
Tuğra bakışlarını yan tarafa çevirdi ve yerinde kıpırdanan karısı ile gülmemek için kendini güçlükle tuttu.
"Yine mi?"
Asya'nın bakışları kocasını bulunca yüzünü buruşturarak kafasını olumlu anlamda salladı.
"Yine."
Onun bu hali ile Tuğra tuttuğu kahkahasını serbest bırakınca Asya da dudaklarına büzerek söylendi.
"Ne gülüyorsun Tuğra. Ne yapayım benim elimde olan bir şey mi? Geliyor işte."
Karısının eline uzanıp avcunun içine alarak yüzündeki gülümseme ile karşılık verdi.
"Asyam suyumu çok içtin ne yaptın da biz hiç bir tesisi,benzinliği kaçırmadık yola çıktığımızdan beri."
Asya ileride gördüğü benzin istasyonunu elini kaldırarak telaşla işaret etti.
"Tuğra dur şurada! Yemin ederim altıma kaçıracağım ya!"
Karısının telaşı ve son sözleri ile oana şaşkınca baktı.
"Tamam sakin ol."
Yerinde kıpırdanan karısındaki bakışlarını tekrar yola çevirerek Asya'nın işaret ettiği benzinliğe doğru ilerledi.
Aracı daha park etmemişken karısının telaşla kemerini çözüp arbanın kapısını açması ile uyarırcasına seslendi.
"Asya!"
"Dayanamayacağım artık Tuğra, ne Asya ne!?"
Hızla lavabolara doğru ilerleyen karısının arkasından şaşkınca baktı. Bu kadar sık tuvalete çıkması normalmiydi acaba? Elinden gelse kamp kuracaktı kız. Arabadan inerken onun lavaboya girdiğini görünce o da adımlarını markete yöneltti. İki saat önce evde olmaları gerekiyordu ama onlar hala yoldaydı.Kolundaki saate bakıp gördüğü rakamla yüzünü buruştururken atıştırmalık ve içecek bir şeyler almak için marketin içerisinde ilerledi. Yaptığı küçük alışverişten sonra marketten çıkarak bakışlarını araca doğru çevirdi fakat karısının henüz gelmediğini farkedince adımlarını lavaboların olduğu yöne doğru yöneltti.
Asya'yı dışarı da bi adamla konuşurken görünce merakla adımlarını hızlandırarak ikiliye doğru yaklaştı. Karısının bakışları onu bulunca o bakışlarını karşısındaki adama çevirdi ve Asya'yı muhatap alırcasına sordu.
"Bir sorun mu var Asyam?"
Adamın bakışları karşısındaki kıza dönünce Tuğra'nın kaşları istemsizce çatılmıştı farkında olmadan.
"Beyefendinin annesi rahatsızmış,lavaboya girelide epey olmuş yardım edebilirmiyim diye soruyordu."
Tuğra anladım dercesine başını sallarken adamın bakışlarındaki endişeyi fark edince rahat bir nefes aldı. O günden sonra diken üzerindeydi. Kendilerine yaklaşan her yabancıdan ister istemez işkilleniyordu. Nilay'ın da hala bulunamaması,belli etmemeye çalışsa da canını fena halde sıkıyor,onu daha fazla huzursuz ediyordu.
"Ben bir girip bakayım o zaman annenize."
Karısının sesiyle düşüncelerinden sıyrılırken onun kendine dönen bakışlarını başını sallayarak onayladı ve adamın minnetle teşekkür etmesi ile giden karısını beklemeye başladı.
Bir kaç dakika sonra yanındaki yaşlı kadınla çıkan karısını yanına çekerken adamın ve annesinin teşekkür lerinden sonra yanlarından ayrıldılar.
Tuğra avcunun içindeki eli sıktığının farkında bile değilken Asya elini çekmeye çalışarak söylendi.
"Tuğra canım acıyor."
Onun gerginliğini yanına geldiği an anlamıştı Asya. Kendisi de geriliyordu fakat bu aşmaları gereken bir durumdu. Yanlarına yaklaşan herkesten şüphe ederek yaşayamazlardı sonuçta.
"Farkında değilim canım.Özür dilerim."
Karısının elini kaldırarak dudaklarına götürürken Asya onu daha fazla germek istemeyerek elindeki poşeti işaret etti.
"Ne aldın?"
Aracın yanına gelince arka kapıyı açarak cevap verdi karısına.
"Atıştırman için bi kaç şey ve içecek."
Başıyla açtığı kapıyı işaret ederek sözlerine devam etti.
"Biraz uzan artık. Yola çıktığımızdan beri oturuyorsun."
Asya arka koltuğa bakarak memnuniyetsizce söylendi.
"İyiyim ben yanında oturayım işte. Hem ben uzanırsam senin de uykun gelir."
Tuğra onun itirazlarını umursamadan arka koltuğa oturtup tekrar direksiyona geçince kemerini bağlayıp hafifçe karısına döndü.
"Bir şeyler atıştır ve uzan biraz. Yol boyu midem bulanıyor diye hiç bir şey yemedin Asya."
Canı istemesende kocasının sözleri ile elindeki poşeti açarak içindekileri kontrol etti.
"Yol boyu ben tuvalete gitmekten bıktım ama sen bana bir şeyler yedirmeye çalışmaktan bıkmadın."
Karısının sözleri ile gülerek aracı çalıştırıp tekrar yola koyuldu.
Dikiz aynasından karısını kontrol edince onun poşetin içinden çıkarttığı içeceği görmesiyle uyarırcasına seslendi.
"Asya yeter be güzelim ya! Onu da içersen yarın akşama anca varacağız eve. Bırak onu da bir şeyler ye hadi."
Kocasının haklı isyanı ile dudaklarını bükerek içeceği tekrar poşete koyup,atıştırmalıklara baktı kısa bir süre. Kararını verince çikolatayı alarak açıp ağzına götürdü. Bir süre tadını çıkararak yedikten sonra bakışları Tuğra ile aynadan kesişmişti. Kendisi yemediği için onunda bir şey yemediğini hatırlayınca,oturduğu yerden biraz öne doğru kayarak koltukların arasından uzanıp elindeki çikolatayı onun dudaklarına uzattı.
"Sen de ye biraz."
Tuğra dudaklarına değen çikolatadan bir ısırık alarak bakışlarını tekrar yola çevirdi.Asya poşetten çıkarttığı bir kaç atıştırmalığı daha kocasına yedirirken Tuğra fark ettiği şeyle kaşlarını çatarak aynadan bakışlarını karısına çevirdi.
"Ne yaptığını farketmediğimi sanma.Tamam beni ellerinle beslemen hoşuma gitti ama hepsinden bir ısırık alıp gerisini bana yediriyorsun olmaz ki böyle."
Asya yakalanmanın verdiği panikle dudaklarını dişlerken elindeki yarım keki ağzına attı ve biraz çiğnedikten sonra güçlükle yuttu. Onun yüzünün aldığı şekille Tuğra üstelediği için pişman olsada Asya hiç bir şey söylemeden arka koltuğa uzandı.
Aynadan bakışları ile karısını kontrol eden Tuğra onun kendisine sırtını döndüğünü fark edince gülsemi,kızsamı bilememişti.
"Güzelim bana dönsen ya yüzünü. Hem kızmadım ki niye küsüyorsun yok yere."
Karısından beklediği tepkiyi alamayınca bakışlarını sıkıntıyla yola çevirdi. Beraber büyümüşte olsalar da bilmedikleri huyları olabiliyordu demek ki. Karısının küsme gibi bir huyunun olduğunu ilk defa şimdi öğrendiği gibi. Yüzüne yayılan gülümseme ile hızını biraz daha arttırdı. Bu küslüğü değerlendirip yeni bir mola vermeden eve ulaşabilirdi.
Aradan geçen bir saatin sonun da Asya'nın evinin önünde parketti aracı. Tuğra bu durumdan biraz rahatsız olsada yeni bir ev arayışına girmek,taşınmak zaman alacak şeylerdi. En fazla altı ay sonra zaten mesleğini icra edecekti o yüzden altı ay idare edecekti artık. Kemerini çözerek yönünü karısına doğru çevirdi. Onun hala uyuduğunu fark edince koltuğun kenarına bıraktığı çantasına uzandı ve içinde anahtarı aramaya koyuldu. Eline gelen bir kaç makyaj malzemesinden sonra aradığını bulmanın rahatlığı ile nefesini sesli bir şekilde bırakıp çantayı aldı ve kapıyı açarak araçtan indi.
Arka kapıyı açarak karısını yavaşça kucağına aldı. Onun uyku mahmuru aralanan gözlerine birer öpücük bırakırken,kucağındaki karısını dengeli tutabilmek için hafifçe zıplatınca Asya bu ani hareketle kollarını kocasının boynuna doladı.
Bir türlü açamadığı gözleri ile yeni aydınlanmaya başlayan havayla etrafını süzerek mırıldandı.
"Eve gelmişiz."
Onun sorusunu başını sallayarak onaylarken eve doğru ilerlemeye başladı.
"İndir beni. Uyanığım zaten taşımana gerek yok. Yorma kendini."
Karısının kıpırdanması ile Tuğra tıtışunu biraz daha sıkılaştırdı.
"Rahat dur Asyam taşıyorum işte. Sorun yok. Dün gece taşımam gerekiyordu ama nasip bugüneymiş. Hem yorulduğum falan yok merak etme sen."
Asya'nın itiraz etmeden başını göğsüne yaslaması ve tekrar gözlerini kapatması ile gülümserken,apartmanın kapısını açıp asansöre doğru ilerledi. Gelen asansöre binerek ikinci katı tışladı ve hareket etmesini bekledi. Bakışları karısını buşduğunda onun yarım bıraktığı uykusuna tekrar döndüğünü fark edince açılan asansör kapısından inerek adımlarını sağa çevirdi ve Asya'nın evinin kapısına yaklaştı. Cebinden çıkarttığı anahtarı güçlükle kapıya yerleştirdi ve ikinci denemeyle açtı.
Açılan kapıdan içeri adımını atmadan bakışları kucağındaki karısına kaymıştı. Dudaklarını alnına bastırdı ve dilinde besmeleyle karısıyla birlikte eşikten geçti. Açık kapıyı ayağıyla kapatıp,Asya'nın odasına doğru ilerlerken dilindende duayı düşürmemişti.
Selçuk eniştesinin,karınla yaşayacağınız eve dilinizde dua ve şükürlerle girmelisinizki,şeytan aranıza daha ilk günden girmesin diye sıkı sıkı tembihlediği anlar aklına gelince yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamamıştı. Onun öğrettiği şekilde dua ederek Asya'nın odasına girdi ve kucağındaki karısını yavaşça yatağa bırakıp boynundaki kollarını çözdü. Bakışları kıyafetlerine kaydığında uyandırıp,uyandırmamak arasında gidip gelirken onun yatağın boş kısmına doğru yönelip kendisine sırtını dönmesi ile homurdandı.
"Sende iyi alıştın kocana sırtını dönmeye Asyam."
Bakışları odanın içerisinde gezindikten sonra ellerini beline koydu ve ne yapacağını bilemeyerek yatağa baktı. Düşünecek ne vardı ki? Asya zaten dün gece kendi rızası ile çağırmıştı yatağa. Ayrıca sabah yaşadıkları o anlarda cabasıydı. O kadar şeyden sonra karısının yanında yatmak istemesi garip kaçmazdı galiba.
Aldığı karardan sonra yolun yorgunluğunu atmak için duşa girmişti. Bütün kasları gevşerken aldığı uzun sayılabilecek duşun ardından Ankara'ya gitmeden önce kaldığı odaya doğru ilerledi. Odaya girip dolaptan kıyafetlerini alarak giyindi. Elindeki tişörtü başından geçirirken aydınlanan havayı fark etmesi ile odadan çıkarak tekrar Asya'nın odasına doğru ilerledi.
Terden saçlarının yüzüne yapıştığını hisseden Asya,gözlerini araladığında odasında olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Bakışlarını bir kaç sefer açıp kapadıktan sonra hissettiği bunaltıcı sıcaklığın sebebini düşünüyorduki göğsünde kıpırdanan elle belindeki elin baskısı da artmıştı.
"Tuğra."
Fısıldayarak söylediği isimden sonra nefesini tutarken,biraz önce hissettiği sıcaklık birden iki katı artınca sertçe yutkundu.İkinci bir beden gibi vücutlarının birbirine yapışık olmasından dolayı mı,yoksa göğsündeki elin varlığını algılamasımı vücut sıcaklığının artmasına neden olmuştu bilmiyordu ama bacaklarının kocasının bacaklarının arasında olduğunu fark etmesi ile yataktan kalkamayacağını kolay kolay kalkamayacağını biliyordu.
Nefesini sessiz olmaya çalışarak verirken Tuğra'nın nefes alışverişlerini dinledi. Düzenli bir şekilde aldığı nefesleri duyunca onun gala uyuduğunu anlamıştı. Dün epey yorulmuş olmalıydı. Sessizce beklemeye başladı. Nasıl olsa pozisyonunu değiştirecekti kendisi de o arada yavaşça kalkardı yataktan.
Uyuşmaya başlayan bedeni ile yüzünü buruşturdu. Neden hala pozisyonunu değiştirmemişti acaba bu adam? Elinde olmadan yerinde huzursuzca kıpırdandığı esnada Tuğra kendisine biraz daha çekmişti bedenini. Başını da saçlarının arasına gömüp uykusuna kaldığı yerden devam ederken Asya ne yapacağını bilemez haldeydi. Biraz daha böyle yatmaya devam ederse geçici felç geçirmesi an meselesiydi. Ya da sıcaktan buharlaşması.
Göğsündeki elin üzerine elini koyarak hafifçe tuttu ve geri çekmek için hareketkenmişti ki kocasının yapmaya çalıştığı eylemin aksine elini iyice yerleştirip,memnuniyetsizce homurdanması ile Asya'nın gözleri şaşkınlıktan irice açılmıştı. Başını sallayarak kendine gelmeye çalışırken en azından pozisyonunu değiştirmek istiyordu.
"Asyam kıpırdanıp durmasan mı artık."
Tuğra' nın uyku mahmuru boğuk çıkan sesiyle söylediği sözlerden sonra dudaklarını dişlerinin arasına sıkıştırarak başını olumlu anlamda salladı. Ama kıpırdanmaması için pozisyonunu değiştirmesi lazımdı çünkü artık sağ tarafını hissetmiyordu.
"Tuğra..."
"Hmmm!"
Kocasının huysuzca verdiği yanıtla Asya tekrar kıpırdandı.
"Tuğra be..."
"Asyam.Lütfen kıpırdama ve uyu biraz daha,hadi güzelim..."
Hava aydınlandığı için uykuya dalması uzun sürmüştü ve o biraz daha uyumak istiyordu. Kıpırdanıp duracağına biraz daha uyusaydı ya sanki. Uyku ile uyanıklık arasında düşündüğü şeylerle karısının ismini tekrar seslenmesiyle hızla susturmuştu.
"Ama uyuyamıyorum ki!"
Karısının cevabı ile nefesini sertçe bıraktı.
"Çok sıcak ve ben aynı pozisyonda yatmaktan sağ tarafımı hissetmiyorum artık."
Asya'nın açıklaması ile uykusu kaçarken kızın neden sıcakladığını anlaması uzun sürmemişti. Kollarını gevşetirken sağ elinin altındaki dolgunluğu hissettiği an eli istemsizce hareket etmişti. Karısının sertleşmiş göğüs ucununa parmakları dokununca onun kendisinden önce uyandığını anlamıştı. Asya'nın kalbinin hızı ile yüzüne bir gülümseme yayılırken göğüs ucunu hafifçe sıkarak onun kendisini bedenine biraz daha yaslamasına neden olmuştu.
Saçlarının arasından boynuna küçük öpücükler bırakarak boğuklaşan sesiyle fısıldadı.
"Pozisyonu değiştirelim o zaman."
Kocası daha sözlerini bitirmeden birden onu altına alınca Asya'nın dudaklarından küçük bir çığlık firar etmiş şaşkınlıkla fısıldamıştı.
"Tuğra..."
"Asyam..."
Şaşkınlıktan gözlerini kırpıştıran karısının burnuna küçğk bir öpücük bırakarak geri çekilip sırıttı.
"Rahat mısın şimdi?"
Asya ne diyeceğini bilemezken kaçamak bakışlarını kocasının gözlerine çevirerek söylendi.
"Hani uyuyacaktın sen?"
Karısının üzerine doğru eğilerek boynuna sert bir öpücük bıraktı.
"Uykumu kaçırdın."
"Öyle kaçacakmışım gibi sarılmasaydın,elin ayağın normal yerlerde olsa uykun kaçmak zorunda kalmazdı."
Kendi yatış pozisyonundan kaynaklanan durum yüzünden kaçmıştı uykusu öyle yatmasaydı oda onu uyarmak zorunda kalmazdı değilmi?
Karısının gözlerine içinden taşan duygularla bakarak elini yanağına uzatıp parmaklarının tersiyle hafifçe okşadı.
"Kaçma diye öyle sarıldım. Birlikte uyanalım diye. Benden önce kalkarsan haberim olsun,seni biraz daha yanımda yatman için ikna edeyim diye."
Asya'nın üzerine doğru eğilip dudaklarına dudaklarını bastırdı ve fazla uzaklaşmadan fısıldadı.
"Elime gelecek olursak galiba uyku arasında olmuş bir şey."
Çenesine bıraktığı küçük öpücükle karısının sıklaşan nefeslerini dinledi kısa bir süre ve dudakları tekrar boynuna doğru yol alırken, parmaklarının arasındaki karısının göğüs ucunu hafifçe sıktı.
Asya şaşkınlık ve göğüs ucundaki sızıdan kasıklarına yayılan sıcaklıkla sertçe yutkunurken farkında olmadan boynunu geriye atarak kocasına daha geniş bi alan açmıştı.
Karısının açtığı alanda dudakları dolaşırken elide göğsünden göbeğine doğru hareket ederken karısının ellerini boynun da hissedince boynuna hafif bir ısırık bırakarak dudaklarına yöneldi.
Asya'nın kesik kesik aldığı nefesleri arasında aralanan dudaklarında gezindi bakışları bir süre. Sonra kapalı olan gözlerini fark edince küçük birer öpücük bırakarak fısıldadı.
"Gözlerime bak Asyam."
Tuğra'nın isteğini başını olumsuz anlamda sallayarak reddederken o karısının göbeğindeki elini kasıklarına doğru ilerletti ve dokunduğu bölgeyle Asya gözlerini hızla açmış,beli bir yay misali gerilmişti. Aldığı kesik nefeslerden dolayı göğsü kalkıp inerken uzanarak alnına bir öpücük bıraktı.
"Korkma. Sadece sana dokunduğunda neler hissettiğini ve ne kadar ileri gitmem gerektiğini anlamak istiyorum. Dilin devam etmemi isteyebilir ama gözlerin hissettiğinden başkasını yansıtmaz. Lütfen gözlerini kapamaki duracağım sınırı bileyim."
Kocasının sözleri ile bakışlarınınonun gözlerinde tutmaya çalışarak fısıldadı.
"Utanıyorum."
Karısının alnına dökülen saçlarını itekleyerek bir öpücük bıraktı ve geri çekilerek o gibi fısıldadı.
"Biliyorum güzelim. "
Hafif doğrularak üzerindeki tişörtü başından çıkararak yere bıraktı. Karısının yanaklarının kızarması ile onun kazağını daha sonra çıkartmaya karar vererek ellerinden tutup göğsüne yerleştirerek dudaklarına yöneldi.
"Dokun Asyam."
Sözlerinden sonra karısının ne tepki vereceğini merakla beklerken uzun bir süre hareketsizce beklemesini sabırla bekledi. Soğuk ve titreten elleri göğsünde dolanırken karısının dudaklarına uzanarak öpmeye başladı. Kendi hissettiği hazzı o da hissetsin istiyordu. Hiç bir kadınla birlikte olmamıştı ama sevgilik dönemleri olmuştu. İleriye gitmeden yakınlaştıkları o anların hiç birinde şu an hissettiği gibi yopun duygular hissetmemişti.
Asya'nın acemi dokunuşları,bedenini tanımak istercesine heyecandan titreyen ellerinin soğukluğu ile birlikte teninde bıraktığı haz tarif edemeyeceği türdendi. Soğuk ellerinin aksine dokunduğu her yer de,bütün hücreleri yeniden can buluyordu sanki. Kasıklarına doğru uzanan elleri fark edince karısının bileklerinden tutarak kendisi ile birlikte onu da oturur pozisyona getirdi ve onun üzerindeki kazağı da bir çırpıda çıkarıp kendi tişörtünün yanına bıraktı.
"Bende seni hissetmek istiyorum. İznin var mı Asyam?"
Kısa bir süre düşündükten sonra kocasının inip kalkan göğsündeki bakışlarını gözlerine çevirdi. Vereceği cevabın utancıyla dudaklarını dişleyerek başını olumlu anlamda salladı.
Kocasının istediği iznin kendisinin dokunduğu gibi yüzeysel olmadığının farkındaydı Asya. Biraz önce en hassas bölgesine bile dokunurken izin istememişti çünkü. İstediği şeyin iznini vermiş olmanın tedirginliği ile güçlükle yutkunurken kocasının,sutyenini çıkarttığını onun tenine değen göğüslerinden anlamıştı.
Göğüslerinde ve bel oylumunda gezinen ellerin bıraktığı sıcaklıkla ellerini kocasının omuzlarına bastırdı.Onun bu hareketi ile kocası bu defa kalçalarından kaldırarak kucağına oturtmuş ve yatsk başlığına sırtını dayamıştı.
Göğüslerinin üzerindeki ellerinin yerini dudakları alırken istemsizce beli kavisli bir gal almıştı. Kocasının bir elini belinde hissederken diğer elide göğüsleri ve göbeğinin arasındaki boşluktaydı. Dudakları karnına doğru ilerlerken Asya kendini daha fazla tutamayarak inlerken tırnaklarını kocasının omzuna geçirdi.
Onun bu hareketi ile Tuğra tekrar pozisyonlarını değiştirerek karısını altına aldı ve ellerini pantolonuna uzatırken karısının gözlerine baktı kısa bir an. İstediği gibi gözlerini gözlerinden ayırmaması hoşuna gitmişti Tuğra'nın. Karısından aldığı küçük onayla pantolonunu çıkarıp bir köşeye attı. Gördüğü manzara sertçe yutkunmasına sebep olurken bakışlarını tekrar karısının gözlerine çevirdi.
"Asyam..."
Kısa bir an duraksadıktan tan sonra kendi heyecanından ve hissettiği yoğun hazdan farketmediği şeyle sertçe yutkundu.
"Ne ara oldu?"
Asya kocasının sorusu ile bakışlarını kaçırıp,dudaklarını dişlerken utançla fısıldadı.
"Omzuna tırnaklarımı geçir..."
Sertçe dudaklarına kapanan kocasının dudakları ile kısa bir an öylece kalmıştı. Biraz önce hissettiği duyguların bıraktığı etki hala tazeyken içinde tekrar büyüyen ateşle kollarını kocasının beline sardı.
Birbirlerine dokundukları her an sanki içlerindeki haz daha da büyüyordu.Tuğra karısının bedenine kendinden izler bırakırken Asya'nın da ondan farkı yoktu. İçinde yükselen ani arzuyla dişlerini kocasının omzuna geçirince Tuğra'nın dudaklarından memnun bir kıkırdama sesi firar etmişti.
Asya onun bu hareketine ufakta olsa sinirlenirken tırnaklarını kocasının göğsüne geçirince Tuğra da aldığı hazla karısının boynuna bir ısırık bırakmıştı. Daha fazla dayanamayacağını fark edince nefes nefese geri çekilip karısının gözlerine acı çekercesine baktı.
"Asyam ... Seni incitmek istemiyorum. O yüzden hazır değilsen ben banyo..."
Tuğra'nın ne kadar zor durumda olduğunu alnında biriken ter adamla çok larından ve yüzündeki ifadeden anlayabiliyordu. Daha fazlasını istediği bakışlarından öylesine belliydiki,içindeki isteğe karşı kendisini geri çekmeye çalışmasına dayanamadı Asya. O kendisine bu denli anlayışlı ve hassas davranırken kendisi hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu onu. Ne dokunuşundan,ne hissettiği duygulardan canı yanmıştı,aksine tahmin edemeyeceği boyutta hoşuna gitmişti kocasının dokunuşları.
Kendisinin korkmasını,incinmesini istemediği için geri durduğunun farkındaydı fakat o biraz önce yaşadıklarını onun da yaşamasını,birlikte yaşamayı istiyordu. Aldığı kararla heyecandan dudakları dahi kururken kocasının sözlerini tamamlamasına izin vermeyerek dudaklarına öpücük bırakıp geri çekilerek gözlerinden gözlerini ayırmadan fısıldadı.
"Yanımda kal ve devam et lütfen."
Karısından aldığı onayla yüzünde büyük bir tebessüm oluşmuştu. Asya'nın aldığı kararla şu an hissettiği rahatlamayı,duygularının yoğunluğunu ifade edebilecek sözcük bulamıyordu.Hissettiği her şeyi anlatmak istercesine alnına uzun bir öpücük bıraktı. Dudakları tekrar karısının dudaklarını bulurkenn onu korkutmamaya çalışarak üzerlerinde kalan bir iki parça kıyafetten de kurtuldu. Nefesleri bir birine karışıp bedenleri birleşirken,ezelden beri bir olan ruhları,sanki o gece birbirinden ayrı düşmüş ,ama bugece bedenlerinin birleşmesi ile ayrı düşen ruhları da vuslata ermişti. Bir olmuş tamamlanmışlardı...
Aldığı duştan sonra elindeki havluyla saçlarını kurulayarak yatakta uyuyan karısına doğru yaklaştı. Onun hala derin bir uykunun kollarında olduğunu anlayınca dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak geri çekilip fısıldadı.
"Asya..."
Hiç bir tepki alamayan Tuğra onun gerçekten yorulduğunu biliyordu fakat dün sabah kahvaltısından beri doğru düzgün bir şeyler yemediğini bildiği için uyumasından ziyade bir şeyler yemesini istiyordu.
Elini saçlarına götürerek hafif dokunuşlarla okşadı. Elinin üzerine dökülen karısının sarı saçları ile gülümsedi. Yarım saat önce kendisinin esmer tenine pelerin misali dökülen karısının uzun sarı saçlarını hatırlayınca derin bir iç çekti. Karısının kendisinin aksine beyaz olan teninde gezdirdi bakışlarını.Tenin de bıraktığı çoğu izin hemen morarmaya başlamasını gizleyemeyecek kadar fazlasıyla beyazdı teni. Boynundaki morluğun üzerinde gezdirdi parmaklarını bir süre. Canını yaktığı için pişmanmış gibi gezindi parmakları. Aynı morluklardan göğüslerinin üzerinde de olduğunu fark edince kendi kendine bir küfür savurdu. Nasıl kaybetmişti kendini bu derece anlamıyordu.
Zihninde birden Asya'yı o gecenin sabahında gördüğü hali canlanınca güçlükle yutkundu. O gece de kendini frenleyememişti demek ki. O gecenin sabahında karısının boynunda ve bedeninin açıkta kalan bölgelerinde gördüğü kızarıklar,morluklar hala zihninde gördüğü an gibi tazeydi. O kendini kaybedince Asya ne demeye uyarmıyordu ki kendisini. Bundan sonra ne olursa olsun kendini frenlemesi gerektiğini kendine uyarı niteliğinde hatırlatarak elini karısının yüzüne götürerek parmaklarıyla okşadı.
"Asya,uyan artık güzelim hadi."
Onun yanağındaki ele uzanıp avcunun içine hapsederek ellerini göğsüne koyup uyumaya devam etmesi ile Tuğra sesli bir şekilde gülmüştü.
Odada yankılanan gülme sesiyle Asya yüzünü buruştururken Tuğra kulağına doğru yaklaşıp muzipçe fısıldadı.
"Elim göğsünde olmadan uyuyamıyormusun karıcığım?"
Asya kulağında hissettiği nefesle gözlerini hafifçe aralarken Tuğra kaşlarını kaldırarak gülümsedi.
"Günaydın canım."
Asya ellerini gözlerini ovmak için kaldırmıştıki göğsünde hissettiği başka elle bakışları kocasını buldu.
Tuğra elini pes edercesine kaldırarak karısının bakışlarına masumca karşılık verdi.
"Vallahi bu defa benim bi suçum yok. Seni uyandırmaya çalışırken,sen kendin benim elimi tutup böyle göğsüne koydun."
Anlatırken abartılı bir canlandırma. Yapmayı da ihmal etmemişti. Asya kocasının abartılı hareketleri ve elini kendi göğsüne koyarak canlandırdığı peformansla küçük bir kahakaha atarak üzerindeki yorganı bedenine sararak yatakta doğruldu ve kendisinin aksine üzgün bir şekilde bakan bedenini inceleyen kocasına baktı anlam veremeyerek.
"Tuğra,bi sorunmu var?"
"Neden uyarmadın beni hiç. Niye engel olmadın Asya?"
Kocasının sözlerinden bir şey anlamayan kız bakışlarını kendi bedenine çevirdi kısa bir an fakat neyi kastettiğini yine anlamamıştı. Taki kocasının parmaklarını teninde hissedene kadar. Bakışları göğsündeki kızarıklar ve morlukların üzerinde gezen kocasının parmaklarına değince elini uzatarak tuttu elini.
"Bir daha izin verme böyle bir şey yapmama. Sen uyarırsan ben kendimi engelleyebi..."
Elini kocasının yüzüne götürerek parmaklarını yüzünde gezdirirken,duştan çıktığı için alnına dökülen nemli saçlarına uzandı parmakları bu defa yüzündeki gülümseme ile. Parmaklarının arasından kayan saçların bıraktığı ıslaklıla yüzündeki gülümseme genişlerken Tuğra onun hareketlerini büyülenmiş gibi izliyordu.
"Sana dokunmam hoşuna gitmedi mi?"
Karısının söylemek istediği şeyi anlayınca yanlış anlamasından korkarak başını hızla iki yana salladı.
"Hoşuma gitmemiş gibimiydi birlikteliğimiz?"
Asya da tıpkı kocası gibi başını iki yana salladı.
"Hayır ama seni böyle üzeceğini bilsem hoşuna gitsede o kadar karşılık vermezdim sana. Sen de kendini kaybedip,yaptığın şey için üzülmezdin."
İşittikleri ile kaşları hızla çatılırken elini karısının yüzündeki elinin üzerine koydu.
"Aynı şey mi Asyam. Sen hissettiğin şekilde karşılık vereceksin ben kendimi tutmaya ça..."
"Tuğra... Canım yanmadı,aksine çok hoşuma gitti. Tıpkı benim dokunuşlarımın senin hoşuna gitmesi ve benim kendimi geri çekmemi istememen gibi bende istemiyorum üzülüp geri çekilmeni."
Tuğra karısının gözlerine dikkatle baktı. Kendisi üzülmesin diye yalan söylüyor olabilirdi. Görmeyi umduğu şeyin aksine mavi gözlerindeki heyecanla karşılaşınca yüzüne yayılan tebessümle sordu.
"Canın acımıyor öyle mi?"
Asya başını olumsuz anlam da iki yana sallayarak oturduğu yataktan doğrularak kocasının dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilirken kulağına yaklaşıp titreyen bir sesle fısıldadı.
"Çok hoşuma gitti. Bedenimde senden izler görmekte ayrı bir hoşuma gitti."
Karısının sözleri ile bütün bedeni kasılırken onun kıkırdayarak banyoya doğru ilerlemesi ile tuttuğu nefesini bırakıp homurdanırcasına söylendi.
"Asyam ne demeye baştan çıkarıyorsun şimdi?"
Karısının banyonun kapısını açması ile şansını tekrar denemek istercesine oturduğu yerden kalkarak arkasından ilerledi.
"Bende yanına gelsem olmaz mı Asyam. Aklım kalıyor sonra sende."
Asya tek kaşını kaldırarak sırıttı.
"Yemezler Tuğra. Sen dinlen biraz uyuyamadın da zaten. Ben duştan çıkınca bir şeyler hazırlar kaldırırım seni."
Red edilmenin hüsranı ile dudaklarını bükerek başını olumlu anlamda salladı ve geldiği gibi fakat ayaklarını sürüyerek geri döndü.
Dinlenecek kadar yorulmamıştı! Uykusu da yoktu ayrıca. Ne olurdu girseydi sanki!? Dağınık yatağa gözleri takılınca asık yüzü hatırladığı anılarla aydınlanmıştı. Yatağa doğru ilerleyip toparlamaya çalıştı elinden geldiğince. Örtüleri yenileri ile değiştirdi ve daha sonra yemek hazırlamak için mutfağa doğru ilerledi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~'
Verda'nın ürkekçe homurdanması ile Cenk ellerini yüzünde sertçe gezdirerek öfkeyle ters bakışlar attı.
"Kendi başını değil,sen benim başımı yersin bu gidişle! Yemeden rahat etmeyeceğinde aşikar!"
Verda adamın öfkesi karşısında ve biraz önce söylediği sözlerin endişesi ile dudaklarını dişlesede,idam mahkumlarına bile savunma hakkı tanınırdı değil mi? Bir şeyler bulmalıydı kendini savunacak.
"Her düğmeye basmam lazım Cenk. Nasıl evlendiğimizin şu an için önemi yok. Önemli olan senin prensiplerin. Cinselliğe dayalı evliliğe karşısın ya ben de kendimi güvence altına almak için söylediklerin doğrumu diye ufak bi deney yaptım sadece. Gerçekten cinsellik üzerine bir evlilik isteyip istemediğini öğrenmem lazımdı. Eee bir gün o kararından vazgeçersen,ben kendimi nasıl korurum. Önceden emin olmalıyım ki ona göre bi yol izleyeyim bende değil mi?"
Cenk karısının her sözü ile daha fazla öfkelenirken ellerini sertçe yüzüne sürttü. Ağzının içinde dolandırdığı küfürden sonra bakışları hala hiç bir şey olmamış,kendisini oyuna getirmemiş gibi kucağında rahatça oturan bir de bu durumu açıklamaya çalışan karısını buldu.
"Bak seni incitmek,kırmak istemiyorum ama oradan bakınca ne duruma düştüğümü görüyormusun kızım sen! Allah aşkına o kafan nasıl çalışıyor Verda senin!?"
.
Kendi gözlerine anlamayarak bakan karısının çenesinden tutarak hafifçe başını eğip önündeki ıslaklığı görmesini sağlayarak sözlerine devam etti.
"Senin isteğinle beni baştan çıkartmanla bu hale geldim. Cinsellik üzerine evlilik saçmalığını bırak artık lan. Sen beni bile isteye bu duruma getirirken farkındaysan ben her dokunuşumda izin aldım kızım senden!"
O nları düşürdüğü duruma o kadar öfkelenmiştiki,içinde bulundukları durumu onu kırmadan,incitmeden nasıl açıklayabileceğini şaşırıyordu? Karısının bunu neden yaptığının elbetteki farkındaydı. Fakat tehlikeli sınırlarda gezdiğinden bi haber miydi,yoksa bilerek mi yapıyordu emin değildi. Önüne geçemediği öfkesi ile sakin olmaya çalışarak elini Verda'nın kadınlığına götürüp ima edeceği şeyi anlayacağını adı gibi bilerek dokundu.
"Kendine bak! Benden aşağı kalır yanın var mı sence!?"
Verda kadınlığında hissettiği dokunuş ve Cenk'in ne söylemeye çalıştığının bilinci ile huzursuzca yerinde kıpırdandı. Onun kıpırdanması ile Cenk,dokunuşlarını biraz daha ilerletince Verda hissettiği ani duyguyla elini Cenk'in omzuna atarak hafifçe sıktı.
"Kendine bahane arama da halimize bak! Lan hadi ben senin çevirdiğin dümene düştüm de,oyununa gelip etkilendim. Peki sen niye bu hale geldin Verda!?"
Kendide ne yapmaya çalıştığının farkında değildi. Evleneceklerdi ve kocası ondan bir şeyler talep ederde karşı koyamazsam diyeydi bütün bu saçmalıkları. Her fırsatta istemiyorum diye adamın yüzüne haykırırken,aslında aramızdaki cinsel çekimden çok etkileniyorum ve sen böyle bir şey talep edersen ben reddedebilir miyim,sana karşı koyabilir miyim diye kendimi denedim diyemezdi ya. Böyle bir açıklama yapsa adamın ekmeğine yağ süreceğinin bilincindeydi. Ne kadar kendisine karşı hisleri olsa da erkekler için ihtiyaç,işin içine girince hissettiklerinin önemi kalmıyordu? Kiminle beraber olduklarının bi önemi yoktu ki. Öyle olamasa gecelik ilişkiler yaşamazlardı değil mi? Ya kendisi hissettiği çekime karşı yenik düşerde Cenk bey onun zafından yararlanırdısa? Onun tarafından her türlü yararlı bir durumdu ama kendisi için durum öyle değildi.Sadece aralarındaki cinsel çekim onu korkutuyor, karşılaşacağı bir durumda karşı koyup koyamayacağını merak ediyordu. Sonuçta karşındaki insana duygusal bir şeyler beslersen böyle bir şeyin pişmanlığı olmayabilirdi ama ya kendisi gibi bir çekime yenik düşenler kesinlikle büyük bir pişmanlık olurdu. En azından kendisi için öyle olurdu. Biraz önce son ana kadar kendini frenleyememişti ve hala adamın kucağındaydı hissettiği bir pişmanlıkta yoktu gerçi ama...Kendisinden cevap bekler gibi öfkeyle bakan adama omuzlarını umursamazca silkti ve ne cevap vereceğini bilemeyerek baştan savarcasına bakışlarını kaçırarak fısıldadı.
"Cinsellikte normal şeyler bunlar. Siz erkekler için sevip sevmemeniz fark etmiyor,biz kadınlarda da öyle bi durum var demek ki... O yüzden öyle oldu..."
"Aynı şey mi kızım! Beni çileden çıkartma Verda! Erkeklerin cinsellik hayatını ele almış uzman kadınlar gibi konuşma karşımda lan! Ne bok yemeye çalıştığının farkındayım ben! Sevmiyorum diyorsun tamam eyvallah,ama benden etkilendiğin,bana karşı koyamamaktan korktuğun için bu halde olduğunu gizlemeye çalışma bari! Çünkü biraz önceki istekli halin ve şu an bile sana dokunduğumda verdiğin tepkilerle hiç de inandırıcı değilsin."
Dilinin ucuna gelen onca kelimeyi sırf onu kırmamak için geri yuttukça öfkeside geçmek bilmiyordu. Derin bir nefes aldı sakinleşebilmek için ve hırsla alt dudağını dişleyerek başını salladı.
"Olurda sana dokunursam,seni istersem ki bu sen beni istemediğin,böyle baştan çıkartmadığın sürece olmayacak bir durum,bana karşı koyabilecek kadar sabrın varmı onu denedin sen! Bahanelerin arkasına sığınacağına yaptığın şeyin arkasında dur! Korkma şu saatten sonra baştan çıkarsan bile sana dokunmam! Bana kendi rızan..."
Verda yumruk yaptığı elini sertçe göğsüne vurunca sözlerini tamamlayaman Cenk onun gözlerinde gördüğü kırgınlık ve öfkeyle neden bir anda bu hale geldiğini anlamaya çalışır gibi baktı.
Cenk'in her sözü ile kaşları çatılırken son sözleri kalbindeki yaranın kabuğunu bir seferde çekip koparmıştı sanki. O son sözleri zihninde tekrar canlanınca onun söylediği kendi işittiği her şeyi silip süpürmüş sadece o son cümleler kalmıştı. Anılar gözünde canlanırken gözlerine yaşlar dolmaya başlayınca,içinde hissettiği kırgınlık ve aşağılanmanın verdiği öfkeyle yumruk yaptığı elini tekrar sertçe kocasının göğsüne vurdu.Hızla toparlanmak için hareketlenirken kendisine şok olmuş bir şekilde bakan kocasının gözlerinin önünde,elbisesinin kalan düğmelerinide açmaya çalışarak hırsla söylendi.
"Seni baştan çıkartmadığım sürece istenilecek bi yanım yok öylemi!?"
Cenk onun neden birden kendini kaybetmiş gibi davrandığına anlam vermezken yaptığı hareketle hızla ellerini tutup sıktığı dişlerinin arasından sinirle konuştu.
"Ne yapmaya çalışıyorsun!? Kafayı mı yedin kızım!?"
Dolan gözlerinden yaşlar süzülürken burnunu sertçe çekerek ellerinin üzerindeki elleri hırsla itti.
Cenk kucağındaki karısının bir den neden bu hale geldiğine anlam verememiş,tepkisini ve isyanını şaşkınlıkla izlemişti. Ne saçmalıyordu yine!? Hem ne demeye ağlıyordu ki şimdi? Ağlamasını gerektirecek bir şey söylememişti ki. Sinirli öfkeli olması gerken kendisiyken,onun içli içli ağlaması ile bütün öfkesi uçup gitmiş,yerini neden birden bu hale geldiğini anlayamadığı endişesi sarmıştı. Göz yaşlarını silip onu sakinleştirmek için elini gözlerine doğru uzatmıştı ki eline sertçe vurup tekrar ittirmesi ile şaşkınlığı daha da büyümüştü.
"Çek elini! Dokunma bana! Siz hepiniz haklısınız! Sen,Korhan ve Barış hepiniz haklıydınız!"
İşittiği isimlerle karısının ne demeye,ne anlatmaya çalıştığına anlam vermezken aynı zamanda sinirlenmiştide. Hadi Korhan'ı anlamıştı da Barış kimdi? Aralarında gelişen bu olayla nasıl bir bağlantısı vardı da karısı bu haldeyken bile adını zikrediyordu o herifin. Verda'nın hal ve hareketlerinin tuhaflığı ile önce aklına Korhan dan dolayı düşen o şüphe işittiği isimle bir dağ misali büyümüştü içinde aniden.
"Öyle ya sen neden isteyesin ki? Önünde soyunup,baştan çıkartsam bile sen istemedikçe bana dokunmazsın,dönüp bakmazsın da ben seni baştan çıkarmaya çalıştığımdan oldu bütün bunlar! O Barış denen piç gibi mi düşündün sende!?"
"Ne diyorsun Verda sen!? Senin ağzından çıkanı kulağın duyoyormu!? Kim o puşt ta beni onunla kıyaslıyorsun!? Ne geçti aranızda lan sizin!?"
İşittiği her kelime yatışan öfkesini tekrar harlamıştı. Ne düşünmesi ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu bildiği bir şey vardısa o Barış denen onun bunun çocuğunun karısında açtığı bir yara vardı. O da bilmeden istemeden o yarayı kanatmıştı.
"Korhan'ın dediği gibimi her şey;Bir kadın bir erkeği saf duyguları ile sever ama bazı erkeler o duyguları sadece onu kullanmak için kabul etmiş gibi mi davranır! Senin hatan Barışın ne bok olduğunu bile bile ona gönlünü kaptırmaktı! O senden onu baştan çıkartmanı,onunla yatağa girmeni isteyecek kadar şerefsiz sen de bunu anlamayacak kadar körsün! O nun yatağına girip eğlendiği kadınlardan bir olmaksa niyetin sevmeye devam et aptal gibi!"
Uzun konuşmasından sonra ağlayarak derin nefesler alışını izledi Verda'nın. Bir çeşit krizmi geçiriyordu,yoksa her zaman ki gibi sinirlendiği için nefes almayı bile unutacak kadar çokmu konuşuyordu anlayamamıştı Cenk. Karşısında kendini hırpalayarak açıklama yapmaya çalışması canını yaksada biriktirdiklerini anlatsın istedi.
Ağlarken küçük bir kız çocuğu gibi sürekli burnunu çekmesi,yaşlardan yüzüne yapışan saçları omzuyla ittirmeye çalışması ona karşı yaptığı aptallığı vuruyordu yüzüne sanki. Dili olmadık şeyler söyleyip onu çileden çıkarsada,olmadık senaryolar yazıp başrolüne ikisini yerleştirip türlü filmler çevirsede masumdu. Korunmaya muhtaç bir kız çocuğundan farksızdı hali.Belindeki elini kaldırarak yüzüne uzattı ve yanağına yapışan saçlarını yavaşça kulağının arkasına sıkıştırdı. Karısı kendini suçlamaya o kadar odaklanmıştıki yaptığı o küçük hareketi farkedecek durumda bile değildi.
"Korhan zamanında böyle söylemişti! Aptal gibi demişti! Gerçekten aptallık yapıyorum! Bana hislerinle mi,yoksa cinsel arzularınlamı yaklaştığını sınamak benim kendime güvensizliğimden kaynaklı! Sende haklıydın! Etkileniyorum ama kendime yediremiyorum bu durumu ve bu yüzden biraz da kendimi denedim. Birgün bana dokunursan ve ben karşı koyamayacak kadar sana bağlanırsam nereye kadar gidebilirim görmek istedim! Göreyim ki önlemimi alayım.İstediğinin sadece bedenim olup olmadığını anlayayım istedim. Hevesin geçtiğinde bırakıp gidersen tekrar aynı yerden yara almayım istedim.
Verda'nın gittikçe kısıklaşan sesine inat gözyaşları dahada artar olmuştu. Söylediklerinin ve yaptıklarının saçma olduğunu dile getirdikçe sanki daha iyi anlıyordu hislerini. Aslında kabul etmek istemediği şeylerin hepsini farkında olmadan kabul edip nasıl sindirdiğini anlıyordu. Kabul edemediklerinden dolayı değil,kendi yaşaduğı güvensizlikten dolayıydı karşısındaki adamı istememesi,ona karşı oynadığı oyunlar. Bütün bunları anlaması ve kabullenişi ile fısıldarcasına devam etti sözlerine.
"Hislerimin boyutunu bileyimki senden uzak olup,kendimi kontrol altında tutayım istedim! Aşık olmaktan korktum! Bana karşı hissettiklerine inanmadım ve senin de beni yatağa atacak,sonrasında arkanda bırakacak bir kadınmış gibi gördüğünü düşündüm güvensizliğşme sığınarak.Sen bana bunları yaşatmadan ben sana öyle bir kadın olduğumu hissettirirsem uzak durursun diye düşündüm. Öyle yaptıkça ben sana daha çok çekildim,seni istedim ve bu beni korkuttu!"
Karısının sözleri ile beyninden vurulmuşa dönmüştü.Hayatı boyunca bu tip sıfatsızlardan nefret etmiş midesi varlıklarını dahi kaldıramayacak hale gelmişti. Çevresinde çoktu bu tip haysiyetsiz kendini adam zanneden hayvanlardan. Kadınları ve onların duygularını kullanıp yataklarına attıktan sonra aşağılık bir varlıkmış gibi onlardan kurtulup o kadınlarda hayatları boyunca saramayacakları yaralar açan bir sürü şerefsiz tanımıştı. Ama Verda'nın içindeki yaranın böyle bir şerefsizliğin sonucu olduğunu aklının ucundan dahi geçirmemişti. İçi öyle bir öfkeyle dolmuştuki sanki damarlarında kan yerine lav akıyordu. Öfkesinden karısının son sözlerini bile idrak edecek durumda değildi. Verda'ya değildi kızgınlığı, o haysiyetsizi bulup onun karısında açtığı yaranın hesabını sormak için yapacaklarıydı zihnini işgal eden düşünceler.
Kucağından kalkmak için hareketlenen karısı ile düşüncelerinden sıyrılırken,kalkmasına izin vermeyeceğini anlatmak istercesine kollarını beline doladı.
"Bırak beni!"
Verda'nın isteği ile başını olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı.
"Bırakamam! Ne söylersen söyle,ne yaparsan yap bırakmam! Ben seni bırakmak için almadım gönlüme! Ben seni bir ömür orada kal diye aldım kızım. İster güzellikle kalacaksın,ister zorlukla ama kalacaksın Verda! İstediğin oyunu oyna,istediğin dümeni çevir,istersen bir ömür yatağıma girme ama yanımda olacaksın!"
Cenk'in sözleri ile yüzünü buruşturarak bağırdı.
"Yaaa ne istiyorsun ne! Olmuyor işte Cenk! Kalbim seni kabullensede,bu defa da kendi güvensizliğimle ikimizi boğuyorum ?"
"Olmayan bir şey yok az önce yaşadık! Hala şu an bile ikimizinde o anları ve daha fazlasını yaşamak istediğini biliyorum..."
Kendisine çatık kaşlarının altından bakan karısının yüzünü avuçları arasına alarak alnına bir öpücük bıraktı ve onun huysuzlanmasını görmezden gelerek sözlerine devam etti.
"Kalbine açtıkları yarayı anlayamamışım,görememişim ve yaptığın şeyleri yanlış değerlendirmişim. Davranışlarından dolayı hiç bir zaman düşündüğün ve ya düşğneceğin tarzda şüphem olmadı senden...Davranışlarının,kırgınlığın yüzünden yaşadığın güvensizlik problemleminden kaynaklı olacağı ve beni böyle bir durum yüzünden bu şekilde sınayacağın aklımın ucundan dahi geçmemişti."
Karısının biraz daha sakinleşip kendini dinlemeye başladığını anlayınca ellerini elbisesinin açık olan düğmelerine götürerek yavaşça kapatmaya çalıştı. Gözleri o manzaraya her takıldığında biraz önce yaşadıkları anlar canlanıyordu gözünde ve içindeki kanı zamansız alevlendirmesi şu an için pek doğru değildi.
"İnsan yaralandığı sebeplerden ötürü güvensizlik problemi yaşar. Senin bana sürekli bu konu üzerinden yüklenmeni anlayamadığım için aptallık bende. Ama ben o sözleri söylerken seni kırmak incitmek değildi amacım. Benden etkilendiğin için kendine güvenemediğini,düşündüğüm için söyledim. Kendinle savaşına son verip bana kendi rızanla geleceğin gün sana dokunacağımı anlatmaya çalıştım ama beceremedim seni de kırdım tabi sonunda."
Biraz önce büyük bir zevkle ve hızla açtığı düğmeleri,oyalanarak geri kapatmaya çalıştı.
Cenk ,söylediklerinin hepsinde haklıydı,sonuçta bilmiyorduki kendine olan güvensizliğinin sebebini. Bu yüzden söyledikleri zoruna gitsede,esas kendinin onun hislerini bildiği halde,farklı yorumlayarak düşünceleri yüzünden onu daha çok kırdığını incittiğini biliyordu. Fakat o kendi kırgınlığından şikayet etmek yerine,yine gönlünü almaya çalışıyordu.
İçi sızlamıştı çünkü Cenk her zaman kızsada sövsede bir şekilde gönülünü almaya çalışıyordu.Küçük bir çocukla uğraşır gibi uğraşıyordu kendisiyle şikayet ettiği zamanlar oluyordu elbette ama içinden gelerek yapmadığını gözlerinden anlıyordu. Bütün bunları bile bile kendi aptal düşünceleri yüzünden adamı ne hale getirmişti. Onun için zor bir durumdu ve öfkelenmesi çok normaldi. İlk defa onu kırdığı için gönlünü almak istedi ama içindeki asi tarafı bu isteğine baş kaldırıyordu.
Bakışları kocasının göğsündeki düğmeleri kapatan ellerine kayınca dudaklarını bükerek fısıldadı.
"Biraz önce kendi rızamla gelmiştim ben zaten. Ama işte... Seni kırdım sonunda."
Verda'nın sözleri ile bakışları onu bulurken,kırılma konusunda neyi kastettiğini anlamayarak baktı gözlerine. Verda onun bu halini anlayarak bakışları ile erkekliğini işaret edip yarı yolda bıraktığını anlatmaya çalılırcasına bakarken,Cenk yüzüne kondurdğu tebessümle bakışlarını tekrar son kalan düğmeye çevirdi.
"Üzüldün mü?"
Karısı bu defa konuşmak yerine başını olumlu anlamda sallayınca son düğmeyide kapatarak boynuna sokulup sert bir öpücük bırakarak geri çekildi.
"Üzme kendini boş yere. İlk defa başıma gelmiyor sonuçta."
Bu defa Verda'nın aklında farklı şeyler dönerken Cenk onun kaşlarının çatılması ile hızla açıkladı.
"Ergenlikten bahsediyorum kızım ne demeye öyle öldürecek gibi bakıyorsun?"
Aldığı alel acele cevapla gülmemek için kendini tutarken,ciddi olmaya çalışarak baktı.
"Ne demeye öldürecek gibi bakayım Cenk şimdi sana?Saçmalama ."
Kocasının kucağından kalkmak için hareketlendiği an onun bacaklarına ellerini koyup kendisini sabitlemesi ile bakışları gülen gözlerini buldu.
"Başka kadınlarlada böyle anlar yaşadığımı düşündün o yüzden öldürecek gibi baktın.Çocuk mu var karşında kızım anlamayacak. Belli işte kıskanıyorsun!"
İşittiği sözlerle elini kocasının göğsüne vurarak kendini savunurcasına çemkirdi.
"Kıskandığım falan yok,kendi kendine uydurma!"
Aldığı cevapla ona inanmamış gibi kıkırdayan kocasına ters ters bakarak homurdandı.
"Resmi nikahı kıymalıyız dedim sen hala cevap vermedin! Gülüp duracağına cevap versen diyorum!"
Kucağındaki karısı ile oturduğu koltuktan kalktı ve kucağından,bedenine sürterek bıraktı kollarının arasındaki bedeni. Kalçalarındaki elini çekmeden hafif kaldırarak dudaklarına uzandı. Niyeti kısa bir öpücükken Verda'nın dudaklarının hareketlenmesi ile kendini geri çekti. Kendisine şaşkinca bakan karısına göz kırparak konuştu.
"Duş al üzerini değiştir bir an önce çıkalım,nikah islemlerini halledelim. Yoksa baban yüzünden sen değil ben kafayı yiyeceğim."
Verda kısa ama etkili öpücüğün dudaklarında bıraktığı hisle yutkunarak dudaklarını yaladı istemsizce.
"Senin de duş alıp üzerini değiştirmen gerekiyor bence. Bu şekilde nasıl çıkacaksın dışarıya?"
Karısını kollarının arasından bırakıp banyoya doğru yönlendirirken eğlenircesine konuştu.
"Fena mı olur,beni bu hallere getirecek güce sahip olduğunu herkes öğrenir. "
Cenk'in kollarının arasında dönerken kocasının halini gördüğü andan beri aklına takılan soruyla ciddi bir yüz ifadesi ile baktı.
"Gerçekten o kadar etkileniyor musun dokunuşlarımdan? En önemli kısmı yapmadığımız halde bile..."
Karısının sorusu ile başını olumlu anlamda sallayarak onu tekrar kollarının arasına aldı ve kendine yaslayarak kulağına sır verirmiş gibi fısıldadı.
"Bir sözünle bile bu hale geliyorum ben,gerisini sen düşün istersen."
Karnında hissettiği sertlikle Verda güçlükle yutkunurken kollarını kocasının beline sararak fısıldadı.
"Özür dilerim. Gerçekten. Böyle olacağını bilseydim bu kadar ileri..."
Verda'nın sözleri ile hafif geri çekilerek dudaklarına bir öpücük bırakıp boğuk bir sesle fısıldadı.
"Kızım yeter lan. Kağatalım bu konuyu artık. Çin işkencesimi yapmak niyetin Verda? Zaten zor tutuyorum kendimi. Yaşadığımız anlar sürekli aklımda dönüyor,o anki görüntünü düşündükçe bile yeni yetme ergenler gibi oluyorum. Vereceğin tepkiyi bile umursamadan kendimle nasıl savaş verdiği..."
Dudaklarına kapanan karısı ile kısa çaplı bir şok yaşarken dudaklarının üzerinde gezinen dudaklarla karısının bedenini kendine biraz daha bastırdı ve dudaklarına dişlerinin arasında sıkıştırıp çekerek nefesini kontrol altına almaya çalışıp Verda'nın gözlerine çevirdi bakışlarını.
" Verda inan oyununa ayak uyduracak durumda değilim şu an."
Karısının gözlerindeki arzuyla sertçe yutkunurken onun tekrar dudaklarına uzanması ile başını hafifçe geri çekerek fısıldadı.
"Bu defa kendimi durdurmayı bırak,sen bile durmamı istesen durmam!"
"Ben istiyorum Cenk. Oyunsuz,plansız sadece sana karşı hissettiklerime güvenerek,kendi rızamla istiyorum!"
Karısının kendini ikna etme çabasına karşı direnmek istesede elini üzerindeki sweatshirte uzatınca son bi kez uyarırcasına ismini fısıldadı.
"Verda..."
Kendisine bakmayan karısının çenesine dokunarak bakışlarını birleştirdi ve göğsüne değen elle dişlerini sıkarak konuştu.
"Durmayacağım!"
Karısının başını olumlu anlamda sallaması ile devam etti sözlerine.
"Sadece bugün bu an değil bundan sonrada durmam Verda! Kabul mü!?"
"Kabül! Anlaşmada imzalayacak mısın!?"
Karısının sözleri ile kıkırdayarak başını olumlu anlamda salladı.
"Mühür basarız karşılıklı!"
Tekrar kucağına aldığı karısı ile önceden gördüğü yatak odasına doğru ilerlerken eli kalçalarında gezinmeye başlamıştı. Girdiği odada karısını yatağın üzerine bırakınca hızla üzerindeki sweatshirti çıkarıp bir köşeye atarak onun yanına yatağa geçti. Verda'nın bileklerinden tutarak ellerini kendi göğsüne yerleştirdi.
"Şimdi daha rahat ve isteğin gibi özgürce dokun!"
Bedenindeki çeşitli yaraları görüp gerilmesin diye üzerine eğilerek biraz önce kapattığı düğmeleri tekrar açmaya çalıştı. Fakat lanet düğmeler bu defa kendisi ile inatlaşıyormuş gibi açılmıyordu. Elbisenin yakasını çekiştirirken sinirle homurdandı.
"Kıyafetlerin bile sen gibi inatçı! Biraz önce kendisi açılan düğmeler şimdi zamkla yapıştı sanki."
Karısı söyledikleri ile kıkırdarken eli kasıklarına doğru yönelince kalmayan sabrıyla elbisenin göğüs kısmını hırsla yırttı.
Kocasının yaptığı hamleyle Verda şaşkınca ona bakarken Cenk pişkince sırıttı.
"Gördüğüm andan beri yapmak istediğim şeydi. "
"En sevdiğim elbisemdi!"
Dudaklarını karısının dudaklarına değdirerek fısıldadı.
"İşimiz bitince diğer en sevdiğin kıyafetlerini de göster güzelim."
Bacaklarında ve kasıklarında gezinen elve bedenini sarmaya başlayan ateşle kocasının kulağını hafif dişleyerek fısıldadı.
"İstediğin kadar yırt daha beterlerini alırım."
Karısının tehtidi ile elinin bulunduğu noktaya baskı uygulayarak aynı şekilde fakat sert bir tonla fısıldadı.
"İstediğin kadar al sen giymeden onların hepsini yakmayan Cenk Ateş adam değil!"
Önündeki kapıya vurarak sertçe homurdandı.
"Açsana kızım şu kapıyı bende gireceğim! Kırdırtma bana bu kapıyı!"
"Kızın değilim ben senin! Düzgünce söyle."
Yaşadıkları anlardan sonra Verda kendini oyuna getirerek banyoya girmişti ve Cenk'i içeri almamak için kapıyı kilitlemişti.
O banyoya girecekti başka yolu yoktu.
"Aç şu lanet kapıyı!"
"Daha düzgün söyle!"
Cenk nefesini sertçe burnundan bırakarak tekrar konuştu.
"Aç kapıyı aç!?"
İçeriden gelen kıkırdama sesi ile kapıya tekrar vurdu.
"Biraz daha ince ol."
Cenk sinirle dişlerini sıkarak tekrar konuştu.
"Kapıyı aç Verda?"
Verda'nın tekrar kıkırdaması ile ellerini saçlarının arasından geçirdi sinirle.
"Rica et!"
"Kapıyı açar mısın karıcığım!"
"Lütfen de açarım belki."
Kendisiyle oynayan karısına ayak uydurdu. Bu kapı bir açılsın ona gösterecekti kibarlığı falan.
"Lütfen kapıyı açar mısın güzelim!"
Kısa bir sessizlikten sonra elini kapı koluna götürerek hazır da bekledi.
"Açmam!"
Aldığı cevapla yumruğunu kapıya sertçe indirdi.
"Ne demek açmam! Kırarım bu kapıyı Verda! Sadece yanına geleceğim diyorum sana! Tamam dokunmayacağım lan aç şu lanet kapıyı!"
Geçen sürede Cenk'in şartelleri artık atarken tam kapıya omuz atmak için hareketlenmiştiki kapıdan gelen kilit sesiyle yüzüne bir sırıtış yayıldı. Karısı açtığı kapıdan başını uzatarak kendisini kontrol etti.
"Gerçekten dokunmayacak mısın?"
Cenk onun haline gülmemek için yanaklarının içini ısırarak başını olumlu anlamda salladı.
"Iııhh! Dokunma dedin ya."
Kapıyı biraz daha aralayarak girmesine izin vererek konuştu.
"Biraz önce de aynısını söylemiştin! Yalan söylüyorsun!"
Karısının elini tutarak kendisine çekti.
"Bana dokunmayacağını söyleyen sendin Verda? Ben de ciddi olup olmadığını test ettim sadece. Tabi sen kendini kaybettiğin için hatırlamıyorsun ne dediğini."
Kocasının göğsüne sertçe vurarak çemkirdi.
"Hayvan gibi kendini kaybedeceğini bilsem tutardım dilimi!"
"Senin dilini tutma gibi bir kabiliyetin yok güzelim zorlama kendini bence. Sonra zararlı sen çıkıyorsun."
Duşun altına girereken Verda yı da dikkatlice yanına çekerek boynuna sokuldu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Mahru'nun sorduğu soruya verdiği yanıtla kanının çekildiğini hissetmişti Soner. Kaç defa uyarmıştı kendisini,ileri gitmek istememişti fakat onun isteğine karşı dayanamamıştı ve sonuç...
Onu suçlamak değildi niyeti,suçlamakta istemiyordu. Tecrübesiz olduğunu,ilk defa yaşadığı duygulara yenik düşerek böyle bir istekte bulunduğunu kendisine defalarca tekrar etmeli ve onu vazgeçirmeliydi.İçten içe kendisi de istemişti onun tecrübesizliği karşısında hatalı olan kendisiydi.
Kendisini toparlamaya çalışarak bir kaç sefer yutkundu. Fakat boğazında takılı kalan yumruya hiç bir etki etmemişti yutkunuşları.
Elini Mahru'nun saçlarına götürerek okşarken pişmanlık dolu bir sesle fısıldadı.
"Özür dilerim Mahru..."
Kollarının arasında hareketlenip kendisine dönen kızın gözlerine bakmaya çekiniyordu. Nasıl böyle bir hata yaptı aklı almıyordu. Her şeyi yoluna koymuşken daha beter bir hale getirmişti.
Yanağına değen elin sıcaklığı ile Mahru'nun heyecanlı sesi doldu kulaklarına.
"Soner ben aptalım. Öfkem ve intikam hırsımın gözümü kör etmesine izin verecek kadar aptalım hemde."
Mahru'nun sözlerine anlam veremezken,onun sesindeki heyecana yenik düşerek çevirdi bakışlarını kollarındaki kadına.
Sözlerinin aksine gözlerinde pişmanlığın izine rastlamazken,sesindeki heyecana eş değer pırıltılar vardı gözlerinde. Gördükleri ve duyduğu birbirine tezat olunca aklı iyiden iyiye karışmıştı.
"Keşke hiç o saçma hırsımın peşine düşmeseymişim. Bu duyguları daha önce yaşayamadığım,kaybettiğim zaman için pişmanım."
Mahru'nun sözlerini idrak ettiğinde hissettiği pişmanlık yerini öfkeye bırakınca hızla kaşları çatıldı.
"Ne saçmalıyorsun sen!? Ne demek daha önce yaşamadığın için pişmansın!? Söylediklerini kulakların duyuyor mu senin Mahru!?"
Soner'in aniden sinirlenip kendisine bağırmaya başlaması ile Mahru şaşırırken, söylediği sözlerin gideceği noktayı fark edince,kollarından sıyrılarak hafifçe doğruldu. Aralarındaki yanlış anlaşılmayı düzeltmek için ağzını açmıştı ki Soner de kendisi gibi yatakta hızla doğrularak elini kaldırıp sinirle hesap sorarcasına konuştu.
" Daha önce kiminle yaşayacaktın lan!? Bu kadar basit bir şey mi bu durum senin için Mahru!?"
Sadece bir yanlış anlaşılma olsada hatalı olan kendisi olsada işittikleri ile Mahru'da sinirlenmiti. Burnunun dibindeki ele sertçe vurarak sinirle çıkıştı.
"Bağırıp durma ada vapuru gibi kulağımın dibinde!"
Soner'in sinirle gülerken ellerini saçlarının aradından geçirerek sinirle çekiştirdi.
"Ne demek bağırna Mahru! Az önce yaşadığımız anları daha önce başka biri ile yaşamadığın için pişman olduğunu söylüyorsun lan! Nasıl bağırmayım Allah aşkına! Hala kollarımdayken,yatağımdayken söylediğin sözlerin beni nasıl yaralayacağının farkında mısın sen! Ulan hangi erkek kabul eder böyle bir şeyi!?"
Mahru sakin olmaya çalıştı kısa bir süre. Sevdiği adam haklıydı ve ikisinin de öfkeli olması bu yanlış anlaşılmayı dahada büyütüp sorun haline getirebilirdi. Yüzüne bakmayan adama doğru ellerini uzatarak yanaklarına bastırarak fısıldadı.
"Bana bak "
Yüzüne bakmamakta ısrar eden adamın ismini yumuşak bir tınıyla seslenerek yanaklarını hafifçe sıktı.
"Soner..."
Bakışlarının buluşması ile onun gözlerinde gördüğü acı içini acıtmıştı.
"Yanlış kelimeler kullandım. Demek istediğim inat etmeyip direnmeseydim senin,duygularını görmezden gelmeseydim bu kadar zaman kaybetmeyecektik."
Soner'in bakışlarındaki öfke yavaş yavaş silinirken o yüzünü buruşturarak sözlerine devam etti.
"Başka biri ile düşünmek aklımın ucundan dahi geçmedi. Seninle bu duyguları daha önce yaşama şansım varken inadım yüzünden geciktirdiğim ve ikimize de eziyet ettiğim için. Anladığın türde pişmanlığım var ama o da yine benim inadımdan kaynaklı. Keşke evliyken yaşasaydık bu duyguları. Tek pişmanlığım bu. Seden başkasıyla olmazdı."
"Olamaz da artık!"
Soner'in küskün bir çocuk tavrı ile söylediği sözlere kıkırdayarak onu onayladı.
"Olmadı,olmazdı,olmayacakta!"
Yanağındaki ellere uzanıp avcunun içine alarak hafifçe sıkıp trip atarcasına konuştu.
"Gülme Mahru! Şu iki dakikanın içinde neler hissettim ben,aklıma neler geldi bir bilsen! Bir de gülüyorsun yaa!"
Biraz önce kollarından çıkan kadını tekrar kollarının arasına alırken onun göğsüne bıraktığı öpücükle derin bir iç çekerek tekrar uzandı yatağa.
"Öyle bir öpücükle affettiremezsin kendini haberin olsun yavrum."
Mahru kıkırdayarak bu defa boynuna bir öpücük bırakırken Soner başını olumsuz anlamda salladı.
"Affetmedim."
Dudaklarına değen dudaklarlarla Mahru'nun beline kolunu dolayarak üstüne çekerek güldü.
"Tamam kızım sırnaşma ya."
Onu duymazlıktan gelerek dudaklarının yönünü değiştirince boğuk bir sesle uyarırcasına söylendi.
"Affettim. Tamam. İleri gitme Mahru."
Boynunu hafif bir ısırık bırakan kızı tamamen üzerine çekerek sertçe nefesini bıraktı.
"Mahruu...Tutamayacağım kendimi olan olacak yine."
Aldığı uyarıyla göğsüne küçük bir öpücük daha bırakıp dirseklerini göğsüne dayayarak başını avuçlarına yaslayıp Soner'in gözlerine baktı.
Onun göz kırpıp başını ne oldu dercesine sallaması ile güldü. Mahru'nun gözlerindeki kıpırtılar ve beğeni dolu bakışların altından çıkacak isteği fark edince başını bu defa olumsuz anlamda salladı.
"Olmaz Mahru. Canın acıyacak."
"Ya sen neden her hareketimi o yöne çekiyorsun Soner? Gözlerin hoşuma gidiyor rahatça bakmak istedim bakamaz mıyım? "
Mahru'nun bir oyunla kendisini kandırabilme ihtimalini düşünüp yatakta tekrar doğrularak onun huysuzca homurdanmasına sırıttı. Ona olmaz desede kendine güvenemiyordu aslında. İlk günden aşırıya kaçıpta canını yakmaktan korkuyordu. Sonraki günlerde elbette isedikleri gibi olacaktı ama bugün onun iyiliği için fazla yüklenmemeliydi.Onu kızdırma yoluna giderek ikisini de biraz önceki anların sarhoşluğundan kurtarmalıydı.
"Onu kastetmedin mi yani? Biraz önce gözlerime öyle bakınca ben öyle hissettim ama. Bence onu kastettin sen iyice dü..."
Yanındaki yastığı Soner'e fırlatarak öfkeyle çemkirdi.
"Kastetmedim! Hem istesem bile utanıp sıkılacak değilim! Canımın acısını düşününce uzun bir süre düşünmüyorum da ayrıca!"
Soner'in kaşları işittikleri ile hızla çatılırken yanlış duyduğunu düşünmek istiyordu. Ne demek uzun bir süre düşünmeyecekti? Onu kendi haline bırakacağını mı düşünüyordu acaba?
"Ne demek uzun bir süre Mahru? At o düşünceyi aklından."
Mahru yatağın üzerindeki örtüyü bedenine sarak yataktan çıktı.
"Evlenene kadar dokunmak yok Soner! Önce nikah sonra Mahru!"
Soner'in şaşkın halini arkasında bırakarak banyoya doğru ilerlerken,onun birden karşısında belirmesi ve sinirli yüzünü görmesi ile gülmemek için kendisini zor tuttu.
"O dediğin olmaz! Lan Jamal ve Feyza düğün yapana kadar bekleyeceğim, bu süre içinde Feyza Mahru'nun yanında kalsın diye bir söz çıktı benim ağzımdan ve herkes onayladı bu düşüncemi Mahru! Jamal düğünü yaza yapacağım dedi. Ben şimdi yaza kadar sana dokunmadan nasıl durayım gram vicdan yok mu kadın sende?"
Soner'in anlattıklarını sahte bir ciddiyetle dinledi. Onun sinirli ve kıvranan hali ile bu defa sahte,üzgün bir surat ifadesi kondurdu yüzüne.Elini kaldırıp karşısındaki adamın yanağına koyarak hafifçe okşadı.
"O da senin sorunun canım. Bana sordun mu o sözü verirken? Hem sayılı gün çabuk geçer. Bekleyiver azıcık. Bölüm sonunda level atlayıp prensese kavuşmak var öyle düşün."
Soner'in kaşlarının mümkünmüş gibi daha fazla çatılması ile çenesine bir öpücük bırakıp geri çekilerek tekrar banyoya doğru ilerledi.
"Ne prensesi Mahru? Ne prensesi! Şu an o prensesi,prensten ayıran cadıdan farkın yok! Vicdansız kadın!"
Sözlerini umursamadan banyoya doğru ilerleyen kızın arkasından söylenerek ilerledi.
"Hem o prensesler bile daha vicdanlı senden. Prensi odasına almak için pencereden saçını atan bile var Mahru! Bekle ben de geleceğim yanına!"
"Prensi onu bulana kadar yedi erkekle aynı evde kalan da var Soner unutma! "
Kapıyı açıp banyoya giren kızın arkasından hızla girerek kolundan tutup kendine doğru çevirerek sinirle baktı.
"Ne demek istiyorsun yani? Yedi erkek ne demek Mahru? Çıkart öyle saçma hikayeleri aklından! Gerekirse uyuyan güzel gibi bu süre içinde uyu ama değil yedi erkeği,karşına çıkabilecek kurbağayı,börtüyü,böceği bile görmezden geleceksin!"
Soner'in sözleri ile kahkasını serbest bırakırken bedeninde ki örtüyü serbest bırakarak duşun altına geçerken,Soner de kendine olan öfkesi ile biraz önce giridikleri kapıya bakarak öfkeyle kendi kendine hesap soruyordu.
"Salaklık bende! Bende salaklık!Ne bok yemeye millete üzülüyorum ki! Kendimi düşünecektim önce kendimi!Basacaktım dün gece nikahı! Senin gibi bi sevdiğim varken ben hangi akla hizmet o yaş tahtaya bastım!"
"Gelecek misin!"
Mahru'nun sesi ile arkasını dönüp bakışları onu bulunca gördüğü manzara ile öfkesinden eser kalmazken yanına doğru ilerledi.
"Yavrum tamam ben salaklık ettim o sözü verirken ama biz en azından imam nikahını kıydırsak. Olmaz böyle Mahru, ben duramam!"
Mahru ,Soner'in sözlerini hiç umursamıyormuş gibi ellerini boynuna dolarken Soner derin bir iç çekişin ardından,boynuna sokularak homurdandı.
"Yemin ediyorum sen varken benim düşmana ihtiyacım yok kadın!"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Jamal yüzüne vuran gün ışığı ile gözlerini güçlükle aralarken gecenin anıları zihnine doldu kısa bir süre sonra. Bakışlarını yan koltukta uyuyan kıza doğru çevirerek onu kontrol etti ve kendine gelmek istercesine elleri ile yüzünü ovdu.
Dün gece Feyza'yı o evden çıkartınca ,onun geçirdiği sinir krizinden sonra ne yapacağını bilememişti.
Onu alıp eve götürse annesi ve babası onun halinden dolayı sorguya çekeceklerdi ve öğrenecekleri şeylerden sonra ortalık daha da karışacaktı. Günlerin yorgunluğu ve gece olanlardan sonra o kadar tantanayı göze alamamıştı.
Anlaştıkları gibi Feyza'nın şimdilik Mahru ile kalması daha uygundu ama gece kızı arayıp emrivaki yapar gibi çağıramamıştı da. O yüzden aracı bir kenara çekerek sabahın olmasını beklemişti. Tutulan bedenini esnektmek için yerinde kıpırdanırken Feyza'nın da kıpırdanması ile bakışları onu buldu.
Feyza gözlerini açarken başında hissettiği ağrı ile gözlerini tekrar kapayarak yüzünü buruşturdu. Elleri başını bulurken gözlerini tekrar araladı ve görüş alanındaki tuhaflıkla ellerini başından çekerek telaşla etrafına bakındı.
"İyi misin?"
Yanından gelen sesle irkilirken bakışlarını hızla o yöne çevirmiştiki,yan koltukta kendini dikkatle izleyen adamı görünce kaşları hızla çatıldı. Neredelerdi? Neden arabanın içinde uyumuştu ve en önemlisi neden Jamal yanındaydı. Bir anlık duraksamanın ardından anlam gece olanlar aklına üşüşünce başındaki ağrı tekrar şiddetlenmişti. Gözlerini bir kaç saniye kapadı ve derin bir kaç nefes alarak başını olumlu anlamda salladı.
"Pek iyi görünmüyorsun hastaneye gitmek..."
"Neredeyiz biz?"
Sözlerini tamamlamasına bile fursat vermeden kızın sorduğu sorudaki rahatsızlığı sezen Jamal düngece olanları hatırlayıp hatırlamadığını düşündü bir süre. Onun bakışları kendisini bulunca daha fazla rahatsız olmasını istemeyerek cevap verdi.
"Dün sinir krizi geçirip uyuya kaldın. Seni o halde eve götüremezdim annemler o halini görse bir de onlara açıklama yapmak zorunda kalacaktık. "
Jamal'in açıklamasını,başını olumlu anlamda anladım dercesine sallayarak onaylarken,aklına yeni gelen ayrıntıyla kaşları biraz daha çatıldı.
"Neden buradayız peki?"
Kızın rahatsızlığını anlamaya çalışsada arka arkaya sorduğu sorular gerilemesine neden oluyordu.
"Sen dün öyle kötü olunca,benden seni götürmemi istedin sonra da uyuyup kaldığın için ben de ne yapacağımı bilemedim açıkçası.Sabah olmak üzereydi ve sen kendine gelince karar veririz diye düşündüm."
Feyza ona ters bakışlar atarak homurdandı.
"Yasemin abla ve ya Mahru'ya bıraka bilirdin beni ."
Feyza'nın homurdanarak söylediği sözlerle gerginliğinin üzerine sinirde eklenince yönünü ona doğru döndü ve sert bir ses tonuyla konuştu.
"Çünkü biz o evden çıktığımızda Yasemin abla ve Mahru hala oradaydı! Ayrıca kocan olan benim onlar değil! Sorunlarımızla milleti daha fazla rahatsız etmek istemedim! Ayrıca gece vakti yalnız bir kızın önünü kesen takıntılı bir ruh hastası ile tekrar karşılaşma ihtimalin olduğu için Yasemin ablaya zaten bırakmayacaktım!"
Feyza adamın kendisine verdiği sert tepkiye anlam veremezken, bahsettiği kişinin Burak olduğunu tahmin etmişti. Mahru adına üzülsede,o pisliğin ona bir zarar vermediğini bütün gece yanında olan arkadaşının halinden biliyordu. Düşüncelerini bir kenara iteleyip o da yönünü ona çevirdi.
"Bana hiç bir şeyi sormayıp,fikrimi bile almadan Mahru ile kalmamı uygun bulan sizdiniz. Onun yanında olmak istememin nesi sinirlendirdi seni anlamadım!? Sonuçta senin kararında bu yöndeydi."
Jamal karşısındaki kızın sözleri ile sinirle güldü. Bu kızla normal bir iletişim kurmanın yolu varmıydı acaba? Yoksa sabah sabah onu çileden çıkartmak için kavga edecek sebep mi arıyordu? Sakin olmaya çalışarak derin bir kaç nefes aldı.
"Benden bir açıklama istedin ben de olanları anlatıp,makul bir açıklama yaptım sana. Allah aşkına biraz anlayışlı olamazmısın!? Onlar evde değildi diyorum ne yapsaydım götürüp kapılarına bırakıp onlar gelene kadar burada beklemi deseydim!?"
"Onlar gelene kadar benimle bekeleyip,sonra beni bırakıp gidebilirdin! Yapmadığın şey değil sonuçta!"
Feyza'nın ima ettiği şeyle ona şaşkınca baktı. Dün gece neden gelemediğinin açıklamasını yapmıştı ama bu kız onu dinlememişti anlaşılan.
"Yok senin anlama problemin var ben eminim artık. Kızım ben dün gece nenden gelemediğimin açıklamasını yaparken aklın neredeydi acaba!? Yaa ayrıca sen neden bana yükleniyorsun şimdi! Nikahlı karım değil misin rahatsız olacağın bir durum yok yani ortada! Ki rahatsız olman gereken kocan değil,peşini bırakmayan şerefsiz!"
İkidir adamın varlığından rahatsızlığını dile getiriyor,o puştla karşılaşmaması için onu düşünerek hareket ettiğini vurgulamaya çalışıyordu fakat bu kız ne söylediği onca şeye kulak asıyor,ne de o hayvandan rahatsızlığını dile getiriyordu.
Feyza,Jamal'in nikahı,kocası olduğunu sürekli hatırlatması ile hırsla ayaklarını yere vurdu.
"Nikahlı karınım diye gel deyince gelecek git deyince gidecek tasmalı köpeğin değilim!"
Jamal ellerini saçlarının arasından geçirerek öfkeyle çekiştirdi. O haysiyetsiz piçin yaptığını görmezden gelip sineye çekiyordu da,onun karısı olduğunu mu kaldıramıyordu? Karısının tavırları ile aklına şüphe tohumları serpilirken içinde büyüyen öfkeyle sıktığı dişlerinin arasından tıslarcasına bağırdı.
"Kesss! Bağırmaa!"
Yanındaki adamın kükremesi ile Feyza yerinde korkuyla sıçrarken Jamal ona ters ters bakarak işaret parmağını kaldırıp biraz öncekinin aksine sesinin seviyesini biraz daha alçatarak uyarırcasına salladı.
"Bir daha sakın bana bağırma! Ben seni nikahıma alıp,karım yaparak herkese benim yanımdaki değerini gösterdim! Sen kendini köpek olarak görüyorsan bu senin sorunun! Abuk subuk konuşup beni daha fazla sinirlendirme! Sen ne kadar zorlanıyorsan,ben de zorlanıyorum! Sanki bu işleri başıma açmaya dünden hevesliymişim gibi davranma!"
Feyza,karşısında kendisine parmağını sallayarak uyarılarda bulunan adamın parmağına sertçe vurdu.
"İndir o parmağını!"
Kızın elini ittirmesi ile ona ters bakışlar atarken onun bir şey söylememesi ile o da susmuştu. Bakışlarını aracın camından dışarıya çevirdi ve sakinleşmeye çalışarak etrafta gezdirdi bakışlarını.
Aldığı karar,nikahı kabul etmek meğer ne kolaymış. Halbuki nikahı kıyınca biraz daha rayına oturur diye düşünmüştü yeni kurdukları hayat. Elbette hemen her şey,filmlerdeki,masallardaki gibi fantastik olamazdı farkındaydı ama bu aralarında bu denli anlaşmazlık yaşayacaklarını düşünmemişti.
Kendisi ve onun siniri biraz olsun yatışınca oturup,birlikte düşünür aldıkları kararla beraber paylaşacakları evliliği,hayatı daha yaşanır bir hale getirmek için çabalarlardı. Tartışmalar sürtüşmeler yine olurdu çünkü birbirini hiç tanımayan iki insandılar. Düşündüğü şeyler normal iki insanın başına bile gelse zor bir süreç ve başlangıç olurdu. Feyza ve kendisi gibi birbirlerinin nefes alış verişi bile birbirine batan insanlarda,farkettiki bu düşündükleri imkansızlıkla eş değerdi.
Onu ilk gördüğü an ve kınagecesi günü geçirdikleri süre geldi aklına birden.Savaşçı bir kişiliğe sahip olması,kolay pes etmemesi,kimseye pabuç bırakmaması ve her göz göze geldiklerinde adeta kendisinden bir iz bırakan bakışlarıyla işte evleneceğim kız bu demişti içten içe. O an ki düşünceleri ile yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Düşünecek başka bi bok kalmamıştı ya çünkü!"
Aracın içindeki uzayan sessizliği kendisinin bozduğunu farkedince nefesini sertçe bırakıp yönünü tekrar kıza döndü.
"Feyza bak yaşamak zorunda kaldıklarımız kolay şeyler değil ikimizde farkındayız. Başka yollar başka seçenekler olabilirdi belki ama sonuç olarak beceremedik ve evliyiz."
Konuşmasına biraz ara verdiki onun da söylemek istediği şeyler varsa söyleyebilsin diye. Fakat Feyza'nın sessiz kalışı ile sözlerine devam etti.
"Bu evliliği ve değişen hayatlarımızı düzene koymadıkça ikimiz içinde bu evlilik ve hayatlarımız çekilmez olur. Neden olduğunu değil nasıl olacağını düşünürsek bu sorunları aşabileceğimizi düşünüyorum. Tüm bunları yaparken de birbirimize anlayış göstermek zorundayız. Birbirimizi kırarak,sen haklısın ben haklıyım diye sürekli tartışarak aşamayız bu sorunları."
Jamal konuşmaya başladığından beri tek kelime etmemiş anlatıklarını dinleyip kafasında ölçüp biçmişti. Sesi biraz öncekinin aksine yumuşaktı ve yaklaşımı daha ılımlıydı. Aslında sözlerinde haksız olduğu tek bir nokta yoktu ama kendine yediremiyordu reddedilen varlığını,yokmuş gibi davranılıp kararlar alınmasını. Kimse ona anlayışla yaklaşmayıp fakat herkesin anlayış beklemesiydi canını yakan ve böyle saldırganlaştıran.
Jamal'e öfkeli olmasının da hiç bir anlamı yoktu oysa. Yasemin ablasının onu düşündüğü,abisinden kurtarmak için yaptığı küçük oyunda,hiç bir şeyden haberi olmayan bu oyuna kurban edilen Jamal'di. Hiç bir suçu olmadığı,hiç bir mecburiyeti olmadığı halde kendisini kabullenişine öfkeliydi belki de. Gerçi dayattıkları mecburiyeti bir kenara bırakıp direnseydi bile sonunda başı yanacak olan yine o olacaktı. Abisi binbir türlü pislikle oyunla onun hayatını da mahfedecekti. Suçlunun kendisi olduğunu kendine itiraf edemeyişinden di tüm bu öfkesi. Kendi vazgeçemeyişi yüzünden gelmişti bütün bunlar başına. Köyünden,evinden vazgeçemeyişi yüzünden olmuştu. Çekip gitseydi ne Jamal'le tanışmış,ne de onun başını yakmış olurdu. Kendine olan hıncını,tek suçu ikisinin hayatı hakkında bir karar alırken fikrini sormayan adamdan çıkarıyordu.
Feyza'nın sessizliği uzun sürünce bir cevap vermeyeceğini düşünmüştü Jamal ama biraz öncekinin aksine öfkeli değilde yorgun bir ses tınısıyla konuşmaya başlaması ile bakışları onu bulmuştu.
"Benim hayatım hep çekilmezdi zaten,ama bu demek değilki evlendik diye seninkini de çekilmez hale getireceğim. Bu olanları kabullenip sindrebilmem için zamana ihtiyacım var."
Feyza'nın bakışlarının ileriye dikerek konulmasına,yüzüne bakmamasına bozulsada, en azından bu defa bağırıp çağırmıyor,sinir krizi geçirmiyor daha ılımlı yaklaştı diye sürekli kendine telkin vererek rahatlamaya çalıştı.
"Bugüne kadar yalnız olduğum hayatımda,başka birine daha yer açacak olmak daha önce yaşadığım bir durum değil. Hak verirsin ki beynim sınırlarıma giren tanımadığım bir yabancıdan dolayı uyarılar yolluyor ve ben endişeyi,korkuyu,şaşkınlığı hepsini aynı anda yaşıyorum."
Feyza'nın duraksaması ile Jamal dilinin ucuna gelen sözleri tutamamıştı.
"Yani normalde bu kadar husuz,asabi,agresif ve çekilmez değilsin öyle mi? O zaman biran önce eski ha..."
Feyza'nın öfkeli bakışları kendisini bulunca sözlerini tamalayamamıştı.
"Senin aksine iyi özelliklerinde var! Mesela patavatsız değilimdir! Ya da kibirli ve her şeyi ben bilirim edasıyla yaşayan kasıntı bir tip değilim!"
Feyza'nın sözleri ile kaşları havaya kalkarken dudaklarıda bükülmüştü.
"Öyle olsun. Birbirimizi tanımıyoruz sonuçta. Bu sözlerin için kızacak değilim."
Jamal'in verdiği tepkiyle Feyza yüzünü buruştururken o tekrar konuştu.
"Beni hakkımda tez raporun bittiyse gidip bir şeyler yiyelim artık. Bitmediyse de raporunu daha sonra sunarsın ben çok acıktım çünkü."
Jamal'ın söyleyene kadar acıktığının farkında bile değildi ama onunla başbaşa kalmakta gerilemesine sebep oluyordu. Aracı çalıştırıp yola koyulan adama çevirdi bakışlarını.
"Mahru ya mı bırak..."
"Nereden geliyor kızım bu Mahru aşkı!? Farkındaysan oturup konuşmamız gereken şeyler var. Acilen nikah günü almak gibi!"
Jamal'in birden öfkelenmesi ile şaşkınca baktı ona ve aynı şaşkınlıkla konuştu.
"Ruh hastasımısın sen? Çoklu kişilik bozukluğu mu var? Ne dedimm ben şimdi hayvan gibi böğürüyorsun?Siz demediniz mi düğüne kadar Mahru'nun yanında kalır diye!?"
Feyza karşılaştığı tepkiden dolayı sakince söylediği sözlerle kendinden şüphe etmişti.
İki lafından birisi Mahru'ydu ve uyandığından beri gitmek istediği yer yine Mahru'nun yanıydı. Yanında olmak istemeyişini,rahatsız olduğunu bu kadar bariz başka türlü ifade edemezdi. Öyle hissetmesi için hiç bir şey yapmamıştı ve bu tutumu hak etmediği için sinirleniyordu.
"Kalır dedik! Nüfusuna geçsin demedik! Bir şeyler yiyeceğiz ve sen Mahru'da kalmayı aklından çıkarıyorsun!"
"Ne demek çıkarıyorum?Sebep!?"
Jamal yoldaki bakışlarını Feyza'ya çevirdi ve sinirle cevap verdi.
"Çünkü derhal yıldrırım nikahı için gün alacağız ve sen nikah gününe kadar Mahru da değil,Kenan amcamlarda kalacaksın!"
Jamal'in sözleri ile Feyza şok olmuşcasına karşısındaki adama baktı. Onun önündeki aracaı uyarırcasına kornaya uzun bir şekilde basması ile kendine gelebilmişti.
"Sen gerçekten ruh hastasısın! Ne zararı var Mahru'nun yanında kalmamın sana! Gitmiyorum Kenan amcalara falan! Mahru da kalacağım! Kalmamam için bir sebep yok "
Orada kalmasını istemiyordu işte. Bunu anlamak çokmu zordu!? Mahru ile elbetteki bir derdi yoktu. Onun derdi laftan sözden anlamayan,Mahru'yu kendisine sper edip,kendinden kaçmak istediği her anda onu sığınacağı ilk kişi olarak gören dik başlı karısıylaydı.Sonucu onları memnun etsede etmesede evlenmişlerdi ve şu saatten sonra ona sper olacak,sığınacağı tek kişi kendisinden başkası olamazdı!Düşündükçe,anlamaya çalıştıkça daha da öfkelenmiş ve bir de üzerine karısının yine bildiğini okur sözlerini işitmesi ile öfkeyle kükremişti.
"Var!Çünkü kocan benim! Beni tanıman,benimle bir bağ kurman gerekiyor Mahru'yla değil!"
Yitenumutlar...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |