6. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Kırık Olsa Duramazsın / 6. Bölüm: Babaların Babası

6. Bölüm: Babaların Babası

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

 

 

 

Hayat çukurlu, tümsekli ve virajlı bir yoldur.

 

Biz bu yolda hiç durmadık, arkadan gelenlere korna çaldırmadık.

 

Birkaç gün sonra, ziyaret ettikleri kurumlardan biri olan Kimsesiz Çocuklar Derneği’ne geldiklerinde, Bahadır tanıdık bir yüzle karşılaştı. Duru, burada gönüllü olarak çalışanlar arasındaydı. Onu görünce bir an için şaşırsa da içten bir tebessümle selam verdi. Duru da Bahadır’ı burada görünce hoş bir şaşkınlık yaşadı. Onun hakkında duyduğu ve tahmin ettiği birçok şey vardı ama böyle bir işle ilgileniyor olması, ona bakış açısını tamamen değiştirdi.

Duru, her hafta perşembe gününde birkaç saatini buradaki çocuklarla vakit geçirmeye ayırıyordu. Onlarla ders çalışıyor, oyun oynuyor ve ihtiyaçlarıyla ilgileniyordu. Bahadır, onun bu yönünü gördükçe ona olan ilgisinin daha da arttığını hissetti. Duru da Bahadır’ın içinde büyük bir iyilik barındırdığını fark ettiğinde ona karşı daha sıcak hisler beslemeye başladı.

O gün Bahadır ve Ekrem, çocuklara oyuncak ve çeşitli kıyafetler getirmişti. Üçü birlikte dağıtım yaparken Bahadır ve Duru’nun sohbeti ilerledi. Duru, onun bu tür işlerle ilgilenmesine şaşırdığını söyleyince, Bahadır gülümseyerek bunun sadece kendisinin değil, babasından kalan bir miras olduğunu anlattı. Duru, onun geçmişine dair daha fazla şey öğrenmek istese de şimdilik fazla soru sormamaya karar verdi.

Akşam saatlerine doğru, çocuklarla geçirilen güzel zamanın ardından Bahadır ve Ekrem, derneği ziyaretlerini tamamlayarak ayrıldılar. Duru ise onlarla vedalaşıp kapıya kadar uğurladı. Bahadır tam arabaya binerken Duru ona dönerek, “Bundan sonra belki bazen birlikte yardım edebiliriz, ben her perşembe buradayım” dedi. Bahadır bu teklifi kabul ederek başıyla onayladı. “Ben de her perşembe geleceğim, görüşürüz o halde” diyerek gülümsedi ve arabasına binip uzaklaştı.

O andan itibaren, Bahadır ve Duru arasındaki ilişki sadece hoş bir tanışıklıktan öteye geçmiş, sağlam temeller üzerine inşa edilmeye başlanmıştı. Bundan sonra daha sık karşılaşacakları kesindi ve bu ikisini de fazlasıyla memnun ediyordu.

Ancak teşkilatta her şey yolunda gitmiyordu. Ekrem, son zamanlarda bazı operasyonların ve çalışmaların, rakip teşkilatlar ve mafya grupları tarafından önceden öğrenilip engellendiğini fark etmişti. İçeriden biri, bilgileri dışarıya sızdırıyordu. Şüphelendiği tek kişi Oya’ydı. Son zamanlarda fazla gizemli hareket ediyor, gereğinden fazla soru soruyordu.

Ekrem, Oya’yı fark ettirmeden takibe aldı. Gizlice kullandığı bir dizüstü bilgisayarla internet üzerinden bazı isimlere mesajlar gönderdiğini tespit etti. Bir gece ofise baskın yaparak Oya’yı suçüstü yakaladı. İlk başta inkâr eden Oya, daha fazla kaçamayacağını anlayınca her şeyi itiraf etti. Rakip teşkilatlardan biri tarafından tehdit edildiğini, ailesine zarar vermekle korkutulup mecbur bırakıldığını söyledi. Ancak ihaneti affedilemezdi.

Ekrem, Bahadır ile konuştuktan sonra Oya’yı teşkilattan uzaklaştırmaya karar verdi. Onu cezalandırmak yerine hayatından tamamen çıkarmak daha mantıklıydı. Oya, gözleri dolu bir şekilde eşyalarını toplayıp teşkilatı terk etti. Artık teşkilatta yeni bir düzen kurulması gerekiyordu ve Ekrem, Bahadır ile birlikte güvenliği daha sıkı bir hale getirmeye kararlıydı.

Hıdır Baba’nın ölümüyle teşkilatın liderliği Bahadır’a geçmişti. Ancak, teşkilat içindeki bazı mafya babaları, onun liderliğini hemen kabul etmek istememişti. Onlara göre Bahadır henüz yeterince sınanmamıştı ve bir liderin otoritesini kanıtlaması gerekiyordu. Bunun üzerine en güçlü babalardan Arnavut Bekir’in çağrısıyla olağanüstü güvenlik önlemleri alınarak büyük bir toplantı düzenlendi. Tüm teşkilat üyeleri ve mafya babaları, büyük bir salonda bir araya gelerek Bahadır’ın geleceğini belirleyecek, gerekirse yeniden seçim yapılacaktı.

Toplantı öncesinde Ekrem, yalnız kaldıklarında Bahadır’a uzun uzun raconu anlattı. “Bak Baba,” dedi, gözlerini onun gözlerinin içine dikerek. “Mesele sadece güçlü olmak değil. Güç, akılla birleşmezse her zaman kaybetmeye mahkûmdur. Senin burada yapacağın şey, sadece kendini kanıtlamak değil, aynı zamanda onların saygısını kazanmaktır. Konuşmalarını kısa ve öz yap, fazla laf kalabalığına girme. Göz teması kur, asla tereddüt ettiğini belli etme. Ve en önemlisi, tehdit edildiğinde geri adım atma. Ama saldırgan da olma. Ne kadar sakin ve emin görünürsen, o kadar güçlü durursun.”

Ekrem, ona eski bir hatırasını anlatırken gülümsedi. “Hıdır Baba bir gün bana demişti ki, ‘Bir adamı test etmek istiyorsan ona para ver, güç ver, yetki ver. Bak bakalım insan mı kalıyor, yoksa canavara mı dönüşüyor?’ Şimdi bu sınav senin Baba. İnsan mı olacaksın, canavar mı yoksa sadece bir gölge mi?”

Toplantı günü geldiğinde Ekrem, Bahadır’a özel bir beyaz boyun atkısı ve tesbih verdi. Bu sadece bir aksesuar değildi. Beyaz atkı, liderin temiz bir sayfa açtığını ve barışı öncelediğini simgeliyordu. Tespih ise sabrı ve iradeyi temsil ediyordu. Bahadır, onları takarak toplantı salonuna girdiğinde, herkes oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve içeride derin bir sessizlik oluştu. Onun kararlı ve kendinden emin yürüyüşü, birçoklarının gözünde zaten liderliğini kabul ettirmişti. Simgesel aksesuarları olan ve aynı zamanda karizmatik bir görüntü veren tespih ve beyaz boyun atkısı da herkes tarafından kabul görmüş, vermek istediği mesaj anlaşılmıştı.

Masanın başına geçtiğinde, çevresindeki bakışları süzdü. Herkesin gözünde bir tereddüt, bir sınama işareti vardı. İlk olarak, onun liderliğine itiraz eden mafya babaları söz aldı. İçlerinden Arnavut Bekir, otoriter bir sesle konuştu:

“Biz yıllardır bu işin içindeyiz. Hıdır Baba’nın hatırı büyük ama bu teşkilatın başına geçmek öyle kolay değildir. Gençsin, tecrüben az. Nasıl bir lider olacağını nereden bileceğiz?”

Bahadır, sakince tespihini elinde çevirdi. Sakinliğini bozmadı, hafifçe gülümsedi. Sonra ayağa kalktı ve ellerini masaya koyup gözlerini doğrudan ona dikti. Sesini kalınlaştırarak, tane tane konuştu:

“Liderlik yaşla değil, akılla ölçülür,” dedi. “Ve ben, babamın mirasını koruyacak kadar akıllı olduğumu göstermek için buradayım.”

Başka bir mafya lideri söz aldı. “Ama herkesin desteğini almak zorundasın,” dedi. “Bizi nasıl senin arkanda durmaya ikna edebilirsin?”

Bahadır derin bir nefes aldı ve salonu baştan sona süzdü. Sesini biraz daha yükseltti ama öfkelenmeden, güven dolu bir tonda konuştu:

“Gölgesi olmayan adamın korkusu olmaz. Ben gölgesiz büyüdüm. Teşkilat bir çatı gibidir. Eğer çatı yıkılırsa, hepimiz altında kalırız. Bugün burada beni değil, teşkilatın kaderini tartışıyorsunuz. Arkamda sadece Hıdır Baba’nın adı değil, onun kanlı tesbihi var.”

Bu sözlerden sonra elindeki Hıdır Baba’dan yadigâr kalan kanlı tesbihi cebinden çıkartıp masanın ortasına fırlattı. Herkes gözlerini açarak tesbihe ve üzerindeki Hıdır Baba’nın kanına dikkatle baktı. Birkaç mafya babası başlarını sallayarak desteklerini belirtti. Ekrem ise Bahadır’ın yanında, ellerini bağlamış halde sessizce ayakta dikilirken, onun duruşunu gururla izliyordu. Sonunda yapılan oylamada, birkaçı dışında tüm mafya teşkilatlarının lideri olarak Bahadır oy çokluğuyla seçildi. Bütün babalar ayağa kalktılar ve gelip sırayla elini öptüler, ona küçük ama pahalı ve zarif hediyeler vererek kutladılar.

Artık tüm gözler onun üzerindeydi. Büyük bir sorumluluk üstlenmişti ve bu yolculukta en büyük silahı gücü değil, zekâsı ve kararlılığı olacaktı.

Toplantının ardından herkes birer birer salondan ayrıldı. Ekrem, Bahadır’ın yanına yaklaşıp ona tebessüm etti. “Beklediğimden de iyiydin, Bahadır Baba,” dedi gururla. “Sadece raconu değil, otoriteyi de sahiplendin.”

Teşkilata döndüklerinde, Bahadır derin bir nefes aldı ve Ekrem’e döndü. “Hıdır Baba’yı hapiste infaz edenleri bulmamız lazım,” dedi kararlılıkla. “Bu onun son sözleriydi ve ‘kanımı yerde bırakma’ demişti. Biz de bu işin peşini bırakmayacağız.”

Ekrem başını salladı. “Bu konuyu ben halledeceğim. Hapishane müdürüyle bizzat görüşeceğim. Kimler o gün içeri girdi, kimler çıktı, hepsini öğreneceğim.”

Ertesi gün Ekrem, hapishane müdürüyle özel bir görüşme yaptı. Müdürden infazın gerçekleştiği tarih aralığında hapishaneye giren ve çıkanların kayıtlarını ve fotoğraflarını almayı başardı. Birkaç saat sonra, elde ettiği bilgileri Bahadır’a sundu.

Bahadır, fotoğraflara dikkatle baktı. Hafızasında o geceyi canlandırmaya çalıştı. Hıdır Baba’nın peşinden tuvalete giden çember sakallı ve hilal bıyıklı kişileri hatırladığında yüzü sertleşti. Fotoğraflardan bazılarını işaret etti. “Bunlar,” dedi sessizce. “O gece oradaydılar.”

Ekrem kısa bir süre içinde bu adamların izini sürdü ve teşkilat üyeleriyle birlikte onları yakalayıp Bahadır’ın huzuruna getirdi. Artık Bahadır’ın elinde hem Hıdır Baba’nın katillerine hem de teşkilat içindeki hainlere karşı harekete geçmek için tüm kozlar vardı.

           

(Devam edecek)

Bölüm : 26.02.2025 19:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...