazırlanmış olan Belgin de çantasını alarak ayakkabılarını giyip binadan çıktılar ve birlikte arabaya bindiler.
Biraz sonra İstanbul’un en lüks restoranlarından birinde, Ekrem’in önceden ayırttığı pencere kenarındaki deniz manzaralı masaya oturdular. İki kadın garson gelerek ayrı ayrı siparişlerini aldı, biri başlarında beklerken öbürü koşar adımlarla ayrıldı ve hemen yemekten önce aperatif olarak içecekleri şarapları getirdi.
…
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.49k Okunma |
389 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |