
Şerefli olan borcunu ödemek için çare arar, şerefsizse ödememek için bahane.
Aylar süren hazırlıklar sonucunda, çifte düğün İstanbul’da lüks bir otelin balo salonunda yapılıyordu. Şık çiçek süslemeleri, kristal avizeler ve zarif dekorlarla muhteşem bir düğün ortamı oluşturulmuştu. Düğüne yakın akrabalardan başka Bahadır'ın kıramayacağı Kurt Ali Dede ve Vladimir Hazarov ile Mehmet Bey’in İnterpol’den eski meslektaşı Richard Berkeley de Amerika’dan uçakla gelerek katılmışlardı.
Nevzat Bey, düğün başlamadan önce misafirleri ağırlamak için davetlilerle sohbet etmekteydi. Tam bu sırada içeriye çok şık kıyafetler içinde, devasa cüssesiyle Vladimir Hazarov girdi. Üzerinde pahalı bir smokin, yüzünde her zamanki samimi gülümsemesi vardı. Onu gören Nevzat Bey’in gözleri fal taşı gibi açıldı ve kollarını açarak ona doğru yürüdü.
Nevzat: “Vladimir! Benim Rus kaplanım! Senin burada ne işin var?”
Vladimir kahkahalarla Nevzat’ı kucakladı, eski bir dost gibi sırtına birkaç sert tokat attı: “Ah ah, Nevzat, seninle o zamanlar ne işler yapmıştık! Senin gemilerin olmasa Moskova’ya ne votka giderdi ne başka bir şey, ha ha ha!”
Nevzat’ın yüzü bir an için dondu. Çevredekilere belli etmeden, Vladimir’in koluna girdi ve sessizce fısıldadı: “Vladimir, biraz yavaş ol, burası benim kızımın düğünü. Burada kimse geçmişimi bilmiyor, tamam mı?”
Vladimir: “Ah, tamam tamam, sessiz olacağım… Ama söyle bakalım, kızını kim aldı? Benim sevgili dostum Bahadır değil mi? Sen ne şanslı adamsın Nevzat, dünyanın en büyük Mafya Babasının kayınpederi oldun! Ha ha ha!”
Nevzat’ın gözleri büyüdü, yüzündeki tüm kan çekildi. Bir an donakaldı, Vladimir’in elini sımsıkı kavradı: “Bahadır mı? Mafya mı?”
Vladimir: “E tabii canım, bilmiyor muydun? Adamın lakabı ‘En Büyük Baba’. Şaka mı yapıyorsun? Sen onunla kızını evlendiriyorsun ve bilmiyor musun?”
Nevzat’ın eli titremeye başladı, alnına terler birikti. Birkaç saniye konuşamadı. Sonra, yutkunarak gülümsemeye çalıştı ama beceremedi.
Nevzat: “Ehehe… Tabii ki… Tabii ki biliyordum…”
O sırada Bahadır ve Ekrem yaklaştılar. Bahadır hâlâ gülümseyerek durumu fark etmemişti ama Ekrem’in suratında hafif bir panik ifadesi vardı. Nevzat, Bahadır’a baktı, sonra derin bir nefes aldı.
Tam o anda Duru yanlarına geldi, babasını kolundan çekti ve onunla yalnız konuşmak istedi. Nevzat kızına döndü ve ciddi bir ifadeyle sordu: “Sen biliyor muydun peki?”
Duru, babasının ne demek istediğini çoktan anlamıştı: “Evet baba, uzun zamandır biliyordum.”
“Ve bana hiçbir şey söylemedin, öyle mi?”
“Nasıl söyleyebilirdim ki babacığım? Önce ilk öğrendiğimde ben de istemedim ama Bahadır benim hayatımı kurtardı. Sana söylesem nasıl tepki verirdin?”
“Doğru söylüyorsun, Bahadır’ın Mafya Babası olduğunu ilk başlarda söyleseydin seni çeker alırdım.”
Tam baba-kız sohbeti ederken, Süheyla’nın ince sesi duyuldu. Süheyla tüm konuşulanları dinlemişti! Gözleri dolmuş, elleri titremekteydi. İleriye doğru bir adım attı, sesi titrek ama sertti: “Bahadır’ın kahvesindeki o büyük kara leke neydi biliyorum artık!”
Herkes bir anda sessizleşti. Süheyla’nın gözleri doluydu, hayal kırıklığı içindeydi: “Sen benim çocuğumu bir Mafya Babasına mı verdin, Nevzat? Kendi kızımızı suç dünyasının içine mi attık? Sen nasıl bir babasın? Sen de mi bu işlerin içindesin? Kaç kere kaçak votka taşıdın, ha? Tam beş kere, değil mi? Falında çıkan beş halka da demek buydu!..”
Nevzat şaşkın bir şekilde karısına döndü, Duru ise sessizdi, annesine yaklaştı ama Süheyla bir adım geri çekildi. Bu sırada Bahadır da yanlarına gelerek olayı anlamaya, Süheyla Hanım’ın neden böyle ağladığına anlam vermeye çalışıyordu.
Duru: “Anne, sakin ol…” dedikçe Süheyla Hanım: “Sakin mi olayım? Ben Bahadır’ın kahve falında koca bir kara leke gördüm, ama bu kadarını tahmin etmemiştim! Ben sana nasıl güveneceğim Bahadır? Nasıl ha? Sen benim kızımı nasıl bir dünyaya sokuyorsun?”
Nevzat bir adım atarak Süheyla’nın omzuna dokundu ama Süheyla elini sertçe itti.
Süheyla: “Düğünü hemen iptal ediyoruz, hemen!”
Tüm salon buz gibi oldu. Misafirler sessiz, gelin ve damat şok içinde, Bahadır ise ilk defa çaresiz görünmekteydi. O sırada Vladimir, ortamı yumuşatmak istedi ama bu daha kötü sonuç verdi.
Vladimir: “Ah Süheyla Hanım, lütfen endişelenmeyin! Bahadır öyle böyle değil, mükemmel bir Mafya Babası ama biz Nevzat Bey’le iş yaparken daha dünyada bile yoktu.”
Nevzat Bey başını iki yana salladı, Vladimir’e susması için eliyle sırtına kuvvetlice vurdu. Ama Süheyla Hanım, Vladimir’in hafifçe irkilmesinden bunu anlamıştı ve hemen sordu: “Yoksa siz de mi Mafya Babasısınız? Nevzat’la ne işler yaptınız?”
Süheyla Hanım ağlamaya başladı ve Duru ile Nevzat Bey ona “Düğünün orta yerinde ağlama, bak konuklar yavaş yavaş gelmeye başladılar. Haydi kes ağlamayı da konuklara ‘Hoş geldiniz’ diyelim, ayıp olmasın, rezil etme bizi herkese” diyerek telkin vermeye çalıştılarsa da Süheyla Hanım ağlamaya devam etti ve “Bu düğün iptal edilecek, kızımı bu adamla evlendirmek istemiyorum” diyerek ağlamasına devam etti.
Süheyla Hanım, ağlamasının faydalı olmayacağını anlayınca Duru’ya sordu: “Peki kızım, Bahadır’ın anne ve babasının haberi var mı kendisinden? Onlar biliyorlar mı peki?” diye sordu. Bu soru üzerine Duru safça karşılık verdi: “Mehmet Amca da yeni öğrendi ama annesi bilmiyor henüz. Sakın gidip ona bir şey söyleme, yüreğine iner kadıncağızın, kaldıramaz bunu” deyince Süheyla Hanım hemen kafasındaki planı uygulamak için Serpil Hanım’ın yanına gitti. Ne olursa olsun ona tüm gerçeği açıklayacak ve bu düğünü birlikte iptal edeceklerdi, başka çare yoktu.
Süheyla Hanım, konuklarla sohbet etmekte olan Bahadır’ın annesi Serpil Hanım’ın yanına biraz sakinleştikten sonra gelerek: “Beş dakika ikimiz görüşebilir miyiz Serpil Hanımcığım? Çok önemli bir konu var da” deyip yanındaki konuklardan gülümseyerek izin aldı.
Serpil Hanım buna bir anlam veremedi ama “Herhalde düğün âdetlerimiz biraz farklı olduğundan yapmamız gereken bir şeyi unuttuk, neyse öğrenelim de yapalım bari” düşüncesiyle Süheyla Hanım’la birlikte uzakta bulunan boş bir masaya giderek konuşmaya başladılar.
Süheyla Hanım, biraz daha sakinleşince Duru’nun uyarısı aklına geldi ve kadının yüreğine inmesin diye alıştıra alıştıra gerçekleri söylemeye başladı:
“Serpil Hanım, siz Bahadır’ı ne kadar tanıyorsunuz?”
Bu soruya Serpil Hanım bir anlam veremedi ve: “Bahadır’ı doğduğundan beri tanırım her anne gibi. Babasından da benden de hiçbir şey saklamaz. Çok iyi yüreklidir, karıncayı bile incitmez, sinek bile öldüremez. Açar pencereyi, havluyla kovalar sinekleri. Matematikle pek arası iyi değildi ama sağ olsun Duru kızımız ders çalıştırdı onu ve önce lise, sonra da üniversite diplomasını alıp avukat oldu.”
“Anladım, yani Bahadır insanları değil; hatta hayvanları, karıncaları, sinekleri bile öldüremeyecek kadar merhametli ve vicdanlı biri, öyle mi?”
“Aynen öyle Süheyla Hanımcığım. Bir de kadınlara ve çocuklara karşı çok hassastır benim oğlum. Çocukları çok sever, karısını döven erkeklere de çok kızar. Sizi çok iyi anlıyorum ama Duru’ya çok iyi bakacağından emin olabilirsiniz. Gözünüz arkada kalmasın. Hayırdır, falında ya da yıldızlarda filan bir şey mi gördünüz?”
“Evet, Bahadır’ın falında Duru’yu istemeye geldiğiniz gün görmüştüm ama bugün anladım. Oğlunuz Bahadır dünyanın en büyük Mafya Babasıymış, Mehmet Bey bile yeni öğrenmiş ama kızım Duru biliyormuş yıllardır.”
Serpil Hanım’ın ağzından dökülen tek bir cümleyle düğün devam etmiş ve Bahadır’la Duru, Ekrem’le Belgin uzun yıllar sürecek mutlu bir evliliğe ilk adımı atmışlardı:
“Benim oğlum yapmaz öyle annesi!..”
- S O N -
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.5k Okunma |
389 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |