Emir sırtında hissettiği ağrıyla yeni güne gözlerini açarken acıyla inleyerek Tuğra'ya okkalı bir küfür savurunca karısının homurdanarak yanından kalkmasını yüzünü buruşturarak izledi.
"Ne geliyorsa başına o çenenden geliyor zaten! Ne istiyorsun Tuğra'dan anlamıyorum ki!? Keşke Korhan ve diğerleri biraz daha hırpalasaydı da beynine kan gitseydi!"
"Sende o kınalardan yaksaydın yine! Kocanı savun bir kerede kocanı! Düşmanınmıyım kızım ben senin!? Elinden gelse yediğim dayağın üzerine bir de sen dayak atacaksın!"
Zeynep saçlarını tepesinde toplayıp öfkeli bakışlarını kocasına çevirerek çemkirdi.
"Bir daha Tuğra'ya dokunmaya kalk gerekirse benden de yiyeceksin o dayağı!"
Yatakta hafif doğrularak çektiği acıyla yüzğnü buruşturup homurdandı.
"Aman incinmesin o çok kıymetli Tuğranız! Sabah sabah çemkirip durma tepemde,başım çatlıyor zaten! Bütün gece uyuyamadım ağrıdan,sende hşç insaf yokmu!?"
"Sanki beni uyutmuşsun gibi bana duygu sömürüsü yapma seni şuracıkta boğarım Emir! Sabaha kadar senin ve Pars'ın arasında mekik dokudum bana vicdandan bahsedeyim deme!"
Üzerine sabahlığını geçirip homurdanarak kapıya doğru ilerledi.
"Evlenip karılarının karnına bebeği koyana kadar aşkım aşkım diye kıçından ayrılmazlar sonra nerenize kaçıyor o büyük aşkınız acaba!? Biz kızlar da aptal gibi hayatımız boyunca aşkın o ilk heyecanını yaşayacağımızı düşünerek kendimizi avuturuz! Hani nerede o aşk!? Sonuç üç çocuk ve üstüne koca bir öküz! "
Emir karısının öfkeli halini izledi bir süre. Ne demiştiki onu bu kadar sinirlendirecek? Hem ne varmıştı onların aşkında? Hala ilk günkü gibi seviyordu onu. Karısında bir tuhaflık vardı bu aralar ama bir türlü çözememişti. Canının acısı tekrar aklına gelince kapıya doğru ilerleyen karısının arkasından seslendi.
"Hayatım benim çocukları annemlere ve ya senin annenlere göndersende bu gün benimle ilgilensen. Ayrıca kahvaltımı yatağa getirir misin? Hareket ettik çe canım yanı..."
İşittiği sözlerle hızla kocasına dönen Zeynep gece boyu uykusuz kalmanın verdiği gerginlik ve günlerşn yorgunlugu ile bağırdı.
"Zıkkım ye Emir! Bir kerede beni düşün ya!"
Tuvalet aynasının üzerindeki parfüm şişesini kocasına öfkeyle fırlatarak çıktığı kapıyı sertçe çarptı.
Kendi kendine söylenmeye devam etmesi ile Emir göğsüne isabet eden parfüm şişesinin acısıyla kapıyla şaşkınca bakıştı.
"Ne dedim ki şimdi ben? Ne bu haller asıp kesmeler şimdi?" Bakışları şüphe ile kısılırken aklına gelen ihtimalle sırıttı. "Hamile mi acaba? En son Pars'a hamileyken böyle deliriyordu durup dururken." Aklına gelen ihtimalle sırıtışı yüzünde büyürken biraz önce toparlandığı yatağa tekrar rahatça yayıldı. Kesin bu defa kız olacaktı.2
Jamal hastanedeki yoğunluk sebebi ile gün ayarken hastane yollarına düşerken,Cenk te resmi nikah için Verda'nın gönlünü nasıl yapacağını düşünerek sabahı sabah etmişti.
Soner can sıkıcı konuşmadan sonra elindeki telefonu masanın üzerine bırakarak ellerini sertçe yüzünde gezdirdi.
Mahru'nun gönlü olsun diye Arşad'ı getirme planını başlatsa da içi hiç rahat değildi. Nasıl rahat olsundu ki sevdiği kadının eski nişanlısını bile isteye çağırmıştı.Mahru dan yana sıkıntı yoktu emindi ondan ama Arşad'a güvenemiyordu. Ya Mahru'yu tekrar gördüğünde fikri değişirde kaybettiği şeyin değerini anlardısa. Kimsenin ona kendisi gibi bakmasını,düşünmesini istemiyordu. Aralarında artık bir şey olması imkansızdı asla böyle bir şeye izin vermezdi lakin Arşad'ın sevdiği kadına karşı bir şeyler hissedebilme ihtimali bile canını sıkıyordu.
Mahru'nun bu kadar inatçı olması,Arşad'ın peşine düşüp kaybettiklerinin hesabını sormak için bile onunla tekrar görüşmek istemesi saçma geliyordu kendisine. İstese Mahru'nun küçük şirketini ona geri verebilecek güce sahipti fakat o Arşad'a takmış durumdaydı ve onunla yüzleşip hesaplaşmadan o defteri kapatmayacağını biliyordu. Düşündükçe sinirlenirken bakışlarını kolundaki saate çevirdi. Öğle arasına yaklaştığını fark edince memnuniyetsizce yüzünü ekşitti.
Jamal nikah işlemlerini halledip Feyza ile evlenene kadar bir kaç gün izin vermişti Mahru'ya.Feyza ile ilgilenmesi için. Ama şimdiden özlemişti onu.
Bir bahane bulup çağırmak ve çağırmamak arasında gidip geliyordu sürekli ama verdiği izin yüzünden rahatsız etmekte istemiyordu. Önünde biriken dosyalarla gözlerini devirdi. En iyisi biraz çalışmak diye düşünerek dosyalardan birini çekip işe koyuldu.
Asya uyandıkları pozisyona nasıl olupta gelebildiklerini düşünürken Tuğra'nın yüzündeki tebessümle,söylediği sözlere bakışlarını kaçırarak karşılık verdi.
Bir şeyler söylemesi gerektiğini hissediyordu ama ne söyleyeceğini bilemiyordu. Tuğra onun halinden anlasada ,kendisi üzerinden kalkmadığı için hareket edemiyor,kalkmasını söyleyip onu daha fazla utandırmak istemiyordu. Aslında biraz daha böyle kalsalar onun için hiç bir mahsuru yoktu.
İdrak etme yetisi yerine gelirken Asya dikkatli bir şekilde toparlanmaya çalışarak kocasının yüzüne bakmadan aceleyle konuştu.
"Galiba Yasemin abla kapıda. Ben ona bakayım bi."
Yüzüne bakmaktan çekinen karısının alel acele kalkmaya çalışmasını bedenine değen her temasıyla yutkunarak izleyen Tuğra'nın bakılları saçlarını toplamaya çalışan karısının eteği toplanmış geceliğinden gözüken kalçasına kayınca bu defa yutkunmayıda unutmuştu. Asya'nın toparlanamayacağına ve o çabaların kendisi için işkenceye dönüşmeye başlamasyla boğazını temizledi ve sesinin normal çıkmasını umarak konuştu.
"Ben bakarım sen bu halde çıkma dışarı."
Tuğra'nın sözlerini bitirir bitirmez hızla odadan çıkarken,Asya halinde ne olduğuna anlam vermeyerek gayriihtiyari bakışlarını üzerine çevirdi. Giydiği geceliğin eteklerinin kalçalarının üzerine kadar toplandığını fark edince yüzünü buruşturarak homurdandı.
"İnşallah Tuğra farketmemiştir! "
Tuğra'nın konuşurkenki sesinin tınısını hatırlayınca onunda farketmiş olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Kendi kendine içinden saydırırken yataktan hızla kalktı ve Tuğra'nın her an geri gelme ihtimali ile hızla üzerini düzeltti. Yaptığı ani hareketlerle başı dönerken midesininde ayağa kalkması elini ağzına kapayarak banyoya doğru koşturdu.
Yasemin'in getirdiği tepsiyi alırken onu imalı bakışlarını görmezden gelerek teşekkür etti ve kapıyı açmak için hazırlanan karısını engellediği için sevindi çünkü Harun amcası da annelerinin onlar için hazırladığı küçük valizleri getirmişti. Asya'nın o halde kapıya çıkması pek hoş olmazdı doğrusu. Karı kocaya teşekkür ederek yolculadıktan sonra bir elinde kahvaltı tepsisi diğer elinde karısı ve kendisinin küçük valizleri ile tekrar içeriye girerek kapıyı kapattı. Tam arkasını dönmüştüki Asya'nın koşarak banyoya girdiğini görünce elindeki valizleri telaşla atıp,tepsiyi de yere bırakarak hızla banyonun kapısına ilerle.
Karısının öğürme sesi kulaklarına dolarken o ne yapacağını bilemeyerek bir süre beklemiş,fakat düşündüğünden daha uzun süren bi bekleyişin ardından daha fazla dayanamayarak banyonun kapısını telaşla açarak içeriye girmişti.
Bakışları direkt lavoboya tutunmuş iki büklüm bir şekilde hala midesindekileri çıkaran karısını bulunca hızla yanına yaklaşıp bir elini sırtına koyarak diğeriyle saçlarını toplayıp endişe ile sordu.
Asya eli ile Tuğra'yı göğsünden iteklemeye çalışsada başarılı olmamıştı. Göğsünü iten eli avcunun arasına alarak diğer elini karısının sırtını sıvazlarcasına hareket ettirdi. Asya'nın elini destek almak istercesine göğsüne koyması ve kasılırken tişörtünü avuçlarının aradında sıkması ile yatıştırıcı bir ses tonuyla fısıldadı.
"Ben yanındayım. Sakin ol güzelim."
Eli karısının sırtında aşağı yukarı hareket ederken Asya'nın biraz sakinlemensi ile suyu açarak avcuna biraz su doldurup yüzüne bir kaç kez su çarptı karısının. Biraz daha kendine gelen Asya bu defa kendisi avuçlarına doldurduğu suyu bir kaç kez yüzüne çarpıp,ağzınıda çalkalayarak kocasının kendisine uzattığı havluyu aldı ve yüzünü kurulayarak tekrar ona uzatıp düzensiz nefesleri arasında fısıldadı.
"Özür dilerim sabah sabah hoş bir görüntü olmadı."
Karısının beline kolunu dolayarak ağırlığını kendine doğru vermesini sağladı.
"Saçmalama Asyam. Önemli olan görüntü mü,sen öyle koşarak banyoya geçince nasıl korktum ben bir şey oldu diye seen biliyor musun?"
Karısını mutfağa doğru ilerletirken onun üzerindeki geceliğin,terden nemlendiğini fark edince bakışlarını ona çevirdi.
"Üzerini değiştirmemiz lazım. Çok terlemişsin."
Karısının belindeki kolunu hafif gevşeterek, kaldıkları odaya doğru onu yönlendirdi.
Kocasının sözleri ve biraz önce kusmasına şahit olmasının memnuniyetsizliği ile yüzünü buruşturarak söylendi.
"Evliliğimizin ilk sabahında kocamın şahit olduğu şeyler gerçekten iğrenç. Terliyim,kustum."
Karısının biraz önce yaşadığı normal bir vücut eyleminden bu kadar rahatsuz olması ona garip gelmişti. Ne vardı her hamilenin başından geçiyordudur. Hatta her insanın baçına gelebilecek bir şeydi az önce yaşananlar.
Odaya girince karısını yatağın üzerine oturtturup onun asık olan yüzünü fark edince muzipçe güldü.
"Evliliğimizin ilk sabahı senin kendine eziyet ettiğin şeylerin aksine gözalıcı şeylere şahit oldum karıcığım."
Biraz önce yatakta gördüğü manzara tekrar gözlerinde canlanınca yüzündeki sırıtış büyümüş,karısının kaşları anlam veremeyerek çatılmıştı bir an. Bir kaç saniye sonra kocasının imasını fark eden Asya'nın dudakları o şeklini alırken kocasının avcundaki
elini hızla çekerek göğsüne sertçe vurdu.
"Sen önceden de bu kadar arsızdın da ben mi fark etmedim!?"
Karısının şaşkın yüzüne bakarak duduklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Onun bu hareketi ile Asya'nın kaşları derince çatılırken yumruk yaptığı elini sertçe yatsğa geçirip uyarırcasına inledi.
"Tuğraaa! Biraz daha yüzündeki o sırıtışla beni izlemeye devam edersen bir daha yanında yatmam! Hem böylece ima ettiğin şekilde kazalarda yaşanmamış olur!"
Asya'nın sözleri ile dudaklarını hemen birbirine bastırıp gülme isteğini engelleyince bu defa da kocasının karşısındaki hali ile Asya kıkırdamıştı. Küçük tehtidinin Tuğra'nın üzerinde bu kadar işe yarayacağını düşünmemişti açıkçası.
Karısının asık yüzünün yerini gülümseye bırakması ile memnun olmuştu Tuğra. Ne diye rahatsuz olduğunu anlamamıştı da zaten. Hamileydi başına gelen doğal bir şeydi sonuçta. Yatağın üzerinde oturan karısının üzerine doğru hafifçe eğildi ve ellerini onun iki yanına gelecek şekilde yatağa bastırarak karısını kollarının arasında halsetti. Neşelendiği için sevinmişti ama küçük tehtidini unutacak değildi.
Asya kocasının üzerine doğru eğilip kendisini kollarının arasına hapsetmesini yüzüne tekrar yayılan şaşkınlıkla izledi. Ne yapmaya çalışıyordu ki? Şaşkun bakışları yüzünde ve gözlerinde gezindi ne yapmak istediğini anlamak istercesine. Kocasının gözbebeklerinin koyulaşmış olması ve alıp verdiği sık nefeslerinin tenine çarpması ile güçlükle yutkundu. Onun aksine sanki kendisi nefes almayı unutmuş gibiydi. Kulağında hissettiği nefesle bütün tüyleri dikilmişti.
"Dün gece bu engeli aştığımızı düşünüyorum ve inanıyorum ki,benim akıllı karım böyle bir şeyi yapmak yerine kocasından utanma duygusunu da aşacak. Ne de olsa arsız bi kocası var."
Sözlerini bitirip aynı yavaşlıkta geri çekildi ve doğrulurken Asya'nın başına küçük bir öpücük bıraktı. Onun sert yutkunuşunu fark edince dudakları tekrar kıvrılırken arkasını dönüp kapıya doğru ilerlefi ve keyifli bir sesle fısıldadı.
İşittiği cümleyi bekliyor ustasına nefes almak aklına gelirken,eli hızla kalbini bulmuştu. Kalbinin atılını sesini kulaklarında hissedince yüzünü buruşturarak kocasının duymamış olmasını diledi. Asla dalga geçmezdi biliyordu ama duymasını istemiyordu işte. Hem kendisi bile anlamıyorduki bu hallerini,kocasının kendisine her yaklaştığında,en küçük temasında bile kilometrelerce koşmuş gibi atan kalbini anlamıyordu. En küçük teması bile nefesini sıklaştırıyor kalbini delicesine çarptırıyordu. Ne zaman başlamıştı bu haller,neler oluyordu bir anlasa bir bilse belki daha rahat hissedecekti. Aşktan yana cahil oluşu,aşkın,insanın o kalbini hızlandıran,nefesini kesen hislerini istemesi yüzinden başına gelmiş....
Son cümlelerini içinden tekrar tekrar fısıldadı Asya. Fark ettiği gerçekle ağzı şaşkınlıkla açılırken elini hissettiği panikle ağzına kapattı. Gözleri karşısındaki duvarın üzerinde sürekli gezinirken ne ara böyle bir duyguya kapıldığını düşündü. Arkadaştı onlar! Ne ara böyle hisler besler olmuştu ona karşı? Ne zamandan ona yaklaştığından beri kalbi böyle hızlanıyor,nefesi kesiliyordu? Her şeyi paylaştığı regl gününde pet bile aldırdığı arkadaşından hangi ara çekinir utanır hale gelmişti. Utancının o geden sonra başlamış olma ihtimalini sorguladı bir süre içinde,sonra hızla başını salladı. Şimdiye kadar fark etmediği ayrıntılar zihnine bir bir dolarken her ayrıntıyla gözleri daha da irileşiyordu şaşkınlıktan.
Tuğra'nın endişeli sesi ile şaşkın bakışları onu bulurken bir eli ağzında bir eli kalbinde başını hızla iki yana salladı.
Karısının tuhaf hareketleri ile Tuğra onun doğru söyleyip,söylemediğini anlamak istercesine bakarken Asya oturduğu yerden kalkarak hızla kocasına yaklaştı ve elindeki valize uzandı.
"Ben kıyafetimi değiştireyim."
Yanından telaşlı bir şekilde ayrılan karısının arkasından anlam veremeyerek bakarken kaşları çatıldı hafifçe.
"O hali neydi öyle? Söylediklerim yüzünden mi acaba?"
Tuğra kendi kendine söylenirken Asya'nın sesi doldu kulaklarına.
Banyoya girdiği an valizi sertçe yere bırakıp hemen lavaboya koştu ve musluğu açarak yüzüne bir kaç sefer su çarpmıştı. Islattığı ellerini boynunda ve ensesinde gezdirdi ve daha fazla oyalanmak istemeyerek suyu kapatıp üzerindeki gecelik ve iç çamaşırlarından huzla kurtuldu. Yere bıraktığı valizi açıp uygun bir kıyafet aradı. Tuğra'nın kıyafetlerini görmesi ile yüzünü ekşitti.
"Aptal! Yanlış valizi almışsın!"
Fark ettiği hisleri yüzündem Tuğra ile henüz yüzyeze gelmek istemesede,dolaptan bir havlu alıp bedenine sararak kapıya ilerleyip açtı ve başını hafifçe uzatarak seslendi.
"Tuğra bu senin valizin. Yanlış valizi almışım ben. Benimkini getirebilir misin?"
İşittiği sesle Tuğra bakışlarını ellerine çevirdi. Karısının valizinin hala elinde olduğunu fark edince onda gerçekten bir gariplik olduğunu anlamıştı. Adınlarını banyoya doğru yönelterek kapının önünde durdu ve bakışlarını sadece yüzünün yarısı gözüken karısına dikti.
Onun biraz önce kaçar gibi aniden gitmesi ve yüzüne bakmadan konuşmasına anlam veremeyen Tuğra neler olduğunu öğrenmek istiyordu. Elindeki valizi arkasına doğru çekince karısının bakışları anında onu bulmuştu.
"Ne oluyor? Neden öyle kaçar gibi banyoya attın kendini?"
Gelen soru ile Asya ne diyeceğini bilemeyerek bakışlarını kaçırdı. Kocasının yüzündeki ciddi ifade sorusuna bir cevap almadan gitmeyeceğini söyler gibiydi. Birazda sinirli çıkmıştı sanki sesi. Asyam ya da güzelim diye hitafta etmemişti sinirli olduğu için miydi acaba? Beklediğinden ve ya alıştığından değildi tabiki sadece öyle söylemeyince ikilemde kalmıştı,sinirlimiydi,değilmiydi anlayamıyordu.
Bir cevap beklediğini belli etmek istercesine ismini söylemesi ile dudağını dişleyip geri bırakarak cevap verdi.
"Bir şey yok. Yola çıkacağız ya geç kalmayalım diye acele ettim ben öyle. Terli olduğum için üşümüştüm de biraz o yüzden."
Tabiki farkettiği,sana karşı bir şeyler hissettiğimi anladım da birazcık şoka girdim diyemezdi. Kocasının kendisine inanmadığını anlayınca gözlerini kaçırarak valizini işaret etti eliyle.
Karısının yalan söylediğini konuşurken yüzüne bakmayıp sürekli bakışlarını kaçırmasından anlayabiliyordu. Onu kendisi kadar iyi tanıdığını bilmiyor muydu acaba?
"Valizin çok ağır. Sen kenara çekil ben içeriye bırakayım."
Kocasının sözlerini başını sallayarak onaylayıp kapıyı araladı biraz daha. Tuğra içeriye girip valizi bıraktı ve bakışlarını karısına çevirip işaret parmağı ile yerdeki valizleri işaret etti.
"Biri siyah diğeri pembe acele etsen de karıştıramayacağın kadar fark olduğunu düşünüyorum ikisinin arasında."
Sözleri ile karısının bakışları da valizlerini bulunca Tuğra ona bir kaç adımda yaklaşarak çenesine dokunup karısının kendisine bakmasını sağladı.
"Ne olursa olsun birbirimize yalan söyleyemeyiz biz. Ben söylesem sen anlarsın,sen söylesen ben anlarım. Biz birbirimizi kendimiz kadar iyi tanıyoruz çünkü."
Karısının tekrar gözlerini kaçırması ile parmaklarını çenesine hafifçe bastırarak tekrar kendisine bakmasını sağladı. Asya'nın hızla inip kalkan göğsüne bakmamak için kendisi ile mücadele ederek kendi düzensizleşen nefesini kontrol altına almaya çalıştı.
"Neler oluyor Asya? Biraz önce söylediklerim seni korkuttumu o yüzden mi bu haldesin? Eğer öyleyse ne seni korkutmak,ne de sabahki halinle eğlenmekti niyetim. Senin dün geceki cesaretine güvenerek bana artık arkadaşın değil,kocan olarak alışmanı..."
"Arkadaşın olarak gördüğün bir kadınla aynı yatağa girip sabaha kadar kollarında uyumasına müsade ediyor musun sen!?"
Karısından gelen ani ve beklenmedik soruyla şaşkınca ona baktı. Demek sabaha kadar kollarında uyuduğunu biliyordu. Bu bilgi biraz gerilemesine sebep olsada tekrar yönelttiği soruyu düşündü. O yatağa İki kere girmişliği vardı. O da biliyordu. Birin de kendinde olmadan girmişti ama dün gece bizzat kendisi teklif etmişti birlikte yatmayı. Neyi kastediyordu ki böyle bir soruyla karısı? Tuzaklı soru gibi bu neydi ki şimdi? Ne cevap verse bilememişti. Girmem dese bir türlü,girdim dese bir türlüydü.
Girmem dese dün gece neden yatağıma girdin diyebilir bir açıklama bekleyebilirdi. Girerim dese güvensizlik hissi oluşabilir,ben senin arkadaşın değilmiyim nasıl böyle düşündün diyebilirdi,karısıydı ama şu an bu sorunun ne amaç teşkil ettiğini çözememişti. Düşündükçe içinden çıkamayacağını anlayınca bakışlarını tekrar karısının gözlerine çevirip muzipçe sordu.
"Tuzaklı sorumu bu Asyam. Ben bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilemedim şimdi."
Karısının kaşları anında çatılırken o çenesini okşayarak sözlerine devam etti.
"Aramızda hiç bir zaman gizli saklı olmadı. O yüzden sorun tuzaklı bir soruda olsa ben gerçek düşüncelerimi söylersem kızar mısın?"
Kocasının sorusu ile Asya'nın yüzünde bir tebessüm oluşurken başını iki yana salladı.
"Kızmam.Gerçek düşüncelerini söyle sen."
Tuğra bir kaç saniye söyleyeceklerini toparlamak için bekledi ve hazır olunca derin bir nefes alarak gerginlikten kuruyan dudaklarını ıslattı. Bu hareketi ile Asya'nın bakışları dudaklarına kaymış,bu ayrıntı Tuğra'nın da gözünden kaçmamıştı.
"Arkadaşımla bir kere aynı yatağa girmişliğim var ama kendimde değildim bu sayılır mı?"
Tuğra'dan ciddi bir cevap alacağını düşünürken onun her zamanki gibi muzip bir tavırla cevap vermesi ile Asya gözlerini devirdi. Bir eli karnına giderken gözleri ile karnını işaret ederek kocasına ayak uydurdu.
"Sencee. Sayılmamış gibi bir hal mi var oradan bakınca?"
Karısının sinirleneceğini,korkacağını düşünsede beklediği tepkinin tam tersini alınca alnına bir öpücük bırakıp gülümseyerek geri çekildiği an Asya kaçırdığı ayrıntıyı fark ederek fısıldadı.
"Sen benim yatağıma iki kere girdin! Bir kere girdim de ne demek olu..."
Çenesindeki elini karısının yanağına çıkararak parmaklarının tersi ile yüzünü okşadı. Bu defa ilk cevabındaki gibi muzipçe değil ciddi bir ifade ile konuştu.
"Dün gece yatağına girmeden öncesinde bile sen artık arkadaşım değildin Asya."
Asya işittiği sözlere bir anlam yüklemeye çalışarak baktı kocasının yüzüne. Ama ne anlam yüklemesi gerektiğini bilmiyordu. Bu yüzden bir sürü sebep belirdi aklında.Artık evli olduğumuz için,Sen istediğin için,öyle olması gerektiği için,normali öyle olduğu için,bebeğimden ayrı kalmak istemediğim için,karımsın o yüzden... ve daha niceleri. Bu sebepler arasında aklının ucuna dahi gelmeyen tek şey kocasının kendisine karşı bir şeyler hissediyor olmasıydı.
Asya'nın bir şeyler düşündüğünü ve bu düşüncelerle yüzündeki mimiklerin her saniye değiştiğini fark eden Tuğra baş parmağını karısının dudağının köşesine getirerek hafif dokunuşlarla okşarken Asya düşüncelerinden sıyrılarak anında kocasına dikmişti gözlerini.
"Dün gece seninle o yatağa girdiğim de,karım,bebeğimin annesi ve varlığından yeni haberdar olduğum hislerimin sebebiydin artık."
Asya dudağının köşesinde gezinen parmakta takılı kaldığı için kocasının sözlerini algılamakta biraz gecikmişti. Aralarında olmayan mesafe ve dudaklarında gezinen parmakla beyni hiç bilmediği hislerini uyarırcasına sinyaller gönderiyordu sanki bedenine ve bedeni bu uayrılara anında tepki veriyordu.
Hızlanan nefesi,kulaklarında atan kalbinin sesi bu sinyallerden biriydi sadece. Bedenini saran ateş midesinde uçuşan kelebekler,bedeninde tuhaf hisleri uyandırıyordu beyni. Ne söylemişti hem Tuğra? Dudaklarında ki bakışlarını onun gözlerine çevirdiğinde onun kendisini izlediğini anlayınca sertçe yutkundu. Ve bu yutkunuşu kocasının bile duyduğuna emindi. Çünkü yüzünde oluşan çapkın gülümsemenin başka açıklaması olamazdı değil mi? Sahi ne cevap vermişti kocası sorusuna? Kısa bir an kendine gelip düşünmeye çalıştı ve güçlüklede olsa idrak ettiği cümlelerle şaşkınlıktan ağzı bir kaç sefer açılıp kapanmıştı. Daha fazla hızlanan kalbinin üzerine elini bastırdığı esnada kulağında hissettiği nefesle farkında olmadan tekrar nefesini tuttu.
"Şimdi söyleyecek misin biraz önceki halinin sebebini? Yoksa benim de farklı sorularla beklediğim cevabı almam mı gerekir?"
Yavaşça geri çekilerek karısının yüzünde gezdirdi bakışlarını ve gözlerine koyulaşmış gözleri ile baktı.
Kocasının sözleri ile farkında olmadan tuttuğu nefesini bırakıp kesik kesik nefesler alırken onun bakışlarının hızla inip kalkan göğsünde olduğunu farketmesi ile yerinde huzursuzca kıpırdanarak inlercesine fısıldadı.
Aralarındaki yakınlık ve kocasının bakışları üzerindeyken nasıl cevap vereceğini bilemeyip geçiştirmek istemişti lakin Tuğra vazgeçecek gibi değildi.
"Neden kalbin bu kadar hızlı atıyor?"
Asya ne diyeceğini bilemeyerek gözlerini kırpıştırırken kocası elini avuçları arasına alarak kendi göğsüne bastırdı.
" Sence sonramı konuşmalıyız?"
Kocasının kendisinin kalp atışları ile yarışır bir seviyede,hatta daha hızlı atan kalbini hissetmesi ile elinin altındaki tişörtü avuçlarıyla sıktı. Ne söyleyeceğini ne diyeceğini bilmiyordu. Hissettiği şeyin,ne olduğunu bile anlayamıyordu. Aşkta olduğu gibi bu hislerde de cahildi.
"Konuşsak bile ben ne kendimi,ne kalbimin neden bu kadar hızlı attığını,ne de hissettiklerimi açıklayacak kadar bu konularda bilgiye sahibim.Tecrübesiz ve cahilim."
Söylediklerinden utanmalımı,çekinmelimi bilmiyordu. Ama utanmıyordu. Aylardır,hatta daha bu sabah hissettiği o utanma duygusu sanki kabullendiği gerçeklerle uçup gitmişti. Açıklayamama sebebi utanç değildi nasıl açıklayacağını bilmeyişiydi. Daha kendisi bile anlayamıyordu çünkü hislerini. Tuğra'dan hoşlanıyormuydu,seviyormuydu,aşıkmıydı? O kadar ani varlığını belli etmiştiki o hisler daha adını dahi koyamamıştı. Şu an hissettikleri de anlamasına müsade etmek istemezcesine aklını karıştırıyordu. Aralarındaki sadece çekim mi,arzu mu,şehvet mi bilmiyordu. Kendine yapamadığı açıklamayı o yüzden kocasınada yapamıyordu Sessizliği,tutukluğu bu yüzdendi.
Karısının çenesindeki elini indirerek,onun elini de avcunun arasına alıp bu defa da kendi göğsüne koydu.
"Senin açıklayamadığın durumdayım bende."
Kocasının kalp atışlarını elbetteki işitiyordu ama elinin altında ki o hızlı atışlar ve teninin sıcaklığı başka hissettirmişti.
"Ne zaman,nasıl oldu bilmiyorum ama sana karşı olan hislerimi anladığımdan beri bu durumdayım."
Tuğra'nın kendine karşı olan hislerini açıkça dile getirmesi zaten kontrolsüz aldığı nefeslerinin dahada sıklaşmasına neden olmuştu. Bedenini esir alan heyecanla,alnını kocasının göğsüne dayayarak fısıldadı.
"Sen en azından hislerini,kendindeki değişimi anlamışsın dile getirebilecek cümlelerin var. Ben daha ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Sen bana her yaklaştığında kalbimin neden hızlandığını,dokunduğunda neden nefes nefese kaldığımı anlayamıyorum? Anlayamıyorum çünkü aramızdaki çekim mi,arzu mu,şehvet mi? Bilmiyorum ben Tuğra. "
Karısının anlatmaya çalıştığı hisleri ile dudakları kıvrıldı. Kalbş göğsünü delip çıkacakmış,mümkünatı carmış gibi daha da hızlanmıştı işittiklerinin sevinci ile. Kendisine karşı boş değildi karısı lakin dediği gibi böyle duygulara yabancı,tecrübesizdi. Farkındaydı ve farkındada olsa üzerine gidiyordu.Ondan aşk itirafı,sevgi sözcükleri beklemiyordu. Kendisi gibi ondaki değişimin de farkındaydı ve neler hissettiğini bilmek istiyordu sadece.
İki elini Asya'nın yanaklarına koyup başını yavaşça kaldırıp saklandığı göğsünden çıkardı.
"Banyo ya kaçarcasına girmene sebep olan bu duygular mıydı?"
Sorusunu başını sallayarak onaylayan karısının yüzünde gezindi bir süre bakışları ve bakışlarını tekrar gözlerine çevirdi.
"Kaçma Asyam. Ne hissediyorsan,ne hissediyorsak açık olalım birbirimize karşı."
Bu defa kendisi alnını karısının alnına dayadı ve derin bir çekti.
"Bırak yüreğimizdeki tohumlar birlikte çatlasın,birlikte filizlensin,birlikte büyütelim. Kaçarak gizlenerek sadece zaman kaybı olacak bizim için. "
Asya'nın aldığı nefes ciğerlerine yetersiz gelince beceriksizce bir nefes çekmeye çalıştı. Ellerini kaldırarak oda kocasının yüzünü avuçları arasına aldı ve hafif geri çekilerek gözlerine baktı.
"Bir şeyler oluyor belliki. Belki ben tecrübesizliğimden,senin kadar ifade edemiyorum hislerimi ama biliyorum sen anlarsın beni. Öncesinde de anlardın şimdi de anlarsın. Seni kıracak bir şeyler yaparsam bilki aşk yolunda cahilliğimdendir,o yüzden kırılma,üzülme sadece elimi tut Tuğra."
Elleri kocasının yüzünde hafif dokunuşlarla gezerken Tuğra bakışlarını bir an olsun ondan ayırmıyordu. Kendisine olan yakınlığı,hislerini açıklamaya çalışması ve yüzünde gezinen parmakların hafif dokunuşları kendisini güçlükle kontrol etmesine neden oluyordu.
"Bu yolda ben yürümesini bilmiyorum ama elimi tutup yürüten sen olunca biliyorum bütün korkularım geçecek,bütün bilinmezlerim sende cevap bulacak. Ben kaçsam da,sen yabancısı olduğum bu duygla beni baş başa bı..."
Karıaının parmakları yüzünün her köşesinde sanki ezberlemeye çalışır gibi gezerken dudaklarına temas etmesi ile Tuğra'nın kendini kontrol etme çabalarınıda alıp götürmüştü.
Asya dudaklarının üzerinde gezinen kocasının dudakları ile şok olmuştu.Fakat bu his beklemediği bu hareketten dolayı değil içindeki kıpırtıların dudaklarına kadar ulaşmasından ve kocasının dudaklarına eşlik etmeye çalışmasındandı. Korku değildi,geri çekilmemiştiki zaten Tuğra'nın dudakları zorlamıyor aksine davet ediyor gibiydi.
Şehvetle öpmüyordu ve ya tutkuyla değildi öpüşü,dokunmaktan çekinir gibi hafif,baskı yapmak istemez gibi ama davetkar. Hislerini göstermek ister gibi,yüreğini açar gibi,aşka,sevdaya davet eder gibi sıcaktı dudaklarının teması.
Kocasının yüzündeki elleri ensesine doğru uzanmış neden yaptığını bilmesede iç güdüsel olarak onu kendisine biraz daha çekmek istemişti.
Tuğra kendisini ne kadar frenlemeye çalışsada yapamamıştı. Karısının kendisine olan yakınlığı teması banyoya girdiğinden beri ne kadar gözlerini kaçırsa da gördüğü manzara sonunda onun dokunuşları ile kendisini tutmaya dair harcadığı çabayı geride bırakmıştı.
Dudakları karısının dudaklarına temas ettiği an onu kormutmaktan çekinerek bu temasından pişman olsada Asya'nın kısa çaplı yaşadığı şoktan sonra kıpırdanan dudakları ile her şey silinip gitmişti aklından.
Beyni, kendinisini frenlemeye çalışıp,fazla ileri gitmemesi için kendine uyarılar yollasada karısının parmaklarını ensesinde hissettiği an bütün her şey toz bulutu gibi bir anda dağılmıştı. Öpüşü daha da derinleşirken elleri de karısının bedeninde dolanmaya başlamış onun sendelediğini fark ettiği an ellerini beline yerleştirerek küçük adımlarla,destek almak istercesine Asya'nın sırtını arkasındaki duvara yasladı.
Bedeninin soğuk duvarla teması ile hafif bir titremenin gelip geçmesimiydi Asya'yı kendine getiren,yoksa kocasının boynunda dolaşan dudaklarımıydı bilmiyordu ama aldığı yoğun hazzın sonunun nereye gideceğini hissediyordu.
Sesi inilti misali çıkarken kendisinin bile güçlükle duyduğu sesini kocasının duyup duymadığından emin değildi.
Boynundaki dudaklarını çekmeden onun da inler bir şekilde karşılık vermesi ile güçlükle yutkundu. Bir yanı devam etmek istesede,bir yanı engel oluyordu. Engel olan yanı istememesi değildi onu anlamıştı kocasını en az onun kendisini istediği kadar istiyordu ama bütün bedeni uyuşmuş belinde inceden bir sızı başlamıştı.
Banyoda ikisinin kesik nefesleri yankılanırken yaşadıkları anın etkisinden sıyrılmaya çalıştı. Şimdi olmamalıydı. Ne yeri,ne de zamanıydı. Bu gün yola çıkmaları gerekiyordu ve ikisi şu an dizginleyemedikleri hislerinin peşinden gidiyordu. İlk birlikteliklerini kesit kesit hatırlıyorken bu defa da aceleyle olmuş bir birliktelik istemiyordu. En azından banyo da istemiyordu! Kendini toparlamaya çalışarak kocasına tekrar seslendi.
Bu defa sesi daha etkili çıkmış olacak ki kocası boynuna bir kaç öpücük bırakarak geri yavaşça geri çekildi. Nefes nefese bir haldeyken karısının bakışları karısının gözlerini buldu ne olduğunu anlamak istercesine. Hala kendinde değildi tıpkı Asya'nın da kendini toparlayamayıp kocasının sırtında dolaşan ellerinin farkında olmadığı gibi.
"İleri gitmeyelim daha fazla."
Göğsü hızla inip kalkarken karısının yüzünü avuçlarının arasına alarak gözlerine derin derin baktı söylediği sözlerin sebebini anlamak istercesine.
"Korktun mu? Özür dilerim ileri gittim. Kendimi kaybettim bi an. Senin açından zor olacağını düşüne..."
Asya kocasının daha fazla konuşmasına izin vermeyerek başını hızla iki yana salladı.
Tuğra işittiği sözlerin aksini görmek istercesine bakışlarını karısının gözlerinden ayırmadı bir süre. Aradığı duyguyu göremeyince aklınıda toparlaya bilmişti. Acele edip onun cesaretini kırmak istemiyordu. Nefesini kontrol altına almaya çalıştı.
"Ben çıkayım sen işlerini hallet o zaman."
Başka şeyler söylemek istemişti ama içinde bulundukları durumda yanlış anlaşılmak isteyeceği en son şey bile değildi.
Asya geçen sürede kocasının sözlerini eyleme geçirmemesi ile fısıldadı.
Yüzüne yayılan gülümseme ile karısının kulağına doğru yaklaşıp muzipçe fısıldadı.
"Sen bana sarılırken nasıl çıkayım Asyam?"
Kısa bir an kocasının ne demek istediğini düşündü kız. Sonra ellerinin altındaki sıcaklığı hissedince bakışları direkt kocasının bedenine döndü ve gördüğü manzarayla şok oldu. Hsngi ara kocasının tişörtünün altına kaymıştı elleri? Nasıl hissetmemişti elinin altındaki sıcak bedenini? Düşünmeyi bırakıp hızla ellerini çekti kocasının bedeninden.
Onun bu hareketi ile Tuğra kahkasını güçlükle bastırırken uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.
"Acele et. Oyalanma. Ben mutfağa geçiyorum,bir şey olursa seslen."
Asya onun sözlerini başıyla onaylayınca Tuğra bakışlarını bir kez daha karşısındaki manzarada gezdirerek gönülsüzce çıktı banyodan.
Kocası çıkarçıkmaz eli hızla göğsünü bulmuştu. Sakinleşmek istercesine üzerine bastırırken,diğer elinin parmaklarıda biraz önce yaşadıkları anların gerçekliğini anlamak istercesine dudaklarında boynunda dolaştı. Aklı karma karışık olsada,hisleri ne derece yoğun bilmesede bildiği iki şey vardı. Birincisi Tuğra'nın ona karşı olan duyguları ve aralarında her an hazrlanmaya hazır olan kıvılcım. Nefesleri düzene girerken bakışları hala kocası karşısındaymış gibi aynı noktada odaklanmıştı. Tuğra'nın oyalanma dediğini anımsadığında düşüncelerini bir kenara itip,her şeyi akışına bırakmaya karar vererek duşun altına ilerledi.
Çayı ocağa koyup altını yakarken biraz önceki anların etkisindeydi hala.Bir tarafı kendisini frenleyemediği için kızarken,diğer tarafı mutluydu. Karısı da onu istemiş,ona çekinmeden korkmadan dokunmuştu. Oysa daha dün gece o yatağa beraber girmeden böyle anların hayalini kurmayı bırak düşüncesi bile imkansız geliyordu kendine. Hislerini Asya'yı incitmektense gerekirse bir ömür saklamaktan yanaydı. Karısının dün gece aldığı karar yeni hayatlarının dönüm noktası olmuştu. Korkuyordu aldığı ani kararlardan pişman olmasından,kendini tekrar kaparıp,kabuğuna çekilmesinden. O yüzden frenlemeye çalışıyordu kendini ama başarılı olduğu pek söylenemezdi. Asya'nın dokunuşlarını tekrar anımsayınca bundan sonrada kendine hakim olamayacağının farkındaydı. O da tıpkı karısı gibi her şeyi akışına bırakmayı düşünerek Yasemin ablasının getirdiği kahvaltılıkları masaya yerleştirdi.
Her şey hazır olduğunda Asya'nın hala çıkmaması ile bakışları kolundaki saate kaydı gördüğü rakamla kaşları çatılırken banyoya doğru ilerleyip kulaklarına dolan su sesi ile yüzünü buruşturdu. İşaret parmağı ile kapıyı hafifçe tıklatarak seslendi.
"Asya hala ne yapıyorsun orada? Zaten hava soğuk hasta olacaksın iyice!"
Aldığı cevapla Tuğra'nın kaşları iyice çatılmıştı.
"Asyam altı üstü kısa bir duş alacaktın. Bir duş ne kadar sürebilir gözünü seveyim? Yarım saattir oradasın hala on dakika daha diyorsun ama!"
Kocasının isyan eder gibi çıkan sesiyle dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken,Tuğra işittiği kıkırdamayla bir kez daha kapıya vurdu.
"Hemen çıkacakmısın,yoksa ben girip bizzat çıkarayım mı!?"
Gelen uyarı ile Asya sanki kocası onu görüyormuş gibi başını iki yana salladı.
"Gelme sakın! Çıkıyorum tamam! Hemen çıkacağım git sen!"
Tehtidinin işe yaraması ile Tuğra yüzüne yayılan gülümseme ile bu defa yumuşak bir sesle fısıldadı.
"Zemin ıslanınca kayıyor,dikkat et."
Asya tekrar başını sallayarak onu onaylarken,çalan telefonunun sesi ile adımlarını yatak odasına doğru çevirdi. Komodinin üzerindeki telefonunu eline alınca arayanın annesi olduğunu görünce yüzünde istemsizce bir gülümseme oldu.
Asya'yı sorup ona anlayışla yaklaşıp yaklaşmadığı konusunda ağzını arayacaktı kesin. Israrla çalan telefonunun açma tuşuna basarak konuşmaya başladı.
Tahmin ettiği gibi annesi tamda aklından geçen sebepler yüzünden ağzını aramış,kendisi onu geçiştirdiği için sinirlensede pek sesini çıkaramamıştı. Konuşmaya devam ederken Asya'nın odaya girmesi ile bakışları onu bulmuş üzerine giydiği kazak ve altındaki kot pantolonla dudakları memnunca kıvrılmıştı.
Ona doğru ilerlerken Asya nın meraklı bakışlarına karşılık annesi olduğunu söyleyip eline uzanarak mutfağa doğru çekiştirmişti.
"Olmaz öyle gelir vedalaşır öyle çıkarız yola."
"Gelmeyin Tuğra Ali amcanlarda direk gitsinler oyalanmasınlar dedi. Hem bizim işlerimiz var canım oyalamayın bizi. Jamal ve Feyza'nın nikah..."
Tuğra'nın ani çıkışı ile Asya yerinde korkuyla sıçrarken elindeki çaydanlığı ocağın üzerine bırakmak zorunda kalmıştı.Tuğra onu korkuttuğunu anlayarak kolunu omzuna dolayıp kendine çekerek başının üzerine özür dilercesine bir öpücük bırakmıştı.
Annesinin anlattıkları ile ufak çaplı bir şaşkınlık yaşarken onun tekrar uyarısı ile mecburen kabul etmişti isteğini. Asya'nın rahatsız olmasını istemediği için allem edip kallem edip bir yolunu bulup Ali amcasını da bu konuda ikna ettiğine yemin edebilirdi.
"Baban sabah arabayı gönderdi Kayra ile. Anahtar Yasemin ablanlarda. Valizlerinizi yerleştirdik biz,arabayla rahatça gidersiniz diye düşündük."
Asya'nın doldurduğu çayları masaya bırakması ile kendiside ilerleyip karşına oturdu.
"Ne gerek var anne biz biletlerimizi almıştık zaten. Hem size lazım olur..."
Annesinin bağırması ile telefonu kulağından uzaklaştırıp yüzünü buruştururken karısının düştüğü duruma gülmesi ile ona onaylama bakışlar attı.
"Asya hamile! Gidemezsiniz o kadar yolu otıbüsle falan canım aaa! Baban torununa bir şey olmasından korkuyormusun,ayrıca siz yeni evlisiniz gezip eğlenmek istersiniz size bizden daha çok lazım olacak. Baban merkezdeki araçlarla idare eder biraz merak etme sen."
Annesinin sözlerini istemeyerekte olsa onayladı çünkü onaylamazsa üşenmeden buraya kadar gelip tartışmaya devam edebilecek potansiyel vardı annesinde. Ayrıca babasıda bi garipti torun deyince adam için akan sular duruyordu resmen. Babası tarafından dama pabucunun çoktan atıldığını hissederken annesini tekrardan onaylayarak kapadı telefonu.
Karısının meraklı bakışları üzerindeyken çayından bir yudum alarak annesi ile yaptığı konuşmayı ona da anlatmıştı. Jamal ve Feyza olayına karısıda aynı tepkiyi verirken ikili neler olabileceği konusunda tartışarak kahvaltılarını yapmıştı. Asya bulaşıkları yıkayıp kaldırırken,Tuğra Yasemin'e geçerek arabanın anahtarını almış evdeki valizleride yerleştirerek karısının gelmesini beklemişti.
Yasemin,eşi,Mahru ve Feyza ile vedalaşıp yola çıkmışlardı fakat Tuğra'nın içine sinmediği için ailesini görmesi için Asya'ya tekrar teklif etsede o yine utandığını söyleyerek kocasının teklifini geri çevirmişti.
Utandığından değildi ama adının Asya olduğu kadar emindiki abisi dün başına gelenlerin intikamını almak için kocasını bekliyordu. Tuğra'nın zarar görmemesi için bu riski göze almamıştı. Annesi ve babasıyla daha sonra görüntülü konuşurdu nasılsa.
Yusuf ,Verda ile araca doğru ilerlerken Verda evden çıktıklarından beri en az on sefer tekrarladığı sözleri yine tekrarladı.
"Baba ben kendim gidebilirim sen neden yoruyorsun kendini? Ayrıca burası okula çok uzak evimde kalayım söz Cenk'i evin yüz metre yakınına bile yaklaştırmam."
Yusuf kızının sürekli tekrar ettiği sözlerle bıkkınca ona döndü.
"Yeter be kızım! Sabah sabah kafamı şişirdin yahu! Ben bırakacağım dedim ve burada kalacaksın!"
Verda itiraz etmek için tam ağzını açmıştı ki arkalarından gelen sesle geri kapamak zorunda kaldı.
Baba kızın bakışları sesin sahibine dönerken O Verda'ya da günaydın demişti.
"Sanada günaydın evladım. Hayırdır sabahın bu saatinde bir sıkıntı falanmı var ne işin var burada?"
Korhan başını olumsuz anlamda salladı.
"Emir le halletmemiz gereken bi iş vardı onu halkettik Rüzgar eniştem geç oldu diye yollamayınca halamlarda kaldım dün. Babamla papaz olduk dün gece biraz daha burada takılacağım,bi sıkıntı yok anlayacağın.
Yusuf aldığı cevapla başını salladı. Ne zaman babasıyla tartışsa kapağı buraya atıyordu bu zibidi. Tabi bunda kuzeni Barlas ve kendi çocuklarının da payı vardı. Verda'nın dili ile dişinin arasında hoşnutsuzca homurdanması ile ona ters ters bakarken Korhan'ın sorusu ile bakışlarını ona çevirdi.
"Siz neden tartışıyordunuz sabah sabah."
"Okula ben bırakacağım ama istemiyor küçük hanım. Uzakmış yorulmama ne lüzum varmış bu yaşta."
Bakışlarını kızına çevirerek aklına yeni gelen şeyle sertçe çıkıştı.
"Ne var ulan bizim yaşımızda!? Dün Emir denen o hayvan da aynı imada bulundu!"
Verda babasının anlamsız sorusunu cevaplayıp konuyu daha fazla uzatmak istemiyordu. Sorunun kendisine yöneltildiğini duymazlıktan gelerek kolundaki saati kontrol etti. Biraz daha burada oyalanırsa derse geç kalacaktı.
Güney'in kendilerine doğru koşarken üzerine ceketini giymeye çalışma çabalarını üçü birden yüzünü buruşturarak izlerken o babasına yaklaşarak elindeki arabanın anahtarını hızla çekip aldı.
"Eğitim uçuşları vardı bugün ben geç kaldım. Arabanı alıyorum. "
"Verda'yı bırakacağım ben! Kendi arabanla gitsene be!"
Sabah sabah el birliği ile onu çıldırtmaktı kızlarının niyeti anlaşılan.
"Benim arabam bakımda baba bu sabah Kaan götürdü."
Sözlerinden sonra Verda'ya göz kırparak aracın kapısını açtı ve araca binerek Yusuf ve Korhan'ın şaşkın bakışları Verda'nın zafer bakışları altında aracı çalıştırıp büyük bir gürültüyle ayrıldı.
"Ben en iyisi bi taksi çağırayım."
Bakışları kızını bulunca Verda sözlerine devam etti.
"Kısmet değilmiş babacığım yarın bırakırsın sende. Babasına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurarak sözlerine devam etti. Görüşürüz. Biraz daha oyalanırsam derse geç kalacağım."
"Taksiyle falan uğraşma bende o tarafa gideceğim bırakırım seni."
Korhan'ın teklifi ile Verda'nın attığı adım havada kalırken dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı.
"Çok makbule geçer oğlum. İyi düşündün sen götür Verda'yı."
Bakışları hızla babasını bulurken onun başıyla, itiraz kabul etmeyen bakışları altından Korhan'ın aracını işaret etmesini kabullensede topuklarını yere sertçe vura vura araca doğru ilerledi ve aracın kapısını açıp yolcu koltuğuna oturdu. Kollarını göğsünde bağlayıp dudaklarınu büzerek suratını astı.
Sürücü koltuğuna binen adama bakışlarını bile çevirip bakmaya tenezzül etmezken onun kıkırtısı ile bakmamak için direndiği gözleri öfkeyle onu buldu.
Korhan işaret parmağı ile onun yüzünü işaret ederek tekrar kıkırdayıp sözlerine devam etti.
"Şu yüzünün halini kim görse gülerdi. Kazık kadar kız babasına trip atan beş yaşındaki çocuk gibi davranıyor."
Verda cevap vermek istemedi çünkü kötü başlayan gününün kötü devam etmesini istemiyordu. İstediği kadar gülebilirdi. Çünkü şu an içinde bulunduğu duruma o da gülmek istiyordu ama sinirden! Allah aşkına ne işi vardı bu adamın arabasında?
En son görmek isteyeceği kişilerin sıralamasında bile yoktu kendisi ama mantar gibi çıkıyordu her yerden. Şimdi bir de aynı sitede kalacak olma fikiri boğuyordu onu. Kesinlikle kalmazdı hatta onunla aynı havayı dahi solumak istemiyordu.
İsminin seslenilmesini umursamadan bakışlarını yola sabitledi.
"Bak benimle yıldızın barışmadı bir türlü,seni anlamaya çalışıyorum da ama sen yıllardır inat edip anlamamakta ısrar ediyorsun! Düşmanınmışım gibi davranıyorsun! Benim için ha Rana ha sen. İkiniz de aynısınız gözümde."
Koray'ın sözleri ile yerinde huzursuzca kıpırdandı fakat bakışlarını ondan tarafa çevirip bir kere bile bakmadı.
"Evlendin,bir kaç güne belki haftaya düğünün olacak, bana karşı olan gereksiz tavrını anlasamda yine de her zaman bir abi olarak yanındayım. Olurda bir şeye ihtiyacın olursa araman yeterli."
Her şey kendisi için geçmişte kalsada,kötü bir huyu vardı unutamamak! O masum hislerinin ilk aşkının bir oyundan ibaret olduğunu öğrendiği an bütün hayatı değişmişti. Erkeklere karşı zerre güveni kalmamıştı.Çocuk aklıyla belki beğeni,belki hoşlantıydı ama kalbi kırılmış,incinmişti bir kere. Ve yanındaki bu adamı gördükçe depreşiyordu içindeki o küçük yara! Şimdi düşününce saçma geliyor olsa bile yinede hissediyordu içindeki o küçük kızın kırgınlığını.Yanındaki adamın bir suçu olup olmaması değildi mesele,onu gördükçe,unutmak istediği o kötü anı eskimeyen bir film şeridi gibi dönüyordu zihninde! Onunla daha fazla konuşmak istemediğini belirtmek istercesine söylediklerini onaylarcasına başını olumlu anlamda sallayarak bakışlarını camdan dışarıya çevirip uzayan yolu izlemeye başladı.
Verda'nın bu hareketi ile üzerine daha fazla gitmek istemeyerek susmayı tercih etti Korhan.
Verda ise içinde hissettiği o ince sızıdan korkmuştu. Unuttum dediği her seferinde Korhan'ı gördüğü an unutamadığı o kırgınlığından korkmuştu. Suçu olmasa bile istemiyordu onunla aynı ortamda bulunmayı,aynı havayı solumayı! Neden anlamak istemiyordu da her fırsatta üzerine geliyordu ki sanki!Belki saçmaydı,belki çocukçaydı düşünceleri ama onu gördüğü her an sanki içinde yaşadığı o duygular firar edecekti dudaklarının arasından bir bir. Sinirlenince korkunca tutamadığı çenesinin yüzünden ne yanındaki adamla muhattap olmayı,ne de kendi aptallığını milletin gözüne sokmayı istemiyordu şu saatten sonra. Sabah halletmek istediği şey tekrar aklına düşünce çantasından telefonunu çıkararak aldığı ani bir karar değişimi ile görüşmek istediği kişiye mesaj attı.
Aracın içindeki sessizlik uzayıp giderken sonunda okulun önüne gelmişlerdi. Korhan'ın bakışları tekrar Verda'yı bulurken o yüzüne bile bakmadan yarım ağız homurdanır şekilde teşekkür edip,toparlanarak araçtan indi ve kapıyı kapatarak adımlarını okulun bahçesine doğru yönlendirdi.
Cenk,sabaha kadar Verda'yı nasıl ikna edeceğini bilemeyerek bir plan düşünürken aldığı mesajdan sonra okulda bulmuştu kendisini. Aracına yaslanmış babasının onu okula bırakmasını bekliyordu bahçe kapısından uzak bir köşede. Adamın dünkü uyarısından sonra ona yakalanıp sizi kale bile almıyorum izlenimi yaratmak istememişti.
Kış mevsimi bahara geçiş yaparken hava soğuk bile olsa umursamamış aracından dışarıya çıkmıştı. Kalçasını aracının önüne dayayarak bir bacağını diğerinin üzerine atmış,güneş gözlüklerini gözüne takarak soğukta olsa parlayan güneşin tadını çıkarıyordu. Esen rüzgarla saçları alnına dökülsede umursamadı.Parmaklarının arasındaki sigarayı dudaklarına götürüp bir nefes daha çekerken bir arabanın okul kapısına yaklaşması ile bakışları aracı buldu.
Gözleri araçtan inen kişiyi görmesi ile kısılarak incelemeye başlamıştı.
Verda'nın giydiği mor renkli ince,dizlerinin biraz altında biten elbise ile kaşlarını çattı. Kolundaki ceketini üzerine geçirmeye bile tenezzül etmeyecekse neden yanında taşıyordu ki bu kadın. Üstelik bir de topuklu ayakkabı giymişti! Spor ayakkabı ile gelse ne oluyordu yani? Ayrıca hemen gelmesini söyleyerek onun iki ayağını bir pabuca sokmuştu.
Altında siyah bir eşofman,üzerinde beyaz bir sweatshirt vardı ama kendisi iki dirhem bir çekirdekti Verda hanımın. Sıkı bir şekilde toplayıp atkuyruğu yaptığı saçlarıyla gözlerini devirdi. Kendisi tarayamamıştı bile oysa. Acil buluşmamız lazım mesajından sonra evden nasıl çıktığını bilmiyorduki hazırlanmasına fırsat olsun.
Verda'yı inceleme işlemini onun indiği aracın kapısını kapayması ile sonlandırırke, fark ettiği ayrıntıyla gözleri şüphe ile kısıldı. Onu getiren araç babasının aracı değildi... Kimle gelmişti bu kız? İçini kemiren soruyla kimle geldiğini görmek istercesine adımlarını giden araca doğru yöneltmiştiki içindeki sürücü aracını gürültülü bir şekilde kaldırıp hızla gözden kaybolmuştu.
Verda'nın bakışlarının da giden araca dönmesi ile adımlarını ona doğru çevirip varlığından haberdar etmek istercesine seslendi.
Etraflarındaki bir kaç kişinin kendisine dönen bakışları ile sesinin sert çıktığını farketmişti. Verda'nın da kendisini bulan bakışlarından sonra ona doğru gelmesi ile ortada buluşmuşlardı.
Verda'nın niyeti bir an önce konuşup dersine yetişmekti fakat beklemediği soruyla afalladı bir an, daha sonra kendini hızla toparlayarak saatini kontrol etti. Belliki bu konuşna düşündüğümden fazla uzayacaktı.
"Sen beş dakika bekle ben müdürden biraz izin alıp geleceğim hemen."
Sorusuna cevap dahi vermeden koşar adımlarla okulun bahçesine giren kızın arkasından şüpheyle bakarken,bakışları kalçalarına kayınca bu defa öfkeyle homurdandı.
"Yemin olsun bir gün yakacağım o lanet elbiselerinin hepsini!"
Dar bir elbisede değildi giydiği ama nasıl o şekilde kalçalarını meydana çıkarıyordu giydiği elbiseler,kıyafetler anlam veremiyordu. Kalçaları büyük ve ya genişte değildi ama dolgundu...
Düşüncelerinin kaydığı noktayı fark edince ellerini sertçe yüzünde gezdirdi kendine gelebilmek için.
"Abuk subuk konuşa konuşa aklıma soktun sonunda kadın!"
Sert bir nefesi ciğerlerine çekerek cebinden tekrar sigara paketini çıkarıp içinden bir dal çekerek dudaklarına yerleştirdi. Ucunu ateşleyerek tekrar homurdandı.
"Amcalarından ve ya kuzenlerinden birimiydi acaba bırakan?"
Onlar olsa araçlarından tanıyacağını fısıldayan iç sesine hak vererek o ihtimalleri eledi. O adam kimdi!? Kim olduğunu sorunca neden Verda'nın bakışlarında bir burukluk peydah olmuştu!?Cenk düşünceleri arasında boğuşurken Verda izin alarak okuldan çıkmış ve Cenk'i bıraktığı yerde hala bekliyor olarak görünce ona doğru iletlemişti.
Onu ilk defa bu kadar rahat kıyafetlerin içinde görmesiyle biraz şaşırmıştı. Genelde ya takım giyiyordu,yada spor kıyafetler tercih ediyordu. Saçlarını bile ilk defa şekilsiz dağınık bir halde farkedince yüzüne yayılan tebessüme engel olmadı. Yaklaştığını fark etmiş gibi kendisine dönüp elindeki sigarayı yere atarak söndürdü ve gözlüğünü hafif indirerek kendisini inceledi çatık kaşları ile. Onun bu hareketi ile Verda'nın dudaklarındaki gülümseme daha da büyümüş kıkırtıya dönüşmüştü.
" Hava soğuk,neden ceketini giymedin üzerine?"
Cenk'in memnuniyetsizce konuşmasına aldırmadan yüzündeki gülümsemeyle merakla sordu.
"Sen benim geldiğimi nasıl anladında,yanına yaklaşıp veya seslenmeden bana döndün."
Sorusuna soruyla karşılık alması ile yüzünü buruşturdu ve tekrar memnuniyetsizce cevap verdi.
"Tahta bacaklı korsan misali yere bastıkça ses çıkartıyor o lanet topuklu ayakkabıların! O yüzden olabilir mi!? "
Aldığı cevapla Verda'nın yüzündeki gülümseme silinip ağzı bir karış açılırken gözleri istemsizce ayakkabılarına kaydı ve bir kaç sefer yere vurdu doğruluğunu anlamak istercesine. Onun bu hareketi ile Cenk'in anlam veremediği siniri daha da yükselmişti. Halbuki mesajını aldığında buraya gelirken gayet sakindi sadece biraz telaş yapmıştı.
"Allah aşkına senin spor ayakkabın yokmu kızım!? Ayrıca o ceket giymek için! Kolunda taşımak için değil!"
Cenk'in anlam veremediği öfkesi karşısında Verda elindeki ceketi giyme ihtiyacı duyarak üzerine geçirsede karşısındaki adam gördüğü görüntüden yine memnun olmamıştı.
"Buna ceket mi diyorsun Verda sen!? Bu ne!? En azından kalçalarını kapatsaydı be!"
Verda şaşkımca üzerindeki kısa cekette gezdirdi bakışlarını. Daha sonra yandan ve omzunun üstünden kalçalarına bakmaya çalıştı bir gariplik mi var diye.
Onun tuhaf hareketleri ile kalçalarını görmeye çalışması Cenk'in sabrının taşmasına neden olmuştu artık. Verda'yı elinden tuttuğu gibi çekiştirdi.
Cenk'in ani hareketi ile neye uğradığını anlamayan Verda nerede yanlış yaptığını düşünüyordu. İsteğini bir an önce yerine getirmesi için güler yüzlede karşılamıştı adamı ama yine sinirlenmişti. O da sakinliğini daha fazla koruyamayarak şaşkınca sordu.
"Derdin ne senin!? Ne demeye çekiştiriyorsun beni ya! Cenk! Sana söylüyorum duymuyor musun beni!?"
Aracının yanına gelince yan taraftaki kapıya doğru Verda'yı çekiştirdi ve kapıya bedenini yaslayarak kendisi ile kapının arasına sıkıştırarak elini sertçe aracın tavanına vurdu. Gözündeki gözlüğü hırsla bir kenara fırlattı ve ateş saçan bakışlarını Verda'nın gözlerine dikti.
"Senin aksine duyuyorum! Senin aksine duymazlıktan gelmiyorum ve şimdi de senin aksine sorduğun sorunun cevabını vereyim. Kimdi arabasından indiğin adam!?"
Verda gününün kötü başladığını düşünmüş ama,kötü geçmemesi için çabalamıştı fakat şu durumda görüyordu ki işe yaramamıştı. Etraftan geçen bir kaç kişinin onaylamaz bakışlarını üzerlerinde hissedince bulundukları pozisyonun halka açık,özelliklede bir okulun çevresine uygun olmadığını fark ederek konuştu.
"İnsanlar bakıyor sakin ol biraz! Üzerimden de çekil bir an önce!"
Karısının uyaran sözleri ile bakışları etrafını tararken gördüğü bir kaç kişi ile ağzında bir küfür dolandırarak Verda'dan uzaklaşıp onu kenara çekerek aracın kapısını açıp koltuğa oturttu.
Araca binip kapıyı sertçe çarparak öfkeli bakışlarını tekrar karısına çevirip emniyet kemerini takarken homurdandı.
"Sakin olacakmışım! Ulan kimin arabasına binip,kimin arabasından indiğini devlet sırrıymış gibi kocana açıklama zahmetine girmiyorsun,bir de sakin olmamı bekliyorsun Verda!"
Cenk'in takılı kaldığı noktaya bir şekilde sürekli geleceğini anlayan Verda önce onun sakinleşmesi gerektiğini anlayarak,Cenk'in de kendine karşı sinirlenmesini de Korhan'a bağlayarak öfkeyle cevap verdi.
Cenk o kadar sinirlenmiştiki işittiği ismin kim olduğunu algılayamayarak elini direksiyona vurup öfkeyle bağırdı aynı an korna sesi etrafta yankılanmıştı.
"Korhan kim Verda!? Ulan ben seni gözümden bile sakınıyorum başına bir iş gelecek diye gece gündüz deli gibi seni düşünüyorum sen bana Korhan bıraktı diyorsun! Hani baban bırakacaktı!? Kim bu Korhan? Seni çalıştığın yere bırakacak kadar yakınlığın ne elin adamıyla!? Başka zaman kapanmak bilmeyen o çenene bu gün sırf beni çıldırtmak için gem mi vurdun kızım!?"
"Ben senin kızın değilim! Bana iki de bir kızım deyip durma!"
Beklediği cevap yerine nerede alakasız şeyler var onaları cımbızla çeker gibi alıyordu karısı ve gereksiz şeyleri öne sürmeye bayılıyordu sanki.
Elini öfkeyle tekrar direksiyona geçirince ortamda yine yankılanan korna sesi ile dudaklarından bir küfür döküldü. Cenk'in geçmek bilmeyen öfkesi ve ağzından dökülen küfürlerle,Verda onun gözlerine yeter dercesine bakarak bıkkınca nefesini bıraktı.
"Evde konuşalım! Biraz daha bu şekilde çevreyi rahatsız etmeye devam edersen şikayet edecekler."
Cenk bir kaç sefer derin nefes alıp sakinleşmeye çalılsada başarılı olamıyordu. Sorduğu an söylemeyip sonradan söylemesinin sebebi neydi? Kendisinin bilmemesi gereken bir şey mi vardı aralarında da gizliyordu? Gözlerinden geçen burukluk neyin nesiydi? Tüm sorularına cevap almak istiyor fakat karısı beklemesini söylüyordu. Öfkeli bakışlarını tekrar karısına çevirerek sertçe homurdandı.
Verda 'da artık sabrının sınırlarında gezdiğini hissediyordu. Derdi neydi bu adamın? Gördüğü bir arkadaşıda olabilirdi ne vardı bunda? Yaptıkları kısa yolculuktan sonra Verda'nın evinin bahçesine aracı sert bir şekilde park ederken Verda'da yol boyu sürekli homurdanan adamın gereksiz öfkesine daha fazla katlanamayacağını düşünerek emniyet kemerini açıp kapıyı açtı ve araçtan inerek sertçe kapıyı çarptı.
Araçtan inip eve doğru yönelen karısının arkasından geçmeyen öfkesiyle seslendi.
"Ne demeye çarpıyorsun arabanın kapısını!? Söyleyeceğin bir şay varsa afra tafra yapma,gizleyip saklama yüzüme söyle yüzüme!"
Verda çıktığı merdivenin dördüncü basamağından Cenk'e dönerek öfkeyle çemkirdi.
"Kırılsın! O çok kıymetli arabanın kapısı camı kırılsın inşallah! Seni çağırıp konuşmak isteyen de kabahat! Bundan sonra önüme gelen arabaya bineceğim! Yüzüne söyle..."
Kendisine doğru öfkeyle koşar adımlarla gelen adamı görünce korkuyla bağırdı.
"Gelme Cenk! Gelme dedim sana bak fena olacak! Kırmızı görmüş boğa gibi ne geliyorsun üstüme üstüme be!"
Kocası merdivenin ilk basamağına adımını attığı an Verda hızla kapıya doğru koştu.
"Bir daha söyle! Söylede o dilini koparayım senin!"
Verda elindeki anahtarla panikle kapıyı açıp kendisini içeri güçlükle atarak kapıyı kapatırken çemkirdi.
"Delii! Ruh hastası! Korhan'dı diyorum be! Özgür amcanın oğlu,Rana'nın abisi Korhan!"
Kapatmaya çalıştığı kapı sertçe itilince geriye doğru sendeleyen Verda karşısında burnundan soluyan adamı görünce elini kaldırarak durması için ikaz etti.
"Dur artık! Vallahi güvenilir biri Korhan! Ondan bana zarar gelmez! Hem zarar gelse bunca yıldır gelirdi değilmi?"
Korkuyla,kesseler ağzından alamayacakları sözleri,sırf Cenk'i sakinleştirmek için söylemişti ya oscar ödülüne aday gösterseler sergilediği oyunculukla bütün ödülleri toplar geçerdi.
Cenk'in ağır adımlarla üzerine doğru yürümesi ile güçlükle yutkundu.
Cenk'in onaylatmak için söylediği sözleri,farkında olmadan başını hızla sallayarak onaylarken telaşla sözlerine devam etti.
"Evet! Zararsız. Hem ben heveslimiyim onun arabasına binmeye!? Seninle buluşmak için Güney'le oyun çevirdik,babamı ektik ama Korhan'da yanımızdaydı babam beni onunla yolladı."
Verda'nın anlattıkları ile öfkesi biraz yatışırken Korhan'ı hatırlamaya çalıştı. Dün gece Emir'in yaptığı planlarda başı çekenlerden biri olduğunu hatırlayınca bakışları şüpheyle kısıldı. Dün gayet iyi anlaşmıştı çocukla kafa dengiydi lakin şu dakikadan hatta aracına onun karısını aldığı dakikadan itibaren sevmemişti o çocuğu! Sevmek zorunda da değildi ayrıca! Çünkü yakışıklıydı ve fazlasıyla yakışıklıydı!
"Oyun falan çevirme Verda sen! Normal bir insanmısın ki oyunla planla uğraşıyorsun bir de!? Ayrıca sabah sabah kargalar bokunu yemeden ne işi varmış sizin yanınızda o itin!"
Kendisini bir türlü ifade edemeyen Verda artık şartellerinin attuğını hissediyordu. Tamam hafifmeşrep kadınlar gibi davranıp kendinden soğutmak istemişti bu yüzden güvenmiyor olabilirdi ama karşısına alıp sorguya çeker gibi iki de bir azarlayamazdı canım! Onun sabrının da bir sınırı vardı.
"Derdin ne senin!? Sorguya çeker gibi bu sorgu sual neden? Ne sormak istiyorsan açıkça sor imalı imalı konuşma karşım da! Babası ile arası açıkmış,halası bizim sitede oturuyor bir kaç gün onlarda kalacakmış! Başın göğe erdi mi!? Korhan'ı konuşmak,onun ne haltlar yediğini rapor etmek için çağırmadım seni!"
Aldığı cevaplar yüzünde alaylı bie gülümsemeye neden olurken karısının yanına doğru ilerledi ve aralarında mesafe bırakmayarak,uzun boyunun verdiği avantajla üzerine doğru hafifçe eğilip sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle konuştu.
"Sen beni cahil cühela mı zannediyorsun!? Lan o puşttan bahsederken gözlerinden gelip geçen burukluğu fark etmediğimi mi zannediyorsun Verda! Ne var ara..."
Yüzüne inen sert tokatla sözleri yarım kalırken Verda dolan gözlerini onun gözlerine dikti.
"Sözlerine dikkat et! Ne şekilde olursa olsun senin nikahının altında olan karın var karşında! Ben onunla aynı havayı solumamak,bir an önce o siteden ayrılmak için nelere katlanıyorum haberin var mı senin!?"
Yüzüne inen sert tokatla zerre kadar ilgilenmeyen,sinirlenmeyen Cenk'in ilgisini çeken sinirini bozan elbetteki bunlar değildi. Bu hale gelmesine sebep karısına o arabadan indiğinden beri sorduğu soruya açıklayıcı bir cevap verememesiydi! İstediği kısa bir cevaptı! Amcam,arkadaşım,kuzenim sedece lanet olası kısa bir cevaptı ama karısı o cevabı vermek yerine sanki bilerek söylemekten kaçınması,beden dilinin verdiği tepkiler içindeki korkuyu kamçılıyor canının yanmasına sebep oluyordu. Hissettiği duyguyla Verda'yı kırmak istmese de engel olamamıştı dilinden dökülenlere.
"Bilmez olurmuyum hiç! Her fırsatta önüme seriyorsun katlanmak zorunda olduklarını! Benim gibi bir katile,bir Cellata katlanyorsun nasıl bilmem!?"
Verda artık delirme noktasına gelmişti. Neyi anlamak istemiyordu bu öküz! Evet kendiside katlanmak zorunda kaldıklarından biriydi ama canını yakan şey kadar zor değildi Cenk'e katlanmak.
"Evet katlanması zor bir insansın ki eminim bende öyleyim. Ama biz evlendik ve ben bu evliliği resmileştirmek istediğimi belirtmek için seninle buluşmak istedim. Şimdi biraz sakinleşip..."
Karısının söylediği her sözle onun anlatamadıklarını veya anlatmak istemediklerini küçük parçalar halinde zihninde birleştirdi Cenk. Çıkan tablo korktuğu gerçeği yüzüne vurur cinsten olunca mümkünmüş gibi daha fazla öfkelenmesine neden olmuştu.
"Sana nikahlanmadan önce sordum,sevgilin var mı sevdiğin biri var mı diye! Sen bana ne dedin?"
Ellerini öfkeyle iki yana açarak sinirle güldü.
"Yok dedin! Ulan yokta,benimle nikahlanırken sonuna kadar ayağını diriyordun be! Şimdi o puşt bir kaç gün o sitede kalacak diye sen onu görmemek için benimle."
Sözlerinin devamını dile getiremesi bile canını yakarken,güçlükle yutkundu ve elini sertçe göğsüne vurarak sözlerine devam etti.
"Ölesiye korktuğun,cellat dediğin,katil dediğin adamla sırf onun bulunduğu ortamdan kaçmak için evlenmeyi istiyorsun öylemi! Neyim ben Verda!?Bana O piçi sevdiğini söyleseydin ben anlamayacak,seni zorla nikahıma alacak kadar şerefsizmiydim!? Aşkından ölsem de durmazdım lan aranızda!"
Verda işittikleri ile şok olmuştu ne ara konu bu noktaya gelmişti anlamamıştı. Cenk'in hissettiği acı gözlerinden taşıyorken Verda'nın içi sızladı. Onun hissettiği,düşündüğü gibi bir şey değildiki Korhan'la aralarındaki mevzu.
Cenk'in nasıl böyle bir sonuca vardığını anlamaya çalışırken, yanlış kelimeler kullanarak onu bu raddeye getirenin kendisi olduğunu farketmişti. Onun daha fazla kendisini ve sözlerini yanlış anlayıp üzülmesine,incinmesine sebep olmak istemiyordu.
Birine bir şey hissettiğin zaman incinmenin,kırılmanın aldığın yaraların ne demek olduğunu,ancak o hisleri hissedip aynı yollardan geçenler bilirdi. Yanlış anlaşıldığını açıklamak için bakışlarını kocasının dolan gözlerine çevirdi. Ne kadar evlenemek istememiş olsada açıklayacağı şeylerdeki samimiyetine inanmasını ve kendini üzmemesini istiyordu.
"Düşündüğün,kafanda kurduğun gibi bir şey yok Korhan la aramda. Hayatım boyunca olmadı ve olamazda!"
Kocasının dudaklarının tekrar hareketlenmesi ile elini hızla dudaklarına kapattı.
"Suss! Ben seni dinledim,anlamaya çalıştım sende beni dinlemek zorundasın! Kırılmışlığını incinmişliğinin farkındayım ve beni yanlış anlamana sebebiyet verdiğim şeyleri açıklamadan kırgınlığında,öfkende geçmeyecek."
Cenk dudaklarına değen sıcak elin teması ve Verda'nın kendisine karşı gözlerinde ilk defa gördüğü samimiyetle biraz olsun sakinleşirken onu başını sallayarak onayladı.
"Birincisi nikahımız kıyılmadan önce sana verdiğim cevap doğruydu ve ben hala o cevabımın arkasındayım. Bir sevdiğim ve ya sevgilim yok!"
Kocasına anladın mı bakışları atıp kısa bir an bekledi ve onun başıyla verdiği onayla kendiside güzel dercesine başını salladı. Bakışları kocasının öfkeyle aldığı kesik kesik nefeslerden dolayı hızla inip kalkan geniş göğsüne kayarken dikkatini dağıtmamak adına başını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı.
"İkincisi dediğim gibi Korhan'la aramda düşündüğün gibi bir şeyin olma ihtimali seninle benim bir olma ihtimalimizden bile düşük! Hatta sıfır! Gönlümü kaptıracak olsam o kasıntı,kibir abidesi mahalle kabadayısı gibi ortalıklarda kasım kasım gerinen aptala mı kaptırırım sence!?"
Cenk'in gözlerindeki öfkenin ve acının yavaş yavaş koybolduğunu görünce sözlerine devam etti. Geçmişte yaşadığı rezillik şu an umrunda bile değildi şimdi tek derdi Cenk'i nikaha ikna etmekti ve o açık hava hapisanesinden bir an önce kurtulmaktı. Onun gibi özgür ruhlu bir kız için o kadar gardiyanın olduğu ortam pek sağlıklı değildi.
"Ne doktorlar,ne mühendisler,ne cellatlar istedi de ben..."
Gözlerini bir kaç kez kırpıştırarak masumca baktı.
"Nee yalanmı? Tamam belki doktor mühendis yalan ama taliplerim arasında cellat,katil...'"
"Desene tek talibim sensin diye! Ama yok olur mu? Verda hanım beynimi siksin önce! Sonra karşıma geçip dalga geçercesine açıklama yapsın!"
Hatırladıkça öfkeleniyordu. Vereceği tek cevabı verse konu buralara kadar gelmeyecek,kendisi şimdi birde Korhan iti ile karısının arasındaki mevzuyu merak etmek zorunda kalmayacaktı. Sadece bir sorusu ile basit bir mevzu nerelere gelmişti!Şimdi birde o mevzuyu sorsa bu işin sonu nereye varırdı kestiremiyordu. İstese elbetteki öğrenirdi ama o karısının ağzından duymak istiyordu.
"Açıklayamayacak hiç bir sırrım yok benim! Sen öyle giydiğim ayakkabıya,cekete,kalçama orama burama takıp öküz gibi böğürür..."
Cenk'in ani çıkışı ile Verda da öfkelenirken ellerini onun göğsüne koyarak ittirip üzerinde kurmaya çalıştığı baskıdan kurtulmayı denerken kocası göğsündeki bilekleri tutarak onu ittirmesine engel oldu.
"Normal kıyafetlerin olsa bende böğürmek zorunda kalmazdım! Lan hiç mi edepli bi kıyafeti olmaz bi insanın be! Göğürlerin bir yandan,kalçaların bir yandan her kıyafettemi aynı şey olur! Bir erkek gözüyle nasıl dikkat çektiğinden haberin var mı senin!?"
Kocasının sözleri ile bileklerini kurtarmak için hırsla çekiştirip,sinirden titreyen sesi ile çemkirdi.
"Göğüslerime,kalçalarıma büyük demeye mi çalışıyorsun sen!? Lafı dolandırmadan söyle! Ayrıca hani erkekler kalçalı ve büyük göğüslü kadınlardan hoşlanıyordu!?"
Cenk bıkkınlıkla gözlerini devirdi. Kesinlikle konudan konuya atlamakta ve sonunda kendini delirtecek bir noktaya parmak basmakta üzerine yoktu bu kadının.
"Seninle erkekler, kadınların hangi vücut ölçülerini daha çok beğeniyorlar onları mı tartışayım istiyorsun Verda!? Madem biliyorsun neyi ne kadar beğendiklerini ne demeye ölçülerini milletin gözüne sokarcasına kıyafetler giyiyorsunda beni çileden çıkarıyorsun?"
Kollarını sertçe çekerek Cenk'in ellerinden kurtardı ve yüzündeki umursamaz tavırla omuzlarını silkti.
"Benim kalçalarım ve göğüslerim seni çileden çıkaracak kadar sinirlendiriyorsa ölçülerim bir erkeğin ilgi odağı olacak değerlerde değil."
Cenk'in üzerindeki bakışlarını çeketek yönünü mutfağa doğru çevirdi ve sanki keşif yapmış bir bilim insanı edası ile sözlerine devam etti.
"Öyle olsaydı bu durum seni sinirlendirmek yerine,hoşuna giderdi. O yüzden kıyafetlerimin ve kalça..."
Çarptığı sert bedenle canı yanarken dudaklarından bir inilti firar etti.
"Aptal numarasımı yapıyorsun,yoksa gerçekten aptal mısın!?"
Karısının kolundaki elini beline sararak kucağına alıp yan taraftaki koltuğa doğru ilerledi ve kendisine şok olmuş gözlerle bakan karısı ile koltuğa oturdu.
"Hoşuma gitmeyen şeyler için mi bu haldeyim!?"
Verda,Cenk'in hareketlerine ve sözlerine anlam veremezken gözletindeki öfkeye eşlik eden farklı duyguyu anlamaya çalışıyordu. Taki kocası pozisyonlarını değiştirip kucağında onu ata biner gibi otutturana kadar.
Kasıklarında hissettiği sertlikle Verda ne yapacağını bilemeyip huzursuzca yerinde kıpırdanınca Cenk güçlükle yutkunmuştu. Verda'nın bakışları onun yutkunuşu ile inip çıkan adem elmasında takılı kalırken kulağında hissettiği nefesle kendine gelmiş bütün bedeninin bir ürperdiğini hissetmişti.
"Sinirim gördüklerimin hoşuma gitmemesinden değil."
Elleri karısının bacaklarını okşarken Verda biraz önceki ürpertinin yerini alan farklı hisse bırakmıştı kendini. Kocasının bacaklarındaki sıcak elleri yukarılara doğru ilerledikçe nefeside sıklaşır olmuştu.
Cenk,Verda'nın boynuna sokularak küçük ama yakıcı bir öpücük bırakarak bakışlarını karısının gözleri ile birleştirip boğuk bir sesle fısıldadı.
"Benim hoşuma giden bedeninin,vücut hatlarının başka erkeklerinde hoşuna gideceğinden! Seninde söylediğin gibi erkeklerin yüzde doksanı kalçalı ve büyük göğüslü kadınlardan hoşlanır ve sen o kategoriye giriyorsun."
Karısının kendisine karşı koyacağını düşünerek daha ileri gitmeyi düşünmemişti. Sadece sözleri ile anlatamadığı derdini eyleme dökerek göstermek istemişti. Elbette dersin sonunda zorlanan kendisi olacaktı fakat Verda'nın tepkisiz kalışı ile dokunuşlarını biraz daha ilerletmişti. Dudakları karısının açıkta kalan göğüslerinde gezinirken kendiliğinden açılan düğme ile gördüğü manzara karşısında bakışlarını karısının koyulaşmış gözlerine çevirerek homurdandı.
"Yemin ediyorum hepsini yakacağım! Daha dokunmadan kendisi açılıyor bu siktiğimin düğmeleri! Ne biçim elbise bu Verda?"
Verda kocasının serzenişine karşılık verecek durumda değildi çünkü bedenini saran ateşle olmayan mantığı da onu terk etmişti. Elleri kocasının göğsünde hafif dokunuşlar bırakarak gezerken ilk defa keşfettiği bu hissin içinde kaybolmuştu.
Cenk kendini durdurmaya çalışsada Verda'nın durumu onun da toparlanmasını engelliyordu yaptığı şeyin yanlış olduğunun farkındaydı fakat bu noktaya geleceğini hiç düşünmemişti. Karısının korkacağını,korkudan yine bin bir türlü saçmalık üreteceğine inanarak bir ders vermek istemişti fakat beklediği kesinlikle kendi isteği ile ona karşılık veren karısı değildi.
Karısının boynundaki dudaklarını yanağında hafif dokunuşlarla gezdirip dudaklarına ulaştığında bakışları karısının yüzünde gezindi.
Yankalrının kırmızılığı,arzuyla koyulaşmış gözleri,boynunda biraz önceki aldığı hazdan dolayı oluşan küçük kızrıklıklar. Kendisini istemediğini sürekli dile getirsede bedeni tam tersini söylüyordu. Bir birlerine her temasında karşı içlerindeki kıvılcıma karşı koymasalar yangına dönüşüp ikisinin de yakacağının bilincinde olduğu gibi karısının da bu durumun bilincinde olduğundan emindi.
Her dokunuşunda,keşfettiği her noktada izin istercesine,onu durdurmasını istercesine karısının gözlerine bakıyor küçük bi isteksizlik arıyordu fakat onun bakışlarındaki teslim olmuşluk onun kendi önüne koyduğu engelleride yıkıyordu.
Dudakları dudakları ile birleştiğinde Verda'nın da karşılık vermesi ile ikisinin iniltisi bir birine karışmıştı.Cenk'in dudakları tekrar Verda'nın boynuna yönelirken elide aklını başından alan kalçalarına doğru keşfe çıkmıştı. Karısının dilinden düşürmeye düşürmeye aklına soktuğu şeyleri hatırlayınca kalçasını hafifçe sıkarken dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.
"Aklımda olmayan şeyleri,inadından aklıma sokup,aklımı başımdan aldın ya ben sana daha ne deyim Verda."
Karısının kıkırtısı ile boynuna küçük bir ısırık bırakırken elinin temas ettiği kumaşın hissiyatı ile dudakları çapkınca kıvrılırken bakışları tekrar karısını buldu.
Verda, Cenk'in sözlerine anlam veremeyerek baktı.
Cenk elini karısının iç çamaşırının etrafında gezidrerek dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.
"Asya'nın kına gecesinde de aynı model iç çamaşırı giymiştin..."
Beklemediği cevap karşısında Verda'nın bakışları şüphe ile kısıldı.
"Üzerime düştüğünde ellerim nerendeydi sence yavrum?"
Verda kısa bir an o ana giderken kocasının diğer elini de kalçasına götürüp sıkması ile şaşkınca ona döndü. Sapık gibi orasını burasınımı yoklamıştı yani! Hemde iç çamaşırı modelini fark edecek kadar öyle mi? Üstelil o horoz yüzünden kendisi canıyla cebelleşirken!
Kocasının alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırıp gülmemek için kendisini tuttuğunu fark edince sinirle baktı gözlerine.
"Maşallah dokunmayla iç çamaşırı analizi yapacak kadar ustasınız Cenk bey! Beni çamurla mumyalarken hangi model iç çamaşırı giydiğimi de analiz ettiniz mi?"
Muzip bir yüz ifadesi ile başını salladı.
"Siyah dantelli bir takım giymiştin."
"Sapık! Cidden sapıksın Cenk! Madem gördün insan bir uyarır! Senin gördüğün şeyi diğerlerinin görmemesi mümkün mü! Rezil oldum senin yüzünden!"
Kucağından kalkmak için hareketlenen karısının belinden sıkıca tutarak şüpheyle baktı.
Karısının başını olumlu anlamda sallaması ile şüphe yerini şaşkınlığa bırakırken kendini açıklamaya çalıştı.
"Salladım ben kızım kafayımı yedin? O öfkeyle nasıl göreyim ne giydiğini? Ayrıca kimse görmedi! Göremezde!Ben bile göremedikten sonra onların görmesi mümkünmü sence?"
Verda sorgularcasına tek kaşını kaldırarak imalı bir bakış attı.
Karısının tekrar yumuşaması ile elini biraz önceki rotasına ilerletirken göğüs arasına doğru nefesini bırakarak Verda'nın hafif titreyişi ile güldü.
"O zaman görmedim ama kaçırdığım o fırsatı şimdi değerlendiremiyor muyum?"
Karısının gözlerine beklentiyle bakarak çapkınca göz kırptı.
Dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayan karısı biraz önce kendi yaptığı gibi boynuna sokulup küçük bir ısırık bırakarak kulağına yaklaştı.
"Ret ettiğin teklifimi tekrar masaya mı yatırsak acaba? "
Karısının hangi teklifi yapıp ta kendisinin ret ettiğini düşündü kısa bir an.
" İkimiz de bu haldeyken ve ikimizde daha fazlası için bu kadar istekliyken ben de vereceğin cevabı acayip merak ediyorum Cenk."
Verda' nın sözleri ile zihninde beliren o an ve kendisine teklif ettiği şeyi hatırlaması ile bedenindeki arzu yerini öfkeye bırakmıştı.
"Teklifini sikeyim senin Verda! Bilerek sırf o anı bana hatırlatıp tükürdüğümü yalatmak için bilerek bu raddeye gelmemize izin verdin."
Karısının gözlerindeki zafer pırıltılarını gördükçe öfkesi dahada artıyordu.İstediği buysa tükürdüğünü yalamasını da bilirdi elbet! Yüzüne yayılan psikopat bir sırıtışla homurdandı.
"Madem bu kadar isteklisin bu konuda yayağa geçelim!"
Beklemediği cevap ve Cenk'in sesindeki soğuklukla korkudan ürpediğini hissetmişti Verda. Hem adamı bu hale getirip,hem de böyle bir an da o saçma teklifi hatırlatırken ne düşünüyordu acaba? Hepsi Cenk'in ona dokunup hormonlarını çoşturması ve acemisi olduğu haz duygusunun içine bırakmasının suçuydu. Kendisine hakim olamamıştı. Yoksa hiç öyle saçma fikirler ortaya atacak kızmıydı? Hemde adam bu kadar şey olmuşken! Bakışları Cenk'in sertliğine kayarken korkuyla dudaklarını dişleyerek inledi.
"Sonun da kendi başını yedin!"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |