
BÖLÜM 28: BALODA EVLENME TEKLİFİ
Venedik'teki pizza restoranından bir saat kadar sonra hep birlikte çıktılar. Önce şehri gezip Roma'ya dönmeye karar verdiler. Kont onlara Venedik'in en önemli binalarını, köprülerini ve ana yollarını gösterdi. Yine herkes geldiği arabaya binerek yola çıktılar. Kont Gönül öğretmenle; Beren, Cem ve ikizler de Beren'in arabasıyla arka arkaya giderek akşam karanlığı çöktükten sonra Roma'ya ulaştılar. Akşam yemeğini de şatoda yedikten sonra bir süre sohbet ettiler. Gönül öğretmen Venedik gezisi için Kont Carlino Giordano'ya teşekkür etti ve çok hoşuna gittiğini söyledi. Cem, Seren ve Ceren de Beren'e teşekkür ettiler ve Türkiye'ye davet ederek Eskişehir ve İstanbul'u gezebileceklerini söylediler, bu iki şehrimizin güzelliklerinden bahsettiler. Beren'le birlikte Kont da anlatılanları merakla dinledi ve daha önce Türkiye'ye hiç gitmediğini belirtti. Bunun üzerine Gönül öğretmen de Kont'u davet etti, o da en kısa zamanda geleceği konusunda söz verdi, saatin geç olduğunu söyleyerek hepsiyle vedalaşıp ayrıldı.
Hem yol yorgunluğu, hem de uzun yürüyüş ve gezilerden dolayı gençler oldukça yorulmuşlardı ve Ayten hanımdan izin isteyerek odalarına çekildiler. Hepsi de bugün yaşananları gözlerini kapatarak hayallerinden geçirdiler, bu günün hayatlarının en unutulmaz günlerinden biri olduğunu düşünüyorlardı.
Ayten hanım ise evde kalarak evin temizlik işleriyle akşama kadar uğraştı ve iki gün sonra düzenlenecek olan davette konukların gelmesi ihtimaline karşı temizlik yaptırdı. Özellikle yüksek düzeydeki bürokratlar ve senatörler Kont'tan rica ederek bu tarihi şatoyu gezmek istediklerini söylerler ve Kont da onları kısa bir geziden sonra şarapları tatmak üzere alt kattaki mahzene indirir, uzun süre sohbet ederlerdi. Şehir ve ülke yönetimi hakkında eleştiriler ve öneriler sunulur, saygı çerçevesinde dostluklar pekiştirilirdi. Bu yüzden hazırlıksız yakalanmak istemiyordu. O da yorgun düşmüş ve eşinden önce yatağa uzanmıştı ama iki gün sonra biricik kızı Beren 18 yaşına giriyordu. O gün neler olacağını düşünmek bile istemiyordu. Roberto'ya endişelerini söylese de bir şekilde Kont'un her işi halledebileceği yanıtını alıyor ama Ayten hanım böyle bir şey olmasını asla istemiyordu. Bir süre sonra yorgunluktan şişmiş gözlerine dayanamadı ve uykuya daldı.
Sabahleyin kahvaltıyı yine bahçede yaptılar. Ertesi günü Kont'un malikânesinde doğum günü balosu yapılacaktı ve Kont Ayten hanımdan hazırlıklar için gelmesini istememişti. Bu garibine gittiği için unutmuş olabileceği ihtimaline karşı Kont Carlino Giordano'yu telefonla arayarak gelmesine gerek olup olmadığını sordu. Kont buna biraz kaçamak yanıt verdi. Kızların üçünün de doğum gününün aynı gün olduğundan; yapılacak balonun daha büyük olacağını söyledi sadece. Bu Ayten hanımı daha da endişelendirdi. Daha büyük bir balo yapılacaksa kendisine mutlaka daha fazla ihtiyaç olması gerekliydi. "Bir bildiği vardır ya da tüm hazırlık işlerini tamamen profesyonel firmalara vermiş olabilir" diye düşündü.
Akşam baloda giyeceği elbisenin son provasını yapmak için terzisi geldiğinde bir süre aklındaki sorulardan uzaklaşma fırsatı buldu. Gönül öğretmene de Ayten hanımın ısrarıyla başka bir terzi balo için elbise dikiyor, prova yapıyordu. Hem Beren'in hem de Ayten hanımın dayanılmaz ısrarları sonuç vermiş ve Gönül öğretmen üzerine balo için elbise diktirmeye razı olmuştu. Beren de Cem ve ikizleri alarak alışverişe çıktı, Cem'e frak takım ve pantolon, kızlara da birlikte beğendikleri balo elbisesinin değişik renklerinden üç tane elbise ve hepsine de birer ayakkabı aldılar. Cem ve ikizler "Gerek yok aslında" filan dediklerinde Ayten hanım kaşlarını çatıp sert bir şekilde "İtiraz istemem" deyince hepsi de kabul etmek zorunda kalmışlardı. Anneleri de bazı durumlarda böyle yapıyordu zaten, ne de olsa ikiz kardeşiydi.
Ertesi gün akşama doğru Kont Carlino Giordano'nun malikânesi bayram yeri gibiydi. Birbirinden lüks arabalar, resmi plakalı araç ve korumalar, üniformalı şoförler, fraklı ve şapkalı erkekler, değişik renkte balo kıyafetleriyle ve pahalı takılarıyla birbirinden şık hanımlar malikânenin bahçesinde tatlı tatlı sohbet ediyorlardı. Ayten hanım ve eşi Roberto geldiklerinde oldukça şaşırmışlardı. Bu kadar büyük ve çok önemli konukların olacağını Kont Carlino Giordano kendilerine söylememiş ama sadece daha büyük bir balo olacağını bildirmişti. Arabanın arka kapısını açan şoför saygıyla eğilerek Roberto Giordano, eşi Ayten hanım ve Gönül öğretmeni selamladı. Hemen arkalarından Beren'in arabasıyla gençler geldiler. Onları gören ve daha önceden gelmiş bulunan Tamer bey ve eşi İsabella Gabriella hemen Gönül öğretmenin yanına gelerek her ikisi de elini saygıyla öptüler.
Ayten hanım onları henüz tanımıyordu ama eşi Roberto, Tamer beyi hatırlamıştı. Roma'daki en büyük şubesinin binasını satın almaya yardımcı olan Tamer beyi nasıl unutabilirdi ki? Hemen elini uzattı ve "Hoş geldiniz Tamer bey, nasılsınız?" dedi. Tamer bey de Roberto'nun elini sıkarak hafifçe eğilip selam verdi, "Hoşbulduk bay Roberto Giordano, siz nasılsınız?" dedi gülümseyerek. Roberto onları eşi Ayten hanımla tanıştırdı ve biraz sonra samimi bir sohbete başladılar. Roberto ve Ayten hanım; Tamer beyin Gönül öğretmeni tanıdığını bilmiyordu. Tamer beyin Türkiye'de okurken öğretmeni olduğunu duyunca çok şaşırdı. Gönül öğretmenden övgüyle söz ederek kendisinin ne kadar şanslı biri olduğunu söylediler. Tamer bey de eşi yanında olduğundan ona bakarak:
- En büyük şansım eşim İsabella Gabriella hanımefendiyle tanışmam ve çocuklarımızdır. Gönül öğretmenin öğrencisi olmak şerefi de hemen sonra gelir, dedi. İsabella Gabriella ve Gönül öğretmen birbirlerine bakarak kolkola girip gülümsediler ve Tamer beyin bu nazik düşüncesi için teşekkür ettiler.
Akşam yemekleri bahçede hazırlanan masalarda yenecekti, yemek saati yaklaştığında Kont Carlino Giordano tüm konuklarını yüksek sesle masalara davet etti. Her konuğun eşiyle birlikte oturacağı yer daha önceden titizlikle belirlenmiş ve isimleri yazılmıştı. Protokol ve saygınlık yanında asaletin de dikkate alındığı masalarda mükemmel bir oturma düzeni oluşmuştu. Herkes kendisiyle denk unvan ve saygınlıkta olanlarla bir araya gelmişti. Bakanlar ve senatörler bir masada, Belediye ve yerel yönetim yetkilileriyle işadamları ayrı bir masada, soylular ve eski parlamenterler başka bir masada eşleriyle birlikte ve uyum içinde görevlilerin yardımlarıyla yerlerini aldılar. Gönül öğretmen, Ayten hanım, Roberto, Cem, ikizler ve Beren de özel bir masada oturdular. Aynı masada Tamer beyle eşi de vardı. Tamer beyle eşi Gönül öğretmenin yanında oturuyorlardı. Kont Carlino Giordano herşeyi mükemmel bir şekilde bizzat kendisi günler öncesinden düşünerek bu oturma düzenini oluşturmuştu.
Yemekler geldi, yemek yerken tatlı sohbetler edildi, iki ünlü sanatçı yerel kıyafetler ve müzik aletleri eşliğinde İtalyanca aşk şarkıları ve aryalar söylediler. Tam iki saat sonra da Kont'un ayağa kalkıp davet etmesiyle hep birlikte balo salonuna geçildi.
Kont sürekli olarak her fırsatta Gönül öğretmeni gözlüyordu. Belli ki onun bir sebeple balodan ayrılmasını ya da rahatsızlanmasını kesinlikle istemiyordu. Yoksa tüm planları suya düştüğü gibi hayatı da zorlaşacaktı. Her fırsatta yanına gelerek memnun olup olmadığını soruyor, sıkılıp sıkılmadığını öğrenmek istiyordu. Gönül öğretmense bunun mümkün olmadığını ve herşeyin çok hoşuna gittiğini söyleyerek gülümsüyordu.
Balo salonunda herkes eşiyle birlikte müzik eşliğinde dans etmeye başladı. Beren okuldan tanıdığı birbirinden yakışıklı iki samimi erkek arkadaşını da baloya davet etmiş, Ceren ve Seren'le tanıştırmıştı. Onlar birlikte dans ederken Beren de kendini Cem'in kollarına bıraktı. Cem ve ikizler bu danslara hiç yabancı değillerdi çünkü Gönül öğretmen İtalyanca öğretirken dans figürlerini de öğretmişti onlara. Beren gözlerini Cem'den hiç ayırmıyordu. Biraz sonra Kont Carlino Giordano gelerek Gönül öğretmeni dansa kaldırdı. Gönül öğretmen buna hiç itiraz etmedi ve önünde eğilerek dansa kaldıran bu nazik Kont'u kırmayıp davetlilerin bakışları arasında birlikte dans etmeye başladılar. Salonun tam ortasında duruyorlar ve konuklar onlardan biraz uzakta dans ediyorlardı.
Kont Carlino Giordano dans ederlerken birden elini kaldırdı ve orkestra sustu. Herkes dans etmeyi bırakarak Kont'a bakıp bunun nedenini anlamaya çalıştılar. Kont cebinden kırmızı bir kutu çıkarttı ve açarak tek dizinin üstünde yüksek bir ses tonuyla Gönül öğretmene doğru:
- Saygıdeğer hanımefendi, benimle evlenmek lütfunda bulunur musunuz? Deyiverdi.
Ortam birden sessizleşti, Gönül öğretmen önce büyük taşlı yüzüğe, sonra da etrafına bakındı. Yanakları al al oldu, ne diyeceğini bilemedi. "Evet" in anlamı çok büyüktü, öte yandan bunca protokolün, Roma'nın en saygın ve ileri gelenlerinin içinde Kont'u "Hayır" diyerek de mahcup etmesi mümkün değildi. Bunun ortası da yoktu, "Düşüneyim de karar vereyim" de diyemezdi. Kalabalığın içinde gözleri birini aradı. Kendisine en yakın gördüğü ve buradaki en eski tanıdığı olan Tamer beyle gözgöze geldi. Tamer bey ve eşi İsabella Gabriella ona tatlı bir şekilde gülümsüyorlardı. Gönül öğretmen birkaç saniye gözleriyle "Ne diyeyim?" der gibi baktı Tamer beye. Tamer bey ve eşi bunu daha önceden tahmin ettikleri ve planı yapanlar da kendileri olduğu için çok uzakta değillerdi zaten. Tamer bey ve İsabella gülümsemesini bozmadan gözlerini kapatarak başını aşağı doğru eğdi. Bu "Evet" demekti. Sessizlik iki dakikadan fazla sürmüş, herkes bu teklifin sonucunu merakla ve heyecanla birbirlerine bakarak bekliyordu.
Gönül öğretmen nazik ve saygılı bir şekilde yavaşça Kont'a dönerek "Evet" deyince salonda çılgın bir alkış koptu. Kont Gönül öğretmene sarıldı ve alnından öptü, yine bir elini kaldırınca orkestra öncekinden daha yüksek bir sesle vals müziği çalmaya başladı. Demek ki Kont orkestrayı bile buna göre planlamıştı. Gönül öğretmenle vals yaparken sürekli gözgöze geldiler ve bakışlarını birbirlerinden dans boyunca ayırmadılar.
Buna en çok sevinenler arasında elbette ikizler, Cem ve Beren de vardı. Onlar da coşkuyla ve heyecanla vals yapmaya devam ettiler. Beren Cem'e daha sıkı sarılıyor, gözlerinin en derinlerine bakıyor ve tuttuğu eli kuvvetle sıkıyordu. Cem de bir kızın bu kadar güçlü olmasına şaşırmakla birlikte Beren'in ayağına basmaktan son derece çekiniyordu.
Basın mensupları Kont'tan izin alarak birkaç fotoğraf çektiler ve bu tarihi anı görüntülediler. Fotoğrafları da ucuz magazin gazetelerine ve dergilerine sızdırmayacaklarına kesinlikle söz verdiler. Sadece ülkenin en ciddi ve güvenilir gazetelerinde küçük bir köşede haberin yer alacağını söylediler. Çünkü Kont hiçbir zaman davranışları ve hareketleriyle magazine konu olmamıştı.
...
(Devam edecek)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.07k Okunma |
239 Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |