

BÖLÜM 24: KONT GİORDANO'NUN ŞATOSU
Kont gittikten sonra Gönül öğretmenle Ayten hanım birbirlerine bakarak gülümsediler, biraz sessizlik olunca Gönül öğretmen Ayten hanıma:
- Ne kadar asil, ne kadar beyefendi bir insan. Böyle bir aileye gelin geldiğiniz için ne kadar şanslısınız, gurur duyuyor olmalısınız, dedi.
Artık Türkçe konuşuyorlardı. Ayten hanım da onu doğrulayarak:
- Evet, asaleti ve beyefendiliği atalarından geliyor. İtalya'da hemen herkes Giordano ailesini tanır ve sever. Hem çok zenginlerdir, hem de saygı duyulacak kişilerdir. Senatörler hatta Bakanlar bile onun önünde eğilmekten ve onunla tanışmış olmaktan gurur duyarlar, diyerek Gönül öğretmene kısaca Giordano ailesinin geçmişini anlattı. Gönül öğretmen de çok heyecanlandı ve şaşırdı.
- Kızınız Beren biraz anlatmıştı aslında ama bunlardan hiç söz etmemişti. Sanırım pek övünmeyi sevmiyor, ne kadar ince düşünceli, mütevazı ve terbiyeli bir çocuğunuz var, dedi.
- Bu bizde aile geleneğidir zaten, diye kısaca karşılık verdi Ayten hanım ve başını öne eğdi. İtalya'ya ilk geldiği zamanlar oldukça zorlandığını ama bütün zorlukları Kont Carlino Giordano sayesinde atlattığını, yabancıları pek sevmediği halde kendisini çok sevdiğini, çocuğu olmadığı için ünlü doktorları ayağına getirterek tedavi ettiklerini ama en sonunda Beren'e kavuştuklarını söyledi.
Gönül öğretmenin şüpheleri ve aklından geçenler bu son kelimeyle birden netleşti. Yıllarca çocuğu olmayan Ayten hanımın kızı Beren'in şaşılacak derecede Ceren ve Seren'e benzemesi, üstelik aynı gün doğmuş olmaları nasıl bir tesadüfün eseri olabilirdi ki? "Kavuştum" demek "Doğurdum" demekten daha mı kolaydı, yoksa bilerek mi öyle söylemişti?
Biraz sonra salondan içeri Roberto girdi ve yanlarına gelerek gülümsedi, Gönül öğretmene hitaben Türkçe olarak:
- Çok özür dilerim öğretmenim, toplantımız uzun sürdü de. Geç kaldım, sizlerin geldiğinizi bilseydim inanın toplantıyı bırakıp gelirdim, dedi.
Gönül öğretmen de gülümseyerek biraz bozuk Türkçe ile konuşan Roberto'ya:
- Zararı yok, eşiniz hanımefendi bizlerle ilgilendiler, çocuklar da ne güzel anlaşıyorlar. Üstelik babanız Kont Giordano ile de sohbet ettik, dedi.
- Yemekten sonra biraz çocukların odasına uğradım, onlardan gerekli bilgileri de aldım. Hepsi de çok iyi eğitimli ve görgülü çocuklar, sizin gibi bir öğretmen bulmuş olmaları onlar için büyük şans doğrusu, dedi Roberto da.
Karşılıklı biraz sohbet ettikten sonra Ayten hanım yatma zamanının geldiğini düşünerek:
- Öğretmenim; sizin de, gençlerin de uykunuz gelmiştir. Odalarınız hazır zaten, valizleriniz de odalarınızda. Buyrun ben size odanızı göstereyim isterseniz, diyerek kalktı.
Gönül öğretmen de yorucu bir gün geçirmiş ve güzel bir film gibi yaşadığı bu günü unutamayacak olmanın verdiği tebessümle kalkarak Roberto'ya "İyi geceler" dileyip Ayten hanımın peşinden giderek salondan çıktılar. Önce çocukların odasına uğradılar, kapıyı tıklatarak içeri girdiler. Cem gitar çalıyor, kızlar da koro halinde, biraz kısık bir sesle ona eşlik ediyorlardı. Bu İtalyanca bir romantik şarkıydı. Dördü de şarkıyı keserek gülümseyip kapıdan giren Ayten hanım ve Gönül öğretmene baktılar. Ayten hanım da gülümseyerek:
- Gençler, yorgunsunuzdur belki, sohbetinize yarın devam edersiniz. Yarın sabah Kont da gelecek ve kahvaltımızı yaptıktan sonra şatoyu hep birlikte gezeceğiz, dedi Ayten hanım. Beren söz alarak annesinin konuşmasını tamamladı:
- Bugün yalnızca bu katı gezdiniz ama alt katta mahzenimiz var, üst katlarda da tarihi yapısı hiç bozulmamış odalar ve bir de antika koleksiyonumuzun olduğu büyük bir salon var. Hepsini gezmek zaten İtalya'nın yarısını gezmek gibidir. Akşama kadar zor bitiririz ama çok memnun kalacağınızdan eminim, dedi.
Gençlere bu açıklama çok iyi gelmişti. Tatillerinin bir saatini bile boşa geçirmek istemiyorlardı ve bu şato onlar için İtalya'daki en büyük müzelerden biri gibiydi. Tüm İtalya ve Giordano ailesinin tarihine yakından tanıklık edecekleri için hem sevindiler, hem de heyecanlandılar. Hepsi de kalkarak "İyi geceler" dedikten sonra Beren'in önden giderek odalarını göstermesiyle üstlerini değiştirip yattılar.
Hepsi de geniş ve rahat yataklarına yatıp gözlerini kapadığında bu günü sabahtan itibaren düşündüler, hiçbirinin de asla unutamayacakları bir gün geçirmişlerdi. Ceren, Seren, Cem ve Gönül öğretmen; Beren, Ayten hanım, Roberto ve Kont'la tanışmışlar, muhteşem şatolarının bir kısmını gezmişler ve doyumsuz sohbetler etmişlerdi.
Gönül öğretmeni en çok etkileyen ise Beren'in Ceren ve Seren'e tıpa tıp benzemesi yanında Kont Carlino Giordano ile tanışmasıydı. 65 yıllık ömründe böylesine kibar, beyefendi, saygılı, kültürlü ve asaletli biriyle hiç tanışmamıştı. Üstelik bu yaşında çok da yakışıklıydı. Kont'un bembeyaz saçları, çenesindeki sakalı, zayıf ve beyaz yüzü, kalın ve gür kaşları, gülümseyen dudakları gözünün önüne geldi. Yaklaşık bir saat yorgunluğuna ve hava değişimine rağmen uyuyamadı, sağa-sola döndü durdu.
Kont Carlino Giordano da aynı saatlerde Gönül öğretmeni düşünüyor, o da uyuyamıyordu. Koskoca İtalya'da yaşına göre bu kadar bilgili, kültürlü, güzel ve kibar bir kadın yoktu demek ki. Kader onu Kont'un ayağına getirmişti ama bu yaşından sonra tekrar evlenmesi çok sevdiği ölen eşine ihanet sayılmaz mıydı? Zaten Gönül öğretmen nasıl böyle bir şeyi kabul edebilirdi? Çanakkale'de savaşan ve esir düşüp geri dönen amcasının Türkler hakkında anlattıkları, gelini Ayten hanımın söyledikleri aklına geldi ve bunun asla gerçekleşmeyecek bir hayal olduğunu düşünmeden edemedi. Ama bunun bir yolu olmalıydı, tek çıkar yolu vardı, tanıdığı başka bir Türk'ten yardım istemek. Bu düşünce aklına gelince rahatladı ve derin bir uykuya daldı.
Cem ve Beren de yattıktan bir süre sonra hayallere daldılar ve birbirlerini düşündüler. İkisi de birbirlerini ilk gördükleri andan itibaren tarif edemedikleri duygularla doluydu. Gözgöze geldiklerinde bile aynı şeyleri düşünüyor gibiydiler. İkizler ise kafaları yastığa beş santim kala çoktan uyumuşlardı bile.
O gece uyuyamayan biri daha vardı: Ayten hanım. Tam iki saat bir sağına, bir soluna dönüp durdu, eşi uyanmasın diye yataktan kalkamadı ama keşke uyansa, onunla konuşsa ve endişelerini anlatabilseydi belki rahatlayacaktı. Roberto ise bugünkü konukların hayatlarında yapacağı değişiklikleri hiç düşünmeden iş yoğunluğu ve toplantılarla gününü geçirip yorgun düştüğü için çoktan uyumuştu.
Sabahleyin hepsi erkenden kalktılar, Ayten hanım neredeyse sabaha kadar uyuyamamıştı zaten. Saat 7.00 gibi yataktan kalktı ve önce eşini uyandırdı. Roberto kalkınca hemen giyindi ve yine yorucu bir gün geçirmek üzere kahvaltı bile yapmadan eşini öperek evden ayrıldı, şoförünün hazırladığı arabasına binerek şatodan uzaklaştı. Ayten hanım da Beren'i uyandırdı, sonra Kont'u kapıda bekletmeden karşılamak istediği için odasına giderek giyinip hazırlanmaya başladı. Böylece dün istemeden yaptığı hatasını da düzeltmiş olacaktı.
Beren uyanınca hemen önce Seren ve Ceren'in odalarına kapıyı tıklatarak girip uyandırdı, sonra da Cem'in odasının kapısına tıklattı. Üçü de sabah kalktıklarında ne kadar güzel bir uyku çektiklerini düşünerek giyindiler, büyük banyoya giderek ellerini ve yüzlerini yıkadılar, Cem sakal traşını da olduktan sonra hep birlikte kahvaltının hazırlandığı şatonun arka tarafındaki camekânlı kış bahçesine geçtiler. Beren önden gidiyor ve onlara yol gösteriyordu.
Burası bir ev büyüklüğünde ve çiçeklerle süslü bir sera gibiydi. Kenarlarında çeşit çeşit ve renk renk çiçekler, yukarıya uzanan çok güzel sarmaşıklar vardı. Tam ortada yine büyük kahvaltı masası bulunuyordu. Hizmetçiler ve aşçılar kahvaltı masasını çoktan hazırlamışlardı. Kollarında beyaz peçeteler olduğu halde ve başları yukarda tam karşıya bakarak onlara doğru dönüp bellerini bükerek selam verdiler. Hepsi de siyah frak, beyaz gömlek ve gri pantolon giymişti ve birbirlerine benziyorlardı.
Az sonra Kont Carlino Giordano lüks arabasıyla bahçe kapısından girdi ve şoförü arka kapıyı açınca arabadan indi. Onu kapının dışındaki merdivenlerde Ayten hanım ve yanındaki Gönül öğretmen karşıladılar. Hemen ikisi birden reverans yaparak "Hoş geldiniz" dediler. Kont onlara gülümseyerek "Hoş bulduk, günaydın" dedi ve hafif eğilerek Gönül öğretmenin elini nazikçe öperken gözlerine baktı ve:
- Bugün nasılsınız hanımefendi, iyi uyuyabildiniz mi şatomuzda? Diye sordu. Gönül öğretmen de yine saygıyla:
- Çok teşekkür ederim, iyi uyudum elbette, siz nasılsınız? Dedi gülümseyerek.
Ayten hanım onlara kahvaltının hazır olduğunu ve arka taraftaki kış bahçesinde kahvaltı yapacaklarını söyleyerek önden yürüdü. Kont da Gönül öğretmeni koluna takarak kibar ve yavaş adımlarla Ayten hanımı takip ettiler. Şatonun içinden geçerek arka kapıdan çıkıp camekânlı kış bahçesine girdiler. Gençlerin hepsi de ayağa kalktılar; kızlar reverans yapıp, Cem de hafifçe belini bükerek onları karşıladılar. Hizmetçiler ve aşçılar da bellerini abartılı bir şekilde bükerek saygıyla selam verdiler. Kont Carlino Giordano:
- Günaydın çocuklar, dedi ve Gönül öğretmenin sandalyesini çekerek onu baş köşeye oturttu, kendisi de geçip tam karşısına oturdu. Saygılı ve kısa konuşmalarla geçen kahvaltının ardından Kont:
- Haydi, şimdi şatomuzu görüp gezme zamanı, diyerek ayağa kalktı, onunla birlikte hepsi de kalkarak Kont Carlino Giordano'u izlemeye başladı. Kont yine Gönül öğretmenin elini nazikçe tutarak koluna aldı ve şatoya girerek aşağı inen merdivenlere yöneldiler. Alt kat biraz karanlık olsa da gözler alışınca her şey seçilebiliyordu. Ayten hanım ve çocuklar da merdivenlerden inerek onları kısa bir mesafeden takip ettiler. Gençler birbirlerine bakıyorlar ve aşağıda neler olduğunu çok merak ediyorlardı.
Kont Carlino Giordano, kolundaki Gönül öğretmenin gözlerinin içine bakarak konuşuyor, diğer eliyle de söylediklerini gösteriyor, sesi mahzenin siyah taş duvarlarında yankılanıyordu:
- Bu şato yaklaşık 400 yıllık. 1615 yılında büyük büyük babama 50 bin dönümlük arazi savaşta gösterdiği kahramanlıklardan dolayı verilmiş. O da bu şatoyu yaptırmış. Arazinin bir kısmına meyve ağaçları ve hububat, diğer daha büyük kısmına da üzüm asmaları dikerek Roma'dan deniz kenarına kadar olan bu yeri değerlendirmiş. Binlerce çalışanı ve işçisi varmış, tam 12 köy halkını buradan elde ettiği gelirle geçimlerini sağlamış, daha sonra gelen çocukları ve torunları da aralarında paylaşarak bir kısmı da arazileri köylülere dağıtmışlar. Bizde de sadece bu şato ve bin beş yüz dönüm kadar üzüm bağları kaldı. Küçük bir de şarap imalathanemiz var. Bu mahzende yüzlerce yıllık şaraplar var ve tarihe tanıklık etmişlerdir, diyerek raflarda duran ve üzerinde en eski tarihlerden birinin yazılı olduğu bir şarap şişesini alarak ilerledi ve loş bir odaya girdi.
Odanın ortasında küçük sayılacak bir masa ve etrafında tabureler vardı. Hemen taburelerden birini çekerek Gönül öğretmeni oturttu, kendisi de yanına oturdu. Ayten hanım odanın duvarında bulunan dolabı açarak içinden iki tane kadeh çıkartarak masaya koydu. Kont kendi eliyle şişeyi açarak kadehlere doldurdu, birini eline alıp gözlerini kapatarak hafifçe sallayıp kokusunu almaya çalıştı. Gönül öğretmen de kadehi eline alarak aynısını yaptı, yaklaşık bir dakika süren bu hareketten sonra kadehi yavaş yavaş dudaklarına götüren Kont bir yudum aldı, ağzında uzun süre dolaştırıp tadına baktı ve kadehi masaya bıraktı. Gönül öğretmen de içtiğinde bunun hayatında tattığı en eski ve en lezzetli şarap olduğunu söyledi ve teşekkür etti. Bu şarap belki de dünyadaki en eski ve pahalı şaraptı, on binlerce avroya alıcı bulabilirdi. Hatta İtalya'daki koleksiyoncular açık arttırma ile birkaç yüz bin avroya almak için yarışırlardı. Kont Carlino Giordano Ayten hanım ve çocuklara dönerek:
- Haydi çocuklar, siz de tadına bakın, çekinmeyin, diyerek masadan kalktı. Gönül öğretmeni yine koluna alarak yavaş adımlarla ve kısık bir sesle mahzendeki koridorda bulunan fıçıları ve şişeleri gösterdi. Onlar odadan çıktıklarında Ayten hanım yine aynı dolaptan birkaç kadeh daha çıkartarak masaya koydu, hepsine de birer parmak şarap koyarak şişenin kapağını kapattı ve gençlerle birlikte yine benzer şekilde bu enfes şarabın tadına baktılar. Şarap hiçbir zaman unutamayacakları bir lezzetteydi, tadı ve kokusu uzun süre ağızlarından çıkmayacaktı.
...
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.07k Okunma |
239 Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |