22. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Pastane İkizleri / BÖLÜM 22: AYTEN TEYZEYLE TANIŞMA

BÖLÜM 22: AYTEN TEYZEYLE TANIŞMA

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

BÖLÜM 22: AYTEN TEYZEYLE TANIŞMA

Öğle yemeğinden sonra hep birlikte yine arabaya binerek şehir turu yaptılar ve şehri genel olarak görüp tanıma imkanı buldular. Beren onları gördükleri müze ve katedrallere götürmeye söz verdi, hatta Roma dışına da giderek İtalya'nın kuzeyindeki şehirleri Venedik, Milano, Torino ve Cenova'ya giderek gezebileceklerini, oralarda babasının çok yakın arkadaşları olduğunu ve evlerinde kalabileceklerini de söyledi. Başka bir gün de Sicilya adasında otelleri olduğunu ve orada tatil yapabileceklerini de belirtti. Bu plan gençlerin İtalya'ya gelmeden önce yaptıkları tatil planlarına çok benziyordu. Sevinerek Beren'e teşekkür ederlerken Gönül hanım Sicilya'ya kendisini de götürmelerini istedi. Onlar da memnuniyetle kabul ettiler.

Tamer beyin arabası oldukça büyük ve gösterişli olduğundan rahatça sığabiliyorlardı. Bu nedenle sıkıntı çekmiyorlardı. Beren'in kendine ait küçük bir arabası olduğunu öğrenince Cem ve diğer kızlar daha çok sevindiler. Babası Roberto Giordano; biricik kızı okulu bitirince hediye olarak almış, 16 yaşını doldurduğunda da ehliyetini alarak kendisi kullanmaya başlamıştı. Böylece Beren'in arabasıyla hem istedikleri gibi gezebilecekler hem de yorulmayacaklardı.

Söz açılmışken Ceren ve Seren aynı anda Beren'e hangi günde doğduğunu sorduğunda hepsinin de ağzı açık kaldı: 18 Haziran. Evet, bu tarih aynı zamanda Ceren ve Seren'in de doğum tarihiydi. Cem ise onlardan 15 gün daha büyüktü sadece. 3 Haziran'da doğmuştu Cem de. Yani kızların doğum günlerine birkaç gün vardı.

Gönül öğretmen ve Tamer bey ister istemez kızların konuşmalarına kulak kabartıyorlar ve akıllarına başka şeyler de geliyordu. Bu kadar tesadüf bir arada olabilir miydi? Ya Beren'in diğer kızlara tıpa tıp benzemesine ne demeliydi? Ama annelerinin de ikiz olduğunu bildiklerinden kızlarının da birbirlerine benzemesi olasılığı çok fazlaydı elbette. Bunun başka açıklaması akıllarına bile gelmiyordu ama herşeyi kısa bir süre sonra öğreneceklerdi. Tamer bey sık sık arkaya Gönül öğretmene soran gözlerle bakıyor, ondan da aynı bakışları alıyordu. Demek ki aynı şeyleri düşünüyorlardı.

Onların akıllarından geçenlerse gençlerin hiçbirinin de aklının köşesinden bile geçmiyordu. Belki de bu ihtimalleri düşünmeye o anlarda fırsat bulamıyorlardı. Onların akıllarında bambaşka şeyler vardı ve yıllardır hayalini kurdukları İtalya'ya geldikleri için bir ay gibi kısacık bir sürede adım adım dolaşabileceklerini ve her yerini gezeceklerini, bir saatlerini bile boşa harcamamayı düşünüyorlardı. Oysa bu Gönül öğretmenin İtalya'ya dokuzuncu gelişiydi ve o bile her tarafını gezememişti. İtalya ülke olarak tam bir açık hava müzesi gibiydi, bu yönden de Türkiye'ye çok benziyordu. Üstelik nüfus ve toprak büyüklükleri, coğrafi iklim koşulları ve yetiştirilen ürünler ile yemeklerdeki damak tatları ve insanların yüz tipleri de birçok benzerlik göstermekteydi.

     Roma'da iki saatlik şehir turu daha yaptılar, birkaç kafeye oturdular, tarihi Kolezyum'u gördüler ve fotoğraflar çektiler derken hava kararmaya başladığı için eve döndüler

Roma'da iki saatlik şehir turu daha yaptılar, birkaç kafeye oturdular, tarihi Kolezyum'u gördüler ve fotoğraflar çektiler derken hava kararmaya başladığı için eve döndüler. Eşyalarını alıp Ayten teyzelerine gitmeleri gerekiyordu ve daha sonra gitmeden tekrar görüşmek üzere Gabriella İsabella ve çocuklarıyla vedalaştılar, yine Tamer beyin arabasına bindiler.

Beren evlerinin yerini Tamer beye tarif etti, Roma'nın biraz dışında ve tepeye yakın bir yamaçtaydı. Yaklaşınca buranın en az 400 yıllık eski bir şato olduğunu fark ettiler. Dışarıdan bakınca kuleleriyle ve yüksekliğiyle korkutucu görünse de Beren onlara evlerinin içinin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını, bunu da eve girince anlayacaklarını söyleyince gençler daha çok şaşırdılar.

Beren arkadaşlarıyla anlaştığı gibi; geleceklerini annesine ve babasına bildirmemişti, bu nedenle bahçenin büyük demir parmaklıklı kapısı kapalıydı ve hemen arkasında üniformalı, başı dik duran bir görevli bekliyordu. Tamer beyin konuşmasına gerek kalmadan Beren arabadan inerek; İtalyanca konuşup kapıyı açmasını kapıdaki görevliye emreder biçimde ve biraz sert bir ifadeyle söyledi. Görevli, Beren'i arabadan iner inmez tanımış ve kapıya doğru yönelmişti zaten. Kapıyı açtı ve saygıyla selamladı, Tamer bey arabayı yavaşça sürerek bahçe kapısından içeri girdiler. Ortadaki büyük, yuvarlak, fıskiyeli havuzun yanında durdu.

 Ortadaki büyük, yuvarlak, fıskiyeli havuzun yanında durdu

Gönül öğretmen, Cem ve kızlar da arabadan indiler. Bir erkek ve bir kadın hizmetçi şatonun merdivenlerinden koşar adımlarla inince Beren onlarla hiç konuşmadan gözleriyle arabanın bagajını işaret etti sadece. Onlar da hemen bagajı açtılar, valizleri ellerine alıp merdivenlerden çıkarak eve girdiler. Tamer bey arabadan inmemişti, Beren'in babası evdeyse sadece onunla bir merhabalaşmak ve kısa bir sohbet etmek istiyordu. Hava iyice karardığından her akşam belli bir saatte yenen yemeğe geç kalmak ve eşiyle çocuklarını bekletmek istemiyordu. Ancak Beren hizmetçilerden babasının evde olmadığını öğrenince Tamer beye söyledi, o da herkesle vedalaşıp Gönül öğretmenin de elini öperek arabaya geri döndü, gençler ona teşekkür ederken o da en kısa zamanda evine tekrar beklediğini söyledi ve bahçe kapısından çıkarak uzaklaştı.

 Ancak Beren hizmetçilerden babasının evde olmadığını öğrenince Tamer beye söyledi, o da herkesle vedalaşıp Gönül öğretmenin de elini öperek arabaya geri döndü, gençler ona teşekkür ederken o da en kısa zamanda evine tekrar beklediğini söyledi ve ...

Kızların üçü merdiven basamaklarından çıkarken Cem de Gönül öğretmenin koluna girdi ve onlar da yavaş yavaş merdivenleri birlikte çıkmaya başladılar. Evin hizmetçileri Ayten hanıma, kızı Beren'in geldiğini ve yanında konukları olduğunu söylemişlerdi. Ayten hanım böyle emrivakilerden ve tatsız sürprizlerden hiç hoşlanmazdı. Bu nedenle hemen üst kattaki odasından çıkarak merdivenleri yavaşça inmeye ve gelenleri gözlemeye başladı. Kapıdan üç kız birlikte ve kolkola girmişlerdi ve Ayten hanımın ağzı bir karış açık kalmıştı. Bir an şok geçirdi, basamaklarda durdu ve elini ağzına götürerek ne olduğunu çözmeye çalıştı. Kızlar da gülümseyerek kapıdan girmiş, ona bakıyorlardı. Ayten hanım kendini toparladı ve merdivenlerden yavaş adımlarla inmeye devam ederken Beren annesine:

- Anneciğim, sana güzel bir sürpriz yapmak istedim, bu nedenle haber veremedim. Bunlar Nurten teyzemin kızları, şehirde gezerken birbirimize rastladık, onlar da sana sürpriz yapmak istemişler ve ben de onları kıramadım. Bu Ceren, bu Seren, diye onları tanıştırdı.

Bu kez şaşırma sırası Beren ve Seren'deydi. Ayten teyzeleri gerçekten de annelerine ne kadar çok benziyordu. Aynı boy, aynı kaşlar ve gözler, aynı saçlar. Onlar da birbirlerine bakarak şaşkınlıklarını belli ettiler. Bir süre sonra da kollarını açarak henüz son basamağı inmemiş olan teyzelerine sarıldılar, ellerini öptüler. Ayten hanım da onları kucakladı, sarılıp öperek "Hoş geldiniz" dedi ve ağlamaya başladı. O anda aklına gelenleri söylese herhalde herkes şok geçirebilirdi. Ama belli ki kimsenin bir şeyden haberi yoktu. O da belli etmemeye çalışarak bir süre sustu, Ceren ve Seren'le gözgöze gelerek bakıştılar ve tekrar sarıldılar. Seren:

- Nasılsın teyzeciğim? İlk defa görüşüyoruz ama annemle ikiz kardeş olduğunuzu biliyorduk zaten. Beren'in de bize benzemesi ne kadar güzel, üstelik aynı tarihte doğduğumuzu da öğrendik. Bir hafta sonra üçümüzün de doğum günü ve 18 yaşımıza gireceğiz, dedi. Ceren de:

- Siz de annemize gerçekten çok benziyorsunuz, onun gibi tatlı ve sevecensiniz, şu anda annemizin kollarında gibiyiz sanki, dedi.

- Bu arada annemizin ve İstanbul'daki Seher teyzemizin sizlere selamları var, diye ekledi Seren.

- Çok teşekkür ederim çocuklar, nasıl sevindiğimi bilemezsiniz, onları da yıllardır görmemiştim. Keşke onları da getirseydiniz beraber, dedi Ayten hanım.

- Buradaki yoğun işlerimiz nedeniyle sizleri İtalya'ya çağıramadım, Türkiye'ye de gidemedim. Çok isterdim ama olmadı işte. Ama annenle ve Seher ablamla telefonda kısa da olsa görüşürdük, keşke geleceğinizi haber verselerdi, diye ekledi.

- Biz özellikle istemedik, size sürpriz yapmak istedik. Yıllardır İtalya'nın hayalini kuruyorduk, sonunda gerçek oldu. Bunun için İtalyanca bile öğrendik, dedi Seren.

Bu arada kapıdan Gönül öğretmenle Cem yavaş adımlarla kolkola girdiler, etrafa bakınarak onlara doğru yürüdüler. Beren:

- Anneciğim, Cem'i de getirmişler bak. Sen hatırlarsın, mahalle arkadaşınız ve Nurten teyzemin en yakını olan Gülşen hanımın oğluymuş. Gönül öğretmen de onların hem komşuları hem de müzik öğretmenleriymiş, diyerek Gönül öğretmen ve Cem'i de annesiyle tanıştırdı. Birbirlerine "Memnun oldum" dedikten sonra Ayten hanım:

- Sizler de hoşgeldiniz. Gülşen hanımı çok iyi hatırlıyorum. Her gün evimize gelir ve Nurten teyzenle oynardı, ben Nurten'e de, Gülşen'e de kızar ve biraz kıskanırdım onları. İkiz kardeşiydim ben onun ama benden daha çok Gülşen'le arkadaşlık eder, okula bile onunla gidip gelirdi, dedikten sonra Cem'e bakarak:

- Annen nasıl oğlum, iyi mi? Gene Nurten'le samimiyetleri, muhabbetleri nasıl?

Cem biraz utandı, biraz da annesi yüzünden suçluluk duyar gibi oldu ve başını öne eğerek konuştu.

- Annem de iyi Ayten hanım, yine aynı mahalledeler ve sıkça görüşüyorlar, dedi. Ayten hanım biraz kızar gibi yaptı:

- Bana Ayten hanım deme, Ayten teyze de, hatta sadece "Teyze" de. Anneni ben de çok severdim, hiç küsmedik zaten onunla. Çok uyumlu biriydi ama benimle değil Nurten teyzenle daha samimi oluverdi, başka kardeşi olmayınca ne yapsın? Ben de anlayış gösterdim, kendi ikiz kardeşimi onunla paylaştım, ne yapayım? Dedi gülümseyerek. Sonra Gönül öğretmene dönerek yine gülümseyip:

- Siz de hoş geldiniz öğretmenim. Daha önce gelmiş miydiniz buralara? Dedi. Gönül öğretmen de:

- Evet, rahmetli eşimle birlikte emekli olduktan sonra tam sekiz defa geldik İtalya'ya. İlk gelişimizde çok sevmiştik, her sene gelmeye devam ettik. Birkaç yıl önce eşim vefat edince ben de Eskişehir'e yerleştim ve sizin mahalleye taşındım. Cem'le ve yeğenlerinizle de öyle tanıştık, çok güzel bir tesadüf oldu, hepsini de çok ama çok sevdim. Onlara gitar da öğrettim, bildiğim kadarıyla İtalyanca da. Onlar da beni çok severler sağolsunlar, anneleri de öyle. Sizler nasılsınız, beyiniz evde yok sanıyorum, diye tane tane konuştu.

- Evet, şu anda evde yok, biraz işleri dolayısıyla gecikeceğini söylemişti, Torino'dan geç gelir. Sizler ayakta kalmayın, lütfen şöyle salona geçin, buyrun, diyerek önden gidip yol gösterdi ve hepsi birlikte salona geçtiler.

 

 

    

     ...

(Devam edecek)

     (Devam edecek)

 

Bölüm : 01.06.2025 20:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...