19. Bölüm

-19

Esila Akaydın
yitenumutlar

 

 

 

Cenk,Verda'nın bu teklifi kabul etmeyeceğinin elbetteki farkındaydı. Mehmet komiserin gazına gelerek girmişti öyle aniden odaya ama Verda'nın kendi çapında yapmaya çalıştığı plana biraz önce bizzat şahit olmuştu.Mantığı Verda'yı tehlikeli hayatına dahil etmek istemezken yüreği inceden inceye istiyordu karşısındaki kadını. Şu hayatta bir kerede kendisi için bir şey istemesi suçmuydu,günahmıydı? Yaşadığı onca şeyden sonra elbetteki hakkıydı bir şeyleri istemek. Bir kadını sevmek,onu kendisi için istemek...

 

 

Ama o da kendisini istesin istiyordu. Böyle düşmanıymış gibi değil de şu an olmasa bile ileride o da sevsin istiyordu. Mehmet komiserin söylediklerine inanmak istedi çaresizce. Yaşı ve ailesindeki bir birini seven insanlardan tecrübe ettiği hissiyatına güvenmek istedi içten içe. Yüreği onun umut vadeden sözlerine tutunmuştu. Tutunmuştu ama karşısındaki kadını nasıl ikna edeceğini bilmiyordu.

 

 

"Seninle evlenmeyeceğimi açıkça belirttim! Nedenlerini,sebeplerini sana sunarak belirttim ben Cenk!Biz Asya'nın mutluluğu için bu oyuna olur dedik ama iş çığırından çıktı artık. "

 

 

Karşısında hiç bir şey söylemeden kendisini dikkatle dinleyen adamla öfkelensede öfkesine hakim olmaya çalışarak elini kaldrırıp arkasındaki kapıyı işaret etti sertçe.

 

 

"İçeride birazdan Asya ve Tuğra'nın nikahı kıyılacak. Bu oyunu artık uzatmamızın bir anlamı yok!"

 

 

Cenk karşısındaki kadına bir kaç adımda yaklaşarak gözlerinin içine bakıp cevap verdi.

 

 

"Evet nikahları kıyılacak ama sadece dini nikah. Resmi nikah yarın kıyılacak. Senin ve benim bir birimize olan inadımız yüzünden yaptığımız hatalardan dolayı biz bu noktaya geldik! Asya,Tuğra ve ailelerimizin bu konuda hiç bir suçu yok! Onlar sadece yardımımızı istedi ve biz o plana uyup bir birimize düşmeseydik şu an bu noktada olmazdık!"

 

 

Sözlerinin arasında derin bir nefes alarak kısa bir an Verda'ya baktı. Onun tırnaklarını çıkartacağını düşünürken,başını önüne eğmiş çaresizce düşüncelere daldığını anlayınca ona biraz daha yaklaşıp kollarından nazikçe tuttu.

 

 

Verda'nın bakışları önce kollarını tutan ellere daha sonra Cenk'in gözlerine dönerken Cenk sözlerine devam etti

 

 

"Babanın isteğine karşı gelip şimdi içeriye geçmezsek ortalık karışacak. İkimiz yüzünden Asya ve Tuğra'da zor durumda kalacak. Biz onları zor durumda bırakmak için girmedik bu oyuna.Sen vefa borcun için,ben ise hem kendi hikayeme hem onların acı hikayesine bir son vermek için girdim. İçeride imam ve ailelerimiz sadece onların nikahının kıyılması için beklemiyor Verda sende biliyorsun! Biraz önce yaptığın o plan nelere sevebiyet verecekti bir düşün."

 

 

Cenk'in sözleri ile bakışlarını kaçırarak dudaklarını dişledi mahçupça. Kaçmak istiyordu evet ama sonuçlarını düşünmemişti. Kendisi ortadan kaybolduğu an ortada ne nikah kalırdı ne düğün. Üstelik bu oyunda tek başınada değildi ki,kaçtığı zaman her zamanki gibi aklına eseni yaptığını düşünsünler. Herkes Cenk'le bir ilişkisi olduğunu düşünüyordu. Bu defa ki kaçışı sessiz sedasız olmazdı o yüzden.Bu gece ve düğünü bile iptal ettire bilirdi yaptığı hamle. Asya nın durumu ne olurdu o zaman? Daha yeni yeni toparlamaya çalılıyordu kız. Hamile haliyle çok sıkıntılar çekmişti ve o sıkıntılara kendiside sıkıntı eklemek istemiyordu. Ama karşısındaki adamlada evlenmek istemiyordu. Düşünceleri arasında dolan gözlerini tekrar adamın gözlerine çevirerek isyan edercesine fısıldadı.

 

 

"Neden normal bir insan değilsin sanki lanet olası! Neden normal bir hayatın yok!"

 

 

Verda'nın dolu gözleri ve dilinden dökülen sözlerle güçlükle yutkunan Cenk ne diyeceğini bilemedi.

 

 

"O zaman daha kolay olurdu her şey! Kiminle evlendiğimin bir önemi olmazdıki! Madem kader beni bu oyuna dahil edecekti,seni karşıma çıkaracaktı en azından adil olmalıydı! Herkes normal biri ile evlenirken benim bahtıma senin gibi biri düşmemeliydi Cenk!"1

 

 

Yumruk yaptığı elini güçsüzce karşısındaki adamın göğsüne vurunca Cenk kızın haline daha fazla dayanamayarak göğsüne vuran elini avcunun arasına hapsetti ve titreyen bir sesle konuştu.

 

 

"Sana olan hislerim için,kendim için değil,masum bir bebeğin geleceği için bile yanımda durmamanı istemeyecek kadar ne yaptım ben sana Verda? Ellerim kanlı bile olsa seni incitecek,suçsuz insanları incitecek hiç bir şey yapmadım ben! Neden gözünde canavardan bir farkım yok!?"

 

 

Verda başını iki yana sallayarak burnunu sertçe çekerek fısıldadı.

 

 

"Korkuyorum! Senden korkuyorum!"

 

 

Bir an dünya durdu Cenk için. Verda'nın dilinden dökülen sözler içine zehir misali yayılmıştı. Kendisini yaralayan çok sözler dökülmüştü Verda'nın ağzından ama hiç birisi şu an işittikleri kadar yakmamıştı canını. Daha öncede duymuştu belki bu sözleri lakin evvelinde ona karşı hisleri olmadığı için dokunmamıştı bu kadar.

 

 

"Etrafımda olman beni korkutuyor! Etrafımda olmana alışmak beni korkutuyor!"

 

 

Cenk kendi içindeki acıyla baş etmeye çalışırken Verda'nın tekrar konuşmaya başlaması ve söylediği sözlerle bakışları onu buldu.

 

 

"Korkumun sebebi senken,senden cesaret almakta beni korkutuyor! Senin hayatın,çevren,yaptığın iş beni korkutuyor! Tüm bunları görmezden gelecek olabilme ihtimalim beni korkutuyor! Yanımda,arkamda olduğunu bilmek ve tüm bunlara alışmak istemiyorum! Her şeyin başı alışmak Cenk! Bir insanın varlığına alışmak demek o insanı doğrusu ile yanlışı ile,iyisi ile kötüsü ile sevmeye başlamak demek!"

 

 

Verda'nın sözlerine anlam yüklemek istemesede içinde anlamlandıramadığı bir his peydah olmuştu. Dilinin ucuna kadar gelen sözleri sormaya,sorsada alacağı cevaptan korksada o hisse yenik düşerek korkuyla fısıldadı.

 

 

"Benden değil,benim gibi bir adama aşık olmaktan mı korkuyorsun Verda!?"

 

 

İşittiği soruyla Verda kısa bir an düşündü. Ne saçmalıyordu bu adam? Ne demeye ondan korkacaktı?Ne sanıyordu bu manyak kendini acaba?

 

 

Gözlerini kısarak hırsla cevap verdi.

 

 

"Ne demeye korkacağım senden ben be!?"

 

 

Verda'nın ruh halinin ani değişimi ile Cenk neye uğradığını şaşırırken kaşlarıda hızla çatılmıştı.

 

 

"İlk karşılaşmamızda korkudan ölüyordun ya Verda! Sen korkuyorum deyince bende öyle korku zannettim!"

 

 

Verda,Cenk'in sözleri ile yüzünü burşturarak ıslak kirpiklerini kırpıştırdı şaşkınca.

 

 

"O o zamandı! Ne demeye korkacakmışım senden? Bir şey yapacak olsan o zaman her şeye şahit olduğumda yapardın! Şimdi beni öldürmeni gerektirecek bir durum yok ortada! Bu zorunlu süreç bittikten sonra teslim olacağını söyledin ve seni tanıdığım kısa süre içinde verdiğin sözü tutacak birisi olduğunu gördüm. Üstelik teslim olmasan bile Mehmet amca ve Kayra herşeyi biliyor. O yüzden korkmamı gerektirecek bir durum yok!"

 

 

Verda'nın sözleri umutlanmak istemesede içine küçükte olsa umut tohumları ekmişti. Bakışlarını kısarak onun vereceği tepkiyi tarttı kısa bir an ve tekrar konuştu.

 

 

"Benden korkmuyorsun,verdiğim sözü tutacağım konusunda bana güveniyorsun ama yaşadığım hayat yaptığım iş seni korkutuyor öylemi!?"

 

 

Verda farkında olmadsn Asya ve Tuğra mevzusundan konuyu kendi hislerine nasıl olupta getirdiğine anlam veremeyerek başını bezgince sallayıp bir an önce bu mevzuyu kapatmak için cevap verdi.

 

 

"Evet! Yaşadığın hayat beni korku..."

 

 

" Madem verdiğim söze güveniyorsun yaşadığım hayatın,yaptığım işin sana bir zararının dokunmayacağına söz veriyorum o halde!"

 

 

Verda'nın kaşları hızla çatılırken cevap vermek için ağzını açmıştı ki Cenk elini hızla kaldırarak onu susturup sözlerine devam etti.

 

 

"Asya ve Tuğra için o masum bebek için bu nikahı kabul et Verda! Bir aksilik çıkar onlara bir şey olursa, vicdan azabı ikimizide yakacak biliyorum! Üstelik Kenan amcan senin hamile olduğunu düşünüyor ve bu nikahın aceleye gelmesinin en büyük sebebi bence babanında haberinin olması."

 

 

İşittikleri ile Verda ellerini sertçe yüzünde gezdirdi. Cenk'in haklı olduğu noktalar vardı. Babası durduk yere aniden nikah diye tutturmazdı. Eğer hamile olduğunu düşünüyorsa bu problemi de kendi düşük çenesi yüzünden kendi başına açmıştı. Ayrıca Asya ve bebeği konusunda da haklıydı. Bir olay çıkar bir aksilik olursa vicdan azabından ne yapardı?

 

 

Cenk bebek mevzusunda Verda'dan aşağı kalır yanı olmadığını onun gibi kendininde saçma sapan konuşup Mehmet'e meydan okuduğunu elbetteki söylemeyecekti. Verda'yı biraz olsun yumuşatmışken bu mevzuyu açıp tekrar başa dönemezdi.

 

 

"Şu an ailene böyle bir durumun yanlış anlamadan ibaret olduğunu açıklayamayacağın için tek seçeneğimiz var. Nikahın kıyılması!"

 

 

Verda'nın ateş saçan bakışları gözlerine odaklanınca sertçe yutkunup sözlerine devam etti.

 

 

"Sana bir söz verdim teslim olacağım. Bu yüzden nikah kıyılsa bile ben zaten yanında yörende olamam! Ben etrafında olmadıktan sonra korkmanı gerektirecek bir sebepte kalmaz. Ben içeri girdikten sonra, benim yüzümden hiç bir suçun olmadığı halde,ailene karşı mahçup olacağın bir durum kalsın istemiyorum.Hayatımı,yaptığım işimi senden gizlediğimi söylerim sende beni desteklersin ailen bile olsa kimse bir sözle bile seni incitemez böyle bir durumda."

 

 

Söyledikleri onu ikna etmek için olsada,olurda bu evliliği kabul ederse yaşayacakları şeylerinde özetiydi aslında. Teslim olduktan sonra kimse oynadıkları oyun yüzünden Verda'yı incitsin,cephe alsın istemiyordu. Verda onu bir katil cellat olarak görsede kendiside hoşnut değildi yaptığı işten. Tek ümidi Mehmet komiser gibi Verda'nın ailesinin de yaptığı işe tarafsız yaklaşmalarıydı. Kendisi ne kadar hoşnut olmasada Mehmet komiserin dediği gibi her devletin cellatlarada ihtiyacı vardı. Devletin tetikçisi olmak ona Cellat etiketini yapıştırsada,kendisine gülbahçelerinde bahçivanlık sunulmamışlardıki bir seçimi olsun. Devlet için cellat olacaksın demişler o da devleti için,vatanı için kabul etmişti bu yolu. Uraz itine kadar devletin emrinden başka kimsenin kanına bulamamıştı elini. Onunda kanı ona helaldi lakin karşısındaki kadın anlamıyordu kendisini.

 

 

Uzayan sessizliği tıklatılan kapı sesi bozarken Cenk tekrar konuştu.

 

 

"Kararı sana bırakıyorum Verda. Şimdi ben çıkacağım bu odadan,sen düşün ve kararını ver. Kararın olumsuzda olsa yalnız değilsin. Açıklamayı ben yaparım. Senin sadece evet yada hayır demen yeterli. Dışarıda bekliyor olacağım."

 

 

Sözlerini bitirerek çalan kapıya doğru ilerleyerek kapıyı açtı ve karşısındaki orta yaşlı kadına geçmesi için yol vererek dışarıya çıktı.

 

 

Adımlarını kendisini balkona çevirerek cebinden çıkarttığı sigarayı dudaklarına yerleştirerek Verda'nın vereceği kararın stresi ile beklemeye başladı.

 

 

"Gız siz ne ediyonuz iki saatir burda? Baban hop oturup hop kakıyo anam,sen hala burda Cenk efendiynen oynaşma derdindesin.Hoca dayı geldi içerde bekleyo. Hadi gali Verda."

 

 

Verda karşısındaki kadının telaşlı haline karşı çaresizce baktı. Ne diyecek ne cevap verecekti hiç bir fikri yoktu. Onun bakışlarını şüpheyle kısması ile telaşla konuştu.

 

 

"Ne oynaşması Yasemin abla ya! Benim oynaşacak halim mi kalmış Allah aşkına?"

 

 

Yasemin kıza doğru yaklaşarak ellerini beline atıp kıkırdadı.

 

 

"Bak onda doğru diyon ha. Oynaşmaynan galaydınız o bebe nerden olacadıki benimki de laf."

 

 

Yasemin'in sözleri ile Verda yüzünü buruşturdu. Söylediği yalan onun bile diline düştüyse babasının duymama ihtimali yoktuki.

 

 

"Bağa bak Verda aklığı gullan. Baban bu nika boşuna böğön istemedi. Azını yüzüğü buruşdurup durma eşi elma yimiş maymın gibi. Gız adamın galbine inecedi gebe oldunu duyunca. Cenk'i vurmuya ant içti de Ali abim zorunan göğnünü yaptı.Nikahı gıyarız kimse duymadan diyince eccik sakinledi."

 

 

Verda'nın yüzünün aldığı şekille Yasemin oynadığı oyuna devam etti.

 

 

"Adam orda bi aksilik çıkacakta nikah gıyılmıyacak diye ananın burnunda getiriyo Verda. Bu gıza sen yüz virdin. Beni elaleme rezil ittiniz diye dimedini gomadı gadına. Bu nikah olmazda,gızım yarı yolda galırsa şart olsun seni boşarım,o Cenk dinen herifide vurum didi."

 

 

Verda daha fazla dayanamayacağını anlayınca elini kaldırarak konuşan kadını susturdu.

 

 

"Allah aşkına sus Yasemin abla! Yeter tamam felaket tellalı gibi neler söylüyorsun ya! Zaten gerginim sinirlerim bozuk müsade et biraz!"

 

 

Yasemin abartılı sözleri ile verdiği gazın üstüne sahte bir telaşla ellerini dizlerine vurarak söylendi.2

 

 

"Anamm! Vayyy benim guzum. Vay benim balım gaymam. Sen disene heyecan yapıvirdim diyi."

 

 

Ellerini kaldırarak Verda'nın yanaklarını avuçları arasına alıp hafifçe sıktı.

 

 

"Dur sen. Ben şindi bi yolunu bulacam. Sakin ol emi."

 

 

Sözlerinden sonra odadaki camlı büyük dolaba doğru ilerleyerek Verda'nın kendisini dinlediğinin bilinciyle konuşmaya devam ederek dolabı açtı.

 

 

"Ben sağa bi sakinleşdirici hap virim bişin galmaz."

 

 

Verda,dolabın içinden aldığı ilaçla sehpanın üzerindeki suya doğru ilerleyen kadını çattığı kaşlarının altından izledi.

 

 

"Giçenlerde Harun abin beni dellendirdi tam üç gün snirim depemde gezdim.Her yanım gerim gerim def gibi gerildiydi gızz.Mahru'nun eve gittiydim bi iş uçun,Mahru virivirdi bu ilacı sağolsun. Pek etgili bişi gızz. İçdikten yarım saat sonra bi gevşeyonku sorma gitsin."

 

 

Yasemin'e pek güvenmesede Mahru'nun ilacı olduğunu duyunca olumlu anlamda başını salladı. Bir ara bu ilaçları kullandığını biliyordu çünkü. Şu an gerçekten rahatlamaya ihtiyacı vardı çünkü aldığı kararı başka türlü kaldıramayacaktı.

 

 

İlacı avcuna bırakan kadının elinden şişeyi hızla çekip avcuna bir ilaç daha alarak Yasemin'in uyarılarına aldırmadan elindeki suyuda alıp hızla içti.

 

 

"Gız sen ne ediyon!? Anam delirdinni sen? Ne dimiye iki dene içdin şindi!?

 

 

Verda gözlerini kırpıştırarak yüzüne bir tebessüm kondurmaya çalıştı.

 

 

"Benim bünyeye anca etki eder."

 

 

Yasemin'in başındaki yazmaya gözleri kayınca hırsla çekip aldı kadının şaşkın bakışları altında.

 

 

"Anam ne ediyon sen Verda. Gız ne bu deli haller. Ne edecen sen benim yazmamı?"

 

 

Verda elindeki yazmayı kendi başına örterek kapıya doğru yönelip söylendi.

 

 

"Deli tavuğun akıllı cücüğü olmaz diyen sen değilmisin Yasemin abla! Madem babam dellenip anamı boşamaya kalktı ben de onun deli cücüğü olarak damadına nikahı basayımda sonumuz hep birlikte tımarhane olsun!"

 

 

Hırsla kapıya doğru ilerleyen kızın arkasından sinsice sırıtarak seslendi.

 

 

"Gızzz Yusuf abimin suçu ne şindi! Tilki tilkiliğini bildirene gadar post elden gidermiş Verda. Tilkiye diggat it tilkiye!"

 

 

Verda'nın arkasından çıkarak odasına ilerleyip dolaptan başını örtmek için bir yazma daha alarak hızla odaya geçti ve Verda ve Cenk'i bekleyen kalabalığın üzerinde gözlerini gezdirerek ortaya konuştu.

 

 

"Geliyolar şindi. Verda'yı horuz gagaladıydı ya eccik ganayı virmiş abdest bozulunca abdest tazeliyomuşdu içerde."

 

 

Yusuf rahat bir nefes alırken Yasem'in bakışlarını Mehmet'le birleştirerek görev tamam dercesine başını olumlu anlamda salladı.

 

 

Cenk balkonda ikinci sigarasını yakarken Verda'nın kendisine yaklaştığını görünce hızla söndürerek merakla bakışlarını ona çevirdi. Kızın başındaki yazmayı fark etmesi ile içine dolan umutla gözleri parladı.

 

 

Verda bakışlarını etrafında gezdirip kimsenin olmadığına kanaat getirince Cenk'e biraz daha sokulup sertçe konuştu.

 

 

"Bir şartla kabul edeceğim bu nikahı."

 

 

Cenk kızın sözlerine karşılık başını olumlu anlamda sallayarak konuşmasını bekledi.

 

 

"Boşanma süresi benim isteğime göre olacak!"

 

 

Verda'nın isteği karşısında Cenk'in kaşları istemsizce çatılırken sessiz olamaya çalışarak fısıldadı.

 

 

"Anlamadım? Süre derken?"

 

 

"Evlendikten hemen sonra beni boşayamazsın. İçeriye girince beni boşamanı isteselerde boşamayacaksın."

 

 

Cenk,Verda'nın isteği ile gülsemi ağlasamı bilemedi. Daha nikahlanmadan boşanmayı planlıyordu. Onun boşanma gibi bir düşüncesi olmadığını bir bilse yine de kabul edermiydi acaba bu nikahı. İçinden gelen gülme isteğini bastırarak yüzünde sahte bir merakla sordu.

 

 

"Sebep?"

 

 

Verda,Cenk'e biraz daha yaklaşarak sessizce fısıldadı.

 

 

"Benim de bir çıkarım olmalı bu nikahtan. Sen içeriye girdiğinde beni boşarsan babam beni yalnız bırakmamak için eve götürür ve ben bunu istemiyorum. Ayrıca boşanırsak hayatımı düzene sokmam için yeni talipler bulmaya başlarlar ve ben bunu da istemiyorum. Madem bu nikahı kıyacağız benimde yararıma olmalı."

 

 

Cenk kızın gözlerine sebeplerinin doğru olup olmadığını anlamaya çalışırcasına inceleyerek baktı ve şüpheyle sordu.

 

 

"Sevdiğin falan yok değil mi!? Bu süreçte onun..."

 

 

"Ne sevdiği be! Başıma bela aramıyorum ben! Ayrıca senin nikahın altındayken başka birini hayatıma alacak kadar ucuz bir kadın değilim korkma! Aşık olacağım biri karşıma çıkarsa önce senin haberin olur. Beni boşaman için!"

 

 

Karşısındaki kızın cevabından tatmin olunca memnuniyetle başını sallayarak eliyle içeriyi işaret etti.

 

 

"Kabûl. Anlaştıysak içeriye geçelim artık."

 

 

Elbetteki Verda'yı oyalamak adına kabûl etmişti. Yoksa boşanmak gibi bir niyeti yoktu. Birlikte oldukları süre boyunca onun gönlüne girmek için çabalamalı aşık olacağı adam kendisi olmalıydı.

 

 

Şartını itiraz etmeden kabul eden adamı şüpheyle süzerken başındaki yazmayı düzelterek adımlarını içeriye doğru yöneltip kendi kendine homurdandı.

 

 

"Bir de sana karşı hislerim var diyordu. Başka bir adam için boşanma isteğime eyvallah diyecek kadar kuvvetliymiş hisleri maşallah!Erkek milletine hiç bir zaman güvenmeyerek en doğrusunu yaptığımı biliyordum."

 

 

Verda'nın söylenmesi ile Cenk dudadğının yukarı doğru kıvrılmasına engel olamamıştı. Onun daha fazla stres olup gerilmesini istemeyerek söylenmelerini duymazdan gelip peşinden içeriye doğru ilerledi.

 

 

İmam önce karşısındaki iki gence kısa bir bakış atıp sonra bakışlarını Mehmet'e çevirerek konuştu.

 

 

"Başlasak mı artık Mehmet? Malum yatsı vakti giriyor. Görevimi icra etmem gerek."

 

 

İmamın sözleri ile Mehmet'in bakışları Ali ye dönmüş onun onayı ile o da imama onay vermişti. İmam evlilik hakkında kısa bilgiler verirken Cenk ve Verda da içeriye girmiş, ne yapacaklarını bilemezken Yasemin'in yönlendirmesi ile Asya ve Tuğra'nın arkasındaki yerlerini almışlardı.

 

 

Asya gerginlikten bakışlarını yerden kaldıramazken,Tuğra'da bakışlarını heyecandan titreyen ellerine odaklamıştı. Bir kaç saat önce Asya'yı o kıyafetin içinde gördüğünden beri içini tarif edemeyeceği bir heyecan dalgası kaplamıştı. Asya'nın yüzüne bile bakmaktan çekinir olmuş,bakışları birleşecekte Asya gözlerinden içindeki o heyecanı fark edecek diye gözlerine bakamaz olmuştu.

 

 

Asya'da ise durum biraz daha farklıydı. Akşam Tuğra ve diğerlerinin baskın yapar gibi gelmesi,Tuğra'nın söylediği sözler ve Yasemin'inin ima ettiği şeyle düşünceleri hep o ana kayıyordu. Gerçekten Tuğra ona karşı bir şeyler hissediyor olabilirmiydi? Akşam söylediği sözler tekrar aklına gelince yüzüne yayılan sıcaklıkla kaşları hafifçe çatıldı. Hissettiği sıcaklıkla soğuk olan elini şaşkınca yanağına bastırdığı anda Tuğra'nın verdiği konuşması ile kendine geldi.

 

 

"Henüz bana ait olan bir mal varlığım yok. Düzenli bir kazancımda yok."

 

 

Mehmet oğlunun sözleri ile ona mehir hakkında bir güvence vermeyi unutuğu için kendine kızdı. Düşüncesini dile getirmek için konuştu.

 

 

"İmam efendi sen Asya kızımın mehirini hesapla oğlumun vekili olarak ben karşılarım."

 

 

İmam Mehmet'in isteğini başını sallayarak onaylarken diğerleride Mehmetin bu düşüncesini aynı şekişde onaylamıştı. Fakat Tuğra bu fikre hızla karşı çıktı.

 

 

"Düzenli kazancım ve malvarlığım yok derken babamın karşılamasını kastetmedim. Nikah benim nikahım mehiri ödemesi gerekende benim."

 

 

İmam tam ağzını açmıştıki Tuğra bakışlarını Asya'ya çevirerek sözlerine devam etti.

 

 

"Ne kadar istiyorsan kendi mehrini kendin belirleyebilirsin Asya. Sana sınır koymuyorum. Ama şu an veremem. Bir süre beklemen lazım o yüzden."

 

 

Tuğra'nın daha fazla kimseye yük olmak istemediğini bildiği için onun ani çıkışı ile yüzüne yayılan tebessüme engel olamamıştı. Bu hareketi hoşunada gitmişti,kendisi için bu mevzu pek önemli olmasada Tuğra'nın babasının bile yardımını ret etmesi ona verdiği değeri,sahiplenilmeyi bir kez daha hissettirmişti. Tuğra'nın ve diğerlerinin cevabını beklediğini hatırlayınca düşüncelerinden sıyrılarak cevap verdi.

 

 

"Şu an cebinde ne kadar paran varsa mehir olarak kabulümdür."

 

 

Asya'nın cevabı ile Tuğra şaşkınca ona bakarken diğerleri bu sefer de merakla Tuğra'nın cebinden çıkacak olan para miktarını bekliyordu.

 

 

Tuğra şaşkınlığını bir kenara bırakarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

 

"Olmaz öyle şey! Adeti kuralı neyse o olacak!"

 

 

Asya'yı bu fikrinden caydırmak istercesine aklına gelen şeyle tekrar konuştu.

 

 

"Hem Selçuk eniştem kadına verilecek mehir en az iki koyun değerinde olmalıdır demişti. Senin koyun fiyatlarından haberin yok galiba Asya?Cebimde o kadar para olduğunu düşünmüyorsun değilmi? Şimdi silkelensem bin lira bile çıkmaz üzerimden. Öyle mehir olmaz!"

 

 

Diğerleri Tuğra'nın sözleri ile kıkırdarken Asya bakışlarını imama çevirerek sordu.

 

 

"Hocam ben kabul ettikten sonra bir mahsuru varmı?"

 

 

Hoca karşısındaki ikilinin haline tebessüm ederek başını olumsuz anlamda salladı.

 

 

"Helal ettikten sonra yoktur."

 

 

Asya'nın bakışları bu defa hızla Tuğra'yı buldu. Yüzüne yayılan gülüşle konuştu.

 

 

"Mehirimi cebinden çıkacak olan paraya göre belirledim. Ne çıkarsa kabulümdür,helal olsun."

 

 

Sözlerini bitirir bitirmez elini Tuğra'ya doğru uzatarak avcunu açtı beklentiyle.

 

 

Odadaki herkes Asya'nın bu hali ile gülüşürken Tuğra da onun bu haline gülmeden edememişti. Elbetteki böyle bir şeyi kabul etmeyecekti lakin şu an onun eğlenen havasınıda bozmak istemiyordu. Aklına gelen muziplikle elini cebine attı ve parmaklarının arasına aldığı parayı kendine beklenti ile bakan kızın gülen gözlerine aynı şekilde bakarak elinde tuttuğu parayı avcunun içine bıraktı.

 

 

Asya'nın bakışları avcuna bırakılan paraya kayatken şaşkınca gözlerini kırpıştırarak fısıldadı.

 

 

"50 kuruş mu!?"

 

 

Onun şaşkın hali ile odadaki herkes kahkasını serbest bırakırken Tuğra onu onaylarcasına başını olumlu anlamda salladı.

 

 

"50 kuruş. Ama hikayesi olan bi 50 kuruş."

 

 

Tuğra'nın ima ettiği şeyle Asya'hatıralarını yoklayan anı yanaklarının tekrar kızarmasına neden olmuştu.

 

 

Tuğra onun bu halini göz ucuyla süzerken imam nikaha başlamıştı. Asya ise güne gitmişti.

 

 

~~~geçmiş~~~
"Kaan lütfen. 50 kuruş istiyorum be canını istemiyorum ya! Söz eve gider gitmez vereceğim."

 

 

Okuldan çıkmış eve doğru giderken Asya'nın kriziyle uğraşıyordu yine. Bıkkınlıkla söylendi.

 

 

"Yok! Değil 50 kuruş 1 kuruşum dahi kalmadı! Farkındaysan o yüzden tabana kuvvet eve dönüyoruz Asya hanım."

 

 

Asya'nın yüzünü buruşturup homurdanması ile Kaan bezgince tekrar konuştu.

 

 

"Ulan bide yüzünü kırıştırıyo. Bütün paramı sana harcadım be nankör!"

 

 

Asya umursamazca omuzlarını silkerken Kaan bu defa Tuğra'ya dönerek sertçe çıkıştı.

 

 

"Allah aşkına al şu manyağı başımdan! Bir birinize küsecek bugünümü buldunuz be!"

 

 

Kaan'ın sözleri ile ikili birbirine ters ters bakarken pes eden Asya ayaklarını sertçe yere vurarak Tuğra'nın karşısına geçerek avcunu açtı önünde.

 

 

Tuğra bir açtığı ele bir Asya ya bakarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

 

"Olmaz veremem! Okulu astık zaten eve geç kalırsın. Başka gün izle ne filmi ise."

 

 

Asya o an şansına lanet etti. Cüzdanını evde unutacak günü bulmuştu tamda. Kaanı ikna etmek kolay olmuştu ama hala bilet parası tam değildi. 50 kuruş yüzünden hayranı olduğu adamın filmine gidemiyordu. Başka güne ertelemekte istemiyordu. Aklı fikmde kalacaktı yoksa. Tuğra'ya tekrar yalvarırcasına baktı kendine acındırmak için.

 

 

"Tuğra lütfen. Gidemezsem aklım kalır. Geç kalırım diye vermiyorsan siz de gelin. Hem o zaman geç kalsakta babam ses etmez."

 

 

Kaan kolundaki saate bakarak söylendi.

 

 

"Biliyorsun film tekliflerini hiç bir zaman geri çevirmem ama bugün halamın doğum günü o yüzden eve erken gitmem lazım. Halamlara gideceğiz. Siz Tuğra ile takılın."

 

 

Kaan'ın sözlerinden sonra Asya bakışlarını tekrar Tuğra'ya çevirince o bıkkınlıkla başını sallayarak onu onayladı.

 

 

Kaan onlardan ayrılınca ikili sinemanın yolunu tutmuştu. Tuğra sıkkınca Asya ya dönerek fısıldadı.

 

 

"Benim lavaboya gitmem lazım. Sen biletleri al ben yetişirim."

 

 

"Tamam!"

 

 

Asya'nın onayı ile cüzdanını ona vererek aceleyle yanından ayrıldı.

 

 

Asya bilet almak için ilerledi ve görevli çocuktan istediği filme iki bilet istedi. Ücretini ödediği biletleri alıp geçişe doğru ilerliyorduki bedenine çarpan biriyle dengesini sağşayamayarak yere düşmüştü. Çarpan kişi de telaşla ona yardım etmek için eğilerek Asya'nın yerden kalkmasına yardım etmiş. Etrafa saçılan eşyalarını toparlayarak Asya'nın karşısına geçerek eşyalarını uzatmıştı.

 

 

"Özür dilerim. Film başlamak üzereydi biraz acele ettim."

 

 

Asya üzerini düzelterek kendi ile aynı yaşlardaki gencin elindeki eşyalarını geri alırken cevap verdi.

 

 

"Önemli değil."

 

 

Genç çocuk tekrar özür dileyerek biraz önceki acelesi ile yanından ayrılırken Tuğra,ikiliye doğru meraklı gözlerle ilerlemişti. Giden gencin arkasından fark ettiği şeyle Asya etrafına bakınırken Tuğra yanına yaklaşarak sordu.

 

 

"Ne oldu? Ne arıyorsun? Kimdi o çocuk?"

 

 

Asya onun sorularına cevap vermek için tam ağzını açmıştıki biraz önce aceleyle ayrılan çocuk tekrar gelmişti.

 

 

"Biletleriniz bende kalmış. Tekrar özür dilerim. " Asya gencin elindeki biletleri alınca hızla yanlarından ayrılmıştı genç çocuk. Tuğra bir çocuğa bir Asya 'ya bakarak geçişe ilerleyen kızın arkasından söylendi.

 

 

"Bizim biletlerimizin bu dingilde ne işi var? Kim bu? Niye özür diledi? Nereden tanıyorsun? Gözüm hiç tutmadı o piçi? Sapık gibi gözleri vardı fıldır fıl..."

 

 

Asya biletleri salon görevlisine onaylatıp söylediği salona doğru ilerletken Tuğra'nın sorularına daha fazla dayanamayatak çemkirdi.

 

 

"Allah aşkına bi sus!? Ne bileyim ben kim? Filmi başlamak üzereymiş yetişmek için acele ederken çarpıştık. Benim dağılan eşyalarımı topladı,biletlerimiz onda kalmış geri getirip özür dileyip gitti işte."

 

 

Aldığı cevaplarla Tuğra yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

 

"Numara bunlar numara! Sana asılacaktı beni görünce tırstı it! Sapık herif!"

 

 

Geldikleri salonun önünde Asya bıkkınca Tuğra'ya bakarak boynundaki kravattan tutup içeriye doğru çekiştirdi.

 

 

"Saçmalamada yürü,yerimizi bulalım bi an önce."

 

 

Asya'nın elinde bir şey göremeyen Tuğra koltukların aradından geçerken homurdandı.

 

 

"Mısır falan alır insan! İçecek bir şeyde almamışsın!"

 

 

Numarasının olduğu koltuğa oturan Asya,Tuğra'nın elinden tutarak sertçe çekerek oturttu.

 

 

"Suss artık ve otur.Ara verince alırız. Şimdi başlayacak zaten."

 

 

Asya'nın çemkirişlerina aldırmadan yerine iyice kurulan Tuğra bakışlarını etrafında gezdirdi gayri ihtyari. Çoğunluğu genç çiftlerin olduğu ortamda birbiri ile samimi haller sergileyenleri görünce bakışları şüpheyle kısıldı.

 

 

"Asya."

 

 

"Hııı."

 

 

"Aksiyon filmi değil mi bu? Hani şu senin hayranı olduğun adamın filmi?"

 

 

"Evet."

 

 

Aldığı cevapla Tuğra bakışlarını tekrar etrafında gezdirirken ortam aniden kararınca oda daha fazla umursamayarak bakışlarını ekrana çevirdi. Kısa bir süre sonra başlayan filmle ikili dikkatle izlemeye başladı.

 

 

Asya filmin başladığı sahnedeki adamı görünce heyecanla sessizce fısıldadı.

 

 

"Başrolden daha yakışıklı olan birisinin aynı filmde olması haksızlık. Bu ne yakışıklılık yarabbim. Sanırım aşık oldum."

 

 

Asya'nın heyecanla söylediği sözletle Tuğra kıkırdarken film uçakta bir sahneyle başlamıştı. Ultura yakışıklı,mafya karekteri gibi bir rolü canlandıran adama yanındaki diğer adamlar ellerindeki kağıtlardan rapor verirken adamın yüzündeki tepkiler değişik hal almaya başlamış,ortamı ise hırlama ve inilti arası sesler sarmıştı.

 

 

Tuğra önce bu duruma anlam veremesede izlediği parçalar aklında yapboz misali birleşince ağzından kaçan küfüre engel olamadı.

 

 

"Siktir!"

 

 

"Oha! Terbiyesiz! Sus artıkta filmi izleyelim."

 

 

Asya'nın gözlerini ekrandan ayırmadan söylediği sözlerle bakışları hızla onu buldu.

 

 

"Senin aklın başında mı!? Asya bu film ne Allah aşkına? Tamam izlemek isteğini anlayabilirim ama beni ne demeye sürükledin kızım!?"

 

 

Asya'nın kendisini umursamadan hala ekranda olan bakışları ile kaşları hafiçe çatılırken gördüğü manzara ile hızla bakışları kayrayı bulmuş ve eli ile ekranı işaret ederek şaşkınca fısıldamıştı.

 

 

"Be...ben ne gördüm az önce!? Bu.. Bu ne Tuğra!?"

 

 

Tuğra,Asya'nın hali ile nefesini sertçe bırakarak elini hızla Asyanın gözüne siper etti.

 

 

"Bir şey yok! Bir şey görmedin! Kalk! Kalk çıkıyoruz buradan! Gözlerini sakın benden ayırayım deme canına okurum Asya!"

 

 

Asya onun sözlerini panikle onaylarken Tuğra onun kolundan tutarak oturduğu yerden kaldırdı.

 

 

"Çantam,çantamıda al. Yan koltuk boştu oraya koydum."

 

 

Tuğra bir eliyle Asya'yı tutup diğer eliyle koltuğa doğru uzanırken Asya dengesini kaybetmiş yerinde sendelerken arkadaki çifte gözü kayınca dudaklarından dökülene engel olamamıştı.

 

 

"Ayy ne yapıyor bunlar arkamızda yaa!?"

 

 

İşittikleri ile Tuğra gözünde canlanan görüntüyle hızla doğrulup Asya'nın başını göğsüne doğru çekerken onunda telaşla dönmesi ile dudakları dudakları birleşmişti.İkisinin gözleride şaşkınlıkla açılırken donup kalmışlardı.Etraftan yükselen şikayet sesleriyle ilk kendisine gelen Tuğra olurken geri çekilerek huzla kendini toparlayıp Asya'yı çekiştirmeye başlamıştı. Asya ise biraz öneki küçük temasın şokuyla onu çekiştiren Tuğra'nın peşinden koştururken yumruk yaptığı elini sertçe omzuna vurdu.

 

 

"Ne demeye çekiştirdin öyle hayvan gibi! Yaptığın şeyi beğendimi! "

 

 

Omzuna inen yumrukları görmezden gelerek salonun kapısından hızlı adımlarla çıkarak öfkeyle homurdandı.

 

 

"Neyi beğeneceğim kızım deli misin!? Sen şey gördün zannettim panikleyince kazayla oldu işte!"

 

 

İma ettiği şeyle Asya'nın yüzü iyice kızarırken Tuğra onu utandırdığını fark ederek sözlerine devam etti.

 

 

"Hani hayranı olduğun adamın aksiyon filmiydi bu!? Erotik dram filmi bu be!?"

 

 

Tuğra'nın elindeki eşyalarını hırsla alan Asya utansada gizlemeye çalışarak çemkirdi.

 

 

"Bir yanlışlık olmuş demek ki. Ne bağırıp duruyorsun deli gibi!? Böyle bir filme bilet alacak olsam seninle mi alırım sence! Gelecek başka birini bulurdum!"

 

 

Asya'nın konuşması ile çıkışa doğru yönelirken işittikleri ile hırsla ona döndü.

 

 

"Haa yanlışlıkla aldın bileti ama isteyerekte alabilirdinde,izleyeceğin kişi yanlış öyle mi!? 50 kuruş diye diye başımın etini yedin,dua et o getireceğin başka kişi yanında değildi böyle bi filmde. Yoksa o 50 kuruşun karşılığında ...!"

 

 

Asya Tuğra'nın sözlerini sonunun nereye gideceğini anladığı için hırsla sözünü kesti.

 

 

"Susss! Ben başının etini yediysem,sende başıma kakıyorsun. Mesele getireceğim birinin alacaklarımı,yoksa senin verdiğin 50 kuruşun karşılığında kaza ile sadece bir öpücük alman mı? İlk öpücüğüm olduğu için kaybın yokmuş gibi say!"

 

 

"Ne saçmalıyorsun sen Asya!? Kızım kazayla oldu o. Delirdin mi sen? Sanki seni öpmek için bahane arıyormuşum gibi konuşma? Üstelik öpücük bile değildi temastı o temas!"

 

 

Tuğra'nın kendini ifade etmeye çalışması ile Asya gülmemek için kendini güçlükle tutarken tek kaşını ima ile kaldırdı.

 

 

"Evet bir kazaydı. Tıpkı benim bilet olayında başıma gelen gibi. O yüzden daha fazla uzatmayalım bu kaza zincirini de bi yerde bir şeyler yiyelim acıktım ben."

 

 

Kendi gerginliğinin aksine Asya'nın neşesinin geri gelmesi ile Tuğra nefesini sertçe bıraktı. Yanlış anlaşılmaktan korkmuştu nihayetinde.Kolunu Asya'nın omzuna atarak kendini izleyen kıza bakıp kaşlarını yukarıya kaldırdı.

 

 

"Yiyemeyiz o yemeği."

 

 

"Neden miş o?"

 

 

Kendisi ile birlikte Asya'nın da yürümeye başlaması ile alayla sırıtarak cevap verdi.

 

 

"Son param olan 50 kuruşa bir kızın ilk öpücüğünü aldımda ondan!"

 

 

İşittikleri ile Asya yüzünü buruşturarak Tuğra'nın karnına dirseğini geçirerek homurdandı.

 

 

"Evlenince hatırlat,kocam versin 50 kuruşunu!"

 

 

Tuğra anlam veremediği cevapla Asya'ya çevirdi bakışlarını.

 

 

"İstediğimden falan değil de neden kocan veriyor?"

 

 

Tuğra'nın sorusu ile Asya muzip bakışlarını ona çevirerek kıkırdadı.

 

 

"Karısının ilk öpücüğünü çalan adamın önce çenesini kırmalıda o yüzden."

 

 

"Kızım kazaydı o be! "

 

 

Omuzlarını silkerek koşturan kızın arkasından yüzünü buruşturarak seslendi.

 

 

"Asya!"

 

 

~~~~~~nikah anı~~~~
Daldığı geçmişin anılarından yüzünde tebessümle Tuğra'nın sertçe verdiği cevapla sıyrıldı.

 

 

"Aldım!"

 

 

İmamın iki defa daha sorduğu soruya aynu cevapları verince bakışlar kendisine dönmüştü.

 

 

Sorulan sorulara kendiside onaylayan yanıtlar verince imam nikahlarını kıyarak dua etmiş onlar arka tarafa geçerken Cenk ve Verda imamın önüne geçmişti bu defa.

 

 

Mehmet,Cenk ve Verda'nın nikah mevzusunu usulünce imama anlattığı için adam bu defa ikilinin nikahı için aynı ritüeli tekrarladı.

 

 

Kıyılan nikahların ardından evin büyükleri imamı yolcularken Yasemin Cenk ve Tuğra'yı da alelacele dışarıda bekleyen erkeklerin yanına yolladı.

 

 

"Ne dikilip duruyonuz deniz feneri gibi ortada. Gidin gali bitti sizinen işimiz. Yatsu namazı okunacak eccik sona. Namazdan sona gına yakılır. Gidinde goç gibi gınalanın garılarığıza gurban olmak uçun."

 

 

Yasemin'in itelemesi ile Tuğra ve Cenk homurdanırken o onları umursamadan kapı dışarı etmişti.

 

 

"Kına hazırlıkları yapılırken bu defa kınaya Verda da dahil edilmişti. Verda hızla gelişen olaylar karşısında öfkeyle dolarken bedeninde ise aksine bir rahatlık bir gevşeme cardı. Bu histen dolayı yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamazken avcuna değen soğuklukla bakışlarını karşısındaki kadına çevirdi.

 

 

"Sen avucuğu açmıya dünden ırazı olsanda gaynanan altını gine de goyuvirdi avucuğa bak."

 

 

Bakışları avcuny bulunca ne yapacağını bilemesede zaten yüzünde istemeden de olsa var olan gülümse ile kadına döndü.2

 

 

"Teşekkür ederim."

 

 

Orta yaşlı kadın elini Verda'nın saçlarına götürerek şefkatle okşadı.

 

 

"Ne teşekkürü kızım. Sen benim yaralı aslanımın yarasına merhem oldun,can oldun bir altının lafımı olurmuş. Hem adettendir."

 

 

Orta yaşlı kadın dolu gözleri ile kalktığı yere tekrar otururken Verda içini saran hüzüne inat bir tarafının kıpır kıpır olmasına anlam veremiyordu.

 

 

Kızlar yakılan kınalardan sonra eğlenirken erkeklerde camii den gelmiş kına merasimine başlamıştı. Burada da durum farklı değildi. Cenk,Tuğra'nın yanına otutturulurken Harun elinde kınayla ikiliye yaklaşarak kınalarını yakarken duyulan sesle herkes gülmemek için kendini zor tutmuştu.

 

 

"Memet abiii! Olun elini açmayo! Altın isdeyo altın!"

 

 

Rüstemin sesi ile Mehmet sesindeki eğlenen tınıyla bağırdı.

 

 

"Lan oğlum ben babasıyım babası! Yanlış kişiyi çağırıyorsun kayınbabası Ali abin."

 

 

Mehmet'in kıkırtıları ile Ali kına alanına doğru ilerleyerek durumu inceledi. Gençlerin eğlenen hali Tuğra'nun elinin kınalanması ile elini cebine atarak yüklü miktarda para çıkarıp Rüstem'in eline bıraktı.

 

 

"Damadımın altına ihtiyacı yok. Onun altın gibi yüreği var zaten. Bu para senin hakkın güle güle harca."

 

 

Rüstem elindeki paraya şaşkınca bakarken bu defa hevesle Yusuf'a seslenmiş onunda gelip aynı şekilde avucuna para bırakması ile sevinçle bağırmıştı.

 

 

"Memet abiii!"

 

 

"Ne var Rüstem."

 

 

"Memet abi şimdi benim beşi biyerde lerim var ya."

 

 

Cenk duyduğu şeyle tekrar sinirlenip oturduğu yerde hareketlenirken Soner sırıtarak omzuna bastırıp söylendi.

 

 

"Bi dur abiciğim ya. Geldi geçti o olay. Deli işte sen de her dediğine yükselme. "

 

 

Soner'in sözleri ile Cenk sabır çekerek tekrar oturunca Rüstem de sözlerine devam etti.

 

 

"Şindi Ali abiminen,Yusuf abim de çok para virdi bağa,biz altınlarınan bu paralarınan bana bi garı alak."

 

 

Ortam da bir kahkaha tufanı koparken eğlenemeyen beş kişi vardı bunlarda Rüstem'in gazabından nasiplerini alan,Zeki,Aykut,Mert,Saruhan ve tabiki Cenk'ti. Beşli bu sözlerle bıkkınlıkla homurdanırken bu deda Mehmet konuştu.

 

 

"Alalım Rüstem alalım. Var mı gözünün tuttuğu bi kız?"

 

 

Gelen soruyla Rüstem hevesle başınu salladı.

 

 

"Gözüm dutsa ne olacak Memet abi? Gözümün duttukları hep gitti elden."

 

 

Bu defa hepsi bir den homurdanırken Rüstem sözlerine devam etti.

 

 

"İki dene dız daldı. Biri zati ortada yok,emme olanı bali gaçırmayım elden. Yasemin abamın yeğeni Mahru'yu alam bağa. Biz iki deli geçinir..."

 

 

"Laaan! Oğlum ben seni var ya! Piçe bak sevdiğim kıza göz koymuş hayvan!"

 

 

Sözlerinin ardından Soner'in sert adımlarla üzerine doğru gelmesi ile ne olduğunu anlamayan Rüstem,koşarak Mehmet'in arkadına saklandı.

 

 

Gecenin ilerleyen saatlerinde erkekler eğlenceyi bitirip evlere dönmüş,gençler Mehmet'in evine geçerken,ailenin büyükleride Kenan'ın evine geçmişlerdi.

 

 

Selçuk gecenin başından beri alkol tüketen ve hala devam aile bireylerine bakarak yüzünü buruşturdu.

 

 

"Ya sabır! Allahım sen akıl fikir ihsan eyle bunlara. Yaşları ilerledikçe durulacakları yerde kuduruyorlar."

 

 

Bakışlarını yanından atırmadığı Tuğra ve Cenk'e çevirerek sözlerine devam etti.

 

 

"Sakın bunlara uyup bir haltlar yemeyin. Yarın düğününüz var akşamı da malum. Rabbimin emrettiği şekilde davranın ki o evliliklerinizden şer değil hayır gelsin. Davranın derken sadece ibadetlerden bahsetmedim eşlerinize de Allahın emaneti gözüyle bakıp zulüm etmeyin kafanızı kırarım."

 

 

Selçuk'un sözleri ile ikili başını olumlu anlamda sallarken Tuğra eniştesine hak vererek gözlerini etrafındakilerden çekip söylendi.

 

 

"Ben en iyisi yatayım."

 

 

Giderken Cenk'i de kolundan tutup sürüklerken sözlerine devam etti.

 

 

"Bu gece ayrılmamalıyız birbirimizden. Nikah kıyıldıktan sonra sen de bu savaşa dahil oldun. Müttefik olup düşmanı püskürtmeliyiz."

 

 

Tuğra'nın sözleri ile Cenk ona ters ters bakıp homurdandı.

 

 

"Aldıkları alkolden burunlarının ucunu görecek halleri yok,sen daha saldırı düşman falan diyorsun. Yatıp zıbaralım bi an önce. En iyi çözüm bu."

 

 

Cenk'in sözlerini başını sallayarak onaylarken geldikleri odanın kapısını açıp Cenk'i içeri itekledi. Kendisi de girerek kapıyı kapayıp hızla kilitledi.

 

 

"Ya sabırr! Tuğra iyi misin sen?"

 

 

Pencereyi kontrol eden Tuğra arkasına dönerek cevap verdi.

 

 

"İyi drğilim kardeşim. Sen o içeridekileri bilmezssin. Deve kini vardır onlarda intikam almayınca rahat edemezler."

 

 

Cenk anlayışlı olmaya çalışarak bakışlarını odada gezdirdi ve gördüğü yatakla yüzünü buruşturarak isyan edercesine homurdandı.

 

 

"Lan bitane yatak var burada!"

 

 

Yasemin elindeki tepsiyle içeriye girerek eğlenmeye devam eden kızlara baktı kısa süre. Çocuklar annelere emanet edilmiş gönüllerince eğleniyorlardı. Eee çoluk çocukta yokken eğlenceyi biraz daha arttırmanın zararı yoktu.

 

 

"Ne depişip durunuz guz kakın hele gidiyoz."

 

 

Verda zapt edemediği enerjisi ile Yasemin'e doğru yaklaşarak çalan müziğin ritmine göre kalçalarını sallayıp sordu.

 

 

"Nereye gidiyoruzki?"

 

 

Yasemin önünde kıvırtan kızı baştan aşağı süzdü. Nesi vardı bu delinin? Ahırdaki eşşekler gibi tepiniyordu. Bir anormallik vardı ama çözememişti. Düşüncelerini bir kenara bırakarak Verda'nın sorusuna cevap verdi.

 

 

"İadeyi ziyarete. İrkek evini basmıya."

 

 

Derya kolundaki saate bakarak kıkırdadı.

 

 

"Saat gecenin üçü abla. Bu saatte ne baskını?"

 

 

"Horuz götürme basgını Derya." diyerek şen bir kahkaha attınca kızlar eğlenceli bir şeyler olacağının sinyali ile hızla toparlandı. Yasemin ne yapacaklarını anlatırken kızlar pijamalarının üzerine birer hırka geçirerek bir birini süzmüşlerdi. Erkeklerin kaldığı ev uzak olmadığı için kıyafetlerinin sorun olmayacağını düşünmüşlerdi.

 

 

Yasemin elinde tefle,Asya elindeki kuruyemiş tepsisi,Verda ise elindeki pişmiş horoz tepsisi ile erkeklerin evinin önüne geldiler.

 

 

Yasemin geldiklerini belli etmek için bağırdı.

 

 

"Maşa maşaya benzer
Bizim güveyler paşaya benzeeeer!"

 

 

Evden çıkmadan Yasemin'in yaptığı plana uymak için kızlarda sırayla başladı bağırmaya.

 

 

"Ayran mıydı su muydu erkek evi de bu muyduuu!"

 

 

Feyza' nın sözlerinden sonra kızlar kıkırdaşırken Yasemin tekrar seslendi.

 

 

"Sahanda gaymak,yaladık barmak barmak,her ananın harcı değil,böyle oğlanlar doğurmaaak!"

 

 

Asya ve Verda evin ışıklarının yanmasını beklerken Tuğra kulağına gelen seslerle dikkat kesildi.

 

 

"Evlerinin önü kara taş,
Gelinler geldi yavaş yavaş.
Güveyler neredesiniz
Döşekten kalkında kapıya gelin biraz!"

 

 

Feyza'nın sözleri ile Verda gülmemek için kendini tutarken ağzından kaçan kahkahaya engel olamadı.

 

 

"Döşekteki damatlar da tık yok. Sizin maniler işe yaramadı."

 

 

Yasemin onun bu haline şaşkınca bakarken elindeki tefi kalçalarına hafifçe vurarak çemkirdi.

 

 

"Gız sen akşamdan beri ne fingirdeyio durun şiy görmüş yini gelin gibi! Biz becerememişiz ölemi! Benim beceremedim bi iş yok evelAllah."

 

 

Kızlar ikiliyi dinletken Verda,Yasemin'e yaklaşıp kıkırdayarak göz kırptı muzipçe. Bu gün onun yas günü olmalıydı ama o kendine hakim olamıyordu.Elindeki tepsiyi sallayarak konuştu.

 

 

"Dur sen! Çırağın burada ustam.Bak nasıl uyandırıyorum ben şimdi hepsini."

 

 

Yasemin ve kızlar onun bu hali ile endişelenirken o elindeki tepsiyle eve doğru biraz daha yaklaştı.

 

 

Tuğra yerde yatan Cenk'i ayağıyla dürterek uyandığını görünce fısıldadı.

 

 

"Basıldık!"

 

 

Cenk şaşkınca bakarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

 

"Ne baskını Tuğra yat zıbar!"

 

 

Tuğra omzunun üstünden pencereyi işaret ederek tekrar fısıldadı.

 

 

"Lan bu şerefsizler kadın getirmişler. Plan yapmışlar bu işi bizim üstümüze yıkacaklar Cenk! Biz kızlara bu durumu açıklayamayınca onlarda intikamını almış olacaklar. Çok pis oyuna geldik."

 

 

Cenk'in kendisine inanmayan bakışlarını görünce yüzünü buruşturarak dışarıyı işaret etti.

 

 

"İnanmıyorsan dinle lan!"

 

 

Cenk nefesini sertçe verirken aniden gelen sesle neye uğradığını şaşırdı.

 

 

"Odalara yatak serdim gül gibi,
Gavur oğlu geldi yattı mal gibi,
Öpmesi yok sevmesi yok el gibi
Böyle bir oğlanı görmedim ömrümde!"

 

 

Kızlar Verda'nın söyledikleri ile şaşkınlıkla bir birine vakarken Yasemin elindeki sopayı sallayarak bağırdı.

 

 

"Gızz Allah canığı almasın emi."

 

 

Cenk'in gözleri işittiği sözlerle ve tanık sesle şaşkınlıkla açılırken hızla yerinden doğrulup kapıya doğru ilerledi.

 

 

"Yürü be Verda kim tutar seni!"

 

 

Feyza,Verda'ya küçük bir gaz verirken evin ışıklarıda yanmaya başlamıştı. Verda elindeki tepsiyi Güney'in eline tutuşturarak Feyza'yı karşısına alıp oynamaya başladı.

 

 

"Okşa beni sar beni
Ara sıra sev beni
Ben bir köylü kızıyım
Bir giyindir gör beni!"

 

 

Feyza'nın eşlik ettiği sözlerle diğer kızlar kahkahayı basarken Sahra,Asya'nın elindeki tepsiyi alıp onu da ortaya iterek oynayanlara dahil etmiş karşısına da Derya geçmişti.

 

 

Yasemin ortalığun iyice karışması ve kızların eğlendiğini görğnce umursamazca elindeki tefi çalmaya başladı. Çalan tefle kızlarda hep birlikte söylemeye başladı.

 

 

"Kazanlara sular koydum ılıdı,
Mermerlere sabun koydum eridi.
Gavurun oğlu geldi yattı uyudu
Böyle bir oğlan görmedim ömrümde."

 

 

Cenk,Tuğra ve diğerleri verandaya çıktıklarında gördükleri manzara karşısında şaşkınlıkla fısıldadılar.

 

 

"Bu ne lan!?"

 

 

"Okşa beni sar beni
Ara sıra sev beni
Ben bir köylü kızıyım
Bir giyindir gör beni."

 

 

Kızlar üzerinde pijamalarla ortada oynuyor,Yasemin onlara ritim olsun diye tef çalıyordu. Güney'in elinde pişmiş bir tavuk,Sahra'nın elinde kuruyemiş tepsisi !Bu bi rüyamıydı?

 

 

Tuğra düşüncelerinin aradında farkeymeden fısıldadı.

 

 

"Bu bir rüya değilse su dolu kazan nerede,eriyen sabun nerede? Asya bütün bunları yaptıysa neden herkes duyuyor,sadece benim haberimin olması gerekmiyor mu?"

 

 

Kafasına inen sert tokatla eli hızla o bölgeye gitmiş çatılan kaşları ile Emir'in öfkeli yüzüne bakarken yanındaki adamın fısıltısını işitmişti.

 

 

"Ulan beni istemeyen sendin sen! Yatak döşek sermişte mal gibi yatmışım! O yatağa bir girsem el gibi mi olu..."

 

 

Cenk'te ensesine inen sert tokatla hızla düşüncelerinden sıyrılmış arkasını dönmüştüki Mehmet çattığı kaşları ile fısıldadı.

 

 

"Sen kim oluyorsunda abisinin yanında abuk subuk konuşuyorsun lan!?"

 

 

Cenk'in kaşları da aynı şekilde çatılırken sertçe fısıldadı.

 

 

"Kocası! Bilmem farkında mısın ama bu saçmalığı yapan kız kardeşinin kocasıyım!"

 

 

Bir biri ile didişen gençlere kısa bir bakış atan Yasemin tef çalmayı bırakarak erkeklere seslendi.

 

 

"İadei ziyaret yapalım didik gençler. Pişmiş horuz ve yemiş getirdik eccik yinde gendiğize gelin. Şok olduğuz zaar. Gusura galman adet işde."

 

 

Yasemin'in sözleri ile Asya ve Verda tepsileri alarak verendaya doğru ilerleyip kendilerini şaşkınca izleyen adamlara uzattılar.

 

 

Tuğra ve Cenk kızlara ters ters bakarken arkalarındaki gençlerin homurdanarak eve girmesi ile Yasemin de kızları toparlayarak uzaklaştı.

 

 

Kalabalığın dağıldığını fark eden Cenk ve Tuğra aynı anda verendanın üzerinden atlayarak,tepsileri kuzların ellerinden alıp verendaya bıraktılar ve aynı anda konuştular.

 

 

"Gel benimle."

 

 

Kızlar ne olduğunu anlamayıp önce şaşkınca birbirine bakmış sonra medet umarcasına arkalarındaki kalabalığa dönmüşlerdiki karşılaştıkları boşlukla ikisinin de farklı yönlere çekiştirilmesi bir oldu.

 

 

Tuğra,Asya'yı evin yan tarafına dikkatle çekiştirdi ve kolunu bırakarak onu duvarla arasına sıkıştırarak elini hızla alnına götürdü.

 

 

"Hasta mısın?"

 

 

Beklediği sıcaklığı hissedemeyince telaşla kendisine şaşkınca bakan kızın gözlerine baktı.

 

 

"Ateşinde yok. İyimisin?"

 

 

Asya başını olunlu anlamda sallayarak fısıldadı.

 

 

"İyiyim. Ne oldu ki?"

 

 

Gelen soruyla Tuğra da şaşkınca ona baktı.

 

 

"Hasta değilsin ama o şarkıyı söyleyip dans ettin öyle mi? Normalken yapacağın bi şey değilde o yüz..."

 

 

"Eskiden daha beter çılgınlıklar yapmışlığımız var Tuğra. Bu çılgınlıklarıma sende dahildin üstelik ve o günlerde de tıpkı bu gün gibi mutluydum.."

 

 

Konuşmasına izin vermeden bölen kızın yüzünde,eski neşeli,güzel günlerini hatırlatıp bu günleriyle kıyasladığı için bir kırgınlık aradı fakat bulabildiği tıpkı o günlerdeki gibi gözlerinin içine ulaşan mutluluk gülümsemesiydi.

 

 

Soğuk havanın ürpertisi ile Asya'nın titrediğini fark edince üzerindeki hırkayı çıkarıp onun üzerine giydirerek gülümseyerek fısıldadı.

 

 

"Karım olarak arrık benim de mutluluğumu düşünüyorsan kendine ve bebeğimize biraz daha dikkat etmen. Bu soğukta pijamayla incecik hırkayla çıkılır mı?"

 

 

Tuğra'nın sözleri ile Asya'nın karnında karıncalanmalar oluşmuş kalbi hızlanmıştı sanki. Yanaklarını basan sıcaklıkla mavi bakışları Tuğra'yı buldu. Üzerinde hissettiği bakışlarla giydirdiği hırkanın fetmuarını çeken Tuğra'nın parmak uçları Asya'nın göğsüne temas edince sütyeninin takmadığını fark etmesi uzun sürmemişti. Kısa bir an donup kalırken göğsüne çarpan nefesin sıcaklığı ile kendisine geldi.

 

 

Asya'da ise durum farklı değildi. O da kıyafetinden göğsüne değen parmakların sıcaklığı ile neye uğradığını şaşırmıştı. Tuttuğu nefesini sertçe bırakınca Tuğra'nın göğsüne çarpmasıyla onun ürperdiğini fark etmişti. Kendisinden aniden uzaklaşan adamın sesiyle bakışları onu buldu.

 

 

"Hadi eve götüreyim seni. Hava çok soğuk hastalanacaksın yoksa."

 

 

Önden yürümeye başlayan Tuğra'nın arkasına düşmüştüki onun aniden kendine dönmesi ile o da durmuştu. Kendisine doğru tekrar yaklaşan adamın ne yapmaya çalıştığını düşünürken o hırkanın fermuarını tekrar açıp açık bırakarak farkında olmadan kendi kendine söylendi.

 

 

"Böyle daha iyi."

 

 

Asya'nın kaşları düşünceyle çatılırken anlam veremeyerek sordu.

 

 

"Daha iyi olan ne?"

 

 

"Göğüs uçların!"

 

 

Tuğra ağzundan kaçan kelimenin şaşkınlığı ile hızla bakışlarını Asya'ya çevirirken o da şok olmuş kendisine bakıyordu. Kendisini açıklama gereği duyarak panikle tekrar konuştu.

 

 

"Ö...Özür dilerim Asya! Ben öyle söylemek istemedim. Sütyen takmamışsın galiba fermuarı çekince göğüs..."

 

 

Daha çok battığını Asya'nın kıkırdaması ile fark edince ellerini sertçe yüzünde gezdirip çaresizce fısıldadı.

 

 

"Kızlar bir şeyler yaptığımızı düşünmesinler diye şey ettim."

 

 

Tuğra'nın bir türlü kendisini açıklayamaması ile Asya onun elini avuçları arasına alıp,Tuğra'nın kendisine dönen utangaç bakışlarına bakarak konuştu.

 

 

"Birbirimize açıklayamadığımız durumları başkalarına açıklamamıza gerek var mı Tuğra?"

 

 

Asya'dan gelen beklemediği soru karşısında daha çok şaşırırken gözlerini onun mavi gözlerinden çekmeden fısıldadı.

 

 

"Senin utanıp sıkılmanı istemediğim için öyle ol..."

 

 

"Kocamsın!"

 

 

Sözlerini kesen Asya'nın dudaklarından sökülen kelimeyle sertçe yutkundu.

 

 

Tuğra'nın sürekli onun incineceğini,ruh halini düşünüp buyüzden kendisine yüklenmesi onu üzüyordu artık. Bir şey olacak,üzülecek kırılacak korkusu ile etrafında pervane oluşu,onun hislerini,hissettiklerini kendisi için bastırması Asya'nın gerçekten üzülmesine sebep oluyordu.

 

 

"Beni düşünmeni anlıyorum ama herkesin ne düşüneceğinide düşünme artık Tuğra. Sen artık kocamsın ve beni hem kendinden,hem başkalarının ne düşündüğünde korumaya çalıştıkça sen yıpranıyorsun ve bu durum beni daha çok üzüyor."

 

 

Asya'nın dile getirdiği düşünceleri ile Tuğra yüzünde oluşan tebessüme engel olamadı. Onun için endişelensede Asya artık toparlamaya başlamıştı ve kendisinin aksine,kocası olduğunu yüzüne karşı söylebilme cesaretini bile göstermişti. Onun bu tavrı hoşuna gitsede nasıl tepki vereceğini bilememişti. Yüzündeki tebessüm sırıtışa dönerken bakışlarını Asya dan kaçırarak fısıldadı.

 

 

"Peki. Daha dikkatli olurum."

 

 

Asya onun niye sırıttığına anlam veremezken kaşlarını çattı. Niye sırıtıyorduki komik bir şey mi söylemişti. Onun hem sırıtması hem yüzüne bakmayışı ile sinirlenerek üzerindeki hırkayı çıkarttı hızla.

 

 

"Etme Tuğra dikkat falan etme! Ben birazda kendini düşün diyorum sen ne diyorsun! Al şu hırkayıda beni düşünmekten sen hasta olacaksın!"

 

 

Hırkayı Tuğra'nın eline tutuşturarak adımlarını eve doğru yöneltmiştiki kolundan çekilmesi ile yönünü Tuğra'ya çevirdi.

 

 

"Nereye gidiyorsun bu halde? Geçir şu hırkayıda üzerine! İlla açıkça mı söyleyim Asya göğüslerin kıyafetten bile belli. Bi gören olacak!"

 

 

Hırkayı tekrar Asya'nın üzerine geçirerek onun kızaran yüzünü ve homurdanmalarını umursamadan elini avcuna hapsederek biraz ilerideki eve doğru ilerledi.

 

 

~~~~~
"Ayy bırak kolumu be canımı acıtıyorsun hödük!"

 

 

Cenk kızın sözleri ile adımlarını durdurarak ona doğru dönerek öfkeli bakışlarını üzerinde gezdirdi.

 

 

"Düzgün konuş benim tepemin tasını attırma Verda!"

 

 

Karşısındaki kızın onu umursamazca omuzlarını silkmesi ile Cenk ellerini sertçe yüzünde gezdirerek elini kaldırarak Verda'nın üzerini işaret etti sinirle.

 

 

"Ne bu halin!?"

 

 

Cenk'in işaret ettiği üzerinde ne olduğunu anlamak istercesine bakışlarını gezdirdi ve anormal bir durum göremeyince bakışlarını gözlerine dikerek masumca cevap verdi.

 

 

"Gecelik."

 

 

Aldığı cevapla Cenk'in yüzünde öfkeyle karışık alaylı bir gülümseme peydah olurken alaylı bir şekilde de konuştu.

 

 

"Yapma ya,ben de döpiyes zannettim!"

 

 

Cenk'in alaylı sözleri ile Verda yüzünü buruşturarak onun kısık ama sert çıkan sesiyle yerinde zıpladı.

 

 

"Ulan bunun neyi gecelik be! Kış günü kıçında mı donmuyor kızım senin el kadar şeyle!? Diğerleri en azından pijama giymiş. Sen el kadar mini bi elbise üstüne yine el kadar bi hırka ile çıkmışsın bir de gecelik diyorsun! Siktirtme geceliğini falan!"

 

 

Verda sinirden kudursada yüzündeki sırıtışı silemiyordu. Bu anormal halinin sebebi neydi bilmiyordu ama bildiği tek şey karşısındaki adamı parçalayacak kadar öfke dolu olmasıydı.

 

 

"Donmuyor benim kıçım! Benim donan kıçımın derdi seni mi gerdi! Sabahtan beri taktın benim üşümeme kıçıma başıma! Donmuyorum aksine içim yanıyor biraz sonra tepemden duman çıkacak!"

 

 

Cenk,Verda'nın her sözüyle biraz daha öfkelenirken sinirle etrafında bir tur attı . Bakışları tekrar Verda'yı bulduğunda onun yüzündeki gülümseme ile yerinde kıpırdanıp durması kaşlarının şüphe ile çatılmasına neden oldu.

 

 

"Belli yandığın! Söylediğin şarkıdan türküden belli! Sular ılımışta,sabun erimişte! Okşa beniymişte,sar beniymişte! Herkesin içinde söylenecek sözler mi onlar?"

 

 

Cenk'in sinirinin aksine Verda büsbütün bir birine karışan duyguları ile küçük bir kahkaha attı.

 

 

"Tövbe Estağfurullah !"

 

 

Cenk'in öfkeyle tövbe çekmesi Verda'yı dahada güldürürken Cenk onun dibine kadar girerek boynuna doğru sokulup koklayarak şüpheyle fısıldadı.

 

 

"İçtinmi sen!? Ne bu halin Verda!? Sürekli gülüyorsun,kıpır kıpır yerinde duramıyorsun kurtmu kaynıyor içinde senin lan!?"

 

 

Cenk'in sözleri ile Verda dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken o da haline anlam veremiyordu. Şu an gerçekten sinirden delirmek üzereydi fakat sanki beyni bedenine başka komutlar veriyordu. Dibine kadar giren adamı ittirmeye çalışarak karşılık verdi.

 

 

"Ben kendi derdimi bir bilsem önce kendimle hesaplaşacağım ama lanet olsun ki bilmiyorum. Sinirden delirecek gibiyim ama içimde kıpır kıpır!"

 

 

Cenk'in kaşları işittikleri ile mümkünmüş gibi daha fazla çatılırken aklına gelen şeyle endişeyle fısıldadı.

 

 

"O delinin peşine takılıp gittin altınlardan başka bir şey daha ver dimi sana!?"

 

 

Verda gelen soruyla kısa bir an düşündü fakat Cenk'in ne sorduğunu anlayamayınca gözlerini kırpıştırarak ona bakıp masumca sordu.

 

 

"Ne gibi?"

 

 

Sorusuna karşı gelen soruyla Cenk sabır dilenerek öfkeyle saçlarını çekiştirdi.

 

 

"Ne gibi olacak ulan ilaç falan! Hap gibi bir şeyler!"

 

 

Cenk'in kısık ama sert ve bıkkınca çıkan sesiyle Verda kıkırdayarak karşılık verdi.

 

 

"O vermedi öyle şeyler ama sende varsa beni eski halime döndürecek bir ilaç versen iyi edersin. Yoksa ben öfke ve mutluluk karışımı bu hisle bütün köyü ayağa kaldıracağım bu gidişle."

 

 

Sözlerini bitieren kız yerinde hareketlenince Cenk kolundan tutarak kendisine doğru sertçe çekerek homurdandı.

 

 

" Torbacımıyım ben Verda! Saçma sapan konuşma! Ne halt yedinde bu hale geldin bilmiyorum ama bir an önce kendini toparlamazsan ben toparlamasını bilirim!"

 

 

Sözleri biter bitmez sırtı sert duvarla birleşirken,Verda yüzündeki sırıtışı bozmadan bedenini bedenine yaslayan adamın gözlerine bakarak cevap verdi.

 

 

"Şimdi de sapık mı kesildin başıma! Uzaklaş biraz yoksa kötü olur!"

 

 

Cenk onun bu haline daha fazla dayanamayarak çenesini tutup bakışlarını gözlerine sabitleyerek söylendi.

 

 

"Bana iki de bir yaftalama yapma ne sapığım,ne katil kocanım kocan!"

 

 

Verda karşısındaki adamın öfkesinin geçip değişen ruh hali ile şaşırırken,birden ayaklarının yerden kesilmesi ile kendini Cenk'in omuzlarında bulması bir oldu. Ağzından kaçan küçük çığlığın ardından kalçasına aldığı darbeyle neye uğradığını şaşırdı.

 

 

"Sessiz ol! Köyü başımıza toplayacaksın! Duyanda bir şey yapıyorum zanneder!"

 

 

Verda aldığı darbeye karşılık Cenk'in omzunu ısırarak tısladı.

 

 

"Yapmıyor musun!? Nereye götürüyorsun beni indir çabuk yere!"

 

 

Verda 'nın kıpır kıpır hareketleri ile omzundan kaymasını engellemek için bir elini de beline koyunca onun kıkırdaması ile kendiside sinirden dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı.

 

 

"Huylanıyorum be çek şu elini belimden."

 

 

Kızın sözleri ile Cenk'in dudakları daha çok kıvrılırken elini hafifçe aşağı yukarı hareket ettirerek fısıldadı.

 

 

"Hımm. İyi bir ceza yöntemi keşfettim o zaman." Elini biraz daha hareket ettirerek gözüne kestirdiği yere doğru ilerlerken sözlerine devam etti. " Belki bu ceza ile aklın başına gelirde ne halt yiyipte bu hale geldiğini hatırlarsın. Ayrıca bir daha öyle aklında yatağa döşeğe kaymaz!"

 

 

Belinde hareket eden elle Verda kendisine hakim olamayarak küçük bit kahkaha attı ve isyan edercesine çemkirdi.

 

 

"Gıdıklanıyorum diyorum sana! Bırak beni be adam! Bak vallahi daha beter şeyler söylerim Cenk! İndir beni yere!"

 

 

"Söyle de bak neler oluyor!"

 

 

Kalçasına aldığı ikinci darbeyle Verda bunu sen istedin dercesine söylenmeye başladı.

 

 

"Portakal dilim dilim
Soyda ye benim yarim
Ne dedim de darıldın
Kurusun ağzım dilim"

 

 

"Bekle sen bekle! Birazdan o portakal nasıl soyulur,nasıl dilim dilim yenir ben sana gösteririm!"

 

 

Omzundaki kızın sözleri ile Cenk'te ufak bir kahkaha atarken onun bu halinden endişelensede söylediği sözler hoşunada gitmişti. Taki devamı gelene kadar.

 

 

"Oy nereye nereye

Erkekler indi dereye

Beni çoban yapsınlar
Onların hepsine"

 

 

İşittikleri ile adımları duraksarken omzundaki kızın belini sıkarak öfkeyle tısladı.

 

 

"O dilinin başına gelebilecekleri düşün ve bir an önce kapa o çeneni!"

 

 

Verda yumruk yaptığı elini adamın sırtına vurarak kıkırdadı.

 

 

"İndir beni yere. Bırak gideyim. Dilimden dökülenleri de,dökülecekleri de duymazsın o zaman!"

 

 

Cenk tekrar yürümeye başlayarak cevap verdi.

 

 

"Ulan senin iyiliğin için uğraşıyorum burada ben! Seni bu halinden kurtarmadan nasıl bırakayım delimisin sen Verda!?"

 

 

"Dağdan hayladım kurdu
Atım terledi durdu
İçimdeki bu ateş
Yaktı beni kavur...."

 

 

"Ayyyy!"

 

 

"O ateş anca böyle sönerdi!"

 

 

Verda soğuk suyun bedeninde bıraktığı his ile titreyerek çırpınırken Cenk bir elini karnına bastırıp diğer eliylede omzuna bastırarak Verda'yı,pınarın oluğundaki dolu suya biraz daha bastırdı.

 

 

"Allah belanı vermesin senin Cenk bırak beni hayvan! Dondum!"

 

 

Cenk onun çırpınışlarını umursamadan öfkeyle söylendi.

 

 

"Tepinme! Bekle biraz! Yoksa bende yanına gelirim yangın nasıl çıkıyor anlarsın o zaman!"

 

 

Cenk'in sesindeki ciddi tınıyla Verda bir kaç saniye sesizce bekledi ve soğuğa daha fazla dayanamayarak titreyen sesiyle tekrar konuştu.

 

 

"Ge...Geldi. Vallahi aklım başıma geldi Cenk. Bırak çıkayım."

 

 

Cenk alaca karanlıkta kızın yüzindeki ifadeyi anlamaya çalışarak kısa bir süre onu izledi. Temkinli bir şekil de sordu.

 

 

"Nasıl hissediyorsun?"

 

 

Cenk'in sorusundaki gizli mesajı alan Verda düşüncelerini toplamaya çalışarak cevap verdi.

 

 

"Sende dahil bütün erkeklerin köküne kibrit çakacak kadar iyi!"

 

 

Cenk istediği cevabı almanın rahatlığı ile Verda'nın belinden kavrayarak ayaklarının üzerinde durmasını sağlayıp yüzüne yapışan saçlarını geri iterek fısıldadı.

 

 

"Güzel! Bir daha aklından geçenlere de diline dökülenlerede dikkat edersin artık."

 

 

Cenk'in yardımı ile soğuk sudan çıkan kız onu itmeye çalışarak kollarını üşüyen bedenine sarıp çemkirdi.

 

 

"Keyfimden olmadı herelade! Hepsi içtiğim o sakinleştirici yüzünden olmalı. "

 

 

Verda'nın sözleri ile Cenk kızın durumuna anlam verirken şüpheyle sordu.

 

 

"Madem böyle yan etkileri var ne demeye içiyorsun Verda o ilacı?"

 

 

" Yan etkisi olduğunu bilsem içermiyim be!? Nikah mevzusunda gerilince Yasemin abla verdi ben de iki tane içtim. Ne bileyim böyle olacağını?"

 

 

Soğuktan titreyen kıza onaylamazca bakan Cenk,üzerindeki çeketi çıkararak onun omuzlarına sardı.

 

 

"Bilmediğşn ilacı hangi akla hizmet içersinki!? Hem de bir değil iki tane! Yemin ederim tanıdığım en garip kadınsın!"

 

 

Verda onun sözlerini umursamadan sert adımlarla söylenerek eve doğru yürümeye başladı.

 

 

"Garipmiş! O kadar garipsem aşık olacak başka birini bulamadınmı da kala kala bana kaldın!?"

 

 

Cenk te onun arkasından ilerlerken kıkırdayarak umursamazca cevap verdi.

 

 

"Bulmak istemedim. İstesem de senin kadar garip olanını bulamazdım. Üstelik ben seni değil sen beni buldun hatırlatırım."

 

 

Bir kaç adım ilerisinde yürüyen Verda aniden durup hızla ona dönünce Cenk'in kaşları hızla çatıldı.

 

 

"Hay bulmaz olaydım! Başıma bela olacağını bilse..."

 

 

Cenk'in birden bağırması ile yerinde sıçradı.

 

 

"Senin giyeceğin geceliğin ta..."

 

 

Hızla kıza yaklaşarak önünde dikildi.

 

 

Verda üşüyen bedenine değen sıcak parmaklarla şaşkınca geri çekilmeye çalışırken Cenk onu belinden tutarak sertçe kendisine çekip fısıldadı.

 

 

"Rahat dur! Her yerin meydanda! Dua et gören kimse yok! Yoksa çok fena şeyler olurdu Verda!"

 

 

Verda anlam veremediği sözlerle geri çekilirken şaşkınca fısıldadı.

 

 

"Ne diyorsun sen be ne görmesi!?"

 

 

"Siyah tangalarından biri ile şu an sergilediğin o görsel şöleni!"

 

 

Verda önce anlam veremesede Cenk'in ima ettiği şey ve kadınlığının üzerinde hissettiği elle neye uğradığını şaşırdı. Ne diye ceğini bilemeyecek kadar utanmıştı ve olmayacak bir noktada olan temas yüzünden sanki aklı durmuştu. Titreyen çenesini durdurmaya çalışarak fısıldadı.

 

 

"Bırakta üzerimi düzelteyim."

 

 

Cenk tek kaşını kaldırarak başını olumsuz anlamda salladı ve elini bulunduğu noktaya biraz daha bastırdı.

 

 

"Ben düzeltirim."

 

 

Verda ,Cenk'in değişen ses tonu ile güçlükle yutkunurken tekrar fısıldadı.

 

 

"Ne münasebet saçmalama lütfen bırak beni."

 

 

"Kocan olma münasebeti ile."

 

 

Eli baskı uyguladığı noktadan kalçasına doğru yol alırken Verda çaresizce gözlerine odakladı bakışlarını.

 

 

"Yapma!"

 

 

Güçsüzce çıkan fısıltılı sesi ile kendi bile hayrete düşmüştü. Sanki adamın dokunuşlarından haz alıyormuş gibi bir tınıyla karşı gelmesi çok utanç vericiydi Verda için.

 

 

Islak gecelik tenine sürterek soğukluğunu hissetirip inerken Cenk gözlerini onun dudaklarına dikerek sözlerine devam etti.

 

 

"Ne yapmayım Verda? Nikah kıyılırken aramızda sana dokunmayacağıma dair bir anlaşma yapmadık farkındaysan?"

 

 

Dudaklarını Verda'nın dudaklarına süreterken onun kesik kesik aldığı nefesler dudaklarının kıvrılmasına sebep olmuştu. Bu durum hoşuna giderken henüz kalbinin kapılarını aralamak gibi bir imkanı yoksa da ufak yakınlaşmalarla aklına girip,sonra da kalbine sahip olabilirdi. Verda onun karısıydı ve bunda bir sakınca görmüyordu.

 

 

Dudaklarını Verda'nın dudaklarına yaklaştırıp küçük bir buse bırakarak geri çekildi.

 

 

"Yapmamamı istediğin şeyi,kendin isteyene kadar sana dokunmayacağım. Korkmana gerek yok bu yüzden."

 

 

Sözlerini bitiren Cenk geri çekilirken Verda onun gözlerine hırsla baktı.
Aslında öfkesi kendineydi. Ne kadar istemiyorum diye dirense de Cenk'e çekildiğinin farkındaydı ve bu yüzden kendine kızıyordu. Ona karşı sunduğu bütün bahaneleri biraz önceki dokunuşları ile uçup gitmiş,biraz daha ileri gitse karşılığını verecek hale gelmişti. Bu güne kadar hiç bir erkeğe karşı cinsel bir çekim hissetmemişti. Elbetteki hoşlandığı beğendiği erkekler olmuştu ama hiç birine karşı şu an hissettiği çekimi hissetmemişti. Düşünceleri ile kendine olan öfkesi daha da büyürken hırsla söylendi.

 

 

"Hislerini önemsemeyerek sadece cinsellik için sana gelmem gururunu incitmeyecekse benim içinde sorun yok."

 

 

Verda sözlerinin Cenk'i öfkelendireceğini düşünürken onun,düşündüğü şeyin aksine yüzüne yayılan şehvet dolu gülümseme ile kendisine yaklaşıp dudaklarına tekrar kapanması ile şok olmuştu. Hızla kendini geri çeken kız biraz önceki cesaretinin aksine endişeyle baktı karşısındaki adama.

 

 

"Hislerime karşılık vermeni bekleyecek kadar zamanım var mı bilmediğim için,senin önerine de açığım. Herkesin ilişkisi aşkla başlayacak diye bir kural yokya bizimki de cinselliğe dayalı olarak başlar."

 

 

Verda karşısındaki adamın ne yapmaya çalıştığına anlam veremezken aklına gelen şeyle gözleri korkuyla irileşti.

 

 

"Cinsellikte sadist duyguların mı var senin!? Köle sahip temalı cinsellik falan mı beklentin benden!?"

 

 

İşittikleri ile Cenk'in yüzünde oluşan mimiklerle ne yapacağını bilemedi Verda.

 

 

Yitenumutlar...

Bölüm : 06.02.2025 13:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...