

BÖLÜM 23: ROMA'DA AŞK BAŞKADIR
Kızların üçü de birbirlerinden hiç ayrılmıyorlardı, Cem de onlara yakın duruyor, onların konuşmalarını dinleyerek bazen araya giriyordu. Beren'le yine sıkça gözgöze geliyor, ona bakmaktan kendini alamıyordu. Ayten hanım da Gönül öğretmenin yanına gelerek oturdu. Çok görgülü ve iyi eğitim almış olduğu her halinden belli oluyordu. Kısa bir sohbetten sonra yemek için konuklarını yemek odasına davet etti. Evdeki hizmetçiler onların samimiyetlerinden yemeğe kalacaklarını anlamış, sorma gereği bile duymadan yemekleri yapmışlar ve masayı tam zamanında hazırlamışlardı.
Yemek odasına geçince gerçekten de muhteşem bir manzarayla karşılaştılar. Tamer beyin evindeki yemek masasından çok daha büyük bir masada şık porselen tabaklar, simli ve işlemeli örtü ve peçeteler, gümüş şamdanlarda yanan mumlar ve duvarlarda kalın ahşap çerçeveli tablolar vardı. Tam anlamıyla krallara layık bir masa hazırlanmıştı. Masaya oturma düzeni olarak herkes artık yerini biliyordu, Beren'in ya da Ayten hanımın tarif etmesine ve yer göstermesine bile gerek kalmamıştı. Ayten hanım Gönül öğretmeni başköşeye kadar koluna girerek götürüp oturtarak kendisi de uzunca bir yol kat edip tam karşısına geçti.
İtalyan usulü yemek adabını Eskişehir'de Gönül öğretmenden öğrenmiş olan gençler hemen masaya oturunca ellerini masadaki ıslak peçetelere sildiler, beyaz peçetelerin birini dizlerine, birini de ucunu elbiselerinin boğazından geçirip önlerine koydular. Ayten hanım ve kızı Beren göz ucuyla onlara bakıyor ve içlerinden hayret ediyorlardı. İki tarafta birer hizmetçi önce ellerindeki şarap şişelerinden tadımlık olarak kadehlerine birer parmak koydu, gençler de önce kadehleri kaldırıp hafifçe çevirerek kokusunu alıp tadına baktılar. Ayten hanım ve Gönül öğretmen de aynı şeyi yaptıktan sonra kadehler yarıya kadar dolduruldu ve çorba servisi yapıldı. İtalyan usulü yapılan bu çorbadan ilk kaşığı aldıklarında çok lezzetli olduğunu başlarını hafifçe sallayıp birbirlerine bakarak belli ettiler.
Sonra diğer İtalyan usulü yemekler geldi, bu arada kısa konuşmalar ve sohbet masada devam etti. Yemek yaklaşık bir saat sürdü ve önce Gönül öğretmen teşekkür ederek kalktı, sonra da gençler onu takip ettiler. Ev sahipleri en son kalktı ve onları yine salona davet etti. Salonda bu kez Türk usulü kahveler yapılıp yanında su ve çikolatayla ikram edildi. Hizmetçilere teşekkür etme âdeti olmadığı için gençler de buna uydular.
Ayten hanım da Beren de gençlerin terbiyesine ve uyumluluğuna hayran kalmıştı, onlar geldikleri zaman oldukça endişeliydiler ama kahve içerken yaptıkları sohbet sırasında Gönül öğretmenin tüm bu görgü kurallarını onlara öğrettiğini anlayan Ayten hanım Gönül öğretmene bir kat daha saygı duydu.
Biraz sonra salon kapısı açıldı, iki kanatlı kapıyı açan uşak "Kont Carlino Giordano" diye yüksek sesle salona doğru seslenerek yan dönüp kapıdan girene doğru eğildi. Kont'un geldiğini duyar duymaz Ayten hanım ve kızı Beren hemen ayağa kalktılar ve eteklerini tutup hafifçe eğilerek reverans yaptılar. Bu hem saygı hem de "Hoş geldiniz" demekti. Onları gören gençler ve Gönül öğretmen de ayağa kalarak ellerini birleştirdiler. Abartılı bir hareket yapmadılar ama Gönül öğretmen reverans yapsa gençler de yapacaklardı.
Kont Carlino Giordano da elleri arkasında yavaş yavaş salona girip Ayten hanımın yanına geldi ve İtalyanca olarak:
- Demek misafirleriniz var ve bana haber vermediniz, dedi. Ayten hanım da yine aynı dilde ve biraz mahcup bir halde:
- Geleceklerini ben de bilmiyordum. Kızım bana sürpriz yaptı ve akşamüstü kuzenlerini ve onların öğretmeni olan hanımefendiyi getirdi. Size haber verip davet etmeye zamanım olmadı, özür dilerim, dedi.
Kont Carlino Giordano; Ayten hanımın İtalyan eşi Roberto'nun babasıydı. Kont unvanını büyük büyük dedesinden almış olsa da soylulara yine unvanıyla hitap etme geleneği olduğundan Kont unvanını kullanıyordu. Bu çok eski bir gelenek olsa da onlar Roma'nın imparatorluk zamanına uzanan geçmişleriyle ve sayısız şövalye dedeleriyle en asil ailelerinden biriydi. İtalya'nın her tarafında hem sayılır, hem sevilirlerdi. Yüzlerce dönüm üzüm bağları, Sicilya ve Venedik'te otelleri, pizza lokantaları ve şarap fabrikaları vardı.
Kont Carlino Giordano konukların en yaşlısı olan Gönül öğretmenle gözgöze geldi, ikisi de bir süre bakıştılar. Türkçe olarak ona "Hoş geldiniz" diyerek elini uzattı, Gönül öğretmen de elini uzatınca kibar bir şekilde gözlerinin içne bakıp eğilerek öptü. Gönül öğretmen buna hem şaşırdı, hem de çok sevindi ve biraz utanarak gençlere baktı. Onlar da gülümsüyorlardı, çünkü koskoca Kont, öğretmenlerinin elini öpüyordu.
Gönül öğretmen de ona yine Türkçe "Hoş bulduk" diyerek hafif bir reverans yaptı. Tekrar gözgöze geldiler ama Gönül öğretmen gözlerini kaçırdı. Kont bu kez gençlere dönerek şaşırdı, gözleri faltaşı gibi açıldı. Çünkü torunu Beren'in yanındaki iki kızın da Beren'e benzediğini görmüştü. Karşısında resmen üç tane Beren vardı. Onlara doğru dönerek bu kez İtalyanca "Sizler de hoş geldiniz" dedi. Ceren ve Seren de az önce Beren'in yaptığı gibi elleriyle eteklerini tutup reverans yaparak "Hoş bulduk" dediler. Cem'e de elini uzatıp tokalaşan Kont ona da ayrıca "Hoş geldiniz" dedi.
İki uşak, Kont'un her zaman oturduğu dede yadigârı antika koltuğu getirmişlerdi. Kont önce her zaman giydiği siyah frakın arkasını kaldırdı, yavaş hareketlerle koltuğa oturup arkasına yaslandı. Bacak bacak üstüne atarak açıklamalarını beklediği Ayten hanıma baktı. Ayten hanım eşi Roberto'nun henüz gelmediğini, Torino'daki iş toplantısından geç döneceğini söyledi. Ayten hanım, kızı Beren'e gözleriyle biraz uzun bakınca Beren hemen anladı ve önce dedesinden, sonra Gönül öğretmen ve annesinden izin isteyerek diğer gençlerle birlikte odasına doğru yöneldiler.
Gençler gittikten sonra Ayten hanım, Gönül öğretmeni tanıdığı kadarıyla anlattı. Türkiye'de yaşadığını, emekli müzik öğretmeni olduğunu, İtalyancayı çok iyi bildiğini ve eşi ölmeden önce de İtalya'ya birçok kez gelip gittiğini söyledi. Son derece kibar olan Kont hepsini tane tane ve yavaş yavaş anlatan Ayten hanımı saygıyla dinledi, gözleriyle birkaç kez Gönül öğretmene baktı ve:
- Ben ne kadar talihsiz bir insanım. Sizin gibi güzel bir hanımefendi defalarca İtalya'ya gelmiş ama beni haberim bile olmamış, dedi.
Gönül öğretmen utandı ve başını eğerek yine aynı kibarlıkta ona yanıt verdi:
- Ben de rahmetli eşimle tam sekiz kez geldiğim İtalya'da birçok yeri gezip, birçok insanla tanışmama rağmen, sizin gibi asil ve kibar bir beyefendiyle karşılaşıp tanışma imkânı bulamadığım için üzgünüm, dedi.
Bu uzun ama düzenli ve son derece akıcı bir İtalyanca ile kurduğu cümleye Kont da Ayten hanım da bir süre anlam vermeye çalışırken bir yandan da nasıl böyle bir cümle kurabildiğine şaşırdılar. Kelimesi kelimesine kaydedilip okullarda ders kitaplarına konması hatta çerçeveletilip duvara asılması gereken bu cümleyi kendi içlerinden de tekrarlamaya çalıştılar.
Biraz sonra salonun kapısı açıldı ve Ayten hanımın eşi Roberto Giordano içeri girdi. Onun da gelen konuklardan haberi olmamıştı. Ayten hanım toplantıda rahatsızlık vermemek için telefon açıp söylememişti. Salonda babasını görünce önce onunla kucaklaşıp saygıyla ama resmi bir ifadeyle "Hoş geldiniz" dedi ve sonra Gönül öğretmene dönerek ona da "Hoş geldiniz" diyerek elini nazikçe öptü. Ayten hanım, eşi Roberto'ya da Gönül öğretmeni tanıştırdı. Roberto biraz konuştuktan ve toplantı hakkında babasına bilgi verdikten sonra babasından ve konukları olan Gönül öğretmenden izin isteyerek yemek için salondan ayrılırken Ayten hanım da ona salon kapısına kadar koluna girip eşlik ederek, Gönül öğretmenle birlikte Eskişehir'deki kardeşinin çocuklarının da geldiklerini kısaca anlattı, geri kalan bilgileri zaten Beren ona anlatacaktı.
Onlar salon dışında kısık sesle konuşurlarken Kont Giordano ve Gönül öğretmen yine gözgöze geldiler ve birkaç cümleyle kendilerinden ve geçmişlerinden bahsettiler. Kont'un sevgili eşi Kontes Adriana da birkaç yıl önce ölmüş, Kont da yalnız kalınca daha önce oturmakta olduğu bu şatodan ayrılıp Roma'ya yakın bir malikâne satın almış ve inzivaya çekilmişti. Şatoya da oğlu Roberto ve ailesi taşınmışlardı.
Ayten hanım eşini yemek odasına uğurladıktan sonra salona döndü. Onun döndüğünü gören Kont ve Gönül öğretmen konuşmalarını keserek daha ciddi bir tavır takındılar. Bir süre sessizlik olunca Kont, gelini Ayten hanıma dönerek sordu:
- Konuklarımıza şatoyu gezdirebildiniz mi?
- Hayır, tamamını gezdiremedik, akşam vakti olduğu için yalnızca bu kattaki odaları gösterebildik. Yarın kahvaltıdan sonra gezdirmeyi düşünüyorum, diye karşılık verdi Ayten hanım.
- Öyleyse ben de geleyim, kahvaltımı da burada edip birlikte gezelim. Ben de özledim burayı, diyerek koltuktan kalkıp Gönül öğretmenden izin isteyen Kont Carlino Giordano saygıyla eğildi, Gönül öğretmen de ayağa kalkarak hafifçe eğilip reverans yaptı. Kont kapıya doğru yaklaşınca kapıdaki uşaklar kapının iki kanadını da açıp eğilerek onu selamladılar.
...
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.07k Okunma |
239 Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |