24. Bölüm

24. Bölüm

Esila Akaydın
yitenumutlar

İmzaladığı son dosyayı da masanın üstüne fırlatırcasına bıraktı.Boynundaki kravatı çekiştirirken kolundaki saate baktı. Saatin geç olması ile yapmak istediği şeyden vazgeçti. Mahru'yu görmeyeli sesini duymayalı iki gğn olmuştu ve o onu çok özlemişti. Yanına gidip,gitmemekte ikilemde kalırken saatin geç oluşu tekrar vazgeçirmişti bu düşüncesinden.
Hem kıza izin vermişti hem de sıkboğaz etmek istemiyordu.

Fakat geçte olsa en azından sesini duymaktan hiç bir kuvvet alıkoyamazdı onu. Masanın üzerindeki telefonuna uzanarak ekranını açıp Mahru'nun numarasını tuşladı ve çalan telefonun açılmasını bekledi. Uzun sayılmayacak bir süreden sonra hattın diğer ucundan gelen sesle dudakları kıvrıldı sanki bütün yorgunluğu uçup gitmişti.

"Efendim Soner."

"Nasılsın Mahru?"

"İyiyim teşekkür ederim de bir sorun mu var? Niye aradın ki bu saatte?"

Mahru ile kurabileceği normal bir iletişimin buraya kadar olduğunu anladığı an biraz önce mutluluktan kıvrılan dudakları,şimdi düz bir çizgi halini almış,unuttuğu yorgunluğu ise katlanarak geri dönmüştü. Düşen enerjisi ile hırsla konuştu.

"Sen neden aramıyorsun beni hiç!? Neden merak etmiyorsun ne yaptığımı Mahru?"

Mahru,Soner'in sözleri ile gülmemek için kendisini zor tutarken,Soner'in aradığını belirttiğindrn beri önden yürümeye başlayan Feyza'yı kontrol ederek cevap verdi.

"Anlamadım seni neden arayayım ki? Hem neden merak edeyim,bir sorun olsa haberim olurdu her türlü."

Aldığı cevapla sinirlenirken bazen gerçekten birinin,bir kızın falan ahını aldığını düşünüyordu. Mahru gibi karakteri olan bir kıza aşık olacağını söyleseler bi tarafları ile güler geçerdi. Ama olmuştu,hem de öyle bir aşık olmuştu ki onun kendisini yok sayışı,görmezden gelişi bile vazgeçirmiyordu yüreğini bu sevdadan.

"En azından patronun olarak araya bilir,halimi hatrımı sorabilirsin değil mi Mahru! İzin verdim diye benim rahatsız etmeyecek kadar ince düşünceli bir adam olduğumu düşünmen gerekir ve beni araman gerekirdi!"

Soner'i kızdırmanın keyfi ile sırıtırken Feyza ile aradının epey açıldığını fark edince adımlarını biraz daha hızlandırarak biraz ilerisindeki arkadaşına seslendi.

"Biraz yavaş yürüsen diyorum! Beklesene..."

İşittiği sözlerle kaçan keyfi tekrar yerine gelen Soner yüzünde büyüyen sırıtışla karşılık verdi telefondaki kıza.

"Yavrum ben zaten yavaş yürüyorum. Sorun sende ağırdan almasan naza çekmesen kendini her şey daha güzel olacak ama inadı bırakmıyorsun ki. Bana bekle diyeceğine sen şu inadından vazgeçsende hızlandırsak şu işi Mah..."

"Ne diyorsun yine Allah aşkına Soner!?"

Mahru'nun hızlanan nefes sesi ile bir gariplik olduğunu fark ederken işittiği sesle iyice işkillenmişti.

"Mahru,Feyza nereye gidiyordu öyle acele acele ateşe düşmüş gibi kız?"

"Sanane be? Kapa o gaganı da ikile şuradan,yedi ceddine rahmet okutma bana Burak!"

"Mahruu! Neredesin sen!? Kim lan o pic!? Feyza nereye gidiyor!? Ne haltlar karıştırıyorsunuz siz yine!?"

Mahru karşısında denizdeki kayık gibi sallanan gence öfkeyle bakarken,Feyza'ya yetişememenin sıkıntısı ve Soner'in telefonun diğer ucundan kükreyişi ile kime yeteceğini şaşmıştı.

"Abisine gidiyor! Ya Feyza'nın nereye gittiğini,ne yaptığını sorması gerken sizmisiniz be!? Jamal denilen gerizekalı kızı iki gündür ne aradı ne sordu! Helalim deyip evleneceğim deyip çekip gitmek hangi kitapta yazıyor! Ama yok siz erkekler seversiniz böyle..."

"Kim lan benim Feyza'ma göz koyan şerefsiz!? Ne evlenmesi? Kiminle evlenecek Feyza!?"

"Çek be arka patilerini üzerimden! O elini kırarım senin hayvan!"

Soner işittiği sözlerle hızla yerinden fırlayıp kapıya doğru ilerlerken telefonun diğer ucuna doğru öfkeyle kükredi.

"Yanında ne varsa indir o puştu aşağı hemen! Yoksa ben indirmesini bilirim!"

"Ne diyorsun sen be! Cephane taşımıyorum yanımda heralde!?"

Asansörü çağırmış fakat Mahru'nun verdiği cevapla hızla merdivenlere doğru koşmuştu.

"Bana gelince her uzvun cephaneden farksız oluyorda,gecenin bir vakti sokaklarda boş mu geziyorsun Mahru!?"

Hala söylenen Burak'ın kasıklarına sert bir tekme indirerek kolunu tutuşundan kurtarıp aceleyle Feyza'ya yeitşmeye çalıştı.

Hattın diğer ucundan gelen acı inlemyle Soner yüzüne yayılan gülümseme ile çıkışa ulaşmıştı.

"Seni alt etmek için cephaneye ihtiyacım yok! Çenemle alt ederim ben seni!"

Mahru'nun sözlerinden sonra Soner sinirle dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı.

"Ben çeneni kapatmasını da bilirim de sana kıyamadığımdan oluyor ne oluyorsa. Her ne halt yiyorsunuz Feyza'yı engelle geliyorum hemen."

"Lafı neresinden anlıyorsun sen be!? Gelmesi gereken senmisin evleneceğim deyip çekip giden o şam maymunu mu!? Gelme! Bakarız biz başımızın çaresine!"

Yüzüne kapanan telefonla öfkeyle dişlerini sıktı ve aracına binerek telefonundan arayacağı ismin üzerine tıkladı. Aracını çalıştırıp çıkışa doğru ilerlerken açılan telefondan gelecek cevabı beklemeden bir küfür savurdu.

"Senin beynini si..."

"Yanlış aradın galiba kardeşim."

Jamal'in uyku mahmuru çıkan sesi ile öfkesi dahada artmıştı. O kızlar orada ne haldeydi bu şerefsizin dünya umrunda değildi demek.

"Yanlış aramadım! Sana dedim! Bizzat bile isteye hür irademle daha fazlasını söyleyeceğim birazdan! Ulan sen orada rahatça yatıp zıbarmak,kıçını kurtarmak için mi o kıza evleneceğini söyledin!?"

Aramasına cevap verdiğinden beri Soner'in yedi ceddinden başlayan küfürleri ve kükreyişi ile yüzünü buruşturdu.

" Ne diyorsun gece gece Soner!? Dün ameliyatlarım vardı gecesinde nöbetim eve yeni geldim yorgunluktan geberiyorum saçmalıklarınla uğraşamam! Ne söyleyeceksen söyle bir an önce uykusuzluktan geberiyorum!"

"Geber lan! Uyu pezevenk! O yattığın kuş uykusundan kalkma bir daha Jamal! Eğer kalkarsan ben seni tekrar uyutacağım puşt! Burak denen şeref yoksunu adi pic Mahru'nun önünü kesti. Ben bile dokunmaya çekinirken o adi pic benim sevdiğim kıza dokundu! Sen hala uyku diyorsun lan!"

Jamal,Soner'in anlattıklarından hiç bir şey anlamayarak uykusuzluktan ağrıyan başını ovarak sinirle çıkıştı.

"Bana ne demeye küfür edip duruyorsun lan sen!? Sevdiğin kıza dokunan o dingil kimse git ona ilet o gün yüzü görmemiş küfürlerini! Benim suçum ne!?"

"Lan namusum demedin mi Feyza'ya!? Sen namusuna böyle mi sahip çıkıyorsun gevşek!? Burak denen onun bunun çocuğu senin anmusum dediğin kıza takık!"

İkinci defa işittiği isimle aniden ayılırken yataktan fırlaması da bir olmuştu.

"Feyza abisine gidiyormuş Mahru da onun peşinden giderken O pic önünü kesti Mahru'nun! Mahru'nun kılına zarar geldiyse,Feyza'ya bir şey olduysa canını yakarım senin Jamal! Şimdi kaldır o kıçını bir an önce gidip bakalım ne oluyor! Hemen çık o..."

Soner'in anlattıklarını idrak ettiğinde gerisini dinlemeye bile gerek duymamıştı. Yeni geldiği evden bütün bedenini saran öfkeyle çıktı.

Açılan asansörden çıkan Kayra ile çarpışınca kolundan tutarak kendisi ile onu da adansöre soktu.

"Ne yapıyorsun? Ne demeye tekrar soktun beni asansöre kayınço?"

Şaşkın bakışları Jamal'in üzerinde gezinirken onun öfkeden burnundan soluduğunu fark edince Feyza ile olaması için yaptığı planın açığa çıkıp çıkmadığının merakı sarmıştı bu defa. Gerçi Yasemin ablası tüm suçu üstlenmişti ama pekte güvenemiyordu.

"Benimle geliyorsun!"

"Yok gelemem ben. Devriyeden yeni geldim Derya bekliyordur. Sen git nereye gide..."

"Karını ara abisi ile beraber Feyza'yı almaya gideceğimizi söyle! Beklemesin kız boş yere! Ne zman geleceğimiz belli olmaz çünkü ortadan kaldırılması gereken bir piç var!"

"Anlamadım kimi kaldırıyoruz? Nereye kaldırıyoruz? Ne oluyor lan?"

Açılan asansörden cevap vermeden hırsla çıkan adamın peşinden giderek ellerini sertçe yüzünde gezdirdi. Kurtuluşu yoktu bundan! Adamı atıyor ama o bumerang misali geri geliyordu. En sonun da tayinini isteyecekti bu hayvan yüzünden. İzmir'e mi isteseydi acaba. Hem Tuğra da vardı canı sıkılmazdı. Asya ile Derya da destek olurdu birbirine. Aklına gelen şey kafasına yatınca başını kendini onaylarcasına salladı.

"İyi fikir. Başka türlü kurtulamayacağım ben bundan."

Yerinden sökülürcesine kapanan aracın kapısı ile daldığı düşüncelerinden sıyrıldı. Bakılları Jamal'i bulunca onun eliyle yan koltuğu işaret etmesi ile bıkkınca gözlerini devirip o yöne ilerledi.

Yola koyulduklarında Jamal'in anlattıkları ile oda sinirlenirken Yasemin ablasını arayıp durumdan haberdar etti. Onlar gidene kadar en azından kızlara sahip çıkabilirlerdi.

Feyza önünde durduğu kapıyı var gücüyle yumruklarken bir taraftan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"Aç şu kapıyııı! Abi aç şu kapıyı!"

Mahru kızın kapıya vurduğu elini tutmaya çalışırken bir taraftan da sakinleşmesi için dil döküyordu.

"Sakin ol Feyza. Bir şey yapamaz. Abini bilmiyormusun boş konuşmaktan başka bildiği bir şey yok onun!"

Elini Mahru'nun tutuşundan kurtararak tekrar kapıyı yumruklayınca abisinin homurdanarak kapıyı açması ile öfkeyle bağırdı.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen!?"

"Ooo Feyza hanım. Evin yolunu bulabildin sonunda!"

Mahru karşılarındaki adama tiksinircesine bakarken Feyza dizginleyemediği öfkesiyle bağırdı tekrar.

"Sen nasıl insansın ya! Şikayetçi olacağım da ne demek!? Kim beni zorla alı koyuyor abi ne saçmalıyorsun sen!?"

Kardeşinin kendisine hesap sorarcasına diklenmesi ile onu baştan aşağı süzdü.

"Ne diyon gız sen!? Ne yırtınıp duruyon gece gece!?"

Kapı eşiğinden geçerek Feyza'nın karşına geçip işaret parmağı ile başına vurdu.

"O yarım aklınınan yidiğin haltlara bakmıyonda bi de gapıyamı dayanıyon hesap sorar gibi? Bana diklenip duracana oynaşdın ite dikleneydin!"

Abisinin sözleri ile öfkeyle yumruklarını sıktı ve tiksinerek konuştu.

"Ben kimseyle oynaşmadım! Kimsenin de bana senin o pis düşüncelerindeki gibi yaklaşmasına izin vermem!"

Kardeşinin sözleri ile yüzünü ekşiten adam elini kaldırarak hesap sorarcasına salladı.

"İzin vermezmiş. Vermediğin halin bu mu!?"

"Feyza! Mahru! Gız siz ne dimiye geldiğiz bu köpen gapısına!?"

Mahru'nun ve Feyza'nın bakışları telaşla merdivenleri çıkan kadına dönerken Arif memnuniyetsizce homurdandı.

"Ne demiye topladın geldin bu deli sülalesini gapıma! Buraya gelecek biri varsa o da seni isdemeye gelmesi gereken o şerefsizdi. Amma ben yapacağımı bilirim!?"

" Sen beni zorla millete bir eşya gibi vererek değersizleştirirken aklın neredeydi!? O çocukta bende anlatmaya çalıştık o zaman ..."

Feyza'nın kolundan sertçe kavrayarak öfkeyle sarstı.

"Suss gız! Garşılık verme bi de bana! Ne halt yidiğin belli değil onun bunun evinde galıyon bi de gelip bağa ahkam..."

"Arif bırak gızın golunu!"

Harun'un uyarısını umursamayıp bakışlarını ona doğru çevirerek kükredi.

"Garışma sen lan!? Ne dimiye alı goyuyonuz siz bunu eviğizde!? Amacığız ne?"

Mahru,Feyza'nın kolunu Arif'in tutuşundan kurtarmak için çekiştirdi. Arkadaşına bir zarar vermesinden korkuyordu çünkü.

"Saçma sapan konuşmada bırak kızın kolunu!?"

Evin önüne peş peşe park eden iki araçtan inen Jamal,Kayra ve Soner'in bakışları birbirini bulurken Arif bıkkınlıkla kükredi.

"Yaşından başındanda mı utanmıyorsun!? Hakaret ettiğin kardeşin be!"

Mahru'nun bağırması ile araçtan inen üçlünün bakışları hızla karşılarındaki eve dönmüştü.

"Senide almayım ayamın altına şimdi. Sen git gendi namısını temizle önce! Elin gavuruynan oynaşıp ortada galdığın gibi bu yarım akıllının başınıda mı yakacan!"

Mahru işittiği sözlerle donup kalmıştı.

"Senin belanı sikmezmiyim ben lan puştun evladı!?"

İşittiklerinden sonra Soner'in öfkeyle eve doğru ilerlemesi ile Kayra ve Jamal'de arkasından ilerledi.

"Yeterrr! Nasıl insansın sen!?"

"Suss gız! Bu zilliye uyup sende..."

"Şerefsiz puştt!"

Soner, duyduğu iğrenç ithamların öfkesi ile kavrulurken hızla çıktığı merdivenlerin sonunda karşılaştığı adamın yakasına yapışarak kafa atmıştı yüzüne.

"Ahhh!"

Ansızın aldığı darbeyle adamın elleri yüzüne kapanıp acıyla inlerken,umursamadan tekrar yakasından çekiştirdi Soner.

Jamal ve Kayra koşar adım çıktıkları merdivende acı bir feryat duyunca duraklasalarda kısa bir bekleyişin ardından hızla kalan son bir kaç basamağa da çıktılar. Kapıya ulaştıklarında gözleri ilk kızları aramıştı. Onların iyi olduklarını görünce rahat bir nefes almışlardı ki bakışları daha önce fark etmedikleri manzaraya kaydı.

Adamın Mahru'ya etttiği hakeretlerden sonra öfkeden gözü dönmüştü. O sözler zihnin köşelerine her vuruşunda aynı etkiyi yarattıkça artan öfkesiyle,umursamadan çenesine sert bir yumruk geçirip yakasına yapıştı.

"Leşini sererim senin! Yemin olsun leşini sererim lan! Bir daha o pis ağzına Mahru'nun adını alırsan,hakkında ileri geri konuşursan andım olsun onun kirpiğine düşen hüznün buğusu için bile öldürürüm seni!"

Mahru işittikleri ve Soner'in bugüne kadar hiç şahit olmadığı yanını görmenin şaşkınlığı ile ona korkuyla bakarken o yakasından tuttuğu adamı kızın önüne doğru çekiştirerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"Özür dile!"

Adamın öfkeli bakışları Mahru'yu bulurken Mahru'nun bakışları ise sinirden adamı parçalayacak gibi bakan Soner deydi.

"Özür dile dedim lan! Özür dileyeceksin! Özür dile!"

Diğerleri Soner'in kendini kaybetmiş gibi adama saldırışını şok içinde izlerken,Mahru onun adamın yakasını tutan eline dokunarak bakışlarının kendisine dönmesini sağladı. O an onun gözlerinde bakışlarında gördüğün acıyı tarif et deseler, işittiklerimden benim canım değil de,onun canı yanmış,o yara almış gibiydi derdi. Dolan gözleri ile güçlükle yutkunarak fısıldadı.

"Bırak ne olur. "

Mahru'nun bakışlarındaki incinmişlik ve parlayan yaşlarla kendi gözleri de dolarken başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

Onun öfkesinin önüne geçemeyeceğinden korkan Mahru çaresizce ismini fısıldadı.

"Soner..."

Mahru'nun yalvaran bakışlarına daha fazla dayanamayarak yakasından tuttuğu adamı tiksinerek ittirdi.Kolunu Mahru'ya dolayarak kendisine çekip başına bıraktığı küçük öpücükle diğer kolunuda kaldırarak,sanki yarasını sarmak,o adamın sözlerini unutturmak istercesine sıkıca sarıldı.

Bedenini saran kolların sıcaklığı ile tutmakta zorlandığı göz yaşları yüzünü ıslatırken,o da kollarını Soner'in beline dolayarak hissettiği korkuyu saklama gereği duymadan fısıldadı.

" Bi an hiç bırakmayacaksın sandım."

Derin bir nefes alarak gözyaşlarını bastırmaya çalışıp tekrar fısıldadı.

"Bu iki etti. Bir daha benim yüzümden sakın böyle bir şey yapma."

Mahru'nun kolları beline dolandıktan sonra zaman durmuştu Soner için. Neredeydi,ne olmuştu her şey kavramını yitirmiş,zaman dan ve mekandan soyutlanmıştı sanki.

Mahru'nun boynuna sokularak kokusunu içine çekti sakinleşmek istercesine.

"Üçüncüyü yaşamadan gel bana o zaman Mahru."

Kollarını sardığı bedenin gerginliğini hissederken,onu rahatlatmak için söylediği sözlerle sahte bir kıkırtıdan sonra konuştu.

"Üç hak olandır. Üçüncü olur da sen hapishaneye,ya da imamın kayığına binmezsen söz sana geleceğim Soner. Ama vicdanlı kızımdır ben diğer ikisi olursa da,hapishaneye temiz çamaşır getirir,mezarına da duaya gelir su dökerim idare edersin artık."

Mahru'nun sözleri ile Soner'de kıkırdarken Arif yerden doğrularak birbirine sarılan ikiliye tiksinerek baktı. Bakışlarını kardeşine çevirerek eliyle işaret ederek onları gösterdi.

"Gördünmü gız yarım akıllı. Sen azını bana açıp havlarkan bunlar gendi yidikleri haltlara senide özendirip,gandırıp o şerefsize,soysuza gapatma idecekler gapat..."

Abisinin sözleri ile Feyza midesinin bulandığını hissederken,gördüğü kişi ve yaptığı şeyle şok olmuştu.

"Şerefsiz puşt!"

Jamal abisinin yüzüne attığı yumrukla onun yere düşmesine neden olurken Feyza endişe ile ikiliye baktı. Adam sanki delirmiş gibi abisine yumruk atarken ağıza alınmayacak küfürlerde dökülüyordu dilinden. Korkulu bakışları hızla onların arkasında kendisi ve diğerleri gibi Jamal'i izleyen Kayra'ya kaydı.

Hızla ona yaklaşarak arkasındaki ikiliyi sanki o görmüyormuş gibi korkuyla işaret etti.

"Ne bakıyorsun öyle ayırmayacak mısın!?"

Kayra,Jamal'in adamın çenesine geçirdiği yumruktan sonra yüzünü buruşturarak bakışlarını Feyza ya çevirdi.

"Abin hak etti bunu Feyza."

Feyza şaşkınca baktı Kayra'nın yüzüne. Arkalarından gelen acı inlemeler ile Kayra'nın kolundan çekiştirip yalvarırcasına konuştu.

"Lütfen Kayra. Bak ben bu yaşıma kadar kimseye yalvarmadım ama sana yalvarıyorum lütfen ayır onları.Şikayet etmekten falan bahsetmiş,Jamal'in başını yakacak abim!"

Kayra,Arif'in bi halt yiyemeyeceğini biliyordu ama karşısındaki kızın haline üzüldüğü için bakışlarını Soner'e çevirdi.

"Soner yardım ette ayıralım şunları. Jamal'in elinde kalacak yoksa bu hayvan."

"Gebersin it! Elimi bile sürmem!"

Kayra bakışları ile korkuyla Jamal ve baisini ayırmaya çalışan kızı işaret etti ve Soner'in homurdanarak Mahru'yu kollarının arasından çıkarıp yerdeki ikiliye doğru ilerlemesi ile o da müdehale etmek için ilerledi.

Yasemin ve Harun da ikiliue doğru yakalaşarak onları ayırmakta zorlanan Soner ve Kayra'ya yardım ederek Arif'i güçlükle Jamal'in elinden almışlardı.

Nefes nefese karşısındaki adama bakarken,açılan kaşından gözüne akan kanla bulanıklaşan görüşünü netleştirmek için bir kaç defa gözünü açıp kapttı öfkeyle. Görüşü netleşmezken ağzında dolandırdığı küfürle bu defa sertçe koluna sildi. Görüş alanı biraz daha açılırken aradığı kişiyi Harun abisi ve Yasemin ablasının yanında görünce geçmek bilmeyen öfkesini kusarcasına bağırdı.

"Sen benim başıma belamısın lan!? Sana insan gibi dedim ki evleneceğim!Feyza artık benim namusum dedim!Benim namusum dediğim kıza sen nasıl o lafları söylersin!?"

Aldığı kesik nefeslerle göğsü hızla inip kalkarken bakışları kendisine endişe ve korkuyla bakan kıza kaydı. Onun rengi atmış,korkmuş halini görünce öfkesine hakim olmaya çalışsada becerememişti. Bakışları tekrar karşısındaki adama kayınca Soner ve Kayra'nın tutuşundan kurtulmak için bir hamle yapsada onların onaylamaz sözleri ve uyarıları ile derin bir kaç nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Ama karşısındaki adamı gördükçe sakinleşmeyi bırak kanı alev alıyordu öfkeden.

"Ne istedin kızdan!? Ne istedin de senin kapına geldi yine!? Niyetin, derdin ne senin lan!?"

Arif hissettiği acıyla güçlükle yerinde doğrulmaya çalışırken,eli stemsizce acıyan kaburgalarına gitmişti. Hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu.

"Esas senin derdin ne lan!? Evlencem,nikahlayacam diye boş havaları basıp gitdin. Evlenmeye niyeti olan o iki günün içinde gelir gardaşımı benden isder,sonada nikahı basardı. Hani nerdesin iki gündür!? "

Jamal adamın sözleri ile sinirle güldü. Bu ite iki gündür hastanede olduğunu gözünü dahi kırpmadan buraya geldiğini açıklasa anlamazdı. Anlamazdı insan değildi çünkü. Ama yine de gelemeyiş sebebini belirtmesi gereken biri vardı. O na karşı ne kadar öfkeli olsada sözünün arkasında durmayan biri gibi gözüküp yanlış anlaşılmak istemiyordu.

"İki gündür hastanedeyim! Nöbetim vardı,acil ameliyatlara girmem gerekti! Sana bunları açıklasamda sen anlamazsın ama anlayan,anlamak isteyenler vardır belki."

Feyza,Jamal'in ne ima ettiğini anlamıştı. Anlamıştı ama o zaten suçlamamıştı ki onu. Suçlamak için aralarında bir bağın,bir ilişkinin olması gerekirdi. En azından bir anlaşma olaması gerekirdi. Onların arasında ise hiç biri yoktu. Sadece mecburiyetten dile dökülen sözlerden ibaretti konuşulanlar. Suçlamaktan ziyade öfkeliydi karşısındaki adama. Ona dayatılan bu saçmalığı kabul edip ikisini de bir çıkmaza sürüklediği için öfkeliydi.

Arif bakışlarını bir an bile Jamal'den çekmeden patlayan dudağından akan kanı yere tükürerek elini kaldırıp hesap sorarcasına salladı.

"Maval okuma lan bana! Galıbığın adamı ol virdiğin sözü dut!Dutmayacasanda benim ne ittime garışma! Gardaş benim deyimi,isder atarım,isder dutarım! İsdersem şindi hazır isdiyeni Burak varı..."

"Kayra! İmamın evi nerede!?"

Jamal de tiksinen bakışlarını karşısındaki adamdan çekmeden Kayra'nın kendini tuttuğunu bilsede sırf adama olan gıcıklığından bağırarak seslenmişti Kayra'ya.

"Lan gecenin bu saatinde adamı ne diye kaldırayım ben manyak mısın be! Delirdin mi!?"

Kayra'nın sözleri ile Soner kıkırdarken Onun sert bakışları kendisini bulunca gülüşünü bastırmaya çalıştı.

"Önce isdeyecen sona nikahı gıyacan! Gelecen elimi öpe..."

"İşte o dediğini feriştahı gelse yaptıramaz! Ne o elini öperim,ne Feyza'yı senden isterim! Sen ne eli öpülecek,nede kardeşini senden isteyip şereflendirilecek insansın! İstediklerinin ararasında yapacağım tek şey o nikahı birazdan burada gözünün önünde kıymak olacak!"

Adamın üzerindeki tiksinti dolu bakışlarını çekmeden işaret parmağını kaldırıp,yan tarafında kalan Feyza'yı işaret ederek sözleirne devam etti.

"O da Feyza'nın iyiliği için! Nikahı kıyıp Allah'ın huzurunda eşim olarak kabul ettikten sonra onu alıp buradan götüreceğim! Sığınmak zorunda kaldığı evden değil,senin evinden değil! Onun doğup büyüdüğü,çocukluğunun geçtiği bu evden baba evinden alıp götüreceğim! Bir daha da ne ölüsü ölüne,ne de dirisi dirine bu kızın!"

Bakışlarını adamdan çekerek Feyza'ya çevirdi. Onun gözlerindeki korku kırıntıları dışında, yine karşısında dimdik durmasını izledi bir süre. Kendisine gelince yetmişiki milleti alt edecekmiş gibi karşısına dikilmesi,ama abisine karşı kendini savunamayıp ezdirmesi sinirlerini bozuyor ona karşı olan öfkesini kamçılıyordu.

Bakışları kızın kahverengi harelerine ulaşınca işaret parmağını sağ tarafında kalan evin giriş kapısına doğru kaldırarak işaret etti.

"Bu lanet kapıdan son kez gir! Sana ait,özel eşyan varsa toparla nikahtan sonra gideceğiz!"

Jamal'in sözleri ile kaşları çatılırken, onun işaret ettiği kapıya kısa bir an bakıp tekrar Jamal'e çevirdi bakışlarını.

"Burası benim evim! Ne demek son kez gir! Buna s..."

"Sakın!"

Jamal'in uyarırcasına kaldırdığı eli ve keskin uyarısı ile sözlerinin devamını getirememişti Feyza.

"Şu saatten sonra bir evin var o da benim yanım! Bu adamın nefes aldığı ev senin mezarın olur ancak. Şimdi gir içeriye topla neyin varsa. Bir daha tekrar etmeyeceğim."

Mahru hala yerinde dikilen Feyza'ya yaklaştı ve kolundan tutup homurdanarak kapıya doğru çekiştirdi.

"Jamal haklı! Neyin varsa topla gidelim. Daha fazla tatsızlık çıkmasın."

Feyza bakışlarını Jamal'den ayırmadan Mahru'nun sözlerini başıyla onaylayarak onunla birlikte içeriye girdi.

Onların gidişini tera bakışlarla izleyen Jamal,Feyza'nın onun sözlerine,istediği şeye diklenip,Mahru aynı şeyi isteyince ikiletmemesini görünce yüzünü buruşturarak homurdandı.

"Tövbe estagfurullah!"

Başını sağa sola sabır dilenircesine salladı ve Kayra'ya çevirdi.

"Gidip imamı getirelim de, bi an önce şu nikah kıyılsın! Biz de çıkalım şu belalı köyden!"

Adımlarını merdivenlere doğru yöneltince Kayra'da yüzündeki saklamaya çalıştığı sırıtışla peşine düştü. Kayınbiraderini oyuna getirip başını bağlamak istemişti ama bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemişti. Artık onunla uğraşmak yerine karısı ile uğraşırdı dangalak. İmamı bu saatte nasıl ikna edeceklerini bilmiyordu ama bu nikahın bir an önce kıyılması için imamı bile kaçırmayı göze alabilirdi.

Feyza eşyalarını toplarken gözyaşları gözlerini zorlar hale gelmişti. Fakat ağlamamk için üstün çaba harcıyordu. Mahru 'da ona yardım ederken kaçamak bakışlar atarak konuştu.

"İstemediği yada verdiği sözden pişman olduğu için aramamazlık etmemiş çocuk iyi tarafından bak birazda."

Elindeki kıyafetini hazırladığı valize koyarak yaşlarla parlayan gözlerini arkadaşına çevirdi.

"Sence umrumda mı? Böyle olmaz Mahru! Adamın alnına silah dayayarak evliliğe zorladılar resmen! Hangi kadın istenmediğini bilerek böyle gurur kırıcı bir şekilde gelişen evliliğe iyi tarafından bakar? Yaa adamın belki sevgilisi vardı kimse sorgulamadan baskı yaptılar! Birbirini seven iki insanın arasına istemedende olsa giriyorsam ben bunun vebalini nasıl taşırım? Nasıl iyi tarafından bakayım?"

Mahru elindeki kazağı arkadaşının önündeki valize koyarak yanına oturup ellerini avuçlarının arasına alarak hafifçe sıkarak gülümsedi.

"Sevgilisi yok. Olsa kızlardan duyardım bugüne kadar. Seninle bir olup Jamal'e kızsamda sen bana bakma,Jamal iyi çocuk. Babam hastanede yatarken muhabbeti bayağı ilerletmiştik biz oradan biliyorum. Yani iki günlük tanıdığın Jamal'le diğerinin arasında uçurumlar var. O da şaşırdı başına gelenlere, o yüzden verdiği tepkiler. Düzelir biraz zaman geçince."

Feyza arkadaşının elinden ellerini kurtararak gözlerini devirerek homurdandı.

"Hııı öyle iyiki beni gördükçe yüzü nur saçıyor adamın. Mahru bilmem farkındamısın ama adam bana her baktığında öldürecekmiş gibi kararıyor gözleri."

Jamal'in kendisine bakışlarını hatırlayınca tüyleri ürpermiş,hafif bir titreme yoklamıştı bedenini.

"Bugün öldürecekmiş gibi bakar yarın aşkla bakar.O işler öyle olmuyor işte.Soner'in bana ilk günkü bakışlarını görseydin arkana bile bakmadan kaç bu adam seni çarmağa gerer,ibreti alem olsun diye canlı canlı kurda kuşa yem eder derdin."

"Aynı şey mi Mahru Allah aşkına yapma."

Arkadaşının sorusu ile Mahru dudaklarını büküp omuzlarını silkti.

"Soner için daha zor bir durum tabi. Yani o kuzeninin eski nişanlısına aşık olduğuna göre ve kabul ediyorum ki bu eski nişanlı pekte normal biri olmadığına göre bu aşk meşk durumları olabiliyorsa,öldürecek gibi bakan o gözler daha sonra aşkla bakabiliyor. Bu durumun en büyük örneği Soner.Jamal 'de sana aşık olabilir ve o gözler sana aşkla bakabilir bence."

Feyza elindeki hırkayı da valize koyarak kapatıp fermuarını çekerken,gözlerindeki yaşlara inat kıkırdadı.

"Söylediklerinin içinde haklı olduğun iki nokta var. Bir senin normal olmayışın,iki Soner'in sana körkütük aşık olması. Abimin senin hakkında söylediklerinden sonra nasıl gözü döndü,senden özür dilemek için ayaklarına kapandırtacaktı az daha."

O anları hatırlayan Mahru'nun tekrar içi sıkılsada Feyza'ya belli etme eye çalıştı. Yüzüne kondurduğu imalı gülüşle arkadaşına baktı.

"Sen Soner'in tepkilerini izlemekten Jamal'in tepkilerini kaçırmışsın anlaşılan."

Arkadaşının yatağın üzerindeki valizini indirirken sesini kalınlaştırarak Jamal'in taklitini yaptı.

"Feyza benim namusum! Bu saatten sonra bir tek evin var o da benim yanım!"

Mahru'nun yaptığı taklitle ikisi birden kıkırdaşırken arkalarından gelen sesle o yöne döndüler.

"Hazır imam geliyorken bende sana nikahı bassam mı bebeğim? Hem eğlenecek daha çok malzeme çıkar sizede."

Soner'in asılan yüzünü gören Mahru ona doğru yaklaşarak yüzünü kırıştırdı.

"Bebeğim ne be!? Farkındaysan karşında kazık kadar kız var. Bebeğe benzer bir yanım mı var?"

Mahru'nun sözleri ile Feyza dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken,onları yalnız bırakarak valizini de alıp dışarı çıktı.Soner ise Mahru'nun tepkisi ile gülmemek için kendini güçlükle tutuyordu. Mahru'nun bu tarz hitap şekillerinden hoşlanmadığını biliyordu.Ona göre de değildi eğreti durmuştu söylerken bile ama,onun biraz önceki yaşananlar ile eğlendiğini anlayınca biraz kızdırmak istemişti.

Omzunu yasladığı kapıdan ayrılarak Mahru'ya doğru yaklaşıp önünde durdu. Bakışları ile baştan aşağı onu süzerek dudaklarını büküp başını olumlu anlamda salladı.

"Haklısın olmadı."

Mahru'nun da kendisini başını sallayarak onayladığını görünce kolunu beline dolayarak sertçe kendisine çekip kızın şaşkın bakışlarına aldırmadan sahte bir ciddiyetle tekrar konuştu.

"Gülüm nasıl?"

Mahru'nun yüzünü buruşturarak başını olumsuz anlamda sallaması ile dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilirken onun şoktan irileşen gözlerine bakarak fısıldadı.

"Peki Balım nasıl?"

Kızın yüzünün aldığı şekille Soner'in dudaklarından bir kıkırtı kaçarken Mahru'da onu ittirmeye çalışmıştı.

"Bak bu en güzelleri bence Aşkım."

"İyyy!Allah aşkına sus duymak dahi istemiyorum sevmem ben böyle şeyleri. Ayrıca bırak beni Son.."

"Mahru..."

Kulağında hissettiği Soner'in sıcak nefesi ve ismini telaffuz ederken ki sesinden yayılan iç gıcıklayan o tını Mahru'nun sertçe yutkunmasına neden olmuştu. Soner'in dudakları yanağından dudaklarına doğru yol izlerken Mahru ne tepki vereceğini bilememişti. İtekleyebilir,bir tekme atabilir ya da en kötü tokadı basardı ama bu defa anlam veremediği şekilde hiç birini yapmayı istememişti. Dudaklarına sürten dudaklarla tekrar yutkundu.

"Sana da,benim yüreğime ve dilime de yakışan tek hitap ismin. İster aşkından düştüğüm durumlara gül,ister eğlen ama yine de benim Mahrum' sun. Seni ilk gördüğüm gün öldürebilecek kadar öfkeyle dolu olan yüreğim,bugün senin önünde diz çökecek kadar güç..."

Mahru'nun dudaklarına bıraktığı öpücükle kaşları hızla çatılırken başını hafif geriye çekti.

"Ne demeye rolümü çalıyorsun Mahru? Sözlerimi bitirince benim seni öpmem gereki..."

Mahru'nun dudaklarından kaçan kıkırtıyla kendine gelirken bu defa inanamayarak baktı karşısındaki kıza.

"Beni öptün!?

Başını sallayan kıza şaşkınca tekrar sordu.

"Hem de kendi isteğinle?"

"Evet."

Aldığı cevaplarla yüzünde çapkın bir gülümseme oluşurken Mahru'nun dudaklarına yaklaşarak fısıldadı.

"O zaman bir kere daha öpmende sakınca yok izin veriyorum güzelim. İstediğin kadar öpebilirsin."

Dudaklarına uzanan adamın ağzına elini hafif sert bir şekilde vurarak kollarından sıyrıldı.

"Öptüysek gelde tepemize çık demedik!"

Dudaklarına inen darbeyle adımlarını dışarıya doğru çeviren kızın bileğinden tutarak kendine doğru sertçe çekip dudaklarına kapandı. Öpüşü de en az Mahru'yu kendisine çekmesi kadar sertken onunda karşılık vermesiyle,Soner'in Mahru'nun bileğindeki eli hareketlenmiş kollarında gezinmeye başlamıştı.Onun inlemesi ile nerede olduklarını hatırlayan Soner hafifçe geri çekildi. Elleri hala Mahru'nun kollarında yavaş yavaş hareket ederken yüzüne yayılan gülümseme ile gözlerine baktı.

"Dua et ortam müsait değil güzelim. Yoksa inlemeden sonra elimden bu kadar kolay kur..."

Mahru'nun canı yanarcasına yüzünü buruşturması ile endişeyle baktı yüzüne.

"Canını mı acıttım?"

Soner'in sözlerine karşı başını olumsuz anlamda sallarken,yüzünü buruşturarak kolunu geriye doğru çektirdi.

Onun bu hareketi ile Soner'in bakışı çektiği kolunu bulurken aklına gelen şeyle bakışları şüpheyle kısılmış ve Mahru'nun geri çekilmesine izin vermeden çektiği kolunu bileğinden tekrar tutarak onun itirazlarına aldırmadan kazağının kolunu yukarıya doğru kıvırarak incelerceaine bakmıştı.

Dirseği ve omzunun arasındaki morarmaya başlamış parmak izleri ile kaşları çatılırken öfkeyle hareketlendi.

"Kimse alamayacak bu iti elimden!"

Bu defa Mahru dışarıya doğru yönelen adamın koluna yapışarak telaşla konuştu.

"Soner dur!"

Uyarısından sonra öfkeyle kendisine dönen adamın gözlerine endişeyle bakarak tekrar konuştu.

" O yapmadı. Yemin ederim. Dokunmadı bile."

Mahru'nun sözleri ile Soner'in kaşları mümkünmüş gibi daha da çatılırken aklına gelen bir diğer kişi ile kanın beynine sıçradığını hissetti.

"O zaman o siktiğimin piçi yaptı! Feyza'ya takık olan!"

Mahru'nun bakışlarını kaçırması ile ellerini yüzünde sertçe gezdirerek homurdandı.

"Elbet düşer bir gün elime o puşt!"

Olayı daha fazla irdelemesini istemeyen Mahru kolundan tutarak çekiştirdi.

"Hadi çıkalım artık. Yanlış anlayacaklar yoksa. Hem ben haddini bildirdim merak etme sen. İnan onun canı benimkinden daha çok yanmıştır."

"O şerefsizin kafasını kırdığını söyleki öfkeme biraz olsun set vurabileyim!"

Mahru'nun kaşlarını olumsuz anlamda kaldırıp başını iki yana sallaması ile bakışları kısıldı.

"Daha etkili bir yöntem."

Soner'in başını daha etkili ne dercesine sallamasıyla Mahru yüzündeki sırıtışla Soner'in erkekliğini işaret edince o yüzüne yayılan memnun gülümsemeye engel olamayarak tekrar kendisine çekip alnını sertçe öptü.

"Boşuna sevmedim kızım ben seni. Aferin sana. "

Soner'in sözleriyle kıkırdayan Mahru başıyla tekrar kapıyı işaret ederek ilerledi.

"Erkekler daha naif,daha kibar kızlardan hoşlanmazmıydı Soner bey!?"

Soner,Mahru'nun ona ilk tanıştıkları ilk günlerde söylediği sözlerle gönderme yaptığını fark edince avucunun içindeki elin üzerine öpücük bırakarak homurdandı.

"Kim demişse bi bok bildiği yokmuş onun."

Onun bu sözleri ile Mahru'nun küçük bir kahkaha atmasına sebep olmuştu.

Kayra ve Jamal imamın evine gelmişler ve hallerini arz ederek onun çektiği uzun nutuku dinledikten sonra imamı da alarak tekrar Feyza'nın evine dönmüşlerdi.

İmam bir Jamal'e bir Feyza'ya bir de Arif'e bakarak başını olumsuzca salladı. Bakışları tekrar Jamal'i bulunca uyarı niteliğinde konuştu.

"Yüzün gözün kan revan içinde. Önce yaralarını temizle abdestini al öyle geçin karşıma."

Karşısındaki adamın uyarısında haklı olduğunu bilsede nefesini sesli bi şekilde bıraktı.

"Feyza gızım hoca dayı haklı.Sen Jamal'e yaralarını temizlemesi,abdesd alması uçun banyoyu gösderivir."

Yasemin'in sözleri ile Feyza başını olumlu anlamda sallarken abisinin homurdanmalarını ve ters bakışlarını umursamadan elini kaldırıp kapıyı işaret ederek fısıldadı.

"Buyur!"

Kızın sesindeki sert tını ile Jamal içinden sabır çekerken işaret ettiği kapıdan önce onun girmesi için o da elini kaldırarak aynı sert tınıyla kapıyı işaret etti.

"Estagfurullah önce sen buyur! Zahmet olacak ama yolu göster bari!"

Onun sinirini ve alay edercesine konuşmasını duymazlıktan gelerek gösterdiği kapıdan içeriye girerek uzun koridorda ilerledi ve koridorun sonunda sağda kalan kapıyı açtı. Işığı da açıp eliyle tekrar içeriyi işaret etti.

"Zahmet oldu!"

Feyza tek kaşını meydan okurcasına kaldırdı. Ne demeye laf sokar gibi sataşıp duruyordu bu adam şimdi?

"Estağfurullah ne zahmeti. Tımarlanırken bir şeye ihtiyacın olursa seslen."

Jamal karşısındaki kızı baştan ayağı öfkeyle süzdü. Artık emindi bu kızın dili sadece ona gelince açılıyordu. Başlarına gelenlerden sonra anlayışla yaklaşmaya çalışıyordu çünkü bu duruma gelmelerinden suçu olsada o da kendisi ile evlenme taraftarı değildi. Lakin böyle sadece ona diklenmesi daha çok öfkelenmesine sebep oluyordu.

"Alttan alıp anlayışlı olmaya çalışıyorum laflarına dikkat et! Karşında muayene ettiğin hayvanlardan yok! Tımar etmek falan ne biçim konuşuyorsun?"

Feyza dudaklarını bükerek biraz önce onun kendisine yaptığı gibi Jamal'i baştan ayağa süzdü ve bakışlarını gözlerine çevirdi.

"Alttan almanı isteyen oldu mu? Ve ya anlayış bekleyen?"

Feyza'nın kendisine olan öfkesine anlam veremeyerek hayretle baktı yüzüne. Öfkeli olması gereken kişi omuydu gerçekten! Başlarına bu işleri açan adamın karşısında dut yemiş bülbül gibi süzülürken,ona gelince yırtıcı bir kartal misali saldırması hak ettiği bir şey değildi çünkü. Sonuçta istemediği bu evliliği ,onun iyiliği için kabul etmişti.

"Kızım sen iyilik nedir bilmez misin!? Ulan başına geleceklerin farkında mısın sen!? Seninle evleniyorum ki rahat et,huzur bul diye!Sonun yaşlı bir bunak veya alkol bağımlısı biri olmasın diye!"

Feyza adamın sözleri ile işaret parmağını kaldırıp sertçe göğsünü dürttü.

"Ben başımın çaresine bakarım demiştim! Acımana ihtiyacım yoktu! Ayrıca bu kararı alırken bana sorma lüksünde bile bulunmadın! Bana acıdığın için kendi başına karar aldın! Bana abim gibi kendi hayatım üzerinde söz hakkı tanımadın."

Kızın son sözlerinde haklı olduğunu bilsede o an kendisinin de fikrinin önemsenmediğini bilmiyor muydu sanki? O kabulleniş o an ondan gelseydi sonuç yine aynı olmayacak mıydı? Kendisi onun fikrini soracak mıydı acaba?

"Bu evliliği kabul etmek zorunda kalan sen olsaydın ve kabul etmeyen ben olsaydım o zaman sen benim fikrimi alacak mıydın!?"

Feyza adamın sorusu ile ona inanamayarak baktı ve sinirle bağırdı.

"Aynı şey mi!?"

"Bağarma!"

Jamal kızın gözlerine öfkeyle bakarken Feyza onun uyarısını yok sayar gibi tekrar bağırdı.

"Bağattırma o zam..."

Kolundan tutarak kendisi ile birlikte banyoya çekiştirdiği Feyza'nın sırtını kapattığı kapıya yaslayarak işaret parmağını kaldırıp tehtid edercesine salladı.

"Sesini kes! Anlayışala yaklaşoyorum diye sabrımı zorlama benim! Ben de bayıla bayıla evlenmiyorum seninle ve sen hissettiğin acıyı hafifletmek için nasıl istiyorsan öyle düşün. Bu evliliği yaparak bir şeylerden feragat eden sadece senmişsin gibi..."

Aklına gelen şeyle bakışları şüpheyle kısılırken kendisine dik dik bakan kızın gözlerinin içine bakarak aklına gelen şeyi sordu.

"Sevgilin falan mı var senin!? Ondan mı bu kadar yaygara koparıyorsun!?"

Jamal'in gözlerinin içine bakarak sorduğu soru ve aralarındaki yakınlığın etkisi ile güçlükle yutkundu ve kaşlarını çatarak çemkirdi.

"Bunu daha önce sorman gerekmiyor muydu? Bu olanlardan sonra beni takıntı haline getiren Burak bile evle..."

Jamal elini kapıya sertçe vurunca Feyza'nın sözleri yarım kalmıştı.

"Sana var mı yok mu dedim!? Evet yada hayır diye cevap vermek çokmu zor!? O şerefsizin adını anmak hoşuna mı gidiyor da zırt pırt her lafın içinde o piç!?"

Yüzüne inen sert tokatla Jamal bakışlarını kzın gözlerinden ayırmadan psikopatça güldü.

"Ne o yaranımı deştim!? Yoksa piç demem mi zoruna gitti!?"

Dünden beri her lafın arasında karşısına çıkan adamın ismini dile getirmesi ile kan beynine sıçramıştı.Bugün de karşılarına çıkıp Mahru'yu bile sıkıştıracak cesareti nereden bulduğuna inanamıyordu. Bir de bu kızın hala normal birinden bahsediyormuş gibi o pezevenkten bahsetmesi sabrını taşırmıştı sonunda.

Jamal'in iması ile midesinin bulandığını hissetti Feyza. O sadece küçük bir örnek vermek istemişti ama adam bulduğu ilk fırsatta yırtıcı bir hayvan gibi pençelerini çıkartmıştı. Madem canını yakmak istiyordu,canı yanan sadece kendisi olmayacaktı. Başını dikleştirerek Jamal'in kendisine alayla bakan gözlerinin içine baktı.

"Evleneceğin kadına güvenin gözlerimi yaşarttı doktor. Benimle evlenmeyi kabul etmendeki amaç savunduğun gibi huzur bulmam ve beni korumak için olsaydı,yaralarıma yenilerini eklemezdin."

Gözünden damlayan yaşı hırsla silerek Jamal'in gözlerindeki alaylı bakışların aynısını yerleştirdi bakışlarına.

"Canımı yakan,canının yanacağı günü beklesin!"

Jamal'in gözlerindeki öfkeyle harmanlanmış alaylı pırıltılar Feyza'nın sözleri ile birbir sönerken pişmanlığın ağırlığı oturmuştu bile içine.

"Feyza bak..."

Elini kaldırarak karşısındaki adamın konuşmasına izin vermeyen Feyza sözlerine devam etti.

"Cevabını kaldıramayacaksan o soruyu hiç sormayacaksın! Hissettiğin şüpheyi sindirmek nasıl kolayına gelecekse öyle düşün. İstersen yok de kendini avut bu nikahı kıyalım. Ben bu kapıdan çıkacağım ve sen neye karar verdiysen ona uyacağım. Ya cehennemi oluruz birbirimizin,ya da..."

Sözlerinin devamını getirmek gelmemişti içinden. Çünkü Jamal ne kadar anlamaya çalışıyorum desede anlamıyordu onu. Kendisine acıyan bir adamla evlenmek istemiyordu. Acınacak halde değildi de. Bütün bunların sebebi kendini bilmez abisiydi sadece. O kendini acınacak çaresiz bir insan olarak görmüyordu ki.

Gidemediğinden değil gitmek istemediğinden kalmıştı bugüne kadar bu evde.Gitmek istese gidebilirdi.Kendi kazancı vardı kimseye muhtaç değildi.Bir mesleği,kliniği vardı ama o köyünü evini seviyordu. Aynı köyün,aynı evin içinde abisi de olsa seviyordu. Yıllardır bir şekilde baş etmişti onunla yine edebilirdi.Abisinin isteği üzerine olacaksa evliliği biraz zaman kazanmak için onu oyalayacak bir yolu da elbette bulurdu.

Bu evlilik illaki olacaktısa yangından mal kaçırır gibi evlenmek yerine abisini oyaladığı süre , bir birlerini tanımaları için biraz zaman kazandırırdı ikisine de. Herkes severek aşık olarak evlenmiyordu ya. Birbirlerini tanıyınca anlaşma ihtimalleri de olabilirdi belki. En azından birbirini kırmak için açığını arayan iki düşman gibi olmazlardı.

Kızın gözlerine uzun uzun baktı ve başını olumlu anlamda salladı. Şimdi daha fazla tartışmanın zamanı değildi. İmamı zaz zor ikna etmişlerdi adam her an gidebilirdi. Bu meseleleri daha sonra konuşsalar iyi olurdu. Hem ikiside biraz daha sakinleşmiş olurlardı böylece.

"Bunları daha sonra konuşacağız nikah için hazırlan Feyza!"

Beklediği cevap elbette bu değildi Feyza için.Kendine hak vereceğini ummuştu. Nikah meselesini böyle aceleye getirmek yanlış ama kaçarımızda yok biz konuşup zaman isteyelim en azından birbirimizi tanırız tarzı bir şeyler söyleyeceğini düşünmüştü. Ama karşısındaki adam freni patlamış kamyon misali geliyordu üzerine. Kısa şaşkınlığını üzerinden atarak başını olumlu anlamda sallayınca Jamal'in biraz geri çekilip ona alan yaratması ile kapıyı aralayıp hızla çıktı.

Kısa bir süre sonra imam ikilinin nikahını kıymış ve yine resmi nikah hakkındaki uyarılarını yaparak sabah namazı vakti geldiğini bildirerek ayrılmıştı ortamdan.

İmamın gitmesi ile Jamal bakışlarını Arif'in gözlerine dikerek Feyza'yı muhatap alarak konuştu.

"Hazırsan gidelim."

Arif karşında kendisine dik dik bakan adama doğru bir kaç adımda yaklaşarak pişkince sırıttı.

"Resmi nikahı gıymadan gardaşıma elini sürme sakın!"

"Abiii!"

Feyza hayatında hiç bu kadar utandığı bir an olduğunu hatırlamıyordu. Nasıl böyle şeyler söyleye bilirdi? Evliliklerinin kendi zoruyla olduğunu bile bile iğrenç düşüncelerini bu kadar rahat nasıl dile getirirdi. Eli sıcak bir avcun içine hapsolunca daldığı düşüncelerinden hızla sıyrıldı.

"Nikahlı karımla ne yapacağım seni ilgilendirmez!"

Jamal'in sözlerini duymazlıktan gelerek elini kaldırıp Feyza'nın gözlerinin önüne doğru uzatarak sırıttı.

"Eee gidiyon dimek. Öp elimi de helalleşek gardaşım."

Abisinin sözleri ile farkında olmadan Jamal'in elini sıkarken onun bakışları ellerini sıkan ele dönmüştü. Parmak uçlarının beyazladığını farketmesi ile kızın öfkesini bastırmaya çalıltığını anlaması uzun sürmemişti.

"Feyza hadi!"

Bir sıkıntı daha çıksın istemiyordu Jamal. Karşısındaki adam bir sıkıntı daha çıkarırsa sonu karısı için pek iyi gözükmüyordu. Kolunu onun omzuna dolayarak merdivenlere doğru yönlendirmek isterken onun bedeninin titrediğini fark etmesi ile,kızı bu hale getirdiği için içinden bir küfür savurdu karşısındaki adama.

"Hadi Feyza."

Sözlerini tekrarladığı sırada kız abisindeki tiksinen bakışlarını çekerek Jamal'e çevirmiş yılların acısının,hayal kırıklığının harmanlandığı dolu dolu olmuş gözleri ile fısıldadı.

"Gidelim. Bir an önce gidelim buradan!"

Abisinin alaylı sözleri ile sanki yılların aşağılanmışlığı yüzüne vurmuş,gözlerinde gördüğü aşağılanma ile ilk defa onun karşısında güçsüz ve çaresiz hissetmişti. Dakikalar önce tartıştığı,evlenmeyi istemediği şu an elini tutan adamın önünde yine acınacak bir konuma düşerken,yinede o an ondan başka sığınacak,tutunacak kimseyi bulamamıştı.

Göz yaşları yanaklarından süzülürken ilk defa dik duruşunun altındaki o yalnızlığı,kimsesizliği gün yüzüne çıkmış Jamal'in içinin sızlamasına sebep olmuştu. Karşılarındaki adama öldürücü bakışlar atarak merdivenlere doğru ilerledi.

"Nankör köpek! Bu yaşığa getirdim,büyütdüm besledim böle mi garşılık virecedin hadsiz!"

İşittiği sözlerle Jamal'in ağzında bir küfür dılandırıp adama doğru bir hamle yapması ile Feyza önüne geçip korkuyla baktı onun öfkeden fırtınaya tutulmuş denizleri andıran gözlerine. Feyza'dan kurtulmaya çalışırken kız ,abisinin onu şikayet edip zarar vermesini istemediği için korkuyla beline sardı kollarını ve gözyaşları içinde bağırdı.

"Lütfen dur! Yapma! Lütfen Gidelim artık Jamal!"

Beline dolanan kollarla donup kalırken tişörtüne damlayan göz yaşları bedenine temas ettikçe güçlükle yutkundu. Karşısında ilk defa arkasına saklandığı maskeleri çıkarıp atmış ve tamamen savunmasız bir şekilde ağlayarak gitmek isteyen karısına şaşkınca baktı. Gördüğü andan beri ona dinlenmesini istemediği halde şimdi karşısında ilk defa indirmişti gardını. Ama bu durum onu mutlu etmek yerine canını yakmıştı. Sakinleşmek için aldığı derin nefesle göğsü kalkıp inerken,yumruk yaptığı ellerini kaldırdı ve karısının saçlarına uzanarak hafifçe okşadı. Bakışlarındaki şefkatle onun isteğini onaylarcasına başını olumlu anlamda sallayarak tekrar merdivenlere yöneldi.

Feyza'nın hali canını o kadar yakmıştı ki ne arkalarından kükreyip hakaretler yağdıran Arif'i umursamıştı. Nede arkasında bıraktıkları aklına gelmişti. Düşündüğü tek şey Feyza'yı bir an önce bu lanet eveden uzaklaştırmaktı.

Merdivenleri dikkatle inip,aracına doğru ilerlerken kollarının arasındaki karısını bırakmamıştı hiç. Aracın kapısını açıp Feyza'yı yolcu koltuğuna oturttu ve onun ağlamasının şiddetlenip hıçkırıklara boğulması ile torpidoyu açarak içindeki küçük su şişesini çıkardı. Kızın dudaklarına doğru uzattığı suyu başını sallayarak rettetmesi ile elini çenesinden hafifçe tutarak endişeyle fısıldadı.

"Kendine gel Feyza. Biraz su iç hadi."

Kızın başını tekrar iki yana sallaması ile onun bir sinir krizinin eşiğinde olduğunu farketmişti. Titreyen ellerini avuçlarının arasına alarak ovarken bir taraftanda onun da canı yanıyormuş gibi acıyla fısıldıyordu.

"Geçti canım. Ben yanındayım."

Avucundaki elleri bırakarak biraz önceki su şişesinden avcuna biraz su döküp yüzüne çarptı. Bir kaç kez tekrarladığı işlemle karısının biraz sakinlediğini fark edince şişedeki kalan suyu içirmek için çabaladı.

Feyza'nın hıçkırıkları iç çekişlere dönerken bedenini saran korkunun yavaş yavaş yok olması ile titreyen elleri ile karısının yanaklarını avuçlarının arasına alıp,alnını alnına yaslayarak nefes nefese fısıldadı.

"Korkuttun beni. Elim Ayağım boşaldı resmen."

Hafif geri çekilirken karısının alnına küçük bir öpücük bırakıp emniyet kemerine uzandı ve takarak Feyza'nın kapısını kapattı. Verdiği tepkinin ve yaşadıkları anların ne Jamal farkındaydı,ne de kendinde olmayan Feyza farkındaydı. Ellerini yüzünde gezdirerek bir kaç derin nefes aldı ve aracının kapısını açarak bindi. Direksiyona uzanırken bakışları ile kısa bir an Feyza'yı kontrol etti. Onun yarı kapalı gözlerini fark edince yüzünde oluşan tebessümle bakışlarını yola çevirdi.

"İnadından ne hale geldin be kızım."

"Jamal."

"Hmm."

Aracını çalıştırıp yola koyulurken Feyza'nın uyku mahmuru bir sesle ismini seslenmesine verdiği tepkiden sonra tekrar konuşmasını bekledi.

"Korkma iyiyim ben."

Feyza'nın kısık bir sesle söylediği sözlerle bakışlarını ona çevirdi. Gözlenin kapalı olduğunu fark edince yüzünde oluşan gülümseme ile tekrar yola odaklanarak fısıldadı.

"Seni gördüğüm an anlamıştım başıma bela olacağını. Bir de korkma diyor. Senin gibi bir beladan arkama bile bakmadan kaçmadığım için teselli değil cesaret vermen lazım."

"İt bile yidiği gaba pislemez. Gördüğüz demi nankör köpe. İlin adamı uçun abisinin elini bile öpmedi."

En az on dakikadır Jamal ve Feyza'nın arkadından saydıran adamı dinliyorlardı. Harun eniştesi nede olsa Feyza'nın abisidir gönlünü almak lazım diyerek onlarıda mecburi bekleyişe dahil etmişti. Çünkü Soner eniştesini yalnız bırakmak istemiyordu. Kayra ile ikisi konuşan adamın yanında tetikte beklerken Mahru daha fazla adamın sözlerine katlanamayacağını anlayınca merdivenlere doğru yöneldi.

Arif'in bakışları kıza kayarken Soner de hızla Mahru'nun peşine düşmüştü.

"Sizde bu gızın yularını gısadın eccik.Emanet gız başına bi iş gelir sona babasına ne diyecen Harun? İki gün sona bu da Feyza gibi yüzüğüzü yere eğer."

Kayra içinden sabır dinlenirken Yasrmin otutduğu yerden dikleşerek bakışlarını kısıp adamın gözlerine dikti.

"Doğru gonuş Arif benim deli damarıma basma!"

Arif,merdivenlerden inen Soner'in kendisini duymadından çekinip fısıldayarak konuştu tekrar.

"Yalan bişi mi didim Yasemin. Zati bi kere nişan attı.Şimdi de bu zbidiyi peşine dakmış guyruk gibi. Bu gızın yolu yol değil. Başına bişi da gelirse namısınızı iki para. .."

"Anaaam! Yandım!"

Yasemin elindeki kürek sapıyla Arif'in neresi denk gelirse vuruyordu.

"Senin o ağzını yırtmazmıyım ben! Sen benim Mahrum dan,Feyzam dan ne isdeyon! Böğön ikisinede itmediğin laf galmsdı köpek! "

Adam bacağına ardı arkadına inen darbeyle ellerini pes edercesine kaldırarak bağırdı.

"Dur! Yasemin dur Allah aşgına gız. Gız beni öldürecen mi?"

Karşısınki adamın sözlerini unursamayarak sözlerine ve vurmaya devam etti.

Mahru yanındaki adama bakışlarını çevirerek tekrar şansını denedi.

"Ben bugecede halamlarda kalayım yarın geçerim eve. Sen beni halamlara bı..."

Bakışlarını yoldan ayırmayan Soner,Mahru'nun ısrarla istediği isteğini üçüncü sefer red etti.

"Hayır Mahru! Eşyalarını al evine bırakacağım. O Burak denen itle tekrar karşılaşmanı istemiyorum!"

Kızın itiraz etmek için dudaklarının tekrar aralanması ile tehtid vari bir şekilde sözlerine devam etti.

"Biraz daha ısrar edersen kendi evime götüreceğim haberin olsun!"

Halasının evinin önünde aracını park eden adamın sözlerine kıkırdayarak kemerini açtı.

"Ömer amca ve Esha teyzeye bu saatte bir açıklama yapmayı göze alabiliyorsun yani?"

Mahru'nun sorusu ile Soner de kemerini çözerek yönünü ona doğru çevirip çenesine dokunarak bakışlarını birleştirdi.

"Oraya götüreceğimi kim söyledi? Kendime ait evim dururken seni bu saatte annemin babamın yanına götürecek kadar salağamı benziyorum."

Kıstığı bakışları ile kendisini izleyen kıza biraz daha yaklaşarak dudadakları birbirine değecek şekilde bekledi.

" Seninle geçireceğim özel vakitleri ,onlara hesap vermekle harcayamam yavrum."

Soner konuştukça dudaklarının dudaklarına teması ile yutkunarak elini Soner'in göğsüne koyarak hafifçe okşadı.

"Salak olmadığının farkındayım ama göğsündeki eli karnına doğru hareket ederken kasıklarına doğru hareketlenince bu defa yutkunan Soner olmuştu. " Ama sapık olabileceğin konusunda hala şüphelerim var!"

Sözlerini bitirince üzerine doğru eğilmiş adamı ittirsede Soner bileklerinden tutarak onu kucağına çekmişti.

Mahru'nun şaşkın bakışları altında oturduğu koltuğu bir düğmeye basarak hafifçe yatırıp daha rahat bir pozisyon almalarını sağlamıştı.

"Ne yapıyorsun Soner burak beni. Halamlar gelecek şimdi."

Soner ellerini Mahru'nun bacaklarında gezdirerek kıkırdadı.

"Biraz önce benimle oyun oynarken aklında halan falan yoktu güzelim. Aniden nereden geldi bu korku..."

Kasıklarının etrafında dolanan elin üzerine elini koyarak titrek bir nefesle aceleyle fısıldadı.

"Ellerimi bırak ineyim. Bi gören olsa ne deriz Soner."

Soner'in kucağındaki kızı biraz daha kendisine çekip üzerine eğilmesini sağlarken boynuna sokularak dudaklarını gezdirdi.

"Mahruu."

Soner'in inler gibi çıkan sesiyle Mahru içini bir ateşin sardığını hissetmişti. Hem yakalanma korkusu,hem hissettiği hazla oda naşını Soner'in boynuna gömdü.

"Hmm."

Soner kızın ellerini bırakıp boynuma sakladığı başını kaldırarak dudaklarına sert bir öpücük bıraktı. Mahru'nun dudaklarının kıpırdanması ile hızla geri çekilirken onun mızmızlanan haline bakarak nefes nefese konuştu.

"Evime gidelim!"

Mahru'nun başını olumsuz anlamda sallaması ile gözlerine acı çekercesine baktı.

"Söz veriyorum,istemediğin hiç bir şey yapmayacağım. Sadece..."

Mahru'nun başını tekrar olumsuz anlamda sallaması ile Soner belinden tutarak sertliğine bastırdı ve Mahru dan da inlemesi ile tekrar dudaklarına sert bir öpücük bıraktı.

"Şu halimize bak! Yemin ederim istemediğin hiç bir şey olmayacak! Söz veriyorum."

Mahru kasıklarında hissettiği sertlik ve bedenini saran ateşle mantığını devre dışı bırakıp,kalbi ve hissettiği duyguların sesine uyarak fısıldadı.

"Tamam."

Alnına değen dudaklarla toparlanmaya çalışarak biraz önce kalktığı koltuğa tekrar otururken Soner'in koltuğu eski pozisyonuna getirip kendisine dönerek çapkınca göz kırpması ile dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı. Soner'in arabayı çalıştırmak yerine kemeri ile uğraştığını fark edince şaşkınca çıkıştı.

"Soner ne yapıyorsun Allah aşkına ya!? Böyle yapacaksan hiç gitmeyelim!"

"Ne haldeyim haberin var mı senin? Canım yanıyor şu an! Sadece kemerimi açtım biraz olsun acımı hafifleteyim diye. Şu tepkini görende gördüğünü zanneder Mahru!"

Sözlerini bitirip kıkırdarken arabayı çalıştırarak yola çıktı. Mahru'nun utangaç bir şekilde başını camdan dışarı çevirdiğini fark edince uzanarak kucağındaki elini avcunun içine alarak dudaklarına götürdü.

"Seni utandırmak ya da korkutmak değildi amacım özür dilerim. Gerçekten canım çok yandığı için açtım kemerimi."

Mahru cevap vermedrn başını olumlu anlamda sallarken Soner onu korkuttuğunu anlamıştı.

"Mahru. Bana bakar mısın?"

Tepki gelmemesi ile tekrar seslendi.

"Güzelim lütfen ama."

Sonunda bakışların kendisine dönmesi ile kısa bir an gözlerine bakarak bakışlarını tekrar yola çevirdi.

"Seni evine bırakacağım."

Elini sıkan elle sözlerine devam etti.

"Hızlı gittim ben galiba biraz. Korkmanı,utanmanı kendini geri çekmeni istemiyorum. En iyisi ağırdan alalım bi..."

"Soner..."

Yoldaki bakışlarını kısa bir an kendisini izleyen kıza çevirince onun bakışlarındaki endişeyi fark edince gülümseyerek göz kırptı.

"Sorun yok. İyiyim ben."

Bakışları tekrar yola dönünce tekrar Mahru'nun sesini işitti.

"Özür dilerim. Sana güvenmediğimden değil,utandım bi an."

Mahru'nun elini dudaklarına götürerek küçük öpücükler bıraktı.

"Biliyorum. Gerçekten sorun yok."

"Seni seviyorum!"

"Tamam üzme kendini artık. Duş alı..."

Mahru'nun sözlerini idrak edince ani bir frenle aracı durdurup hızla Mahru'ya döndü.

"Ne dedin biraz önce!?"

Mahru aracın ani duruşu ve öne doğru savrulmanın verdiği korkuyla bakışlarını yanındaki adama çevirdi. Kendi ürkmüş bakışlarının aksine onun heyecan ve merakla parlayan amber rengi gözlerine bakarak fısıldadı.

"Seni seviyorum."

İşittikleri ile Soner'in yüzüne ağır ağır bir gülümseme yayılırken Mahru'nun alnına bir öpücük bırakıp tekrar arabayı çalıştırdı.

"Senin evine gidiyoruz! Alnıma silahta dayasan durmam haberin olsun!"

Soner'in tepkisi ile Mahru kıkırdayarak başını onun omzuna dayadı.

"Durmanı istediğimi hatırlamıyorum ama yeni gün başlıyor. Şirkette olman gerekmez mi?"

"Patron olarak asistanıma ve kendime bugün izin verdim."

Soner'in sözleri ile küçük bir kahkaha atan Mahru yanındaki adamın şaşkın bakışlarını üzerinde hissetsede üzerinde durmadı. Demek Soner bey hep onu asık yüzlü ve ciddi gördüğü için şaşırmıştı. Şaşkın yüzü tekrar gözünün önüne gelsede gülmemek için kendine hakim olmaya çalıştı.

Önündeki domateslere ters ters bakarken Mahru'nun sesiyle bakışlarını ona çvirerek isyan edercesine konuştu.

"Yavrum ben ne anlarım ya kahvaltı hazırlamaktan falan?"

Aldığı cevapla Mahru dudaklarını büküp omuzlarını silkti.

"Bilmem babana çektiysen anlarsın biraz da olsa diye düşündüm. Ne de olsa baban annen hamileyken mutfağa girip onun için çeşit çeşit yemekler tatlılar yapmış. Belki sende de bi ışık vardır."

Tezgahtaki küçük çeri domatesini ağzına atarak Soner'in beklediğini bulamamanın hayal kırıklığı ile asılan yüzüne baktı sırıtarak.

Soner'se eve girer girmez üzerine rahat bir şeyler giymek için odasına çekilen sevgilisini ne hayallerle beklemişti. Rahat şeyler giymesi iyi olmuştu ama devamı hiç hayal ettiği gibi olmamıştı. Hayal kırıklığı ile huysuzca söylendi.

"Kim uyduruyor bunları güzelim? Adam bir kere mutfağa girmiş on da da amcamlar dalga geçince bir daha tövbe etmiş adam."

Mahru eminim öyledir balışları atarken gözleri ile domatesleri işaret edince Soner aklına gelen şeyle ona yaklaşıp kolunu beline doladı.

"Babamın mutfak macerasından çok kadınların dilinde annemim babama özel yaptığı dansın olduğunu zannediyordum ben. Eee gelin kaynana toprağından olurmuş dediklerine göre bende beklerim öyle bir performans artık."

Mahru'nun çatılan kaşları ve gerilen yüzüyle sinsice sırıttı.

"Hani şu kılıçla yaptığından."

Mahru'nun burnuna bir öpücük bırakarak geri çekilip sahte bir ciddiyetle aklına bir şey gelmiş gibi sözlerine devam etti.

"Bu dans kareografisi için annemden dansmı alsan acaba?"

Yüzü ağlamaklı bir ifadeye bürünen kızı belinden tutup tezgaha oturtarak kulağına doğru fısıldadı.

"Mahru... Bu oyunları başka zaman oynayalım. Sence şu an ben oyun oynayacak durumda mıyım?"

Boynuna değen dudakların sıcaklığı ile Mahru kendini geriye doğru çekmeye çalışsada Soner onun kaçmasına engel olmak istercesine bacaklarından tutarak kendisine biraz daha çekip bacaklarını beline doladı.

Onun bu hareketi ile Mahru oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanınca Soner onu bir hamlede kucağına alarak dudakalarının yönünü giydiği askılı tişörtün açıkta bıraktığı göğüs çukuruna doğru yönlendirmişti bile.

Birden kendisini Soner'in kucağında bulması ve göğüslerinin arasında hissettiği dudaklarla Mahru direncini kaybederken Soner de adımlarını mutfak kapısına doğru yönlendirmişti. Saçlarında gezinen ellerle girdikleri oda da gözüne kestirdiği koltuğa doğru ilerleyerek kucağındaki kız ile oturarak bakışlarını Mahru'nun aralanan dudaklarına çevirdi.

"Söz verdim istemediğin izin vermediğin hiç bir şeyi yapmayacağım."

Mahru'nun nefes nefese olumlu anlamda sallaması ile dudaklarına yöneldi. Karşılık bulduğu her hareketiyle kendisine eziyet ediyor olsada Mahru'nun istekle kendine yaklaşması onu daha fazlası için kamçılıyordu.

Dudaklarına açılan alanın yetersizliği ile Mahru'nun üzerindeki tişörtü çekiştirsede istediği gibi dokunamamanın husysuzluğu ile homurdanarak bakışlarını Mahru'ya çevirdi.

"Tişörtünü çıkartsam..."

Soner'in isteği karşısında Mahru ne diyeceğini bilemezken onun verdiği söze güvenerek üzerindeki tişörtü çıkarttı.

Mahru'nun cesareti karşısında Soner verdiği sözü kendine tekrar tekrar hatırlatmak zorunda kalmıştı. Elleri kızın şortunun açık bıraktığı bacaklarında gezerken kasıklarına doğru yönelmiştiki Mahru'nun kendisini ona bastırması ile kendisine hakim olmak için dişlerini göğsünün üzerine geçirdi hafifçe. Yaptığının hata olduğunu başının göğsüne biraz daha bastırılması ile anlarken Mahru'nun sürekli hareket etmesi onu artık dayanamayacak hale getirmişti.

"Soner..."

Kendisine istekle bakan gözlere karşı sertçe yutkundu. Hangi akla hizmet vermişti o sözü! Eli kızın iç çamaşırından içeriye kayarken başını olumsuz anlamda salladı.

"Olmaz yavrum."

"Soner..."

Mahru'nun kendisine beklentiyle bakması sabrını kırılma noktasına getirmişti.

"Mahru olmaz. Anın etkisinde olduğun için böyle söylüyorsun. Sonra pişman olacaksın."

Onun başını olumsuz anlamda sallaması ve üzerindeki kazağa uzanarak çıkartmaya çalışması ile aniden pozisyonlarını değiştirip Mahru'yu altına alarak dudaklarına sert bir öpücük bırakarak sırıttı.

"Üstte rahat durmayacaksın belliki."

Mahru'nun yüzü ağlamaklı bir hal alınca elini tutarak sertliğine bastırdı.

"Senden daha kötü haldeyim. Ama söz verdiğim için kendime hakim olmaya çalışıyorum. O yüzden bana bırak kendini."

Mahru'nun açılıp kapanan gözlerine küçük öpücükler bırakıp geri çekildi ve eli altındaki şorta giderken bir taraftan da Mahru'nun kendisine dokunmaya çalışan ellerini engellemek için bileklerinden tutarak başının üzerine sabitlemişti.

Soner'in her dokunuşu ile Mahru daha fazlasını istercesine onu zorlarken ellerini bırakması için yalvarıyordu. Ellerini bıraktığı an Mahru tekrar kazağına uzanmıştı ki Soner onu tekrar engelleyince isyan edercesine gözlerine baktı.

"Ben de sana dokunmak hissetmek istiyorum."

Onun kırgın bakışlarına dayanamayan Soner üzerindeki kazağı çıkarark Mahru'nun ellerini tutup göğsüne yerleştirdi.

"Fazla ileri gitme kendimi tutamam yoksa."

Ellerinin altındaki tenden yayılan sıcaklıkla kuruyan dudaklarını yalayan Mahru ellerini Soner'in göğsünde gezdirince hırlamaya benzer bir ses çıkartması ile güldü. Ellerini kasıklarına doğru hareket ettimiştiki Soner kendini tutmakta zorlanır gibi sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"Yapma! Bana verdiğim sözü çiğnetirsen yüzüne nasıl bakayım senin?"

Mahru'nun eli kemerine uzanırken Soner de onun sütyeninin kopçasını açarak göğüslerini tamamen gözlerinin önüne sermişti.

Gördüğü manzara ile yutkunurken Mahru'nun kemerini açması ile hızla elini tuttu.

"Mahru..."

"İstiyorum!"

Onun istekle parlayan gözlerinden bakışlarını kaçırarak elini yanağına yapışan saçlarına uzatıp kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Pişman olacaksın!"

Mahru başını hızla iki yana salladı.

"Olmam!"

Onun itiraz kabul etmez gibi verdiği cevapla Soner kıkırdadı.

"Bana kızacak,benden nefret edeceksin!"

Hala bir umut vazgeçirmeye çalışsada bir tarafı bu raddeye geldikten sonra vazgeçmemesi için umutla bakıyordu gözlerine.

"Sevdiğim adamsın Soner başka birimisinki nefret..."

Daha fazla konuşmasına izin vermeden dudaklarına kapandı Mahru'nun.

İlerleyen saatler sonrası kollarının arasında yatan kızın omzuna bir öpücük bıraktı.

"Pişman mısın?"

Mahru başını olumlu anlamda sallayınca Soner'in aldığı nefes boğazında takılı kalmıştı.

"Hem de çok pişmanım!"

Yitenumutlar

Bölüm : 09.03.2025 20:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...