29. Bölüm

-29-

Esila Akaydın
yitenumutlar

 

Jamal'in acı inleyişi ile Feyza hissettiği acıyla farkında olmadan sıkıca kapattığı gözlerini yavaşça aralarken görüş alanında kocasının geniş göğsünü görmeyi ummadığı için hızla geri kapayarak utançla başını yan tarafa çevirmişti. Aklını kaçırmış olmalıydı yoksa kocasının göğsüne dişlerinin geçirmesinin başka bir açıklaması olamazdı.

 

"Çok mu canın yandı?"

 

Üzerinde hareketsizce bekleyen kocasının sorduğu soruyla utancı iki katına çıkarken o an yok olmayı istiyordu. Canın acısı falan umrunda değildi utançtan ölmek üzereydi ve kocasının sorduğu soru şu an onu daha beter bir duruma sokuyordu. Hissettiği utanç duygusuyla yüzüne bile bakabileceğini düşünmüyordu.

 

"Feyza?"

 

Jamal'in,utandığını anlamaması ve kendinden hâla bir cevap beklemesi ile sinirlenirken gözlerini açmadan sertçe söylendi.

 

"Yok! Hissettiğim hazdan!"

 

Karısının utandığını elbetteki anlamıştı fakat canının daha fazla yanmamasını istediği için ne hissettiğini duymak istemişti ama Feyza'nın verdiği cevapla kıkırdamasına engel olamamıştı.

 

Kocasının kıkırtısı ile ima ettiği şeyi ve sesindeki siniri anlamak istemeyerek söylediği sözü istediği yöne çektiğini anlayan Feyza hırsla tekrar söylendi.

 

"Komik mi!? Canım yandı tabi ki!"

 

Gelen ikinci cevapla Jamal gülmek istesede onu daha fazla utandırmak istemeyerek,yüzüne dökülmüş saçlarına uzanıp geriye doğru çekip kulağına doğru yaklaştı.

 

"Yandı!? Bu cevapla canının acısının geçmiş olduğunu mu anlamalıyım?"

 

Geri çekilirken dudaklarını karısının boynuna doğru sürterek küçük öpücükler bıraktı.

 

Kocasının boynuna bıraktığı öpücüklerle Feyza onun devam etmek için izin beklediğini anlayınca sessizce fısıldadı.

 

"Evet."

 

Jamal beklediği cevabı almanın rahatlığı ile tekrar hareketlenirken Feyza ise kendini tamamen bedeninin tepkilerine bırakmıştı.

 

Yüzüne çarpan güneş ışınları ve dışarıdan gelen kuş sesleri ile yüzünde bir gülümseme oluşurken gözlerini hafifçe araladı Feyza.

 

Bedeninde hissettiği sızıyla yüzünü buruştururken belinde hissettiği ağırlıkla kaşları hafifçe çatıldı. Elini belindeki ağırlığın sebebini anlamak istercesine o bölgeye uzandı ve elinin temas ettiği tenin sıcaklığı ile kocasının sarıldığını anlaması uzun sürmedi.

 

Hissettiği sıcaklık ve bedenindeki sızıyla gece yaşadıkları anlar birbir aklına düşerken sertçe yutkunup başını yavaşça sağa sola salladı. Düşünmek istemiyordu. Ne gece aldığı ani kararı,ne de bir gelmelerinden aldığı hazzı düşünmek istemiyordu. Hele ki o ısırık mevzusunu mümkünse silip atmak istiyordu! Gözlerini sıkıca kapayıp derin bir nefes alarak tekrar araladı ve Jamal'i uyandırmadan kalkmaya karar verdi.

 

Yavaş ve sessiz olmaya çalışarak kocasının kolunu belinden ayrıdı ve dikkatli bir şekilde yatakta doğrulup oturur pozisyona geldi. Yaptığı hareketle kocasıda huzursuzca kıpırdanmış pozisyonunu değiştirerek sırt üstü yatmıştı. Yüzüne bakmaya utanarak nefesini tutup sessizce bekledi bir süre. Bakışlarını kocasından yana çevirmek istemiyordu çünkü uyanmış olmasından çekiniyordu. Fajat bir süre sonra ne kadar çekinsede merakına yenik düşerek bakışlarını ona çevirdi.

 

Hâla uyuduğunu anlayınca tuttuğu nefesini yavaşça bırakarak bakışlarını yüzünde gezdirdi. Güneş ışınlarından rahatsız olmuş gibi bir kolunu gözlerine kapatmıştı. Kolunun duruş şeklinden gerilen kasları ile kaşları havalandı. Belliki sporla da uğraşıyordu. Dün gece hiç farketmemişti halbu ki. Gecenin görüntüleri tekrar aklına düşünce yüzüne dökülen saçını kulağının arkasına sıkıştırarak yaramazlık yapan çocuk misali dudaklarını dişleyip incelemesine devam etti.

 

Hafif aralık dudaklarından bakışlarını yüzüne çevirdi. Keskin çene hatları,çıkık elmacık kemikleri ile yakışıklı bir yüze sahipti. Hiç bir zaman bu denli yakışıklı bir adamın hayalini kurmamıştı. Ona göre yakışıklı erkekler çapkın ve şıp sevdi gelirdi bu yüzden kendini yoracak yakışıklı bir adamın yerine,karakteri sağlam bir erkeğin yanında olmasını istemişti hep. Oysa şimdi sonuca bakacak olursa karakterinden ram olarak emin olmasada,istemediği o yakışıklı adamlardan biri kocasıydı. Bunun düşüncesi bile huzursuz hissedip yorulmasına yeterken varlığını kanıtlayan kocası hakkında ne hissettiğini,ne düşünmesi gerektiğini bile bilmiyordu.

 

Bakışları yüzünden boynuna doğru dönerken gözüne çarpan adem elması ile gözlerini şaşkınca kırpıştırdı. Bir erkekte adem elması varsa muhakkak fark ederdi. Her kızın erkeklerde dikkat edip hoşuna giden illaki bir özekllik olurdu. Sebebini bilmese de onun için bir erkekte ilgisini çeken en önemli özellikti adem elması. Lakin kocasındaki bu özelliği de şu ana kadar fatketmemişti. Dudakları bu ayrıntı ile kıvrılırken bakışları göğsüne doğru kaydı bu defa ve o an dün istemeden yaptığı hareketin sonucuyla karşılaşınca şaşkınlıktan çığlık atmamak için elini ağzına kapattı.

 

Sol göğsünün üzerindeki diş izleri fena halde belliydi. Kan oturmuş ve morarmaya başlamıştı. Elini ağzından çekerek dudaklarını dişledi üzüntüyle. Adamın acıyla inlemesinin sebebini şimdi anlamıştı. Kendi canının acısını bir kenara bırakıp bir de onu rahatlatmak için çabalamıştı. Bakışları bıraktığı izin üzerinde üzgünce gezerken parmaklarını uzatarak hafifçe izin üzerinde gezdirerek sessizce homurdandı.

 

"Vampir gibi ısırmak nedir!? Ah Feyza ahh!"

 

Dokunuşu ile kocasının yüzü uykusunda bile acıyla buruşunca elini hızla çekti. İçinden kendisine saydırarak sessiz olmaya çalışarak yataktan kalkıp duş almak için banyoya ilerledi.

 

Aldığı duşun ardından kocasının hala bıraktığı gibi uyuduğunu farkedince şaşırsada onun işlerinin yoğunluğu ve aceleye gelen nikah işlemleri yüzünden yorgun olduğunu düşünerek sessizce odadan çıktı.

 

Ne yapacağını bilemezken dün gece pek inceleyemediği evi gezmeye başladı. Uzun ve dikkatli inceleyişinin üzerinden geçen uzun zamanla acıktığını hissederek adımlarını odalarına doğru yöneltti. Odaya girdiğinde kocasının hâla uyuduğunu farkeden kız şaşkınlıkla ona doğru ilerledi.

 

Yatağın kenarına sessizce oturarak bir süre nefes alış verişini dinledi gayet sakin bir şekilde uyuduğunu fark edince aklına gelen şeyle kaşları hafifçe çatıldı ve elini ürkekçe alnına götürerek ateşini kontrol etti. Vücut ısısının da normal olduğuna kanaat getirince elini geri çekti. İlk sefer göğsüne şimdi de alnına değdiği halde uyanmayan kocasının haliyle dudakları büküldü. Anlaşılan uykusu derindi. Fakat o da acıkmıştı. Kararsızca parmağının ucuyla omzuna dokunarak hafifçe dürttü.

 

Bir kaç sefer dürtmesine rağmen hiç bir tepki alamayınca bu defa biraz daha sert dürtüp ismini seslendi.

 

"Jamal..."

 

Yine tepki alamayınca kaşları hayretle havalanmıştı. İkinci defa seslenince homurtuyla karışık bir tepki almasıyla endişe ile tuttuğu nefesini rahatlıkla bıraktı.

 

"Ben acıktım evde de bir şey yok. Sen kalkmayacak mısın?"

 

Sözlerine karşılık kocası önce kıpırdanmış sonra yüzünü buruşturarak yüz üstü yatarak tekrar homurdanmıştı.

 

"Birazdan kalkarım."

 

Kocasının cevabı ile Feyza bakışlarını kolundaki saate çevirerek inlercesine fısıldadı.

 

"Ama saat 15:30 !"

 

Sözleri ile kocası yastığı başına kapayarak huysuzca tekrar homurdanmıştı.

 

"Biraz daha uyuyayım izin verirsen!"

 

Onun bir çocuğu anımsatan tepkisi ile Feyza yüzünü buruşturarak yataktan kalktı. Anlaşılan o ki kocasının hâla uyuması yorgunluktan kaynaklı değil uykuya düşkün oluşundandı.

 

Giysi dolabının yanındaki valizine doğru ilerleyip açtı ve günlük giyeceği bir kaç parça kıyafeti alarak tekrar banyoya ilerledi. Üzerini değiştirirken kocası uyana bilirdi ve o şu an öyle bir duruma maruz kalmak istemiyordu. İşini hallettikten sonra tekrar odaya geçip çantasından cüzdanını ve telefonunu alarak evden ayrıldı.

 

Kocasının uyanmasını bekleyecek sabrı kalmamıştı çünkü çok açtı. Acilen yiyecek bir şeyler alması lazımdı.

 

Mahalleyi bilmesede biraz dolaşarak önce marketten küçük bir alışveriş yapmış sonrada mahallede oynayan çocuklardan fırının yerini öğrenerek o yöne doğru ilerledi.

 

Jamal gözlerini araladığında saatin epey geç olduğunu güneş ışınlarından anlarken,karısının yatakta olmaması ile kendine kızarak yüzünü buruşturdu. Saat epey geç olmuştu tabi kız başını bekleyecek değildi ya. Yataktan kalkarak banyoya doğru ilerleyip önce rutin işlerini halletti sonra duşa girdi.

 

İşlerini halledip çıktığında üzerine bir tişört ve şort geçirerek odadan çıktı. Evdeki sessizlik dikkatini çeksede karısının nerede olduğunu merak ederek bir kaç defa seslenmiş,fakat bir karşılık alamamıştı. Bahçe de olabileceği aklına gelince adımlarını kapıya doğru yönlendirmiştiki uyku arasında kendisi ile konuşmaya çalıştığını anımsayınca verdiği tepkiden dolayı sinirle söylendi.

 

"Gerizekalısın oğlum sen! Lan kız acıktığını söyledi sen öküz gibi yattın bütün gün!"

 

Elini nemli saçlarına götürerek düşünceli bir şekilde karıştırdı.

 

"Nereye gitti acaba?"

 

Bir başına kahvaltı etmeye gitmiş olabilme ihtimali aklına gelince hızlı adımlarla tekrar odaya giderek telefonunu aldı ve Feyza'yı aradı. Çalan telefon bir türlü cevaplanmayınca adımlarını tekrar kapıya doğru yönelterek anahtarları alıp evden çıktı.

 

Nereye gideceğini bilemeyerek tekrar karısını arayarak merdivenleri inip bahçeye doğru ilerlemişti ki karısının elinde poşetlerle bahçe kapısını açmak için çabaladığını görünce hızlı adımlarla ona doğru yaklaştı.

 

Feyza bir elinde poşetlerin arasında,yarısını yediği simidi ağzına alıp bahçe kapısını açmak için tekrar hareketlenmişti ki açılan kapıyla bakışları kocasını buldu.

 

"Nereye gittin sen?"

 

Kocasının sorusu ile ağzında simitle,ellerindeki poşetleri kaldırarak konuşmaya çalıştı.

 

"Alışverişe."

 

Konulmaktadır zorlanan karısının hali ile başınınsağa sola sallayarak elindeki poşetleri uzanıp aldı ve başıyla geç işareti yaptı.

 

"Çıkart şu simidi ağzından. Boğazına kaçacak. Hem neden beni uyandırmadın? Birlikte giderdik."

 

Ağzındaki simidi eline alan Feyza kocasına şaşkınca bakarak cevap verdi.

 

"Denemediğimi mi zannediyorsun? Ama seni uyandırmak pek mümkün görünmüyordu. Üstelik uykunda insanı tersleme gibi bi huyunda var."

 

Karısı önüne geçince kısa bir an düşündü. Haklıydı. Kız uyandırmak için çabalamıştı ama kendisi kalkmak iatememişti.

 

"Kusura bakma,uykuya düşkünüm biraz. Uyandırılıncada huysuzlaşıyorum haklısın."

 

Feyza onun sözlerini onaylarcasına başını sallarken Jamal bakışlarını önünden ilerleyen karısının üzerinde gezdirdi.

 

Saçlarını at kuyruğu toplamıştı. Üzerindeki ince kapşonlu swetshirt kaymış,içine atlet tarzı tişört giydiği için omzu açılmıştı.Altına giydiği dar taytla spordan geliyormuş gibi bir havası vardı. Aklında dönen görüntüyle kaşları çatılırken farkında olmadan homurdandı.

 

"Tayt! Ve sadece omzu değil göbeği de açık!"

 

"Anahtar nerede?"

 

Karısının birden kendisine dönmesi ile kalçalarındaki bakışları direkt açık olan göbeğine kayarken nefesini burnundan sertçe bıraktı.

 

"Cebimde!"

 

Aldığı sert cevapla Feyza kocasına anlam veremeyerek bakarken Jamal ne var dercesine başını salladı.

 

"Anahtarı verde kapıyı açayım."

 

Jamal aynı anlamsız bakışlarla karısına bakarak homurdandı.

 

"Feyzacığım ellerim dolu gördüğün gibi. Gel al cebimden."

 

Kocasının sözleri ile Feyza kararsızca dikilirken onun tekrar homurdanması ile anahtarı almak için hareketlendi.

 

"Neyi düşünüyorsun Feyza? Elin adamının cebine sokmayacakaksın ya elini!? Alt tarafı kocanın cebinden anahtar alacaksın!"

 

Kocası sözlerini bitirmeden cebinden anahtarı almış ve kapının kilidini açarak geçmesi için ona yol vermişti.

 

Mutfağa girerek elindeki poşetleri tezgaha bırakıp bakışlarını arkasındaki karısına çevirdi.

 

"Bundan sonra tek başına alışverişe falan çıkma birlikte yaparız."

 

Kocasının sözlerini başını sallayarak onaylayıp onun tezgaha bıraktığı poşetlere doğru ilerledi. Aldıklarını boşaltırken omzunda hissettiği dudaklarla irkilirken,göbeğinde hissettiği elin teması ile avcunun arasındaki poşeti sıktı var gücüyle.

 

"Bir daha dışarıya çıkarken de kıyafetlerine biraz daha dikkat et lütfen."

 

Sözleri ile karısının aniden kendisine dönmesi ve çatılan kaşları ile sinirlendiğini anlayan Jamal ona fırsat vermeden sözlerine devam etti.

 

"Niyetim seni kısıtlamak,ya da giydiklerine müdehale etmek değil.Büyüdüğüm topraklar ve yetiştirilme tarzıma uygun olmadığı için rahatsız hissediyorum kendimi. Evde nasıl istiyorsan öyle takıl ama dışarıya çıkarken lütfen biraz daha özenli ol Feyza. Bu konuda seninle tartışmak istemiyorum."

 

Belini saran koldam kurtulmak istercesine kıpırdansada kocasının izin vermeyişi ile bakışlarını gözlerine dikti.

 

"Senin istediğin şekle giremem. Anlayışlı olmaya,ortaya yolu bulmaya çalışıyorum. Elimden geldiğince kendimden ve karakterimden ödün verip sana uyum sağlamaya çalışıyorum. Dün gece bir kaç sözünle bile sana teslim oldum çünkü seni de anlamaya calışıyorum."

 

Karısının son sözleri ile bir an afallamıştı. Kaşları düşünceli bir şekilde çatılırken sakin olmaya çalışarak sordu.

 

"Birlikte aldığımız bir karar olduğunu düşünmüştüm! Onaylamadığın bir birliktelik mi yaşattım sana?"

 

Feyza onun kendini yanlış anladığını düşünerek başını hızla iki yana salladı.

 

"Hayır zoraki bir birliktelik değildi. Demek istediğim fikirlerini belirte bilirsin ama uygulamam için dayatırsan bu ikimizinde bu evliliği yürütmek için aldığımız ortak kararın dışına çıkar."

 

Sözlerini bitirip bakışlarını kendisinden kaçıran karısının çenesinden hafifçe tutarak bakışlarını tekrar birleştirdi.

 

"Dayatmıyorum. Sadece beni rahatsız hissettirdiğini belirtip,beni anlaman için kendimi açıklamaya çalışıyorum. "

 

"Dün gece zamana bırakalım demem bu sebeplerden kaynaklıydı. Birbirimizi tanımıyoruz Jamal. Birbirimize karşı hislerimiz yok ve biz sadece evli olduğumuz için beraber olduk. Birbirimize karşı hislerimiz olsa giyimimin seni rahatsız etmesi kıskançlık derim anlamaya çalışırım. Ama böyle bir şey yok ve sen beni bir kalıba sokup,kendi isteklerine,beğenilerine,hoşlanacağın tarza göre şekillendirmek istiyorsun."

 

Karısının çenesindeki parmaklarını yünde hafifçe gezdirdi ve gözlerine derince baktı.

 

"Birbirimize karşı his beslenmeden de kıskana bilirim seni. Çünkü karımsın! Başka erkeklerin benim gördüklerimi görmesini istemeye bilirim çünkü benim karımsın!"

 

Dudaklarını karısının alnına bastırarak geri çekilip gülümsemeye çalıştı.

 

"Üzerine gelmeyeceğim. Dediğin gibi zamana bırakalım."

 

Kocasının kabullenişi ile Feyza başını olumlu anlamda sallayarak tekrar yarım bıraktığı işine döndü.

 

"Peynirli omlet yer misin? "

 

Feyza'nın yanıma ilerleyerek aldıklarına göz attı çayı görmesi ile uzanıp aldı ve çaydanlığı ocağa koyarken cevap verdi.

 

"Farketmez. Yemek seçmem ben."

 

"Güzel! Ama benim yemekle pek aram yok."

 

Çaydanlığı ocağın üzerine koyup altını yaktıktan sonra karısına döndü. Kalçasını tezgaha dayayıp kollarını göğsünde birleştirerek onu baştan aşağı inceleyerek konuştu.

 

"Yanlış anlama ama yemekle aran olmamasına rağmen kilon gayet iyi bence."

 

Kocasının sözleri ile Feyza küçük bir kahkaha atınca Jamal'in gözleri onun gülüşünde takılı kalmıştı. Onu tanıdığı andan beri karısı ilk defa içten gülüyordu.

 

"Yemekle aram yol derken,yemek yemeyi severim ama yapmayı pek beceremem o yüzden idare edeceksin artık."

 

Gülüşünde takılı kalışı işittiği kelimelerin gerçekliği ile Jamal'i hayal aleminden sertçe çıkarmıştı.

 

"Ne demek beceremem Feyza!? Sabah işe gitmeden kahvaltı yapmadan çıkmam evden ben! Dışarda yemek yiyen bir tipte değilim ayrıca eve gelince yemek yerim."

 

Feyza kaseye kırdığı yumurtaları çırparken bakışlarını kocasına çevirip masumca gözlerini kırpıştırdı.

 

"Elimden gelen bir şey olsa dükkan senin patron ama beceremiyorum işte. Sen yaparsın ikimiz yeriz olmaz mı!?"

 

Karısının söylerken ki rahatlığı ve kendisinden istediği şeyle şaşkınca işaret parmağı ile kendini gösterdi.

 

"Ben mi!? Kızım kafayımı yedin sen!? Ben büyürken hizmetçiler,aşçılar,uşaklarla büyüdüm. Mutfağın yerini dahi bilmezdim. Sonra annemle kavuşunca kadının o yaştan sonra bana öğrete bileceği ne olabilir sence!?"

 

"Çay,yumurta,Makarna!?"

 

Karısının sözleri ile Jamal'in kaşları havalanırken şaşkınlıkla fısıldadı.

 

"Nereden bildin!?"

 

"Ben de üçünü biliyorum çünkü sadece."

 

Kocasının yüzünün aldığı şekille Feyza gülmemek için kendini zor tutarken o panikle konuştu.

 

"Yarından itibaren aşçılık kursuna başlayacaksın Feyza!"

 

Feyza dolapları açıp kapatarak tavayı ararken bulduğu tavayı ocağın üzerine bırakıp bakışlarını kocasına çevirerek başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Hayallerini yıkacağım için üzgünüm ama denedim ve sonuç kursta çıkan yangın sonucu şutlandım."

 

Karısının her söylediği sözle şaşkınlığı nirvanaya ulaşırken onun uzanamadığı yükseklikteki dolaptan tabak alamadığını fark edince bir kaç adımla ona yaklaşıp arkasından tabağa uzanarak tezgaha bıraktı.

 

Hazırladıkları masada Feyza iştahla kahvaltısını yaparken Jamal önündeki omleti çatalına takmaya çalışarak yüzünü buruşturup karısına baktı.

 

"Feyza bence bu omlet falan değil! Sende yeme zehirleneceksin."

 

Bakışlarını kocasına çevirerek çatalı ile omzunun üzerinden tezgahı işaret ederek konuştu.

 

"Beğenmediysen mısır gevreği ve yulaf almıştım onları yiye bilirsin."

 

Jamal şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Ne demişti o yulaf mı!? Sabah sabah o tatsız tuzsuz şeyi ona hiç bir güç yediremezdi!

 

"At mıyım kızım ben!? Yulaf ne Feyza? "

 

Kocasının tepkisi ile Feyza umursamazca omzunu silkerken Jamal kısa bir an kararsızca tezgaha baktı ve baktığı an gelen pişmanlık hissiyle bakışlarını tekrar karısına çevirdi.

 

"Bu dağınıklığın sebebi mutfakla aranın iyi olmamasından kaynaklı değil mi Feyza?"

 

Karısı ağzındaki lokmayı yutup şirince gülümsemeye çalışınca Jamal ürkekçe tekrar konuştu.

 

"Öyle olduğunu söyle lütfen. Ben titizlik hadtası bir adamım!"

 

Çayından bir yudum alarak dudaklarını hafifçe dişleyen karısıyla cevabını çoktan alan Jamal bir umut gelecek cevabı bekledi.

 

"Sencede mutfak toplamak biraz saçma değil mi? Gerçi ev işi yapmak çok saçama! Topluyoruz,topluyoruz tekrardan dağılıyor,pisleniyor."

 

Karısının sözlerine daha fazla dayanamayan adam başına geleceklerin korkusu ile söylendi.

 

"Feyza kurban olayım sen bu yaşına kadar nasıl geldin!? Yemek bilmiyorsun,temizlikten bi habersin,ormanda kokarcalar mı büyüttü seni!?"

 

Oturduğu masadan hızla kalkarak işaret parmağı ile tezgahı gösterip sert ve uyaran bir ses tonuyla sözlerine devam etti.

 

"O tezgahı ve mutfağı pırıl pırıl göreceğim! Eğer kaytardığını görürsem yarın evi komple baştan aşağıya temizletirim ona göre!"

 

Feyza işittiklerinin şaşkınlığı ile ani bir hareketle giden kocasına doğru dönöek isterken masadaki çay bardağına eli çarpınca düşen bardağın zeminde çıkarttığı sesle Jamal'in bakışları hızla önce Feyza'yı sonra yerdeki dökülen çay ve kırılan bardağı görünce nefesini sertçe bırakıp dişlerini sıkarak işaret parmağı ile yeri gösterdi.

 

"Hemen temizliyorsun orayı! Derhal! Bir damla leke görmek istemiyorum!"

 

Kocasının uyarısı ile Feyza başını olumlu anlamda sallayınca Jamal mutfaktan çıkarak odaya doğru ilerledi.

 

"Kendisi çok normal sanki koala kılıklı! Bıraksalar ömrünü uyuyarak geçirecek gelmiş bana laf ediyor,emir veriyor! Titizlik hastasıymış! Hizmetçilerle,aşçılarla,uşaklarla büyüyüp titizlik hastasıyım diye basbas bağırması kolay tabi!"

 

Söylenerek mutfağı toparlarken onun bir şey yemediği aklına gelince içeriye doğru seslendi.

 

"Tostta yapabiliyorum! İstersen yapayım!"

 

"Ben ekmek yemiyorum Feyza!"

 

İçeriden gelen cevapla gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Zıkkımın kökünü ye! Seni düşünende kabahat!"

 

Tezgahın yeterince temiz olduğuna kanat getirince yerleri temizlemek için kolları sıvadı.

 

Geçen aranın ardından kendisine doldurduğu çay ve atıştırmalığı eline alarak içeriye doğru ilerledi. Anlaşılan bugün evden çıkmayacaklardı. Yapacak bir şey de olmadığına göre vakit öldürmek için bir film izleye bilirdi.

 

İçeriye girdiğinde kocasını laptopta bir şeyler uğraşırken görünce diğer koltuğa doğru ilerleyip elindeki çayı ortadaki sehpanın üzerine bıraktı ve cips paketini kucağına alarak koltuğa kurulup tv kumandasına doğru uzandı.

 

"O şeyi o koltukta yemeyeceksin umarım!?"

 

Feyza bakışlarını kocasına çevirerek ona anlamadığı soruyu tekrarladı.

 

"Neyi yemeyeceğim anlamadım?"

 

Jamal gözleri ile karısının kucağındaki cips paketini işaret ederek konuştu.

 

"Cipsi Feyza! Kırıntıları dökülecek ve benim en nefret ettiğim şey koltukların üzerindeki kırıntılardır. İnsan bir kaseye falan koyar kızım ya!"

 

Feyza nefesini sesli bir şekilde bırakarak gözlerini devirip çayına uzanırken bıkkınlıkla homurdandı.

 

"Sabır Feyza sabır! Sen sabırlı kızsın! İlk günden uyma şu dezenfektan şişesine!"

 

"Feyza!"

 

"Neeee!"

 

Karısının yüksek sesli cevabı ve öfkeyle parlayan gözleri kendisininkini bulunca Jamal yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Ne bağırıyorsun kızım!? Bavulunu hazırla yarın balayına gidiyoruz diyecektim!"

 

Aldığı cevapla bu defa yüzü buruşan Feyza olunca elindeki bardağı tekrar sehpanın üzerine bırakarak kocasına döndü.

 

"Pardon da bana sordun mu!? Sen neden hiç bir konuda benim fikirimi sormuyorsun acaba!? Gitmek istiyor muyum? Müsait miyim? Belki işlerim yoğun! Belki regl günümdeyim! Neden sormu..."

 

"Regl mı oldun?"

 

Söylediği onca lafın arasından,kocasının cımbızla çeker gibi sadece o kelimeyi çekmesi ile ellerini sertçe yüzünde gezdirdi ve bakışlarını kocasına çevirerek çemkirdi.

 

"Sence! Dün gece var mıydı öyle bir belirti?"

 

Feyza'nın sorusu ile başını kararsızca iki yana salladı.

 

"Yoktu ama belki sabah oldun Feyza ne bileyim ben şimdi. Hem bu agresifliğine ve gerginliğine bakılacak olursa olmuş gibisin. Ya da olacaksın."

 

"Olmadım! Önümüzdeki üç hafta boyunca da olmayacağım! Merakını giderebildim mi doktor bey!?"

 

Karısının sürekli kendisine çemkirmesi ile elindeki laptopu yanına bırakarak yerinden kalkıp onun yanına doğru ilerledi. Karısının çattığı kaşları ile kendisini izlemesini umursamadan yanına oturdu. Karısının elini avcunun arasına alarak sakin bir ses tonuyla konuştu.

 

"Balayını ben ayarlamadım. Bu yüzden bana sinirlenmene,kızmana gerek yok. Ben ayarlayacak olsaydım emin ol bu konuda senin fikrini alırdım. Benim de işlerim yoğun,hazırlanmam gereken bir sınav var ama babam ayarlamış işte bir şeyler. Gitmek istemiyorsan iptal edelim."

 

Feyza elini tutup,gözlerine anlayışla bakan kocasının tavrıyla yerinde huzursuzca kıpırdandı. Biraz önce oturduğu yerden de izah edebilirdi durumu. Ne gerek vardı da dibine sokuluyordu iki de bir? Dün gecenin başlangıcıda böyle olmuştu. Bulduğu her fırsatta dibine sokulup bu tavırları ile böyle manipüle mi edecekti onu yani? Bir de balayı diyordu. Beraber olsalar bile henüz bu ani yaklaşımlara bile alışamamışken bir de balayında sürekli dip dibe mi olacaklardı yani?

 

"İkimiz için zor ve gergin bir süreçten geçtik. Ama bu dönem seni duygusal olarak biraz daha yıprattığı için senin için bir değişiklik olur diye düşünmüştüm. Fakat dediğim gibi gitmek istemiyorsan iptal edebiliriz. Hiç sorun değil. Sen nasıl rahat hissedeceksen öyle yapalım."

 

Gergin ve zor bir süreçten geçmişler di evet ama şu an ve o balayını düşündükçe daha da geriliyordu. Burada en azından ikiside işine gidecekler ve bu tarz yakınlaşmalar daha az olacaktı. Böyle düşünmek onu biraz olsun rahatlatırken tersini düşünmek... Fakat tatili ayarlayan da Jamal'in babasıydı. Jamal ayarlamış olsa düşünmeden iptal ettirirdi ama adama ayıp olsun da istemiyordu.İşi bahane etse yoğun değillerdi ve Akın sayesinde şüphesiz bu bahanesi ayyuka çıkardı.

 

"Baban ayarlamış,iptal etmek olmaz ayıp olur. Gidelim madem."

 

Verdiği onayla kocasının gözlerinden bir anlığına gelip geçen o pırıltı güçlükle yutkunmasına sebep olmuştu. Aralarındaki yakınlıktan kurtulmak adına biraz önce alamadığı kumandaya tekrar uzanmıştı ki belinden çekilmesi ile gözleri irice açıldı.

 

"Ben ayarlasam gitmeyecektin değil mi?"

 

Feyza ne diyeceğini bilemeyerek bakışlarını etrafında gezdirdi ve çaya gözü takılınca bulduğu bahaneye sığınırcasına konuştu.

 

"Çayımı tazeleyeceğim sen de ister misin?"

 

Kalkmak için hareketlenen karısını kucağına çekerek onun şaşkın yüzüne bakıp sırıttı.

 

"Çay içmenin zamanı mı şimdi?"

 

Kocasının her fırsatta üzerinde hakimiyet sağlamısı ile itiraz bile edemediği için kendinin ona karşı dirayetsiz oluşunu düşünürken dudaklarını büktü.

 

"Bilmem. Çay içmenin bir zamanı mı var?"

 

Bir eli karısının belini okşarken diğer elini de yüzünde hafif dokunuşlarla gezdiren Jamal onun huzursuzluğunun farkında olsada üzerine gitmekten zevk alırcasına fısıldadı.

 

"Şu an zamanı değil karıcığım. Benden kaçmak için çayı bahane ediyorsun."

 

Kocasının dokunuşlarının sonunun nereye gideceğini bilinci ile telaşlanan Feyza daha da huzursuzlanarak başını iki yana sallayıp telaşla kucağındna kalktı.

 

"Yoo bahane değil bi kere. Canım çay içmek istiyor sadece."

 

Feyza'nın panik hali ve telaşı ile dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olmayan Jamal onun çay bardağını eline alıp kendisine dönmesi ile anında sustu.

 

"Çay içiyor musun,iç miyor musun!?"

 

Karısının dişlerini sıkarak söylediği sözlerle başını yukarı doğru kaldırdı.

 

"Açım."

 

Feyza gözlerini devirerek elinde bardakla ilerlerken söylendi.

 

"Her şeye burun kıvıracağına,yeseseydin o zaman!"

 

Feyza'nın kalktığı koltuğa gayet rahat bir pozisyon alarak uzanırken bakışlarını üzerinden çekmeden sesli bir şekilde alayla söylendi.

 

"Haşa! Ne haddime bana bahşedilen nimetlere burun kıvırmak. Nimet ayaklanıp kendi kaçıyorsa suç benim mi?"

 

Mutfaktan işittiği sözlere anlam veremeyen Feyza çayını doldururken,sözlerin altında yatan ima bir anda dank edince eli ayağı birbirine dolaşmış elindeki fincan yere düşerken ağzıda hayretle açılmıştı.

 

"Terbiyesiz! Nasıl bir adamsın sen ya!?"

 

Kendi kendine homurdanırken arkasından gelen sesle korkuyla yerinde zıpladı.

 

"Benim terbiyemi düşüneceğine,kendi sakarlığını mı düşünsen biraz!?"

 

Karısını baştan aşağı kontrol edip yaralanma gibi bir durumunun olmadığını fark edince işaret parmağını kaldırıp yeri işaret ederek söylendi.

 

"Hemen temizliyorsun oraları! Sen bu sakarlıkla bu yaşına kadar nasıl geldin anlamıyorum ki! Feyza mahsus mu yapıyorsun? Bir insan nasıl bu kadar beceriksiz olabilir güzelim ya!?"3

 

Feyza koparttığı kâğıt havluları hırsla dökülen çayın üzerine atarken öfkeli bakışlarını kocasının üzerine dikip çemkirdi.

 

"Sen bu yaşına kadar bu terbiyesizlik ve edepsizlikle sapık damgası yemeyerek nasıl geldiysen öyle geldim! Pişkin pişkin konuşup benim sinirimi bozma!"1

 

"Milletin karısına kızına mı yavşamışım da sapık damgası vursunlar!?Söylediysem nikahlı karıma söyledim!"

 

Feyza yere eğilerek ıslanan peçeteleri dikkatlice alıp doğruldu ve bakışlarını kocasına çevirerek yüzünü buruşturdu.

 

"Ne sen bir Sebastian sın,ne ben bir Kathryn ım!? Nikahlı karınım diye erotik konulu film karakteri değilim!"

 

Topladığı peçeteleri lavaboya sinirle atarken Jamal bir kaç adımda yanına yanaşarak kolundan tutup sertçe kendine çevirdi.

 

"Sen Sexs oyunları filmini izlerken sıkıntı yok ama ben karımı istediğimi ima ederken sıkıntı öyle mi!?"

 

Feyza kolunu kocasının elinden kurtarmaya çalışarak çekiştirirken onun bedenini sertçe kendisine çekmesi ile sinirle soludu.

 

"Ne var izlediysem!? Ne olmuş!? Ben izlemişim en azından! Sen gibi izlediğimi uygulamaya geçirip böyle hevese gelmemişim!"

 

Söylediği cümlelerin saçmalığı ile kısa bir an düşündü ve bakışlarını kısarak kendi kendine homurdandı.

 

"Gerçi uygulamaya geçirecek kimse olmadı ama orası ayrı konu tabi."

 

Karısının farkında olmadan kendi kendine düşünmesi ve bunu da sesli olarak dile getirmesi ile kaşları çatılırken o çelişkiye düşmüş gibi düşüncelerini dile getirmeye devam etti.

 

" Uygulamaya geçirecek biri olsaydı ben de böyle isteklerimi erotik sözlerle,fikirlerle dilemi dökecektim acaba!?"

 

Feyza'nın sözleri ile Jamal öfkeyle ağzını açmıştı ki. Karısının cıyaklaması ve başını şidderle iki yana sallaması ile geri kapamak zorunda kalmıştı.

 

"Ayyy saçmalama Feyza! Ne dile getirmesi falan canım! Uçtun sen de yani iyice! Hem de bir erkekle erotizm! Yok daha neler!?"

 

"Uçtun uçtun da,sen dikkat et çakılacağın zemin hayal etme teşebbüsünde bulunduğun adamlar değil de,kocanın dün gece damgaladığın göğsü olsun!"

 

"Ney!?"

 

Jamal başını sağa sola sinirle sallayarak öfkeli bakışları ile yerleri işaret ederek çıkıştı.

 

"Süzülerek yavaşça inde yerleri temizle! İşini şişirmeden yap yoksa benimde muazzam fikirler beliriyor aklımda! Benim gözetimim altında diş fırçası ile küveti temizlemen gibi!"

 

Kocasının sözleri ile Feyza sesli bir şekilde saçmalayarak düşümdüğünü anlasada toparlamak için geç olduğunun da bilincindeydi. İçinde bulundukları durumdan bir an önce çıkmak en iyisiydi ,uzatırsa bu manyak dediğini yapar küveti ona diş fırçası ile temizletebilirdi.Dudaklarını büzerek fısıldadı.

 

"Çay içer misin!?"

 

"HasbinAllah!"

 

Kocasının kolunu bırakıp elleri ile sertçe sıvazlaması ile gülmemek için yanağının içini ısırarak ona bakmaya devam etti.

 

"Bir Karadenizli olarak sayende çaydan tiksineceğim Feyza! Çay dan başka bir şey çıkmayacak mı bugünno ağzından senin!?"

 

Gelen soruyla Feyza omzunu silkerek dudaklarını büktü.

 

"Bilmem! Yemek yemiyorsun,çay içmiyorsun bir şey söylemeyen,istemeyen sensin ben nereden bileyim?"

 

Karısının üzerine doğru yürüyerek mutfak tezgahı ile arasına sıkıştırıp tek kaşını kaldırarak sırıttı.

 

"İstemez olur muyum karıcığım istediğim bir şey var ama sen kaytarmaya çalılıyorsun."

 

"O... Onun zamanı mı şimdi!?"

 

Yanağına dudaklarını hafifçe sürterek geri çekilp çapkınca göz kırptı.

 

"Onun zamanımı var Feyza?"

 

Kaşlarını hafifçe kaldıran Feyza,cevabını bilse de kurtulmak istercesine umutla sordu.

 

"Yo...Yok mu?"

 

Jamal başını iki yana olumsuz anlamda sallayarak karısı gibi kaşlarını kaldırarak fısıldadı.

 

"Yok!"

 

Boynuna sokulup dudaklarını bastırarak geri çekilerek sözlerine devam etti.

 

"Ben titiz adamım bekleyemiyorum,basıyorlar bana. O yüzden bir an önce temizle şurayı güzelim."

 

Kocasının sözleri hızlanmaya başlayan kalbini sakinleştirmek adına derince bir nefes alarak gülümsemeye çalıştı.Heyecanlandığunı anlasın istemiyordu. Tezgahla kocasının arasında hapsolan bedenini kurtarmak için kolunun altından geçerek sırıttı.

 

"Yaa. Tabi. Temizliğin vakti olmaz. Olmaz doğru söylüyorsun. O yüzden ben hemen temizleyim buraları."

 

Başka şeyi imâ ettiğini anlasada üstüne gidip tepesine çıkartmaya hiç niyeti yoktu. Jamal de karısının halinden üstüne fazla gitmemesi gerektiğini anlamış onu daha fazla utandırmak istemediği için temizliği bahane etmişti. Üstelik açtı!

 

Feyza'nın yere dökülen çayı temizlemeye yönelmesi ile yüzüne yayılan şırıtışı silmeden konuştu.

 

"Ben odaya çıkıyorum sen de işin bitince gel."

 

İşittikleri ile başını hızla kaldırarak utançla fısıldadı.

 

"Jamal daha akşam bile olmadı. Hem bugün olmasa olmaz mı?"

 

Karısının sözleri ile Jamal'in kahkahasını tutamayarak konuştu.

 

"Sevişmek için çağırmadım karıcığım,alışverişe çıkmamız lazım o yüzden hazırlan diye çağırdım."

 

Feyza yaptığı aptallıkla,pişman olarak gözlerini sıkıca kapatırken Jamal sesindeki eğlenen tınıyla sözlerine devam etti.

 

"Ayrıca bugece de olacak canım. Dün gece bu konu da anlaşırken,durmayacağımı açıkça söylemiştim. Utandığının ve çekindiğinin farkındayım ama birbirimize daha çabuk alışmamız için böyle olmasına dün gece ikimiz ortak bir karar verdik hatırlıyorsan."

 

Jamal'ın sürekli dün geceye vurgu yapması ve son sözlerini üzerine bastırarak söylemesi ile Feyza içinden homurdandı.

 

"Ben o kararı veren aklıma tüküreyim!İçinden bu denli kuduruk bir adam çıkacağını bilsem ertlerdim o anları. Tamam onun da hoşuna gitmişti ilk deneyimi ama sürekli sürekli de olacak şeymiydi canım? Hem de sürekli imalarda bulunuyordu bu manyak!"

 

Kocaısnın hâlâ başında beklediğini fark edince bakışlarını tekrar ona çevirerek yüzüne sahte bir gülümseme kondurupp başını olumlu anlamda sallayınca,aldığı onaydan sonra onun yüzündeki sırıtışla arkasını dönüp gitmesini izlerken sinirle homurdandı.

 

"Onay almadan da milim kıpırdamıyor yerinden! İlk günden işi gücü bana eziyet etmek oldu adamın! Ben bunu uykusunda boğsam mı acaba!?"

 

Araca bildiklerinden beri karısının üzetindeydi bakışları. Bu konuyu uzatmak istemiyordu fakat rahatsız oluyordu ve onun da anlamasını istiyordu. Kardeşleri kuzenleri arasında da bu tarz giyinenler vardı,ayrıca başkalarına göre öyle çok göze batan bir tarz da olmaya bilirdi,değildi de belki ama o rahatsız oluyordu.

 

"Feyza..."

 

Karısı başını uğraştığı telefonundan kaldırmadan cevap verdi.

 

"Hmmm."

 

"Neden üzerini değiştirmedin?"

 

Sorusu ile karısı bu defa bakışlarını telefonundan kaldırarak kendisine çevirince sözlerine devam etti.

 

"Gerçekten rahatsız oluyorum ve sen biraz anlayış gösteremezmisin bu konuda."

 

"Jamal çevrene etrafına aykırı giyinmiyorum. Ki giyinsem de bu benim tercihim olurdu. Ayrıca kardeşlerin ve kuzenlerin arasında bu tarz giyinenlerde var. Bu kadar rahatsız olacağın bir durum değil bence bu? Hem altı üstü bir tayt ve krop ne var bunda bu kadar büyütecek? Seni duyanda bikini ile geziyorum zanneder!"

 

"Büyütmüyorum ki. Rahatsız oluyorum. Rahatsızlığımı dile getiriyorum ve anlamanı istiyorum. Giyme demiyorum ama insanların içinde giyme en azından. Diğerleri giyiyorsa bu eşlerinin rahatsız olmadığındandır belki."

 

Feyza işittiği sözlerle sinirle güldü.

 

"Eşlerinin tercihlerine saygı gösteriyor olamazlar mı senin aksine!?"

 

Karısının cevabı ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Olabilir tabi. Ama bu benim senin tercihlerine saygı göstermediğim anlamına gelmiyor.En azından ben alışana kadar biraz dikkat etsen."

 

Feyza gözlerini sıkıca kapatıp ellerini bıkkınca kaldırarak nefesini sertçe bıraktı.

 

"Tamam! Ben sana bu konu da zaman tanıyacağım ama lütfen sende alışmaya çalış. Beni değiştirmek için sözde kalacaksa bu söylediklerin sonrası fena olur Jamal! Daha beter giyinirim sen bu gördüklerini o zaman mumla ararsın söylemedi deme!"

 

Karısının tehtidi ile kaşları çatılırken bakışları hızla onu bulmuştu ki,onun bir sorun mu var dercesine kendisine attığı bakışla gülümsemeye çalıştı.

 

"Teşekkür ederim karıcığım!"

 

Feyza gözlerini devirerek tekrar telefonuna dönerken Jamal'de bakışlarını tekrar yola çevirdi.

 

Geldikleri mağazanın önünde elinden tutup çekiştiren kocası ile yerinden kıpırdamadan fısıltıyla konuştu.

 

"Mutfak için alışverişe çıktığımızı zannediyordum ben."

 

Eli ile önünde durudkları mağazayı göstererek şaşkınca tekrar fısıldadı.

 

"İç çamaşırı mağazası bu Jamal!?"

 

Karsının işaret ettiği mağaza ile bakışlarını ondan çekmeden gülerek cevap verdi.

 

"Biliyorum Feyza. Bilerek geldim zaten."

 

Feyza yüzünü buruşturarak inlercesine söylendi.

 

"Ne demek bilerek geldim ya? Ne işimiz var bizim burada?"

 

Feyza'nın elinden çekiştirerek kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.

 

"Senin için alışveriş yapacağız!?

 

"Neee! Alışveriş yapacağız ne demek!? Seninle hayatta girmem o mağazaya! İhtiyacım falan da yok ayrıca benim!"

 

Jamal bakışlarını etrafında gezdirerek tekrar karısına çevirip uyarırcasına fısıldadı.

 

"Ne demeye bağırıyorsun kızım!? Millet bize bakıyor! İhtiyacın olup olmadığına ben karar veririm ve verdim! İhtiyacın var! Yürü içeri!"

 

Elini kocasının elinden kurtarmaya çalışarak ayaklarını diredi inatla. Aklınımı kaçırmıştı bu adam. Onunla o mağazaya girmezdi! Giremezdi! Hem onun gözlerine bayram ettirmek için o şeyleri almak istemiyordu!

 

"Yaa neden senin zevkin için o şeyleri alacakmışım ben!? İstemiyorum! Girmeyeceğim!"

 

Jamal burnundan nefesini sertçe bırakarak bezgince karısına döndü.

 

"Birincisi o şeyler sadece benim zevk almam için değil Feyza! İkincisi senin aklın neden hep yatakta,erotizm de,fantezi de,cinsellikte!"

 

Kocasının cevabı ile Feyza ona şüpheyle baktı. Yine bir potmu kırmıştı acaba? İyi de iç çamaşırı mağazasında ne işleri olabilirdi ki başka? Ne alacaklardı?

 

"Üçüncüsü ben senin kocanım beni istemen gururumu okşuyor ama bunu en olmadık yerler böyle bir mağazanın önünde dile getirirerek benim içimdeki arzuyu kamçılıyor..."

 

"Susss!"

 

Dudaklarına kapanan elle sırıtan Jamal başıyla mağazayı işaret edip diğer eliyle karısının elini tutarak dudaklarından çekip avcuna bir öpücük bıraktı.

 

"Önce sana balayı için denizde giyeceğin bir şeyler alalım, sonra aklıma soktuğun şeylerden de alırız bir kaç parça. İkimiz karar vereceğiz tabi!"

 

Kocasının son cümlesindeki vurguladığı ayrıntıyla gözleri irileşirken başını olumsuz anlamda şiddetle salladı.

 

"Asla! Lütfen Jamal gidelim buradan! Gerek yok istemiyorum ben bir şey! Yüzme falan da bilmiyorum ben ayrıca."

 

Karısının korkudan bahaneler üretmesi ile eline tekrar uzanarak çekiştirip mağazanın içine soktu ve kulağına eğilerek fısıldadı.

 

"Şimdi itiraz etmeden alışverişimizi yapacağız,eğer karşı gelirsen ben kendim seçer bizzat hepsini üzerinde deneyerek karar veririm!"

 

Jamal'in bakışlarındaki kararlılıkla başını çaresizce salladı. Ona yaptığı bu emrivakinin hesabını elbet soracağı zaman gelecekti ve bu o zamanı sabırla bekleyecekti.

 

Feyza dan aldığı onayla onu reyonlara doğru çekiştirdi. Feyza modellerde öylesine gözlerini gezdirirken Jamal'in kendi beğendiği her modeli onun eline tutuşturması ve gördüğü modellerle sessizce fısıldadı.

 

"Şaka mısın sen!?"

 

Karısının fısıltısı ile bakışlarını ona çeviridi.

 

"Anlamadım. Ne miyim?"

 

Feyza gözleri ile elindekileri işaret ederek tekrar fısıldadı.

 

"Giydiğim tayta ve kropa laf ediyorsun ama seçtiğin bikinilerin ve o modellerin abartısının farkında mısın!?"

 

Karısının işareti ile Jamal elindeki bikini modelini gözünün önüne kaldırarak incelerken Feyza biraz ilerisindeki iki kadının kıkırtısı ile onun eline sertçe vurarak homurdandı.

 

"Ne yapıyorsun ya!?"

 

"Ne yapabilirim acaba!?Bedeni sana göre küçük gibi,senin göğüslerin daha dolgun onun için bedenini kontrol ediyorum Feyza!"

 

İşittikleri ile Feyza inanamazca baktı yanındaki adama bu adam gerçekten aklını kaçırmış olmalıydı.

 

"Ayrıca bunları giydiğinde sadece ben göreceğim için sokmaya çalıştığın laf anlamsız güzelim!"

 

Jamal'in başka bir modeli eline alıp tekrar incelemesi ile Feyza elinden tutarak indirirken şüpheyle fısıldadı.

 

"Ne demek sadece ben göreceğim? Nereye gidiyoruz ki? Ya da hangi mağaraya gidiyoruz diye mi sormalıyım!?"

 

Elinde incelediği modeli de karısının eline tutuşturarak cevap verdi.

 

"Başbaşa olacağımız bir yer karıcığım. Korkma mağara falan da değil! Özel mülk! Kendimize ait koyu bile var!"

 

Karısının kaşları düşünceli bir şekilde çatılırken o deneme kabinlerine doğru karısını yönlendirerek sözlerine devam etti.

 

"Merakını giderdiysem şimdi git ve beğendiklerimi dene. En az dört tanesini alacağız ona göre karar ver. Ayrıca oyalanmak için benimle biraz daha didişirsen,girerken söylediklerimi zevkle yapacağımdan emin olabilirsin!"

 

Feyza kocasının tehtidi ile deneme kabinlerine doğru ilerlerken siniri tepesinden fışkıracak raddeye gelmişti.

 

"Ayy abla gördünmü adamı nasıl yakışıklı!"

 

İşittiği sözlere burun kıvırarak kabinlere ilerleyip girdi. Uzun süren denemelerden sonra Jamal'in söylediklerini hatırlayarak dört tanesinde karar kılıp onları ayırarak tekrar üzerini giyinip kabinden çıktı. Bakışları etrafını tararken Jamal'in işareti ile ona doğru ilerledi. Kasanın önünde lazım olacak bir kaç parçayı daha görünce bakışlarını tekrar kocasına çevirip elindekileri diğerlerinin yanına bıraktı.

 

"Çıkalım mı artık! Lütfen."

 

Jamal karısının aldıklarını göz ucuyla kontrol edip başıyla onu onaylarken cüzdanını çıkarttı ve kartını kasadaki kıza uzatırken çalan telefonu ile ekranda gördüğü isimle bakışlarını karısına çevirdi.

 

"Ödemeyle sen ilgilen. Benim bu aramayı cevaplamam lazım."

 

Onayını beklemeden hızla çıkışa doğru ilerleyen kocasının ardından sinirle ayağını yere vurup bakışlarını kasadaki kıza çevirdi.

 

"Adam çok yakışıklı ama kız pek bi suratsız abla."

 

Biraz önce işittiği sesleri fısıltı şeklinde tekrar işitmesi ile nefesini bıkkınca bıraktı.

 

"Yakışıklılık değil önemli olan Nuran. Eve ekmek getirmesi önemli. Böyle yakışıklılar eve ekmek değil,karı kız geitirir kızım. Aklını başına al sende."

 

Feyza bir diğer fısıltıyı işitince kaşlarının çatılmasına engel olamamıştı. Bu insanlarda hiç utanma yokmuydu canım! Ulu orta tanımadıkları insanları yargılıyorlardı.

 

"Ay ne dersen de abla. Böyle yakışıklıyı bulmuş,bu suratla elinden kaparlar bunun. O zaman suç kapanda mı yoksa kaptıranda mı? Az önce görmedin mi adamı nasıl da ilgiliydi kızla? Bakışlarından belli adamın ne istediği. Ama istediği kıza bak bir de ruh gibi! "

 

Feyza'nın ağzı işittikleri ile bir karış açık kalırken arkasını dönüp kızın saçlarına yapışmamak için zor tutuyordu kendini. Öfkeli bakışları mağazanın dışındaki kocasına kayınca bakışları kesişmişti ve onun yüzünde bir gülümseme belirmişti.

 

"Kız sus artık ayıp! Kız duysa ne diyeceksin Nuran!?"

 

"Aman be abla sende! Ne duyacak! Baksana adama kızın içine düşecek ama kız kazulet gibi! İnsan o gülümsemeye can verir be!"

 

Feyza daha fazla dayanamayacağını düşünüp kızın haddini bildirmek için dönerken gözüne çarpan şeyle yüzüne sinsi bir sırıtış yayılarak kasiyer kıza doğru yaklaşarak arkasındaki kadınların duya bileceği şekilde konuştu.

 

"Fantezi kıyafetleriniz bu kadar mı farklı çeşitleriniz de var mı?"

 

Kasiyer kıza doğru yaklaşarak kıkırdayıp sözlerine devam etti.

 

"Kocam daha özel şeylerden hoşlanıyorda. Gerçi her halime karşı aşırı istekli dir ama bir sürpriz yapıyım diyorum."

 

Kasiyer kız yüzüne yayılan gülümseme ile tezgahın altından bir kaç paket çıkarıp yüzündeki gülümseme sırıtışa dönmüş bir şekilde cevap verdi.

 

"Yanlış anlamayın ama bencede ihtiyacınız yok. Eşinizin size karşı olan arzusu gözlerinden taşıyor resmen."

 

Sözlerini bitiren kız çaktırmadan Feyza'ya göz kırpıp arkasında deminden beri dedikodu yapan kıza ters bir bakış atınca Feyza onun da oyununa ayak uydurduğunu anlamıştı.

 

"Ayy kaç defa diyorum ulu orta yerde öyle bakma diye ama dinleyen nerede."

 

Arkasından işittiği sözlerin sonunda kesilmesi ike sırıtırken kasiyerin sorusu ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"Hangisini tetcih edersiniz?"

 

"Nasıl?"

 

Yağtığı şeyin gerçeğe dönüşmesine ramak kalınca kendine gelen Feyza şaşkınca kıza bakarken o çıkarttığı üç kutunun bedenlerini kontrol ederek kıkırdadı.

 

"Bence üçü de size yakışacak. Hem eşinizin de hoşuna gitmiş gibi gözüküyor."

 

Feyza'nın bakışları hızla vitrin camının arkasindaki kocasını bulunca onun çapkınca göz kırpıp sırıtması ile utançla gözlerini kaçırdı. Alamazdı o şeyleri! Jamal'in kendisi ile dalga geçeceğini adı gibi biliyordu çünkü. Hem ne diyecekti adama? Arkamdan ileri geri konuştular,seni çok beğenip askıntı oldular bende gaza geldim mi diyecekti. Almazsada arkasindaki kadınlara rezil olacaktı! Üstelik kasiyer kız işgüzarlık yapıp kocanızda beğendi demiş,kocasının hoşuna gitmeyeceği bahanesini de direkt elemişti. Hangi akla hizmet böyle bir saçmalığın altına imzasını atmıştı acaba!?

 

"Feyza bir sorun mu var?"

 

Jamal'in seslenmesi ile iç hesaplaşmasını keserken kendisine doğru yaklaşması ile panikle başını salladı.

 

"Eşiniz bir kaç parça daha istedi ama karar veremedi galiba. Siz de yardımcı olun isterseniz?"

 

Feyza'nın bakışları hızla kasiyer kızı bulurken Jamal merakla tezgaha doğru ilerlemişti.

 

"Karımın zevkine güveniyorum ama,madem kararsız kalmış bir de ben baka..."

 

"Jamal...!"

 

Karısının kendisini engellemek için göğsüne koyduğu elini avcunun içine alarak hafifçe sıkıp gülümseyip kulağına doğru eğilerek fısıldadı.

 

"Görmek istiyorum lütfen izin verir misin?"

 

Feyza başını olumsuz anlamda sallarken Jamal bakışlarını kasadaki kıza çevirerek ciddiyetini takınıp konuştu.

 

"Hangilerini beğendiyse alıyoruz. Üst raftaki kırmızı ve siyah olan modelleri de ekleyin lütfen!"

 

İşittikleri ile Feyza'nın gözleri irice açılırken başını utançla Jamal'in göğsüne saklarken bir yandan da beline küçük çimdikler atıyordu.

 

"Canımı yakmak istiyorsan dün gece bıraktın iz daha etkiliydi."

 

Kocasının eğlenen haliyle Feyza artık utançtan yerin dibine girecek hale gelmişti.

 

Alışverişi tamamladıktan sonra Feyza ,Jamal'in yüzüne dahi bakmazken o sırf karısının gönlü olsun diye yemek bile ısmarlamış ama yinede gönlünü almayı başaramamıştı.

 

Aracın içerisinde hâlâ tavır yapan karısına göz ucuyla bakarak söylendi.

 

"Utanacak ne var bunda? Evliyiz ve gayet doğal bir şey aldıklarımız. Bir kadının ve ya eşinin birbirini mutlu edecek ufak hediyeler seçmesi,seçerken birbirinin fikrine önem vermesi gayet normal bence."

 

Sözlerine karısının bir tepki vermesini beklesede onun umursamazca omuz silkmesi ile kırıldığını anlayarak rahatlamak için aklına gelen fikri söyledi bu defa.

 

"İstersen gece çıkabiliriz yola."

 

"Farketmez."

 

Onun yine cevap vermeyeceğini düşünse de yüzüne bakmadan triplenircesine verdiği cevapla yüzünde bir sırıtış meydana gelirken tekrar konuştu.

 

"Emin misin? Seni utandırıp,üzdüğüm için kendime gönüllü ceza kesiyorum. Bak bu fırsat bir daha eline geçmez güzelim."

 

Feyza kıstığı bakışlarını şüpheyle kocasına çevirerek bakıp umursamaz görünmeye çalışarak sordu.

 

"Ne cezasıymış o!?"

 

Onun umursamaz görünmeye çalışarak sorduğu soruyla gülmemek için direnerek cevap verdi.

 

"Gece yola çıkarsak bu gece sana dokunamam. Senin istediğin olmuş olur."

 

Kocasının sözlerinde ciddi olup olmadığını anlamak için onun gözlerine baktı uzunca. Ciddi olduğunu fark edince yüzüne yayılan sırıtış ve rahatlama hissiyle başını olumlu anlamda salladı.

 

"Olur! Eve gidince hemen hazırlanıp çıkalım o zaman."

 

Onun bu tavrıyla belki bozulması gerekiyordu fakat Jamal anlam veremediği bir şekilde onu anlıyordu. Her şey aceleye gelmişti ve birbirlerine alışacak zamanları bile olmamıştı.Karısının kendisini çevresindeki insanlardan korumak için ördüğü duvarları vardı ve bu duvarları güvendiği,tanıdığı insanlardan başka kimse aşamıyordu. Bedenen normal bir yaşantısı varmış gibi göstersede ruhen öyle olmadığını dini nikahlarının kıyıldığı gece anlamıştı.Dış dünyasında güçlü bir karakteri,dik duruşu varken,iç dünyası tam zıttı bir karaktere sahipti. Zayıf ve kırılgandı.Dün gece ise bedenen karısı olsa da ruhen ona ulaşamadığını fark etmişti ve o bir ömür geçireceği karısının ruhuna da talipti.

 

Karısının hâlâ kendini izlediğini fark edince o da başını olumlu anlamda sallayarak gülümsedi.

 

"Öyle yapalım."

 

Feyza bakışlarını tekrar dışarıya çevirirken keyfi de yerine gelmişti. Önemli olan bu gece kocası ona dokunmayacaktı ve gidecekleri yer her nere ise tüm gece araç kullanacağı için yarın da yorgunluktan sızıp kalacaktı. Sonuçta uykuya aşırı düşkün bir kocası vardı. Arçala gideceklerini umuyordu çünkü aksini gerektirecek bir şeyler söylememişti kocası. Ona dokunmasını istemiyor değildi ama ani gelişen bir beraberlik yaşadıkları için biraz kendine gelmek istiyordu. Biraz önce yaşadığı olay şu an umrunda değildi. O mağazada yaşadıklarını bayramda görüp başına kakacak değildi o kadınlar!

 

Eve gelip hazırlıklarını yaptıktan sonra valizlerini araca yerleştirerek tekrar yola çıkmışlardı.

 

Feyza ne kadar şu anki durumdan memnun olsa da huzursuzca konuştu.

 

"Gideceğimiz yol uzunsa yorulursan uykun gelirse söyle. Ne de olsa uykuya çok düşkünsün. Ben kullanırım sen de uyursun."

 

Jamal başını olumsuz anlamda sallayarak bakışlarını karısına çevirdi.

 

"Rahatına bak. Uykuya düşkün olduğum kadar uykusuzluğa da alışkınım endişelenme."

 

Feyza onun sözlerine güvenemese de başını olumlu anlamda sallayarak balışlarını yola çevirdi.

 

Gecenin ilerleyen saatlerinde verdikleri molalar dışında Feyza ısrar etsede dinlenmemiş,aracı onun kullanmasına da izin vermemişti.

 

Hava aydınlanırken uykuya yenik düşen karısına bakarak güldü. Başka zaman konuşmaktan bile kaçınırken uyumasından korktuğu için bütün gece hiç susmamış aklına ne geldiyse anlatmış,kendisinin de anlatmasını istemişti.
Çocuklukları,yaramazlıkları,lise,universite dönemleri kendisinin gönüllü doktorluk için gittiği savaş bölgeleri hepsinden konuşmuşlardı. Hatta kavga etmeden Feyza'ya takık Burak hakkında bile konuşmuşlardı.

 

O herifi tekrar hatırlaması ile sinirleri bozulurken dün gece karısına,yaşattıkğı zor zamanları dinlerken sakin kalmaya çalıltıkları anlar aklına gelince sinirle sıktı direksiyonu.

 

"Şerefsiz it!"

 

Ağzından sertçe çıkan sözle karısının uyanmasından çekinerek bakışlarını ona çevirdi ve hâlâ uyıduğunu fark edince sessizce tekrar homurdandı.

 

"Anlatamadığı kim bilir daha neler var!? Hele o abisi olacak puşt! Kim kardeşini öyle bir adama vermek ister!?"

 

Düşündükçe sinirleri bozulurken onun adına daga çok üzülmüştü. Bir kez daha emin olmuştı ki,Yasemin ablası onları bu evliliğe mecbur bırakacak o planı yapmasaymış,babası ve ailesi evlenmesi için üzerinde bu kadar baskı kurmasaymış,Feyza'nın hayatı o piçin ellerin de heba olacakmış. Bakışları tekrar karısını bulunca yüzünde hüzünlü bir tebessüm belirdi.

 

"Biraz da düzenli ve temiz olsan daha iyi anlaşacağız seninle haa pasaklı! Gerçi her güzelin bir kusuru olur derler,güzeli aldıysak kulpunada katlanacağız artık."

 

Yüzğndeki hüzün yerini mutlu bir tebessüme bırakırken aracı geldikleri villanın bahçesine park etti.

 

Bahçe ile uğraşan yaşlı adamın araca doğru yaklaşması ile bakışları karısını buldu. Onun hâlâ uyuduğunu fark edince sessiz olmaya çalışarak araçtan inip adamı karşıladı.

 

"Jamal sensin ha evlât?"

 

Adamın sorusu ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Babanın kopyasısın gerçi sormam saçma oldu biraz."

 

Jamal yüzüne yerleşen gülümseme ile cevap verdi yaşlı adama.

 

"Estağfurullah. Siz mi ilgileniyorsunuz?"

 

"Benim burası."

 

Aldığı cevapla Jamal başını olumlu anlamda salladı tekrar.

 

"Baban müsaitsen benim oğlan balayına gelecek diye haber etti bir kaç gün önce. Ben de zaten eşe dosta yer açtığım için pek yoğun olmuyoruz"

 

Jamal bakışlarını tekrar araca çevirip kısa bir an karısını kontrol ettikten sonra yaşlı adama bakışlarını çevirmiştiki onun gülüşü ile kendisi de gülerek konuştu.

 

"Kusura bakma amca. Yoldan geldik yorgunuz hâliyle. Eşim de uyuyup kaldı. Biz yerleşsekte rahatça dinlense kız."

 

Adamın gülerek başını sallaması ile aklına gelen şeyi de ekledi hızla.

 

"Sen gitmeden ibanını ver bana misafir ücretini de halladelim."

 

Yaşlı adam Jamal'in omzuna hafifçe vurarak güldü.

 

" O ücret yirmi yıl önce ödendi evlat. Baban zamanında bana öyle bir iyilik yaptı ki,değil misafirlik gördüğün bu koca arazi ve üzerindeki her bir şeyi gözümü kırpmadan veririm ona.Namusumu,şerefimi kurtardı o benim! Paranın lafı mı olur. Duymamış olayım.Rahatınıza bakın!"

 

Jamal itiraz etmek istesede yaşlı adam kabul etmeyerek hızla uzaklaşmıştı. Adamın gidişi ile adımlarını aracına doğru çevirerek karısının tarafını açıp kararsızca baktı.

 

Kucağına alsa kızardı kesin. En iyisi uyandırmak diye düşünerek karısını uyandırmış sonrada bavulları almak için bagaja ilerlemişti.

 

Feyza'nın etrafı hayran gözlerle incelemesini bir süre bekledikten sonra seslendi.

 

"Mağaramıza girsek mi artık Feyza?"

 

"Laf sokmadan da rahat edemiyor adam ya."

 

Karısının homurdanması ile kıkırdayarak ilerledi.

 

"Mağara hayatı yaşadığıma göre kibar bir adam olduğumu düşünmüyordun heralde?"

 

Feyza da giden kocasının arkasından ilerleyerek söylendi.

 

"Hiç düşünür müyüm? Arkadaşın Barni ne zaman çıkacak diye düşünüyordum!?"

 

Kocasının kahkası ile bakışlarını tekrar taş eve çevirerek yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Taş evlere,mağaralara merakı da Mardin'li kızdan kalma bir alışkanlık galiba!?"

 

Her şeyi çok beğense de taş evi görür görmez,dün gece kocasının anlattığı Mardin'li kız gelmişti aklına.Rahatsız değildi garip hissetmişti sadece. Sonuçta balayını aayarlayan,bu evi seçen kocası değildi. Niye rahatsız olsun du ki? Aman hem ona neydi canım!

 

Evin içine girip inceledikten sonra dışarısı kadar içininde büyüleyici olduğuna kanaat getirince kocasının peşinden yatak odası olduğunu düşündüğü bölüme ilerledi. Bir an önce üzerindeki lerden kurtulup duş almak istiyordu. Jamal'in gönlü olsun diye giydiği elbise sıcak ve nemden üzerine yapışmıştı adeta.

 

Kocasının kendi valizi ile uğraştığını görünce çıkarttığı eşyalardan onunda duş almaya niyetlendiğini anlamıştı. Biraz daha sabredip o duştan çıktıktan sonra girmeyi düşünerek kendi valizine yönlmiştiki jamal'in çalan telefonu ve cevaplayıp konuşmaya başlaması ile kısa bir an duraksadı. Arayan Tuğra idi ve bu konuşma sandığından uzun süre bilirdi. Bu arada kendisinin duş alacak zamanı olabilirdi.

 

Eşyalarını çıkarırken onların Soner'in ,Mahru'yu isteme meselesini konuştuklarını fark edince şansın kendinden yana olduğunu düşünerek yüzünde oluşan gülümsemeyle eşyalarını bir kenara bıraktı. Valizini boşaltıp yerleştirdi ve tekrar eşyalarını alarak banyoya yönelmişti ki kocası telefon görüşmesini bitirmişti.

 

"Sakın banyoya tek başına gireceğini düşünme Feyza! İlk gecemizde anlayış gösterdim ama şimdi bensiz giremezsin!"

 

Attığı adım işittiği sözlerle havada kalırken eşyalarını dolaba yerleştirmek için kaybettiği zamanla aptallık yaptığını anlamıştı.

 

Sözlerini bitirir bitirmez kocasını yanında bulsada itirazlarını duymazdan gelerek elinden tutup çekiştirerek kendisi ile birlikte banyoya sokmuştu.

 

Birlikte aldıkları uzun sayıla bilecek bir duşun ardından yaptıkları kahvaltıyla kocası yine laf sokma kabiliyetini sergileyerek sürekli kendisi ile eğlenmiş,daha sonra da ne ara kiraşadığını anlamadığı tekneyle denize açılacaklarını söyleyerek hazırlanmasını istemişti.

 

Ağaçlarla çevrili yoldan koya doğru ilerlerken sıkıntıyla Jamal'e baktı.

 

"Uykun yok mu senin!? Nereden çıktı şimdi bu tekne turu!? O kadar yol geldik yorgun değil misin sen ya! Hadi dönelim uyu biraz!"

 

Karısının eve dönmek için yaptığı hamleyi elinden tutup çekiştirerek boşa çıkarırken bezgince konuştu.

 

"Yok Feyza! Uykum falan yok! Allah aşkına susar mısın artık! Balayundayız ve yaptığımız bu kısa tatilin tadını çıkarmak için her şeyi yapacağız karıcığım!"

 

Feyza itirazlarının kocasına etki etmediğini bir kez daha anlarken ayaklarını sürüyerek peşinden ilerledi.

 

Kısa bir yürüyüşten sonra teknenin görüş alanlarına girmesi ile Feyza yüzünü buruşturarak son bir umut tekrar söylendi.

 

"Jamal. Üzerimde el kadar bikiniyle mi bineceğim o tekneye? Hani rahatsız oluyordun sen? Kaptan falan olacak utanırım ben geri dönelim hadi!"

 

Bakışlarını karısına çevirerek baştan aşağı arsızca süzüp sırıttı.

 

"Kimse yok merak etme ben kullanacağım. Seni bu halde başka bir erkeğin yanına getirecek değilim. Hatta o üzerindeki pareoyu da çıkart güzelim. Rahatlarsın!"

 

Kocasının son kelimeye taptığı vurguyu duymazdan gelerek merakla sordu.

 

"Tekne kullanmayı da mı biliyorsun? Ondan bari eksik kalsaydın ya!"

 

Karısını tekrar çekiştirerek kıkırdadı.

 

"Zengin bir ailenin veliahtı olarak büyüdüğümü unutmadıysan, tekne kullanmanın pek şaşırtıcı bir beceri olmadığını anlarsın Feyza."

 

İskeleden tekneye geçerek karısına elini uzatıp geçmesi için yardım etti ve imalı bir sırıtışla tekrar konuştu.

 

"Başka becerilerim de var duymak ister misin?"

 

Feyza elini kocasının elinden sertçe çekerek yüzünü buruşturup çemkirdi.

 

"Aman kalsın istemem! O zenginliğin içinde becerilerinin neler olduğunu belirtmene gerek yok! Taaa oralardan Mardin'e kadar uzanan gönül maceran olduğuna göre diğer becerilerini duymama bile gerek yok!"

 

Karısı teknenin ön tarafına doğru ilerlerken arkasından bir kahkaha atarak seslendi.

 

"Kadınlar konusunda tek becerim sensin emin ol! Dağcılık,tırmanma,yamaç paraşütü falan bunlardan bahsedecektim ben ama sen yine bel altı imalarına başladın hayatım."

 

"Keşke tırmanırken,ya da o paraşütü yaparken düşüp o çeneni kırsaydın Jamal! Benimle uğraşmaktan zevk alan bir çenen olmazdı ben de rahat ederdim en azından!"

 

Jamal kaptan köşküne geçerek karısının sözlerine karşılık eğlenerek seslendi.

 

"Seninle uğraşmaktan aldığım zevkten, seninle yapmaktan daha fazla zevk aldığım bir şey daha var söylememi ister misin?"

 

"Çeneni kırmamı ister misin!? Sus artık!"

 

Geçen yarım saatin ardından berrak bir suyu olan ve uzaktaki bir kaç tekneden başka kimsenin olmadığı bir koya demir atan kocasına içinden saydırıyordu. Bulanan midesini bastırmaya çalışıp kocasının başında dikilerek ayağıyla ritim tutarken,hiç vazgeçmeden kendisi ile sürekli uğraşan kocasına dönerek bezgince söylendi.

 

"Çok mu komik!?"

 

"Kıtlıktan çıkmış gibi yemeseydin şimdi bu halde olmazdın güzelim. Yüzünün halini görsen komik mi değil mi anlarsın."

 

Feyza yeni gelen mide bulantısı ile kocasına dönerek çemkirdi.

 

"Üzerine kusmamı istemiyorsan sus artık! Çocuk musun sen!?Yetişkin gibi davran biraz!"

 

Sözlerini bitirir bitirmez hızla uzandığı yerden doğrulan kocası ile göz göze gelince onun gözlerinden gelip geçen ışıkla sertçe yutkundu.

 

"Yetişkin gibi öyle mi?"

 

Ne diyeceğini bilemeyen Feyza onun sözlerini umursamamaya çalıştı.

 

"Gel öpeyim bir kere."

 

Kocasının sırıtarak üzerine gelmesi ile yüzünü buruşturarak geri geri kaçtı.

 

"Saçmalama Jamal ne öpmesi ya!?"

 

Kocası da üzerine doğru gelirken geminin korkuluklarına çarpan kalçaları ile midesi daha beter bulanmıştı.

 

"Eee sen dedin yetişkin ol diye. Gel öpeceğim."

 

Üzerine eğilen kocasından kaçmaya çalışırken ittirerek homurdandı.

 

"Yaa ne yetişkini Jamal çekil kusacağım şimdi!"

 

Onu uzaklaştırmak için savurduğu kollarını tutmaya çalışan kocası ile dengesini kaybedip denize düşerken attığı çığlıkla kocasının kahkahası birbirine karışmıştı.

 

"Yüzerek mi gitmeye karar verdin karıcığım!?"

 

Kocasının sözlerini yarım yamalak duyarken hissettiği korkuyla batıp çıktıkça onun hâlâ neden orada beklediğine anlam veremiyordu.

 

Feyza'nın çırpınışları ve sürekli suya batıp çıkması ile ters giden bir şeylerin olduğunu anlayan Jamal'in yüzündeki gülümsenin yerini endişe alırken panikle atladı denize.2

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Cenk kahvaltılıkları aceleyle ağzına tıkıştıran karısına bakarak memnuniyetsizce homurdandı.

 

"Kızım boğulacaksın be sakin olsana biraz!"

 

Verda çayından bir yudum alarak başını sağa sola salladı ve ağzındaki lokmayı yutarak cevap verdi.

 

"Ne sakin olması ya geç kalacağım Cenk. Kahvaltı diye tutturdun ilk günden."

 

"Dediğin gibi birlikte güne başladığımız ilk sabahımız Verda! Makul bir istek değil mi sencede?İzin al diye tutturduğumda da dinleseydin keşke beni."

 

Kocasının laf sokması ile gözlerini devirdi. Onun çayını rahatça yudumlaması ile yüzünü buruşturarak karşılık verdi.

 

"Sen demedin mi işlerim yoğun evde olamam diye. Eee ben ne yapacağım tek başıma bu koca evde sen olmayınca? Hem ne izni dönemim bitmesine ne kadar kaldı ki şurada sanki."

 

Cenk çay fincanını masaya bırakarak hâlâ acele ile ağzını dolduran karısına ters ters baktı.

 

"Dönemin bitmesine bir şey kalmadı ama sen böyle tıkınmaya devam edersen nefesinin kesilmesine az kaldı! Yavaş ye biraz! Yakup bırakır seni."

 

Verda oturduğu sandalyeden kalkarak peçeteyle ağzını silip şaşkınca kocasına baktı.

 

"Ayyy! Bana özel şöförmü tahsis ettin Cenk?"

 

Kocasının ince düşüncesi karşısında sevinçle sırıttı.

 

"Tamam sen haber et arabayı hazırlasın ben dişlerimi fırçalayıp çıkıyorum he..."

 

"Kızım manyak mısın ne özel şöförü lan? Geç kalma diye bugünlük Yakup bıraksın dedim. Babanın evinde özel şöför mü vardı Verda?"

 

Karısının düşüncesi ile kıkırdayarak oda oturduğu sandalyeden kalkıp fincanındaki kalan çayı yudumlarken Verda'nın ani çemkirmesi ile korkuyla sıçradı.

 

"Yoktu! Ama babamın tehlikeli bir işi de yoktu! Silahı yoktu mesela! Düşmanları da yoktu!"

 

Kocasına arkasını dönerek sert adımlarla merdivenlere yönelip homurdanarak çıkmaya başladı.

 

"İnsan azıcık karısını düşünür! Senin yüzünden başıma bir şey gelirse vicdan azabıda çekmezsin sen! Düşmanların ya beni vurursa!? Ya kaçırırsa! Ya organ mafyasına organlarımı satarlarsa! Ya bana tecavüz ederse!"

 

Cenk karısının iki dakikada yazdığı felaket senaryoları ile şok olurken son söylediği sözlerle daha fazla tahammül edemeyerek bağırdı.

 

"Sabah sabah ağzından hayırlı bir şey çıksın be! Ne saçmalıyorsun yine!? Benim karıma dokunmaya cesaret edecek adam kefenini de yanında taşıyacağını bilir! Saçmalamayı keste hazırlan hadi!"

 

Kocasının kendinden emin sözleri ile Verda yüzünü buruşturarak üst katın trabzanlarından sarkıp konuştu.

 

"Sesi duydunmu Cenk!?"

 

Karısının sorusu ile kısa bir an dikkat kesilen adam bir şey duyamayınca bakışlarını yukarıdan sarkan karısına çevirdi.

 

"Ne sesi?"

 

Verda kaşlarını havaya kaldırarak sırıttı.

 

"Tavana çarpan egonun sesi Cenk. Nasıl duymazsın?"

 

Karısının cevabı ile başını sinirle sağa sola sallayıp bakışlarını tekrar kahkaha atan karısına çevirdi.

 

"İlkokul öğrencisi misin kızım sen? Yürü Verda Allah aşkına işine bak!"

 

Verda'nın kahkaha atarak gitmesi ile yüzüne yayılan sırıtışla homurdanarak biraz önce kalktığı masaya doğru ilerledi.

 

"Deli mi ne? Hayır seni bir başına bırakacağımı düşünecek kadar saf mısın anlamadım ki? Bu saflıkla korumaları düşmanlarım bari sanmasa bu deli."

 

Elindeki fincanı masaya bırakırken çalan kapıyla adımlarını o yöne doğru çevirdi. Kapıyı açtığında karşısında Yakup'u bir demet kırmızı gülle görünce başını hayırdır dercesine salladı.

 

"Yengeye gelmiş abi."

 

Korumanın verdiği cevapla başını sallayarak onu onaylayıp elinden çiçeği alarak kapıyı kapattı ve içeriye doğru ilerledi. Bukete,üzerinde bir kart ve ya not bula bilme ümidi ile bakarken işittiği sesle tekrar yerinde sıçradı.

 

"Ayyy Cenk! Bana çiçek mi aldın?"

 

Cenk'in kaşları karısının sorusu ve çiçeği kimin gönderdiğini bilmemenin sıkıntısı ile çatılırken Verda'nın elindeki çiçeği hevesle alıp koklayarak cilveyle konuşması ile şüphe ile ona baktı.

 

"İlk günden böyle çiçekler falan alıştırma hergün isterim so..."

 

"Ben almadım Verda!"

 

Bakışlarını çiçekten kaldırıp kocasına çevirerek şaşkınca kırpıştırdı.

 

"Kimden peki?"

 

Kaşlarını kaldırıp ellerini iki yana sinirle açan Cenk sinirle söylendi.

 

"Bilmem kimden acaba!?"

 

Çiçeği evirip çeviren Verda bir şey göremeyince merakla bakışlarını kocasına çevirdi.

 

"Eee not falan da yok. Ben sen aldın zannettim. Kim yolladı ki bunu?"

 

Karısının sözleri ile Cenk elini öfkeyle beline koyarak diğer elini de hrsap sorarcasına karısının gözünün önünde salladı.

 

"Ben sana ne demeye çiçek alayım Verda? Hayır bayram değil seyran değil neden çiçek alayım!?"

 

Verda elindeki çiçekleri sinirle kocasının göğsüne çarparak çemkirdi.

 

"Sen çiçek almaktan falan ne anlarsın ki zaten!? Çiçeği görsen bu öküzlükle ot zannedersin! Hata bendeki senin gibi öküzden incelik bekliyorum!"

 

Karısının göğsüne çarptığı çiçeği öfkeyle yere fırlattığı esnada tekrar çalan kapıyla Verda geç kaldığı için kapıya ilerlemiş,Cenk ise öğrenemediği ayrıntıyla arkasından ilerlemişti. Kapıyı açan kadın karşısında elinde çiçekle dikilen adama şaşkınca baktı.

 

"Yenge çiçek geldi sana."

 

Adamın uzattığı çiçeği şaşkınca alarak kapıyı kapatırken kocasının kükreyişi ile dudaklarını dişledi.

 

"Evli barklı kadına kim gönderiyor lan bu çiçekleri! Getiren çiçekçi nerede!?"

 

Genç adam sıkıntıyla başını kaşırken baş parmağı ile arkasını işaret ederek huzursuzca konuştu.

 

"Çiçekçi çocuk gitti abi ama 13 buket kırmızı gül daha bıraktı onlarıda getireyim mi?"

 

Genç adamın sözleri ile Verda merakla başını işaret ettiği yöne doğru uzatarak hevesle sordu.

 

"Ayy! Gerçekten mi? Hani neredeler?"

 

Karısının hevesli hali ve çiçekleri görmek için verdiği çabayla sinirle elini onun başına koyarak içeriye doğru çekiştirip dişlerini sıkarak öfkeyle kapıdaki adama tısladı.

 

"Hepsini çöpe at! Bunu yapan kimse hemen bulup karşıma getiriyorsun! Derhal!"

 

Genç adam ürkekçe başını sallayıp geri çekilirken Cenk kendisine şaşkınca bakan karısının elindeki buketi hırsla alıp giden adamın arkasından fırlattı.

 

"Bunu da at!"

 

Kapıyı sertçe kapatarak öfkeli bakışlarını karısına çevirmiştiki yerdeki bir buket gülü fark edince hırsla bir tekme savurdu.

 

"Kim gönderiyor Verda bu çiçekleri!? Kim evli barklı bi kadına bu kadar çiçek gönderir lan!?"

 

Verda dudaklarını bükerek omuzlarını bilmiyorum dercesine kaldırdı.

 

"Ayy ne bileyim ben Cenk?"

 

Kocasının öfkesinin yatışmayacağını ve sorgusunun bitmeyeceğini anlayan Verda onun biraz önce sertçe çarptığı kapıya doğru ilerleyerek söylendi.

 

"Geç kaldım zaten. Uğraşamam şimdi senin sorgunla,çiçeğinle,böceğinle falan. Hem kim yaptıysa yapmış! Sen de azıcık feyz alırsın belki!"

 

Kapıyı açıp çıkan karısının arkasından öfkeyle ilerleyerek sertçe bağırdı.

 

"Verdaaa! Hemen eve geliyorsun! Konuşmam bitmedi daha!"

 

"Benim bitti! Geç kaldım zaten!"

 

Kendisini unursamadan merdivenlerden inen karısınını arkasından öfkeyle tekrar bağırdı.

 

"Kime diyorum Verdaaaa!"

 

Kükreyişi ile adamlarının bakışları ikisinin arasında gidip gelince sakin olmaya çalışarak elini yüzünde gezdirip bakışlarını biraz önceki adamına çevirdi.

 

"Yakup!"

 

"Buyur abi."

 

"Yengeni okula bırak!"

 

Başını sallayarak kendisini onaylayan adamdan bakışlarını karısına çevirdi. Elbet akşam bunun hesabını soracaktı. Onun kıvırtarak araca doğru ilelediğini görünce ellerini saçlarına götürerek sertçe çekiştirdi.

 

"Ya sabırrr! Ulan bir de kıvırtıyor o kadar adamın içinde!"

 

Bakışları araca binen karısı ile kesilince onun eline öpücük kondurup kendisine doğru sallaması ile yüzünü buruşturdu.

 

"Yemin ediyorum deli! Üç beş tahtası eksik bunun!"2

 

Adamlarının ona garip bir şey varmış gibi bakmaları ile huysuzca söylenmelerinin aksine havadaki elini ve yüzündeki aptal sırıtışı fark etmesi uzun sürmemişti. Elini hızla indirip,yüzüne ciddi bir ifade takınarak kapıyı sertçe çarpıp içeriye girdi.

 

"Beni de kendisine benzetecek bu deli! Ulan o kadar adamın içinde yapılacak hareketmi o! Benim de bir ağırlığım var be!"

 

Telefonunu almak için biraz önce kalktıkları masaya ilerledi. Telefonunu alıp ceketini giyerek evden çıkmak için kapıya yönelmişti ki gelen bildirim sesiyle bakışlarını telefonuna çevirip mesajın üzerine tıkladı.

 

"Günaydınlar sevgili enişteciğim. İlk sabahında huzurlu bir gün geçirirsin umarım. Güller için bizlere teşekkür etmene gerek yok. Gerdek gecesi dayağından yırttığın için tebrik edelim dedik arkadaşlarla. Biliyorum Ülke dışındayım diye üzülüyorsun ama böyle arada hatırlatırım ben kendimi sen üzülme kardeşimi de üzme ayağını denk al!"2

 

Mehmet'ten gelen mesajı okuyunca yüzünü buruşturarak hırsla söylendi.

 

"Puşt! Gitti yine kurtulamadım! Taa oralardan ortalık karıştırıyor pezevenk!"

 

İkinci bir bildirim sesi ile ekrana dülen fotoğrafın açılmasını bekledi kısa bir an.

 

Verda'nın kuzenleri,enişteleri ve Korhan ve diğer arkadaşlarının ellerindeki kırmızı gül buketleri ile zafer işareti yapıp altına mutluluklar yazdıkları fotografla nefesini sertçe bırakarak telefonu ceketin cebine sokuşturarak homurdandı.

 

"Topu deli bunların! Yaptıkları bir tane hayırlı bir iş olsa dişimi kıracağım lan dişimi! Nerede piçlik var bunlar orada! Kızı da darladım sabah sabah bu manyakların yüzünden!"

 

Geçmeyen öfkesi ile söylenerek evden çıkıp aracına doğru ilerledi.

 

Akşama kadar iş yerinden çıkamamış,karısı ile konuşacak fırsatı bile olmamıştı. Mehmet amir ve Kayra ile yaptığı görüşme canını sıkarken Verda'ya bu durumu nasıl açıklayacağını bilememenin stresi ile evin yolunu tutmuştu.

 

Eve geldiğinde karısının hâlâ gelmediğini anlayınca cebinden telefonunu çıkararak karısının numarasını tuşladı. Bir kaç çalıştan sonra karşıdan gelen cevapla yüzüne bir tebessüm yayıldı.

 

"Kocacığım."

 

"Yavrum."

 

Yüzündeki tebessüm sırıtışa dönerken karısının hitap şekli beynine uyarı sinyalleri yollayınca bir kaç saniye duraksadı. Kesin bir haltlar çeviriyordu yoksa kendisine yağ çeker gibi açmazdı karısı aramasını.

 

"Ne oldu Verda?"

 

"Bi şey yok hayatım."

 

Bakışları şüpheyle kısılırken tekrar konuştu.

 

"Kızım sen bana yağ çekiyorsan bir şey olmuştur illaki! Hem neredesin sen hâlâ saat k olmuş."

 

"Ayy ne yağsı çekeyim sana aşk olsun. Şey deyim ben hastanede."

 

"Neredesin nerede!?"

 

" Sağarmısın ya hastanedeyim diyorum!"

 

Karısı şu an hastanedeydi ve o peşine taktığı korumalar ne halt yemeye haber dahi vermemişti ona!? Ne haltlar çeviriyordu bu kadın!?

 

"Hangi hastanedeysen konum at geliyorum hemen!"

 

Karısının cevabını bile beklemeden telefonu kapatarak tekrar ecden çıkarak aracına doğru ilerledi. Yanına yaklaşan Yakup'a öfkeyle bakarak kükredi.

 

"Verda'yı koruyanlar kimdi!?"

 

Yakup karşısındaki adamın öfkesi ve sorduğu soruyla telaşla cevap verdi.

 

"Senin istediğin gibi Vahit le Mahmut'u verdim o göreve abi. Bir sorun mu var?"

 

Aldığı cevapla içine bir sıkıntı düşerken aracının kapısını açıp bakışlarını tekrar yanındaki adamına çevirdi.

 

"Yanına bir kaç adam al. Peşimden gelin. Yengen hastanedeymiş!"

 

Yakup işittikleri ile şaşırsada başını hızla sallayarak bir kaç arkadaşına işaret edip diğer araca doğru ilerledi.

 

Telefona gelen konumla onbeş dakikanın ardından hastanenin acil girişine gelen Cenk araçtan inerek hızla içeriye girdi. Bakışları ile etrafını tarayıp Verda'yı göre bilmeyi unarken hâlâ bu olanı aklı almıyordu. Adamlarının telefonlarına cevap vermemesi de daha çok gerilemesine neden oluyordu. Karısı ile konuşmasa sesini duymasa ne düşüneceğini,nasıl hareket edeceğini düşünmek bile istemiyordu.

 

Bakışları karısını bulunca hızlı adımlarla ona doğru ilerledi ve kendisini fark etmeyen karısının kolundan tutup kendisine çekerek sıkıca sarıldı.

 

"İyi misin!? "

 

Önce ürksede sonra kollarını beline saran karısı ile nefesini sesli bir şekilde bıraktı.

 

"İyiyim."

 

Ona inanmayarak kendisinden biraz uzaklaştırıp baştan aşağıya inceledi ve dediği gibi iyi olduğuna kânât getirince tekrar kollarının arasına alarak başına bir öpücük bırakıp geri çekilerek bakışlarını yüzünde gezdirerek sordu.

 

"Ne işin var burada? Birine mi bir şey oldu?"

 

Kocasının sorusu ile Verda dudaklarını dişleyerek fısıldadı.

 

"Evet."

 

Verda'nın dudaklarını dişlemesiyle onun başına bir şey geldiğini anlamıştı. Öfke bedenini sararken,o korumaların ne işe yaradıklarını sorguluyordu.

 

"Kime? Biri bi şey mi yaptı? "

 

"Şeyy. Korumaların galiba biraz hırpalandı Cenk."

 

"Anlamadım."

 

Verda kocasının gerçekten kendisini anlamadığını fark edince elinden çekiştirerek perdelerin kapattığı sedyelere doğru yöneltip perdeleri açtı ve eliyle sedyede yatan adamları işaret etti. Cenk'in bakışları sedyede yatan,gözleri kıpkırmızı,elleri yüzleri çizik içinde birinin kolu sarılı,diğerinin başı sarılı adamlarını bulunca şaşkın fakat sert bir tonla bağırdı.

 

"Vahit! Mahmut! Ne bu haliniz lan sizin!?"

 

Adamlar acıyla yüzünü buruştururup tam cevap vereceklerken Verda perdeleri hızla kapatarak kocasının koluna girip çekiştirdi.

 

"Ne bağırıyorsun çocuklara Cenk!?"

 

"Kızım ne diyorsun sen Allah aşkına lan!?Hastanede olduğumuza dua etsin o iki beceriksiz! Ömrümden ömür gitti benim seni görene kadar! Seni koruyamamışlar bir de madalya mı taksaydım Verda!"

 

Kocasının kolunu hafifçe sıkarak uyarırcasına konuştu.

 

"Ne bağırıyorsun ya hastanedeyiz! Ayrıca beni koruyamadıklarından değil,bizzat ben o hale getirdiğim için orada yatıyorlar."

 

İşittiklerinden hiç bir şey anlamayan Cenk yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Ne diyorsun sen Verda? Özel eğitimli adamları sen nasıl o hâle getireceksin!? Kafanı falan mı çarptın güzelim?"

 

Elleri ile karısının yanaklarından tutup bakışları ile başını kontrol ederken Verda ellerine sertçe vyrarak çemkirdi.

 

"Ayy çek şu ellerini Cenk. Yok bir şeyim. Hem sen neden peşime koruma taktığını söylemiyorsun!? Onlar beni gün boyu takip edince ben o çocukları sapık sandım bastım biber gazını gözlerine. Sapık var diye bağırıncada çevredekiler toplanıp meydan dayağı çektiler çocuklara yazık. Her şeyi öğrendiğimde çok geçti tabi. Ama hepsi senin suçun!"

 

Karısının anlattıkları ile Cenk bir kaç saniye gözlerini kapayarak sakinleşmeye çalıştı. Derin derin aldığı bir kaç nefesin ardından gözlerini açıp bakışlarını karısının gözlerine dikerek fısıldadı.

 

"Yavrum sen nasıl bi belasın!? Verda çocukların tipine bir bak önce sapığa benzer bir hallerimi var! Kılığına kıyafetinede mi bakmadın be kızım!? Düşmanım zannetsen eyvallah anlarım ama sapık ne alaka kurbanın olayım!?"

 

"Ayy ben ne demeye elin adamlarının elini,yüzünü,kılığını kıyafetini inceleyim Cenk!? Baksam bu defa da baktın diye kıyameti koparırdın! Hem Sapık mıyım ben ya?"

 

Karısının sözleri öfkesini silip süpürürken gülmemek için kendini güçlükle tutarak sahte bir ciddiyetle sözlerine devam etti.

 

"Bak hâlâ sapık diyor ya! Çıldıracağım! Güzelim hangi sapık gündüz vakti alalen hemde iki kişi şehrin en işlek caddesinde bir kadının peşine düşüp sabahtan akşama kadar takip eder? Tamam diyelim yanlış anladın olan oldu sen neden beni aramıyorsun böyle bir durumda Verda!?"

 

Aklına gelen şeyle başını hırsla sallayarak hareketlendi.

 

"arayip rapor vermesi gereken orada yatan iki gerizekalıyken ben neden senden hesap soruyorum ki!?"

 

Cenk'in öfkeyle adamlara doğru ilerlemesi ile Verda panikle kolundan tutup çekiştirdi.

 

"Dur Cenk. Ben rica ettim aramasınlar diye. Onların suçunyokken yine onlara kızacağını biliyordum çünkü.Zaten rezil oldum çocuklara. Benim yüzümden ne hale geldiler.Çokta yakışıklılardı. İz falan kalmaz inşallah yüzlerinde! Ayrıca suç sende ne demeye gizli gizli iş çeviriyorsun arkamdan!? Peşine koruma taktım desene!"

 

Karısının adamlarını yakışıklı bulması ve onların haline üzülerek korumaya çalışması ile sinirlenirken elinden tutup çekiştirerek homurdandı.

 

"Söylesem istemem diye tepinecektin o zamanda! Ayarın mı var sanki!? Tutmuş bir de üzülüyor! Yüzlerinde iz kalmazmış inşallah! Ulan o yüzlerini ben nasıl dağıtıyorum gör bak sen! Karımı korusunlar diye peşine takıyorum adamlar daha karımdan kendilerini koruyamıyorlar be!"

 

Verda kocasının çekiştirmeleri ile duraksayıp koluna asılarak konuştu.

 

"Nereye sürüklüyorsun!? Çocuklar ne olacak?"

 

"Sanane Verda sanane! Analarımısın,karıla..."

 

Ellerini saçalarına geçirerek öfkeyle çekiştirerek i homurdandı.

 

"Tövbe estagfurullah!"

 

"Terbiyesiz! Ne annesi yaaa! Anneleri olacak yaşta mıyım ben Cenk? En fazla beş altı yaş küçükler benden.Annen gibi mi görüyorsun sen beni o zaman!? Ayrıca sende benden üç yaş küçüksün hatırlatırım! İmâlarına dikkat et! Çocuk gibi mi göreyim bende seni o zaman!?"

 

Karısının takıldığı nokta ile dişlerini sıkarak işaret parmağını uyarırcasına salladı ve kolundan tutarak kendisine çekip kulağına yaklaşarak sertçe tısladı.

 

"Ben sana çocuğu gösteririm!!!"

 

Geri çekilip dudaklarını hırsla dişleyerek başını öfkeyle sallayan kocasının gözlerindeki ateş pırıltıları ile korkarak bir adım geri kaçarken onun kolundan sertçe tutup çekiştirmesi güçlükle yutkundu.

 

"Ce...Cenk! Öyle demek isteme..."

 

Aniden karşılarına çıkan adama kocasının,içeride yatan adamları ilgilenmesini söylediği bir kaç sözü dinleyerek onun garip bakışları altında tekrar kocasının çekiştirmesi ile çıkışa doğru ilerlediler.

 

Eve gelene kadar binbir dil döksede kendisini ve sözlerini umursamayan kocasından önce araçtan inerek kaçarcasına eve doğru koşar adımlarla koştu.

 

"Verdaaa!"

 

Etraftaki korumalar Cenk'in kükreyişi ile birbirine ne oluyor dercesine bakarken o ortamı inletircesine tekrar bağırdı.

 

"Bekle orada bekle!"

 

Kocasının komutu ile bir kaç saniye olduğu yerde kalakalırken kulaklarında çalan tehlike çanları ile ayağındaki topuklu ayakkabıları yavaşça çıkararak kocasına dönüp aralarındaki mesafeyi kontrol ederek başını olumsuzca salladı.

 

Verda'nın kısa bir an duraksayıp ayakkabılarını çıkartmasını şüphe ile izlerken onun kendisine dönüp başını itiraz edercesine salalamasıyla ne yapmaya çalıştığını anlayarak oda başını olumsuz anlamda sallayıp dişlerini sıkarak kükredi.

 

"Sakın! Aklından geçe..."

 

Karısı sözlerini tamamlamadan korumaların önünden hızla geçerek bahçeye doğru koşarken Cenk'te o yöne doğru koşarak bağırdı.

 

"Dur!"

 

Başını çevirerek kocasını kontrol eden Verda korkuyla bağırdı.

 

"Gelme!"

 

"Lan dur diyorum sana!"

 

Korumalar bahçede koşturan çifti şaşkınlıkla izlerken Cenk'in ettiği küfürler yüzünden gülmemek için üstün çaba harcıyor ikilinin kovalamacasını eğlenerek izliyordu.1

 

"Dur diyorum kızım sana dur lan!"

 

Karısının ağaca tırmanmamaya çalışması ile telaşla bağırdı.

 

"Dur dedim! Bir şey olacak kafayımı yedin Verda!?"

 

"Esas durursam olan bana olacak Cenk! Durmam duramam!"

 

Karısının tırmandığı ağacın altına gelerek şaşkınca ona baktı. Hâlâ tırmanmaya devam etmesi ile sertçe söylendi.

 

"Dur diyorum niye dinlemiyorsun sen beni!? Oraya çıkamayacağımı mı zannediyorsun!?"

 

Verda kontrollü bir şekilde bir dala basarak bakışlarını ağacın altındaki kocasına çevirerek panikle konuştu.

 

"Ayy Cenk gelme sakın! Taşımaz bu dallar ikimizi! Ayy çokta yüksek burası be!"

 

Karısının sözleri ile dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken Ağacın dalını tutup sallayarak konuştu.

 

"Ne oldu?Korktun mu dağ keçisi!?"

 

Sallanan ağaçla Verda daha sıkı tutunurken bakışlarını aşağıya çevirmeden çemkirdi.

 

"Ayy Cenk sallamasana şu ağacı!Düşeceğim şimdi!"

 

Karısının korkusu ile sırıtarak seslendi.

 

"Ne demeye kaçıyorsun tazı gibi? Düşte aklın başına gelsin!"

 

"Sen kovalamasan ben de kaçamazdım! Hem insan karısının düşüp yaralanmasını istermi ne biçim kocasın sen!?"

 

Cenk ağacı tekrar sallayarak küçük bir kahkaha attı.

 

"Seni oradan indirince gösteririm ben sana nasıl bir koca olduğumu!"

 

Kocasının tehtidi ve yükseklik korkusu birbirine karışınca korkuyla titrerken Cenk'in ağaca çıkmak için yaptığı hamleyle gözlerini sıkıca kapattı.

 

"Abi bi sakatlık çıkmasın şimdi. Sen bekle biz indirelim yengeyi."

 

İşittiği sözlerle ağaca doğru sırıtarak yaklaşan korumayı fark edince çıktığı ağaçtan telaşla bağırdı.

 

"Sakın! Kimse yaklaşmasın ağaca! Diğerlerinide al işinizin başına dönün! Kimse kalmasın burada canınızı yakarım!"

 

Koruma Cenk'ten aldığı emirle başını olumlu anlamda sallarken diğerlerini de alarak gözden kaybolunca Verda telaşla konuştu.

 

"Cenk gelme düşeceğiz ikimizde. Korumalar merdiven falan getirsin insen!"

 

Cenk tutunduğu ağacın dalından kendini yukarı doğru çekerek öfkeyle çıkıştı.

 

"Ne koruması lan!? Başlarım senin korumana da. Sanada şimdi!? Her yerin meydanda gelin izleyin açık sinema oynatıyoruz der gibi millete seyirlik mi olacaksın Verda delirtme beni!"

 

Kocasının sözleri ile yüüznü buruşturan Verda sinirle çemkirdi.

 

"Ne diyorsun Allahbaşkına Cenk ya!? Ne filmi? Ne sineması?"

 

Karısının bir iki dal aşağısında durarak başını sağa sola sallayıp sırıttı.

 

"Siyah sana çok yakışıyor Verda.Acayip seksi oluyorsun kızım."

 

"Nee!"

 

Karısının anlam veremeyen bakışları kendininkileri bulurken Cenk bakışları ile gördüğü manzarayı işaret ederek sırıttı.

 

Verda kocasının işaret ettiği bölgeyle elini hızla elbisesinin eteğine götürüp telaşla toparlamaya çalışarak tıslarcasına konuştu.

 

"Sapık!!!"

 

Cenk tutmakta zorlandığı kahkahasını serbest bırakarak güçlükle konuştu.

 

"Düşeceksin sıkı tutun. Gece işimiz var sakatlanma durduk yere şimdi. Geliyorum yanına."

 

"Gelme! İşin gücün sapıklık!"

 

Karısının sözleri ve ters bakışları ile sırıtarak bastığı dalın altındaki dala uzandı.

 

"Koruma beyyyy!"

 

"Lannn! Verda ne koruması?Kapa o çeneni! Biri gelirde şu manzaraya şahit olursa,canını yakarım onun! Senin de sabaha kadar üstünden inmem!"

 

Kocasının tehtitleri ile omzunu umursamazca silkerek konuştu.

 

"Herkesin derdi senin gibi şey mi!? Herkes senin gibi sapık mı!?"

 

Cenk karısının bastığı dala uzanıp kendini yukarı doğru çekerken Verda panikle tekrar bağırdı.

 

"Koruma beyyyy!"

 

"Siktirtme bana şimdi koruma beyini falan! Sus diyorum sana!"

 

Beline dolanan kocasının koluyla telaşla çırpınmıştıki bastıkları daldan çıkan ses ve Verda'nın çığlığı birbirine karışmıştı.

 

Verda yavaşça gözlerini aralarken aklındaki yere çakıldığı halde neden hiç acı hissetmediğiydi. Düşerken kocasına tutunduğu aklına gelince korkuyla ellerini hareket ettirdi. Hissettiği sertliğin toprak zemin olamayacağı kesindi çünkü burnuna dolan koku kocasına aitti.

 

Başını kaldırıp bakışlarını ürkekçe kocasının yüzüne çevirmiştiki onu gözlerinin kapalı olmasıyla panikle doprulup korkuyala bağırdı.2

 

"Cenkkk! Ayy ne oldu öldün mü!? Aç gözlerini!"3

 

Yitenumutlar

Bölüm : 09.04.2025 17:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...