

BÖLÜM 16: SÜT KARDEŞLİĞİ GÜNÜ
Sonraki günleri de mahalledeki tüm eski dostlarıyla, komşularıyla ve okul arkadaşlarıyla birer ikişer görüşerek geçiren Nurten hanım sırayı bozmadan konuk olduğu arkadaşlarını evine davet etti, eve davet ettiklerini de çağrıldığında giderek onları kırmadı. Hemen hepsinde Gülşen hanım da yanındaydı, Cem ise eğer gidecekleri evde yaşıtları varsa bazılarına annesiyle gidiyor, yoksa arkadaşlarıyla ya da evde zaman geçiriyor, komşulara rahatsızlık vermeden gitar derslerine çalışıyordu. Bu nedenle kızlardan oldukça ilerdeydi, parmakları biraz incinse de zamanla sertleşmiş ve artık birer sanatçı ellerine sahip oluvermişti.
Seren ve Ceren de annesiyle birlikte eve konuk kabul ediyor, ikramda bulunuyor, annelerinin çocukluk arkadaşlarıyla tanışıyor ve "Eskiden bu mahalle ne kadar güzelmiş, çok güzel bir çocukluk yaşamışlar" diye düşünüyorlardı. Yine kalabalık bir davette sohbet sırasında Mürüvvet hanım; Nurten hanımın Cem'i, Gülşen hanımın da ikizleri emzirdiğini anlattı. O sırada Cem, Seren'le ve konukların çocuklarıyla birlikte ikizlerin odasındaydı. Ama Ceren ise bu konuşmayı mutfaktan çay tepsisiyle onlara çay ikram ederken duydu. Öyle şaşırdı ki; sevinsin mi, üzülsün mü bilemedi. Annesi ise Mürüvvet hanımın kırdığı potu düzeltmeye çalışsa da Ceren gerçeği öğrenmişti ve bir sessizlik oldu. Ceren çayları ikram edip bitirdikten sonra tepsiyi sehpaya koyarak annesinin yanına oturdu. Hem annesine hem Gülşen hanıma bakarak konuştu:
- Demek biz Cem'le süt kardeşiyiz. Bunu bize neden daha önce söylemediniz? Zaten Seren'le birlikte 'Keşke Cem'le kardeş olsaydık, bizim abimiz olsaydı' diye konuştuk kaç kez. Bunu bizden saklamanıza hiç gerek yoktu, dedi.
Bu sırrı istemeden açıklayan Mürüvvet hanım; Nurten hanımdan ve Gülşen hanımdan utandı, özür dileyerek çaylarını yarım bırakıp diğerleriyle birlikte müsaade istediler. Nurten hanım ısrarla oturmalarını rica etse de "İstemeden bir aile dramına neden olduk, ne olur kusura bakmayın. Çocukların bunları henüz öğrenmediğini bilmiyorduk" diyerek kalktılar ve gençlerin odasındaki çocuklarını alıp vedalaşarak gittiler.
Cem ve Seren konukların erken kalkmalarına bir anlam verememişlerdi. "Sanırım bir tatsızlık oldu" diye düşündüler. Anneleri ve Ceren salondaki koltuklara oturmuşlar, hiç konuşmadan duruyorlardı. Ceren de bu gerçeği kendisinin değil annelerinin anlatmasını uygun gördüğünden susuyor ve onlara bakıyordu. Seren ve Cem; Ceren'den olayın aslını öğrenmek ister gibi baksalar da Ceren susmaya devam etti.
Gülşen hanım Nurten hanıma, Nurten hanım da Gülşen hanıma anlamlı bakışlarla "Önce sen başla" diyorlardı. Neden sonra Gülşen hanım söze girdi:
- Çocuklar, sizlere şimdiye kadar söylemediğimiz bir sırrımız var. Aslında çoktan söylemeliydik, hatta belki Nurten hanım ve kızları ilk geldikleri gün söylemeliydik ama ikimiz de bunu nasıl söyleyeceğimizi bilemedik. Sizin de keyfinizi kaçırmak ve moralinizi bozmak istemedik, dedi ve susarak Nurten hanımın devam etmesini bakışlarıyla belli etti. Bu kez Nurten hanım söz aldı:
- Sizler aynı ay içinde doğdunuz. Cem henüz 15 günlükken ben hastaneye doğum için gittiğimde Gülşen Cem'e baktığından benimle birlikte gelememişti. Bu yüzden şimdi İtalya'da bulunan Ayten teyzeniz eşiyle birlikte kalkıp gelerek beni hastaneye götürdü, rahmetli babanızla birlikte. Hatta doğum ve hastane masraflarımızı bile karşıladılar, bize hiç unutamayacağımız iyilikler yaptılar.
Kesik kesik çıkan sesi bir anda kesildi ve Gülşen hanıma baktı, Gülşen hanım devam etti:
- Yeni evlendiğimiz zamanlarda evlerimiz yakın olduğundan evden bir yere gittiğimizde Nurten hanım Cem'e, ben de Ceren ve Seren'e bakıyor, mahallede başka kimseye güvenemiyorduk. Birbirimizin hem en yakın arkadaşı, hem de kardeşi gibiydik zaten, biliyorsunuz. Cem'e Nurten'in, Ceren ve Seren'e de benim çok emeğim geçmiştir, dedi ve sustu. Biraz süren sessizlikten sonra Nurten hanım konuştu:
- İşte o günlerden birinde Gülşen alışverişe gitmişti ve geç kaldı. Cem ağlıyordu ve durduramıyordum. Acıktığını biliyordum ama yine de annesi gelsin de emzirsin diye kucağımda hoplatıyor, ninni söyleyerek avutmaya çalışıyordum. Sonunda ağlamalarına dayanamadım ve Cem'i emzirdim, karnı doyunca rahatladı ve ağlaması biterek birden susuverdi, uykuya daldı.
Gülşen hanım gözleri yaşla dolu halde devam etti:
- Ben de Ceren ve Seren'i aynı durumlarda emzirdim ama bir türlü Nurten'e söyleyemedim. O da bana söylemekten çekinmiş. Buraya geldiğinizde çağırmıştınız hani ya, işte o gün itiraf ettik birbirimize ama size nasıl söyleyeceğimizi bilemedik.
Çocuklar bir Gülşen hanıma, bir Nurten hanıma bakıyorlardı. Nurten hanım dayanamadı ve ağlayarak konuştu:
- Yani çocuklar, sizler üçünüz de süt kardeşsiniz. Ben Cem'in süt annesiyim, Gülşen de Ceren ve Seren'in süt annesi.
Cem birden kalkarak Nurten hanıma sarıldı, yanaklarından öperek onun ağlamasını durdurmaya çalıştı, eliyle gözyaşlarını sildi. Ceren ve Seren de Gülşen hanıma birlikte sarılarak ikisi de Gülşen hanımı teselli etmek yerine bu sefer onlar da ağlamaya başladılar. Bu sarılıp ağlaşmalar dakikalarca sürdü. Sonunda Cem mutfaktan peçete getirerek herkese dağıttı, bir tek kendi ağlamıyordu ama belliydi ki o da çok duygulanmıştı. Ceren olayı daha önce öğrendiğinden dolayı Seren'den daha sakindi, yerine oturup:
- Zaten biz Seren'le hep konuşurduk kendi aramızda, 'Bizim abimiz yok, babamızı da hiç görmedik. Keşke Cem bizim abimiz olsaydı' diye. Ben asla üzülmedim, hatta çok sevindim buna. Keşke daha önce söyleseydiniz bunu bize, dedi.
- Ne bilelim kızım, dedi Nurten hanım ağlamasını durdurup gözyaşlarını silerken. Gülşen teyzenle her konuştuğumuzda sizden gizli 'Acaba bunu nasıl söylesek, ne zaman söylesek?' diye konuşurduk. Bugün mecbur kalmasaydık yine söyleyemeyecektik belki de. Ne olur kusura bakmayın, insan her yaşta hata yapabiliyor.
Gülşen hanım da Nurten hanım gibi Ceren'in sözlerinden dolayı rahatlamıştı. O da gözyaşlarını silerken konuştu:
- Bir de birbirinize gönlünüz kayar, aklınız takılır, âşık olursunuz filan diye çekindik açıkçası, deyince Cem, Ceren ve Seren birlikte kahkahalarla gülmeye başladılar. Onların gülmelerine bu kez anneleri de eşlik ettiler, onlar da kendilerini koyuverdiler ve gülmeye başladılar. Nurten hanım kızlarına dönerek:
- Bakın hiç yoktan abiniz oldu, sizler baba şefkati görmediniz ama abi şefkatiyle büyüyeceksiniz artık, dedi. Gülşen hanım da:
- Benim de iki tane kızım oluverdi. Hep bir kızım olsun isterdim ama Allah iki tane birden verdi, hem de bu yaşta, dedi. Cem de:
- Ben de iki kardeşim olduğu için çok sevinçliyim. Mahalledeki çocukları kardeş gibi sevsem de Ceren ve Seren bana gerçek bir kardeş gibiydiler. Her konuda anlaşıyor, hiç tartışma bile yaşamıyorduk. Sanki ikiz değil üçüz gibiydik biz, dedi.
Tekrar süt annelerine sarıldılar ve sıkı sıkıya kucakladılar, sonra da kendi annelerine sarılarak kucakladılar. Ortam sakinleşince kızlar mutfağa giderek herkese kahve yaptı, tepsiyle getirip yanında çikolata ve suyla birlikte dağıttı. Konukların içeceği kahve onlara nasip olmuştu.
O günün tarihini hepsi de takvimlerine not alarak her yıl "Süt Kardeşliği Günü" olarak kutlamaya karar verdiler. Nurten hanımın yüzünde ise endişeli bir ifade vardı ve gizlemeye çalıştığı daha büyük bir sır var gibiydi. Gülşen hanımın bile bilmediği bu sır elbet bir gün ortaya çıkacaktı ama çocukların ikisini birlikte peş peşe kaldırmaları mümkün değildi.
...
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.07k Okunma |
239 Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |