31. Bölüm

-31-

Esila Akaydın
yitenumutlar

Mahru hayatının şokunu yaşarmışcasına baktı karşısındaki kocasına. Cidden söylemiş miydi o cümleyi? Evet bir gariplik vardı kocasında o da farkındaydı ama o cümle...2

O malum cümle kulaklarında tekrar yankılanınca Mahru kahkahalara boğulmuştu. Öyle bir gülüyordu ki Soner'in ne bozulan ifadesinin ne de çatılan kaşlarının farkındaydı ve tabi uyarılarının...

"Mahruuuu!"

Gülmekten karnı ağrırken elini karnına götürerek tutup kahkasını güçlükle bastırabilmişti.

"Soner... Özür dilerim."

Hâla kıkırdarken kocasının sinirlendiğini anlayınca dudaklarını ısırarak sakinleşmek adına burnundan derin bir nefes aldı ve geri vererek bakışlarını sinirle odada dolanan kocasına çevirdi.

"Gerçekten özür dilerim ama o cümle biraz garip oldu sanki? Hani hep kadınlar kullanır..."

"Allah aşkına suss! Ben ne dediğimin farkında mıyım sence!?"

Mahru bir kaç adımda kocasına yaklaşarak onun koluna dokunup dolanıp durmasını engelleyerek kendine bakmasını sağladı.

"Stresli iki hafta geçirdin. Ben gerilip stres yapmayayım diye çoğu şeyin üstesinden kendi başına geldin.Ayrıca benim için tasarladığın o muhteşem gelinlik yüzünden günlerce uykusuz kaldın ve yorgunlukta cabası. Yaşadığın stres ve yorgunluğun sonucu bence."2

Mahru'nun biraz önceki kahkahalarını hatırlayınca yüzünü buruştursada söylediği cümlenin saçmalığını düşününce üstünde durmayıp başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

"Öyle bir şey değil işte Mahru. Dün seni kına da gördüğümde,hatta o kınayı ellerine sürdüklerinde bile sana dokunmamak için kendimle nasıl bir mücadele içindeydim ben biliyorum. Bu sabah başladı bu tuhaflık ve ben bu tuhaflığa rağmen hâla seni istiyorum ama olamayacağını hissediyorum."

Mahru kocasının kolundan tutarak yatağa doğru çekiştirerek konuştu.

"Tamam düşünme daha fazla. Dinlen yarın da aynı şekilde hissedersen o zaman bu tuhaf durumu düşünürüz. Bence yorgunluk ve stresle alakalı."

Karısının açtığı yatağa girerken bakışları onun giydiği gecelikten taşan göğüslerine kayınca öfkeyle arkasındaki yastığı fırlattı.

"Değil!"

Mahru ona şaşkınca bakarken Soner birden aklına gelen şeyle yüzünü buruşturdu.

"Herkes bi tuhaftı bugün. Özellikle erkekler. Beni gerdeğe koyarken bir yumruk bile atmadılar. Ayaz bile bi garipti Mahru! Başka bir şey var bunun altında."

Kocasının sözleri ile Mahru'da kısa bir an düşündü. Evet herkes bir garipti ve kızlar eşlerine karşı aşırı öfkeliydi. Hatta halası bile eniştesine söylenip durmuştu tüm gün. Aklına gelen şeyle gözleri öfkeyle kararırken elini beline atarak bağırdı.

"Ne halt yediniz!?"

"Nee!?"

Karısının öfkesi ve sorduğu soru karşısında Soner anlam veremeyerek ona bakarken Mahru diğer yastığı eline alarak hırsla Soner'e fırlattı.

"Bütün erkeklerin tuhaf davranışları ve eşlerinin öfkesi anormal! Belli ki aynı sorun onlarda da var! Hastalıklı kadınlarla birlikte oldunuz da ondan mı uzak duruyorsunuz!?"2

Mahru aklına gelen şeylerin öfkesi ile yastığı tekrar Soner'in kafasına vururken,o sinirle yastığı elinden çekip fırlattı.

"Mahru manyak mısın!? Lan ne demeye kadına kıza gideyim ben!? Delirdin mi!? Ben diyorum olmuyor sen diyorsun karı kız!? Hem de toplu halde! Ulan babamlar bile acayipti diyorum sana kı..."

Son anda aklına gelen şeyle aydınlanma yaşar gibi hızla yataktan fırladı.

"Doğru söylüyorsun. Ne olduysa bütün erkekler aynı durumda."

"Allah seni kahretmesin Soner! Bir de doğrulu..."

"Lan saçmalama! Doğruladığım o değil deli misin sen!? Yani hepimiz aynı durumdaysak biri bize kumpas kurdu! Hepimizin birden isteksiz olmasının başka açıklaması yok."

Kocasının sözleri ile Mahru da yatağın üzerinde emekleyerek onun tarafına doğru geçip iki dizinin üzerine gelerek şaşkınca fısıldadı.

"Kim yapar ki böyle bir şeyi?"4

Soner'in bakışları karısının toplanan eteğinden açıkta kalan bacaklarına kayarken ellerini yüzünde sertçe gezdirerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"Sence!? Mahru halandan başka kim yapar böyle bir saçmalığı!? Kesin şap attı yediklerimize ve ya içtiklerimize!"2

"Saçmalama! Halam da sabahtan beri enişteme saydırıyor. Bir kaşık suda boğacaktı adamı. Öyle bir şey yapsa kendi kocasına neden yapsın? Ayrıca hadi gençlere oyun oynadı diyelim babanları neden dahil etsin bu duruma? Ayaz gibi bir eğlence manyağını düşünecek olursak halamın kendi toğuğuna sıkması olası bir ihtimal bile değil."

Karısının sözlerini düşündü ama anlam veremedi.

"Ayaz da bir garipti diyorum sana. O yapsa kendi çıkarlarını korurdu. Ayrıca milleti balayına yollama takıntısı olan biri böyle bir yol kullanmaz. Onun taktikleri farklı."

Mahru bedenini bezgince yatağa bırakarak homurdandı.

"Kim neden yaptı bilmiyorum ama umarım bu durumun ne kadar süreceğini biliyorsundur Soner?"

Karısının bedeninde çaresizce bakışlarını gezdirerek homurdandı.

"Bir kaç gün sonra geçecek bir şey."

Mahru yatakta tepinerek isyan edercesine fısıldadı.

"Üç gün sonra o malum gün gelecek ve üzerine yedi günü de eklersek on gün beklemek zorundayız!"

"Neee! Kızım yok mu bunun ilacı falan? On gün ne Mahru!?"

Karısının kendisine attığı ters bakışlarla nefesini sertçe bırakıp yanına yaklaştı ve dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak fısıldadı.

"İzin ver biraz hava alıp geleyim ben. Yoksa kafayı yemem an meselesi."

Onun ne kadar zor bir durumda olduğunu anlamaya çalışan Mahru çaresizce başını salladı.

"Geç kalma ama."

Soner de tıpkı karısı gibi başını sallayarak odadan çıktı.

Evden ayrılıp aklındaki düşüncelerle ilerlerken tanıdık gelen seslere doğru yönünü çevirdi ve gördüğü manzara ile yüzünü buruşturarak onlara doğru söylenerek yaklaştı.

"Ne halt yiyorsunuz lan burada?"

Şaşkın bakışlar kendisine dönünce işaret parmağını uyarırcasına sallayarak homurdandı.

"Saçma sapan yorum yapıp,dalga geçen olursa hele bir de o saçma adetlerden bir bahane sunarsanız canınızı fena yakarım! Sinirim tepemde zaten kalbinizi kırmayım!"

Sözlerini bitirip asık bir yüzle banka otururken yanındaki kişiye saşkınca baktı.

"Abi sen de mi yaaa!?"

Selçuk başını evet dercesine sallayınca,Soner bozulan sinirleri ile gülmeye başladı.

"Lan ne gülüyorsun hayvan!? Eve gidemiyoruz,sen geçmiş karşımıza komikmiş gibi gülüyorsun bir de!"

Soner sinirle söylenen eniştesine bakarak kahkasını basrtırıp konuştu.

"Enişte sen mümkünse gitme zaten eve. Malum ceketini atsan ablam hamile kalıyor. Size bir ara lazımdı size."

Emir sinirle Soner'e bakarken o bakışlarını bu defa Jamal'e çevirdi.

"Lan Jamal bu tuhaf durumun bi tedavisi yok mu kardeşim. İlaç falan?"

Soner'in sorusu ile Jamal ona ters bir bakış attı.

"Bilsem sence burada sizinle takılıyor olur muydum kardeşim?"

Diğerleri Jamal den gelecek cevabı umutla beklerken onun cevabı ile homurdanmışlardı.

"Lan Feyza ya mı sorsan acaba? Hani hayvanlarda da şap falan diye benzer bir şey var ya belki bildiği bir tedavi yön..."

Jamal elindeki su şişesini Soner'e fırlatarak sinirle söylendi.

"Salak salak konuşup benim canımı sıkma Soner! Aynı şey mi puşt!? Hem kıza sizin cinsel hayatınızı mı anlatayım bir de piç herif!?"

Soner kucağına düşen pet şişeyi masaya bırakırken Kayra sinsice sırıttı.

"Kayınço bizi niye karıştırıyorsun şimdi? Bir kaza oldu,hastanede yemeklere şap katmışlar falan gibi şeyler söyle belki biliyordur bir çözümünü Feyza?Yalan söylemeyi de ben mi öğreteyim canım sana?"

Jamal başını sağa sola sallayarak sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle homurdandı.

"Kayra uzun süreli bir pehriz istemiyorsan kapa çeneni! Lan kız beni iki gündür nöbette zannediyor hayvan! Bilmediği bir şeyi niye sorup kendimi ele vereyim?"

"Vay anasını arkadaş adamdaki akla bak. Karısına rezil olmamak için akıllıca bir çözüm üretmiş. Lan Selçuk sen hiç böyle çözümler üretmiyorsun! Komutanım görev var diye arar insan salak herif!"

Selçuk Emir'in sözleri ile yüzünü buruşturarak konuştu.

"Pardon da komutanım o çözümü sizin önermeniz gerekmiyor muydu? Komutan olan sizsiniz ya hani.Göreve çağırması gereken de sizsiniz. Benim karımı salak mı zannediyorsun sen kardeşim!? Ayrıca Sahra'nın durumumdan haberi var karargahta kaynaklanan bir karışıklık sonucu olduğunu söyledim. Siz salaksanız ben ne yapayım!"

Emir,Selçuk'un sözleri ile şok olurken Kayra bakışlarını şüpheyle diğer eniştelerine çevirdi.

"Söyleyin söyleyin. Bir salak sizsiniz deyin canım eniştelerim. Kayınçom yırtmış,hafız eniştem bile küçük bir yalana baş vurup olayı çözmüş,sizde bulmuşsunuzdur bu rezillikten yırtacak bir şeyler illaki."

Doğan gülmemek için kendini güçlükle tutarken Max masumca konuştu.

"Ben böyle bir şey olduğunu bile bilmiyordu kayinço. Zaten ne zaman sizle tanıştı ben,en garip şeyleri öğrendim. Ben de sizdenim anlayacağin."2

"Ben yırttım kardeşim ama ablandan ötürü. Yani benim suçum yok malum gü..."

Kayra eniştesinin sözlerinin devamını duymak istemeyerek hızla elini dur dercesine kaldırıp sözünü kesti.

"Tamam enişte sus Allah aşkına yaaa! Duymak zorunda mıyım ben ablam hakkındaki özel bilgileri."

"Ya kimin bu işten yırtıp kimin çuvalladığınımı tartışacağız cidden? Tartışmamız gereken bu oyunu bize kimin oynadığı?"

"Belliki Kerim abi de çuvallamış."

Soner'in tespiti ile erkekler kıkırdaşırken Ayaz elindeki içecekleri masaya bırakarak oturdu.

"Alın zıkkımlanın! Zaten başka yaptığınız bi bok yok! Haa bir de bana kazık atmaktan başka tabi!"

Ayaz'ın sözleri ile herkesin bakışları şüpheyle birbirini bulurken onun getirdiği sodalardan birini rahatça içtiğini görünce hepsi de acaba mı dercesine kaş göz işareti ile anlaşmaya çalıştı.

"Ayaz bu başımıza gelenin altındaki sebep sen olabilir misin?"

Jamal'in sorusu ile Ayaz içtiği sodayı puskurturken diğerlerinin homurdanmasını umursamadan konuştu.

"Saçmalama kardeşim? Öyle bir şey yapsam sence kendimde de uygular mıyım bu planı? Hem sen dün benim tarafımı tuttun,yapacak olsam seni tenzih ederdim böyle bir durumdan. Ayrıca benim taktiklerim farklı ben böyle mutlu bir gecenin balayı organizasyonlarını düzenliyorum hepinizde biliyorsunuz. Tarzım değil yani."2

Elbette kendini ele vermeyecekti. Tabi boş bulunup o şerbetten kendisi de içmeseydi şimdi başarıya ulaşan intikam planı ile eğleniyor olurdu ama böyle bir aptallığı yaptığına hâla inanamıyordu. Eğer o aptallığı yapmasaydı intikam planlarını devreye soktuğu için gururla yaptığını kabul edebilirdi. Ama işin ucunda kendi rezilliği de vardı ve susmak zorundaydı.2

"Lan bu manyak milletin balayıyla kafayı bozan bir hayvan! Böyle bir takıntısını kenara bırakıp,üzerine birde kendisini de bu olaya dahil edecek kadar aptal değil."2

Selçuk'un sözlerini onaylarcasına başını sallayan Ayaz,diğerlerinin de onayı ile tekrar rahatça sodasını yudumlamaya başladı.

"Yasemin abla dan şüpheleniyorum ben. Böyle bir çılgınlığı o yapar ancak. "

Emir'in teorisi ile Soner başını olumsuz anlamda salladı.

"Yok enişte o da değil. Harun abi de aynı durumdaymış. Hatta babamlar bile."

Ayaz ikinci defa içtiği sodayı püskürterek kahkahalarla gülerken güçlükle konuştu.

"Lannn. Yaşlı kurtlardan mı bu halde yani? Vay anasına...Demek babam o yüzden anneme çiçekler hediyeler falan almış haaa? Kadın da kesin bi haltlar çeviriyor,aldatıyor bu beni yoksa durduk yere nereden çıktı bu romantiklik diye kuruyordu kendi kendine. Keşke videoya alsaydım babamın o halini. Lazım olurdu belki."

Diğerleri Ayaz'ın hâla işin eğlence kısmında olması ile homurdanırken Soner sinirle bağırdı.

"Komik mi kardeşim!? Ulan karın yok halimizden sen ne anlarsın be Dangalak! Mahru durumumu öğrenince ne tepki verdi sence!? Lan kız hepimizin hastalıklı kadınlara gidip,hep birlikte hastalık kaptığımızı düşündü!"

"Ohaaa!"

"Yok artık!"

Herkes şok olmuş bir şekilde tepki verirken Ayaz umursamazca omuzlarını silkti.

"Ne bağırıyorsun lan!? Karımın şu an benimle olmamasının ve yaşadığınız şeyleri yaşayamamamın sebebi sizsiniz. Suç ben de mi yani? Ayrıca Mahru'nun zekasından korkulur. Siz olayı çözene kadar kız çözmüş. Gerçi yanlış bir sonuca varmış ama en azından hepimizin başına aynı şeyin geldiğini anlamış kız. Helal olsun yani."

"Sıçarım senin suçuna da piçinede puşt! Ulan o yanlış anladığı durumu eşlerimizle paylaşırsa bizim sonumuz ne olur farkında mısın!? Hâla eğleniyor manyak lan bu!"

Emir'in kükreyişi ile Selçuk onu sakinleştirmeye çalışırken Ayaz'a ters bakışlar atmayıda ihmal etmiyordu.

"Yok enişte o tezini çürüttüm ben ama hepimizin aynı durumda olmasının sebebini anladı tabi."

Hepsi Soner'in açıklaması ile rahat bir nefes alırken bu defa da eşlerinin bu durumdan haberi olmayan adamlar telaşa binmişti. Soner'in Mahru'dan kızlara bu olayı anlatmamasını rica etmeleri sonucu tekrar kimin yaptığını tartışmaya başlamışlardı.

Bir sonuca varamayacaklarını anlayınca saatin geç olmasını da bahane ederek mecburen dağılmışlardı.

Soner eve geldiğinde karısının uyuduğunu görünce çaresizce yatağa ilerleyip kendi tarafına geçerek uzandı ve hayalleri suya düşmüş bir şekilde üzgünce karısını kollarının arasına aldı.

**************
Jamal sessiz olmaya çalışarak girdiği evinde yine sessiz olmaya çalışarak odaya doğru ilerlerken işittiği ağlama sesiyle adımlarını sesin geldiği yöne çevirerek telaşla ilerledi. Mutfağa girerek elektirik düğmesine dokunup etrafın aydınlanmasını sağlayarak telaşlı bakışları sandalyede oturan fakat ortamın aydınlanması ile korkuyla sıçrayan karısını buldu.

"Ja...Jamal. Senin nöbetin yok muydu?"

Telaşla göz yaşlarını kurulamaya çalışan karısına yaklaşarak cevap verdi.

"Yorgun dum,başka arkadaşa devrettim."

Karısının yanındaki sandalyeyi çekip oturdu ve onun yüzündeki yaşları kurulayan ellerine uzanarak avuçlarının arasına alıp yüzüne incelercesine baktı.

"İyi misin? Neden ağlıyorsun?"

Gelen soru ile biraz önce telaşla kuruladığı yüzü,akmaya başlayan yeni göz yaşları ile tekrar ıslanırken başını salladı.

"İyiyim. Yok bi şey."

Karısının cevabına zıt bir şekilde tekrar ağlamaya başlaması ile Jamal elini yüzüne uzatarak akan göz yaşlarını elinin tersiyle yavaşça sildi.

"Sorun ne Feyza? Farkın da olmadan seni kıracak bir şey mi yaptım yine?"

Feyza bu defa başını iki yana sallayarak fısıldadı.

"Hayır.İşle alakalı."

Jamal onun doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak için uzunca gözlerine baktı.

Kocasının inanmadığını düşünen Feyza bakışlarını kaçırınca,Jamal çenesinden hafifçe tutarak kendisine bakmasını sağladı.

"Sorunun sebebi ben bile olsam anlat ki çözümünü beraber arayalım. Eğer sorunun benimleyse,anlatmazsan ve ben ne olduğunu bilmezsem düzeltemem ve sen sadece kendini hırpalayıp beni de üzmekten öteye gidemezsin."

Karısı kararsız bir şekilde ağlamaktan kuruyan dudaklarını aralayıp tekrar geri kapatınca Jamal masanın üzerindeki sürahiye uzanıp yanındaki bardağa su doldurarak ona uzattı.

"Biraz su iç istersen."

Jamal'in uzattığı bardaktaki suya uzanıp eline aldı ve bir kaç yudum içerek masaya tekrar bıraktı.

"Daha iyi misin?"

"Evet."

Karısının ıslak yüzüne yapışan saçlarına uzanarak kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Peki anlatmak ister misin?"

Feyza derin bir nefes alarak bakışlarını tekrar kocasına çevirdi.

"Gerçekten seninle alakalı değil. Ben sadece sorunlarımla seni daha fazla bunaltmak istemiyorum."2

Onun hâla aralarındaki mesafeyi korumaya çalışması Jamal'in canını sıksada anlayışlı olmaya çalışarak kendine çekip,şakağına küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi.

"Eşinim Feyza ve eşler bir bütün demek. Sorunları,dertleri ,sıkıntıları,mutlulkları birlikte yaşayıp omuzlamak,paylaşmak için birbirlerine eş olur insanlar. Şimdi eşine anlat bakalım seni böyle üzen sorunu."

Kocasının sözleri ile gözleri tekrar dolmuştu. Bu yaşına kadar arkadaşları ve Yasemin ablası dışında kimse onun halini sorup,derdini paylaşmasını istememişti.Ailesinde hiç bir erkek sorun çözmeye odaklı olmaz sadece sorun üretir ve kadınlar bir sıkıntısını söyleyecek olsa hemen azarlayıp bunaldıklarını dile getirir,hatta dinlemeye bile tenezzül etmez kalkar giderlerdi. Diğerleri dışında ilk defa halini,derdini soran yabancı biriydi Jamal. Yabancıydı ama kocasıydı...En ufak bir sorunda bile böylesine ilgili ve alâkalı olması,alışık olmadığı için ona garip hissettiriyordu. İçine yayılan bu garip sıcaklıkla yaşlar tekrar gözünden süzülürken cılız bir ses tonuyla fısıldadı.

"Abim."

İşittiği kelime ile sinirlensede sakin kalmaya çabalayarak tekrar karısının akan gözyaşlarına uzanarak sildi.

"Bir şey mi söyledi yine?"

Onun abisini nerede gördüğünü düşünsede Rüstem ile görüştüğünü bildiği için ondan bir şeyler duymuş olabileceğini varsayarak gelecek cevabı bekledi.

"Keşke söyleseydi. En azından bu kadar zor bir durumun içine düşmez,arkadaşlarıma mahçup olmazdım."

Jamal ne olduğunu anlamasada iyi bir şey duymayacağını biliyordu. Karısını anlatması için teşvik etmek istercesine dinlediğini belirtmek için başını salladı.

" Annemden bana kalan tek hatıra bir arsaydı. Onu satıp kliniği almıştım ve üzerimdeki tek mal varlığı oydu. Abim hayvancılık işini büyütmek istiyordu ve beni sürekli darlıyordu ben de daha fazla dayanamadım,kliniği teminat gösterip kredi çektim. Taksitleri abim ödeyecekti ama ödememiş ve gelen tebligatları bile gizlemiş benden! Bankadan gelen aramaları söylediğimde geçiştirdiğinden anlamalıydım ödemediğini ama hayatım birden tepe taklak olunca tamamen aklımdan çıkmış bu durum."

Boğazı kuruyıunca masanın üzerindeki su dolu bardağa tekrar uzanıp kalan suyu bir seferde içerken Jamal konuşup onun tekrar kabuğuna çekilmesini istemediği için sessizce anlattıklarını dinliyordu. Titreyen ellerinin arasındaki bardağı tekrar masaya bırakarak sözlerine devam etti Feyza.

"Cuma günü icra gelmiş kliniğe. Akın ve diğerleri durumu bilselerde engel olamamışlar. Çünkü o borcu kapatacak kadar nakit hiç birimizde yok ve onlarda beni daha fazla üzmek istemedikleri için Mahru'nun düğününden sonra söylemeyi uygun görmüşler."

Karısı ellerini yüzüne kapatarak şiddetlenen ağlamasını durdurmaya çalılırken,Jamal kollarını ona sararak başına küçük bir öpücük bıraktı.

"Sakin ol... Çözeceğiz."

Şu an o adamı öldürecek kadar öfkeli olsada Feyza'nın durumu ve onu daha fazla üzmemek için kendini güçlükle tutuyor ve dilinin ucuna gelen bütün küfürleri kötü sözleri yutmak zorunda kalıyordu.

"Rezil oldum arkadaşlarıma! O kadar mahçup hissediyorum ki nasıl düzeltirim,nasıl bir açıklama yaparım bilmiyorum. Hepimiz büyük emekler verdik o kliniği ayakta tutmak için. Ama abim her şeyi mahfetti. Akın aletleri almak için kredi çekti ve iki yıldır bu yüzden düğününü erteliyordu. Tam işler yoluna girmişken... Diğer çalışan arkadaşlarımın verdiği emekler çektikleri sıkıntılar.... En önemlisi annemin tek hatırasını oraya bağlamıştım ben. Nasıl öderim o bor..."

"Tamam canım. Sakinleş biraz halledeceğiz birlikte. Üzme kendini olan olmuş artık."

Karısının akan her göz yaşı anlam veremediği şekilde onun canını yakıyordu ve bir şey söyleyemedikçe içindeki öfke daha da harlanıyordu. Onun tekrar o geceki gibi panik atak geçirmesi endişeside içinin sıkılmasına sebep olurken eli kolu bağlanmış ne söyleyeceğini bilemez hale gelmişti.

Bir süre daha ağlayan karısının sakinleşmesi ile geri çekilerek yüzüne bir gülümseme kondurdu.

"Karıcığım senin kayınbaban Yunus Toralı farkında mısın sen? Kendini bu kadar hırpalama,sen iste babam donuna kadar alsın abinin."

Jamal'in sözleri ile Feyza yüzünü buruşturarak söylendi.

"Ben ne yapayım abimin donunu Jamal yaa!?"2

Kendi söylediği söze bu defa kendisi gülerken Jamal yüzünü avuçları arasına alarak alnına bir öpücük bıraktı.

"İşte böyle. Gül biraz. Halledeceğiz merak etme. Donuna kadar olmasada sen istersen hakkın olan her şeyi alacaksın ve ben hep yanında olacağım."

Feyza başını olumlu anlamda salladı.

"Haklısın. Kendimden ziyade arkadaşlarımın emekleri için yapmalıyım o dediğini. Daha sonra da o kliniği satıp annemden kalan tek hatırayı daha güvenli bir şeye bağlamalıyım galiba."

Jamal karısının elinden tutup sandalyeden kaldırarak gülümsedi.

"Sen arkadaşlarının hakkını al,ben senin hakkını alırım güzelim. Kimse benim karımı dolandırıp,böyle üzemez! Ayrıca o kliniği satmak sana kalmış ama mesleğini yapman için,istersen alt katı kullana bilirsin. Hem bu süreçte arkadaşlarında zor durumda kalmamış olur."

Jamal'in sözleri ile adımlarını durdurunca o bakışlarını karısına çevirdi.

"Ciddi misin sen? Rahatsız olmaz mısın arkadaşlarımdan?"

Karısının sorusu ile başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır. Neden rahatsız olayım ki? İş arkadaşların sonuçta."

Feyza'nın garip sorusu ve ağlamaktan şişmiş gözlerindeki şaşkın bakışlara anlam veremezken,içine düşen şüpheyle bakışları kısıldı.

"Rahatsız olmamı gerektirecek bir durum mu var?"

Jamal'in sorduğu soru ve bakışlarındaki şüphe ile Feyza başını hızla iki yana salladı.

"Yoo. Yok. Ne olacak ki?"

Arya ve Derya'nın saçna teorilerini dinleyip resmen adamın aklına gelmeyen şeyleri getirerek yok yere şüphelendiriyordu. Daha fazla sivil firmasından çekinerek Jamal'ın elini bırakıp önünden odaya doğru ilerlemeye başladı. Sıkıştırırsa ne diyeceğini bilmiyordu çünkü.

Karısının şüpheli haline anlam veremeyen Jamal arkasından yetişerek odanın kapısını açmak üzere olan Feyza'nın elinin üzerine elini koyarak onu engellemişti. Karısının bakışları kendisine dönünce konuştu.

"Neden bi garip davrandın az önce?"

Feyza bakışlarını kaçırarak tekrar kapıyı açmak için yeltendi. Ne diyecekti? Kardeşlerin aklıma saçma sapan düşünceler soktu ben de ağzını aradım mı diyecekti? Diyemezdi! Hem saçmaydı,hem de kardeşlerini ispiyonluyormuş gibi görünmek istemiyordu.

"Sana öyle gelmiş."

Jamal başını olumsuz anlamda sallayarak karısının elini kapı kolundan çekerek kendisi açıp içeriye girdi.

"Bana öyle geldiği falan yok Feyza. Sorduğum soruyu geçiştirip kaçar gibi uzaklaştın!"

Onun sesindeki sert tınıyı hisseden Feyza ne diyeceğini bilemeyerek kapı ağzında beklerken kendisine dönen bakışlarındaki kızgınlıkla istediği cevabı almadan konuyu kapatmayacağını anlamıştı.

"Şaşırdım sadece. Alt katı kendin için kullanırsın diye düşünmüştüm."

Feyza'nın ısrarla onu geçiştirmeye çalışması ve saçma bir diyalog yüzünden açıklama yapmaktan kaçınması ve kendisinin saçma bit şekilde bu açıklamayı beklemesi sinirleni geriyordu. Hayatları hakkında en önemli konuları bir şekilde konuşup halletmeye çalışıyor,çabalıyor ve onun rahat etmesi için elinden geleni yapıyordu. Karısı ise üstüne gitmedikçe hiç bir sorununu kendisi ile paylaşmıyor,yıkmaya çalıştığı aaralarındaki o duvarı tekrar tekrar inşa ediyor gibiydi. Anlayışlı ve sabırlı olmaya çalışsada bazen bu durum onu gerçekten zorluyordu.

Düşünceleri günlerdir ona karşı anlayışlı olmak için kendine verdiği telkinleri bastırırken bakışlarını öfkeyle odanın içerisinde gezdirdi. Bakışları karısını bulduğunda onun hâlâ kapı eşiğinde dikilmesi ile daha da sinirlenmişti. Tarıtışmak değildi niyeti ama sanki kendisi bir yabancıymış,bu oda onlara ait değilde bir yabancıya ait miş gibi kapı ağzında öylece dikiliyordu anlayamıyordu! Düşünceleri ve ona karşı anlayışlı olmaya çabaladığı hisleri arasında bocalarken sıktığı dişlerinin arasından sinirle konuştu.

"Seni şaşırtanın alt katı teklif etmem olmadığını anlamayacak kadar aptal değilim!"

Üzerindeki gömleğin düğmelerini hırsla açarken karısının hala kapı ağzında dikilmesi ile başını sinirle sağa sola salladı.

Feyza ise onun birden öfkelenmesi ve kendisine patlama aşamasında olnasına şaşırsada bu defa kendisinin de hatası olduğunu kabul ederek yatıştırıcı olmaya çalıştığı bir ses tonuyla konuştu.

"Niyetinin tartışmak olmadığını biliyorum. İki gündür nöbettesin ve yorgunsun,o yüzden dinlen biraz.Ben bu gece diğer oda da kalsam iyi ola..."

"Ayrı oda da nereden çıktı Feyza!"

Kocasının öfkeyle bağırması ve ateş saçan bakışlarının onu bulması ile Feyza yerinde sıçrarken şaşkınca cevap verdi.

"Öfkelisin ve saçama bir konu yüzünden seninle tartışmaya devam etmek istemiyorum. Oda da kalırsam tartışma daha da büyüyecek çünkü."

Jamal üzerindeki gömleği öfkeyle çılarıp bir köşeye atarak işaret parmağını karısına doğru kaldırdı.

"O yüzden de kaçıyorsun yani! Her zaman yaptığın gibi! Böyle yaparak aramıza sürekli büyüyen bir duvar ördüğünün gerçekten farkında değil misin!? Ben kendimi zorla senin hayatına dahil etmeye çalışıyormuş gibi hissediyorum anlamıyor musun!? Sorunlarını bile benim zorlamamla anlatıyorsun! İkimizin arasında gelişen bir şeyde beni geri plana atıyor açıklaman gereken bir durum varsa sürekli geçiştiriyorsun!"

Jamal'in öfkesinin giderek artması ve sonlara doğru onu suçlarcasına konuşması ile Feyza da sinirlenmeye başlamıştı.

"Beni bu şekilde ,sorunlarımla,dertlerimle,bu halimle kabul ettin! Şimdi ağır mı geliyorum sana!? Kaldıramıyor musun!? Bıktın mı!? Hissettiklerin bunlarsa açıkça söyle! Kıvırıp,lafı evirip çevirmene gerek yok!"

İşittikleri ile Jamal öfkeyle güldü. Ne diyordu bu kız!? Aklını mı kaçırmıştı? Ya da kaçıracak bir aklı var mıydı? Onun için,aralarındaki ilişki için ilk günden beri onun aksine nasıl çabaladığını gerçekten anlamamış mıydı? Başını öfkeyle sağa sola sallayarak baktı karısına.

"Ben seni her halinle kabul ettim! Senin de artık beni kabul etmeni,kabullenmeni baklediğim gibi! Senin aksine bıkmadım ve karımın hayatındaki sorunlara çözüm üretmeye çalışıyorum ki biraz olsun rahatla ve evliliğimize adapte ol diye! Bana yük olup ağır gelseydin alt katı iş yerin olarak kullanmanı önerip daha fazla yük olmanı istemez,sorunlarını umursamaz ve ilgisiz bir eş olur..."

"Alt katı teklif etmenin altında yatan sebepler var çünkü!Beni her gün iş yerime bırakıp,her akşam alırken bunu kıskançlığından ve beni kontrol etmeye çalışmandan yaptın ve alt katı da sırf bu duyguların yüzünden önerdin ki gözünün önünde olayım,kontrol altında tutman daha kolay olsun diye!"

Jamal'in sözlerindeki haklılık payı Feyza'yı daha fazla sinirlendiriyordu çünkü onun da söylediği gibi bir türlü adapte olamıyordu. Kendisinin aksine onun bu kadar çabuk bu evliliğe adapte olması,ilgili hali ve sürekli bitmeyen sorunlarına çözüm üretmeye çalışması ona karşı kendisinin daha çok mahçup hissetmesine neden oluyordu. Üstelik alt kat olayında gerçekten onu düşünerek teklif edip etmediği,kızların aklına soktuğu düşünce yüzünden onu muammada bırakmıştı. Kocasının son sözleri ise içindeki bir yerlerin incinmesine neden olduğu için öfkeyle sözünü kesip aklına takılan şeyi dile getirmesine neden olmuştu.

Söyledikleri yüzünden onun yüzünün aldığı şekille pişnamıydı evet. Kocasının yüzü garip bir hal alsada ne düşündüğüne dair en ufak bir ipucu yoktu.Yaptığı hatayı düzeltmek için odanın içine doğru bir adım atmıştı ki Jamal'in sesiyle durmak zorunda kaldı.

"Yatağa geç Feyza!"

Bu neydi şimdi? Ne çıkartması gerekiyordu bu sözden hiç bir şey anlamamıştı. Öfkeliydi ve istediği şeyi sertçe dile getirmesi içinde bir korkuya sebep olurken Feyza tehlike çanlarının çalmaya başladığını hissederek telaşla fısıldadı.

"Jamal ben öyle demek istemedim. Öfkelisin ve istediğin şey şu an beni korkutuyor. Sırası değil bence. Bu öfkeyle canımı yakabilir..."

Karısının telaşlı ve korkan hali ile Jamal kendisini yanlış anladığını fark edince içine dolan gülme isteğini güçlükle bastırdı. İma ettiği şeyin şu an olma gibi bir ihtimali yoktu fakat karısı bunu bilmediği için korkuyordu. Korkması bir yana ima ettiği şeyin olamayacağı ile şansına kızarken onunla biraz uğraşmak için ciddiyetini bozmadan ona doğru yaklaşıp elinden tutarak çekiştirip konuştu.

"Yatağa geç dedim!"

"T...tamam. Ama sakinleş önce biraz. Korkuyorum."

Feyza'nın kekeleryerek cevap vermesi ile onu yatağa oturtup kendiside yere bir dizini vererek önünde eğilip ellerini avuçları arasına alarak gözlerine baktı.

"Kıskanç bir yapım var ve bunu sana her defasında söylüyorum ama bu demek olmuyor ki sana hayatı zindan edecek,seni bir kafese kapatacak kadar takıntılı boyutta duyguları olan bir adamım. İş arkadaşlarından kıskanmış olabilirim ama sen durumu açıkladın ve ben de gelip onlarla tanıştım . Çünkü sana ve senin sözylediklerine güvendim."

Feyza kocasının sözleri ile kendini biraz daha mahçup hissederek bakışlarını kaçırıp fısıldadı.

"Güvendiğini söylüyorsun ama şüphelenip üzerime geldin."

Karısının sözleri ile yerden kalkarak yanına oturup bakışlarını tekrar buluşturdu.

"Senden şüphelenmedim. Arkadaşlarından birinin bir şeyler hissedebilme ihtimali ve seninde bunu bende bunu benden saklamandan şüphelendim. O yüzden ısrarla sordum."

Karısının çrnesine uzanarak hafifçe okşayarak fısıldadı.

"Neden öyle davrandığını ve benim hakkımda neden böyle şeyler düşündüğünü anlatacak mısın? Seninde bana güveneceğini söylediğini hatırlıyorum çünkü. Güvenmesende en azından denemelisin Feyza."

Feyza,Jamal'in kardeşleri ve kızlar arasında geçen muhabbeti söyleyip söylememe konusunda kararsız kalıp dudaklarını dişlerken kocasının haklı olduğunu fısıldayan iç sesi ile mücadele ediyordu. Haklıydı çünkü birbirlerine güvenme sözü vermişlerdi ve Jamal'in de dediği gibi güvenmesede en azından denemeliydi.

"Arkadaşlarım açısından istemeden düşündürdüğüm tarzda bir şey yok.Kızlarla muhabbet ediyorduk konu evliliğimize ve senin bana karşı davranış şekline geldi.Ben de bana karşı ilgili hallerinden bahsettim beni işe bırakıp alman gibi falan. Arya'da o yaptığın inceliğin sebebinin beni kıskandığın için olduğunu söyledi. Çok kıskanç bi yapın olduğunu,onları eşlerinden,annenle babanı bir birinden kıskandığını ve senin de her erkek gibi hatta daha fazla odun olduğun gibi şeyler işte. Öyle olunca benim de aklım karıştı."

Sözlerinden sonra bakışlarını hızla kocasına çevirerek telaşla açıkladı.

"Ama kötü niyetle söylemedi Arya. Yani konu benim diğerlerinin kocaları hakkında yaptığım gereksiz bir yorumdan dolayı o noktaya geldi o yüzden aşk işlerinin karışık olduğunu anlatmaya çalışıyordu Arya. Amacı seni kötülemek de..."

"Kötü niyetle söylemediğini biliyorum senin şu an onu bana şikayet etmek istemediğin için bu tartışmanın içine girdiğimizi bildiğim gibi. Onlar kardeşlerim,annem ve babam onlarla ve eşleri ile olan ilişkim gibi olamaz ilişkimiz."

Uzun bit konuşma yapmadı gerektiğini düşünerek yatağın başlığına sırtını dayayıp karısınıda göğsüne çekti ve sözlerine devam etti.

"Ben yıllarımı ailemden ayrı geçirdim ve birbirimize karşı eksik bir sürü yanımız var ve ben kardeşlerimle eğlenmeyi,onların eşleri ile eğlenmeyi seviyorum. Çünkü ben her zaman yalnızdım. Kıskançlık değil onlarla aramda olan. Onlar öyle algılasada ben sadece o şekilde bağ kurdum onlarla ve bunun eşlerini rahatsız ettiğini düşünmüyorum. Öyle olsa onlar da aksini söylerler,rahatsız olduklarını bana karşı dile getirirlerdi. Bizim anlaşma şeklimiz öyle.Sadece atışıyoruz o kadar."

Feyza'nın kendisini dikkatle dinlemesi ile yüzünde bir gülümseme oluşurken saçlarına uzanarak örgüsünün ucundaki tokayı çıkarıp yavaşça örgülerini açmaya çalıştı.

"Sen ise karımsın ve iletişim kurmaya çalışıyoruz birbirimizi tanımak adına ve yine söylüyorum evet kıskanç bir adamım. Karımı kıskanıyorum doğru ama bunun seni rahatsız edecek,kendini kötü hissettirecek boyuta taşıyacak kadar geri kafalı değilim. Öncede dediğim gibi sadece giyimine biraz daha özen göstermen benim için yeterli. Onun dışında benim seninle alakalı bir güven problemim yok. Ben karıma güveniyorum ve karımında,ne kadar iyi niyetle söylenmiş olsa da başkalarının sözlerini kafasında kurmadan önce benimle paylaşmasını istiyorum."

Feyza'nın açtığı saçlarını omzuna bırakarak açıkta kalan boynuna bir öpücük bırakarak geri çekilip çenesinden hafifçe tutarak kendisine çevirerek gülümsedi.

"Açıklamam yeterli mi? Yoksa karımın aklına takılan ve hakkımda kurduğu başka şeylerde var mı açıklamam gereken?"

Jamal'in sorusu ile Feyza mahçupça gülümseyerek başını olumsuz anlamda sallayınca Jamal dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi.

"Bu sorunumuzu da hallettiğimize göre yatabiliriz artık sanırım?"

Feyza bu defa başını sallayarak onu onaylarken,Jamal yataktan kalkarak şortunu giymek için dolaba yönelirken karısının da hareketlenmesi ile bakışları onu buldu. Üzerindeki ince askılı geceliği çıkartmaya yeltendiğini fark edince telaşla konuştu.

"Bence sende bu gece dinlenmelisin. Ben yorgunum ve senin içinde zor bir gece oldu."

Feyza kocasının isteği ile şaşırsada onun kendisine kırıldığı için istemediğini düşünerek utanarak fısıldadı.

"Emin misin? Ben iyiyim aslında."

Jamal dolaba doğru ilerleyerek sessizce homurdandı.

"Sen iyisin ama ben hiç iyi değilim kadın."

Dolaptan bir şort alarak üzerine geçirdi ve karısına dönüp,gülümsemeye çalışarak yatağa ilerleyerek yerine uzandı.

"Eminim."

Karısının alnına bir öpücük bırakıp iyi geceler dileyerek kolunu onun başının altından geçirdi ve onun göğsüne başını koyması ile içine düştüğü duruma yüzünü buruşturarak gözlerini tavana dikti.

Feyza ise kocasının bu halini biraz önce yaşadıkları anlara yorarak onu kırdığını düşünüyordu ve bu durum onun üzülmesine sebep olmuştu. Kocası sürekli onunla ilgilenirken o bu defa gerçekten onu kırmıştı ve bu canını sıkmıştı.

~~~~~~~~~~~~''''~'~~~~'

"Ne bakıyorsun lan tip tip!? Haberim yoktu diyorum ! Haberim olsa izin verir miyim öyle bir şeye? Hem kimin yaptığı bile belli değil siz gelmiş benden hesap soruyor sunuz!"

Ömer,Mehmet'in savunması ile geç bunları dercesine elini havada gelişi güzel sallayarak öfkeyle homurdandı.

"Ne den soruyoruz acaba!? Böyle saçma sapan her boktan bilgin olduğu için olabilir mi!? Ayrıca benim oğluma yazık değil mi kardeşim? Böyle önemli bir gecesinde olacak iş mi yahu!?

Ali elindeki kadehi masaya bırakarak arkadaşının öfkeli haline gülüp homurdandı.

"Ulan derdin hakikaten Soner'in özel gecesi mi yoksa kendi uçkurunun derdi mi? Senin gibi azgın köpeğin oğlunu düşündüğü pek inandırıcı gelmedi çünkü."

Diğerleri Ali'nin sözleri ile kahkahayı basarken Ömer ona ters ters bakarak söylendi.

"Ahlaksız herif! Ulan sanane be benim uçkurumdan!? Gelmişsiniz kaç yaşınıza hala benim uçkurumun derdindesiniz! Ayrıca kendi uçkurum falan değil derdim! Esha bizden biliyor bu durumu,Soner'e ceza kestiğimizi düşünüyor."

İşittikleri ile Yunus elini masaya sertçe vurup öfkeyle söylendi.

"Şimdi anlaşıldı bizimkilerin de bütün gece deccal gibi ortada gezmelerinin sebebi. Biz de zannediyoruz ki malum sebepten ötürü bize kızgınlar. Ulan bu yaşlarına kadar bizim uçkurumuzun derdine düşmeyenler bugün mü düşecekti biz de ki de akıl!"

Diğerleri Yunus'un tespitini haklı bulurken Kenan her zamanki aykırılığını konuştururcasına söylendi.

"Kendi adınıza konuşun abicim. Biz karımla o konularda birbirimizin her halini dert ediyoruz. Cinsellik önemli ne de olsa."

Masanın etrafındaki herkes Kenan'ın sözleri ile yüzünü buruştururken Yusuf başını memnuniyetsizce iki yana salladı.

"İğrençsin lan! Sen benim gibi edepli bir adama nasıl dünür olabilirsin hâlâ aklım almıyor antropozdan çıkamamış ergen kılıklı abaza! Ulan daha iki güne kadar Rüya'nın menepozundan dert yanıp geziyordun lavuk! Biz senin cinsel hayatını dinlemek zorunda mıyız Kenan!?"

Arkadaşının sitemi ile Kenan umursamazca omuzlarını silkerken Rüzgar onu desteklemek istercesine omzuna bir kaç sefer hafifçe vurdu.

"Bakma sen onlara kardeşim kıskanıyorlar lan senin aktif cinsel hayatını. İçi geçmiş ihtiyar bunlar. Hem bence bu olayda bu dingilin oğlunun parmağı var demedi demeyin!"

Rüzgar'ın bakışları ile Araz'ı işaret etmesi ile bütün bakışlar ona dönerken o çaresizce başını salladı.

"Olabilir kardeşim. Savunmasını bile yapamıyorum artık o dingilin. Yahu işi gücü olay çıkartmak be! Dilşah ta böyle bir şeye bulaşıp Soner'in bu duruma soktuğumu düşünerek bana veto koydu ben de çiçek falan alıp kendimi savundum benim eşek sıpası ne yapsa beğenirsiniz."

Herkes merakla ne olduğunu beklerken Sinan sırıtarak sordu.

"Ne yaptı lan?"

"Dilşah'a babam seni aldatıyor olabilir anne dikkat et bu hediyelerin sebebi o olabilir demiş. Kadın bundefa da beni aldatıyorsun diye trip atıyor. Benim bu çocuktan çektiğim nedir yahu! Allah düşmanımın başına vermesin be!"

Özgür arkadaşının haline üzülerek elini omzuna koyup hafifçe sıktı.

"Acaba karısının kim olduğunu söylesen mi artık?Belki biraz ipe sapa gelir,kendi derdine düşerde bizler de biraz huzura ereriz be kardeşim."

Diğerleri de Özgür'ün fikrini desteklerken Araz başını olumsuz anlamda sallayınca bu defa Eren girdi araya.

"Özgür haklı olabilir Araz. Çocuk tepkisini bu şekilde gösteriyor belki de."

"İşi gücü milletle uğraşmak,eğlenmek! Aklı bir karış havada. Üstelik kıza karşıda çok ön yargılı. Önce ön yargısından kurtulması lazım. Ayrıca tepkisini milletin cinsel hayatını etkilecek kararlara imza atarak göstermesi ayrı bir salaklık! Ulan yapıyor bari bizleri bu yaşta rezil etmesin yahu!"

"Tek başına yapmamış o işi Araz. Benim hatunla birlikte yapmışlar o işi!"

Diğer masadan aldığı sandalyeyi arkadaşlarının yanına koyarak sözlerine devam etti Harun.

"Lan karı değil deccal be! Senin oğlan da çırağı! Soner'e ceza kesecekmiş aklı sıra ama sizin çocuklar onun boncuğuna eziyet ettikleri için onlarıda kurban seçmiş. Biz de arada kaynamışız Ayaz beyin sayesinde.Nasıl baş edeceğimi şaştım yeminle."2

Acıyan bakışlar bu defa Harun'u bulurken hepsinin aklındaki tek soru eşlerinin bu olayı bildiğinden emin oldukları hâlde cezanın neden kendilerine kesildiğiydi.

"Olmamlıydı! Biz bu iki manyağı bir araya getirecek o planı yapmamalıydık. Ulan Yasemin,Ayaz'ın damadı olduğunu bir öğrense ikisi bir olur canımıza ot tukarlar be! Gökçe'yi ve eşlerimizi saymıyorum bile. "1

Bakışlarını Araz ve Harun' a çevirerek sözlerine devam etti.

"Kusura bakmayın kardeşim birinizin eşi ve damadı,diğerinizin evladı ama ben gerçekten bu yaşıma kadar kimseden korkmadığım kadar bu ikisinden korkmaya başladım."

Ömer'in haklı isyanı ile hepsi acaba yanlışmı yaptık diye düşünmeye başlamıştı.

"Haklısın gardaşım ama ne yapalım oldu bir kere artık. İdare edeceksiniz. Ne Ayaz'ı ne Gökçe'yi başka birileri tamamlayamaz diye bu fikri bizim aklımıza sokan sizdiniz. Yapacak bir şey yok. El birliği ile yaptık,el birliği ile katlanacağız."

Harun'un sözlerini Araz da onaylayınca, Mehmet düşüncelerini dile getirdi .

"Sorun şimdi o değil kardeşim? Sorun bizim bu şap olayı ile alakamız olmadığını bildikleri halde neden bize kesiliyor bunun hesabı? Yasemin yaptığı şeyi kocasına söylediğine göre bizimkilerin illaki haberi vardır ve bu ceza bize el birliği ile kesilmiş demektir. Şaplanma mevzumuz kaza sonucu olsa da eşlerimiz farklı bir olaydan dolayı bize kızgınlar.Çocuklarımızın eşleri ile aralarındaki huzursuzluk belliki düştükleri durumdan kaynaklı ama bence bize başka bir olaydan dolayı ceza kesiyorlar ve bu olay eşlerimizi taarruza geçirmeye yetmiş."

Mehmet'in haklı tespiti ile hepsi nedenini düşünselerde akıllarına gelmeyen tek şey Yasemin ve eşlerinin Ayaz ve Gökçe meselesini öğrenmiş olma ihtimali,annelerin kızlarına bu durumu kendilerinden sakladıkları için fırça atmalarının sonucu,bu olayı bildiklerini eşlerine bile söylememeleri konusundaki katı uyarılarından dolayı kızlar öfkelerini eşlerinden çıkarıyordu. Erkeklerin düşündüğünün aksine hiç birinin onların durumunu umursadığı ve ya anladığı pek söylenemezdi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Hafta başı Asya ve ailesi yine hep beraber İzmir'e dönmüşlerdi. Asya her ne kadar hepsinin gelmemesine lüzum olmadığını söylesede erkekler durumu bildikleri için onun bu isteğini reddetmişlerdi.

Günler aynı şekilde devam ederken Tuğra'nın eğitiminin bitmesine bir hafta kalmıştı. Onun istediği gibi okula hâlâ Kayra bırakıp alıyordu.Kocasına tıpa tıp benzediği için yakın arkadaşları dışında diğer arkadaşları onu Tuğra zannetmiş,Asya bu durumu açıklamak istesede Kayra'nın uyarısı ile sessiz kalmıştı.

Kayra'nın bu bilgiyi saklı tutmasını istemesindeki amaç ise hâlâ bulunamayan Nilayın okulda hâlâ bağlantılarının ola bilme ihtimali ve Asya'yı takip ettirdiği düşüncesi ile Asya'nın yanındakinin,kendisi değilde kardeşi olduğunu düşünmelerini istemesindendi. Böylelikle eğer Nilay'ın hâlâ okulla bir bağlantısı varsa, yada Asya'yı takip ettiriyorsa kendisini Tuğra zannedenlerin ona haber uçurmasını bekliyor,onun dahada kudurmasını ve açık vermesini umuyordu.

Asya ise yıl sonuna yaklaşmanın getirdiği yoğunluk,sınavlar dersler derken daha bir bunalmıştı. Tuğra'nın da olmayışı ve Mahru'nun kına gecesinden bu yana konuşamamış olmaları canını fazlasıyla sıkıyordu. Sadece bir kaç mesaj atabiliyordu ve görüşmelerinin neden bu kadar zor olduğuna anlam veremiyordu.

Kayra yoldaki bakışlarını Asya'ya çevirdi. Tuğra gittiğinden bu yana zayıflamış,daha bir içine kapanmıştı. Eskiden de sessizdi lakin ondaki bu içine kapanıklığın kardeşi ile aralarında gelişen duygulardan dolayı özlemden kaynaklığının farkındaydı. Beş haftadır birliktelerdi ve Asya'nın içine kapanmış hali onun bile canınu sıkıyordu. Hiç bir zaman dik başlı biri olmamıştı Asya. Karısının ve ailedeki diğer kızların aksine hep ağır başlı ve söz dinleyen bir yapısı vardı. Hiç bir şey de aşırıya kaçmaz,kimse kırılmasın incinmesin diye her şeyi içine atardı.

Kendisinin aksine Tuğra'nın bütün kızlarla daha yakın bir bağı vardı. Karakterinden ve her zaman anlayışlı yaklaşımından dolayı olduğunu düşünsede ilk defa onun gibi olabilmeyi istemişti. Çünkü kardeşi yaptığı onca hatada yokluğunda,karısına destek olmuş bir abi gibi her zaman onu koruyup kollamıştı. Önceleri bu bağı yanlış yorumlayıp aptallık etsede şu an Asya'ya bakınca kardeşini daha iyi anlıyordu. Yokluğunda Derya'nın da,Asya'nın şu anki halinden pek farklı bir durumda olmadığını tahmin edebiliyordu ama ona destek olan derdini sıkıntısını paylaşabilen Tuğra vardı. Kendisinin ise şu an Asya'ya hiç bir faydası ve yardımı dokunmuyordu. Bu kadar soğuk bir karaktere sahip olmak ilk defa canını sıkmıştı. Kardeşi nasıl zamanında karısına destek olup derdini sıkıntısını paylaştıysa o da yapmak istiyor Asya'ya bir abi gibi kol kanat germek istiyordu lakin beceremeyeceğinin bilincindeydi. Çünkü o Tuğra kadar ince ve anlayışlı değildi.

Aracın içindeki sessizlik uzarken,üzerine bir de Asya'nın ağlamaya başlaması ile ne yapacağını bilemeyerek arabayı müsait bir yerde durudu ve telaşla bakışlarını Asya'ya çevirdi.

"Asya iyi misin? Bir sorun mu var?"

Asya başını olumsuz anlamda sallayıp ağlamaya devam ederken aracın kapısındaki cep bölümünden su şişesini alarak kapağını açıp ona uzattı.

"Su iç biraz hadi."

Onun başını tekrar olumsuz anlamda sallaması ile telaşı daha da artmıştı.

" Neden birden böyle oldun? Biri bir şey mi yaptı? Bir şey mi söyledi?"

Sebebini bilsede bir ihtimal aklına gelen şeylerden dolayı korkuyla aklındaki soruları göz ardı edememişti.

Asya,Kayra'nın sesindeki korku ve endişeyi hissedince içini bir pimanlık sardı. Bir aydır nereye gitse yanında Kayra vardı ama onu gördükçe kocası aklından bi an olsun çıkmıyordu. Üstelik Kayra her an fiken üstünde emanetine bir zarar gelecek korkusu ile tetikteyken kendisini huzursuz hissediyordu. Bir aydır Derya ve bebekleri ile bile başbaşa vakit geçiremediğini bilmek onu daha da geriyordu. Herkes onu biraz olsun nesşelendirmek için gözünün içine bakıyor,Kayra etrafında pervane oluyordu resmen ama iki haftadır resmen telefonuna gelen görüntülerle zaten zor geçen günleri zehir olmuştu.

Tuğra'nın yenında olmayışı onu zorlarken,görüntülerden de habsedemiyordu. Sadece Tuğra'ya değil kimseye bahsedemiyordu. Ne Mehmet babasına,ne Kayra'ya ama içindeki his artık onu boğmaya başlamıştı. Ağlamaktan şişmiş gözlerini Kayra'ya çevirerek kendisine endişeyle bakan adamın gözlerine çekinerek bakıp fısıldadı.

"Onu çok mu sevmişti?"

İşittiği soru ile Kayra belki içindeki endişeden,belki Asya'nın halinden,belki de hiç bir zaman onaylamadığı kadından dolayı anlam veremeyerek sordu.

"Kim kimi sevmişmiydi anlamadım."

Asya gözünden akan yaşı titreyen eliyle sildi ve iki haftadır aklından hiç çıkmayan telefondaki görüntüyü açarak Kayra'ya çevirdi.

Telefonun ekranında gördüğü kareyle Kayra'nın kaşları hızla çatılırken dudaklarından öfkeyle bir küfür döküldü. Asya'nın elindeki telefonu alarak ayrıntılı bir şekilde incelerken sakin olmaya çalışsada öfkesi titreyen ellerinden bile farkediliyordu. Nilay'ın Tuğra'nın boynuna sarılmış ve yanağını öperken çekindiği bir fotoğraftı ve kaydırdıkça iki sevgilinin samimi pozlarından oluşan bir sürü fotoğraf karesi vardı Asya'nın telefonunda. Allahtan pek ileri samimiyette bir fotoğraf yoktu ki olsa,gönderenin onlarıda göndereceğini tahmin etmek çokta zor değildi. Ya kardeşi fazla ileri gitmemiş o tarz fotoğraflar yoktu elinde,ya da devamı gelecekti. Bakışlarını sessizce ağlayan Asya'ya çevirerek sertçe sordu.

"Nereden çıktı bunlar!?"

Asya hızlanan gözyaşlarını durduramazken huzursuzca kıpırdandı.

"İki hafta önce farklı farklı numaralardan göndermeye başladılar."

Aldığı nefesle Kayra nefesini serçe bırakarak tekrar konuştu.

"Asya ilk fotoğraf geldiğinde neden söylemedin bana? Niye kendine eziyet ettin iki haftadır! Üstelik Nilay'ın hâlâ bulunamadığını bildiğin hâlde böyle bir şeyi niye saklıyorsun?"

Asya yanındaki adamın sert ses tonuyla ürkerken Kayra sakin olmaya çalışarak elleriyle sertçe yüzünü sıvazladı. Derya'yı bırakıp gittiğinde kardeşinin kendine karşı olan öfkesini şimdi daha iyi anlıyordu. Emanet gerçekten ağır bir yüktü ve o kardeşinin emanetinin başına bir şey gelmesinden ve onu koruyamamaktan korkuyordu. Derya'ya her zaman sahip çıkıp,nir abi gibi koruyup kollayan kardeşinin yaptığını yapamamaktan korkuyordu.

"Sanki söylersem,babam ve annemin başımıza gelen her şeyi öğrenmesinden,öğrenipte Tuğra'yı suçlamalarından korktum."

Düşüncelerinden Asya'nın verdiği cevapla sıyrılan Kayra onun ürkek bakışları ve başına gelen onca şayden sonra hâlâ kardeşini koruma çabasıyla ona üzgünce baktı. O an bir şeyden emin olmuştu ki Allah dağına göre kar veriyordu. Kendi öfkeli,kaba,saba hatta deli herifin tekiydi ve karısı da cazgır,tuttuğunu koparan en az kendinden aşağı kalmayacak kadar deliydi. Tuğra her zaman daha sakin ve inceyken insanlar onun yanında huzur bulurdu. Asya da kardeşini tamamlayan diğer yarısı gibiydi. Başlarına böyle bir olay gelmeden birbirlerini farkedememiş olmalarını hâlâ aklı almıyordu.

Asya'nın ilk sorduğu soru aklına gelince onun içindeki huzursuzluğu biraz olsun giderebilmek adına konuştu.

"Tuğra'nın,Nilay'la olmasını hiç bir zaman istemedim. Çünkü onda beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Bunu her zaman Tuğra'ya da söylemekten geri durmadım. Keza ailemdeki kimse istemedi o kızı. Ne Tuğra'ya göre ne de bize göre ama herkes seviyor diye mecburi bir kabullenişle sesini çıkartmadı."

Asya akan gözyaşlarını silerek kendisine bakarak konuşan Kayra'nın anlattıklarını dikkatle dinledi. Hepsinin ailesi birbirine ne kadar yakın olsada kimse herkesin ailesinin içindeki ince detayaları bilmiyordu hâliyle. O yüzden kocasının ailesinin Nilay hakkında neler düşündüğünü içinde boy gösteren merakla dinledi.

"Aslında hepimiz şaşkındık. Tuğra'nın o tarz karakteri olan bir kıza hislerinin olması tuhafımıza gidiyordu. Hep beraber büyüdük ve beraber okuduk sende bilirsin ki Tuğra her zaman daha sessiz,sakin onu yormayacak,dikkat çekmeyecek kendi halinde kızlardan hoşlanırdı."

Kayra'nın son sözleri ile Asya başını olumlu anlamda salladı. O zamanlar arkadaşlardı ve Tuğra'nın tamda Kayra'nın bahsettiği tarzda bir iki flörtü olmuştu.

"İlişkilerini öğrendiğimizde Nilay bizim için şok etkisi yaratmıştı. Çünkü Tuğra'nın kriterlerine hiç bir şekilde uymuyordu. Oturup kalkması,girip çıktığı ortamlar,kişiliği,edep kavramının olmamsı Tuğra'nın hayallerindeki kız değildi. Karakterleri tamamen zıttı. Bir türlü ilişkilerine anlam veremedik. Yürümeyecek bir ilişki olduğu en başından belliydi zaten ama benim aptal kardeşim sanki bir şeylerden kaçıyormuş gibi inatla burnunun dikine gitti."

Nilay'ı ailede kimsenin istemediğini bilmiyordu Asya. Evet aralarında bir mesafe ve soğukluk olduğunu fark ediyordu çünkü Derya'ya karşı öyle değillerdi. Derya sanki o evin gelini değilde kızıydı ama Nilay'a karşı her zaman bir mesafe vardı hepsindede. O bu durumu Derya'nın ellerinde büyüdüğüne aileden gibi olduğuna yormuştu ama şimdi anlatılanlara bakılırsa yanlış değerlendirmişti. Ayrıca o Tuğra ve Nilay arasındaki sıkıntının sebebini de ilk olarak ailedeki ona karşı olan soğukluktan kaynaklandığını düşünmüştü taki sebebinin kendisi olduğunu öğrenene kadar.

"Aslında şimdi düşünüyorum da..."

Kayra'nın tekrar konuşması ile daldığı düşüncelerinden sıyrılarak bakışlarını tekrar ona çevirdi.

"Tabi bu benim fikrim,ne o zamanlar,ne de şimdi Tuğra dan düşüncelerşmi doğrulayacak tarzda bir şey duymadım. Yani demem o ki Tuğra korkudan Nilay'a sığınmış olabilir."

İşittiklerine anlam veremeyen Asya yüzünü buruşturarak baktı.

"Anlamadım. Nasıl korkudan?"

Asya'nın yüzünün aldığı komik şekille Kayra'nın yüzünde bir tebessüm oluşurken sözlerine devam etti.

"Tuğra,Kaan ve sen hepimizden daha yakındınız. Kardeşim her zaman sana karşı daha korumacıydı keza Kaan'da öyle ki seninle alakalı bir olay olduğunda Kaan'a bile izin vermezdi. Galiba Tuğra'nın seni aşırı korumacı tavrı yüzünden baban seni buraya gelirken ona emanet etti. O da işleri daha da karıştırdı. Tuğra sana karşı kendinin bile fatketmediği hisler besliyor olmalıydı ki sitemsizce senden kaçarken Nilay'a sığındı. Büyük ihtimal hislerinin kendiside farkında değildi. Böylelikle hem kendine emanet edilen kıza aşık olmamış olacak,hem de farkında olmadığı hislerini başka birine yönlendirecekti. Bence Nilay tamamen onun senden kaçış biletiydi. Sevdiğinden falan değildi yani."

Kayra'nın sözleri ile Asya'nın yüzünde bir gülümseme oldu. Komiğine gitmişti. Tamam kocası şu an kendisini sevdiğini söylüyordu ve bu hislerinin ne zaman başladığını bilmediğinide dile getiriyordu ama o kadarda abartmaya gerek yoktu.

"Bence dediğin gibi sadece senin düşüncelerin. Ben o kadar uzun vadeli bir şey olduğunu düşünmüyorum.Şimdi değil ama zamanında sevmiş olmalıki sözlenmeye kadar ilerletmişti ilişkisni sende biliyorsun."

Bu konuyu Kayra ile konuşmak ne kadar tuhafına gitsede bir yandan da içini birine dökmek onu rahatlatmıştı. Kıskansada farklı gözlerden Tuğra'nın biten ilişkisi hakkında neler düşündüklerini duymak istiyordu. Tuğra'ya sorsa elbette anlatırdı her şeyi ama o başlarına gelen olayın baş kahramanı olan eski sevgilisini ona hatırlatıp,kendilerine yaptıklarını sürekli önüne sürer gibi görünerek canını sıkmak istemiyordu. Kendiside dışarıdan bir görüş sahibiydi kocasının eski ilişkisinde ama o ilişkinin bitiş sebebinin istemeden de olsa merkezi olduğu için bazı şeyleri tarafsız göremiyordu. Bu yüzdende başkalarından dinlemek istemişti.

"Zamanında sevmiş olsaydı seninle bu kadar çabuk yakınlaşamazdı Asya. Başınıza ne gelmiş olursa olsun,bir erkekte bir kadında bir şeyler hissetmediği birine karşı evlide olsa bu kadar kısa zamanda sizin yakınlaştığınız gibi yakınlaşamaz. Sizin birbirinize baktığınız gibi,sizin etrafınıza yaydığınız o enerjiyi yaymaları için daha önceden birbirlerine karşı hisleri olması lazım. Sevgi,hoşlantı,aşk gibi!"

Asya elbetteki kendi hislerinin ne zamana başladığının farkındaydı ama Tuğra'nın hislerinin ne zaman başladığını bilmediği için Kayra'ya kendi adına hak versede Tuğra adına bir çıkarımda bulunamıyordu. Üstelik dışarıdan Kayra'nın tarif ettiği gibi görünmeleri hoşuna gitmişti. Asya'nın yüzünün gülmesi ile Kayra biraz olsun rahatlarken aracı tekrar çalıltırıp eğlenircesine homurdandı.

"Çocukluğumuzdan beri Derya ve ben birbirimizi sevdiğimiz halde, sevgimizden haberimiz yokken evlendik. Birbirimizi sevdiğimizden haberimiz olmadığı halde dört yıl benim salaklığım yüzünden düşmanmış gibi yaşarken bile istemsizce yakınlaşıyorduk.Tabi sizin gibi sesiz,sakin bir çit olmadığımız için iki delinin bir birine yakınlaşma şeklide biraz farklı oluyor. Kırarak,dökerek,inciterek...ki bu durum birbirimize karşı,karşılıklı hisler beslememizden kaynaklıydı. Hisler,duygular çiftleri daha çabuk yaklaştırır birbirine. Tabi benim gibi salaklık yapan bir kocaları yoksa."

Kayra'nın sözleri ile Asya dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayınca oda onu biraz olsun neşelendirebildiği için mutlu olmuştu.

Asya ilk defa Kayra'nın bu denli yakınlığı karşısında şaşkındı. Çünkü Kayra kocasının aksine daha sert ve soğuk bir karaktere sahipti. ablaları dışında diğer kızlara karşı mesafeliydi hep.Korumacı tavrı hepsine karşı vardı ama Tuğra'nın aksine o daha mesafeli davranırdı. O yüzden şu an aralarında geçen samimi muhabbet onu biraz şaşırtmıştı. Azra annesinin de de dediği gibi belki de Kayra duygularını ifade etmeyi beceremiyordu. Zira ettikleri kısa muhabbetten sonra fark etmiştiki Kayra'nın aslında kalbi düşündüklerinin aksine sert değil yumuşaktı. O sadece duygularını nasıl ifade edeceğini bilemediği için sert görünüşünün altına gizlemeyi tercih ediyordu.

Kayra ise Asya'ya ne kadar belli etmesede aklında fotoğraflar ve Nilay vardı. İkili farklı düşüncelerle eve doğru muhabbete devam ederek yol aldılar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Dersi biten Verda okuldan çıkarken koridordaki tesisatçılara kolay gelsin diyerek çıkışa doğru ilerledi. İki gündür anlam veremedikleri şekilde elektirik sisteminde sıkıntı vardı ve anlaşılan müdür sıkıntıyı gidermek için bi ekip bulmuştu. Okuldan çıkıp her zamanki gibi kendisini bekleyen araca doğru ilerlerken karşıdaki korumalardan hareketlenmişti.

Araca binmesi için kapısını açan Yakup'un yüzüne bakmadan çantasından telefonunu bulmaya çalıştı.Yakup'u gördükçe Cenk'ten haber alamayışı aklına geliyor ve bu durum canını fena halde sıkıyordu. Öyle öfkeliydi ki iki gün önce bir mektup yazıp göndermiş ve mektubunda sırf kocası onunla görüşsün diye çıldırtacak şeyler bile yazmışdı. Fakat ne hikmetse kocasından yine ses çıkmamıştı. Büyük uğraşlar sonucu çantasında bulduğu telefonu eline alırken üç haftadır bıkmadan sorduğu soruyu,aynı cevabı alacağını bilsede tekrar sordu.

"Haber var mı abinden? Görüşecek mi benim..."

Çantasından telefonunu çıkarıp alacağı cevap için bakışlarını karşısındaki adama çevirmiştiki gördüğü manzara sözleri yarım kaldı.

"Bu yüzünün hali ne? Kiminle kavga ettin Yakup?"

Adam eliyle açtığı kapıdan içeriyi işaret ederek cevap verdi genç adam.

"Önemli bir şey değil yenge."

"Nasıl önemli değil! Gözün mor,dudağın patlak,kaşın bile açılmış. Elmacık kemiğindeki çiziklerden bahsetmiyorum bile!"

Yakup'un bakışlarını kaçırması ile kaşları daha da çatılırken birden aklına gelen şeyle içine bir korku düşmüştü.

"Cenk'e bir şey mi oldu!? Haber yollayalı üç hafta oldu benimle hâlâ görüşmedi. Bir şey oldu da benden mi saklyorsunuz!? Üç haftadır sesini bile duymadım! Niye görüşmüyor bu adam benimle! Kesin bir şey oldu benden..."

"Yenge yok bir şey sakin ol biraz! Abim iyi! Hatta o kadar iyiki sayende beni kum torbası niyetine kullandı adam!"

Yakup kadının korku dolu bakışları ve dolan gözleri ile onu daha fazla endişelendirmek istemeyerek hızla sözünü kesip konuşurken Verda sadece Cenk'in iyi olduğu cümlesini duymuş adamın homurdanarak söylediği son sözleri anlamamıştı bile.

Verda'nın hâlâ endişe ile yüzüne bakması ile onun kendisine inanmadığını düşünerek yüzüne hafif bir tebessüm kondurarak tekrar konuştu.

"Abimin yanından geliyorum seninle görüşmek istiyor yenge. O yüzden şu arabaya binde gidelim artık."

Beklemediği talep karşısında dolu gözleri heyecanla parlarken başını hızla sallayarak açık kapıdan araca girip oturdu ve kapısını kapatan Yakup'un da oturması ile heyecanla kıpırdanarak dikiz aynasından saçlarını düzeltmeye çalıştı. Görüşmeyi kabul edeceğini bilseydi daha özenli giyinir,süslenirdi de ama Cenk bey damdan düşer gibi kabul etmişti. Sonra aklına gelen şeyle bakışlarını aracı çalıştıran Yakup'a çevirip heyecanla konuştu.

"Yakup bi mağazaya falan uğrasakta ben kıyafet alsam. Kıyafetim pek bi özensiz gibi. Sonuçta haftalar sonra görüşeceğim abin..."

Yakup işittikleri ile telaşla kesti Verda'nın sözünü.

"Aman yenge sakın! Kurbanın olayım alma bir şey. Böyle de güzelsin. Gerek yok hiç bir şeye. Hem abimi bekletmeyelim daha fazla."

Yakup'un telaşla sözünü kesmesi ve onu caydırmaya çalışma çabaları ile yüzünü buruşturarak baktı. Yüzündeki yaralar tekrar dikkatini çekerken sabah kendisini bıraktığında o yaraların olmaması ile bakışları şüphe ile kısıldı.

"Doğru söylüyorsun bekletmeyelim abini."

Çantasından çıkardığı ruju dudaklarına sürerken Yakup gözlerini devirdi. Bu kadın onu öldürtmeye çalılıyordu başka açıklaması olamazdı.

"Sen bugün mü görüştün abinle?"

Verda'nın sorusu ile başını sallayarak onayladı.

"Sabah seni bıraktıktan sonra görüştüm yenge."

Verda rujunu çantasına atarken bu defa da rimelini çıkartıp sesini düz tutmaya çalışarak tekrar sordu Yakup'a.

"Yakup abine iki gün önce bir mektup göndermiştim onu teslim ettin mi?"

Gelen soruyla Yakup güçlükle yutkundu. Ne olduysa o mektuptan sonra olnuştu zaten. Adam bir den deliye dönmüştü. Kendisinden cevap bekleyen kadınla başını bezgince salladı.

"Ettim yenge... Bu sabah teslim ettim."

"Hihhh!"

Verda'nın korkuyla iç çekmesi ile Yakup'un bakışları dikiz aynasından onu bulunca o telaşla konuştu.

"Eve dön Yakup! Ben görüş falan istemiyorum. Seni bu hale getirdiyse bana kim bilir neler yapar o mektuptan sonra. Çabuk eve dön! Gitmeyeceğim ben!"

Adamın o mektuptan sonra çıldırıp kendisine saldırmasından anlamışta zaten bu işte bir bit yeniği olduğunu ama şu an Verda'nın gitmemesi demek onun sonu demekti.

"Yenge kurbanın olayım sal beni artık! Ya da karı koca bu eziyeti bana yaşatacağınıza sıkın kafama kurtulayım. Ben seni götürmezsem abim beni oradan sağ çıkartmaz! Tamam ölüp kurtulmam daha mantıklı ama ölümüm kolay olmaz!"2

Verda korkuyla aracı süren adama baktı. Ne hale getirmişti çocuğu manyak! Suçu günahı da yoktuki garibin ama kendi canıda tatlıydı. Eee gitmezse de olan yine Yakup'a olacaktı. Kararsızca söylendi.

"Çok mu öfkeliydi?"

Yakup yoldaki bakışlarını tekrar dikiz aynasından arkadaki kadına çevirdi. Hem korkup hem adamın damarına basınca ne anlıyordu acaba bu kadın? Ona olan bir şey yoktu ceremesini kendisi çekiyordu ve canı bu defa gerçekten fena yanmıştı. Gerçi abiside haklıydı hak etmişti kendisi bu dayağı ama açıklayamamıştı Verda'ya durumu.Utanmış ,çekinmişti. Hem evli olan oonlardı açıklaması gereken abisiyken onamı düşerdi bu durumun açıklaması.Bu dayağı yiyeceğini biliyordu ama yinede mutluydu. Verda,Cenk'in içindeki yaşama sevincini filizlendirmişti yıllar sonra. Kızın korku dolu bakışları ile gülmek istesede dudağının sızı ile vazgeçip onu rahatlatmaya çalıştı.

"Sana zarar vermez yenge korkma. Benim bir hatam oldu o yüzden bu haldeyim. Seni özlediği için görmek istiyor abim."

Birazcık yalandan ne çıkardı ki? Zaten abisi ona zarar vermezdi. Hem bu küçük yalanla kızında gönlü olurdu üç haftadır bir umut beklemişti bu görüşme için. Her ne kadar kendiside bu görüşmeden rahatsız olsada abisi hallederdi artık bir şekilde.

Verda biraz olsun sakinlerken çekingen bir tavırla konuştu.

"O mu söyledi beni özlediğini."

Yakup doğru yolda olduğunu Verda'nın sakinleyen hâlinden anlarken biraz daha abartmanın bir zararı olmadığını düşünerek başını salladı olumlu anlamda.

"Abim söyledi yenge. Hem sürekli seni sordu. İki lafından biri sendin. Ayrıca gözlerinden bile belliydi sana olan hasreti. Adın geçtikçe doldu gözleri."

Gözlerinin hasretten değilde karısının mektubundan sonra öfkeden dolduğunu elbetteki söylemeyecekti. Önce kendi paçasını kurtarması lazımdı çünkü Verda'yı oraya götürmeyi başaramazsa vasiyetini yazmalıydı.

"Yaa... Gerçekten mi?"

Verda'nın utançtan pembeleşen yanakları ile Yakup gülmemek için kendini güçlükle tuttu.

Verda ilk defa geldiği ceza evinde ürkek bakışlarla etrafını incelemiş,Yakup'un yardım ve yönlendirmeleri ile güvenlik kontorllerinden geçerek uzun bir yürüyüşün ardından önündeki gardiyanla bir odanın önüne gelmişti.

Gardiyan'ın bakışlarının kendisini bulması ile adamın bakışlarındaki tuhaflıktan rahatsız olarak yerinde huzursuzca kıpırdanmıştı. Ne demeye öyle bakıyordu bu adam şimdi. Herlade ilk pembe oda görüşmesi yapacak olan onlar değildi değil mi? Adam önünde durdukları kapıyı işaret ederek konuştu.

"Burası!"

Kısa konuşmasının ardından daha Verda ağzını açmadan geldiği yönün aksine ilerleyip başka bir odaya girince Verda yüzünü buruşturarak homurdandı.

"Deli mi ne? Sanki yasak aşk yaşadığım dostuma geldim! Kocama geldim kocama!"

Giden adamın arkasından gözlerini çekerek karşısındaki kapıya çevirdi tekrar bakışlarını. Kocasını beş haftadır görmemişti ve biraz sonra görecek olmak içine garip bir sevincin dolmasına neden olmuştu. Ellerini saçlarına götürerek telaşla tekrar düzeltti ve derin bir nefes alarak kapının koluna uzanıp içeriye girip kapıyı tekrar arkasından kapattı.

Loş bir ışığın aydınlattığı oda da gayri ihtiyari bakışlarını gezdirirken bakışları üç beş adım ilerideki masada oturan kocası ile kesişince yüzüne bir gülümseme yayıldı.

Ona doğru ilerlerken bakışları ile tekrar odayı süzdü. Minik bir buz dolabı,bir yatak ve başka bir kapı vardı odanın içinde ki burası banyo olmalıydı. Ee az çok pembe odanın amacını duymuştu sonuçta. Bir kaç adımda masaya yaklaşarak heyecanlı bakışlarını tekrar kocasına çevirdi. Yüzünde gördüğü morluklarla korkuyla fısıldadı.

"Cenk bu halin ne!?"

Kocasının kendisine öfkeyle baktığını sorduğu soruya cevap almak için gözlerine çevirdiği telaşlı bakışlarından anlayınca onun oturduğu sandalyeden kalkması ile bir adım geriledi.

"Sen kafayı mı yedin kadın!? Ulan pembe oda görüşmesi de ne demek! O siktiğimin mektubu ne demek oluyor Verda!?Ben burada kadın pazarlayan bir şerefsiz konumundayım! Senin bu isteğinle,sanin hakkında ne düşünürler farkında mısın sen!!?"

Verda hâlâ kocasının neden o halde olduğundan dolayı endişeyle kavrulurken ne söylediğini duyup anlayacak durumda değildi. Onun delirmiş gibi bir öfkeyle üzerine gelmesi ile güçlükle yıtkundu. Hani bu adamın hasretinden gözleri doluyordu? Öyleyse şimdi ne demeye kendisini öldürecekmiş gibi bakıyordu ki? O an Yakup'un oyununa geldiğini anlaması uzun sürmemişti. Kandırmıştı onu. Hissettiği korkuyla dudaklarından dökülen isme engel olamadı.

"Yakup !"

"Sikerim senin Yakup'unu! Lan ne haktlar çeviriyosunuz siz ikiniz o puştla!?Pembe oda ne Verda! Sen beni katil mi edeceksin!? O Yakup'un da senin de si..."

Sözlerinin devamı dilinden dökülmesin diye güçlükle tutmuştu kendisini. Ellerini sertçe yüzünde gezdirdi.

"Seni özledim."

Karısının korkudan titreyen sesiyle masumca bakarak söylediği cümle kalbine bir bıcak gibi saplanırken onu korkuttuğunu anlayınca güçlükle yutkundu.Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışarak alt dudağını hırsla dişledi.

Kızın bir suçu yoktu ki suç kendisindeydi. O ne bilsindi burada neler döndüğünü,o pembe oda sonrası nasıl muhabbetlerin geçtiğini,insanların o laflar,alaylar yüzünden bile katil olabileceğini?Suç kendisindeydi. O böyle bir hayata yabancıydı ve o ona hiç bir açıklama yapmadan üzerine yürümüş,bağırıp çağarmış,korkutmuştu...

Ama o saçma mektup aklına geldikçe ve bu görüşmeyi talep ettiğini duyduğundan beri öfkeden kuduruyordu.Kendi çok mu memnundu sanki bu durumdan?Sakin olmaya çalışsada bir türlü başaramıyordu. Ellerini saçlarının arasından geçirerek çekiştirdi öfkeyle.

Verda kocasının mektuba yazdıkları yüzünden öfkelendiğini düşünürken,aklı hala onun yüzündeki darp izlerindeydi. Öfkelenmekte kendince haklıydı. İş için bile olsa beş haftadır özgürlüğünden mahrumdu. Daha önceden de ceza aldığını bilsede bulunduğu ortam berbattı ve alışılacak bir yer değildi. Kendi aklı nasıl her an ondaysa emindiki kocasının aklıda her an kendisindeydi ve en az kendisi kadar onunda özleminin farkındaydı.

Bir kaç adımda ona yaklaşarak ellerini kaldırıp yüzünü avuçları arasına aldı. Kocası yüzüne bakmamak için dirensede Verda'da vazgeçmemiş biraz daha baskı uygulamıştı.

"Cenk...Lütfen bakar mısın bana?"

Cenk içinde hâlâ varlığını koruyan öfkeden dolayı ne kadar bakışlarını kaçırmak istesede karısının ağlamaklı sesine dayanamayarak yüzünü ona çevirip bakışlarını birleştirdi. Gözlerinde parlayan yaşları görünce daha fazla dayanamayarak oda ellerini kaldırıp karısının yüzünü avuçları arasına alarak alnını alnına dayayıp fısıldadı.

"Ben de çok özledim seni,öyle çok özledim ki geceleri uyku bile tutmuyor. Ama senin yerin burası değil! Sana uygun değil böyle bi..."

"Yüzünün hali ne böyle?"

Verda kocasının yüzünün halini gördüğü andan beri içine yerleşen korkuyla fısıldarken Cenk onun alnına dudaklarını bastırarak uzun bir öpücük bırakıp geri çekilerek eline uzanıp tuttu ve yatağa doğru çekiştirdi.

"Bu odaya gelebilmemin bedeli."

Yatağa oturup karısını kucağına çekerken Verda ona karşı gelmeden oturup parmaklarını şişmiş ve morarmaya yüz tutmuş elmacık kemiğinin üzerinde gezdirerek acı çekercesine fısıldadı.

"Ne demek bu odaya gelebilmemin bedeli? Bu oda mahkumların eşleri ile görüşmesi için en doğal hakları değil mi? "

Karısının sorusu ile Cenk boynuna doğru sokulup kokusunu derince içine çekerek sakinleşmeye çalıştı. Zira sakinleşmek istedikçe karısının soruları öfkesini yatıştırmıyordu.

"Belli bir süre ceza alanların,belli bir süre aralığında doğal hakkı tabiki ama pek kimse kullanmak istemez.Çünkü bu odaya geldiğini koğuşundaki herkes ve gardiyanlar bilir. Bu odaya gelirken ve geri koğuşuna döndüğünde dönen muhabbetleri,bel altı sözleri kaldırmak güçtür. Kimse karısının o sözlere maruz kalmasını istemez çünkü sonunda kan çıkar,katil olur insan. Bu yüzden de pek kullanmak isteyen olmaz bu odayı."

Cenk'in sözleri ile Verda huzursuzca yerinde kıpırdandı. Demek az önce o gardiyan ondan kendisine garip ve imalı bir şekilde bakmıştı. Aklına gelen şeyi kocasının anlayıp bir olay çıkarmasından korkarak telaşla konuştu.

"Koğuşunda bir şey mi dediler? Sende kendini tutamadın o yüzden mi bu haldesin?"

Bu ihtimal Verda'yı korkutmuştu. Kocasının huyunu bildiği için geldiğine bile pişman olmuştu. Telaşla kocasının kucağından kalkarak tekrar konuştu.

"Seni bu kadar zor bir duruma düşüreceğimi bilseydim gelmezdim. Ben gideyim en iyisi Cenk. Hem daha geleli beş dakika anca oldu. Beş dakika da bir şey yapamayacağımıza göre kimse bir şey demez sende elini kana bulamak zorunda kalmazsın."

Karısının ürkek hali ile bileğine uzanıp,tutup çekerek tekrar kucağına oturttu. Onun telaşla ve panikle kurduğu cümleler yüzünde istemsizce bir gülümseme oluşturmuştu. Bazen gerçekten saf olabiliyordu zira bu odaya gelmesi bile onun için sorunken,o geçirdikleri vakitte bit şey yapamayacak olduklarının düşünüleceğini zannediyordu. O danın zaten başlı başına amacı oyken,içinde geçirilen süre kimin umrunda olurdu ki? Kısa sürenin daha fazla gurur kırıcı sözler maruz kalınması dışında tabi...

"Hata sende değil yavrum. Bunu daha önce açıklamalıydım sana ama böyle bir şey yapacağın aklıma gelmedi. Gerçi senin yaptığın,yapacağın çoğu şeyi ön göremiyorum orasıda ayrı tabi... Ayrıca öyle sözler yüzünden bu halde değilim,sırf o sözleri duymamak ve seni görmek için hır gür çıkarıp iki kişiyle kavga ettim. Tüm koğuş beni hücrede zannediyor. Rahat ol sen. Müdürle iş birliği içindeyiz şu an."

İşittikleri ile rahat bir nefes alan Verda gömleğinin düğmelerini açmaya çalışan kocasının ellerine uzanarak durdurdu ve bu defa sinirle o konuştu.

"Şu yüzünün halinin farkında mısın sen!? O kadar haber gönderdim! Önce açıklasaydın durumu seni zorda bırakacak,canının yanmasına sebep olacak bir şey yapmazdım!Canını yaktırmak hoşuna mı gidiyor!Niye yaptın böyle bir şeyi!?"

Verda'nın sözleri biraz olsun yatışan öfkesini tekrar alevlendirirkem sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

"Yakup'un halini gördün mü!?"

Karısının başını olumlu anlamda sallaması ile sinirle sözlerine devam etti.

"Yüzünün o hâli yaptığı aptallığın bedeli!O geri zekalı puşt bana daha önce böyle bir fikrin olduğunu söyleseydi ben sana ulaşır gerekli açıklamayı yapardım! Ama ben bu sabah ilk defa o hayvanla yolladığın mektuptan öğrendim böyle bir fikrin olduğunu! Senin üç haftadır istediğin,benim bu sabah öğrendiğim görüşme talebini rededip sana açıklasam bile inanırmıydın buna!?"

Cenk'in sorusu ile Verda başını olumsuz anlamda salladı. İnanmazdı ama kocası o mektup vakasını açmasa daha iyi olacaktı sanki. İçine yerleşen korkuyla bu defa kendisi kocasının gömleğinin düğmelerine uzandı,mektupu unutturmak amacıyla.

"Rahat dur! Mektup olayını geçiştirmeye çalıştığını farketmiyor muyum sanki!"

Sözlerinden sonra biraz önce kendi yaptığı gibi ellerini ellerinin üzerine koyup amacını engellemesi ile bakışlarını kaçırıp alt dudağını sıkıntıyla dişledi.

" Bana inanmazdın ve o lanet mektupta yazdığın şeyleri yapmak için harekete geçerdin! Ben karımı tanımayacak kadar aptal mıyım Verda!?"

Cenk'in sert bir şekilde sorduğu soruyla başını yine olumsuz anlamda sallarken o dişlediği alt dudağını parmağını hafif bastıtararak dişlerinin arasından kurtarıp bakışlarını tekrar gözlerine çevirdi.

"Savaşçı kadın kostümü giyip müdürden özel izin alma gibi bir hatayı düşünme gafletine nasıl düştün!? Ulan hadi düştün diyelim benim böyle bir şeye sessiz kalacağımı nasıl düşündün!? Ayrıca savaşçı kadın kostümü ne alaka Verda!?"

Kocasının sesinin gitgide yükselmesi ile Verda panikle fısıldadı.

"Ben gardiyan kostümünü tercih etmiştim ama Yakup savaşçı kadın kostümlerinden hoşlandığını söyledi Cenk.Ben de o yüzden öyle şey et..."

"Yakup!!!"

Kocasının kükrercesine çıkan öfkeli sesiyle Verda korkuyla yerinde sıçrarken Cenk çenesine hafif bir baskı uygulayarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"O Yakup denen iş güzar puştun oyununa gelmişsin! Bir daha o salağın aklına uyup böyle bir şey yapmayı aklının ucundan dahi geçirirsen,kardeşim gibi de görsem bu defa o piçin yüzünü dağıtmakla kalmaz kanıyla absest alırım Verda!"

Kocasının ona göre büyük yalnız kendine göre küçük tehtidi ile gözlerini devirdi. Yakup'u ve diğer korumaları kardeşi gibi gördüğünü ve hepsini kolladığını biliyordu. Onlara kıyamayacağının da farkınfaydı. Biraz esip gürleyip,hırpalardı en fazla ve gördüğü ve anladığı kadarı ile bu durum onların arasında bir sorun teşkil etmiyordu. Çünkü hepsi bir birine sanki aralarında kan bağı varmışcasına bağlıydı.

Elleri tekrar kocasının gömleğinin düğmelerine yönelirken bu defa onun engel olmaması ile yavaşça açmaya başladı.

"Ne zaman bitecek bu görev?"

Karısının gömleği ile uğraşması ile oda onun gömleğine uzanarak fısıldadı.

"Az kaldı. Sonuna geldik neredeyse. Biraz daha dişini sık uslu dur. Beni burada elim kolum bağlı halde çıldırtma daha fazla."

Cenk'in boynuna sokularak bir kaç öpücük bırakıp geri çekilen Verda düğmelerini açtığı gömleğini kollarından sıyırarak kıkırdadı.

"Koruma beyler her zaman yanımda olup hiç bir şey yapmama izin vermezken ne yapabilirim acaba Cenk? Ama kastın şimdi uslu durmamsa sen çıkana kadar bekleyebilirim."

Karısının işveyle söylediği sözlerle,elleri onun gömleğinin son düğmesinde kalırken ona ters bir bakış atarak homurdandı.

"Koruma beyler deyip durma bak benimkiler geliyor artık Verda! Lan sen mahsus mu yapıyorsun ben az önce ne dedim kızım!?"

Karısının omuz silkip kıkırdaması ile başını sağa sola sabır dilenircesine sallayıp bakışlarını göğüslerine çevirdi.

"Uslu durman gereken zamanı biliyorsun ve uslu durmanı kastettiğim zamanın şu an olmadığını gayet net anlamış olman lazım."

Elleri ile belinden sertçe tutarak kendisine biraz daha bastırdı ve Verda'nın irileşen gözleri ile dudaklarından sertçe öperek geri çekildi.

Ona daha fazla baskı yapıp,korkutmak istemiyordu ama karısının huyunu bildiği için biraz daha açık bir şekilde uyarmak isteyerek sözlerine devam etti.

"Sözlerimde ciddiyim. Dikkatli ol. Bu görev Nilay ve onun yanına saklandığı şerefsiz bir puştla alakalı. Ben senin için gerekli önlemleri alsam,o sürtüğün hedefi her ne kadar ben ve sen olmasanda aklım sende kalıyor.Az kaldı sonuna geldik sayılır. Biraz daha sabret sık dişini kurban olayım. Ben bu lanet yerden çıktıktan sonra istersen belayı kuşan gel üstüne yanında ben olduktan sonra o eyvallah derim her şeye ama gözümün önündeyken yap ne yapacaksan. O yüzden biraz uslu duracaksın."

Kocasının sözleri ile ne kadar zor bir durumun içinde olduğunu fark eden Verda ona daha fazla sıkıntı çıkarıp burada onu çaresiz bırakmak istemeyerek başını olumlu anlamda salladı. Verdiği onayla kocasının yüzünde memnun bir gülümseme oluşurken üzerindeki gömleği çıkarıp sütyeninin kopçasına uzanırken aklına bir şey gelmiş gibi ciddi bir ifade ile tekrar konuştu.1

"Ayrıca sana daha öncede söylediğim gibi okuldan da izin alıyorsun ben dönene kadar. Rapor falan ne gerekiyorsa o işbirlikçin olacak puşta söyle halletsin!"

Yakup'u hatırlaması ile tekrar sinirleri gerilirken önündeki manzarayla onu unutmaya çalıştı.

"Tamam! Ona da tamam! Bitti mi artık fırçalaman ve tembihlerin!"

Karısının isyankar şekilde çemkirmesi ile biraz önce yapmaya çalıltığı şeye tekrar odaklanarak sırıttı.

"Bitti. Galiba bundan sonra sana isteklerimi sıralamadan önce kendimi özletmem gerekecek. Uysal bir şekilde kabul etmene bakılırsa iyi bir taktik."

Kocasının sözleri ile Verda meydan okurcasına ona bakarak kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.

"Galiba benim de koruma beyler ve Yakup'la arkandan daha fazla iş çevirmem gerek."

Sözlerini bitirip geri çekilirken kocasının kaşları hızla çatılması ile Verda onun yüzünün aldığı şekille kıkırdayarak dudaklarına yöneldi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Geçen üç günün ardından Verda bir bahane ile izne ayırlmak istediğini okul müdürüne iletmiş ve yerine gelecek geçici öğretmenin başlayacağı güne kadar görevine devam etmek zorunda kalmıştı.

Cenk ise içindeki sıkıntıyı Verda'ya tam olarak anlatamadığı için kendi kendini yiyordu. Nilay'ın,Tuğra ile ayrılmasına sebep olup,Asya'yı onun iğrenç planından kurtardığı için,her ne kadar tam olarak başına gelen o kötü olayı engelleyemesede en azından daha kötüsünü yaşamasına engel olduğu için kendisinden de intikam alacağını biliyordu. Yanında saklandığı o şerefsizle bir olduğunu seziyordu çünkü hâlâ ortaya çıkmamasının başka açıklaması yoktu. Hâl böyle olunca Verda'ya bir zarar vermelerinden korkuyordu.

Düşündükçe kendi kendini yerken birgün ani bir karar alarak Verda'nın babası ile görüşmek istemişti. Yaptığı görüşme düşündüğünden sıkıntılı geçsede kayınbabasından korktuğu tepkiyi almamıştı. İşini öğrendiğinde önce şaşırmış esip gürlemiş daha sonra yaptığı açıklamalarla güçlükle sakinleşmişti.

"Yaptığın işin kızıma bir zararı dıkunmadığı sürece,masum insanlara bir zarar vermediğin sürece benim açımdan bir sakıncası yok. Bir devletin askere,polise ihtiyacı olduğu kadar çöpcüye,hademeye de ihtiyacı vardır. İnsanları mesleklerine göre sınıflandırıp,aşağılamam. Benim gözümde devleti milleti için çalışan çöpçüde bir asker de bir. Madem sende devlete çalışan bir adamsın benim için yaptığın iş değil o işi yaparken gücünü nasıl kullandığın önemli. Güçsüze merhmet etmeyip,masum insanlara zarar veren biri olsaydın kızım senin aşkından ölsede yanında bir saniye durdurmazdım! O yüzden yaptığın işten değil kızıma bir zarar gelmesinden kork! Yoksa kızımın saçının teline hasret bırakırım seni!"

Kayın babası ile yaptığı uzun görüşmede ona söylediği her laf bir mıh gibi çakılmıştı aklına ve hala kulaklarındaydı keskin sesi. Ona kızıyla evlenmeden önce durumunu açıklamadığı için haklı bir öfkeye kapılsada sonunda sakinleşip desteğini esirgememişti. Görevi bitene kadar Verda'ya onunda gözkulak olacağını evine götürmek istediğini söylemiş fakat kendisinin Verda'nın evde daha güvende olduğunu söylemesi ile bu kararından vazgeçmişti. Fakat Cenk onu rahatlatmak için çıkana kadar Verda'nın yanında kalmalarını teklif etmiş Yusuf'ta bu isteğini kabul etmişti.

Verda'ya bir zarar gelmesinin korkusunun dışında,kayınbabasına her şeyi anlatmanın rahatlığı ile üzerinden büyük bir yük kalkmıştı. Giderken sertçe söylediği sözler kulaklarında çınlayınca yüzünü buruşturmadan edemedi.

"Artık baba de fena olacak yoksa! Yeşilçamdan fırlama fabrikatörmüyüm ulan ben iki de bir Yusuf amca,Yusuf bey diyorsun! Kızımı aldın kızımı! Baba diyeceksin it oğlu it!"

Gider ayak fena fırça atmıştı adam...

Verda sonunda gelen geçici öğretmene gün sonunda öğrencilerini teslim etmiş ve onlarla yeni dönemde tekrar birlikte oalcaklarını anlatan küçük bir konuşma yaparak hepsini öperek uğurlamıştı. Bütün öğrencileri çıkrıktan sonra yerine gelen arkadaşınıda bilgilendirip onuda yolcu ettikten sonra eşyalarını topatlayıp sınıftan çıktı.

"Öğretmen hanım..."

Kapıya ulaştığında arkasından gelen sesle yönünü tekrar tersine çevirdi. Arkasındaki genç adamın telaşlı hâliyle cevap verdi.

"Buyrun."

Adam ona biraz daha yaklaşarak mahçupça bir ifadeyle tekrar konuştu.

"Ablam rahatsızlandı yiğenimi almaya ben gelmiştim ama tuvalet ihtiyacı olduğunu söyledi. Uzun süredir de orada hâlâ çıkmadı. Yiğenim kız ve malum ben de tuvalete giremiyorum başka öğrenciler varsa yanlış anlaşılmama açısından. Rica etsem siz bir bakabilir misiniz?"

Adamın telaşlı hâli ve ince düşüncesi ile gülümseyerek başını salladı.

"Elbette."

Adımlarını lavabolara doğru yönlendirirken adamın da yüzündeki gülümseme ile peşinden geldiğini fark edince biraz huzursuz olmuştu. Hem gitmeye çekiniyordu,hem takip ediyordu.

"Kusura bakmayın sizide oyalıyorum ama."

Lavabonun kapısına gelince Verda bakışlarını adama çevirdi ve düz bir ifadeyle cevap verdi.

"Önemli değil."

Adamı arkasında bırakıp kapıyı açıp içeriye girerek göz attı fakat görünürde kimse yoktu. Tuvaletin içerisinde olabileceğini düşünerek çocuğun ismini sormak için tam adama dönmüştüki onunda arkasından girdiğini farketmesi ve elindeki bıçağı görmesi ile panikle çığlık atarak elindeki çantayı adama doğru var gücüyle savurdu.

Adamın darbelerine aldırış etmeden hala kendisine saldırmaya çalışması ile yardım çığlıkları attı.

"Nilay'ın kocana selamı var!"

Koluna aldığı bıçak darbesi ve işittiği sözlerle korkuyla çantasını hâlâ adama savururken panikle saçnaladığının bile farkında olmadan bağırdı.

"Kimsin sen!? Beni burada öldürürsen kocama o sürtüğün selamını nasıl ileteyim manyak herif!"?

Sözleri ile adamın yüzünde alaylı bir gülüş peydah olunca kolunun acısı ve akan sıvıya bakmadan bir taraftan çantasını savuruyor bir taraftan da bağırıyor adamı kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"Selamı iletecek olan sen değilsin merak etme! Cesedinin üzerine atacağım imzadan anlar o piç!"

Verda'nın gözleri işittiği ceset lafı ile kararırken kalbi korkudan yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

Çantayı savurduğu kolunda tekrar bir acı daha hissedince elindeki çanta o acıyla yere düşmüştü. Üzerine doğru sırıtarak gelen adama dolan gözleriyle bakarak acıyla fısıldadı.

"Cenk sizi öldürecek! Sizin yüzünüzden katil olacak!"

Sözleri ile karşısındaki adamın yüzündeki alaylı gülüş daha da büyüdü.

"Kocanın ne iş yaptığını bilmiyor musun!? Senin kocan zaten bir katil!"

Sözlerinden sonra Verda'nın bacağına bir bıçak darbesi atarak kadının acı çığlığının yankılanmasını sağladı. Amacı Nilay'ın da isteği üzerine işkence ederek öldürmekti. Kuzeni ve iş birlikçisi Uras'ı,Cenk nasıl işkenceyle öldürdüyse karısının da öyle ölmesini istemişti Nilay fakat adam korumalardan bir türlü fırsat bulamamıştı ona yanaşmaya. Şimdi bu işi daha fazla uzatırsa bulduğu bu fırsatta elinden kaçacak üstelik bir de yakalanacaktı.

"Benim kocam katil değil!!!"

Verda kolundaki vr bacağındaki yaralardan dolayı hissettiği acıya dayanmaya çalışırken adamın sözleri ile dolan gözlerinden akan yaşlara engel olamamıştı.Kocası katil değildi! Kim ne derse desin o görmüştü onun içinde büyüyememiş o masum çocuğun acısını, merhametini,görevi gereği canına kıydığı insanların vicdanın yükünü onun gözlerinde görmüştü. Kardeşinin ölümü en büyük yarası iken o Uras denen hayvanı intikam için değil küçücük çocuklara yaptıkları pislikler yüzünden öldürmüştü! Yüreğini,acısını,pişmanlığını her şeyiyle görmüştü onun kocası katil değildi!

Yaşlarla dolu gözlerle adamın kendisine doğru bir hamle yapması ile gözlerini sıkıca yumdu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Dersleri erken bittiği için Asya bugün erkenden eve dönmüştü. Son sınavlarıda vermenin rahatlığı ile uzun bir uyku çektikten sonra yarın Tuğra'nın da dönüyor olmasıyla keyfi hiç olmadığı kadar yerindeydi. Taki televizyonda yemek programında gördüğü tatlıya kadar.

Ne yaparsa yapsın aklından çıkmıyordu. İkizlerle oynamış,yyarım kalan tuval deki resmine devam etmiş,ailesi ile sohbet etmiş ama yinede aklından çıkaramamıştı. Kimseyede bir şey diyemiyordu. İnternetten sipariş vermek aklına gelince hevesle telefonuna sarıldı fakat bunun da birinden istemekten bir farkı yoktu. Normal de babasından isterdi ama şu an isterse hamile olduğundan şüphelenirler diye çekiniyordu. Zaten sabah bulantıları ile gözleri üzerindeydi şimdi aniden gelişen tatlı isteği ile daha çok şüphe çekerdi.

Evliydi hamile olması normaldi,söyleyebilirdide hanimile olduğunu sonuçta belli bir zaman geçmişti ama Tuğra yokken söylemek istemiyordu. Çaresizce dolaba ilerledi ve kapağını açarak içinde gzö gezdirdi. Çikolatalar gözüne çarpsada şu an için hiçte cazip gelmiyordu.

"Hiç biriniz bir künefe kadar cezbedici değilsiniz şu an gözümde!"

"Canın künefe mi çekti kızım?"

Arkasından gelen sesle korkuyla yerinde sıçrarken dolabın kapağını kapatarak yönünü o tarafa döndü.mehmet'i karşısında görünce utanarak başını salladı.

"Evet baba."

"Kızım canın çekti madem neden söylemiyorsun?"

Başıyla kapıyı işaret ederek sözlerine devam etti.

"Düş önüme gidiyoruz."

Asya gözlerini kırpıştırarak şaşkınca fısıldadı.

"Nereye baba?"

Mehmet gelininin surat ifadesine sırıtarak cevap verdi.

"Künefeciye kızım. Sen söyleyince benim de canım çekti şimdi.Azra anneni de alıp gidelim hadi."

Asya karsisindaki adamın ciddiyetini ömek istercesine kısa bir an bakarak başını olumsuz anlamda salladı.

"Gerek yok baba. Hem şimdi babamlarda gelmek ister falan ben rahat edemem öyle."

Mehmet gelinin çekingen tavrıyla kısa bir an düşündü ve aklına gelen şeyle fısıldadı.

"O zaman Kayra ve Derya ile gidersin."

Asya'nın tekrar itiraz edecek gibi olması ile sözlerine devam etti.

"İtiraz istemiyorum Asya. Benim torunlarımın canı çekmiş bir künefeyi yediremeyecek kadar beceriksiz bir dedemiyim ben. Bak şimdi nasıl plan yapıyorum ve kimseye çaktırmadan sizi yolluyorum ben."

Gelinine muzipçe göz kırptı ve cebinden telefonunu çıkararak Kayra'nın numarasına tuşalayıp mesaj yazdı.

"En iyi künefeciyi bul hemen."

"Baba ne künefesi bu saatte? Senin de şu tatlı krizlerin kadınların regl dönemi tatlı krizi ile yarışır yeminle."

Mehmet ekrana düşen mesajı farketmeden sesli bir şekilde okuyunca Asya'nın utançla kıkırdamasının üstüne sinirle homurdandı.

"İt oğlu it! Babasına dediği lafa bak! Dangalak!"

Ekrana dokunarak tekrar yazdı.

"Ulan hayvan o kğnefenin uzayan peyniri ile boğarım seni! Gelinin canı çekmiş it!"

"Baba karımı çıkarların için kullanma lütfen. Derya şu an yanımda öyle bir isteği olsa bana söyler neden sana söylesin ya."

Gelen mesajla Mehmet tekrar öfkeyle homurdandı.

"Yok bu çocuk mal! Başka açıklaması olamaz! Bunun üretimini ben yapmış olamam!"

Asya kayınbabasının sinirlenmesi ile ona yaklaşarak fısıldadı.

"Baba önemli değil. Geçti zaten istemiyor benim canım."

Mehmet,Asya'yı çektiği sandalyeye oturtarak başını olumsuz anlamda salladı.

"Otur kızım sen biraz. Anlama kıtlığı tuttu bu öküzün. Kayınbabası gibi belli bi saatten sonra beyni duruyor itin!"

Asya,Kayra'nın yediği laflarla gülmemek için güçlükle kendini tutarken Mehmet tekrar yazdı oğluna.

"Ulan benim asabımı bozma benim bir gelinim Derya'mı beyinsiz! Asya'nın canı çekmiş! Al karınıda yanına kızı künefe yemeye götürün yoksa seni o balkondan aşağı atacağım Kayra!"

"Baba niye baştan söylemiyorsun Asya'nın istediğini? Ne kadar seviyorsun aksiyon yaratmayı sen ya. Asya'nın canı künefe istiyormuş desene. Ne demeye bir künefe için operasyon düzenler gibi plan program yapıyorsun?"

"Afedersiniz Kayra bey!Sizin kadar net olamadım! Hâlâ oradan yazacağınıza bir an önce teşrif edin artık şu mutfağa!!!!"

"Tamam!!!"

"O koyduğun ünlemleri bir tarafına monte ettirme bana itoğlu it!"

"Edersin baba. Tamam baba.Geliyorum şimdi baba."

Kayra'nın son yazdığı mesajla sırıtarak bakışlarınu kendini merakla izleyen Asya'ya çevirdi.

"Kayra ve Derya ile gideceksiniz kızım. Kalk hazırlan sen hadi."

Asya başını hevesle sallayarak oturduğu sandalyeden kalkıp odasına doğru ilerledi.

"Derya benim canım künefe çekti. Kalk künefe yemeye gidelim."

Derya kocasının isteği ile ona şaşkınca baktı.

"Sen künefe sevmezsinki Kayra."

Kayra bakışlarını masadanın etrafındakilerin üzerinde gezdirerek yüzüne bir gülümseme kondurarak tekrar konuştu.

"Seviyorum artık Derya kalk işte."

Azra ve Ayşe bir şeyler döndüğünü anlarken Derya başını olumsuz anlamda salladı.

"Olmaz Kayra bu saatte. Baban gibi nereden aklına geldi şimdi tatlı ya! Efe ve Ege'nin uyku saati geldi hem."

Kayra karısının anlamayışı ile nefesini sesli bir şekilde bırakarak tekrar konuştu.

"Kalk hadi annem ve Ayşe teyzem uyutur çocukları. Canım çekti diyorum güzelim kalk işte."

Ali kıstığı bakışlarını Derya ve Kayra üzerinde gezdirirken Kayra'nın ne yapmaya çalıştığını anlamış anladığı şeyle içini bir hüzün sarmıştı. Belliki kızının canı çekmişti ama onlar durumdan haberlerinin olmadığını zannettikleri için çaktrmamak adına kıvranıyorlardı.

"Kalk kızım hadi. Canı çekmiş demk ki kocanın. Biz ilgileniriz çocuklarla. Hem Asya'yı da alın giderken o da çok sever künefeyi."

Ali'nin sözleri ile kadınlarda durumu anlarken Kayra hevesle oturduğu yerden kalkıp karısının elinden tutarak çekiştirdi.

"Bak Asya'da seviyormuş. Hadi gidelim ona da değişiklik olur hem."

"Kayra dur! Ne demeye çekiştirip duruyorsun ya!? Kaçmıyorya künefeci!"

Karısının söylenmeleri ile içeriye girince ona doğru dönerek sessizce fısıldadı.

"Asya'nın canı çekmiş güzelim."

Kocasının sözleri ile Derya'nın kaşları havalanırken yüzünde oluşan gülümsemeyle başını salladı.

"Ayy. Ben ne bileyim Kayra. Sende başka yalan mı bulamadın? Babamın canı çekmiş desen daha inandırıcı olurdu. Künefeyi sevmediğin hakde canım künefe çekti diye yalan mı söylenir?"

Kayra karısını kaldıkları odaya doğru hazırlanması için çekiştirirken hevesle konuştu.

"Ne bileyim ben Derya. Senin hamileliğimde yaşayamadığım bi duygu. Asya'nın canının çektiğini duyunca heyecan yaptım birden işte. Elim ayağıma dolaştı."

Kocasının heyecanı ve hevesiyle Derya odanın kapısını kapatırken kıkırdadı.

Künefeyi iştahla yiyen Asya'ya karı koca yüzlerindeki sırıtışla baktı.Kayra karısına dönerek yanağına bir öpücük bırakıp fısıldadı.

"Şu şahene tabloyu sende de görmek için bizim tekrar çocuk yapmamız lazım yavrum. İlkinde istediğin hiç bir şeyi yemene izin veremedim içimde kaldı ama ikinci de istediğin şeyi bulmak için gerekirse ülkenin diğer ucuna giderim. Yeterki yüzünde böyle bi mutluluk göreyim."

Kayra'nın sözleri ile Derya onun göğsüne sokularak fısıldadı.

"O zaman gelince şikayet etmede."

Kayra başını olumsuz anlamda sallayarak karısının alnına bir öpücük bırakmıştı kş Asya elindeki çatal bıçağı bırakarak konuştu.

"Çok teşekkür ederim. Aklımı kaçıracağım zannettim."

Derya onun sözleri ile kıkırdarken Kayra hevesle atıldı.

"Bir tane daha yemek ister misin Asya?"

Kayra'nın hevesli sorusu ile Asya şaşkınca başını iki yana salladı.

"İki tane yedim zaten Kayra daha nereme yeyim."

Derya bu defa küçük bir kahkaha atarak söylendi.

"Ben de yaşayamadığı duyguları sayende yaşıyorya hevesten ne yapacağını şaştı kocam. Abarttığının farkında değil."

Derya'nın sözleri ile bu defa Asya'da gülerken Kayra onların bu eğlenen hâli ile homurdandı.

"Belki yiyecek ama söylemeye çekiniyor kız Derya. Abartmıyorum ayrıca. Selçuk eniştem hamile bir kadına aş erdiği şeyi yedirmek sevaptır demişti. Sevap kasıyorum karışma sen."

Asya'nın teklifini tekrar geri çevirmesi ile hesabı isteyip ödedikten sonra kalktılar.

Mekandan çıkınca Derya yerinde sallanarak aceleyle konuştu.

"Ayyy benim tuvalete gitmem lazım. Bekleyin geliyorum hemen."

Giden karısının arkadından gülerek seslendi Kayra.

"Yavrum hamile olan Asya'mı sen misin? Niye çıkmadan girmiyorsun madem?"

"Ayyy ne var Kayra ne var!? İki dakika beklesen kazık çakmazsın oraya!"

Söykenerek giden karısının haline Asya ile kıkırdarken bakışlarını ona çevirerek konuştu.

"Canının çektiği başka bir şey var mı Asya?"

Başını olumsuz anlamda salalyan kızla kolundaki saate baktı. Tuğra bu gün gelecekti ama Asya'ya sürpriz yapmak istediği için o yarın geleceğini zannediyordu. Tatlıcıya gelince konum atmıştı. Evdeki kalabalıktan karısıyla rahatça hasret gider etmeyeceğini düşünmüş,biraz başbaşa zaman geçirmelerini istemişti. Kendiside karısıyla biraz vakit geçirir sonra da eve geçerlerdi. On dakikaya geleceğini söyleyen kardeşinin hâla ortalarda olmaması ile sırıtarak bakışlarını etrafında gezdirirken bir taraftan da içinden eğlenircesine homurdanıyordu.

"Karının ilk aşermesini kaçırdığını öğrendiğin zaman geç kaldığına çok pişman olacaksın lan Tuğra!"

Üzerlerine doğru gelen aracı fark ettiği esnada yüzündeki sırıtış anında solarken bir eli her ihtimale karşı belindeki silaha giderken diğer eliylede Asya'nın kolundan tutarak hızla arkasına çekti.

Saniyeler içinde gelişen olayla aracın camından çıkan adamın ateş etmesi ile Kayra'da karşılık versede aynı anda kulaklarına dolan çığlıkla omzunda hissettiği acı bir oldu.

"Kayraaa!"

Asya ve Derya'nın korku dolu çığlığına kulaklarını tıkarken araçtaki adamın yaralanıp geri çekilmesi ile ilerleyen aracın lastiklerini hedef alıp bir kaç el ateş etsede aracın patlayan lastikle yola son hız devam etmesi ile dudaklarından bit küfür firar etmişti.

"Orospu çocukalrı!"

"Asya kendine gel! Geçecek kendine gel!"

Karısının ağlayarak söylediği sözler ve sesindeki korkuyla hızla arkasını dönerken bir kaç adım uzağında ki ağacın dibindeki karısı ve şoka girmiş Asya'yı buldu bakışları.

İçine yerleşen korkuyla hızla onlara doğru yaklaşırken karısının ismini haykırışı ile olduğu yerde kaldı.

"Kayraa! Ambulansı ara hemen!"

Derya'nın sözleri ile telaşla cebinden telefonu çıkararak adımlarını hızlandırdı.

Karısı ve Asya'nın yanına çöküp onları kontrol ederken karısının bakışlarının yarasında olduğunu fark edince onun akan göz yaşları ile fısıldadı.

"Sakin ol iyiyim ben! Sen Asya ile ilgilen!"

Asya'nın giridği şoktan dolayı titreyerek ağlaması ile yerinden korkuyla kalkarak telefona cevap veren kadına bilgi vererek kapattı.

Olaya tanık olan etraftakiler yanlarına gelerek polise haber verdiklerini bildirip kendileri ile ilgilenirken isminin endişeyle seslenilmesi ile bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdi.

"Kayraa!"

Bir kaç adım ilerisindeki Tuğra'yı görünce onun bakışları kardeşinin omzuna kaymış bu defa dudaklarından korkuyla karısının ismi dökülmüştü.

"Asya nerede!?"

Kardeşine doğru telaşla bir kaç adım atmıştı ki ortamda yankılanan acı bir çığlıkla ikisinin bakışlarıda o yöne dönerken Tuğra'nın elindeki beyaz güller yere düşmüştü.

"Asyaaa!"

Kayra'nın dudaklarından korkuyla Asya'nın ismi dökülüp kendinden önce o yöne koşması ile biraz önceki acı çığlıkla sanki yere çivilenen ayaklarına onun korkarak koşması komut vermişti sanki.

Kayra'nın peşinden bir kaç adımda o o yöne dönerken karşısında gördüği kalabalıkla güçlükle yutkundu. Koşar adım kalabalığa yaklaşıp önündeki insanları itekleyerek korkuyla önlerine ilerlemiştiki,Asya'nın yerde acı çekercesine kıvranan haliyle içinde tarif edemeyeceği bir acı peydah oldu. Gözleri dolup elleri titrerken karının yanı başına çökerek başını dizlerine koyup terden yüzüne yapışan saçlarını çekerek fısıldadı.

"Asyam! Buradayım... Geldim...Yanındayım ben. Kendine gel hadi güzelim."

Sesinin Asya'ya ulaşmadığını fark edince korkuyla çarpan kalbine inat sakin olmaya çalularak tekrar fısıldadı.

"Asyam. Kurban olduğum aç gözlerini. Yanındayım ben. "

Dudaklarını terden ıslanmış alnına bastırarak geri çekilip,bir kolunu bacaklarının altına,diğer kolununda sırtına yerleştirerek kucağına almak için uzandığı yerden incitmekten korkarcasına yavaşça doğrulmuştu ki gözüne çarpan yerdeki kanla içini saran acıyla kükrercesine bağırdı.

"Kayra araba nerede!?"

Yitenumutlar5

Bölüm : 29.04.2025 20:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...