11. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Pastane İkizleri / BÖLÜM 11: GÜLŞEN HANIMIN KONUKLARI

BÖLÜM 11: GÜLŞEN HANIMIN KONUKLARI

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

BÖLÜM 11: GÜLŞEN HANIMIN KONUKLARI

O akşam gelecek misafirleri için hazırlık yapmaları gerektiğinden Gülşen hanım marketi biraz erken kapatmak zorunda kalmıştı. Eve gider gitmez hemen duşa girdi, üstüne günlük elbiselerinden birini giyerek Cem'i kasaba gönderdi. Cem döndükten sonra mutfakta annesine yardım ederek yemekleri birlikte yaptılar, en son çorbayı hazırlayıp konuklar gelince ısıtmak üzere ocakta bıraktılar. Konuklar gelmeden önce Gülşen hanım elbiselerini değiştirip saçlarına aynada fön çekti, hafif bir makyaj yapıp Cem'i de Gönül öğretmeni alması için gönderdi.

Nurten hanım da akşam misafirliğe gidileceği için pastaneyi erken kapatarak kızlarla birlikte eve gidip hazırlandılar, elbiselerini değiştirip, annesi ortalarında olmak üzere üçü birlikte kolkola girerek Nurten hanımın evine doğru yürüdüler. Üçünde de hem sevinç, hem de heyecan vardı, neş'e içinde Gülşen hanımın ziline bastılar. Gülşen hanım kapıya doğru koşturarak açtı, üçünü de karşısında görünce ağzı kulaklarına varırcasına gülümsedi, konuklarını içeri davet ederek ayaklarına terliklerini verdi. Salona geçip oturduklarında Nurten hanım elindeki kuru pasta paketini Gülşen hanıma vererek Cem'i sordu, Gülşen hanım da Gönül öğretmeni almak için gittiğini, az sonra geleceğini söyleyip hepsini de ayrı ayrı kucaklayıp yanaklarından öptü. Tam koltuklara oturmuşlardı ki kapının zili yine çaldı. Gülşen hanımdan önce kızlar koşturarak kapıyı açtılar. Gelen öğretmenleri olduğundan karşılama görevi onlara düşerdi tabii.

Gönül öğretmen ve Cem kapıda kolkola duruyorlardı, yüzlerinde tatlı ve sempatik bir gülümseme vardı. Kızlar birlikte "Hoş geldiniz" diyerek içeri buyur ettiler. Cem; öğretmenini eliyle işaret ederek içeri davet etti, Gönül öğretmen kapıdan girince kızlar ayağına terlik verdiler. Terlikleri giyince de kollarına girip yavaş adımlarla salona geçtiler. Gönül öğretmen ilk kez geldiği bu eve göz gezdirdi; eşyalara, perdelere, halılara ve mobilyalara dikkatle baktı. Salona girince Gülşen hanım ve Nurten hanım ayağa kalkarak karşıladılar, elini öptüler, ikisi birlikte "Hoş geldiniz" dediler. Gönül öğretmen:

- Hoş bulduk, teşekkür ederim davetiniz için. Siz de mi ikizsiniz yoksa? Diye ciddi bir şekilde sorunca Gülşen hanım ve Nurten hanım birlikte kahkahayı bastılar. Kızlar ve Cem de onlara bakarak gülümsedi.

- Hayır, dedi Gülşen hanım. Ama Nurten'le ben onun ikiz kardeşinden daha yakındık birbirimize.

- Ceren ve Seren de böyle koro halinde konuşuyorlar da, siz de böyle yapınca ister istemez sordum, diye gülümseyerek açıkladı Gönül öğretmen. Tabii simaları ve boyları da benziyordu ama öz kardeş olsalardı Cem ve kızlar mutlaka söylerlerdi kendisine. Küçük bir şakaydı bu sadece.

Gülşen hanım ve Nurten hanım; Gönül öğretmeni salonun baş köşesindeki tekli koltuğa kollarından tutarak oturttular. Gülşen hanım ve Nurten hanım kendilerini tanıttıktan sonra Gülşen hanım sordu:

- Görüşmeyeli nasılsınız öğretmenim? Sağlığınız yerinde mi? İlk geldiğiniz günlerde uğruyordunuz, sonra gelip gitmez oldunuz bizim markete.

- Teşekkür ederim, gayet iyiyim Gülşen hanım. Yaşlılıktan dolayı merdiven inip çıkmak zor geliyor, asansöre de tek başıma binemiyorum, sağolsun Cem evladım benim ihtiyaçlarımı her gün eve kadar getiriyor. İlaçlarımı bile ona aldırıyorum. Kasabın ve manavın da telefonlarını aldım, onlar da ilgileniyorlar ama hiçbiri Cem kadar hızlı ve saygılı değiller ama olsun.

- Her gün soruyorum sizi Cem'e, siparişten geldikten sonra. Eğer bir sıkıntınız, ihtiyacınız olursa hiç çekinmeyin, lütfen söyleyin. Ben de sizin kızınız sayılırım, çok kırılırım yoksa.

- Eksik olmayın, şimdilik bir ihtiyacım yok. Cem'i kıramadım işte, dün başladım gitar dersleri vermeye ben de.

- Ben de ikizlerin annesiyim, diye söze girdi kısa bir sessizlikten sonra Nurten hanım. Gülşen'le kardeş gibi büyüdük bu mahallede biz. Az ilerde pastanemiz var, evimiz de çok yakın. Eğer bir ihtiyacınız olursa kızlar da gelirler size yardım için.

- Eksik olmayın siz de. Kızlarınız da çok tatlı, çok terbiyeli ve saygılı maşallah. Aynı Cem'e benziyorlar bu bakımdan. İlk gördüğümde üçünü de kardeş sandım ben zaten.

Gülşen hanımla Nurten hanım kısa bir süre bakıştılar ve sonra Gülşen hanım söz aldı:

- Evet, kardeş gibiler zaten, 2 yaşına kadar beraber büyüdüler ama bu hayırsız Nurten kardeşim İstanbul'a bir gitti, tam 15 yıl sonra döndü. Sadece telefonla görüştük, her görüşmemiz en az 1 saat sürüyordu. Hatta 3-4 saat sürdüğü de oldu, ben sitem ettim kendisine: 'Telefonu açtığında yola çıksaydın şimdi burda olurdun, yüzyüze görüşüyor olurduk' diye.

Üçü birden kahkahalarla gülerken Cem, Ceren ve Seren de onları izleyip saygıyla gülümsüyorlardı.

Gülşen hanım konuklarını masaya yemek için davet ederken kendisi de mutfağa giderek çorbanın altını yaktı. Yemek masası zaten hazırdı, Ceren ve Seren; Gönül öğretmenin kollarına girerek masaya doğru yürüyüp oturttular, Cem de Gönül öğretmenin yanına oturdu. Kızlar kendileri de geçip onların karşısına oturdular. Nurten hanım da tam oturacakken kalktı, hemen mutfağa giderek Gülşen hanıma yardımcı olmak istediğini söyledi ancak Gülşen hanım bugünlük misafir olduğunu, masaya oturmasını isteyince geri dönerek masaya oturdu. Aralarında çocukluktan beri bir anlaşma vardı: Söylenen bir söze itiraz da, ısrar da yasaktı ve bir kere söylenen söz asla tekrar edilmiyordu. Gülşen hanım çorbalar ısınınca salona götürüp kaselere servis etmeye başladı.

Yemekler yendi, meyveler geldi, sonra masadan kalkıp koltuklara tekrar oturdular. Gülşen hanım mutfağa giderek çay tepsisini hazırladı, Nurten hanımın getirdiği kuru pastalarla birlikte konuklarına ikram etti. Çaylar bitince kızlar kalkarak birlikte mutfağa gidip ikinci servisi yaptılar. Gülşen hanım buna hiç itiraz etmedi, belli ki onları kendi öz kızları gibi görüyordu. Buna Nurten hanım da hiç şaşırmadı nedense.

Cem; Nurten hanımdan ve öğretmeninden izin alarak kızlara kendi odasını göstermek istediğini söyledi. Kızlar da buna hiç itiraz etmeyince üçü birlikte Cem'in odasına girdiler. İlk baktıkları şey duvarda asılı gitardı elbette. İkisi de birbirlerine ve Cem'e bakarak güldüler, çünkü bu gitar çalmak için değil süs için duvarda asılıydı. Cem'in odası oldukça düzenliydi, bir duvarda boydan boya kütüphane vardı, kızlar birlikte kitaplara göz gezdirdiler, birkaçını ellerine alarak sayfalarını karıştırdılar. Pencereden tarafta da çocuk kitapları duruyordu. Ceren onları görünce sormadan edemedi:

- Cem, bu çocuk kitaplarını da okuyor musun?

Cem bu durumu hemen açıkladı:

- Hayır, onları çocukken okumuştum ama mahalledeki çocuklara okumaları için ödünç veriyorum. Birkaç tane kitap kurdu var mahallede, hep soruyorlar bana ve okuduklarını yıpratmadan teslim edip yenisini istiyorlar. Ben de onlara istedikleri kitaplar bende yoksa bile kesinlikle yok demiyorum, "Başkası aldı ama getirince vereyim sana" diyorum. Gidip kitapçıdan alıyorum. Bir bu kadar da mahalledeki çocuklarda var hatta.

- Ya sizin mahalle ne güzelmiş. Biz İstanbul'da ne komşuluk bilirdik, ne de okumaya hevesli çocuklar gördük. Hepsi ya ana kuzusu, ya da sokak serserisi gibiydi, dedi Seren.

- Doğrudur, bu mahalle Eskişehir'in en eski mahallelerinden biri. Burda oturanlar ya memur, ya emekli, ya da fabrikalarda çalışan işçiler. Bu nedenle diğer semtlerden ortalama olarak daha eğitimli, sakin ve bilinçlidirler hepsi de. Ev sahipleri de kiranın on katını da verseniz Suriyelilere veya tanımadıkları yabancılara vermiyorlar. Gelen kiracılar zaten kısa zamanda alışıyor, mahalleden biri gibi oluyorlar.

- Desene bize bu mahalleden çıkış yok, böyle bir yer koca İstanbul'da yoktur sanırım. Annem durup durup söylüyordu zaten, "İyi ki taşınmışız, iyi ki de gelmişiz" diye, dedi Ceren.

- Annen haklı, bu mahalleyi sizden, bizden çok daha iyi biliyor zaten. Çocukluğu burada geçmiş annelerimizin. Baksana ne dediler, sizin annenizin ikiz kardeşinden bile daha yakınlarmış. Böyle bir şey var mı ya? Dedi Cem de.

- Çok doğru, dedi Seren de Ceren'e bakarak. Düşünsene, sen dururken ben mahalleden başka bir kızla gezip tozuyorum, onunla ders çalışıyorum, okula gidip geliyorum.

Cem oturmaları için salondan iki sandalye getirdi, kendisi de yatağın ucuna ilişerek kapıyı kapatıp samimi sohbetlerine ve kahkahalarla dolu gülüşmelerine gece boyunca devam ettiler. Cem onlara ikişer tane okumadıkları kitaplardan ödünç verdi. Saat 11.00'e doğru da anneleri odanın kapısını tıklatarak içeri girdiler ve Nurten hanım kızlarına hazırlanmalarını söyledi. Gülşen hanım da Cem'den Gönül öğretmeni evine bırakmasını anımsattı ve konuklar sarılıp öpüşerek, Gönül öğretmenin de ellerini öperek vedalaşıp ayrıldılar, evsahibine çok teşekkür ettiler.

Özellikle Gönül öğretmen bu misafirlikten çok memnun kalmıştı. Aylar sonra yeniden insan içine çıkmaya başlamış; üstelik birbirinden güzel, değerli ve saygılı insanlarla tanışmıştı. Hayata sımsıkı sarılmaya devam edecek, bundan sonra kendisini daha dinç hissedecekti. Evine gidince üstünü değiştirip ilaçlarını aldıktan sonra dün akşamki gibi yine bir vals müziği eşliğinde dans etmeye başladı.

 

     ...

(Devam edecek)

     (Devam edecek)

Odunpazarı Evleri / ESKİŞEHİR

Bölüm : 29.04.2025 12:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...