

BÖLÜM 26: GÖNÜL FERMAN DİNLEMİYOR
Ceren ve Seren merdivenlerden yavaşça inerek terasa geldiler ama gördükleri karşısında çığlık atmamak için kendilerini zor tuttular. Gönül öğretmen ve Kont Carlino Giordano sarılmışlar ve öpüşüyor gibiydiler. Arkaları dönük olduğundan tam göremediler ama yine de birbirlerine parmaklarını ağızlarına götürüp "Sus" işareti yaptılar ve geri dönerek sessizce merdivenlerden yukarı çıkmaya başladılar. Sessizce çıktıkları basamaklardan bu kez yavaş adımlarla ve gürültü çıkarıp konuşarak inmeye başladılar. Son basamağa geldiklerinde ise Gönül öğretmen ve Kont Carlino Giordano birbirlerinden biraz uzakta ve manzarayı seyretmekle meşguldüler. Ayten hanım ortalıkta yoktu ve bunun nedenini kendilerinin yukarıda yaptıklarından anladılar. Ayten hanım da onları yalnız bırakmak gerektiği düşüncesiyle merdivenlerden aşağı inmişti.
Gönül öğretmen çocuklara bakarken gözleri parlayıp gülümseyerek konuştu:
- Ben de gelmek isterdim yukarı kuleye ama bu kadar yükseğe bu yaşımda çıkamam diye cesaret edemedim, dedi. Buna Kont Carlino Giordano karşılık verdi.
- Henüz gençsiniz Gönül hanım, ne varmış yaşınızda? Benim babam 110 yaşında öldü. Siz ancak onun yarı yaşındasınız. Daha önünüzde uzun ve güzel yıllar var, dedi.
Buna Gönül öğretmen ve ikizler gülümseyerek yanıt verdiler. Ceren:
- Buradan kuleye tam 365 basamakmış, Cem saymış. Bu bir rastlantı mı, yoksa bilerek mi bu basamak sayısı kullanılmış çözemedik, dedi. Kont Carlino Giordano yanıt verdi:
- Hayır, kesinlikle rastlantı değil, dedi. Bu şato yapılırken zamanın büyük gökbilimcilerine danışılmış. 365 basamak yılın 365 gününü temsil eder. Buradaki 4 kule de 4 mevsimdir. Şato 2 bodrumdan ve 5 kattan oluşuyor, bu da haftanın yedi günüdür. Her pencerenin on iki cam bölmesi vardır ve bu da 12 ayı ve burçları temsil eder. Daha birçok astronomik, bilimsel rakam ve şekiller bu şato yapılırken kullanılmış. Bana da büyük babam çocukken anlatmıştı bunları.
Ceren ve Seren hayretle birbirlerine baktılar, buna çok şaşırmışlardı ve hiç dikkat etmemişlerdi. Teşekkür ettiler ve bundan sonra şatodaki her ayrıntıya daha çok dikkat edeceklerini söylediler.
Biraz sonra Beren ve Cem de merdivenlerden el ele indiler. Onları el ele gören Gönül öğretmen ve Kont Carlino Giordano gülümseyerek baktılar ve birbirlerine dönerek gülümsemeye devam ettiler. Cem son basamağa geldiklerinde Beren'in elini bırakmak zorunda hissetti kendini ama Beren daha sıkı tutup yapışarak buna izin vermedi. Cem çekiniyor ve utanıyordu, Beren ise bunda ayıp bir şey görmüyordu ya da herşey şimdiden bilinsin istiyordu.
Kont Carlino Giordano ve Gönül öğretmen yine kolkola önden giderek merdivenleri yavaşça inmeye başladılar. Gençler ise ikizler önde, Beren ve Cem en arkada, yine el ele olmak üzere onları takip ettiler. Cem utanarak Beren'e bakıyor ama Beren hiç oralı bile olmuyordu. Belliydi ki ilk kez bir erkeğin elini severek ve isteyerek tutuyor, asla bırakmak istemiyordu. Bu birliktelik ömür boyu sürsün istiyordu. Merdivenlerden aşağı inerken Beren bunları düşünüyor, hatta evlenme planları yapıyor, Roma'nın en güzel evlerinden birinde oturarak çocuklarını ve torunlarını yetiştirmeyi hayal ediyordu ama bu hayallerin çoğu gerçekleşmeyecekti. Birkaç gün sonra öğreneceği şeyler onun da hayatını alt üst edecekti.
Öğle zamanı olduğundan öğle yemeği hazırlanmış ve yemek odasına hep birlikte geçilmiş, masaya oturmuşlardı. Yemeklerden sonra içilen kahvenin ardından Kont Carlino Giordano izin isteyerek işleri olduğunu söyleyip oradan ayrıldı. Hepsi birlikte Kont Carlino Giordano'yu kapıdan uğurladılar ve Kont doğruca Tamer beyin ofisine gitti. Bina girişindekiler onu tanıyorlardı ve saygıyla içeri buyur ettiler. Tamer beyin ofisinde olmadığını öğrendiğinde ise bekleme odasına alarak Tamer beyi telefonla aradılar ve 15 dakika sonra Tamer bey işini bırakıp ofisine geldi. Kont Carlino Giordano'ya eğilerek selam verip tokalaşarak odasına davet etti. Belli ki Kont'un çok önemli bir işi olduğundan ayağına kadar gelmişti. Hemen "Ne alırsınız?" diye sorarak kahveleri söyledi ve her ikisi de oturduktan sonra:
- Tekrar hoş geldiniz, şeref verdiniz. Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim Ekselansları? Dedi. Kont biraz sonra gelen kahvesini yudumlarken yavaş yavaş konuştu:
- Tamer bey, ben size iki defa mahcup oldum. Bundan birkaç yıl önce oğlum Roberto'ya Roma'daki en büyük pizza salonu için yardımcı olmuştunuz. Yerin eski sahibi ne kadar ısrar etsek de bize satmak istememişti. Ayağına kadar gittim ve değerinin on katını teklif ettim ama 'Milyonlarca avro verseniz de satmam, burası bana aile yadigârıdır' diye diretmişti. Araya Belediye Başkanını hatta bakanları soktuysam da bir sonuç alamamıştım. Siz ilk geldiğinizde küçük bir yardım istemiştiniz, ayakkabı imalathanesi için. Öyle tanışmıştık zaten ve aklıma siz gelmiştiniz. Adamla konuşup bir orta yol bularak 25 yıllığına bize kiraya vermesi için ikna ettiniz. Bu borcumu henüz ödeyemedim, benden yapmamı istediğim bir şey var mı?
Tamer bey başını önüne eğdi, biraz mahcup bir tavırla konuştu:
- Teşekkür ederim, benim hiçbir sıkıntım yok. Kendi işlerimi mümkün olduğunca kendim halletmeye çalışıyorum. Yasal olmayan hiçbir işe de zaten bulaşmıyor ve uzak duruyorum. Bilirsiniz, biz Türkler için her işte olduğu gibi ticarette de doğruluk ve dürüstlük çok önemlidir. Şu anda yirmi yedi ülkeye ihracat yapıyorum ve bankalara kredi borcum bile yok.
Kont Carlino Giordano hem duyduklarından mutlu oldu, hem de gurur duydu ama bu adama bir kez daha borçlanacaktı demek ki. Nasıl söyleyeceğini uzun uzun düşündükten sonra:
- Tamer bey, ben sizden bir kez daha yardım isteyeceğim. Bu seferki çok daha önemli ve gerçekleşirse benden her şeyimi isteyebilirsiniz.
Tamer bey daha ciddi bir tavır takındı, elini çenesine götürerek sordu:
- Elbette Ekselansları, yapabileceğim bir şey olursa neden yapmayayım? Buyrun açık açık konuşabilirsiniz benimle.
Kont Carlino Giordano durdu, düşündü ve başka çaresi olmadığı için biraz geveleyerek derdini söylemeye çalıştı:
- Yine öncekine benzer şekilde bir Türk'le aramızı bulmanızı rica edecektim. En azından bana yol gösterirseniz sevinirim.
Tamer bey bu çekingenliğin nedenini anlamaya başlamıştı ama tahminleri hiç de doğru değildi.
- Bir Türk'ün dilinden yine başka bir Türk anlar. Bizim geleneklerimiz ve sosyal iletişimlerimiz sizlere pek benzemez. Öncekine benzer dediğinize göre yine bir dükkân mı almak istiyorsunuz yoksa?
- Hayır, hayır. Bu defa dükkân meselesi değil.
- Nedir, ben de merak ettim. Torunlarınızın okulu ya da burs verilecek öğrenci konusu filan mı? Yoksa torunlarınız bir Türk öğretmenle sıkıntıya mı girdi?
- Hayır hayır. Bana yardımcı olmak istediğiniz kişiler ve durum onlarla ilgili değil. Zaten benim bir tek oğlum ve bir tek torunum var. Bu bir Türk kadınıyla ilgili...
Tamer bey sessizce dinlemeye devam ediyor ama bir türlü çözemiyordu olayı. Bu kadın kimdi? Türk Büyükelçiliği'nde ya da konsolosluklarda görevli biri miydi? Onun boş gözlerle baktığını gören Kont Carlino Giordano sonunda ağzındaki baklayı çıkardı:
- Tamer bey, ben bir Türk kadınına âşık oldum, dedi ve kendini rahatlamış hissederek arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı. Tamer beyse hiç tahmin edemeyeceği bu durum karşısında nasıl davranması gerektiğini bilemedi ama saygısızlık etmek istemediği için de ciddiyetini koruyarak yanıt verdi:
- Elbette, aşkın yaşı yoktur derler. Bu Türk hanımefendinin adını bana söylerseniz araştırırım, arkadaşlarımdan sorarım. Türk Büyükelçiliği ve konsolosluklardan yardım da alabilirim gerekirse. Bana adını söylerseniz elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz. Tertemiz ve gerçek bir aşk için ne gerekirse yaparım.
Kont Carlino Giordano'nun gözleri parladı, sevincini gülümseyerek belli edip Tamer beye minnettar bir ifadeyle baktıktan sonra:
- Kendisi emekli bir müzik öğretmeniymiş. Adı da Gönül. Çok cana yakın, iyi eğitim almış. İtalyancayı çok iyi biliyor, kültürümüzü tanıyor ve son derece saygılı birisi. Onunla dün akşam tanıştık, bugün de şatoyu gezdirdim. İlk gördüğüm anda âşık oldum ve sanırım o da bana karşı en azından birşeyler hissediyor.
Tamer beyin ağzı açık kaldı, başkasından duysa asla inanamayacağı böyle bir şeyi Kont Carlino Giordano'nun ağzından duyması onu bir kat daha şaşırtmıştı. Hele de bu kişinin öğretmeni Gönül hanım olması hem hoşuna gitmiş, hem de çok sevindirmişti. Masaya ellerini koyarak yavaş yavaş konuştu:
- Ekselansları, memnuniyetle ve gururla söyleyebilirim ki Gönül öğretmen benim de öğretmenimdi. İtalya'ya rahmetli eşiyle birlikte birçok kez geldiler ve ben onlara ülkenin hemen her tarafını gezdirdim. Beni de çok sever ve değer verir. Eşi rahmetli olunca da birkaç yıldır gelemedi ve sadece telefonla görüşüyorduk kendisiyle. Ama bilmem ki, ne desem yalan şimdi. Rahmetli eşini çok severdi, ondan sonra başka bir erkeğe aynı gözle bakar mı, bu yaşından sonra tekrar evlenmek ister mi, bilemem. Bu konuda ne yapabilirim, doğrudan gidip söylesem de olmaz. Lütfen bana yarına kadar izin verir misiniz?
Kont Carlino Giordano duyduklarına inanamadı, demek ki Gönül öğretmeni Tamer bey çok iyi tanıyordu. "Tam yerine gelmişim, başkası bana yardım edemezdi zaten" diye düşündü. Hemen ayağa kalkarak:
- Gönül hanımla daha önceden tanışmış olmanız benim için inanılmaz bir şanstır. Mutlaka bir çıkar yol bulacağınızdan eminim. Gerekirse Müslüman da olurum, sünnet bile olurum. Türk adetleri ve gelenekleri neyse öğrenip onları da yerine getiririm. Sizden yarına kadar heyecanla güzel bir cevap bekliyorum, dedi ve elini uzatarak Tamer beyle tokalaştıktan sonra Tamer bey de:
- Siz gönlünüzü ferah tutunuz Ekselansları. Ben mutlaka bir yol bulmaya çalışırım ama sonuçları hakkında size garanti veremem. Çünkü kadınların işlerine biz erkeklerin çoğunlukla aklı ermez, dedi. Kont da gülümseyerek tekrar kapıya doğdu yönelip ofisten ayrıldı, Tamer bey onu arabasına kadar uğurlayarak giderken hafifçe eğilip selamladı. Kont da eliyle selamını aldığını gösterip arabasıyla uzaklaştı.
Tamer bey odasına dönünce uzun uzun düşündü, ne yapacağına bir karar veremedi. Gönül öğretmeni arayıp olaydan haberdar etse ortalık daha da karışacak ve biraz gönlü varsa da bu işten vaz geçecekti belki. Bu yaştan sonra kimsenin diline düşmek istemediğini bildiğinden uygun bir çözüm yolu düşünmek üzere akşam olduğunda eve geldi.
Eşi İsabella Gabriella'ya akşam yemeğinde konuyu açtı. İsabella buna hem sevindi, hem de çok şaşırdı ve yemekten kalkmadan planını yaptı, kahveleri içerken de Tamer beye bir şey söyledi:
- Biliyor musun, 14 Haziran'da hem Kont Carlino Giordano'nun yeğeninin, hem de kuzenlerinin doğum günleri var.
İsabella Gabriella tanıştığı ve sevdiği kişilerin doğum günlerini öğrenir ve her yıl onları sevindirmek ve hatırladığını göstermek için armağanlar gönderirdi. Bunu Gönül öğretmenden öğrenmişti ve evlerine geldiklerinde Cem'e ve kızlara ayrı ayrı doğum günlerini sormuştu.
Tamer bey de arabasındayken kızların kendi aralarında konuştuklarını anımsadı. Bu konuşmayla araba kullanırken istemsizce başını arkaya çevirerek Gönül öğretmenle bakışıp göz göze geldikleri aklına düşünce, sadece tarihin aklında kalmadığını fark etti ama İsabella'nın aklından neler geçiyordu acaba?
İsabella Gabriella aklındaki planı Tamer beye anlattı, Tamer bey de dikkatle dinleyerek bunu Kont'a ertesi gün söylemeye karar verdi.
...
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.07k Okunma |
239 Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |