22. Bölüm

22. Bölüm

Esila Akaydın
yitenumutlar

İkilinin bakışları geceliğin üzerinde sabitenmiş bir şekilde kalmışken,Asya yer yarılsın o yerin dibine girsin istiyordu hissettiği yoğun utanç duygusu ile.

Tuğra da ondan farklı bir durumda değildi lakin öfkeliydi de. Öfkesini yöneltecek bir şeyler bulamadıkça aklında böyle bir saçmalığı kimin yaptığına dair teoriler üretiyordu.Annelerin yapa bileceği tarzda bir şeydi bu ama annesi durumlarını bildiği için bu kadar ileriye gitmiş olamazdı. Diğer anneler durumlarını bilmediği için böyle bir işgüzarlık yapmış olsa,onlara bir şekilde engel olurdu annesi çünkü Asya'nın neler hissedeceğini bilirdi. Düşünceleri arasında bakışları Asya'ya kayınca,onun bugün ne kadar çok utandığı geldi aklına. Kendiside utanıyordu ama şu an Asya'nın utançtan ağlama raddesine gelmesi kadar değildi utanç duygusu. Daha çok kızgındı.Aklındaki düşünceleri bir kenara iterek geceliğe uzanmak için bir hamle yapmıştı ki Asya'nın ondan önce davranması ile bakışları tekrar onu buldu.

Karısı ellerinin arasına aldığı geceliği hızla arkasına saklarken başını kaldırmadan fısıldadı.

"Ben hallederim sen dokunma!"

Onun rahatsız olduğunun bilinci ile,karısı ona bakmasa bile Tuğra başını olumlumlu anlamda sallayarak karşılık verdi.

"Ben içeriye geçiyorum. Sen dinlen. Çok yoruldun bugün."

Ortamın tuhaf ambiyansından sıyrılmak ve Asya'yı daha fazla huzursuz etmek istemediği için bir an önce odadan ayrılmak istiyordu. Bir şeyler söylemeden kaçar gibi çıkmak istemediği içinde ağzından sadece bu sözler çıkabilmişti. Asya'nın kendisini başını sallayarak onaylaması ile odadan biran önce çıkıp bir an önce rahat bir nefes almak için hareketlendi ve kapıya doğru yöneldi.

Kapıyı açıp çıkacağı esnada aklına gelen şeyle duraksayıp tekrar Asya'ya çevirdi bakışlarını. Onun hala kıpkırmızı yüzüyle başı önde oturduğunu görmesi ile içinden bir küfür savurarak konuştu.

"Sahra ablam sabahtan beri bir şey yemediğini söyledi. Acıkmışsındır bir şeyler hazırlamamı ister misin?"

Kocasının sorusu ile gerçekten acıkmış olduğunu fark eden Asya onu onaylamak istesede,bugün daha fazla yüzüne bakamayacağının bilinci ile bakışlarını kısa bir an ona çevirip cevap verdi.

"Aç değilim. Yorgunum sadece."

Tuğra onun aç olduğunu bilsede daha fazla zorlamak istememişti.

"Tamam."

Kendisini onayladıktan sonra çıkıp kapıyı kapatan kocasının ardından,aklına doluşan sorularla uzun bir süre kapıyla bakıştı Asya. Daha sonra bakışlarını odanın içerisinde gezdirdi bilinçsizce. Ne olacaktı şimdi? Tuğra geri gelir miydi? Aynı yatakta mı yatmaları gerekiyordu? Başka oda da mı kalırdı? Aklındaki sorularla baş edemeyince ellerini sertçe yüzüne bastırdı. Ellerini geri çektiğinde bakışları üzerindeki gelinlikte gezindi kısa bir süre. Artık gelinliği çıkartmak ve rahatlamak istiyordu. En azından bir duş alıp üzerindeki gerginlikten kurtulmaksı gerekirdi. Fakat nasıl olacaktı? Kıyafeti bile yoktu burada? Gecelikleri de Yasemin ablasının evinde kalmıştı.Üstelik duş almak istediğini Tuğra'ya nasıl söyleyecekti? Yüzünü buruşturarak inledi.

Ne yapacağını bilemeyerek uzun bir süre öylece oturdu. Daha sonra bakışları odadaki gardroba kayınca içine dolan umutla o yöne ilerleyip gardrobun kapağını açıp,giye bileceği bir şeyler bulmak ümidi ile bakışlarını kıyafetlerin üzerinde gezdirdi.

Bir kaç parça erkek kıyafetinde bakışları gezinirken giymek için bir şeyler almıştı ki sonra aklına gelen ayrıntıyla kararsızca kıyafetlere baktı.
Tuğra'nın olabilirdi ama ya değildise? Sonuçta Yaman'lar da bir sürü erkek vardı ve bu kıyafetlerin Kayra,Doğan,Selçuk ve ya Max'sin hatta Mehmet amcasının olma ihtimali bile vardı.

Kocasının ve Mehmet amcasının,hatta Kayra'nın kıyafetlerini bile giyebilirdi şu an ama diğerlerinin olma düşüncesi onu rahatsız etmişti. Neden kadın kıyafetleri yoktu ki bu dolapta? Sonuçta bir sürü de kadın vardı bu evde! Düşüncelerinden kapının tıklatılması ile sıyrılırken Tuğra'nın sesini işitmesi de bir olmuştu.

"Asya müsait misin?"

Gelen soruyla gülmek istedi Asya. Nasıl müsait olmasındı ki? Giyecek bir tek kıyafeti bile yoktu şu an. Kocasını daha fazla bekletmemek için cevap verdi.

"Müsaitim."

Tuğra'nın tavaşça kapıyı açıp başını uzatmadı ile bakışları kesişti. Islak saçlarının alnına dökülmesinden onun duş aldığını fark edince kendisinin yapamadığı eylemden dolayı ona imrenerek bakmıştı.

"Gelebilir miyim?"

Başını sallayarak kendisini onaylayan karısı ile Tuğra'nın bakışları açık gardrop kapağına kaydı. Daha önce akıl edemediği şeyle kendine kızarken Asya'ya doğru bir kaç adımla yaklaşarak konuştu.

"Orada sana uygun bir şeyler yoktur. Dün biz burada kaldığımız için ablamlar Yasemin abla da kaldıklarından dolayı gecelikleride orada kalmıştır. Onlar eniştemler ve bizim geceliklerimiz. "

Asya'nın bakışları tekrar gardropa dönerken çaresizce fısıldadı.

"Giyecek kıyafetim yok. O yüzden senin geceliklerinden birini giyebilir miyim?"

Karısının sözleri ile Tuğra'nın yüzüne bir gülümseme yayılırken elindeki gecelikleri ona uzatarak cevap verdi.

"Bunları giy. Benimkiler büyük gelir sana. Rahat edemezsin."

Kocasının kendisine uzattığı geceliği alırken Tuğra sözlerine devam etti.

"Annemin gecelikleri."

Asya başını sallayarak kocasına kaçamak bir bakış atıp çekinerek konuştu.

"Duş alabilir miyim?"

Onun çekingen halini fark eden Tuğra neden çekindiğine anlam verememişti. Daha öncede burada ablaları ve diğer kızlarla kalmıştı ve banyonun yerini bildiğine emindi. Banyoyu daha öncede kullandığına göre şimdi neden çekiniyordu ki? Aklına gelen şeyle gülmemek için kendisine hakim oldu. Evlendikleri için,daha önce rahatça girp çıktığı evde şimdi çekinir mi olmuştu karısı?
Yüzüne yerleştirdiği anlayışlı bir gülümseme ile başını salladı.

"Elbette alabilirsin Asya. Benden izin almana gerek yok ki. Önceden nasıl rahatça girip çıkıyorsan lütfen aynısı gibi düşün. Burası artık senin de evin."

Tuğra'nın sözlerini başını sallayarak onaylarken burnuna dolan şampuan kokusu ile bir an önce kendisini banyoya atmak istiyordu.

Eline değen elin teması ile irkilsede belli etmemeye çalışarak bakışlarını kendini arkalarındaki yatağa doğru çekiştiren kocadına çevirdi.

"Gel oturda saçlarını açmana yardım edeyim."

Asya kocasının bu isteğine itiraz edecek halde değildi çünkü gerçekten yardıma ihtiyacı vardı.Dağınık topuz olan saçlarına takılan tokaları hatırlayınca Tuğra'nın yardım teklifini geri çevirmeden yatağın ucuna oturarak onun arkasına geçmesini bekledi.

Kocası bir kaç tokayı çıkardıktan sonra kıkırdayınca Asya meraklı bakışlarını karşılarındaki tuvalet aynasından ona çevirerek sordu.

"Niye gülüyorsun?"

Sorusu ile onun bakışları da aynadan kendisinin kileri bulunca yüzündeki gülümseme ile cevap vermişti Tuğra.

"Çocukken Derya ve sen her kavga ettiğinizde saç başa gir istiyordunuz da bu durumdan bıkan anneleriniz saçlarınızı erkek gibi kestirmişti ya o geldi aklıma."

İşittikleri ile Asya'da kıkırdarken sonra aklına gelen şeyle yüzünü buruşturarak homurdandı.

"Derya'ya yakıştığını söylerken benimle bütün yaz kabak kafa diye dalga geçmiştin! Travma sebebim olmuştı o sözlerin Tuğra!"

Karısının sözleri ve sesinin tınısındaki o içerlemişlikle yaptığı işi bırakarak onun yanına doğru geçti ve yüzünü görmek istercesine hafif eğilerek ona bakıp konuştu.

"Sen çocukken de çok güzeldin ve ben o sarı bukleli saçlarını çok seviyordum sen de biliyordun."

Kocasının kendini savunma çabaları ile Asya'da kıkırdarken Tuğra sözlerine devam etti.

"Derya'ya yakıştığını söylememin sebebi o zaten çocukken mahallenin başına bela bir erkek çocuğu gibiydi. O yüzden öyle diyordum."

Asya sahte bir alınganlıkla bakışlarını kısarak konuştu.

"Ben neden kabak kafa oluyordum peki!?"

Gelen soruyla Tuğra hafifçe omzunu silkerek tekrar yaptığı işin başına döndü.

"Derya ile dalaşıp saçlarının kesilmesine sebep olduğun için öfkeliydim. Öyle söylersem saçlarının kesildiğine üzülür belki bir daha saç başa girmezdiniz Derya ile. O yüzden de o güzelim saçlarında bir daha kesilmek zorunda kalmazdı."

Dudaklarını bükerek tekrar omuzlarını silkti.

"Çocuk aklı işte güzelim. Ne bileyim sende travmaya yol açacağını?"

Kocasının sözleri ile Asya eğlenircesine küçük bir kahka atarak söylendi.

"Çocukluk aklıymış külahıma anlat sen onları. Bi kere sen her zaman Derya ile daha yakındın ve hep onu koruyordun şimdi kıvırma bence Tuğra. "

Karısının eğlendiğini fark eden onun saçlarından çektiği tokayı diğer tokaların yanına bırakarak açtığı saçlarının kabarıklığını düzeltmeye çalışarak konuştu.

"Hııı. Sen de her zaman bizi kıskanırdın Asyam."

Kıskanma sözü ile Asya gözlerini kısarak hızla arkasındaki adama dönerek homurdandı.

"Alakası bile yok! Ne demeye kıskanacak mışım ki sizi? "

Karısının yüzünün aldığı şekille Tuğra yataktan inerek Asya'nın eline uzanıp onu da kaldırarak konuştu.

"Ben de onu diyorum ya güzelim,kıskanırdın ama fark etmediğin şey benim bütün güzel anılarımın seninle olmasıydı. Derya'nın arkasını toplayan,suç ortağı ve olmayan abisiydim,ama seninle her şeyi paylaşan sırdaşın,arkadaşındım."

Kocasının Derya ile arasında olan o özel bağı elbetteki biliyordu ve hiç bir zaman kıskanmamıştı. Kıskanmasını gerektirecek bir şeyde yoktu zaten. Sadece Tuğra'nın eski anılarını hatırlafıkça rahatladığını fark edince ona ayak uydurmaya çalışıyordu.

"Arkadaşlık ve sırdaşlık başka. Öyle olsa Kaan da benim en yakın diğer arkadaşım ve sırdaşım.O yüzden bu örnek ge..."

"Arkadaşın sırdaşın ama kocan değil ve bu benim onunla kendimi kıyaslamamam için yeterli bir sebep."

Ne konuda olursa olsun hayatlarında kendilerinden önce başkalarını ilk sıraya koymamaları gerektiğini ima yolu ilede olsa söyleyen Tuğra bakışlarını üzerindeki gelinlikte gezdirdi.

"Yardım edebileceğim başka bir şey var mı?"

Bilerek gelinliğe vurgu yapmak istememişti. Karısı rahat hissederse zaten yardımını isterdi. Bu yüzden ona daha fazla yüklenmek istemiyordu.

Asya başını olumsuz anlamda salladı.

"Teşekkür ederim gerisini ben hallederim. "

Sözlerini bitirince,biraz önce yatağın üzerine bıraktığı geceliklere uzanarak eline aldı ve bakışlarını Tuğra'ya çevirdi.

Onun kendisini dikkatle izlemesine anlam veremezken Tuğra biraz önceki muhabbetlerinden sonra sabah unuttuğu şeyin tekrar aklına gelmesi ile gerilmişti. Asya'ya güveniyordu ama duyduklarının gerçek olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Yeri değildi ama düşündükçede kurduğu için bir an önce öğrenip önlemini almak istiyordu.

"Asya."

Karısının gözleri zaten kendi üstünde olduğu için zaman kazanma gibi bir lüksü yoktu. Nasıl söyleyeceğini bilemeyerek gevelemeye başladı.

"Şeyy... İleriki günlerde seni arayan bir şey isteyen birileri olursa bana söyle olur mu?"

Tuğra'nın sözlerinden hiç bir şey anlamayan kız anlamadığını belirtmek istercesine konuştu.

"Kim arayacak ki beni? Benden kim ne isteyebilir ki?"

Bir den aklına gelen Nilay'la bedeni kasılırken elleride titremeye başlayınca Tuğra karısının yüzünün renginin atması ile onun kendisini yanlış anladığını anlayıp yaptığı hata yüzünden kendine bir küfür ederek karısının titreyen ellerine panikle uzanmıştı.

"Öyel değil Asyam! Sen yanlış anladın! Sakin ol lütfen.Osman'dan bahsediyorum ben!"

Eline değen ellerin sıcaklığı ve verdiği güvenle Asya sakin olmaya çalışırken işittiği isimle kaşları anlamsızca çatıldı.

"Osman kim Tuğra!?"

"Terzi Adil amcanın sümsük torunu! Annesini size yollayıp seni isteten puşt!"

Asya ilk defa duyduğu isim ve haberi olmadan gerçekleşen eylemle şaşkınca fısıldadı.

"Ne Osman'ı!? Ne istetmesi Tuğra!?"

Asya'dan gelen cevaplarla Tuğra farkında olmadan,avucunun içindeki karısının ellerini sıkarken onun sözleri ile sinirle güldü.

"Hani birbirimiz hakkında bütün sırları biliyorduk benim bu Osman piçinden neden haberim yok Asya!?"

Asya gelen soruyla şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Kendisinin bile haberi olmadığı bir nevzudan nasıl bahsedebilirdi acaba? Ayrıca sır saklayan kendisi iken ona hesp mı soruyordu bir de!?

"Benim neden haberim yok acaba bu Osman dan!?"

"Haberin yokta nasıl yemeğe çıktın o şerefsizle Asya!?"

Asya her duyduğu ayrıntı ile daha fazla şok olurken ellerini Tuğra'nın ellerinden kurtararak göğsüne sertçe vurdu.

"Haberim yok çünkü tanımıyorum ben Osman falan! Tanımadığım birini sana nasıl anlata bilirim? Kimden aldıysan bu bilgiyi bu defa yanlış bilgi vermişler belliki! Ayrıca sen Osman'ın arkasına düşeceğine gizli kapaklı aşk yaşadığın Hacer'den ne den hiç bahsetmediğini açıkla önce!"

Tuğra işittiği isimle yüzünü buruştırarak inlercesine fısıldadı.

"Hacerr!"

Asya'nın bakışları kocasının yüz ifadesinde takılı kalırken onun Hacer'i gayet iyi tanıdığını anlayarak hırsla kapıya doğru ilerledi homurdanarak.

"Hacer ya Hacer! Geceler boyu yıldızları izlediğin,sinemalara gittiğin Hacer! Kaçıracak kadar aşık olduğun Hacer! Pis zampara!"

Çıktığı odanın kapısını sertçe kapatarak banyoya doğru söylenerek ilerledi.

Tuğra ise biraz önce kalktığı yatağa oturarak Hacer belasının nasıl gündeme gelip Asya'nın kulağına kadar gittiğini düşünürken bir yandan da bir oyunla nasıl gaza geldiğini düşünmeye başladı. Üstelik o gazın sonucunda kendi başını yakmıştı. Duyduğunda kan beynine sıçramıştı. Asya ile öncesinde duygusal bir ilişkisi olmamış bile olsa ,böyle bir şeyin yaşanmış olması ve onun duymamış olması canını sıkmıştı.

Bir şeyler değişiyordu içinde. Önceden de Asya'ya birinin yaklaşma ihtimali,Asya'nın bir erkeğe karşı bir şeyler hissetme ihtimali canını sıkardı ama bu durumu kendisine emanet edilmesine yorardı. Ama bugün kocası olarak ondan önce yaşanmış olan ve ta tamamen oyun olan bir erkeğin ihtimali de canını sıkmıştı. İçinde değiştiğini düşündüğü şeyler hep oradaydı da kendisimi emanet kılıfının arkasına saklıyordu bu hisleri? O hisler hep oradaydı da kendisini bi haberdi,yok saymıştı yoksa kendi hislerinin farkına varamayacak kadar aptalmıydı?

Nilay haklımıydı? Asya ile arasındaki bağ bir arkadaştan çok iki sevgilinin birbirine olan bağlılığı gibimiydi? Öyle olsa bile neden yıllardır uykudaydı hisleri? Peki o derin uykusundan ne zaman uyanmaya başlamıştı? Düşünceleri arasında boğulduğunu hissederken elleri ile sertçe yüzünü sıvazlayarak homurdandı.

"Ne zaman,hangi ara ne fark eder!? Karına karşı hislerin hep varmış,ya da yeni oluşuyor ne fark eder Tuğra! Karının sana karşı hisleri o yönde olmadıktan sonra! Bu saatten sonra sen hislerini anlasan ne olur,anlamasan ne olur!? Aptal olmayıp en başından sahip çıksaydın aşkına karşı bir beklentin olur..."

Dilinden dökülen son sözlerle duraksadı kısa bir an. Kendi sözleri kulaklarından dolup kafasının içinde tekrar tekrar dönerken kaşları çatıldı. Hızla atan kalbinin üzerine elini bastırarak kalbi ve beyninin idrak ettiği gerçeği tekrar işitmek istercesine fısıldadı dudakları.

"Aşk!"

Dilinden dökülen üç harf,tek heceyle güçlükle yutkundu. Kendisine itiraf ettiği duyguyla bir süre boş bakışları karşısındaki duvarı izlerken dudaklarıda farkında olmadan kıvrılmıştı. Ne zaman ve nasıl geliştiğinin hiç bir önemi kalmamıştı kendine itiraf ettiği gerçekle. Zamanın mekanın ne önemi vardı ki seviyordu işte. İlla bir zamanı olması şartmıydı? Eğer şarttısa bu gece,bu an onun için,cemre nin havaya,toprağa,suya düşüşü gibi aşkında kalbine düştüğü geceydi! İçi öylesine bir heyecanla doluyduki Asya'nın onu sevip sevmemesinin şu an için bir önemi yoktu. Yanında olsun ona yeterdi. Aşkını hiç bir zaman dile getiremeyecek olmasının bile bir önemi yoktu ,yanında olsun bilmesede olurdu.

Kendine itiraf ettiği gerçekten sonra içinde dolup taşan heyecanla oturduğu yataktan kalkıp bir kaç tur odada volta attı sakinleşmek adına. Kendisini biraz olsun toparlayınca Asya'nın duştan çıkmak üzere olabileceğini düşünerek hızla odadan ayrılarak mutfağa geçti. Volta atmaya burada da devam ederken içten içe sürekli kendini uyarıp sakin kalabilmek adına telkinler veriyordu. Fakat ne yaparsa yapsın bir türlü işe yaramıyordu. Nefesini sertçe bırakarak buz dolabına doğru ilerledi.

Karısının aç olduğunu biliyordu,ona atıştıracağı bir şeyler hazırlayarak heyecanından kurtulmaya çalıştı. Yaptığı işe o kadar odaklanmıştı ki Asya'nın seslenmesi ile kendine geldi ve heyecanı sesinden belli olmasın diye boğazını temizleyerek cevap verdi.

"Mutfaktayım.Buraya gel. Bir şeyler yemelisin."

Sözlerinden bir kaç saniye sonra Asya kapıda belirince bakışlarını ona çevirdi. Islak saçlarına sardığı havluyu başının üzerinde toplamış,annesinin geceliği biraz kısa gelmişti. Onun bu halini süzerek yüzüne yayılan gülümseme ile konuştu.

"Annemden uzun olduğunu fark etmemiştim daha önce."

Asya içeriye girerek masaya doğru ilerledi ve çektiği sandalyeye oturarak elbise model geceliğin eteklerini çekiştirerek söylendi.

"Gerçekten biraz kısa oldu galiba?"

Tuğra hazırladığı sandviçleri tabaklara koyup,bardaklarada meyvesuyunu koyarak masaya bırakıp Asya'nın karşısına oturdu.
Bakışları karısının çekiştirdiği eteğine kayınca kıkırdadı.

"Daha kısalarıyla da gördüm seni önceden. Bu kadar rahatsız olmana gerek yok. Yemeğini ye."

"Önce arkadaştık! Bir şey olmayacağının bilinciyle rahattım. Şimdi..."

'Şimdi de karı kocayız güzelim. Esas şimdi rahatsız olmaman lazım. "

Asya kocasının sözlerinde haklı olduğunun bilinci ne diyeceğini bilemeyerek tabağındaki ekmeğe uzandı.

"Hem daha önce bi şey olmayacağına nasıl bu kadar emindin?"

Asya ağzındaki lokmayı yutarken Tuğra ondan gelecek cevabı merakla bekliyordu.

"Bir şey olacak olsa sinyal verirdin Tuğra. Abimin,Zeynep ablamı giyimi kuşamı konusunda sürekli darlaması gibi,bir şey olacak olsaydı sende en azından kıskanırdın heralde ne bileyim."

Elindeki meyve suyu bardağını masaya bırakarak yüzünü buruşturdu Tuğra.

"Abinle,Zeynep ablam kendilerini bildi bileli birbirini istedikleri için sinyal verme gibi durumları yoktu Asyam."

Tuğra'nın yine kendisine Asyam diye hitap etmesi ile ağzındaki lokmayı güçlükle yuttu ve kızarmaya başlamadan önce hızla tekrar konuştu.

"Kayra var! Derya nın her giydiğine,her yaptığına bin bir türlü kulp bulurdu. Kızın ağzından bir erkek ismi duyması bile kızgın bir boğaya çeviriyordu onu. Sende bu belirtilerin hiç biri olmadığı için rahattım yanınızda."

Tuğra da ağzındaki lokmayı yutarak kaşlarını kaldırıp başını salladı anladım dercesine.

"Sen hiç bir zaman bir erkeğin adını anmadan ki canım. Ayrıca sesimi çıkartmama sebebim belki de benim işime geldiğindendi dir bu hiç aklına gelmedi mi? Kısa etekler,elbiseler falan gözüm gönlüm açılıyordu belki."

Asya'nın kendisine attığı peçeteden kaçarken yüzündeki kocaman gülümseme ile çapkınca sırıttı.

"Asya hergün böyle giyinse..."

"Offf! Saçmalama Tuğra."

Asya'nın kıkırdayışı ve söylediği sözlerle,sözleri yarım kalırken,karısı sözlerine devam etti.

"Bana bakmadığın kesin,aramızdaki rahatlık ondan kaynaklı ama baktığın birileri neden olmadı acaba?"

Tuğra karısının kimi kastettiğini anlamıştı. Yeei gelmişken bu mevzuyu sonsuza dek kapatmanın faydalı olacağını düşünerek muzipçe cevap verdi.

"Hiç mini etek,dekolteli elbiseler giyemdi. Mesela bacaklarını hiç görmedim ondandır belki."

Asya aldığı cevapla elinde sıkarak top haline getirdiği peçeteyi tekrar kocasına atarak sıktığı dişlerinin arasından memnuniyetsizce tısladı.

"Sapık!"

Tuğra attığı küçük kahkaha ile karısının kıstığı mavi gözlerine bakarak tekrar muzipçe karşılık verdi.

"Sadece senin bacaklarına baktım ben. O zaman onun değil senin sapığın olmam gerekmez mi?"

Asya bir türlü alamadığı cevapla ve Tuğra'nın kendisi ile eğlenen haliyle gözlerini devirerek sertçe nefesini bıraktı.

"Ayrıca sapık olan ben değildim Hacer di. Her bulduğu fırsatta beni taciz ediyordu kız."

"Sinemaya gitmek,geceleri yıldızları izlemek tacize giriyormuş demek!?"

Karısının homurdanarak söylediği sözlerle Tuğra bu defa yüzünü buruşturdu.

"Hepsini uyduran o manyak! Ben ne onunla sinemaya gittim,ne o saçma şeyleri yaptım. Allah aşkına Hacer le neden yıldızlaeı izleyim? Senin aklın böyle bir şey yapacağımı kesiyor mu? Kendi kendine hikayeler uyduran takıntılı ergen bir kızdı işte. Gördüğüm yerde kaçacak delik arıyordum resmen."

Tuğra'nın yüzüne söylediklerinin doğru olup olmadığını anlamak istercesine dikkatle bakarken onun yüzünün her sözü ile dahda ekşimesi ile uydurulan bir hikaye olduğunu anlaması uzun sürmemişti.

Tuğra ise karısının rahatladığını fark edince muzipçe tekrar sözlerine devam etti.

"Gerçi mini etekle falan görseydim,bacaklarını vğcut hatlarını belki fikrim değişirdi."

Asya ona ters ters bakarak oturduğu yerden sertçe kalkıp homurdandı.

"Mahru ve Feyza ile Hacer'e haber yollayalımda istediğin gibi gelsin karşına. Aklında kalmasın göremediklerin."

"Demek Mahru ve Feyza yumurtladı sana bu gereksiz,saçma hikayeyi!?"

Kocasının sorusu ile onun oyununa geldiğini anlayan Asya inkar etmek istesede tuğra'nın bakışlarından inanmayacağını anlamıştı.

"Yemeğini bitir karıcığım. Önemsiz bir mevzu olsada açıklığa kavuşturmamız iyi oldu."

Asya kalktığı sandalyeye tekrar otururken Tuğra sözlerine devam etti.

"Merak etme kızlara bir şey yapacak değilim. İyi de oldu aramızda gizli saklı bir şey kalmamış oldu."

Bıraktığı ekmeğini yemeye devam eden Asya içindeki küçük şüphe kırıntısına yenik düşerek Tuğra ya baktı.

"Gerçekten merak ettin mi?"

Tuğra ağzındaki lokmayı çiğnerken anlamazlıktan gelerek oyalandı bir süre. Fakat Asya'nın kendisine diktiği bakışlarından vazgeçmeyeceğini anlayarak konuştu.

"Hayır. Çünkü şu an bile gözlerimi şenlendiren daha güzel bi manzara var."

Bakışları ile Asya'nın bacaklarını işaret edince o nun da bakışları bacaklarına kaymış ve biraz önce oturduğu sandalyeden hızla tekrar kalkarak kapıya doğru yönelmişti.

Tuğra kıkırdayarak yanından geçmek için hareketlen karısının elini tutup söylendi.

"Tamam sustum yemeğini bitir hadi."

Asya huysuzca elini çekiştirerek çemkirdi.

"Benimle eğlenen yüzünü seyrederek doydum! Kocasını baştan aşağı süzerek sözlerine devam etti. Çünkü seyredecek başka bir yerin yok!"

Karısının verdiği tepkiye gülmemek için kendini zor tutan Tuğra onun la eğlenmenin keyfiyle,yüzüne masum bir ifade takınarak konuştu.

"Sende benim bacaklarımı seyret istersen. Asya'nın yüzünü buruşturması ve kendisine inanamayan gözlerle bakması ile o da yüzünü buruşturarak başını salladı. Haklısın seninki kadar seyirlik değiller. Tişörtümü çıkarayım ister misin?"

Kızaran yüzünün utançtan mı öfkeden mi olduğuna karar veremeyen Asya dişlerini sıkarak fısıldadı.

"Çıkarttığın tişörtle seni boğmamı istermisin!?"

Tuğra karısının ciddi yüz ifadesi ile yüzüne Şirince bir tebessüm kondurdu ve başını olumsuz anlamda sallayarak avucunun içindeki eli bırkmadan tekrar konuştu.

"Madem doydun yatalım o zaman."

İşittiği sözlerle ne yapacağını bilemezken önce kocasının elindeki eline daha sonra yüzüne baktı tedirgince. Yatalım derken neyi kastetmişti? Birlikte mi yatacaklardı yani? Biraz önce esksi gibi gülüp eğlenmiş olsalarda,başlarına gelen şeyin üstesinden birazda olsa gelip normalleşmeye başlasalarda tuhaf bir duygu sarmıştı bedenini işittikleri ile. Rahatsızlık mıydı hissettikleri bilmiyordu ama Tuğra ve kendisini aynı yatakta düşünemiyordu. "Ama Tuğra ile daha önce o yatağa girdin." İç sesinin fısıltısı ile şok olmuştu Asya. Bir tarafı bilmediği bir his yüzünden bu eylemi gerçekleştimeye çekinirken,diğer tarafı çoktan benimsemiş miydi yani? Neler oluyordu? İşittiği sözlerden sonra bir şekilde kaçması gerekmiyor muydu? Başına gelen olaydan sonra kendisine dokunacak olmasını düşünmesnin bile onu rahatsız ediyor olması gerekmiyor muydu? Yaşadığı olayın ilk günleri hafızasında canlandı bir süre. Herşeye herkese karşı rahatsız hissedip,tepkili olsa da Tuğra hiç bir zaman onların arasında olmamıştı.

O yüzdenmiydi ona her dokunuşunda rahatsızlık hissetmemesi aksine utanıp sıkılması farklı hislere kapılması? Kocası birlikte yatmayı istiyorsa itiraz etmelimiydi? Ne yaşamış olurlarsa olsunlar ikisininde bunda bir suçu yoktu ve Tuğra böyle bir şey isterse doğal olarak hakkıydı. Bebekleri ve kendisi için girdiği yolda mücadele eden tarafın hep o olması adil değildi. Sonuçta kendisi gibi onun da bir suçu yoktu ve Tuğra onu el üstünde tutup,evliliklerini normal bir evlilikmiş gibi hissettirmeye,o yönde ilerletmeye çalışırken kendisinin huysuzlanmaya hakkı var mıydı?

O iğrençliği sadece kendisi değil Tuğra da yaşamıştı ama o onu mutlu edebilmek için çabalarken kendisi ne yapıyordu? Sadece bekliyordu! Tuğra'nın bir şeyleri değiştirip hayatlarını düzene sokmasını bekliyordu! Ona yaptığı haksızlıkla içi sızladı. Toparlanmalı ve o da bir şeyleri değiştirmeye çalışmalıydı. Ne olursa olsun bir evlilik yapmışlardı ve bu evliliğin normal bir evlilik olması lazımdı. Hem bebeği,hem Tuğra'nın onlar için verdiği mücadele ile o da kocasının elinden tutmalıydı. Yaraları hemen iyleşmeyecek kadar büyük,aralarındaki uçurum hemen kapanmayacak kadar yüksek olsa da bir yerden başlamalıydı.

Karısının yüzündeki mimiklerini her saniye değişmesine anlam veremeyen Tuğra ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ne söylemişti de böyle donup kalmıştı ki karısı? Yorgun olduğunu söylediği için yatmalarını teklif etmişti dinlenmesi için. Yarın İzmir'e döneceklerdi ve onun bebekleri ve kendi sağlığı için yatıp dinlenmesi gerekiyordu. Kısa bir an onun girdiği transtan çıkmasını beklerken söylediği sözler tekrar aklına gelince pişmanlıkla dilini ısırdı. Kendisi o anlamda söylemese de belliki karısı sözlerini yanlış anlamıştı. Ona bir açıklama yapıp daha fazla rahatsız ettirmek istemeyerek en iyi yolun eyleme dökmek olduğuna karar vererek odaya doğru çekiştirdi.

Asya çekiştirilmesi ile kendisine gelirken bakışları önünde ilerleyen kocasının gergin sırtında gezindi bir süre. Odanın kapısını açan Tuğra kendisi ile birlikte Asya'yı da odaya sokarak yayağa doğru ilerleyip üzerindeki örtüyü kaldırdı. Bakışlarını karısına çevirerek başıyla yatağı işaret ederek yumuşak bir sesle konuştu.

"Yat artık. Ben diğer oda da kalırım.Yarın yola çıkacağız dinlenmen lazım."

Sözlerinin ardından tuttuğu eli bırakarak dudaklarını karısının alnına değdirdi ve yüzüne kondurduğu tebessümle fısıldadı.

"İyi geceler."

Asya biraz önce düşündüğü onca şeyin kendi kuruntusu olduğunu fark etsede aldığı kararın arkasında durmak istiyordu. Bu gece bu engeli aşamazlarsa ileride daha da büyüyüp birbirinden uzak başkalarından korktu. Aynı evde yaşayan iki yabancı olarak büyütmek istemiyordu bebeğini. Şimdi adım atacak cesareti kendinde bulamazsa ileride hiç bulamayacağının bilinci ile kapıya doğru yönelen kocasının arkasından seslendi.

"İstersen burada kalabilirsin!"

Asya'nın titreyen sesi ile fısıltıyla söylediği sözlerle eli kapının kolunda asılı kalmıştı.

İşittiği sözler gerçek miydi? Yoksa odadan çıkmak istemeyen yanı onunla oyunmu oynuyordu? Bir yanılgıdan ibaret olabilir miydi işittikleri? Üstelik güçlükle duymuştu o sözleri. Kendi kendine düşünmeye son verip kalmak isteyen yanının umuduna sarılarak yavaşça karısına döndü.

Ellerini önünde bağlamış,başını önüne eğmiş olsa bile yüzünün yine kızarmış olduğunu görebiliyordu. İşittiği sözlerin doğruluğunu onun kızaran yüzünden anlarken şaşkınlığını gizlemeye çalışarak karşılık verdi.

"Rahatsız olmaz mısın?"

Karısının bu kararı vermekte zorlandığı her halinden belli olurken,gösterdiği çaba Tuğra'nın içini umutla doldurmuştu. Bakışları Asya'nın yüzünde vereceği cevabı beklerken onun başını olumsuz anlamda sallaması ile içindeki umut tarif edemediği bir sevince dönüşmüştü.

Verdiği cevaptan sonra Asya'nın bir şey söylemeden hızla yatağa girme çabalarını yüzündeki gülümseme ile izlerken kendisi de yatağın diğer tarafına doğru ilerledi.

Bakışları yorganı bedenine sımsıkı saran karısına kayınca gülmemek için kendisine güçlükle gakim olarak konuştu.

"Sen bu tarafa geç."

Asya'nın anlamsız bakışlarına karşılık eliyle onun arkasındaki pencereyi işaret ederek sözlerine devam etti.

"Duş aldın.
Pencereden soğuk geliyor hasta olursun. "

Asya'nın bakışları önce pencereye sonra Tuğra'ya kaydı,daha sonra söylediği gibi diğer tarafa geçmek için hareketlendi.

"Sende duş aldın Tuğra, sende hasta olabilirsin. "

Yerine yerleşirken utansada bakışlarını yatağa uzanan kocasına çevirdi.

"Sen kendini düşünmeyecek misin hiç?"

Kocasının yatağa uzanıp kolunu başının altına koyup rahat bir pozisyon arayışını izlerken onun konuşması ile bakışlarını yüzüne çevirdi.

"Hamilesin ya güzelim o yüzden. Hasta olmayın diye. "

Asya da yatağa uzanarak bakışlarını tavana dikti.

"Hep böyle mi olacak?"

Karısının sözleri ile ne söylemeye çalıştığını anlamayarak tavandaki bakışlarını ona çevirdi.

"Ney böyle mi olacak?"

Asya sıcağın bedenini sarması ile üşüdüğünü o an fark etmişti hafif bir titreme gelip geçince kocasına cevap verdi.

"Hep ilk önceliğin beğimiz ve ben mi olacağız? Bir cevap beklemeden sözlerine devam etti. " Ne zaman kendini de düşüneceksin? Senin isteklerine,hislerine,korkularına,endişelerine bizden sıra ne zaman gelecek?"

Aynı yatakta yatıyor olmanın stresi ile baş etmek için konuşup ortamın gerilemesine izin vermek istememişti başta Asya ama sorduğu soruda ciddiydi.

"Her zaman biz olacak. Seni sizi diye bir şey yok siz demek ben demek. Ben böyle düşünüyorum ve senin deyiminle sizi düşünürken kendimi de düşünmüş oluyorum. Endişelerim,korkularım bizden dolayı. Önce ikimizin bir olması lazım. Biz bir olmazsak bu evliliği yürütemeyi,bebeğimize iyi bir anne baba olamayız ,aile olamayız diye endişeleniyorum korkuyorum."

Kocasının sözleri ile ona doğru yan dönerek bakışlarını ona çevirip gece lambasının aydınlattığı loş oda da yüzünü incelemeye başladı. Söylediği sözlerde bir mecburiyet,bir sahtelik,riyakarlık arar gibi baktı uzun uzun kocasının yüzüne. Ne bir sahtelik,ne bir riyakarlık bulmayacağından emindi ama mecburiyetinde de izlerine rastlamayınca iç çekti derince.

Karısının iç çekişi ile Tuğra da hafif yan dönerek bakışlarını ona çevirdi merakla.

"Senin korkuların,endişelerin kaybolduğunda bizde bir olabiliriz Asyam. Korkularını endişelerini bende hissediyorum ama ben en azından normal bir evliliğimiz,diğer normal çiftler gibi olabilmeyi istiyorum. Senin şu an böyle şeyleri düşünemeyecek kadar,kırgın yaralı olduğunun farkındayım ama belki imkansız bir şeyi istiyorum..."

Dudaklarına kapanan soğuk parmaklarla sözleri yarım kalırken bakışları Asya'nın buğulu gözlerinde takılı kaldı.

"Bir umut varsa içinde,imkansızı dile getirerek o umudu yok etme Tuğra.Belki bu evliliği en başından kabul etmekle bencillik ettim,sana çok büyük haksızlık ettim ama ben yine bencillik edip senin içindeki o umuda tutunup,kendi içimdeki o ufacık umut kırıntısını büyütmek istiyorum. Bir olmak,birlikte mücadele etmek için imkansızı dile getirme."

Asya'dan beklemediği sözlerle güçlükle yutkunurken içindeki umudun biraz daha artması kalbini hızlandırdı. Karısının buğulu gözleri uyku mahmurluğu ile kısılırken dudaklarındaki parmaklara uzanarak avcuna alıp küçük bir öpücük bıraktı.

"Ellerin üşümüş." Asya'nın hissettiği duyguları dile getirirken ne kadar zorlandığını fark ettiği için konuyu kapatmak istemişti. Aralarındaki bilinmezlikleri,gelecekleri konusundaki endişelerini,kendisi hislerinin farkına varmış olmasına rağmen bir anda aşamayacaklarının bilincine vardığı halde zorlanırken ,karısının kendisine birden bu kadar yüklenmesini istemiyordu. Aynı yatağa girmiş olmaları bile kendisi için büyük bir mutluk sebebi iken karısının tarafından zor bir karar olduğunun farkındaydı. Bu yüzden daha fazla konuşup kendine yüklensin istemiyordu. Zamanla düzelecekti herşey. Zamanla yoluna girecekti.

Karısının soğuk elini avcunun arasında ısıtmaya çalılırken,onun bedeninden geçen hafif titreme ile fısıldadı.

"Üşüyormusun?"

Asya kapanmak üzere olan gözleri ile başını hafifçe sallayınca kendi kendine söylendi.

"Daha kalın kıyafetler vermeliydim. "

Karısının uyku ile uyanıklık arasında gidip geldiğini fark edince fısıldarcasına sözlerine devam etti.

"Sakıncası yoksa biraz daha yaklaşabilirim ısınman için."

Sözlerini yine başıyla onaylayan karısının hali ile yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamayacak ona doğru yaklaştı.

"Sabah köy çeşmelerinde kınalarımı yıkarken üşüttüm galiba."

Karısının uykulu bir sesle söylediği sözlerle Tuğra sinirle homurdandı.

"Sanki evde su yok! Unutulup gitmiş,saçma sapan bir adeti yerine getirecekler diye seni hasta ettiler sonunda!"

Asya'nın işittiği son sözler bunlar olurken,onun hasta la maaşından korkan Tuğra kollarını üşüyen bedenine sararak biraz daha kendine çekti. Karısının şimdi ne düşüneceği umrunda değildi. Önemli olan onun hastalanmaması idi. Sabah zaten o uyanmadan ondan uzaklaşmış olurdu.

Ortamda her kafadan ayrı ayrı sesler yükselirken Emir hala nasıl olupta oyuna geldiğini düşünüyordu. Bugğn anlamış olduğu bir şey vardı ki Yasemin ablası annelerinden bile tehlikeli bir kadındı. Kusursuz bir plan yapmıştı ve hepsini oyuna getirmişti. Kimin ne dediğini anlamadığı ortamda karısının sürekli kendisini dürtüp çocukların uykusu geldiği için kalkmalarını istmesi ile onu onayladı. Böylesi daha iyiydi işin ucunun kendisine dokunma olasılığı vardı sonuçta.

Karısının elinden tutup kimseye bir ley söylemeden kapıya doğru yönelmiştiki işittiği sesle yüzünü buruşturdu.

"Anaaam sizi oyuna çıkartmak uçun sahniye davet eden Emir ben mi suçlu oldum şindi?"

Emir'in bakışları kendisini bulunca sinsice sırıttı.

"Ben ne biliyim onun ne haltlar çevirdini. Ben sade gızları Asya'nın eşyalarını almıya yolladıydım. "

Korhan ve diğerlerinin bakışları Emir'i bulurken Burcu babasına üzgünce bakarak başını olumlu anlamda salladı.

"Yasemin ablam haklı baba. Biz sadece Asya ve Tuğra'nın eşyalarını almaya gidiyorduk araba nın lastiğinin havası inmiş farketmedik. Saruhan ve arkadaşları fark ettiği için yardım etmeye peşimizden gelmişler sadece. Senin bu manyak oğlun da gittiği yerden ne amaçla geri dönüyordusa gördüğü her şeyi yanlış anlayıp saldırdı birden!"

Rüzgar'ın öfkeli bakışları oğlunu bulurken diğer kızlarda Ayça'yı onaylamıştı.

"Ulan hayvan! Sahnede köçek gibi döktüreceğine kardeşine sahip çıkacaktın önce! Bu çocuklar kızlara yardım etmeseydi gece gece başlarına bir hal gelseydi ne olacaktı it?"

Barlas babasının sözleri ile Saruhan'a öldürücü bakışlar atarak bakışlarını babasına çevirdi.

"Şimdi de suçlu benmiyim baba? Emir davet etti sahneye ne yapayım yani? Siz Tuğra'yı gerdek dayağından kaçırmak için planlar yapmasaydınız biz de öğrendiğimiz o plan yüzünden siz şüphelenmeyin diye o sahneye çıkmazdık! Kızlarda yollara düşmek zorunda kalmazdı!"

Rüzgar oğlunun son sözleri ile sinirle kükredi.

"Doğru konuş lan kardeşinle! Yollara düşme falan ne biçim laflar bunlar eşşek herif!"

Emir daha fazla sesiz kalırsa Korhan ve diğerlerinin okkanın altına gideceğini düşünerek ortaya konuştu.

"Yasemin ablanın oyununa geldik hep birlikte. Bütün suç onun Rüzgar amca. Yüklenmeyin artık çocuklara."

"Aboo! Seni zıravıt seni! Lan ben ne ittim. Sana yardım ittim sade. Sen dimedin mi sahneye çıkın biraz oynan babalarımız şüpelenmesin diyi! Elini kaldırarak Zeki ve diğerlerini işaret etti. "Bu olanları gelin arabasının başına nöbete dikmedin mi Tuğra'yı gaçırmamak uçun!? Şindi gabahatini bana yükleyon!"

Herkes bir Yasemin'e bir sürekli eliyle işaret ettiği yöne dönerken başlarının döndüğünü hissetmişti.

"Vallahi Yasemin abla haklı Rüzgar bey amcacığım. Olay tamda anlattığı gibi oldu ama bir farkla. Biz o gelin arabasının başını beklerken kızlarınız yola çıkarken fark ettik ki aracın lastiğinin havası inmişti. Abilerine haber edecektik ama onlar sahnede eğlenirken bozmayalım neşelerini diye biz peşlerinden gittik. Kızların başına bir kaza bela gelmesin diye."

"Tühhh Allah sizin cezanızı vermesin lan! Özgür oğluna bakarak sözlerine devam etti. " Hem kardeşlerinize göz kulak olmuyorsunuz,hem yardım eden insanları da hırpalıyorsunuz! Ben bunun hesabını saba sorarım Korhan!"

Babasının kendisine öldürücü bakışlar atarak başını sinirle sallaması ile Korhan'ın bakışları Emir'i bulmuştu.

"Ulan başımızımı yakacaksın hayvan! Her boku karıştırıp kenara çekiliyorsun! Yasemin abla mesaj atmasa ortalık karıştı Mahru ve Feyza kayıp Tuğra ve Asya burada kalacak geri dönün diye biz hala orada dikiliyor olacaktık senin yüzünden. Yasemin abla değil sen bizi oyuna getirdin Emir! Bu itlerle iş birliği yapan sensin boşuna inkar erme biraz önce kaçmaya çalışmandan belliydi!"

Emir ağzını açmaya fırsat bulamazken diğerleri de Korhan'ın sözlerini onaylarken Selçuk karşısındaki manzarayı zevkle izliyordu. Eee onları uyarmıştı ama dinlememişlerdi kendisini.

"Sonunda kendi başınızı yediniz be komutanım!"

Emir diğerlerini dışarı çıkarıp sakince konuşmayı teklif etmiş diğerleri pek sakin olmasalarda bu teklifi kabul ederek peşinden gitmişlerdi.

Mehemet kolundaki saate bakarak babasına seslendi.

"Baba bizim kalkmamız lazım artık. Bu olayların sonu yok. Uçağı kaçıracağız yoksa."

Yusuf oğlunun sözlerini onaylayarak içerideki kalabalıktan izin isteyerek ayaklanmıştı. Herkes Mehmet ve Hayal ile vedalaşırken ortamdaki kargaşanın yerini hüzün sarmıştı bir anda. Veda faslı bittiğin de Yusuf ailesi ile ayrılırken,Kenan'nın ailesi de kızını ve damadını yolcu etmek için ayrılmışlardı ortamdan.

Herkes kalktığı yere tekrar otururken Kenan nefes nefese kapıdan başını uzatarak Jamal'e seslendi.

"Jamal aklını başına al koçum. Feyza seni kaçırmış olsa bile evlilik güzel şeydir lan. Baban gibi korkma,ben gibi cesur ol.Beni de olanlardan haberdar etmeyi unutma!"

"Kenan amca ne diyorsun Allah aşkına ya!"

Jamal yüzünü buruşturarak isyan edercesine söylenirken Yunus yanındaki krlenti oğluna fırlatarak homurdandı.

"Milletin ağzına sakız olduk sayende! Ulan nasıl kaçırılırsın bir kız tarafından aklım almıyor be! Madem bu Feyza senden daha yürekli Toralılara yakışır bi gelin olacak demektir!"

Babasının sürekli kendisini iğnelemesi ile Jamal daha fazla dayanamayarak öfkeyle oturduğu yerden kalkarak elini göğsüne sertçe vurdu.

"Ben kaçırılmadım da,kaçırmadım da kimseyi anla artık baba ya! İki de bir kaçırma muhabbeti etmekten vazgeçin. Medeni insanlar gibi konuşup çözelim şu lanet olayı!"

Kendisinin akisne Jamal'ın çabalarını elindeki çayı yudumlayarak izliyordu Soner. Mahru'nun ona dışarıyı işaret eden bakışlarına aldırmadan hemde. Delimiydi o tabiki çıkmayacaktı bu evden. Mahru ile evleneceğinin sözünü duymadan oturduğu yerden hiç bir kuvvet kaldıramazdı! Çayından keyifle bir yudum daha alarak Mahru'nun öfkeden deliren halini tekrar görmezden gelerek bakışlarını yine Jamal'e çevirdi. Nasıl da çıldırmıştı it. Dünden beri kızı beğeniyle kestiğini görmese o bile inanacaktı bu feryat edip bi taraflarını yırtan hallerine.

"Abii. Gerçekten durum sizin düşündüğü..."

"Suss kız sen! Ben sana konuşma hakkı verdim mi Feyza! Ya da böyle bir hakkın kaldımı!?"

"Bağırıp durma sende kıza be! Sen kimsin de kendini ifade etmesini engelliyorsun!? Esas sen hangi hakla susturuyorsun kızı!"

Feyza'nın abisi sürekli kendine diklenen Jamal'le oturduğu yerden hırsla kalkıp önüne dikilerek kükredi.

"Esas sen kim oluyon lan!? Sebep ne olursa olsun gardeşimi eli kolu bağlı bir şekilde omuzunda köy meydanına getirdin! Bütün köy gördüklerinden sona bu yaptığız şiyin sebebini mi düşünür sence!? Bi de garşıma giçip bildiğiz gibi değil diyi naval okuyonuz be!"

Jamal adamın kendisine öfkeyle bakan gözlerine aynı öfkeyle baksada bir konuda haklıydı. Düğün evine geldiklerinde ki halleri pek hoş değildi ve hoş karşılanacak bir durum da değildi. Ama hiç bir şey gördüklerinden ibaret değildi işte bunu anlamak bu kadar zor olmamalıydı.

"Bu olanlardan sona gardaşımı ister medeni bi şekilde,isder medeniyetsiz bi şekilde alacan! Bu işin bu saadden sona başga çıkar yolu yok!"

Bakışlarını Feyza'ya çeviren adam aynı öfkeyle sözlerini bu defa ona yöneltti.

"Sende de biraz olsun abi hatırı varısa bu köyde arkamdan boynuzlu diye gonuşdurmazsın Feyza! Ya bu adamınan evlenecen ya da benim elime gardaş ganı bulaşdırmayıp gidip gendi canığı gendin alacan!"

Adamın kardeşine karşı olan tutumunu şok olmuş bir şekilde izledi Jamal. Bir insan kendi kanına kendi canına nasıl canına kıy derdi? İşittiklerine hala inanamazken Feyza'nın titreyen sesiyle kendine geldi.

"Bunca zaman kendi namusumu kendim korudum! Benim namusumda,kanım da temiz! Temiz kanım senin pis ellerine bulaşıp kirleneceğine ben kendi kanımı kendim alırım!"

Kardeşinin sözleri ile adamın gözleri ateş saçacak raddeye gelirken elini kaldırıp vurmaya niyetlenmiştiki elinin tutulması ile bakışlarını elini tutan elin sahibine çevirdi.

"Bağa bak Arif bi daha Feyza eliği galdırısan yimin olsun depeği delerim senin! Yitti bu gıza iddin eziyetler! Namıs namıs diyi depinecek son kişi sensin açdırma benim abdesli azımı!"

Ortamın haddinden fazla gerilmesi ile herkes huzursuzca birbirine bakarken,Arif'ten böyle bir hareket beklememenin şaşkınlığı ile duruma müdahale edecek vakit bile bulamamışlardı. Yasemin en başından beri tetikteydi çünkü ciğerini biliyordu karşısındaki adamın. Adamın kolunu tiksinircesine bırakarak sözlerine devam etti.

"Sana gapımı açdım evime buyur iddim diyi haddini aşma! Senin gibi itleri deği gapımda,ayamın basdığı yirde bile gezdirmem emme Feyza'mın hatırı var! Gani dökülecek biri varsa oda sensin! Bu gizi önüne gelen içgiciye,gumarcıya,goca herife virmiye kakarkan namıs didiğin gavram nereğe gaçdıydı!?"

Yasemin'in sözleri ile Feyza utanırken odadaki herkes bilmediği gerçekler karşısında daha büyük şoka uğramıştı.

"Ben yapdım lan! Aha bu ikisininde habarı yok hiç bişiden! Ben iddim o oyunu!Senin elinde ziyan olup sonu bi goca herif olacana benim gardaşlarımın ganadı altına girdin diyi iddim! Senin yapamadın ağalığı,babalığı benim gardaşlarım yapsın didim ciğersiz! Adam gibi bi gocası olsunda bi kere bile gülmeyen bahdı gülsün didim!"

Yasemin'in söylediği sözlerle erkeklerin öldürücü bakışları Arif'i bulurken o öfkeden ve yüzüne çarpılan gerçeklerin ağırlığı ile kıpkırmızı bir suratla bakıyordu karşısındaki kadına. Üzerindeki bakışların elbetteki farkındaydı ve başına alacağı beladan korkarak sesini çıkaramıyordu.

Yasemin bu defa bakışlarını jamal ve Feyza'ya çevirdi.

"İsder beni kötü bellen,ister iyi. Emme ne yapdıysam Feyza'nın iyili uçun yapdım. Yoksa bu şerefsiz ,gizi o ayyaş Burak'a virecedi."

Her zaman neşeyle bakan bakışlarında bu defa hüzün yerini alırken Jamal'in gözlerine dikerek sözlerine devam etti.

"Sen Yunus abim gibi bi adamınan Deniz gardaşım gibi bi gadının oğluysan,damarlarında bi damla da olsa onların ganı dolanıyosa bu gizi bu diyosun elinden alın! Oyunu ben itmiş olsam da bu gizi gurtaracak olan sensin Jamal!"

Feyza üzerinden yapılan pazarlıkla içinin acıdığını hissetsede dik durmaya çalışarak konuştu.

"Yasemin abala ne diyorsun sen!? Böyle konuşarak Jamal'i omuzlarına nasıl bir yüklediğinin farkında mısın!? Biliyorum beni düşündüğün için böyle söylüyorsun ama onu böyle bir şeye nasıl mecbur hissetirirsin!? Ben kendi başımın çaresine bakarım! Kimsenin korumasına ihtiyacım yok! Kimseye hayatının sonuna kadar taşımak zorunda olacağı bir yük olamam!"

" O zaman Burak'la evlenecen!"

Olanlara ve kız hakkında öğrendiği gerçeklerin ağırlığına daha fazla dayanamayan Jamal,Arif'in sözlerini duyunca öfkesinin artık bedenini esir aldığını hisseder olmuştu.

"Kimse almaz seni bu olan olaydan sona! Bi Burak gabul ide..."

Jamal adamın sözleri ile öfkesine yenik düşerken çenesine hırsla bir yumruk indirince adamın sözleri yarım kalmıştı.

Oda da yükselen sesler ve küfürler Arif'i hedef alırken Jamal kendisini tutan Harun'dan kurtulmaya çalışarak silkelesede Ali amcasının da onu engellemesi ile amacına ulaşamamıştı.

"Ulan şerefsiz senin malın mı bu kız!?İstediğin zaman istediğine verecek,istediğin zaman geri alacağın bir eşya mı!?"

Adamın da kendisine doğru hareketlenmesi ile Jamal sözlerine devam etti hırsla.

"Bu oda da ki herkesde şahidim olsun Feyza bu dakikadan sonra benim namusmdur!"

Jamal'in sözleri ile oda da ki gürültü bir bıçak gibi kesilirken o karşısındaki adama öfkeyle bakarak sözlerine devam etti.

"Şimdi çık git rezil olduğun köyüne müjdeyi ver! Yunus Toralı'nın oğlu Jamal Toralı kız kardeşimi Allah katında kendine eş olarak istedi ben de verdim de!"

Feyza şok olmuş bir şekilde yanındaki adama bakakalırken Mehmet ve Ömer hala homurdanan Arif'i sakinleştirmeye çalışıyordu. Ne olursa olsun kızın abisiydi ve bu iş yoluna girene kadar Feyza'nın onun yanında kalacak olmasını düşününce adamın da suyuna gitmek durumundaydılar.

Deniz ve diğer kadınlar Feyza'yı girdiği şoktan çıkartmaya çalışırken o hala donmuş bir şekilde yanındaki adama bakıyordu. Taki yüzüne aldığı sert darbeye kadar.

"Anammm! Gız Deniz ne ittin!?"

"Annee!"

"Kes sesini Jamal!"

"Anne neden vurdub kıza! Ne yaptı kız sana ya!?"

Oğlunun öfke ve şaşkınlıkla verdiği tepki ile Deniz de oğluna aynı şekilde karşılık verdi.

"Görmüyor musun kızın halini!? Şoklattınız kızı el birliği ile! Şu yaptıklarınıza tepki verecek hal bırakmadınız kızda! Madem evlenmeyi kabul edecektin bunu önce Feyza ile konuşup sonra ilan etseydin! Neye uğradığını şaşırdı kız!"

Oğlundaki bakışlarını biraz önce kendine getirmek için tokat attığı kıza çevirerek ellerini kaldırıp yüzünü avuçları arasına alarak şefkatle baktı gözlerine.

"İyi misin kızım?"

Annesini hayretle izledi Jamal. Kıza vurmuştu ve iyimisin diye soruyor muydu bir de!?

"Anne hem kıza vurup hem iyimisin diye soruyorsun birde! Sence iyi olabilir mi!?"

Deniz'in öfkeli bakışları tekrar oğlunu bulurken sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"O çeneni bir an önce kapatmazsan sana da geliyor bir tane! Feyza'ya girdiği şoktan çıkması için vurudum, seni onun çıktığı şoka sokmak için vuracağım haberin olsun Jamal! Belki kızın ne hissettiğini o zaman anlarsın babası kılıklı kıt beyinli!"

Yunus karısının gerçekten sinirlendiğini anlarken oğlunun koluna dokunarak kendisine bakmasını sağlayıp işaret parmağını dudaklarına götürerek susmasını işaret ederken Feyza da kendine gelerek yüzündeki ellere uzanıp avcunun içine aldı ve gözyaşları ile ıslanan bakışlarını Deniz'in gözlerine odaklayarak konuştu.

"Deniz teyze söyle oğluna vazgeçsin! Abim yüzünden böyle bir şeyi yapmasın! Burak olsun kim o..."

"Feyzaaa!"

Bakışları kendisine bağıran adamın bakışları ile kesişince onun gözlerindeki öfkenin bedenini yakıp geçtiğini hissetti. Suçlayıcı değildi bakışları ama büyük bir öfke vardı o bakışlarda kendine yönelen. Güçlükle yutkunurken bakışlarını tekrar karşısındaki kadına çevirmişti.

"Deniz tey..."

"Feyza yeter! Ben söyleyeceğimi söyledim! Madem herkesin istediği bu yönde,madem bizim fikrimizin bir önemi yok,sende kimseye yal var kmayacaksn şu saatten sonra! Bu kişi annem olsa bile!"

Deniz oğlunun koluna sertçe vurarak homurdandı.

"Hayvan gibi böğürüp durma kıza!"

Feyza'yı kolundan tutup çekiştirerek odadan dışarıya çıkarırken oğluna ters bakışlar atmayı da ihmak etmedi.

Jamal ise kendinden istenileni yaptığı halde bile kimseyi memnun edemeyişine anlam veremiyordu. Gerçi memnun olmalarının da bir önemi yoktu. Kızın hayatı bu denli zorken,kendi yüzünden daha fazla zorlaşmasına dayanamamıştı. Bir de abisinin kızı bir malmış gibi gözden çıkarıp ne edüğü belirsiz biri ile evlendirmeye çalışması gözünün dönmesine sebep olmuştu. Feyza'ya olan öfkesi ise başında bunca dert varken hala kuyruğunu dik tutma çabasındandı. Kendi canından geçecek kadar değerli miydi insanların abisi hakkındaki düşünceleri!? Sanki adam gibi abilik yapan biriydi de şerefsiz!

Annesinin kızı odadan çıkartması ile biraz daha sakinlemişti. Onun hayatı hakkında herkes karar verme hakkına sahipmiş gibi konuşurken onun isyan edip,bağırıp çağırıp,feryat etmesi gerektiği yerde hala dik durmaya çalışması sinirlerini bozuyordu. Yasemin ablasının gerçeği açıklamasının ardından ikisinin de bir mecburiyeti kalmamıştı bu evliliği onaylamarı için lakin öğrendikleri ve karşısındaki abi kisvetine bürünmüş hayvan yüzünden görmezden gelememişti kızın içler acısı durumunu. Kardeşi bir hata yapmış olsa bile kim öyle insanlarla evlendirip onun geleceğini zindan ederdiki!? Hiç mi vicdan,merhamet yoktu bu piçte!?

Düşündükçe öfkesi daha da yükselirken bakışları babası ile konuşan adamı öldürmek istercesine koyulaştı.

"Düğünü bir an önce yapın! Bu datsızlık son bulsun Yunus! Ben daha fazla laf söz isdemem!"

Babasının adamı onayladığını fark edince içinden sabır çekti.

"Yazdan önce düğün falan olmaz!"

"Jamal!"

Babasının uyarısı ile bakışlarını ona çevirdi.

"Doçentlik sınavımı vereceğim önce baba! Bir düzen kurmadan Feyza ile evlenemem! Feyza'nın da rahat etmesi için önce düzenimi kurmam şart!"

Kızın bu adamın yanında kalmasını zerre kadar istemese de onun rahat etmesi için önce bir düzen kurmalıydı. Yıllardır heba olmuştu kızın hayatı,en azından artık rahat etmesi gerektiğini düşünüyordu fakat bu adama güvenemiyordu. O yüzden bir çıkış yolu bulmalıydı.

Yunus'ta oğluyla aynı şeyleri düşündüğünü bilmeden hızla Jamal'in sözlerine itiraz etti.

"Olmaz öyle.Nikahınız kıyılsın,yaza kadar Mahru ile birlikte kalır Feyza kızım. Sen de o zamana kadar Doçentlik sınavını verir,işlerini yoluna koyarsın. Düzen kurmana biz de yardımcı olacağız elbet."

Her şeyi film gibi izleyen Soner Feyza'nın haline o kadar üzülmüştiki Yunus amcasının sözlerine itiraz edecek söz bulamadı.

Evet Mahru ile bir an önce evlenmek istiyordu hatta katakulleye getirip nikahın bugece bile kıyılmasını sağlaya bilirdi ama öğrendiklerinden sonra gönlü el vermedi. Feyza'nın durumu içini acıtmıştı. Her ne kadar Jamal'in kızı beğendiğini bilsede,Feyza ile evleneceğini açıklarken ki sözleri kızı incitmiş,belki de kendisini yanında sığıntı gibi hissetmesine sebep olmuş olabilirdi. Jamal'in o sözleri öyle bir niyetle söylemediğinin farkındaydı ama,içinde bulunduğu durum yüzünden kızın zoruna gitmiş olabilirdi o sözler. Aklundaki düşüncelerle bakışlarını Mahru'ya çevirmişti ki onun odada olmadığını o an fark etmişti. Belliki diğer kadınlar gibi o da Feyza'nın yanına geçmişti.

Mahru'yu bulmak için sessizce odadan ayrıldı ve kadınların seslerini işittiği diğer odaya doğru ilerleyerek önüne geldiği kapıyı tıklatarak araladığı kapıdan başını uzattı. Bakışların kendisine çevrilmesi ile o direkt Mahru'ya odaklanarak konuştu.

"Biraz gelebilir misin? Seninle konuşmak istediğim şeyler var Mahru."

Akşamdan beri konuşma isteğini görmezden gelen adamın ne olupta konuşmaya yanaştığını anlamayan Mahru halasının gitmesi için işaret ettiği bakışları ile odadan ayrıldı.

Soner'in peşinden diğer boş odaya girdi ve ne konuşacağının merakı ile bakışlarını ona çevirdi.

"Seninle evlenmek istediğimi biliyorsun."

Mahru'nun bıkkınca nefesini bırakması ile onun konuşmasına fırsat vermeden ona bir kaç adım yanaşarak karşısında dikildi ve sözlerine devam etti.

"Sen ne kadar bana ve hislerime inanmasanda bu isteğimi senden gizlemedim ve bir kez daha tekrar ediyorum. Ne olursa olsun seninle evleneceğim Mahru. Er ya da geç!"

"Soner beni sinirlendirme kapat şu mevzuyu! Kalbini kırmak..."

"Kapatılacak bir mevzu değil Mahru anla artık!"

Soner'in yükselen sesi ile korkuyla sıçrarken onun bakışlarındaki üzüntüye anlam veremeyerek baktı.

"Kapatılacak bir mevzu değil lakin bir süre erteleyebileceğim bir mevzu."

Soner'in sözleri ile gözlerindeki üzüntünün ertelemeyi düşündüğü evlilik mevzusundan dolayı olduğunu anlayınca şaşkınca ona baktı. Gerçekten evlilik mevzusunda ciddimiydi yani? Oysa o Arşad'ı getirtmek için bir nişanlılık oyunu oynayacaklarını düşünüyordu. Gerçekten evlenmek istediğine inanmamıştı ki hiç. Onun etrafındaki kadınlara benzemediği için dikkatini çektiğini,gelip geçici bi heves olduğunu düşünmüştü hep.

"Ama sakın heveslenme ertelesemde bu demek değilki senden uzak duracağım. Zaten biraz önceki olay yaşanmamış olsaydı bu gece seni nikahıma almadan bu evden çıkmazdım!"

"Kime sordun acaba!? Bu kendi başına karar verebileceğim bir şey mi acaba!? Soner bak ağzımı bozmayım diyorum zorla bozduracaksın be! Jamal'e ve Feyza'nın ani evlilik olayına özendin galiba! Kendi kendine gelin..."

"Özendim! Lanet olsun özendim! Senin bana geleceğin yok! Gönlünün olacağı da yok! Dedimki bizede baskı uygulasalarda Mahru da kabul etmek zorunda kalsa! Aklımı başımdan öyle bir aldın ki onu bile düşündüm sayende!"

Soner'in yükselen sesi ile Mahru tırssada bakışlarını inatla çekmedi gözlerinden.

"Ama fark ettim ki öylede olmuyor. Feyza'yı gördüm. Hissettiği acıyı gördüm. Sen öyle hissetme istiyorum. Rızanla tut elimi istiyorum. Bunları gördükten sonra öyle bir evlilik istemedim. Ama evlilik düşüncemi ertelememin tek sebebi bu değil,bir diğer sebebi de Feyza."

"Anlamadım. Feyza nasıl evlilik fikrini erteletebiliyor!?"

Şüpheli bakışlarını Soner'in gözlerine dikti anlamak istercesine. Ne demeye çalışıyordu hiç bir şey anlamamıştı. Soner'in bakışlarını biraz önceki üzüntü tekrar perdelerken Mahru bir garip hissetmişti kendini. Aklına gelen şeyi hızla göndermek istedi. O kadar da olmazdı. Hem sürekli kendisine olan hislerinden bahsedip,hem evliliği bile dile getirip aynı zamanda Feyza'ya karşı bir şeyler hissediyor olamazdı değil mi? İki ruhlu değildi ya sonuçta. Ya hissediyorsa diye düşününce içine dolan öfkeyle çemkirdi.

"Şimdi de Feyza'ya mı asılı..."

"Ne saçmalıyorsun sen!? Anlama problemin mi var Mahru senin! Seni sevdiğimi söylüyorum bunu söylerken nasıl öyle bir şey olacağını düşünürsün!? Ben o kadar karaktersiz miyim lan!?"

Kendisine çekilen azarı umursamamıştı bile çünkü duydukları rahatlamasına sebep olmuştu. Lakin adamın kırgınlığı yüzünden bile okunuyordu.

"Ne bileyim ben öyle yarım yamalak konuşunca öyle şey ettim işte."

Soner ellerini sertçe yüzünde gezdirerek sakinleşmeye çalışıp homurdandı.

"Şey etme Mahru! Sen hiç bir şey şey etme lütfen! Feyza'nın şerefsiz abisi düğünü hemen yapın diye tutturdu. Jamal de sınavları yüzünden uygun değilmiş,bir de düzen kurmak istiyor haliyle o yüzden nikah olsa bile yaza kadar beklemelerini istedi."

Mahru tekrar bir pot kırmamak için Soner'i dikkatle dinlerken o sözlerine devam etti.

"Yunus amca kızın abisinin yanında kalmasını istemiyor haklı olarak. O yüzden yaza kadar beraber kalmanızı istedi. Bu gece çevrilen oyun sonucu istesem seninle evlenebilirim ama o zamanda en azından düğün gününe kadar Feyza'nın rahat bir nefes alacağı yer kalmayacaktı. Çektiği o kadar acıdan sonra biraz olsun huzur bulsun istedim. Seninle evlenme düşüncemi ertelememe sebep Feyza!"

Mahru ,Soner'in bakışlarına yerlelen üzüntünün sebebinin evlilik düşüncesini ertelemek zorunda oluşu değilde Feyza'nın durumu olduğunu anlayınca biraz önceki düşüncelerinden utandı. Neler düşünmüşti öyle? Her zaman adamı kıracak bir şeyler buluyordu. O ise bütün kırgınlıklarına rağmen bir çocuğa anlatır gibi tekrar tekrar anlatıyordu hislerini,duygularını. Garip olan kendisiydi ama nedense hep adama yükleniyordu. Düşüncelerinin ve söylediklerinin pişmanlığı ile baktı karşısındaki adama. Tam ağzını açmıştı ki geri kapamak zorunda kaldı.

"Ama görüyorum ki hata etmişim. Bu akşam başlayan siktiğimin oyunununa devam edip sana nikahı basmalıymışım! Belki o zaman bana güvenmeyi,hislerime inanmayı öğrenirdin!"

Soner'in kendisine sırtını dönüp kapının koluna uzandığını görünce ondan önce davranıp kapıyla arasına girerek telaşla konuştu.

"Özür dilerim. Öyle şeyler düşünerek seni incittiğim için. Feyza'ya bu kadar üzüleceğini tahmin edemedim. Benim seni her fırsatta red etmeme rağmen vazgeçmediğin şeyden,Feyza'nın huzurunu düşünerek isteklerini ertelemen aklımın ucundan dahi geçmedi."

Soner elini kaldırarak parmaklarını yavaşça kızın yanağına sürttü. Onun hemen kaşlarını çatması ve öfkelenmesi ile gülümsedi.

"Hislerimi biliyorsun,görüyorsun ama sırf inadın,güvensizliğin yüzünden uzak duruyorsun benden. Evet bu beni kırıyor,incitiyor ama ben seni istiyorum Mahru. Fakat zorla değil,kendin gel istiyorum! İster kırarak,ister inciterek gel umrumda değil. Ama yeterki gel."

Yanağındaki eli kızın boynuna doğru kayarken onu hafifçe kendisine çekip kulağına doğru fısıldadı.

"Feyza'ya dua et,yoksa bugün bu evden karım olarak çıkacaktın. Feyza yanında kaldığı süre boyunca sana düşünme süresi veriyorum. Ya kendi isteğinle benimle evlenirsin, yada seni zorla o nikah masasına oturturum Mahru."

Sözlerini bitirince kızın alnına bir öpücük bırakıp geri çekilmiştiki acıyan bacağı ile bakışları hızla Mahru'yu buldu.

" İkide bir ne demeye vurup duruyorsun!?Sen tatlı dilden güzellikten anlamıyormusun!?İlla savaş baltalarımı kullanacağım seninle baş etmek için ben Mahru!?"

Kızın hala kendine dik dik bakması ile sabır dilenircesine başını çevirdi ve bakışlarını tekrar Mahru'ya çevirerek sıktığı dişlerinin arasından hırsla söylendi.

"Tepinsen de,kudursan da sonunda benimle evleneceksin! Kalbinin bana doğru kanatlandığını anlama için gerekirse o savaş baltalarını kuşanıp savaşırım seninle! Beni istemediğini söylüyorsun ama evlenme düşüncemi ertelememin sebebini merak ediyorsun. O sebebi sana anlatıyorum kıskanıyorsun. İntikam hırsınla inadın bir olmuş kör etmiş seni.O inadını bir kenara bırak ve kalbini dinle artık! Çünkü inadın yüzünden sana her yaklaştığımda hızlanan kalp atışlarını bile duyamayacak kadar tıkamış inadın kulaklarını!"

Sözlerini bitirip Mahru'yu nazikçe kenara çekti ve açtığı kapıdan çıkarken homurdandı.

"Büyük konuştum ben büyük! Öyle büyük konuşursam Allah ta böyle belamı verir işte! Evlenmeden topal bırakacak beni! Vicdansız kadın!"

Mahru söylenerek odadan çıkan adamın arkasından gözlerini devirip sesini kalınlaştırarak taklitini yaptı.

"Hee yaklaştığımda kalbin hızlanıyor!"
Yüzünü buruşturarak huysuzca söylenmeye devam etti.

"Sapık gibi her an dibimden ayrılmazsan normal tabi hızlanması! Tekrar sıkıştırıp öpeceksin diye tetikte gezmekten anam ağladı be düdük! Sen gibi geçmişimiz kınalı değil ki yüreğimiz dayansın! Bir öptün feleğimiz şaştı birde kalbimizden mi olalım!?"

Dilinden dökülenleri umursamazmış gibi hala hızla atan kalbine elini sertçe vurdu.

"Yavaşla sen de azıcık be! Ne demeye su koyuveriyorsun bunu her gördüğünde!?"

Soner erkeklerin yanına tekrar döndüğünde Arif'in gittiğini fark etmişti. Jamal ise çekildiği köşede asık bir yüzle kendisi hakkında alınan kararları dinliyordu.

Bakışlar kendisine dönünce Jamal'ın yanına doğru ilerleyip otururken Harun'un amcasının konuşmaya başlaması ile bakışlarını ona çevirdi.

"Düğün olana kadar Feyza'nın,Mahru'nun yanında kalmasını uygun gördük. Abisinin ne yapacağı belli olmaz. Ama bu demek değil ki Mahru ve senin olayını görmezden geleceğiz. Bana kalsa şu an onu nikahı kıydırırdım amma Feyza'nın durumundan dolayı yaza kadar bekleyeceksin sonrada Mahru ile evleneceksiniz Soner. "

Çaprazında oturan adamın sözlerini onaylamak istercesine başını salladı.

"Ben zaten Mahru ile evlenmek istiyorum fakat inadından ayak direyen o.Benim niyetimde bir an önce evlenmek olsada Mahru'nun rızası olmadan bu evlilik olsun istemiyorum. Yiğenine niyetimi söyledim ve sizin bana verdiğiniz süreyi bende Mahru'ya verdim düşünmesi için."

Onların aksine Feyza'nın,Mahru ile kalmasını istediği düşüncelerini dile getiripte kızı Jamal'ın gözünde daha acınası bir konuma düşürmek istememişti.

Harun ve Ömer Soner'den aldıkları cevaptan memnun bir şekilde onu onaylarken,Jamal'i de bir an önce nikah günü alması için tekrar uyarmışlardı.

Kadınlar ise Feyza'yı sakinleştirmek ve ikna etmek için uzun süre çaba sarf etselerde sonunda gönülsüzde olsa ikna edebilmişlerdi. Onlar için masumca başlayan bir planın sonunun bu raddeye gelmesi kötü olmuştu lakin hiç biride kızın abisindem bu denli bir zulüm beklemiyordu. Bu yüzden bu işi bir an önce halledip Feyza'nın o evden kurtulması için çabalıyorlardı.

Yasemin' in isteği ile Feyza geceyi orada geçirmeyi kabul etmiş diğerleri onun bu kararı ile rahatlayarak evlerine gitmek için hareketlenmişti.

Feyza erkeklerin tartıştığı odadan çıktıktan sonra bir daha görmemişti Jamal'i. Yanına gelip bir şeyler söylemesi gerektiğini,yaptığı saçmalıktan dolayı bir açıklama yapacak olma ihtimalini düşünsede beklediği gibi olmamıştı.

Evdeki kalabalık gittikten sonra Yasemin ablasının anlattıklarından,düğünün yaza kalacağını,nikah işlemlerine yatın başlanacağını ve nikahtan sonra Mahru'nun yanında kalacağını öğrenmişti. Hayatının yönetimi hiç bir zaman ona bırakılmamıştı. Hep başkalarının elinde şekillenen bir hamur olmuştu. Bir mesleği vardı,cahil değildi kendi ayakları üzerinde durabilirdi,istese çekip gidebilirdi lakin olmuyordu işte. Abisi ne kadar kötü olursa olsun yalnız,kimsesiz kalmaktan korkuyordu. Sonuçta ailesi sadece abisinden ibaret değildi. Düşünceleri çoğaldıkça başına giren ağrıyla gözlerini uykuya teslim etti.

Yusuf ve Kenan'ın ailesi Hayal ve Mehmet'i yolcu etmişler araölarına doğru ilerliyordu. Kenan ve Yusuf düğünde vuku bulan olayları tartışırken Rüya ve Leyla da nemli gözlerle birbirini teselli ediyordu.
Araçların başına geldiklerinde Verda'nın,Cenk'in aracına doğru ilerlemesi ile Yusuf boğazını temizleyerek kaşlarını çattı.

"Nereye Verda hanım?"

Babasının sorusu ile Verda önündeki arabayı işaret ederek cevap verdi babasına.

"Arabaya. Evime gideceğim yarın okul başlıyor ya."

Aldığı cevapla Yusuf dudaklarını bükerek başını salladı ağır ağır ve bakışlarını Cenk'e çevirdi.

"Verda'yı benim evime bırakıyorsun damat!"

"Ama baba! Okul..."

"Ben bırakırım seni sabahları!"

Cenk için bu istek sorun değildi hatta işine bile gelmişti. Verda'nın o evde yalnız kalmasını istemiyordu çünkü. Ama Verda için aynı şeyleri söyleyemezdi çünkü pek istekli görünmüyordu belliki.

Kızındaki bakışlarını Cenk'e çevirerek sözlerine devam etti.

"Yarın ilk işin resmi nikah işlemlerini başlatmak olsun Cenk. Dini nikahınız var diye bu meseleyi uzatıp rahat rahat takılamazsınız."

Verda bu defa da resmi nikah meselesinin gündeme gelmesi ile şaşkınca baktı babasına. Ne zaman bitecekti bu nikah merasimleri acaba!? Resmi nikaha ne gerek vardı zaten boşanacaklardı. Babasının gözleri bu defa kendisini bulunca söyleyeceklerini dikkatle dinledi. Yanındaki mafya bozuntusuna güvenmiyordu çünkü. Baban böyle istedi diyerek oyuna getirebilirdi kendisini.

"Resmi nikahınız kıyılana kadar baba evinde kalacaksın Verda! Kıyıldıktan sonra geçebilirsin evine,yada kocanın evine onun kararı size kalmış."

Arabasına doğru ilerlerken karısı ve kızı Güney'e başıyla aracı işaret ederek tekrar söylendi.

"Hemen arkamızdan geliyorsun damat! Geciktiğin her dakika karına kavuşacağın günlere bir gün daha eklemene sebep olur bilesin!"

Yusuf'un sözleri ile Kenan ortamı inletircesine bir kahkaha atarken Rüya ve Leyla kocalarının tavrına homurdanarak araçlara geçmişti.

Kaan karısı Sarah'ın elini bırakmadan Cenk'e doğru yanaşıp elini omzuna koyarak hafifçe sıktı.

"En beter kayınbaba senin şansına düştü kardeşim. Yusuf amcamda öyle bir inat varki damarına basma sakın. Adam bir inat uğruna nikahlı karısına yedi yıl dokunmamış,başına gelecekleri sen düşün Cenk."

Elini bir kaç defa adamı teselli etmek ister gibi omzuna hafifçe vurarak onun rengi atan yüzünü görünce kıkırdayarak karısı ile araçlarına doğru ilerledi.

İşittikleri Cenk'in beynine sinyaller yollarken algıladığı şeyle Verda'yı elinden tutarak yolcu koltuğuna doğru homurdanarak çekiştirdi.

"Yedi yıl nedir arkadaş!? Kendisine hem sevdiği,hem nikahlı karısından uzak tutarak eziyet eden adam,beni kaç yıl ayrı koyar kim bilir nikahlı karımdan! Kendi inzivaya çekilmiş bir budist gibi yedi yıl beklemiş olabilir ama ben ne budistim,ne bir rahibim o kadar bekleyecek!"

Verda'nın bir şeyler söylediğini dudaklarının kıpırtısından anlıyordu ama şu an onu dinleyecek zamanı yoktu.Bırak bir dakika geç kalmayı kayınbabasından önce evinde olmalıydı. Düşünceleri arasında Verda'yı yolcu koltuğuna oturtup kemerini takarak onun şaşkın bakışları altında sürücü tarafına geçti.

Gün yeniden doğarken hepsi için farklı dünyaların kapılarını aralıyordu adeta.Kimi yeni keşfetmeye başladığı duyguların heyecanı,kimi başına geleceklerin korkusu,kimi zamanın çabuk geçmesi için saniyeleri dahi sayarken,kimi zaman makinasında eskiye dönmüş gibi hissederken,kimisi ise kurduğu tuzağa kendisinin düşmesi ile acı içinde kıvranarak açmıştı yeni güne gözlerini. Kimisi ise yıllardır beklediği vuslata yine kavuşamamanın hüsranı ile başka bir ülkede yorgunlukla kapamıştı gözlerini.

Kimisi ise yaptığı planların sonucunda bir kızın hayatına aşk adına da bir dokunuş yapabilme umudu ile neşeyle açmıştı gözlerini yeni güne.

Elinde kahvaltı tepsisi dilinde keyifle tutturduğu türküyle ilerledi biraz ötedeki eve.

Asmam çardaktan
Suyu bardakdan
Bi yolcuk öpüverem gız
İlimon yanaktan

Dilindeki türküyle geldiği kapıya bakarak sırıtıp elindeki tepsiyi kapıya koyarak yüzündeki mutlulukla sesini biraz daha yükseltti.

Tuğra uyanalı epey olmuştu fakat Asya'nın bedenine ikinci bir beden gibi sarılmış halini görünce ondan uzaklaşamamıştı.

Uyandığından bakışları başı göğsünde olan karısındaydı. Sarı saçları göğsünün üzerine dağılmış, sıcakladığından yanakları al al olmuştu. Sıcak nefesi tenine çarptıkça hızlanan kalbinin sesini duyup uyanmaması için dua eder olmuştu. Uyanınca vereceği tepkide ayrı bir meseleydi tabi kendisi için. Düşünceleri arasında Yasemin ablasının sesini duyunca karısının uyanma ihtimali ile dudaklarını dişledi sıkıntıyla. biraz daha uyusun istiyordu göğsünde ama Yasemin ablasının susmaya niyeti yoktu belli ki.

Tellidir yavrum anam tellidir tellidir amman
Yamanların yiğitleri bellidir
Söyleyivirde bidenem Tuğram bi yol söyleyivir
Böğön Yasemin'in bayramı gam zamanı değildir

İşittiği sözlerin komikliği karşısında kıkırdarken hem göğsünün hareketlenmesi,hem Yasemin ablasının tekrar söylenmesi ile Asya huzursuzca yüzünü buruşturarak gözlerini hafifçe araladı.

Geliyor da deli gelin geliyor geliyor amman
Gün aydı da yavrıları neyliyor amman
Söyleyi vir de gül Asyam bir yol söyleyi vir
Yasemin de tasasından ölüyor amman

Asya'nın hafif aralanan gözleri işittiği sözlerle güldüğü için kısılmıştı. Fakat elinin altındaki sıcaklığı ve kulağına dolan kalp atışlarını hissettiği an üzerindeki tatlı uyku mahmurlupu bir anda yok olmuştu. Kaşları fark ettiği şeyle çatılıp kendi kalp atışlarıda işittiği kalp atışları gibi hızlanırken panikle başını kocasının göğsünden kaldırdı.

Tuğra'nın da uyanık olduğunu ve kendisini yüzündeki tebessümle izlediğini fark edince bedenindeki bütün kanın yüzüne akın ettiğini hissetti.

"Günaydın Asyam!"

Yitenumutlar...

Bölüm : 01.03.2025 13:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...