6. Bölüm
Yılmaz Örmeci / Pastane İkizleri / BÖLÜM 6: EVLERDE YOKLAMA VAR

BÖLÜM 6: EVLERDE YOKLAMA VAR

Yılmaz Örmeci
yilmazormeci

BÖLÜM 6: EVLERDE YOKLAMA VAR

Eve gelince birbirlerine arkasını dönüp pijamalarını giyerken Gülşen hanım Cem'e sordu:

- Nasıl, memnun kaldın mı misafirlikten? Kızlarla anlaşabildin mi bari? Erken kalkalım dedin ama bıraksam sabaha kadar oturacaktın nerdeyse.

- Evet anne, Nurten teyzeyi de çok sevdim, kızlarını da. Gitmeden önce sıkılırım diye düşünmüştüm ama kızlar tam kafa dengi çıktılar. Onlar da televizyon izlemeyip benim gibi kitap okuyorlarmış, birçok ortak noktamız çıktı zaten, çok iyi anlaştık ikisiyle de. Benim gitar da işe yarayacak sonunda, hani duvarda asılı olan...

- Nasıl yani, onlara mı vereceksin, satacak mısın yoksa başkasına gitarını?

- Hayır anne ya, hani mahallemize yeni taşınan bir emekli müzik öğretmeni vardı ya, Gönül hanım. Arada sipariş veriyor telefonla, hatırladın mı? Yarın ona gidip gitar dersi veriyorsa ondan ders alacağım.

- Tamam oğlum, ben de çok sevinirim ama evde fazla gürültü edip de komşuları rahatsız etmeyelim, olur mu?

- Merak etme anneciğim, zaten ben arka odada çalışırım, fazla da ses gitmez komşulara hem. Bir de şey... Ceren ve Seren de gitar dersi almak istiyorlar. Öğretmen kabul ederse üçümüz birlikte gideceğiz gitar derslerine.

- Aaa, çok iyi. Sevindim buna, anneleri de çok sevinir. Hem böylece yaz tatilini de değerlendirmiş olursun, bana güzel şarkılar söylersin, belki beste bile yaparsın.

- Bakalım anne, belki de hoşumuza gitmez ama öğrenmekte fayda var yine de. Herkese gitar çaldığımı söylüyorum ama bu yalanı daha fazla sürdüremem artık.

- Benim aslan oğlum, diyerek Cem'in saçlarını okşadı Gülşen hanım.

- Şimdi söyle bakalım bana açıkça. Kızlardan en çok hangisini beğendin? Hangisini alayım sana?

Gülşen hanım oğlunun ağzını arıyordu ama beklediği cevabı bulabileceğini ummuyordu. Cem asla annesine yalan söylemezdi, mutlaka kaçamak yanıtlar verecekti ama bu gece bunu mutlaka öğrenmeliydi. Cem annesinin gözlerine bakarak yanıtladı:

- Aman anne yaa, sen de beni bir türlü evlendiremedin gitti. Hem evlensem bile benden kurtulamayacaksın, gelinini de alıp buraya getireceğim inadına.

- Senden kurtulmak isteyen kim oğlum? Sen nasıl istersen öyle yaparsın. İster burda kalırsınız, ister ayrı ev tutarsınız. Kızlar konusunda senden hala bir yanıt alamadım farkındaysan.

- Anne, benim üniversiteyi bitirmeden evlenmeye de, gönül işlerine de zamanım yok. Daha lisenin bitmesine bir yıl var. Sonra 4-5 yıl da üniversite, bir de askerlik yapmam ve dönünce iş bulmam lazım. Nerden baksan on yıldan önce torun filan göremezsin, boşa heveslenme. Zaten elin kızı da 8-10 yıl beklemez.

Annesi daha da açıklayıcı ve tatmin edici bir yanıt bekliyordu. Bunu boş gözlerle Cem'e bakarak belli etti. Cem annesinin iki omzunu da elleriyle tutarak gözlerinin içine bakıp konuştu:

- Annelerin en güzeli, bilirsin ki sana hiç yalan söylemedim ben. Şimdi de söylemeyeceğim. Ceren de, Seren de çok güzel kızlar, üstelik benimle de daha ilk günden kolayca anlaştılar. Birbirimizden elektrik de aldık ama bu elektrik öyle bir elektrik değil. Ama sen istiyorsan bana al birini, ben de liseyi bitirince bu marketi çalıştırırım. Ne olacak, sanki aç mı kalacağız? Üniversite şart değil; eczacı olmuşum, doktor olmuşum, mühendis olmuşum, ne fark eder? Yeter ki senin gönlün olsun.

Gülşen hanım bu kez aldığı yanıtı tatmin edici buldu ve Cem'i biraz fazla zorladığını düşünerek oğluna sımsıkı sarıldı:

- Güzel oğlum, ben sana üniversite okuma mı dedim? Hangi bölümü kazanırsan kazan seni okuturum, hiç merak etme. Ben sadece sana şaka yapayım dedim. Sen benim en değerli varlığımsın, biricik evladımsın. Hadi yatalım artık, saat de 12 oldu, sabah uyanamayacağız gene.

Gülşen hanım arkasını dönerek odadan çıkarken "İyi geceler, Allah rahatlık versin" dedi ve kapıyı kapattı. Odasına giderken yüzünde bir gülümseme vardı. Artık bu gece rahat uyuyabilirdi.

Nurten hanım da konukları uğurlarken Gülşen hanımla fısıltıyla konuşarak anlaştıkları gibi hemen kızların ağzını aradı, onlara Cem'i sordu. İkisi de Cem'i sevmişler ama yakın bir zamanda evlenmek niyetinde olmadıklarını söyleyerek annelerini ikna etmişlerdi. Nurten hanım da Gülşen hanım gibi o gece huzurlu bir uyku uyudu.

Ertesi gün Cem ve annesi saat tam 6'da uyanarak zor da olsa yataklarından kalkıp marketi açtılar, ekmek ve gazeteler geldi. Ekmekleri dolaba, gazete ve dergileri de gazete standına koydular. Yardımcı eleman sabah erken saatlerde gelemediği için marketin temizliğini de yaptılar, camları silip raflardaki ürünleri kontrol ettiler. Yazar kasaya bozuk para koyarak rulosunu değiştirdiler ve ilk müşteriler de gelmeye başladı. Gülşen hanım kasada duruyor, Cem de müşterilerle ilgileniyordu. Genellikle bu saatlerde sadece ekmek, sigara ve gazete satılıyordu.

Saat 8'e doğru ikisi de acıkmıştı ve Cem annesine kahvaltı için simit almak üzere pastaneye gideceğini söyledi. Gülşen hanım "Selam söyle Nurten teyzene ve kızlara, geç kalma" diye Cem'i tembihledi. Cem kasadan bozuk para alarak marketten çıktı, doğruca pastaneye vardı. Kapıdan girince önce Nurten hanıma "Günaydın Nurten teyze, hayırlı işler" dedi. Nurten hanım da ona "Günaydın sana da, sağol oğlum" diyerek yanıt verdi. Cem sonra da kasada duran Ceren'e dönerek:

- Sana da günaydın Ceren, kolay gelsin, dedi. Bu kez tutturabildim mi? diye gülümseyerek sordu. Ceren de aynı şekilde ona gülümseyerek:

- Zaten yüzde elli tutturma şansın var, bu kez tutturdun Cem, dedi.

Cem sevinerek gülümseyip Nurten hanıma döndü ve 3 tane simit istediğini söyledi. Nurten hanım da sıcacık ve taze simitleri önce kese kağıdına, sonra da bir poşete koyup Cem'e uzattı. Cem parasını Ceren'e ödeyerek:

- Annemin selamları var hepinize, dedi. Seren'i göremedim ama ona da selamımı söyleyin, hayırlı işler, diyerek pastaneden çıktı. Kapıyı kapatırken Nurten hanım arkasından seslendi:

- Bizden de annene selam söyle Cem.

Cem koşar adımlarla ama dikkatli bir şekilde caddeden geçti. Trafik işe gidiş saati olduğundan yine çok kalabalıktı ve Cem dün bu konuda hayatı boyunca unutamayacağı bir ders almıştı. Markete girdi ve simitleri annesine uzatıp arka tarafta lavabonun yanındaki küçük tezgahın üzerinde bulunan elektrikli çay ısıtıcısından bardakları sıcak suyla çalkalayarak çayları doldurdu. Yardımcı eleman Şengül bugün de yine geç kalmıştı, aslında bu işleri onun yapması gerekiyordu ama saat 8'i geçtiği halde ortalıkta yoktu. Çay bardaklarına şekerlerini katarak tepsiye koyup annesinin olduğu kasaya doğru yöneldi. Kasanın yanındaki küçük sehpaya çay bardaklarını bırakıp alttaki tabureyi çekerek oturdu.

- Nurten teyzemin ve Ceren'in selamı var anne. Seren sanırım arka taraftaydı, onu göremedim.

- Aleykümselam oğlum. Nasıl, erken açabilmişler mi pastaneyi?

- Bilmiyorum anne, sormadım. Hemen simitleri alıp selamlarını söyledim ve çıktım. Birkaç masa doluydu, erken açmışlardır mutlaka.

Kahvaltıdan sonra emekli müzik öğretmeni Gönül hanım her zamanki gibi telefonla ekmek, süt ve gazete siparişini verdi. Cem hemen hazırlayarak marketten çıkmak üzereydi ki annesi arkasından seslendi:

- Cem, gitar dersini soracaktın Gönül hanıma, unutma haa. Benden de çokça selam söyle. Saati kaç liraya veriyormuş, onu da sor. Bir de hangi saatlerde gelmeniz onun için uygunsa öğren oğlum.

Cem elindeki poşetlerle kapıdayken geri döndü ve annesine:

- Valla iyi ki hatırlattın anne yaa, dedi. Benim aklımdan çıkmıştı.

 

     ...

(Devam edecek)

Çocukluğumun geçtiği güzel Güzel Eskişehir'den fotoğraf: Odunpazarı evleri

Çocukluğumun geçtiği güzel Güzel Eskişehir'den fotoğraf: Odunpazarı evleri.

 

Bölüm : 23.04.2025 17:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...