İşittikleri ile karşındaki kıza baktı kısa bir an. Sürekli değişen ruh hali onu zorlamaya başlamıştı artık. Böyle çıkarımları nasıl yaptığını düşünmüyordu çünkü artık onun kafasının ne tür çalıştığını az çok biliyordu. Stres ve panik durumlarında kız amatör bir senarist kesiliyordu başına. Bilmesine biliyordu ama ona karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini bilmiyordu. Huyuna gitse olmuyor,oyununa ayak uydursa olmuyor,kızsa temelli zıvanadan çıkıyordu ve aynı zamanda onu da zıvanadan çıkarıyordu. Hal böyle olunca o da çenesini tutamıyordu işte.Önünde dikilen kıza bir iki adımda yaklaştı ve kolundan tutarak çekiştirdi.
"Biraz daha o beynini zorlarsan nasıl senaryolar yazacaksın merak ediyorum?"
Verda onun arkasından giderken gözlerinin önündeki geniş sırtına dikmişti bakışlarını. Sözlerini işitince duraksadı ve sorusuna cevap vermediği için ısrarla sordu.
Böyle bir zevkinin olabilme ihtimali gözünü korkutmuştu. Eğer öyle zevkleri varsa planı ters tepe bilirdi. Her ihtimali düşünerek rahat bir kızmış izlenimi yaratmak istiyordu. Cenk'i tanıdığı kısa sürede onun tutucu bir karaktere sahip olduğunu ve değerlerine bağlı olduğunu fark etmişti. Kardeşinin başına gelenler ve Asya'nın başına gelenlere olan tutumundan nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu anlamamıl olsa aptal derlerdi zaten. Karşısındaki adam normal biri olsa çoğu kızın evlenme kriterlerine uygundu. Hatta biraz zorlasa kendi kriterlerine bile uygundu ama normal bir adam değildi ki,ne bir evliliği,nede bir adamın yatağına girip karısı olmayı düşünmüyordu. En azından şimdilik. Bu yüzden yaptığı planı tekrar düşünmeye başladı.Eğer kendisi hafifmeşrep bir kadın gibi davranırsa ona dokunmak istemezdi. Boşanma konusunda anlaşmış olsalarda,bu süreç içerisinde kendisini güvence altına almalıydı. Yoksa ne isteyeceği bellimi olurdu. Daha ilerisini düşünürken aklına gelenlerle ürperdi ve içini saran korku ile aklındakileri düşünmeden sordu.
"O tasmalardan,garip aletlerden,kırbaçlardan falan hoşlan..."
"Hoşlanmıyorum ama sayende artık düşüneceğim Verda! Ağzını kapatmak içinde bir alet varsa söyle onu da temin edeyim! Çünkü başka türlü susacağın yok senin!"
Sözlerini Verda'nın yüzüne bakmadan söylemiş ve durmak zorunda kaldığı için sözlerini bitirince tekrar eve doğru ilerlemişti. Ortası yoktu bu kızın,düşünceleri hep uç noktalardaydı. Saatler önce evlenmem diye tepindiği bir adamla,hangi kadın cinsellik konuşur,fantezi tartışması yapardı Verda'dan başka?Bir haltlar çevirdiğinden şüphe ediyordu fakat amacı ney bir türlü anlayamıyordu. Söylediklerini düşündükçe gülsemi ağlasamı bilmiyordu.
"Var tabi olmaz mı? Ama başka amaçları var bence. Yani ben öyle dü..."
Aniden kendisine dönen adamın ateş saçan bakışları ile sözleri yarım kalmıştı.
"Düşünme sen! Mümkünse hiç bir şey düşünme Verda! Çünkü senin aklın ya beni delirtmek,ya da kudurtmak için çalışıyor!"
Cenk'in öfkeyle çıkışması ile Verda dudaklarını büzerek yerinde hafifçe sallanıp sessizce homurdandı.
"Fikrimizi belirtmekte suç. Hani cinsellikte iki tarafında fikir ve istekleri önemliydi?"
Verda'nın sesizce söylediği sözlerle Cenk onu,tuttuğu kolundan çekerek sertçe bedenine yaslayıp şaşkınlıktan aralanmış dudaklarına doğru yanaşarak boğuk bir sesle fısıldadı.
"Derdin neyse çözemedim ama, biraz daha benimle bu tarz konuşmaya devam edersen fikirlerine gayet açık olduğumu anlayacaksın!"
Sözlerinden sonra Verda'nın dudaklarına sertçe bir öpücük bırakarak geri çekildi ve hareketsizce kendisini izleyen kızın yüzünün aldığı şekle gülmemek için çabalayarak uyarırcasına fısıldadı.
"Madem eve gitmeye niyetin yok, Verda'nın yüzünde gezinen bakışlarını çekerek etrafında gezdirdi kısa bir an ve bakışlarını tekrar onun gözlerine sabitleyerek sözlerine devam etti. "Senin şu fikirlerini değerlendirelim öğretmen hanım!"
Cenk'in yüzüne boş boş bakarken işittiği sözlerden sonra beyni,yere çivilenen ayaklarına uyarı sinyalleri yollamaya başlamıştı. Oynadığı oyununda bir sınırı vardı canım. Plan yapıp onu oyuna getireyim derken kendi kazdığı kuyuyada düşemezdi sonuçta. Kendini toparlamaya çalışarak Cenk'i göğsünden ittirdi ve kollarının arasından sıyrılarak bir kaç adım uzaklaşıp huysuzca çemkirdi.
Söylediği sözlerden sonra Verda'nın ateşe değmişcesine kendinden uzaklaşması ve çemkirişi ile Cenk dudaklarından firar eden kahkahaya engel olamadı.
"Daha sapıkça ve sadistçe fikirlerimi anlatmadım güzelim. Hani cinsellikte iki tarafında fikri önemliydi?"
Cenk'in sözleri ile Verda yüzünü buruşturunca,Cenk onun geri geri gidişini sırıtarak izlerken havanın aydınlanmaya başlaması ile huzursuzca bakışlarını etrafında gezdirdi. Verda'yı bu halde birinin görme ihtimali aklına gelince kendisine öldürücü bakışlar atan kıza doğru ilerleyerek uyarırcasına konuştu.
"Artık eve gitmeyi düşünüyormusun,yoksa yine kendi yöntemlerimlemi götüreyim?"
Cenk'in üzerine doğru gelmesi ile Verda başını iki yana sallayarak sinsice sırıtıp cevap verdi.
"Bence yöntemlerini bir kez daha gözden geçir. Zira zararı sana dokunacak. Sabah namazı vakti ve bil bakalım eve giden en kestirme yol nereden geçiyor?"
Karşısındaki kızın sinsi sırıtışı ile ne yapmaya çalıştığını düşünürken biraz önce onu getirdiği ev aklına gelince sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
Verda tek kaşını meydan okurcasına kaldırdı ve Cenk'in hareketlendiğini görünce ceketi üzerinden atıp hızla koşmaya başladı.
"Ceketi ne demeye atıyorsun!? Ev dediğin düğün evi düğün! Her yerden biri çıkıyor Verda! Askeri karargah gibi lan orası!Verda dur diyorum sana!"
Verda,Cenk'in uyarılarına aldırmadan hızla eve doğru koştu.
Cenk ise onun arkasından koşsada yetişememiş,öfkesini yine tavan yaptıran kızın kimseye görünmeden diğer eve girdiğini fark edince tuttuğu nefesini sertçe bırakıp,ellerini yüzünde gezdirerek homurdanmıştı.
"Oyunbaz! Ben sana bunun hesabını elbet sorarım bekle sen!"
Bakışlarını etrafta gezdirerek kimsenin olmadığına ve biraz önceki yaşadıkları olayı kimsenin görmediğine kanaat getirerek önüne geldiği eve doğru ilerledi.
Sabah'ın erken saatlerinde herkes birbir ayaklanırken kadınlar kahvaltı hazırlığına başlamıştı. Yasemin düngeceki damat evi basma olayını onlara anlatırken Kadriye hanım işittikleri ile kıkırdayarak konuştu.
"Cenk o şarkının sözlerinden ve Verda'nın diğer erkeklerin önünde göbek atmasından sonra çıldırmadı mı?"
Diğer kadınların sözlerini yanlış anlamasından korkarak açıklamak istercesine konuştu.
"Çok kıskanç bir yapısı vardır o yüzden diyorum."
"Gız çıldırmaz mı anam çıldırdı tabi. Hem de nası çıldırdıysa,balkon gorkuluklarından bi hırsınan atladıynan Verda'yı golundan duttuğu gibi götürdü. Verda eve geldinde sudan çıkmış sıpa gibiydi. Artık ne giçti aralarında bilmem emme bağa göre,tek kaşını imalı bir şekilde kaldırarak elindeki salatalıktan bir ısırık alıp devam etti sözlerine. Senin oğlan,o çılgınlığınan zapt idilemeyen bir arzu sonucu,Verda'yı gusülleyip yolladı eve."
Yasemin'in sözleri ile kadınlar kıkırdaşırken o bakışlarını Ayşe ve Azra'ya çevirdi.
"Tuğram da iş yok henüz. Hunharca bi sevişme oynaşma izleriynen gelir didiydim emme Asya'yı oruya nası goyduysam öle geldi."
Ayşe ve Azra'nın bakışları birbirini bulurken Yasemin devam etti sözlerine.
"Hunharca bişiler olmamış emme masumca bişiler olmuşdu orası belliydi. Asya'nın yanakları al al oluvirmişdi. Tuğra neresini elledi oynaşdıysa utanıvirmişti Asya."
Yasem'inin anlattıklarını dikkatle dinleyen kadınlar son sözleri ile kıkırdaşırken okunan sabah ezanları ile sesizleşmişlerdi ki Derya ve Asya'nın söylenerek yanlarına gelmesi ile bakışlar onlara döndü.
"Çekiştirmesene Asya düşeceğim şimdi."
Asya peşinden sürüklediği kıza üzgünce bakarak cevap verdi.
"Özür dilerim ama bende dengemi sağlıyamıyorum. Üstelik ellerim ve ayaklarımdaki kınalarla farkındaysan penguen gibi hareket edebiliyordum ancak."
İkili didişerek mutfaktaki kadınların yanlarına gelince onlar gördükleri manzara karşısında kahkahalarını koyuvermişti.
Onların bu haliyle Asya kına eldivenli ellerini gözlerine sokarcasına kaldırarak yüzlerini buruşturup söylendi.
"Bizi bir birimize ikiz gibi yapıştırma işlemini kim gerçekleştirdi ve sebebi ney?"
Derya da eltisinin sözlerini başıyla onaylarken Yasemin hala elinde tuttuğu salatalığı tezgaha bırakarak şen bir kahkaha attı ve kendilerine şaşkınca bakan kızlara cevap verdi.
"Gız sizde emme cahilsiniz anam. Ceza sade damada ve arkadaşlarınamı kesilir sandıydınız?"
Kızlar Yasemin'in sözlerine anlam veremeyerek birbirine bakarken o onalara yaklaşarak sözlerine devam etti.
"Gına gicesinde uyuyan gelin ve arkadaşlarına ceza olsun diye birbirine dikilir,yüzleri boyanır. Bu eski bi gına adetidir hiçmi duymadığız?"
Asya ve Derya'nın bakışları hızla birbirini bulurken başlarını olumsuz anlamda salladılar ve şaşkınca aynı anda konuştular.
İkisi de aynı anda yine başlarını olumsuz anlamda sallarken Verda ve Mahru'nun evi inleten çığlığı ile herkes korkuyla yerinde zıplamış Yasemin ise yine şen bir kahkaha atmıştı.
"Uyandı benim boyalı yumırtalarım. Uyanmıyan varsa uyarında adeti tamamlayam."
Azra ve Ayşe kızların ürkmüş halleri ile gülmemek için kendilerini güçlükle tutarken diğer kadınların kendini tuttuğu pek söylenemezdi.
"Ne bakıyonuz gız şaşgın ördek gibi."
Yasemin kendisine şaşkınca bakan kızları önüne katarak sözlerinin devamını getirdi.
"Bizim adetlerimizde gelinin gınası,sabah ezenleriynen köyün çişmelerinden akan sularnan yıkanır. Şarkılar türküler eşliğinde arkadaşlarıda gelini eğlendiri. Hadin gali düşün önüme."
Kızlar bu adete itiraz ederek annelerinden destek beklerken onlardan beklediği desteği alamayıp aksine Yasemin'e destek çıkmaları ile kendilerini koyun sürüsü gibi önünde ilerleten kadınla köyün ortasındaki ilk pınara doğru ilerlemişlerdi.
Birbirlerine kıyafetlerinden dikilmiş bir halde,yüzleri palyaçodan farksız bir şekilde tuhaf bakışlarla birbirlerini süzerken Verda,Mahru'nun yüzümdeki şekillerle kahkahasını daha fazla tutamayınca diğer kızlarda hallerine daha fazla dayanamayarak Verda'ya eşlik etmişlerdi.
Yasemin elinde ki deyneği Derya'nın kalçalarına hafifçe vurarak çemkirdi.
"Gız sen nası gelinsin,nası iltisin Derya? Çabık bi şarkı türkü mani bişiler patlat deli gelin lakabının hakkını bir yoksa seni çişmenin oluğuna sokar sokar çıkarım haberin olsun."
Yasemin'in küçük tehtidi ile Derya kıkırdarken Asya'nın koluna girerek dengesini sağlayıp homurdanarak cevap verdi.
"Yaaa Yasemin abla benim bet sesimle köyü ayağamı kaldıracağız sabahın köründe. Ben ne anlarım şarkıdan türküden ayrıca. Arya ablam söylesin."
Arya,Derya' nın sözleri ile önündeki kıza bir çimdik atarak çemkirdi.
"Kocandan korkup beni öne sürme Derya vallahi ben boğarım seni o çeşmede! Ayrıca türkü hikayeleri ile uğraşıyorum diye sesim güzel olacak diye bi kanun mu var? Sabahın köründe karga gibi söyleyemem ben! Asya söylesin! Hem eniştem ve teyzemin sesinin güzelliği onun genlerine de geçmiştir o daha iyi söyler."
Asya'nın gözleri işittikleri ile irice açılırken soğuktan titrememek için sarf ettiği çabayla inlercesine fısıldadı.
"Arya ablaa! Ben nasıl söyleyim şimdi. Soğuktan donuyorum çıkan tek ses dişlerimin takırtısı olur. Hem bu nasıl adet hava buz gibi yaaa!"
Yasemin kızların önüne geçerek elindeki sopayı sertçe yere vurdu ve tehtidkar bakışlarını kızların üzerinde gezdirerek sopayı kaldırarak onlara doğru salladı.
"Emme nazlandığız ha! Ya siz oynak bişiler söylersiniz ya ben açarım bayramlık azımı goca köye unutamayaca bi gına yıkama anısı yaşatırım. Tabi gocalarınızda eccik sona namazdan dönerken bu gösterideki gatkığızdan dolayı size üstün şeref madalyası dakıviri sayemde."
Bakışlarını kızların üzerinde kısa bir an gezdirdi ama onların titremekten başka bir eylem gerçekleştirmediğini fark edince kendisi başaldı söylemeye.
"Çamdan sakız akıyor
Kız nişanlın bakıyor
Koynundaki meme..."
Mahru'nun bağırması ile Yasemin sinsice sırutırken Mahru isyan edercesine yanındaki kızlara bakıp sözlerine devam etti.
"Allah aşkına bulun bir şeyler yoksa bu köy birazdan düğün yerine bizim cenazemizi kaldıracak!"
Mahru'nun uyarısı ile Derya böyle bir türküden sonra kocasının vereceği tepkiyi düşündü. Zaten Verda'nın dün gece söylediği,yatak döşek türküsünden sonra yanına gelemesede telefonda canına okumuştu. Öfkeli sesi hala kulaklarında çınlarken,Yasemin'inin daha beter türküsüne eşlik etmek zorunda kaldığını bir duyarsa elinden kimse alamazdı kendisini. Hem nasıl türküydü o canım,memeler falan...Öyle türküyü o gibi edepli bir kadın nasıl söylerdi?Köy meydanında söylenecek sözlermiydi yahu?Başı böyle başlıyorsa devamı kim bilir nasıldı? Türkünün devamını düşünürken devamında gelecek sözler ve gözünde canlanan görüntülerle ürpererek panikle bir türkü patlattı.
Kızılcıklar oldumu
Selelere doldumu
Gönderdiğim çoraplar
Ayağına oldumu
Derya'nın söylediği türküye Yasemin'in uyarısı ile diğerleride eşlik ederken tekrar biraz ilerideki pınara doğru ilerlemeye başladılar.
Feyza ve Verda türkünün ritmi ile içlerini saran kıpırtıye engel olamayarak oyanamaya başlayınca Derya ve Yasemin geldikleri pınarda Asya'nın ellerindeki kınayı yıkamaya koyulmuşlardı çoktan.
Mendil geline
Mendil verdim eline
Kara kına yollamış
Yar benim ellerime2
Verda ve Feyza'nın eğlenen halleri diğerlerinide cezbederken Burcu'da onalara uyarak aralarına katılıp heö söyleyip hem oyanamaya başlayınca Yasemin onların bu haline bakarak sırıttı.
"Sizi zilliler sizi! Biz zati gapı gıcırtısına oynamıya hazırız dimeyonuzda gerdek gecesi nazlanan gelin gibi süzüm süzüm süzülüp bağa abdestli ağzımı bozduruyonuz şıllıklar."
Derya,Yasemin'in sözleri ile kıkırdarken Asya işittikleri ile utangaç bakışlarını ellerindeki kırmızılıklara çevirirken erkeklerde namazı bitirip evlere doğru yola koyulmuştu. Kulaklarına dolan sesler ve kahkahalarla yine ne oluyor dercesine bir birlerine bakarken Harun şaşkınca bakışan gençlere yanaşarak güldü.
"Gelin kınası yıkama adetini yapıyolar belliki. Biz öbür taraftan dolaşalımda rahatsız olmasınlar."
Harun'un sözleri ile onu onaylarken Ayaz sırıtarak Tuğra'yı dürttü.
"Oğlum kesin eğlenceli bir şey lan. Hadi gidelim de biz de bakalım nasıl bir şeymiş bu kına yıkama adeti. Baksan kızların kahkahaları buraya kadar geliyor."
Tuğra'da işittikleri ile meraklansada gidip gitmeme konusunda kararsızdı.
Ayaz'ın sözlerini işiten Selçuk onum ceketinin yakasından sertçe kavrayarak çekiştirip söylendi.
"Düş önüme beni dinden imandan çıkartma! Harun amcanın dediğini duymadınmı? Rahatsız olurlar dedi. Eğlence merakın yüzünden kendi başını yedin daha aklın fikrin eğencede!"
Kendisini çekiştiren Selçuk'a yüzünü buruşturarak karşılık verdi.
"Haklı olduğun tek nokta kendi başımı yediğim." Selçuk'u sözleri ile oyalarken arkalarında kalan gruba eliyle gidin işareti yapıyordu. Selçuk beyin edebi yüzünden diğerleri karılarının ,sevgililerinin nasıl eğlendiğini göremeyeceklermiydi canım? Bu adamın başına en kısa zamanda bir çorap daha örmeliydiki millet rahatça sevgilisi ve nişanlısı ile görüşe bilsindi.
Feyza yüzündeki boyayı yıkayıp,diğer pınara doğru yola çıkan gruba yetişerek bu defa o başladı türkünün sözlerine.
Yaylı gelir taşlıktan
Dingil çıktı başlıktan
Şu köyün oğlanları
Evlenemez başlıktan
Tuğra,Cenk,Soner ve Jamal,Selçuk'un uyarılarına aldırmadan giden grubun aksi yönüne doğru hareketlenirken Kayra da bir aksilik çıkmasından korkarak onların peşine takılmıştı.
Kızlar önde ilerlerken arkadaki erkek grubu onların bu eğlenen hali,garip hareketlerle oynayışlarını görünce kendi aralarında masumca eğlendiklerini anlayarak tekrar evin yolunu tutmuşlardı.
Jamal,Feyza'nın söylediği türkü sözleri ile bakışlarını Tuğra'ya çevirerek şaşkınca konuştu.
"Sizin köyde hala başlık adetimi var kardeşim?"
Onun sorusu ile Tuğra birden aklına gelen hinlikle adımlarını durdurdu. Jamal'in dünden beri Feyza'ya karşı ilgili olduğunu farketmişti. Biraz gözünü korkutmakta fayda vardı nede olsa ikizine az çektirmemişti bu hayvan.
"Ooo sadece başlık olsa iyi bir şey abicim."
Jamal'ın kaşlarının çatılması ile bakışları tekrar arkalarında kalan kızlar topluluğunu bulurken,Tuğra yanlarındaki diğerlerine kaş göz işareti yaparak sözlerine devam etti.
"Bizim köyden kız almak zordur biraz. Başlık parası,annesine süt parası,babasına baba hakkı. Kardeşlerine karındaş payı."
İşittikleri ile Jamal'ın kaşları daha çok çatılırken Kayra,ikizinin yapmaya çalıştığı şeyi fark ederek araya girip konuştu.
"Evin olmalı,araban olmalı,devlet memuru olmalısın,en az 100 dönüme yakın arazin olmalı,geline en az 20 burma,annesine,2 kız kardeşine 1 tane takmalısın. Ha kız kardeşi yok diye sevinenlerin hali daha kötü yengeleri varsa onlara takıyorsun ya işte en çok o koyuyor kardeşim."
Cenk karşısındaki adamların abartmaları ile gülmemek için çabalarken Soner elini Jamal'ın omzuna atarak onun kendisine bakması ile muzipçe göz kırptı.
"Bu köyün oğlanları başlıktan evlenemediği için köyün dışından evlenmeye başlamışlar,ama bu defada kızlar evde kaldığı için kocaya kaçmak,yada köye gelen yabancı bekar erkekleri alıkoyarak zorla nikah masasına oturtmakta bulmuşlar çareyi."
Jamal işittikleri ile gözlerini devirip omzundaki eli hırsla ittirerek homurdandı.
"Size bir şey soranda kabahat! Gidin kendinize başka eğlence bulun lan!"
Jamal arkasından gülen adamlara aldırmadan aheste adımlarla evin yolunu tutarken,işittiklerinde doğruluk payı olup olmadığını düşünerek bakışlarını bir diğer pınarın başında eğlenen kızlara çevirdi.
Tabakası aynalı
Şu oğlana varmalı
Oğlan pek güzel amma
Anası olmamalı
Maddi imkanları çok şükür yerindeydi lakin, neden sülalesine altın almak zorundaydı? Hadi annesi falan neysede yengesinden,kızkardeşinden ona neydi be!? Jamal düşüncelerinin saçmalığı ile kendine gelirken kendi kendine homurdandı.
"Banane lan. Bu köyün kızlarından birine sevdalanacak olan beyinsiz düşünsün bunları. Ben niye düşünüyorum ki?"2
Omzuna inen elle gözlerini devirirken Kayra sırıtarak ona bakıp konuştu.
"Ayağının altında yumurtamı var kayınço? Düğün günü sağdıçların ortalıkta çok dolanması tehlikeli. Adet leri..."
"Ulan başlarım sizin saçma sapan adetlerinize artık be! Ne biçim köy burası Kayra!? Ulan tuvalete bile gitsek adete,töreye göre hareket edeceğiz artık be! Hangi nesli tükenmiş kabileye mensupsunuz oğlum siz!? Gelin bile alınmıyor lan köyünüzden! Sağdıç falan olmuyorum ben kardeşim! Başlarım böyle işe!"
Diğer erkekler Jamal'ın bıkkın ve bezgin çıkışı yüzünden onu delirtmenin verdiği hazla kahkahalarını serbest bırakırken Jamal sert adımlarla sinirle eve doğru ilerledi.
Kayra aklındaki planı Yasem'in ablası ile devreye sokmak için diğerlerinden ayrılıp karısı ile işi olduğunu bahane ederek kızların yanına doğru ilerledi.
Kızlar önde Yasemin arkada ilerlerken Kayra da aklındaki planı Yasemin'e anlatıyor desteğini istiyordu.
İşittikleri ile Yasemin'in gözleri parlarken küçük bir kahkaha atarak önünde giden kızların arasından iki kızda gezdirdi bakışlarını ve aldığı kararla bakışlarını bu defa Kayra'ya çevirerek,ellerini kaldırıp yanaklarını avuçlarının arasına alarak hafifçe sıkıp fısıldadı.
"Madem sen öyle diyon ben bu işi yaparım. Sağa çektirdiklerini burnundan getirmezsem bağada deli Yasemin dimesinler gara guzuum."
Herkes evlere dönünce kahvaltılar edilmiş,düğün için hazırlıklara başlanmıştı. Asya kahvaltıdan sonra hızlanan ritme ayak uydurmaya çalışırken saçı ve makyajı için başında dikilen Burcu'ya çevirdi bakışlarını. Eli çenesinde kendisini süzen kıza bakarak konuştu.
"Burcu işine karışmak gibi olmasın ama ne düşündüğünü sorabilirmiyim?"
Asya'nın sorusu ile Burcu bakışlarını bu defa Rana'nın son dokunuşları yaptığı gelinliğe çevirerek kısa bir sürede onu izledi ve sonunda kararını vermiş olacak ki yüzüne yayılan gülümseme ile tekrar Asya'ya döndü.
"Bak ben hafif bir makyaj istiyorum. Saçlarımı da öyle abartı bir topuz falan yapma açık kalsın lütfen."
Burcu önündeki kızın sözleri ile gözlerini devirerek ellerini saçlarına götürerek kendinden emin bir şekilde fısıldadı.
"Dediğin gibi işime karışma Asya. Bana mesleğimi yeniden mi öğreteceksin kızım? Hem bu gelinliğin modeline istediğin tarz saç modeli yakışmaz. Zarif bir topuz yapacağım ki gelinliğin sırt dekoltesine uygun olsun."
İşittiği sözlerle Asya başını olumsuz anlamda salladı. Gelinliğin sırt dekoltesi Tuğra'yı rahatsız etmişti ve o kendisini kırmamak için kabul etmişti bu gelinliği. Evet çok güzeldi,kendisi beğenmişti ama Tuğra'yı böyle küçük bir ayrıntı yüzünden üzmek istemiyordu. Bakışlarını Burcu'nun yeşil gözlerine dikerek cılız bir sesle fısıldadı.
"Ama Tuğra dekolteden pek hoş..."
"Hoşlanmamaktan dolayı değil o canım,kıskandığından ötürü. Tuğra beyin kıskançlığından dolayı,gelinliğin modeline uymayan bir saç modeli yaparsam mesleğime leke sürmüş olurum. Bırak birazcık kıskansın Tuğra beynimizde,azıcık kıskançlık iyidir,aşkınızı diri tutar."
Burcu'nun sözleri ile Rana ve odadaki diğer kızlar kıkırdarken Asya ne cevap vereceğini bilemeyerek bakışlarını önündeki aynaya çevirdi. Kıskandığı için değildi ki,rahatsız olmuştu. Biliyordu işte rahatsuz olduğunu. Hem neden kıskansındı ki? Aşık değillerdi sonuçta. Kimse gerçekte olanları bilmediği için Tuğra'nın ve kendisinin tepkilerini aşk zannediyordu. Halbuki onlar sadece bu zor dönemde birbirinin yarasına iyi geliyordu.
Feyza, Mahru'nun sözleri ile kıkırdayarak elindeki ojenin kapağını kapatıp tırnaklarına üfleyip konuştu.
"Demek küçükken ineğe sütyen takan Soner di?"
Mahru da kirpiklerine sürdüğü rimeli masaya bırakarak gülerek,Feyza'nın sorusunu onaylayınca Feyza tekrar konuştu.
"Soner yurtdışına gitmeyip bizimkilerle takılsaydı oda köydeki kızların favori bekarı olacakmış desene."
Asya ve kızlar onları dinlerken Ayça merakla sordu.
"Ailelerimizin bize ceza verip sürgüne buraya yolladıkları zamanlarda,baya favoriydi bizimkiler. Ayaz her kızla flörtleşiyordu ama bi kız vardı,Ayaz ne yapsada kızı tavlayamamıştı. Ne oldu kıza?"
Ayça'nın sorusu ile Mahru ve Feyza bir birine bakarak kısa bir an düşündüler ve aynı anda kıkırdayarak cevap verdiler.
Mahru aklına geleni söyleyip söylememek arasında gidip gelirken,Feyza cevap verdi.
"Tuğra dan sonra aşka tövbe etti garibim."
İşittiği sözlerle Asya'nın ilgi odağı anında arkasındaki kızlar olurken bakışlarını aynadan arkasında kalan ikiliye çevirerek konuştu.
Kızların tekrar kıkırdaması ile,Asya onlara çattığı kaşlarının altından şüphe ile bakarken o ne sesinin sert çıkmasının ne de çattığı kaşlarının farkında değildi.
"Kız fena halde yanıktı Tuğra'ya. Tuğra da boş değildi tabi Hacer'e karşı."
İşittiği sözlerle Asya'nın kaşları daha çok çatılırken Tuğra'nın ilk ce tek aşkının Nilay olduğuna nasıl inandığını sorguluyordu içten içe. Erkek milleti değilmiydi hepside aynıydı işte.
"Çeşme başlarında buluşmalar,sinemalara gitmeler,geceleri yıldızları izlemeler işin sonu kaçırmaya kadar gidecekti neredeyse."
Feyza'nın sözlerinden sonra Asya'nın ağzı şaşkınlıkla açılırken,gözleride farkında olmadan dolmuştu. Kendisi de o cezalarda hep bu köydeydi ama neden bilmiyordu bu Hacer vakasını!? Üstelik Tuğra ve Kaan'ın bütün sırlarını bildiğini düşünürdü.Demek ki Tuğra bey saman altından su yürüten cinstendi. Düşüncelerinin arasında sinirle fısıldadı.
Kızlar Asya'nın öfkeyle verdiği tepki ve titreyen sesiyle küçük bir kahkaha atarken,Mahru halasının aklına gerçekten hayran kalıyordu. Gerçi Ayça da rolünü iyi oynamıştı hakkını yememek lazımdı diye düşündü. Ne demişti halası; Ateşe körük gerek demire şekil vermek için,seveni kıskandırmak gerek içindeki aşığı çıkartmak için." Asya'nın haline bakılırsa yine özlü bir sözün altına imzasını atmıştı halası.
Tuğra karşında elindeki usturayı bileyen adama baktı kısa bir an ve yüzünü buruşturarak konuştu.
" Kenan amca ,ben zaten dün traş olmuştum ne gerek var şimdi tekrar olmama?"
Adam yüzündeki gülümseme ile elindeki usturayı omzundaki havlunun ucuna hafifçe silerek cevap verdi.
"Damat traşı dediğin düğün günü olur Tuğra bey!"
Tuğra bir usturaya bir Kenan'a bakınca Kenan ağzından kaçan kıkırtıya engel olamayacak tekrar konuştu.
"Ne olan,bir yerini keserim diye korktunmu yoksa?"
Adamın sorusu ile arkasındaki adamlar gülerken Tuğra onların kendisini sirk maymunu izler gibi izleyip her hareketine gülmesi ile gözlerini devirerek homurdandı.
"Niye korkayım Kenan amca? Neşter kullanıp insanları kesip biçiyorsun,traş senin için çocuk oyuncağıdır öyle değil mi?"
Tuğra'nın yüzünü köpüklerken Kenan dudaklarını bükerek sorusuna cevap verdi.
"Bilmem. Traş edeceğim ilk kişi sensin. Dediğin gibi kolay olsa terzi kendi söküğünü dikemezmiş diye bir ata sözü olmazdı heralde."
İşittikleri ile Tuğra'nın bedeni gerilirken Kenan çoktan usturayı onun yüzüne sürtmüştü. Yanağından aşağı doğru çektiği usturayı geri çekerek hafifçe doğruldu ve omzundaki havluya ucunu silerek aklına bir şey gelmiş gibi bakışlarını arkada oturan Harun'a çevirerek merakla konuştu.
"Lan Harun, onun bakışları kendisinin kileri bulunca sözlerine devam etti. Terzi dedim de aklıma,terzi Adil dayının torunu geldi ne oldu o çocuk?"
Kenan'ın sözleri ile Harun düşünürcesine gözlerini kısarken ,Tuğra bakışlarını,yaptığı işi bırakıp yeni bir bilgi kaynağı peşine düşen Kenan amcasına çevirdi bezgince. Cidden bu adamın merakı yaşlandıkça çekilmez bir hal alıyordu. Ona neydi ki elin torunundan?
"Hangisini soruyorsun Kenan? Adamın beş tane torunu var."
Harun'un sorusu ile Kenan kısa bir an düşündü ve aklına gelen şeyle cevap verdi.
"Erkek olanı soruyorum lan!
Peyzaj mimarı olan. Sahra'nın düğününde bizim Asya'yı görüpte aşık olmuştu."
Kenan'ın sözleri ile Tuğra'nın bakışları sertleşirken o tekrar yaptığı işine geri dönerek konuşmasına devam etti.
"Düğün gecesi Asya ile tanışmışta,iki gün sonra annesi görücü gelmişti o çocuk işte."
Kenan'ın ağzından çıkan her kelime ile Tuğra'nın gözleri öfkeden çakmak çakmak olurken hırsından yumruklarını sıkar olmuştu.
Aldığı cevapla Kenan doğrularak sırıttı ve elindeki usturayı tekrar omuzndaki havluya silerken kısa bir an Tuğra'nın tepkisini ölçmek için bakışlarını ona çevirip sonra tekrar Harun'a çevirdi.
Tuğra da işittikleri ile bakışlarını Harun'a çevirmemek için kendisine güçlükle hakim oluyordu. Allah aşkına o sünepe Orhan ,Asya ile tanışma cesaretini nereden bulmuştu!? Hafızasını yoklayıp kısa bir an o geceye gitti. Emir'in Selçuk eniştesini ve kendini dayaktan kurtarma palnı yüzünden ortaya attığı görev yalanından dolayı ortalık karışmıştı o ara olmuş olabilirmiydi acaba? Kardeşine sahip çıkacağı yerde o puştun ekmeğine yağ sürmüştü demek ki Emir!
"Yasemin dediydi,Orhan annesini görücü yollayınca Asya ve Orhan yemeğe çıkmış ama gerisini bilmiyom bende Kenan. Beş ay önce Orhan İzmir'e askere gitti daha dönmedi. Geçenlerde anası bize tohumluk buğdaya geldiydi,Orhan İzmir'e yerleşecek,Tuğra ve Asya'ya söyleyinde oralardan ev baksınlar Orhanım'a dediydi. Yasemin arayıp söyledimi,söylemedi mi bilmiyom o kadarını artık."
Her işittiği ile Tuğra'nın öfkesi hat safhaya ulaşmıştı. Doğru duymuştu değil mi? O puşt İzmir'e yerleşecekti ha!? Asya ve onun yaşayacağı şehre!?Üstelik bir de onlar yardım edecekti o şerefsize!" Sakin olmaya çalışsada düşündükçe ayrıntılar sinirini daha çok zıplatıyor kendi kendine içinden söylenmesine engel olamıyordu."Ayrıca Asya hanım bir de o dingille yemeğe çıkmıştı öyle mi? Peki hani o,çakma sevgili rolüyle Asya'yı koruyacaktı!? Ona öyle söylenmemişmiydi!? O sevgili rolü oynarken Asya hanım nasıl olupta o zibidi,sümsük Orhan la yemeğe çıkardı!? Ulan kendisinin neden böyle bir şeyden haberi yoktu!? Herkesin işini görecek bilgiye sahipken,Asya hanım onun arkasından iş çevirmiş ve ruhu bile duymamıştı öyle mi!?İçini saran ateşle sessizce fısıldadı.
Tuğra'nın sessizce fısıldadığı sözlerle Kenan gülmemek için yanaklarının içini ısırırken Mehmet ve diğerlerine bakarak başını olumlu anlamda hafifçe salladı. Bu defa iddiayı onlar kazanacaktı,zira Tuğra Asya'dan önce aşık olmuştu. Bu defa erkeklerin fendi kadınları yenmişti. Yüzündeki sırıtışı hızla silerek anlamsız bir ifade takınıp Tuğra'ya sordu.
"Bir şey mi dedin Tuğra'cığım?"
Tuğra,kendisine anlam veremeyerek bakan adamın,gözlerine bakarak sinirle yapmacık bir şekilde gülümseyip sıktığı dişlerinin arasından cevap verdi.
"Elinde pek ağırmış,Osmanlı kurulur,Orhan'ın tahta çıkması ile yarışır burada geçirdiğim süre dedim Kenan amcacığım!"
Kenan aldığı cevapla kaşlarını anladım dercesine kaldırıp,sırıtarak başını olumlu anlamda salladı.
"Eee damatsın tabi heyecan da var,ima ettiğin şeyi mazur görüyorum koçum." Omzundaki havluyla Tuğra'nın yüzünü silerek güldü. " Bitti kalkabilirsin."
Oturduğu sandalyeden hırsla kalkan Tuğra sert adımlarla eve doğru ilerlerken homurdandı.
"Damatmış,heyecanmış! Heyecan denen bir şey bıraktın mı acaba bende!?Bir şeyden de haberin olmasın yahu! En gereksiz yerde,en gereksiz bilgileri vermekte üstüne yok! Ulan Orhann! Ulan seni elime bir geçirirsem peyzaj düzenlemesi yaptığın alana gömüp üstüne kaktüs dikmeyen Tuğra adam değil!"
Asya ve Tuğra işittikleri ile neye uğradıklarını şaşırsalarda,günün hızına ve ritmine ayak uydurmaya çalışırken aklındakilerde uçup gitmişti.
Emir kardeşinin beline kırmızı kuşağı bağlayıp alnına bir buse bırakarak geri çekildi ve onun dolan gözlerine,onun gibi dolu gözlerle bakarak muzipçe fısıldadı.
"Kızım bu Tuğra denen dingil hiç mi kırmadı,hiç mi üzmedi seni!?"
Abisinin sözlerine karşılık Asya'nın yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken başını olumsuz anlamda sallayınca Emir sahte bir bıkkınlıkla devam etti sözlerine.
"Asya bak iyi düşün illaki yapmıştır lan mit böceği bir şey! Kızım diğer kızların abileri ,kardeşleri damatları süründürdü,ben seni elim boş veriyorum be!"
Elbette Tuğra'nın kardeşini kırıp,üzmemesi onu sevindiriyordu. Amacı ortamdaki hüzünlü havayı biraz olsun dağıtmaktı. Tabiki birazda süründürmek istiyordu Tuğra'yı lakin hiç bir yanlışı olmamıştı çocuğun. Yok yere bir şey bulup kardeşini üzemezdi.
Aklına gelen Hacer vakası ile Asya bakışlarını hızla abisine çevirdi ve baş pamağı ve işaret parmağını bir birine değecek şekilde yaklaştırıp ufak bir ölçü sınırı vererek fısıldadı.
"Aslında abim olarak birazcık,ama azıcık eziyet etmene müsade edebilirim. Sonuçta üstümde hakkın var. Senin de gönlün olsun. Bi tanecik kız kardeşini veriyorsun içinde kalmasın. "
Asya'nın sözleri ile Emir kolunu kardeşinin omzuna dolayarak şakağına bir öpücük bırakıp sırıttı.
"Sen iste ben onu atakuleden sallandırırım. Gelsin bakalım Tuğra bey!"
Ali oğlu'nun sözleri ile nemlenen gözlerini saklamak istercesine yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Geçti borun pazarı sür eşeği Niğde'ye! Damadıma dokunma canını yakarım Emir!"
Babasının sözleri ile Emir şok olmuşcasına ona bakarken o torunu Pars'ı kucağına alarak oğluna bakıp sinsice sırıttı.
Ömer dizinde oturan torunu Alp'i yere bırakarak Ali'nin sözlerine burun kıvırarak oturduğu yerden kalkıp Emir'e doğru yaklaşıp söylendi.
"Benim damadıma dokunursan ben de senin canını yakarım kardeşim. Bırak çocuk biraz eğlensin hakkıdır kardeşini veriyor sonuçta."
Ali ve Ömer'in ağız dalaşına başlaması ile Ayşe bezgince konuştu.
"Bir damat yarışı yapmadığınız kalmıştı onu da yapın tam olsun!"
Onların bu haline sırıtan Yusuf pencereden gördüğü manzara ile Emir'e seslendi.
Emir'in bakışları kendisininkini bulunca sırıtarak sözlerine devam etti.
"Kuman geliyor lan koş kapıya!"
Aldığı uyarı ile Emir hızla kapıya koşarken odanın içindeki herkes şaşkınca ona bakakalmıştı.
Asya içini saran heyecanla ellerini ne yapacağını bilmezken çalan kapı ve işittiği sesle abisinin ne yapacağını merak ederek dikkatini o yöne verdi.
Erkek tarafı yan evden çıkıp bahçeye giriş yaparken erkekler yüksek sesle bağırdı.
"Denize dalmayınca bir
Bir balık almayınca
Biz bu kapıdan gitmeyiz
Asya gelini almayınca
Biz buradan kalkmayız
Gök kandil olmadıkça"
Mehmet gençlerin bağırması ile sırıtırken,Azra ve Yasemin kapının kapalı olması ile bir birlerine bakmış Tuğra ise anlam veremeyerek bekleyen annesi ve Yasemin'e bakmıştı.
Mehmet'in bakışları bir kapalı kapıya bir kapının önünde bekleyenlere kayınca yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Ulan Alii! Bugüne kadar işi yokuşa sürmediğinden şüphelenmeliydim zaten!"
Tuğra'nın endişeli bakışları babasını bulurken,açılan kapıyla Emir sırıtarak konuştu.
Tuğra'nın bakışları bu defa da kapıdaki Emir'i bulunca onun kendisine sinsice gülmesi ile bakışlarını bu defa şüphe ile kıstı.
"Hoşbulduk Emirciğim. Gelinimi almaya geldik iznin olursa biz içeri geçelim?"
Mehmet'in sözleri ile Emir başını olumlu anlamda sallarken Tuğra eve girmek için hareketlenmiştiki Emir'in sözleri ile bakışları onu buldu.
"Tabii! Ama önce adetlerimiz yerini bulsun."
Emir'in iması ile Mehmet gülümseyerek başını salladı ve elini cebine atarak bir miktar para çıkarmışrı ki Emir tekrar konuştu.
Bakışlar tekrar Emir'i bulurken Tuğra anlamıştı ki gün Emir'in günüydü.
"Babam dediki; hele bi damadım yüreğinin dilini çözsün,bakalım benim baba yüreğimi ikna edebilecekmi!?"
Emir'in sözleri ile bahçedeki bütün bakışlar Tuğra'yı bulurken o Emir'e öldürücü bakışlar yollamakla meşkuldü. Bilerek ve zevkle eziyet etmiyordu şu an bu yaptığının başka açıklaması olamazdı. Emir ise aklı sıra hem babasından Tuğra'yı korumasının intikamını alıyordu,hem de Tuğra'yı süründürüyordu.
Yasemin Tuğra'nın haline üzülerek konuştu.
"Laan! Tuğram senin dişine uygun mu hiç çöl devesi! Ne dimiye itişiyon benim gara guzumunan!?"
Azra,Yasemin'in koluna sakin ol dercesine dokunup uyarırken Emir bakışlarını Tuğra'dan çekmeden cevap verdi Yasemin'e.
"Adettendir Yasemin abla. Hem sen seversin adetleri yerine getirmeyi. İki gündür ne adetler gördük sayende. Adetlerimiz unutulmasın hem değil mi?"
Tuğra tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken Yasemin elini kaldırarak onu susturup sırıtarak söylendi.
öyletme ben gibi deliyi
Eğer bize Asya'yı vermezsen
Yiyecen şindi köteği"
Yasemin'in sözleri ile Emir hayır anlamında kaşlarını kaldırırken bahçedekilerde merakla bekliyordu.
"Gapıda bekler düğün alayı
Yiter ittiğin naz,basacam şindi kalayı
Eğer bize kardeşini vermezsen
Sittin sene unutmam ben bu davayı"
Yasemin'in sözlerini Emir hiç umursamazken,Azra,Mehmet ve bahçedeki diğer kalabalık Emir'e düzdüğü methiyeler yüzünden gülmemek için şekilden şekile girmişti.
Sözlerinin Emir'e tesir etmediğini fark eden Yasemin sinirle çemkirdi.
"Anaaaam!! Görüyon mu başıma gelenleri! Aç la gali şu gapıyı! Ben gibi deliye bile meydan okuyo ya bu gııı!Emme sağa yapacağımı bilirim ben Emir! Nası olsa düşen elime!"
Ellerini kavgaya hazır gibi beline atarak başını öfkeyle sallayıp ayağını yere sertçe vurarak çıkıştı.
"Dellendirme beni valla camını çerçeveni daşlayacam gali haaa!"
Herkes bir Yasemin'e bir açılmayan kapıya bakarken,onun bu haline gülselermi,açılmayan kapıya müdehale mi etseler bilememişlerdi. Tuğra,Emir ile mücadele eden Yasemin'in omzuna dokunarak onun kendisine bakmasını sağlayarak başını olumsuz anlamda salladı.
Yasemin ablası böyle yapmaya devam ederse belliki Emir,daha çok inada bindirecekti işi.Emir beyin istediğini elbetteki ona verecek değildi. Onun derdi kendisine eziyet etmekti ama ona yalvarmaya hiç niyeti yoktu.Derdini anlatacağı kişiyi biliyordu ve Emir bey poh pohlanmayı düşünüyorsa yanılıyordu.Etrafındakilerin sabırsız bakışlarına aldırmadan kapıya yanaşıp içeriye doğru seslendi.
Baba beni sen anlarsın da
Belli yürekten yanarsın
Eğer Asya'mı vermezsende
Gönül evim yıkarsın
Asya işittiği sözlerle kısa anlı bir şok yaşarken kulaklarında Tuğra'nın Asya'm deyişi tekrar tekrar dönerken sertçe yutkundu. Abisine izin vermekle hata etmişti. O da kendisi gibi stresliydi sonuçta.
Ali ve içerideki diğerleri Tuğra'nın sözleri ile memnunca gülümserken
Emir,Tuğra'nın uyanıklığı karşısında yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Yaygaracı piç! Akıllılık edip yıllarca bunun içinmi kaleyi hem içten,hem dıştan fethettin mit faresi"
Emir'in sözleri ile sinsice gülme sırası Tuğra'ya geçmişti. Hepsinin yaptıkları salaklıklara onun da düşeceğinimi zannediyordu acaba? Onlar birbirinin yaptığı hatalardan ders almayıp aynı oyunlara tekrar tekrar düştülerse suç onunmuydu yani? Meydan okuyan bakışlarını Emir'in gözlerinden çekmeden sözlerine devam etti.
Baba ne olur anla halimden de
Kalbime yara açma
Zaten ezelden yaralıyım da
Bir yarada sen açma
İşittiği her sözle Asya'nın içini tuhaf bir his kaplarken yüzünde hissettiği sıcaklıkta her saniye daha da artıyordu. Ne demeye aşk ateşine düşmüş kavuşamamaktan korkan aşıklar gibi konuşuyorduki sanki? İçini kaplayan o tuhaf hisle aklındaki düşüncelerde eşlik ettikçe daha beter bir hal almıştı. Hızlanan kalbi ve içinde sanki bir şeylerin kanat çırpar gibi hareketlenmesi neyin nesiydi? Arka arkaya nefesler alıp sakinleşmeye çalışırken babasının hareketlenmesi ile bakışları onu takip etti.
Ali kapıya doğru ilerleyerek bekleyenleri gülümseyerek karşıladı ve bakışlarını oğluna çevirerek konuştu.
Emir,Tuğra'ya ters bakışlar atarak kapıyı açarken Ali gelenleri içeri alarak salona doğru ilerledi.En arkadan Tuğra'da geçerken Emir hoşnutsuzca yüzünü dışarıda bekleyen arkadaşlarına çevirerek homurdandı.
"Babam bunu gerdek dayağından da kurtarır demedi demeyin kardeşim. Zannedersin oğlu ben değilim de Tuğra! Lan benim gerdek gecem de babam beni sizin elinize attı lan! Benim babam! Öz babam!"
"Komutanım yalnız sizin yerinize o dayağı ben yedim hatırlarırım!"
Selçuk'un cevabı ile Emir dahada sinirlenerek bağırdı.
"Bir sen kaldın başıma kakmadık Selçuk! Sen de kaktın aile boyu başınız göğe erdi mi!? Bu Yaman'ların oğulları,kızları,damatları hepsi bana zarar yeminle!"
Dışarıda onun haline gülüşen adamlara ters ters bakarak içeriye doğru sert adımlarla ilerledi.
Tuğra içeri girenlerin arkasından içeriye girmiş bakışları hızla içeride,bir an önce Asya'yı görebilme umudıyla gezinmişti. Aradığını bulamamanın hüsranı ile kaşları hafiften çatılırken ne yapacağını bilemedi. Asya neredeydi acaba? Emir yine bir oyun peşindemiydi? Bugün neden bir türlü kurtulamıyordu bu oyunlardan? Kendi kendine düşünürken Zeynep teyzesi yanına yaklaşarak gülümsedi.
"Gelinini almayı düşünmüyo rmusun oğlum?"
Zeynep'in sözleri ile Tuğra temkinle karşısındaki kadına baktı. Acaba şimdide annelerin oyununamı gelmişti? Ama onların hedef tahtası olacak bir şey yaptığını zannetmiyordu. Zeynep teyzesi kendisine beklenti ile bakarken başını sallayarak bakışlarını Ali amcasına çevirdi.
"Baba iznin olursa Asya'yı alabilirmiyim artık?"
Ali karşısındaki gence buğulu gözlerle baktı. Gözlerindeki heves onu mutlu etsede,kalbinde kızına karşı ufaktan yeşermeye başlayan duyguların farkına varsa da kalbinin bir köşesi ikisi adına sızlıyordu ince ince. Onların da diğer çocukları gibi bir birine duygular besleyerek karşılarına geçip,birbirini sevdiklerini söyleyerek bu yola girmelerini isterdi.Tuğra'dan yana şüphesi yoktu. Kızını üzmeyeceğine,onu el üstünde tutacağına ve gözlerinde gördüğü hevesi,heyecanı gördükçe zamanla ona olan hislerinin aşka dönüşeceğine adının Ali olduğu kadar emindi. Tuğra ,çocukluğundan beri farklıydı diğerlerinden.Ona olan güvenide bu yüzdendi. Ama kızı nazlı ceylanı ya Asya'sı o ne hissediyordu Tuğra'ya karşı. Ya da gün gelecek arkadaşı olarak gördüğü bu çocuğa farklı hisler besleyebilecek miydi? Kızı bu evlilikte mutsuz olurda,ona yeni filizlenen duyguları ile elini uzatan Tuğra'yı da istemeden mutsuzluğa mahkum edermiydi? Bir bebek ikisinin arasındaki hislere köprü olurmuydu? Düşündükçe aklı karma karışık olurken içinden dualar etti ikisi ve bebekleri için. Kendisine beklenti ve endişe ile bakan Tuğra'ya hala bir cevap vermediğini fark ederek daha fazla bekletmek istemeyip kırık bir tebessümle başını olumlu anlamda salladı.
"Bundan sonra kızım sana emanet Tuğra!"
Ali amcasının sözleri ile Tuğra İzmir'e giderken Asya'yı kendine emanet ettiğini hatırlatınca ikinci defa aynı sözleri işitmenin acısı ile güçlükle yutkundu ve karşısındaki adama kendinden emin bir şekilde bakarak cevap verdi.
"Emanetin sol yanımdır baba. Benim yüzümden bir daha kızının canı yanacak olursa kanım sana helal,başım önünde hz. İsmail misali kurbandır."
Ali gözünden süzülen yaşla başını önüne eğerken,Mehmet ortamın havasını yumuşatmak ve duygusallaşan ikiliyi şüpheli gözlerle izleyen Emir'in dikkatini dağıtmak için boğazını temizleyerek söylendi.
"Ohooo! Kayınbaba damat duygusala bağladınız iyiden iyiye. Utanmayacaksanız gelinin yerinede oturun ağlayın birde!"
Azra kocasına doğru hızla yaklaşarak kolunu hafifçe çimdikleyrek çemkirdi.
"Allah senin cezanı vermesin Mehmet! İki dakika tutamıyorsun değilmi şu koca çeneni. Adamın kızı evleniyor elbetteki üzülecek! Sen düğün gecemizde de böyle yaptın. Herkes karısı ile duygusal anlar yaşarken sen öküzlüğünü konuşturup sürekli didişecek birilerini bulmuştun!"
Odadaki herkes didişmeye başlayan karı kocaya şaşkınca bakarken Tuğra bezgince annesine seslendi.
Elini kaldırarak oğluna susmasını işaret eden kadın iri gözlerini şüphe ile kısarak kendisine muzipçe bakan kocasına dik dik baktı.
"Hepsinden önce kendin duygulandığın ve ağlayıp rezil olacağını düşündüğün için her düğünde,kız çıkartma da,kız almada aynı şeyleri yapıyorsun ve insanların iki ayağını bir pabuca sokarak kendi duygularını gizliyorsun!"
Azra'nın yaptığı tespitle erkekler Mehmet'e şüphe ile bakarken kadınlar kıkırdayarak Azra'yı onaylarken o Tuğra'ya doğru ilerleyerek koluna girip çekiştirirken kocasına son bir bakış atıp sertçe söylendi.
"Biz gelinimizi alırız. Sen otur arkadaşını teselli et! Tabi becerebilirsen! Ruhsuz herif ne olacak!"
Tuğra annesinin ani çıkışı ile şok olurken onun çekiştirmesi ile peşinden gitmiş,kadınlarda onlarla beraber ilerlemişti.
Mehmet bakışlarını kendilerini şüphe ile izleyen adamlara çevirerek şaşkınca konuştu.
Onların yüzlerini buruşturması ile dudaklarını bükerek sıkıntıyla başını kaşıdı. Her düğünden sonra bu kadın ona saracak bir şeyler bulup,küsecek yer arıyordu. Evlenecek kimsede kalmamıştı şimdi daha çok saracktı ona. Düşünceli bakışlarını tekrar arkadaşlarına çevirerek masumca söylendi.
"Lan o değilde evlenecek çocukta kalmadı,ben Azra ile başbaşa kaldım koca evde. Şimdi iyice bana saracak. Biz birer çocuk dahamı yapsak hep birlikte. Yani Azra istemezse sizin eşlerinizin yaptığını görünce hevese gelir belki. En azından bebekle uğraşır bana sarmaz lan."
"Yaa Mehmet amca bu yaştan sonra ne çocuğu Allah aşkına ya! Babamın aklını bulandırma böyle şeylerle! Yaşlandınız artık! Gaza getirme milleti!"
Emir'in sözleri ile Ali ona ters ters bakarak homurdandı.
"Hadsiz! Ulan sensin yaşlı be!"
Adımlarını dışarıya doğru yönlendirirken Yusuf'ta onun peşinden ilerleyerek Emir'i göğsünden ittirerek söylendi.
"Ne var lan bizim yaşımızda? Bebek yaparken sizden izin mi alacağız it!"
Emir'in kaşları şaşkınlıkla havalanırken kayınbabasını karşısonda görmesi ile başını olumsuz anlamda korkuyla salladı.
"Seni cebimden çıkartırım Emir! Torunlarımın bir teyzesi,ya da bir tane daha dayısı olmasını kıskanmadığın kalmıştı bi!"
İşittikleri ile Emir'in ağzı o şeklini alırken Yunus'un muzipçe sırıtması ile kaşları hafifçe çatıldı.
"Finduk ye Finduk. Sende iş bitti diye bizde de bittiğini zannediyorsun yanılıyorsun zibidi! "
Yunus'un ağzına sıkıştırdığı fındığı şaşkınca çiğnerken bu defa önünde dikilen Kenan amcası ile gülmemek için kendisini zor tuttu. Yine yaşından beklenmedik bir stille karşısındaydı. Petrol yeşili kazağını düzelterek tek kaşını ima ile kaldırıp fısıldadı.
"Menapozda bile hamile kalına bildiğini bilmeyecek kadar cahil değilsindir umarım Emirciğim. Rüya teyzen menapozda bile olsa biz o bebeği yaparız sen üzülme."
Yanağına hafifçe vurarak giden adamın arkasından yüzünü buruşturarak işaret parmağını kaldırıp kapıyı işaret ederek Mehmet'e dönüp şaşkınca fısıldadı.
"Sen bir sözünle nasıl organize ettin bu yaşlı kurtları Mehmet amca!? Ben emrim altındakileri yıllardır adam edemedim ama bunlar senin bir sözünle gaza geliyorlarya şaştım kaldım vallahi. Bu işin sırrını öğrenmem lazım acilen."
Emir'in sözleri ile sinsice kapıya doğru yönelerek fısıldadı.
"Benim gibi yaşlı, bebek yapacak yaşı bile geçmiş bir adam o söylediklerini nasıl basarsın be Emirciğim.Sen kendi ağzınla söyledin üstelik!"
Kendisine laf sokarak dışarıya yönelen adamı darlayarak Emir de peşinden çıkmıştı. Aklında ne Tuğra ne yapacağı eziyetler kalmıştı. Zira bu yaşlı kurttan öğrenmesi gereken ve ailenin genç bireylerini yönlendirmesi için alması gereken dersler vardı. Acilen öğrenmeliydi. Bugün kapıda yaşanan anları düşünecek olursa Tuğra denen zibidi babasının elini çoktan almaya başlamıştı bile.Hem anneleri,hem babaları yönetiyordu o yaygaracı piç! O yüzden bu işe el atmalı ve o küçük eniştenin tekerine çomağı sokmalıydı.
Tuğra karşılaştığı kapalı kapıyla içeriden yükselen kızların kahkahası ile gözlerini devirdi ve kapıyı tıklatıp seslendi.
Sorusuna karşılık kızların kıkırtılarını işitince sertçe nefesini bıraktı. Yine başına ne çoraplar örülecekti acaba?
Aralanan kapıdan Derya hafifçe başını uzatarak Şirince sırıtınca Tuğra şaşkınca ona bakarak homurdandı.
"Kızım senin ne işin var orada ya!? Bilmem farkındanmısın ama sen erkek tarafısın çabuk benim tarafıma geçiyorsun!"
Derya kaşlarını muzipça kaldırarak masumca söylendi.
"Ama sevgili kaynım,ben şu an kız tarafıyım ve elini ona doğru uzatarak avcunu açtı kapı bahşişi istiyorum."
Tuğra irileşen gözlerini Derya'ya dikerek homurdandı.
"İkizime karşı sana yardımlarımın karşılığı bumu olacaktı yani!? Buna satış denir Derya!?"
Derya ona üzgünmüş gibi sahte bakışlar atarak dudaklarını büzdü.
"Kayra istedi Tuğracığım. İkimiz her zaman iş birliği yaparak,ona çektirdiklerimizi bu sayede azda olsa anlamalıymışız. Beni de anla kocamın sözünden nasıl çıkayım ama."
En olmadık zamanda ikizi olacak işgüzarın intikam almak isteyişinemi kızsın,Derya'nın onun tarafını tutup onu sırtından vurduğuna mı üzülsün bilemeyerek elini cebine atıp ters bakışlarını Derya ya dikerek söylendi.
"Öyle olsun bakalım! Ama unutma kurt kışı geçirir yediği ayazı unutmazmış yengeciğim!"
Derya'nın gülmemek için kendisini zor tuttuğunu fark ederek eline bir miktar para bıraktı ve kapıyı açmasını bekledi. Kızın bir elindeki paraya bir Tuğra'ya bakması ile o başını ne var dercesine salladı.
"Tuğra bu ne Allah aşkına!? Bu para ikizlerin bezine yetmez be!"
Başına gelenlere daha fazla dayanamayan Tuğra birilerini kırma raddesine gelmişti ama bunun Derya ve ya kızlardan biri olmasını kesinlikle istemiyordu. Annesinden yardım istemek için arkasını dönmüştüki karşılaştığı boşlukla sinirle dişlerini sıkarak tekrar Derya'ya döndü.
"Oradan bakınca yardım fonunamı benziyorum Derya!? Ulan kocan nerede kocan!? Ne demeye seni benim başıma sardırdı o puşt!"
Asya,Tuğra'nın sinirlendiğini anlayınca Derya'ya seslendi.
"Derya lütfen aç kapıyı artık."
"Sen karışma Asya! Ben halledeceğim!"
Tuğra'nın kükreyen sesiyle Asya dudaklarını dişlerken Tuğra tek kaşını kaldırarak meydan okurcasına Derya'ya baktı.
"Sen benimle kapı açma pazarlığı yapacağına,dışarıda Halime ile çocukluk anılarını tazeleyen kocana sahip çık be! Söylemeyim dedim ama..."2
Açılan kapı ve kuyruğuna basılmış gibi cıyaklayarak koşan Derya'nın arkasından sinsice sırıtırken kapıdan giren Cenk'i fark edince onun sağdıçı olarak yanında olması gerekirken nereye kaybolduğunu düşündü kısa bir an. Fakat bu defa da önündeki kapıda Verda'nın belirmesi ile bıkkınca ofladı.
"Vallahi ben para falan istemiyorum Tuğra. Sadece Cenk manyağı hakkında işime yarar bir bilgi istiyorum o engin, bilgi hazinenden."
Cenk işittiği sözler ile Tuğra'ya yaklaşmadan kenarda beklerken o kızın masumca sırıtışı ile başını olumlu anlamda sallayarak parmağı ile yaklaş işareti yaptı ve kendisine yaklaşan kızı hızla çekerek kapının yanında dikilen Cenk'in karşısına dikerek sırıttı.
"Sevgili kocan burada! Bu da bir bilgi sayılır. Neyi merak ediyorsan ona sorabilirsin."
Verda,Tuğra'ya öldürücü bakışlar atarken elini kavrayan elle neye uğradığını anlamadan kendini Cenk'in peşinden giderken buldu.
Tuğra ikilinin arkasından bakarken iç çekerek önündeki kapıya doğru bir adım attı ve Mahru ve Feyza'nın ani çıkışı ve bedenine çarparak geçmeleri ile şaşkın bakışlarını kapıya yönelen ikiliye çevirerek sordu.
"Siz bir şey istemeyecek misiniz?"
İkili başını olumsuz anlamda sallarken Mahru telaşla konuştu.
"Asya yalnız. Sen gir içeriye."
İkilinin telaşla gözden kayboluşu ile Tuğra rahat bir nefes almıştı artık. Önündeki aralık kapıyı hafifçe ittirerek içeriye girdi ve odanın içinde bakışlarını gezdirdi. Bakışları etrafta gezerken temkinli bir şekilde konuştu.
"Işığı gören geliyor arkadaş! Girenin çıkanın sonu gelmedi bir türlü!"
Söylenerek odanın içine doğru ilerledi ve bakışları Asya ile kesişince kısa bir an hareketsiz kaldı. Karşısındaki kızın üzerinde bakışları büyük bir beğeni ile gezerken adımlarıda kendinden bağımsız bir şekilde Asya'ya doğru yönelmişti. Bir kaç adımda karısının önüne geldi ve onun önüne eğdiği başından yüzünü görebilmek için hafifçe başını eğdi.
Yanaklarının kırmızının en koyu halinde al al olduğunu fark edince bakışları bu defada titreyen ellerine kaydı. Kendiside heyecanlıydı ama kapıda verdiği mücadele birazda olsa heyecanını unutturmuştu. Asya'nın bu haliyle yüzüne yayılan tebessüme engel olamayarak fısıldadı.
Asya'nın dudaklarını dişleyip başını olumsuz anlamda sallaması ile titreyen seside kulaklarına doldu.
Yüzündeki gülümseme dahada genişlerken,karısının dün geceki cesaretinin nereye kaybolduğunu düşünüyordu. Dün gece Asya kendini ona karşı gayet güzel ifade etmiş ve rahatsız olacağını düşündüğü halde o muhabbeti bile anlayışla karşılamıltı. Üstelik karısı olduğunuda vurgulamıştı. Heyecanını anlıyordu ama neden utandığını anlayamamıştı.
Elini çenesine uzatarak çenesinden hafifçe tutup başını kaldırdı ve mümkünmüş gibi dahada kızaran yüzünü inceledi. Bakışları kendisine değmeden odanın her yerinde gezinirken Tuğra,gözlerini görüp neden kendisinden utandığını anlamak isteyerek tekrar fısıldadı.
Beyni Tuğra'dan gelecek komutu bekliyormuş gibi gözlerine izin verirken Asya bakışlarını Tuğra'nın siyaha yakın kahvelerinde çevirdi ve güçlükle yutkundu. Yutkunuşu Tuğra'nın da gözünden kaçmazken,hala Asya'nın çenesinde olan elini kaldırarak parmaklarının tersiyle hafifçe yüzünü okşayarak konuştu.
"Utanmanın sebebi ben miyim? Senin benden utanmanı gerektirecek bir şey mi yaptım?"
Tuğra'nın sözlerini başını sallayarak onaylarken,sözlerinin devamını algılayarak yanlış anlamasından korkup başını bu defa hızla iki yana salladı ve fısıldarcasına konuştu.
"Senden utanıyorum ama,beni utandıracak bir şey yaptığın için değil. Böyle gelinlikle karşında seni beklemek,senin için hazırlanmış olmam..."
Sözlerini toparlayamayınca tekrar susup yine dudaklarınu dişlerken Tuğra karısının bu hali ve sözleri ile içine bir sıcaklığın yayıldığını hissetti.
"Beni beklediğini,benim için hazırlandığını bilmek benide heyecanlandırdı ama senin için hazırlanmak ve senin beni görmeni beklemek utandırmadı, beğenip beğenmeyeceğini düşünmek zaten var olan heyecanımı katladı."
Asya bakışlarını tekrar kaçırarark konuştu.
"Neden beğenmeyimki? Her zaman yakışıklı olduğunu ve beğendiğimi hep söylerdim zaten. "
Karısının verdiği cevapla Tuğra dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Karısının bakışları kendisinin gözlerini tekrar bulurken,onun hafif çatılan kaşları ile Tuğra sözlerine devam etti.
"O zamanlar sadece arkadaştık Asya."
Asya'nın çatılan kaşları gelen cevapla tekrar düzelirken Tuğra diğer elinide onun yanağına koyarak yüzünü avuçları arasına alıp alnına uzun bir öpücük bırakarak geri çekildi ve gözlerindeki beğeniyle sözlerine devam etti.
"Hep güzeldin ama,bugün başka... "
Bakışları karısının yüzünün her karesinde tekrar gezerken yumuşak ve huzur verici bir ses tonuyla tekrar fısıldadı.
Kocasının son sözü ile Asya anlam veremeyerek ona bakıp sordu.
"Farklı mı? Makyajım abartı olmuş değil mi? Burcuya demiştim abartma diye ama..."
"Farklılık sebebin gözümdeki eski Asya olmayışından kaynaklı güzelim. Yoksa Burcu mesleğinin hakkını vermiş. Kusursuz görünüyorsun."
Asya kocasının sözleri ile şok olmuştu.Gözündeki eski Asya olmadığını söylerken ne yi kastetmişti ki? Beline değen elle gözlerini kırpıştırarak takılı kaldığı sözleri aklının bir köşesine itti. Almayı unuttuğu nefesi sertçe içine çekerken Tuğra'nın homurtusunu işitmeside bir oldu.
"Bu gelinliğe izin verirken aklım nereme kaçmıştı acaba!?"
Asya gülmemek için yanaklarının içini ısırırken bir kaç adım atmıştı ki ,Tuğra'nın yanında olmadığını fark edince bakışlarını ona çevirdi.
"Bence üzerine şal falan bir şeyler alsan daha iyi olacak gibi!"
Sözlerinin arasında Asya'ya bir kaç adımda yaklaşıp tekrar konuştu.
"Dekoltesi çok dikkat çekiyor Asyam. O geceden sonra hala benim bile aklımda kalan o doğum lekesinin başkalarının da aklında kalsın istemiyor..."
Tuğra'nın kendisine Asyam diyerek hitap etmesi ile bir an donup kalırken işittiği diğer sözlerin şok dalgası ile farkında olmadan sözlerine devam eden kocasına bakarak güçlükle fısıldadı.
Asya'nın ne söylediğini anlamayan Tuğra aklı hala dekoltede takılı kalmış bir şekilde cevap verdi.
İşittiği sözlerle kırdığı potun farkına varan Tuğra Asya'nın gözlerinin dolması ile güçlükle yutkundu ve her şeyi yanlış anlamasından korkarak hızla ona yaklaşıp kollarının arasına alarak başına bir öpücük bırakıp fısıldadı.
"Aklından ne geçiyorsa sil at! Yemin ederim o gün kendimde değildim! Bende senin gibi hiç bir şey hatırlamıyordum Asyam. Hayatımda en çok istediğim şeye,bebeğimin ve senin üzerine yemin ederimki kendimde değildim."
Asya gibi onunda gözleri dolu dolu olmuştu ama yaptığı aptallık yüzünden onu kırdığı içindi canının yanması. Başına küçük öpücükler bırakırken tekrar tekrar fısıldadı.
"Yemin ederim kendimde değildim! Gelinlik provasında doğum lekeni görünce hatırlamaya başladım her şeyi. Ne o gece,nede o güne kadar hatırlamıyordum hiç bir..."
Göğsünde hissettiği ıslaklık tenini yakıp geçerken,göz yaşlarına eşlik eden cılız yumruklarıyla karısın sert sesini işitmesi bir oldu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |