26. Bölüm

26. Bölüm

Esila Akaydın
yitenumutlar

Rüya ve Kenan,dalgın bir şekilde tabağındaki peyniri didikleyen kızı izlediler bir süre. Jamal,Feyza'yı getirip nikah gününe kadar onlarda kalmasını rica edince,aniden gelişen evlilik süreçlerini bildikleri için kabul etmişlerdi ricasını. Feyza'nın düğün gününe kadar Mahru ile birlikte kalacağı kararlaştırılmıştı o gece ama ne olupta Jamal'in ani bir kararla bu fikrinden vazgeçtiğini kimse anlamamıştı.

O gece yaşananlardan sonra Feyza ile imam nikahı kıydıklarını uygun bir dille anlatmıştı Jamal ama kızın durumundan aralarında farklı bir şeyler olduğunu anlamaları zor değildi.

Feyza evlerine geleli üç gün olmuştu fakat kızın bir türlü rahat edemediğinin farkındalardı. Daha öncesinden tanıyorlardı Feyza'yı ama şimdi karşılarındaki kız sanki o tanıdıkları kız değildi.

Rüya kocasına kaş göz işareti yaparak bir şeyler yap dercesine bakınca o ne yapacağını bilemeyerek karısının bu hareketine gözlerini devirmişti.

Tamam,her zaman en iyi çözümü üreten kendisiydi ama karısı öyle kaş göz işareti yapınca tutulup kalmıştı işte. Yoksa eskiden bulduğu gibi müthiş çözümlerinden bulurdu. Aklına gelen şeyle karısına sırıtarak başını onaylarcasına salladı.

"Feyza..."

Bütün dikkatini tabağındakilere veren kızın bakışları kendisini bulunca yüzüne kondurduğu gülümseme ile konuştu.

"Kızım benim arkadaşımın bir at çiftliği var,ama kendisi şu an ağır bi ameliyat geçirdiği için ilgilenemiyor çiftlikle. Hayvanların rutin kontrolleri falan aksamış o da haliyle kafaya takıyor."

Rüya'nın sen ne saçmalıyorsun bakışlarına karşılık her şey yolunda bakışları atarak sözlerine devam etti.

"Sen ilgilenebilir misin?Bi gidip muayene etsen falan ne gerekiyorsa halletsen. Arkadaşımın da içi rahat etse. Ağır bi ameliyat geçirdiği için stresten uzak olması lazım çünkü."

Kenan'ın sözlerini başını sallayarak onayladı Feyza.

"Olur Kenan amca ben ilgilenirim. Bugün bi ara kliniğe uğramam lazım,bir kaç gündür gidemiyorum ya arkadaşlar bir kaç sorun olduğunu söylüyordu. Öğleden sonra giderim arkadaşınızın çiftliğine."

Kenan da onu başını sallayarak onaylarken Rüya hala kocasının ne yapmaya çalıştığını anlayamadığı için konuyu nereye bağlayacağını düşünüyordu. Kenan'ın geniş geniş oturup çayını yudumlamasına sinirlenirken kocası aklına yeni bir şey gelmiş gibi kaşlarını kaldırdı.

"Haa bu arada unutmadan yalnız başına gitme kızım. Çiftlik tenha,dağlık bir yerde ne olur ne olmaz. Akın'ı yanına al birlikte gidin."

Kenan'ın yiğenini araya sokması ile Rüya ne yapmaya çalıştığını birazda olsa anlamıştı. Görümcesinin oğlu Akın,Feyza ile ortaktı ve kocası bu durmu kullanacağa benziyordu. Yüzüne sahte bir endişe ifadesi kondurarak elini Feyza'nın elinin üzerine koyarak konuştu.

"Kenan amcan haklı kızım. Akın' la birlikte gidin. Bir kaç sefer bende gittim o çiftliğe yolları pek tekin değil. "

Feyza karı kocanın endişesi ile gülümseyerek cevap verdi.

"Olur."

Jamal yüzünden üç gündür eve kapanmıştı ve artık afakanlar basmaya başlamıştı. O gün yaşadıkları tartışmadan sonra konuyu daha fazla uzatmak istemediği için, otelde kalabileceğini söylesede bu fikrine Mahru'da kalma fikrinden daha beter karşı çıkması ile sonunda onun isteğini kabul etmişti. Kendisi yüzünden Mahru'ya sarmasını istemiyordu. Zaten ha Mahru da kalmış,ha burada kalmış onun için hiç bir farkı yoktu. Her iki türlü de insanlara yük oluyordu. İstediği sadece nikah gününe kadar biraz olsun huzur bulmaktı ama Jamal'in onun adına düşündüğü huzur onun sınırları içerisinde olandı.Çünkü tanıştıkları günden beri kendisinde kalmayan huzurun onda da olmaması gerektiğini yaptığı her eylemle gözüne sokuyordu sanki.

Narsist mi,kişilik bozukluğu olan biri mi hala çözememişti fakat takıntılı olduğu kesindi. O gün birazda olsa bir birlerini anlamaya başladıklarını düşünürken o anlamadığı bir sebepten adeta çileden çıkmışcasına bağırıp,çağırmış kendisi daha fazla dayanamayıp onun isteğini kabul edince de hiç bir şey olmamış gibi,acıktığı için o çok istediği kahvaltıyı birlikte yapmak zorunda kalmışlardı. Birbirlerini tanımaları gerektiğini vurgulayıp o gün sadece kahvaltı yapıp,ardından normal bir çiftmiş gibi nikah günü almaya gitmişlerdi ve o gün Jamal'i tanıması için iki şey yetmişti.

Açlığa kesinlikle dayanamaması ve açlığın onu yırtıcı bir hayvana dönüştürecek bir unsura sahip olmasıydı. İkinci en önemli özelliği de karar verdiği şey her ne olursa olsun onu yapmadan rahat edemeyecek kadar takıntılı olmasıydı. Mesela o gün,iyi hissetmediği için nikah gününü başka gün almayı teklif etmiş fakat o, o gün olması gerektiğine kafayı taktığı için almadan ne kendine ne ona rahat vermişti.

Düşünceler beynini yine esir alırken Kenan'ın işe gitmek için hareketlenmesi ile sıyrıldı zihnindekilerden.

Rüya'nın Kenan'ı işe uğurlamak için ayaklanması ile bakışlarını karı kocanın üzerinden çekip dokunmadığı kahvaltı tabağına çevirdi.

"Kenan..."

Karısının fısıltıyla kendine seslenmesi ile ona döndü.

"Planın ne? Ne demeye çiftlik falan karıştırdın şimdi sen?"

Karısına biraz daha yaklaşarsk o da onun gibi fısıltıyla konuştu.

"Hayatım bunların aralarında bi ateşlenme olması lazım. Baksana evlenecek olan onlar değilmişte sanki iki düşmanmış gibi. Birbirlerine ısınmaları lazım. Bunun en kestirme yolu da kıskandırmak."

Kocasının anlattıkları ile gözlerini deviren Rüya koluna bir fiske indirerek çemkirdi.

"Deli misin sen? Birbirlerine karşı bir şey hissetmiyorlarki? Kıskanacak kadar umursamyorlar bile."

Karısının sözleri ile yüzüne bilmiş bir sırıtma yayılırken muzipçe göz kırptı.

"Kıskanırlar hayatım. Bir şey hissetmeselerde evliler ve birbirlerine ait olduklarının farkındalar. Kim kendisine ait olan bir şeyi başkası ile paulaşmayı kabul eder? Bir erkek hiç bir şey hissetmese bile erkeklik gururu yüzünden böyle bir şeyi istemez. Bize lazım olan bir kıvılcım ve ben onların arasına o kıvılcımı bırakacağım. Çünkü en azından Jamal'in ufakta olsa bir şeyler hissettiğini biliyorum."

Rüya kocasının anlattıklarını gözlerini kısarak biraz değerlendirdi ve haklı olduğuna kanaat getirerek başını olumlu anlamda salladı.

"Planı anlat."

Karısının meraklı sorusu ile Kenan,yeni ve büyük bir dedikoduyu ilk duyanın heyecanla anlatması gibi heyecanla anlatmaya başladı.

"Bugün Jamal izinli.Sen öğleden sonra Denizlere in diğerlerini de topla bu çiftlik olayını ve Akın'ı,Jamal'in kulağına kaçıracak şekilde abartarak anlatın. Ben Akın'la konuşur bizim tarafa cekerim onu. Planın devamını gidişata göre şekillendiririz."

Rüya başıyla kocasını onaylarken o karısının alnına bir öpücük bırakıp vedalaşarak ayrıldı.

Rüya tekrar içeriye girdiğinde Feyza'nın masayı toplamaya başladığını görünce onu engelleyerek kendisinin yapacağını onun işine gitmesi gerektiğini hatırlatarak kızı ikna edip bir süre sonra da göndermişti evden.

Telefonu eline alarak kocasının yaptığı plandan diğer kadınlarada bilgi verdi.Deniz'de planı onaylarken öğleden sonra toplanmak için kararlaştırdılar.

Feyza bir kaç gün aradan sonra geldiği klinikte halletmesi gereken lerle ilgilenmişti. Akın'ın gelmesi ile ikili klinikteki hasta hayvanların günlük kontrollerini yapmıştı.Vakit öğleye yaklaşırken Akın'ın teklifini onaylayarak beraber çıktılar.

"Ne yemek istersin ortak?"

Feyza sabahta bir şeyler yememişti ve gerçekten çok acıkmıştı.

"Çok açım ve yemek seçecek durumda değilim Akın. Neresi olursa olsun farketmez."

Sözlerini bitirip önündeki aracın kapısını açıp binerken,Akın da direksiyonun başına geçerek bakışlarını ona çevirmişti.

"Seçimi bana bırakıyorsun yani? "

Aldığı onayla tekrar konuştu.

"Tamam o zaman bir arkadaşım yeni bir mekan açtı oraya gidelim.Kırmızı et üzerine hem sen seversin."

Eti duyarduymaz gözleri parlayan Feyza heyecanla karşılık verdi.

"Acele et o zaman. Biliyorsun ki dayının arkadaşının çiftliğine gitmemiz lazım daha."

Çalan kapıyla Deniz,Trabzon sporun tekrar maçlarını bilmem kaçıncı kez izleyen oğluna seslenerek sinsice sırıttı. Babası gibi maçtan başka bir şey düşünmeyen o kaz kafasını bizzat kopartacaktı. İçeriden söylenen oğlunun sözleri ile gözlerini devirdi.

"Bir rahat vermedin anne! İzin günüm bugün benim ya,dinlenmem lazım. Hem sen kek yapacaktın hani ben koku falan almadım hiç?"

Deniz oğlunun genişliği karşısında içinden homurdandı. Kocasında sevmediği ne kadar huy varsa oğlu da bütün o huyları almıştı.Yıllar boyu Trabzon spor maçlarını izlemekten iflahı kesilmişti artık. Açlığa olan tahammülsüzlüğü de kesin Mehmet'te çeken bir huyuydu. Çünkü onun bu huyunu çok kınamıştı ve şu an bizzat o kınamanın sonucu ile yüzleşiyordu.

"Yaptım anneciğim. Getiririm birazdan ama önce sen şu kapıya bir bak bütün site ayağa kalktı Jamal."

Annesinden aldığı kek cevabı ile yüzüne bir sırıtış yayılırken uzandığı koltuktan kalkarak kapıya doğru ilerleyip açtı.

Karşısında gördüğü teyzeleri ile izin gününün sabote edildiğini fark etmiş aklı yarım kalan maçta kalınca suratı asılmıştı. Taki onların ellerindeki tabakları görene kadar. Yüzüne yayılan sırıtışla mutfağa doğru seslendi.

"Anne teyzemler geldi. Sen çay koy istersen elleri kolları dolu gelmişler çünkü."

Azra Jamal'in tepkisi ile diğerlerine kısa bir bakış atıp elindeki tabağı Jamal'e uzattı.

"Çay iyi olur valla Jamal ciğim. Bu gün çok işimiz var. Malum sizin nikah,düğün meselelerini masaya yatıracağız ve iş paylaşımı yapmamız lazım bi an önce."

Azra'nın sözleri ile Jamal başını olumlu anlamda sallarken elindeki tabağın üzerindeki kapağı kaldırıp içindekine bakınca gördüğü böreklerle gözleri parlamıştı adeta. Tabaktaki börekten ağzına bir parça atarak eliyle içeriyi işaret etti ve ağzındaki lokmayı yutarak konuştu.

"İçeri geçin kapıda kaldınız. "

Kadınların onu onaylayıp içeri geçmeleri ile o da peşlerine takılarak içetiye geçti ve masanın üzerine bırakılan her tabağın içindekini kontrol edip memnun bir sırıtma ile oturan kadınlara çevirdi bakışlarını.

" Siz her toplandığınızda böyle donatıyor musunuz masayı ya?"

"Yok birinin başına çorap öreceğimiz zaman yapıyoruz genelde sen gibi sazanları oltaya getirmek için bi taktik."

Ayşe'nin sessizce homurdanması ile kadınlar kıkırdaşırken Jamal ağzına attığı sarmayla bakışlarını onlara çevirdi.

"Genel de yapıyoruz Jamal ciğim. Ne yapalım yaşlanıyoruz artık yapacağımız fazla aktivite olmayınca biz de böyle takılıyoruz."

Deniz'in içeriye gelmesi ile bakışları konuşan arkadaşını bulunca o da ona takılırcasına konuştu.

"Gelinimi getirseydin de oda bu aktivitelerden faydalansaydı biraz. Kız sıkıldı kaç gündür evde. Jamal bugünlerde çok yoğun oda ilgilenemedim iyice sıkılmıştır şimdi."

Deniz'in sözleri ile Jamal'de belli etmemeye çalışarak Rüya teyzesinden gelen cevabı bekledi. Üç gündür onlardaydı fakat görüşecek fırsatları olmamıştı. Hastanedeki yoğunluk ve hazırlandığı sınav yüzünden pek vakti olmuyor,eve bile gece yarısından sonra gelebiliyordu.Sadece telefondan kısa mesajlarla bir ihtiyacının olup olmadığını sorabiliyordu. Bu durum onu rahatsız ediyordu çünkü kızın yine onu vaşından atmış gibi düşünmesini istemiyordu.

Niyeti bugün görüşmek ve nikah için eksikleri varsa onları tamamlamaktı ve tabi aniden değiştirmek zorunda kaldığı kararı sonucu en acilinden bir ev bulup eksiklerini tamamlamaktı.

"Sıkılmaz mı? Zaten çekiniyor ne doğru düzgün yemek yiyor,ne de rahat edebiliyor ee haklıda kız sonuçta bizim gibi yaşlı çiftlerle takılacak yaştamı? Ama merak etme bugün çıktı artık evden."

"Nereye çıktı?"

Jamal'in sorusu ile hepsinin bakışı onu bulurken Rüya kıkırdayarak elini göğsüne koyup konuştu.

"Allah senin iyiliğini versin Jamal. Ne demeye öyle birden sesini yükseltiyorsun çocuğum. Korkuttun beni."

Elinden geldiğince cevabı vereceği süreyi uzatmak istiyorduki Jamal'i daha fazla kudurtsun.

"Özür dilerim Rüya teyze, bana dışarı çıkacağından bahsetmedi de o yüzden şaşırdım biraz."

Jamal'in sözleri ile Rüya'nın kaşları havalanırken başını anladom dercesine kaldırdı.

"İşine gitti oğlum. Bir kaç gündür gidemediği için ufak tefek sorunlar çıkmış onları halledecekti."

Aldığı cevapla rahat bir nefes alan Jamal başını sallayarak onayladı orta yaşlı kadını. Amacı kısıtlamak falan değildi ama köyüne gidebilecek olma düşüncesi ile gerilmişti biraz.

Daha sonra annesi ve teyzelerinin düğün ve nikah hakkında heyecanla kendi fikirlerini tartışmaya başlamaları ile yüzünü buruşturarak yarım bıraktığı maçı izlemeye doğru ilerledi. Feyza ile görüşmesi gerekiyordu fakat günler sonra dışarı çıktığı için onu arayıp darlamak istemiyordu. En azından akşama kadar kendi halinde rahatça takılsın diye düşünürken bakışlarını durdurduğu maça çevirip kumandaya basarak tekrar başlattı.

Yarım saat sonra annesi ve teyzeleri masada çaylarını içerken kendisi de önündeki şahaserlerden tabağına dolduruyordu. Azra onun bu halini görünce biraz sonra boğazına dizilecek olan lokmalatın bilinciyle sırıttı.

"Ev işini ne yaptınız?"

Esha'nın sorusu ile Deniz başını olumsuz anlamda salladı.

"Jamal'in ani kararlar alması ve aldığı son karardan vazgeçmeyişi ile bu kadar kısa sürede bir de onun istediği gibi bulmamız imkansız. Yunus site yönetimi ile konuştu ama boş daire yokmuş. Emlak ve internet sitelerinden bakıyoruz işte bulabiliriz umarım."

Diğerleri arkadaşlarına hsk vererek onu onaylarken Jamal ağzındaki lokmayı yutarak bakışlarını annesine çevirdi.

"Annem duymadınmı Rüya teyzemi? Feyza rahatsız oluyor. Haklı da tabi olmakta kendini yük olarak görüyordur o. O yüzden en acilinden bir düzen kurmalıyım. Zaten ikimizin hayatı da tepe taklak oldu en azından biraz rahatlasın. "

Masadaki kadınların kendini dikkatle dinlediğini fark edince onların da fikir ve desteklerini alabilme ümidi ile sözlerine devam etti.

Ayrıca benim için evin ne şekil olduğunun bir önemi yok. Ben sadece Feyza için öyke düşündüm. Köyünü seviyor ve orasan ayrılması onu yıprattı. En azından güzel bir mahallede müstakil bir ev bulabilirsem onun için daha iyi olacak."

"Jamal haklı. Feyza sevmiyor kalabalık yoğun tempolu yaşam alanlarını. Bence de güzel bi mahalleden ev bulmak onun için daha iyi."

Leyla'nın sözleri ile Azra bakışlarını Deniz'e çevirerek aklına gelen fikri söyledi.

"Özgür ve Araz'ların mahallesi çok güzel. Tam Jamal'in istediği gibi bence siz bi sorun onlara belki vardır kiralık ev."

Azra'nın önerisi ile Jamal bakışlarını annesine çevirdi.

"İlla kiralık olması gerekmez benim birikimim var satılıkta olur anne. Sen sor bir an önce Dilşah teyzeye yada Beyza teyzeye sor bakalım varmıymış."

Deniz oğlunun sözlerini onaylarken eline telefonunu alarak önce Dilşah'ı,sonra Beyza'yı arayıp haber beklediklerini söylemişti.

Çayından bir yudum alan Jamal tabağındaki sarma dan ağzına bir tane atarken Rüya teyzesinin verdiği tepkiyle bakışlarını ona çevirdi.

"Bak iyiki çıkmış Feyza bugün evden. Nasılda kan can gelmiş eline yüzüne."

Kadınlar Rüya'nın elindeki telefondan gördükleri fotoğrafla gülüşürken Jamal de merak etmişti ama telefonu istemeye çekiniyordu. Azra yüzüne yayılan gülüşle fotoğraftaki kişiyi işaret ederek şaşkınca konuştu.

"Akın değil mi o?"

İşittiği isim ve Feyza'nın fotoğrafı ile o kişinin alakasını düşünürken Rüya teyzesinin küçük onayı ile Azra teyzesi sözlerine devam etmişti.

"Uzun zaman oldu görmeyeli. Maşallah ne kadar yakışıklı olmuş. Vallahi genç kız olsam kaçırmazdım bu çocuğu."

Azra teyzesinin abartılı sözleri ile bu defa telefonu Leyla eline alırken aynı beğeni dolu sözler onun dilinden de dökülmüştü.

"Vallahi haklısın Azra. Doğru söze ne denir. Feyza'ya kolunu sarmış ya arka masadaki kızların haset bakışlarını gördünüz mü? Sevgilisi zannetmiş olmalılar ki böyle bir yakışıklıyı kaçırdıkları için üzülmüşler belliki."

Leyla'nın sözleri ile Jamal bedenine bir sinir dalgasının yayıldığını hissederken elin adamının kolunun onun karısının omzunda ne aradığını düşünüyordu ve Feyza böyle bir yakınlığa nasıl izin vermişti. Ayrıca kimdi bu adam!?

"Eee anası güzel babası yakışıklı olunca oğlan da böyle manken gibi oluyor işte. Akif geçenlerde şikayet ediyordu Akın'ın çapkınlığından.Dayısının gençliğinin kopyası bu çocuk,bir insan da iş ahlakı da mı olmaz? Kliniğe gelen müşterilerle bile flörtleşiyor benim başımı belaya sokacak diye köpürüyordu."

Ayşe'nin sözleri ile Rüya küçük bir kahkaha attı.

"Bak onda haklı işte. Acayip çapkın Akın. Uçan kaçan kurtulmuyor elinden. Hatta dün Feyza ile sohbet ederken konusu açılmıştı da anlatmıştı,üniversitede birlikte okurken kancayı takmadığı tek kız Feyza kalmıştı. Ortak olup kliniği açtıktan üç ay sonra klinikteki yoğunluktan kendine zaman ayıramayan Akın,o ara kısa bir süre Feyza'ya asılmış ."

Rüya teyzesinin anlattıkları ile şok olmuştu. Kendine asılan adamla hala ortak mıydı yani? Kaşları hızla çatılırken aklına gelen şeyle öfkeyle yumruklarını sıktı. Şu an bir de o piçle birlikteydi ve o it karısına sarılıyordu öyle mi? Bir an önce Feyza ile konuşup uyarmalıydı. Birbirlerine karşı henüz bir şeyler hissetmiyor olabilirlerdi ama karısıydı! Elin puştunun kolunun kanadının altına giremezdi onun karısı! Gireceği birisi varsa o da kendinden başkası olamazdı.

"Tamam Akın yakışıklı ama benim gelinim de çok güzel Allah için yani. Gelinim de olsa bir kadın gözüyle tarafsız yorum yapacak olsam birbirleri için yaratılmışlar. Çok yakışıyorlar derdim."

Annesinin sözleri ile bakışları hızla onu bulurken işittikleri ile şok olmuştu.

"Anne ne biçim konuşuyorsun sen! Farkındaysan Feyza benim karım benim! Seninde gelinin!"

Benim diye belirtirken elini göğsüne sertçe vurururken bakışlarıda öfke saçıyordu.

Masadakiler Jamal'in tepkisi ile gülmemek için kendini güçlükle tutarken Deniz oğlunun huyunu bildiği için biraz daha damarına basmaya karar vermişti.

"Tamam gelinim elbette senin karın ben sadece bi kadın gözüyle gelinim olduğunu düşünmeden yorumladım. Bak sende anlayacaksın ne demek istediğimi."

Elindeki telefonun ekranını oğluna doğru çevirip sahte,masum bir gülücük kondurdu yüzüne.

Jamal'in bakışları ekrandaki resmi bulurken bulduğu an kan beynine sıçramıştı. Annesi resmi kaydırıp yeni bir resmi gösterince beynine sıçrayan o kanın tersten akmaya başladığını hissetmişti.Adam sadece sarılmakla kalmamış, şebeklik yaparcasına karısının yanaklarını sıkıp,dıdaklarının büzülmüseni sağlamıştı ve balık gibi poz verdirmişti karısına!"

"Bak demek istediğim mesela sen sarışınsın ya Feyza esmer,Akın da esmer olduğu için uyumları bu yüzden olabilir."

"Anneee! Babam da sarışın ve sen esmersin!"

Deniz aldığı karşılıkla gülmemekmiçin dudaklarını birbirine bastırırken Azra girdi araya bu defa.

"İkisinin enerjisi de yüksek olduğu için etraflarınada o enerjiyi yayıyorlar. Aura meselesi. Mesela Jamal'in aurası Feyza'ya göre daha düşük anlaşamama ihtimalleri yüksek. "

Bakışları bu defa hızla Azra teyzesini bulurken inanamazca baktı kısa bir an.

"Gayet güzel anlaşıyoruz biz bi kere! Anlayamayacak ne var Azra teyze? "

"Ayy örnek veriyoruz çocuğum ne demeye köyün delisi gibi bağırıyorsun ki!"

Azra'nın bir de kendisine patlaması ile ellerini sertçe yüzünde gezdirip sakin olmaya çalıştı bir süre. Bir an önce Feyza ile buluşması ve o kılkuyruk heriften uzaklaştırması gerekiyordu. Tlefonunu çıkararak aramak için Feyza'nın ismine tıkladı. Gayet iyi anlaştıklarını şimdi hepsine de gösterecekti. Alttan alır iki iltifat ederse o da ılımlı yaklaşırdı. Çalan telefondan ulaşılmadığının bildirimi gelirken elindeki telefonu kulağından çekip ekranını inceledi kısa bir an.

Bakışları Rüya'yı bulunca sakin olmaya çalışarak konuştu.

"Rüya teyze akşam Feyza ile buluşacaktık ama ben ulaşamıyorum ona. Sen yiğenini arayabilir misin ben Feyza ile bi görüşsem."

Rüya,Jamal'in yüzünün aldığı şekille gülmemek için yanaklarının içini dişlerken başını olumlu anlamda sallayarak Akın'ın numarasını tuşlayıp Jamal'e uzattı. Telefonu hızla kadının elinden alan adamın yüzü kısa bir bekleyişin ardından aldığı aynı cevapla daha çok gerilirken telefonu Rüya'ya uzatarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"Ona da ulaşılamıyor."

Rüya diğerlerine göz kırpıp telefonunu alarak aklına bir şey gelmiş gibi konuştu.

"Ayy! Onlar Kenan amcanın arkadaşının çşiftliğine gideceklerdi oğlum iş için.Çiftlik dağın başında,telefon çekmiyordur.Ben sana söylemeyi unutmuşum."

Jamal karısının o çiftliğe tahmin ettiği kişiyle gitmemiş olmasını dileyerek şüpheli bakışlarını Rüya'dan çekmeden sordu.

"Onlar derken? Feyza o dağbaşındaki çiftliğe kiminle gitti ki Rüya teyze?"

Jamal'in sesindeki tınıyla kadınlar birbirine kaçamak bakışlar atarken Rüya gülümseyerek cevap verdi.

"Dağbaşına yalnız gidecek değil ya oğlum. Eee sen de haklısın endişelenmekte tabi. Ama endişelenme Akın'la birlikte gittiler."

Aldığı cevapla öfkeyle yerinden kalkarak bağırdı.

"Ne demek endişe etme ya! İşi gücü karı kız olan bi puştla gitmiş karım! Üstelik karıma bile asılmaya çekinmemiş bi piç! Nasıl endişe etmeyin!"

"Ayyy! Jamal çok ayıp annem! Ne biçim konuşuyorsun sen öyle! Ayıp ediyorsun Kenan amcanın yiğeni sonuçta Akın! Yabancı değ..."

"Suss anne! Yabancı değil diye karım kendisine yürüyen bir itle gidecek,ben de o kadar genişim ki buna ses çıkartmayım öylemi!?"

Öfkeden evi inletircesine bağırması ile kadınlar gülmemek için şekilden şekile girerken o bakışlarını Rüya'ya çevirerek daha da artan öfkesi ile sordu.

"Nerede o lanet çiftlik!?"

Rüya sahte bir şaşkınlıkla karşısındaki gence bakarken Azra araya girdi.

"Sakin ol oğlum.İş arkadaşı onlar. Ayrıca iş oratağı ve yakın arkadaşlar. Bu kadar kızacak ne var?"

Jamal'in bakışları Azra'ya öyle bir öfkeyle dönmüştü ki,bir an Azra bile böyle bir plan yapmakta iyimi kötümü yaptıklarını düşünür olmuştu.

"Sakin falan olamam Azra teyze! Hiç birinizin kalbini kırmak istemiyorum lütfen daha fazla uzatmayın ve şu çiftliğin adresini verin hemen!"

"Oğlum ben öyle tarif edemem ki. Yer yön hafızam pek iyi değildir benim."

Aldığı cevapla Jamal ellerini sertçe yüzünde gezdirerek başını hırsla salladı.

"Tamam! Kenan amcama sorar öğrenirim ben!Siz geniş geniş oturun çayınızı için!"

Sözlerini bitirince masanın üzerindeki telefonunu alarak kapıya doğru ilerledi.

"Oğlum o halde mi gideceksin Jamal!? Üzerini bari değiştir!"

Annesinin uyarısı ile kıyafetlerini inceledi kısa bir an.

Altında basketçi şortu,üzerinde tişört vardı. Ama şu an kıyafeti ile uğraşacak vakti yoktu.Uğraşması gereken kıyafetleri değil karısı ve onun kılkuyruk ortağıydı!

"Sen benim kıyafetlerimi kafana takacağına bir an önce o evi bul anne! Gelinini biraz daha başıboş bırakırsam giyeceğim tek kıyafet deli gömleği olacak!"

Binayı inletircesine kapanan kapıyla kadınlar tuttukları kahkahasını serbest bırakmışlardı.

Deniz zar zor bastırdığı kahkasının arasından endişe ile Rüya'ya çevirdi bakışlarını.

"Kenan çiftliğin yerini söylemese bari. Yoksa bu aldığı gazla çiftlikle beraber içinde Feyza ve Akın'ı da yakar."

Rüya gülmekten gözünden gelen yaşı silerek cevap verdi arkadaşına.

"Yok canım merak etme sen. Kenan'a ulaşamaz çünkü bugün önemli bir ameliyatı var kocamın."

Deniz aldığı cevapla biraz daha rahatlarken Azra bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirdi.

"Daha fena kuduracak. Umarım Feyza hakkından gelir,yoksa bizim tekrar el atmamız gerekecek ve ben gördüklerimden sonra eminim ki,Jamal bizi Kayra kadar zorlayacak.Aynı öküzlük seviyesi,aynı vurdum duymazlık. Tıpkı Kayra gibi Kamçıyı yemeden bir adım atmıyor."

Diğerleri de Azra'yı onaylarken bir süre sonra iki gün sonraki iki nikah için yapılacakları konuşmaya başlamışlardı.

"Verda ve Cenk düğün düşünmüyorlar. Cenk'in işlerinin yoğunluğu Verda'nın da ekmeğine yağ sürdü. Nikahtan sonra küçük bir yemek daveti düşünüyorlar. Yusuf karşı çıktı bu isteklerine tabi. Oğluma düğün bile yapamadım kızımı telli duvaklı çıkaramayacak mıyım ben baba evinden diye ama Cenk'in işlerinden dolayı kabullenmek zorunda kaldı."

Leyla'nın sözleri ile Ayşe,Deniz'e çevirdi bakışlarını.

"Sizde durum ne? Nikahtan sonra düğün için bekleyecek mi sence Jamal?"

Deniz sıkıntılı bir nefes alarak elindeki çay fincanını masaya bırakarak bezgince konuştu.

"İmam nikahı kıyılıp,Feyza'yı getirdiği günden beri Jamal bi garip. Önce sınavını verecek yaza kadarda bir düzen kurup sonra düğün yapmak istediğini söylemişti siz de biliyorsunuz,ama o günden sonra sanki o kararı alan o değilmiş gibi iki ayağımızı bir pabuca sokuyor. Düğüne falan gerek yokmuş,zaten yoğunmuş Feyza'nın da öyle bir talebi olmamış,ne gerek varmış."

Esha elindeki peçeteyi masaya bırakarak konuştu.

"Öyle karar verdilerse üstlerine gitmeyin bence canım. Zaten araları pamuk ipliği ile bağlı ters tepmesin sonra."

"Ben de öyle düşünüyorum ama sen gel Yunus'a anlat. Bir tane oğluna düğün yapamayacakmıymış? Bütün arkadaşları davullu zurnalı düğün yapmış onun ne eksiği varmış? Üç gündür baba ve oğul arasındaki soğuk savaşın ortasında kaldım resmen."

Deniz'in sözleri ile Azra yüzünü buruşturdu.

"Bir bitmedi bir birleri ile sidik yarıştırma maceraları! Oluru neyse o olsun demiyorlar bir de onlarla uğraşıyoruz! Tımar zamanları geldi yine ama şu gergin zamana dua etsinler. Bir terslik çıkartmasınlar yeter."

Jamal hastaneye gelip Kenan amcasını ararken herkesin garip bakışlarının üzerinde olduğunun bilinci ile gerginliği hat safhaya ulaşmıştı. Hastanede bir imajı vardı ve an itibari ile fena halde çizdirmişti.Hepsi Feyza ve o piç yüzündendi.

Huzursuzca oturduğu sandalyede kıpırdanırken bir taraftan da masanın üzerinde parmakları ile sabırsızca ritim tutuyordu.Kenan amcasının sekreterinin bir an önce telefon konuşmasını bitirip kendisine cevap vermesini bekliyordu.

Kadının telefonu kapatması ile bakışlarını ona çevirerek aceleyle konuştu.

"Kenan amcam nerede Şule hanım?"

Kadın yüzüne kondurduğu tebessümle Jamal'e bakarak konuştu.

"Ameliyatta Jamal bey"

Kendisini baştan aşağı memnuniyetsiz bir yüzle süzen kadının bakışlarını umursamadan tekrar konuştu.

"Ne zaman bitecek ameliyat?"

"Dört saat önce başladı. Bir komplikasyon gelişmezse bir saat sonra biter. Bir sorunmu vardı?"

Kadının,uygun olmayan kıyafetler ile karşısında oturmasına ve aceleci tavrına vurgu yaparak sorun olduğunu düşünmesine sinirle gülmek istedi. Vardı bir sorun vardı tabi! Karısı yavşağın biriyle dağbaşında bir çitlikteydi! Telefonları çekmiyor ve ona ulaşamıyordu! Üstelik o çitliğin nerede olduğuna dair hiç bir fikri yoktu! Bundan büyük bir sorun olabilir miydi?

Oturduğu sandalyeden kalkarak söylendi.

"Ben amcamın odasında bekleyeceğim ameliyat biter bitmez bana haber verin Şule hanım."

Kadın başını sallayarak onu onaylarken Jamal odaya çoktan gşrmişti. Kenan amcasının ameliyatının bitmesini beklemekten başka çaresi yoktu.

Sürekli aklında dönen fotoğraflar ve geçmeyen zamanla sinirden odanın içinde volta atar olmuştu.Tıklatılan kapıyla bakışları o yöne dönerken Şule'nin başını kapıdan uzatması ile bakışları kesişti.

"Jamal bey kantine iniyorum bir şey ister misiniz?"

Başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi.

"Hayır Şule hanım teşekkür ederim."

Kendisini başıyla onaylayarak kapıyı geri kapatan kadından sonra volta atmaya devam etti.Kısa bir süre sonra kapı sert bir şekilde açılıp içeriye sinirle giren kadınla bakışları onu buldu.

"Kenan amca nerede Jamal!"

Karşısındaki kızın öfkeden yerinde duramadığını fark edince ne olduğunu merak ederek cevap verdi.

"Ameliyatta. Bir sorun mu var?"

Mina karşısındaki adamı baştan aşağı süzerek yüzünü buruşturup ona yaklaştı bir kaç adımla. Herkesin kendisini yüzünü buruşturarak incelemesi ile artık bir imajının kalmadığının farkına varmıştı.

"Var! Benim başımda Barlas gibi bir bela varken sorun olmaması mümkün mü?"

Kızın sinirden dolan gözleri ile Barlas'ın bu defa ne yapmış olabileceğini düşünsede konu Mina olunca onun bir sınırının olmadığını bildiği için direkt sordu.

"Ne yaptı yine?"

Kız ellerini saçlarından öfkeyle geçirerek bağırdı.

"Hamileyim ve evlenmeliyiz!"

"Nee!"

"Yok artık!"

Kapıdan gelen tepki ile Jamal ve Mina'nın bakışları kapıyı bulurken Jamal gördüğü manzara karşısında öfkeyle ikiliye bakarak kükredi.

"Ne bok yiyorsun lan sen!? O elinin ne işi var benim karımın belinde!?"

"Karın mı!?"

"Sen ne ara evlendin ortak!?"

Dudaklarından dökülen sorudan sonra Mina'nın ıslak gözleri Feyza'yı bulurken,Akın'ın muzip bakışları da Jamal'in üzerindeydi.

Feyza'nın bakışları Mina'da,Jamal'in bakılları ise karısının belini saran elin sahibindeydi.

Öfkeli bakışları bu defa karısına dönerken onun odak noktasının kendisi olmaması ile tekrar bağırdı.

"Ne haltlar karıştırıyorsunuz siz lan!?"

Sinirle ikiliye doğru yaklaşırken Mina fark ettiği şeyle bir terslik olduğunu anlayarak hızla Jamal'in koluna yapışıp onu durdurmaya çalıştı.

"Derdin her neyse sakin ol! Karın yaralı. Daha fazla korkutma kızı."

Mina'nın uyarısı ile bakışları hızla karısını bulurken daha önce fark etmediği ayrıntıyla kaşları hızla çatılırken kolunu Mina'nın tutuşundan kurtarıp ikiliye yaklaştı.

Feyza'yı bir hamlede kucağına alırken yanındaki adama ters bakışlar atarak homurdandı.

"Ne oldu? Nasıl oldu bu?"

Feyza'yı odadaki sedyeye yatırarak bacağındaki sargı bezine uzandı.

"Tedavisini yaptırdım acilde açmana gerek yok."

Kendisine müdehale etmeye öalılan adama dönerek öfkeyle tısladı.

"Kapa çeneni!"

Bakışları tekrar karısına dönerken sargıyı açmadan önce bakışlarını ona çevirdi. Onun bakışlarının donuk bir şekilde Mina'nın üzerinde olduğunu fark edince ikiliye dönerek konuştu.

"Yalnız bırakın bizi!"

Neler olmuştu bilmiyordu henüz ama bugün yaşadıkları ve biraz önceki görüntüden sonra sakin kalabileceğini düşünmüyordu. Feyza dan duyması gereken bir açıklama vardı ve bu büyük bir tartışmanın kaçınılmaz başlangıcıydı. Ne Feyza ne kendisi sakin kalamayacaktı. Ne olursa olsun karısını başkalarının yanında kırkmak incitmek istemiyordu.

Koluna dıkunan elle Mina'nın fısıltısını duydu.

"Sakinleşince konuş.Yüklenme kıza sakın!"

Mina'nın sürekli kendini uyarması ile nefesini sertçe bırakırken o odadan çıkmıştı.

"Feyza ben dışarıdayım. Bir şey olursa ses..."

"Olma! Bekleme dışarıda falan! Bir şey olsada seni ilgilendiren bir durum olmaz işine bak!"

Odadan çıkan kadının arkasından bakışlarını Akın'a çevirdi Feyza.

"Git artık sen akın. Bekleme."

Karısının sözleri ile Jamal'in bakışları yanlarında duran adamı bulunca o Feyza'nın sözlerini onaylayarak odadan ayrıldı.

Akın'ın çıkması ile Feyza sedyenin üzerinde oturur pozisyona gelirken Jamal ona yardım edip daha fazla sabredemeyerek konuştu.

"Nasıl oldu bu?"

Feyza yüzüne dökülen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak bakışlarını kocasına çevirdi.

"Muayene esnadında oldu. Yerler ıslak olduğu için dikkatsizliğimden kaynakladı birazda sanırım. Ayağım kaydı düştüğüm yerde beton çıkıntısı olduğu için çarptım. Ezik varmış önemli bir şey değil."

Jamal kızın açıklaması ile homurdanarak tekrar sargıyı açmaya yeltendi.

"Önemli değil demek. Ben bakayım bir de."

Elini Jamal'in elinin üzerine koyarak açmasını engellemeye çalıştı.

"Eve gitmek istiyorum. Bakmana gerek yok. Gerekeni acilde yaptılar..."

"Bu vakte kadar eve gitmek aklında yoktu da ben dokununca mı aklına geldi!?"

Feyza biraz önce duyduklarının şokundan ne yapacağını bilemez haldeydi ve bir an önce eve gidip kafasını toplamak istiyordu. Karşısındaki adamla konuşmak şu an en son isteyeceği şey bile değildi.
Bir sevgilisi vardı,üstelik kız hamileydi ve evlenmeleri gerekiyordu. Peki ne demeye kendisi ile evlenmişti!?

"Tartışmak istemiyorum. Yorgunum ve eve gitmek istiyorum."

"Feyza beni çileden çıkartma! Ulan elin piçiyle akşamlara kadar yemekler yedin dağbaşlarına gittin de ben bir şeyler isteyincemi yorgun oluyorsun! Derdin ne senin!? Benimle konuşmaya bile tenezzül etmezken o itle sarmaş dolaş hallerde fotoğraflar çekinmeler falan!? Haa bir de Burak puştu var! Karımla benim iletişimim başıma açtığı belalar yüzünden tartışmaktan ileriye gidemezken,karım benden başka herkesle nasıl bu kadar normal bir iletişim halinde ve ben neden hiç bir açıklama duyamıyorum!?"

Kocasının sözleri ile hayal kırıklığı ile baktı. Daha iki gün önce birbirimizi tanıyalım diyen adam onun hakkında ön yargılıydı ve kendi kendine kurduğu iğrenç şeylerle onu itham ediyordu. Kırgın bakışlarını onun gözlerine çevirdiği esnada Jamal işaret parmağını kaldırıp kapıyı göstererek kükredi.

"O siktiğimin şerefsizi ile aranda ne var!? Sevgilin..."

Yüzüne inen sert tokatla ateş saçan bakışları karısını bulunca Feyza gözünden süzülen yaşlara aldırmadan onun aksine sessizce konuştu. Çünkü birilerinin Jamal'in düşüncelerini duymasından çekiniyordu. Ne olursa olsun karısıydı ve onun kendisine ima ettiği şeyler canını yakmıştı.

"Sana bir defa açıklayacağım ve beni itham ederek böyle bir açıklama yapmaya mecbur bıraktığın için şu andan itibaren benimle ilgili hiç bir şey seni ilgilendirmeyecek! Yaptıklarım da,yapacaklarımda senin bana karışma gibi bi hakkın yok artık! Nikahına girdim diye namusum,senin namusun değil! Ben kendi namusumu kendim korurum! Şu andan itibaren seni zerre alakadar etmeyecek! Karısından şüphe eden bir adamın namus bekçiliğine ihtiyacım yok! Böylelikle başına bela açmam ve kendi açtığım belalarla kendim ilgilenirim! Sana ihtiyacım yok!"

Karısınn sözleri ile dudaklarından sinirle bir gülümseme döküldü. Düşerken kafasınımı çarpmıştı acaba? Ne demekti namusu ile zerre ilgisinin olmayacağı!? Karısıydı!? Söylediği saçmalıkların farkındamıydı acaba!?

"Akın benim iş ortağım ve arkadaşım. Çocukluk aşkı ile nişanlı ve nişanlısı benim de arkadaşım!Bir birimize hiç bir zaman o gözle bakmadık,bakmayızda!"

Feyza'nın sözleri ile kaşları hızla çatılırken, karısından bir açıklama beklemeden öfkesi ile kendi kendini dolduruşa getirmenin verdiği aptallık hissiyatı ile sertçe yutkunurken fark ettiği ayrıntıyla yumruklarını öfkeyle sıktı. Sadece kendi kendini doldurmamış bizzat annesi ve teyzeleri tarafından da doldurulmuştu.

"Burak denen cibiliyetsizle aramda zerre bağ yok! Değil bana yajlaşacak olması adımı bile ağzına almasına tahammülümün olmadığı iğrenç bir yaratık!"

Söylediği onca şeyde saçmalayanın kendisi olduğunu fark edince pişmanlıkla baktı karısına.

"Feyza özür dile..."

"Sakın!"

Elini sert bir şekilde kaldırıp konuşmasına izin vermeyen Feyza sözlerine devam etti.

"Sakın özür dileme! Senin özrüne ihtiyacım yok! Nikah gününü iptal ettir ve bir an önce beni boşa!"

Biraz önce pişmanlık hissi ile dinen öfkesi karısının sözleri ile daha beter bir artışla kendini göstermişti.

"Öyle bir şey asla olmayacak! Biz evlendik sen benim karımsın ve resmiyette de iki gün sonra karım olacaksın! Bir aşk evliliği değil elbette bu evlilik,öyle olsa saçma olurdu zaten!Neden evlendiğimizin sebeplerini tekrar tekrar anlatmamı istiyorsan anlatırım lakin istediğin şeyin imkansız olduğunu bil!"

Feyza derin bir nefes aldı. Artık karşısındaki adama öfke bile duyamıyordu. Sedyeden inmek için hareketlenirken bezgince tekrar konuştu.

"Aşk evliliği olmasının imkansız olduğunun bende farkındayım! Neyi kastettiğini kaç gündür dile getire getire,ki getirmene gerek yok bildiğim bir şeyi,beni o an korumaktı en büyük sebebin... Ama koruman gereken ben değilim.. Resmiyette de,dinen de yanında olması gereken ben değilim. Yanında olması gereken hamile olan sev..."

"Ne saçmalıyorsun sen!?"

İşittikleri ile yüzünü buruşturarak elini sedyeden kalkmaya çalışan karısının alnına götürdü ve daha sonra nabzını kontrol etti.

"Beyin sarsıntısı falannmı geçiriyorsun Feyza!? Benim sevgilim falan yok! Üstelik hamile olan ve hatta olma ihtimali bile olan bir sevgilim asla yok!"

Feyza yavaşça sedyeden indi ve ağrıyan bacağına fazla yüklenmeden karşısındaki adamın gözlerine dikti gözlerini.

"Biraz,önce bizzat şahit olduğum durumdan sonra inkar etmen mide bulandırıcı."

Jamal kısa bir an düşündü. Feyza ve o kılkuyruğu kapıda gördüğü esnada Mina ,Barlas'tan şikayet ediyordu. Mina'nın sözlerini hatırlayınca kapıya doğru sekerek giden karısına yaklaştı ve ani bir hamleyle kucağına alarak onun çırpınışlarını umursamadan kapıya doğru ilerledi. Ağır konuşmuştu kıza ve bu onun karakterine ters bir davranıştı. Onunla ne zaman bir araya gelse kendine ters davranışlar sergiliyor,onu korumak için yaptığı bu evlilikte en çok kendisi zarar veriyordu kıza. Annesi ve teyzeleinin gazına gelmişti ama aşık olduğundan değildi. Ona karşı ilk gördüğünde sadece ufak bir hoşlantı vardı fakat tanıdıkça o hoşlantı öfkeye dönüşüyordu nedense. Evlenmişlerdi ve o hem yetiştiği ülkenin kendine kattığı değerler,hem karakterinin özelliğinden dolayı kendisine ters gelen şeyleri yapmasını istemiyordu karısının.Bunun sebebi aşk veya sevgi değildi düşünce yapısı böyleydi. Kırmızı çizgileri vardı ve karısı olarak bunu bilmesi gerekiyordu.

Başkalarına göre baskıcı bir kişilik olarak gözüke bilirdi bu özelliği ama öyle değildi. Kadın ve erkek belli sınırlar içerisinde elbetteki arkadaş dost kalabilirdi ama belli sınırları olmalıydı. Bugün o fotograflarda gördüğü yakınlık ona göre biraz fazlaydı ve üzerine annesi ve ekibinin dolduruşa getirmeside cabası olmuştu.

'"Mina benim iş arkadaşım. Bu hastanenin kadın doğum doktoru. Barlas ona kafayı takmış durumda ve her fırsatta kızı çileden çıkaracak şeyler yapıyor. Bugün de bir şeyler olmuş ve ben seni o adamla o halde görünce dinleme gereksinimi bile duymadım! Büyük ihtimal Barlas yeni bir taktik deniyor Mina'yı tavlamak için."

Odadan çıkınca kendilerine şaşkınca bakan Şule'ye baş selamı vererek koridorda ilerledi.

"İptal edebileceğin tek şey düğün! Nikah kıyıldıktan sonra en kısa sürede kendi evimize çıkacağız! Yoksa annem ve onun ekibinin çevirdiği oyunlarla sonum akıl hastanesi olacak!"

Feyza adamın kucağında olmanın verdiği huzursuzluklar debelenirken bir taraftan da yanlış anladığı durumun gerçeğini anlamasıyla rahatlamıştı. Elbetteki Jamal'in ne yaptığı onu ilgilendiriyordu. O sadece birbirini seven iki insanın arasına girdiğini düşünmüş,hatta ortada bir bebek olduğunu işitince vicdan azabı aarmıştı yüreğini. Geçtikleri koridorlarda hastane çalışanlarının kendilerini tuhaf bakışlarla süzdüğünü fark edince s sessiz olmaya çalışarak sinirle çıkıştı.

"İndir beni hemen! Ne halt yiyorsan ye!Biraz önce de dediğim gibi benim hayatım,yaşadıklarım ve yaşayacaklarım seni nasıl ilgilendirmeyecekse,seninki de beni ilgilendirmiyor.Bu nikah olsa da olmasada ilgilendirmiyor! Bana açıklama yapma bir daha. Çünkü ben de sana artık açıklama yapmayacağını söyledim."

Sessiz olmaya çalışıryordu daha fazla rezil olmak istemiyordu,çünkü şu an fazlasıyla rezil bir durumdu ona göre.

" Debelenip durma!Bacağın sakat ve daha kötü olmaması için seni taşıyorum.Abartmana gerek yok. Tamam! Bu saatten sonra karışmayacağım. Çünkü anladım ki birbirimize güvenmemiz şart. O yüzden ne olursa olsun sana güveneceğim ve ilk sana sorup,cevabını senden öğreneceğim."

Bakışlarını Feyza'nın gözlerine çevirerek söylediklerinde ve söykeyeceklerin de ne kadar kararlı olduğunu analatmak istercesine baktı.

"Aynı şekilde sen de bana güveneceksin ve biz iki gün sonra evleneceğiz."

Jamal'in sözleri ile debelenmeyi keserken onun istediği şeyleri kabul ederken doğru söyleyip söylemediğini anlamak istercesine baktı gözlerine. Biraz önce ortalığı ayağa kaldırırken,aşağılayıcı ithemlarda bulunurken şimdi birden her şeyi ne demeye kabul etmişti anlamıyordu. Tamam birbirlerini tanımadıkları için oluyordu tüm bunlar ama karışmayacağım derken ne kadarına karışmayacaktı acaba?

Kılıbık kocalar gibi her şeye tamam mı diyecekti. Hayatta en nefret ettiği erkek tipiydi ve böyle bir şey istemiyordu. Kendisi böyle bir teklifi sunmuştu ama biraz önceki kırıcı ve kaba tavırlarından dolayıydı.Birbirlerini tanımadıkları için yanlış anlaşılmalar oluyordu ama daha normal bir şekilde sorsa kendisi de normal bir açıklama yapar ve öyle bir istekte bulunmazdı. Bir koca karısının,karısı kocasının neler yaptığını bilmek isterdi değil mi? Çok mu genişti bu adam!?

Jamal onun bakışlarını anlayarak başını olumlu anlamda salladı ve sözlerine devam etti.

"Heveslenme hemen öyle! Bir şartım var."

Şart sözünü duyar duymaz aklından bin tane düşünce geçmişti. Bu evlilik kağıt üstünde,birbirimizin hayatlarına karışmayacağız çünkü bu evlilik sahte,htiyaçlarımı giderecek kadınlar olabilir... Bunlar sadece bir kaçıyken tehlike sinyallerini beynine gönderen başka bir düşüncesiydi. Hem de düşündüklerinden daha absürt olan...Yatağına girmesini istemesi gibi! Aklında cirit atan düşüncelerden kocasının sözleriyle sıyrıldı.

"Nikah gününe kadar annemlerde kalacaksın. Seni bıraktığım her yerde,senin suçun olmasa da başıma sorun açılıyor."

Sorunu açanlardan biri annesiydi ve o bu kararından pek emin olmasa da en azından karısı gözünün önünde olacaktı.

Aklındakilerden tamamen farklı bir şart duyması Feyza'yı rahatlatsa da canını sıkmaya yetmişti. Sığıntı gibi oradan oraya bırakılmaktan bıkmıştı artık.

"Çantamıyım ben!?Bir oraya bir buraya sürükleyip duruyorsun! Madem en başından annenlerde kalsaydım! Ne yapmaya çalışıyorsan akıl erdiremiyorum ben!"

Otoparka inip araca yaklaşırken bakışlarını kısa bir an kucağındaki karısına çevirdi ve tekrar aracına doğru ilerlerken homurdandı.

"O akıl ben de olmasına rağmen ben bile kendi yaptıklarıma akıl erdiremiyorum!"

Feyza adamın dili ve dişi arasında söylediği sözlerden bir şey analamazken,o aracın kapısını açarak karısını koltuğa dikkatlica orturttu.

"Bu konu da haklısın ve ne hissettiğini anlıyorum. Senin için zor bir durum olduğunun farkındayım ama bir kaç gün daha sabret. En kısa zamanda ev bulup rahat etmen için elimden geleni yapacağım. Bir düzenimiz olunca daha rahat edersin."

Feyza,sinirli olmadığı zamanlar adamın daha çekilir olduğunu kabul ediyordu ki böyle zamanlarda gayet anlayışlı ve nazik yaklaşıyordu kendisine. Bir an önce normal hayatına dönmek istediği için ses etmedi söylediklerine. Ters bir şey söyleyip yine tartışmak istemiyordu da. Nikah sabahı konuştuktan sonra kendisi de daha ılımlı ve anlayışlı yaklaşmak için çabalıyordu ama biraz önceki gibi tartışmaya girdikleri zaman o da tutamıyordu dilini. O günden sonra görüşmeselerde en azından mesajlaşarak bir şeylere ihtiyacının olup olmadığını soracak kadar küçük incelikler yaparken,hiç bir şey yapamdığı halde bugün kendisine olan öfkesinin sebebini anlayamamıştı. Belliki bir şeyler olmuştu ama o sebep neyse kendisinin yapmadığına emindi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Mahru çalan telefonla gözlerini bıkkınca devirdi. Sabahtan beri Soner'in odası ve masası arasında mekik dokunmaktan bacakları ağrımıştı ve yine hamgi gereksiz şey için arıyordu Allah bilirdi.Kolundaki saati kontrol ederek ısrarla çalan telefonla etrafı kontrol etti ve kimsenin olmadığına kanat getirince açarak cevap verdi.

"O telefonu kafana geçireceğim artık!"

Mahru'nun öfkeli çıkışı ile Soner gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve biraz sakinleşince konuştu.

"Odama gel."

"Masai saatim bitti Soner bey! Ben çıkıyorum!"

Telefonu kapatırken Soner'in sesi ile burnundan sertçe nefesini bıraktı.

"Odama gel dedim Mahru!"

Cevap vermeden telefonu kapatarak masasından kalktı ve sert adımlarla soner'in odasına doğru ilerleyip kapıyı çalma gereksinimi bile duymadan sinirle içeriye girip ilerledi.

Kapının arkasından kapanıp kilitlenmesi ile arkasını dönerken kaşları çatılmış ve sinirli bakışları Soner'in bulmuştu.

Bir kaç adımda kendisine yaklaşan adamın kollarını beline dolaması ile ittirerek huysuzca söylendi.

"Ne yapıyorsun biri görecek şimdi!"

Mahru'nun uyarısına inat boynuna sokularak cevap verdi.

"Kimsenin görme ihtimali yok yavrum. Boşuna bahane üretme."

Boynuna değen sıcak dudaklarla Mahru belindeki elleri ittirirken Soner hafif geri çekilerek incelercesine yüzüne bakıp konuştu.

"Niye uzak durdun bütün gün? Bu soğuk tavırlar neden?"

Cevap vermeden sürekli kollarını ittiren kızın belini bırakarak elinden tutup ilerideki koltuğa doğru çekiştirdi.

"Soner iş yerindeyiz ve bir sürü insan gelip gidiyor farkında mısın? Nasıl davranayım,yapışık ikiz gibi yanından ayrılmayım mı?"

Soner oturduğu koltuğa Mahru'yu da çekerek yanına oturturken tekrar konuştu.

"Bu kadar resmi olmana da gerek yoktu Mahru. Tüm gün sen Soner bey dedikçe cinlerim tepeme çıktı. Sanki yabancıymışım gibi yanıma bile yaklaşmıyorsun. Özledim işte kızım ne yapayım?"

Tekrar boynuna sokulan adamla Mahru yerinde huzursuzca kıpırdanırken kısık bir sesle konuştu.

"Soner yapma. Biri gelecek şimdi."

Dudaklarını Mahru'nun boynuna bastırarak geri çekildi.

"Mahru bizim acil evlenmemiz lazım güzelim. İki gün oldu ve ben seni deli gibi özledim."

Eli Mahru'nun eteğinin açıkta bıraktı bacaklarına kayarken Mahru direnmeye çalışarak fısıldadı.

"Soner babanlara ve enişteme yaza kadar bekleyeceğini söyleyen sensin."

Bacaklarında gezinen elle sertçe yutkunurken,gömleğinin düğmelerine uzanan elle Mahru'nun direnci de zayıflamıştı.

"Dedim dedim ama o teklif Feyza sende kalacağı içindi. Feyza sende kalmadığına göre beklemenin lüzumu yok bence."

Açtığı bir kaç düğmeden sonra dudakları tekrar Mahru'nun baynundan göğüslerine doğru yol çizerken Mahru başını göğsüne bastırarak fısıldadı.

"O zaman konuş babanla ve eniştemle. Ben mi siteyeceğim seni Soner."

Göğsünde hissettiği ısırığın sızısı ile dudaklarını dişlerken elini Soner'in saçlarının arasına geçirdi.

"Mahru arkadaki odaya mı geçsek güzelim hıı?"

Devam etmek istesede kendine hakim olmaya çalışarak ellerini Soner'in yanağına koyarak başını uğraştığı bölgeden çekti.

"Olmaz. Yeter bu kadar özlem giderdiğin."

Hayal kırıklığı ile sevdiği kadına bakarak huysuzca söylendi.

"Özledim diyorum kızım neden anlamıyorsun? Sen özlemedin mi beni?"

Gelen soruyla Mahru başını olumlu anlamda salladı.

"Özledim ama özledim diye sürekli tavşan gibi çiftleşecek değiliz değil mi? Hem de şirkette senin odan da. Birine basılmamız an meselesi iken."

Soner geri çekilerek biraz önce Mahru'nun gömleğinin açtığı düğmelerini tekrar kapatıp,beline kadar sıyrılan eteği düzeltmek için çekiştirerek güldü.

"Madrm burada rahat değilsin eve gidelim o zaman."

Oturduğu koltuktan kalkarak Mahru'nun eline uzanıp onuda kaldırdı.

"Olmaz Soner. Önce nikah!"

Mahru'nun diretmesi ile Soner nefesini sertçe bırakarsk bezgince konuştu.

"Yavrum zaten olan oldu bi kere. Dini nikah kıyalım diyorum önce resmi nikah diye yanaşmıyorsun. Kaçtığımdan falan değil onu da kıyacağız ama o güne kadar beni bu haldemi gezdireceksin?"

Mahru'nun elini erkekliğine götürerek ima ettiği şeyi anlatmak isterken Mahru elinin altındaki sertlikle bakışlarını kaçırarak elini Soner'in tutuşundan kurtardı.

"O zaman neden birlikte olduk Mahru? Madem önce nikah işini halletseydik,her şey usulüne uygun olsaydı be güzelim. Ne yapayım ergenler gibi filmmi izleyim şimdi?"

İşittiği sözlerle sert bakışları anında Soner'in bulurken bakışlarını kısarak gözlerine baktı.

"Bir de onlarımı izleyeceksin!? Hele bi izle bak ben de neler izliyorum!Sapık...!"

Kapıya doğru ilerlerken Soner'de arkasından ilerlerken tekrar konuştu.

"Tamam! İzlemiyorum dalan bir şey! En son ergenliğimde izledim öyle şeyleri. Sakın beni izleyecek diye açıpta milletin orasına burasına bakma fena olur Mahru!"

Kapıya ulaşan kız kilidini açarak arkasındaki adama dönüp dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı ve geri çekilerek sırıttı.

"İzlemene de gerek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü ben.."

Kulağına doğru yaklaşıp fısıldafı ve geri çekilirken hafif ısırdı.

"Öyle yapıyorum."

Soner işittiği şey ile bir an afallarken kendisine sırıtarak göz kırpıp çıkan kızın arkasından bedenini saran ateşle kısa bir an baktı.

Masasına geçip çantasını toparlayan Mahru'ya yaklaşarak boğuk bir sesle seslendi.

"Mahru..."

"Kızım mesai satti bitti sen hala burada mısın?"

Bakışları kendilerine doğru yaklaşan babasını bulurken Mahru yüzüne kondurduğu gülümseme ile cevap verdi.

"İşim şimdi bitti Ömer amca. Çıkıyordum ben de."

Aldığı cevapla Ömer'in bakışları oğlunu bulurken sertçe çıkıştı.

"Ne demeye bu saate kadar çalıştırıyorsun sen bu kızı!? Bana bak Soner sana kölelik yapsın diye burada değil Mahru! Bu kızın bir amacı var ve sen bir an önce o amaca ulaştıracaksın!"

"Ben çıkıyorum iyi akşamlar Ömer amca."

Ömer başıyla kızı onaylarken Soner'in odasına doğru ilerledi.

"İyi akşamlar Soner bey."

Soner'in başını ben sana sorarım dercesine sallaması ile sırıtarak göz kırptı ve asansöre doğru yöneldi.

"Mahru..."

İsminin seslenilmesi ile arkasını dönünce kendisine sırıtarak öpücük atan adamla güldü.

"Hafta sonu istemeye geliriz. Malum amacına ulaşman için nişanı takmamız lazım bir an önce."

Mahru şaşkınca gözlerini kırpıştırırken Soner bu defa muzipçe göz kırpıp babasının arkasından odasına girdi.

Masasında oturan babası ile bakışları kesişince boğazını temizleyerek koltuğa doğru ilerledi.

"Ne bu halin kızarmışsın? Hasta mısın öksürüyorsun da?"

Oğlunun ne haltlar yediğini elbetteki anlamıştı. Zamanın da o da karısını az sıkıştırmamıştı ama biraz üstüne gidip köşeye sıkılması ile eğlenmek istiyordu sadece.

"Yooo değilim ama bana bir an önce Mahru'yu almazsan hasta olmam an meselesi baba."

Oğlunu köşeye sıkıştırmayı beklerken ondan aldığı cevapla şaşkınca kükredi.

"Kudurdun mu lan it! Baban var karşında senin hayvan!"

Soner babasını kızdırmanın verdiği hazla sırıttı.

"Aşk olsun baba, kudurup kudurmadığımı sorgulamadan önce Mahru'yu istememi sorgulamanın gerekmiyor muydu? Ayrıca kudurmuş olmam Mahru'ya daha çabuk kavuşmamı sağlayacaksa kudurdum baba. Yanıyorum valla."

Soner masadaki kalemi alarak hırsla karşısında oturan oğluna fırlattı.

"Seni elimden kimse alamaz Soner! Ulan edepsiz piç! Babanla konuşuyorsun babanla eşek herif! Bu ne gevşeklik lan! Yanıyormuş hayvana bak sen! Mart kedisi mi kesildin başıma puşt!"

Soner babasının sözleri ile kıkırdarken yere düşen kalemi alıp tekrar masaya bıraktı.

"Baba Mart kedilerinin o eylemlerinden sonra kaç yavru oluyor?"

Oğlunun sorusu ile Ömer kısa bir an düşündü ve ciddiyetle cevap verdi.

"1 ila 9 diye biliyorum ben ama net bir rakam mı bileme..."

Yaptığı şeyi algılayınca ve beyninde çarklar dönmeye başlayınca hırsla otırduğu sandalyeden kalkarak kükredi.

"Lan ne ara yedin sen o boku şerefsiz!"

Soner'e doğru öfkeyle ilerlerken Soner oturduğu yerden kalkarak geri geri kaçmaya çalıştı.

"Ulan Soner ulan eşeğin oğlu! Lan ne bok yedin hayvan! O kıza ne ara dokundun lan!? Ne ara oldu bebek falan puşt!"

Soner babasının öfkeli hali ile eğlenirken ellerini dur dercesine kaldırdı.

"Daha bebek yok ortada baba. Yani olabilir de olmaya bilirde. Hem sen ne demeye özelimi merak ediyorsun bu kadar. Edep biraz yahu."

Ömer sehpanın üzerindeki bibloyu alarak oğluna öfkeyle fırlatınca Soner yana doğru kaçıp babasının atışından kurtuldu.

"Özeline sıçayım senin Soner! Ulan sen benim başıma bela mısın lan!? Nikahsız nasıl yedin o haltı!? Buraya gel!"

Oğlunun peşinde dolaşmaktan ve öfkeden nefessiz kalınca olduğu yerde durarak eliyle işaret etti.

"Buraya gel lan!"

Soner kaşlarını olmaz dercesine kaldırarak başını olumsuz anlamda salladı.

"Gelmem! Gelirsem canıma okursun."

Ömer derin bir nefes alarak sıktığı dişlerinin arasından sertçe tısladı.

"Üstüne mevlütte okutmadan buraya gel dedim sana it!"

Soner'in omuz silkmesi ile öfkeyle ellerini yüzünde sertçe gezdirerek homurdandı.

"Eyy güzel Allahım biliyorum ben babama çok çektirdim sen de bunu bana imtihan diye verdin ama sen buna akıl ver."

"Amin."

Oğlunun duasına amin demesi ile başını sağa sola öfkeyle salladı.

"Tövbe estagfurullah! Ya sabır! Ya sabır!"

Biraz önce oğlunun kalktığı koltuğa bedenini bırakarak elini kaldırıp hesap sorarcasına salladı.

"Ulan akılsız it! Mahru'nun babasının nasıl biri olduğunu biliyormusun sen!? Adam deli ulan deli! Kızı vermezse ne halt yiyeceksin hayvan! Yazık değilmi o kıza!? Bir bok yemeden sonunu düşünme gibi bir huyun neden yok senin Soner!?"

Soner de babasına doğru biraz yaklaşarak temkinle konuştu.

"İsteyecek misin Mahru'yu!?"

"İstemeyip ne bok yiyeceğiz gerizekalı!?"

Bedenini basan sıcaklıkla gömleğinin bir kaç düğmesini açtı. Sonra bir kaç derin nefes aldı.

"Şekerim fırladı senin yüzünden it oğlu it!"

Babasının durumunu fark eden Soner ona doğru yaklaşıp telaşla konuştu.

"Sakin ol baba. İlacın yanında mı? Ben sevinirsin diye öyle eğlenircesine söyledim.Bu kadar üzüleceğini bilemedim."

Babasının elini tutup ovarken endişeyle sözlerine devam etti.

"Hastaneye gidelim hemen!"

Ömer elini oğlunun elinden kurtararak ensesine sertçe geçirdi.

"Mahru'yu isteyeceğiz ve en kısa zamanda düğün olacak! O zamana kadar kıza dokunmayacaksın yoksa elimde kalırsın Soner! Mahru'yu üzecek kıracak bir şey yaparsan ibreti alem olsun diye seni Kızılay meydanında evire çevire döverim!Bu yaptığınıda unutacağım sanma bir bedeli olacak azgın köpek!"

Babasının yumuşamaya başlaması ile Soner yüzüne kondurduğu gülümsemeyle başını olumlu anlamda salladı.

"İyi misin şimdi?"

"İyiyim! Ne kadar iyi olabilirsem artık!?"

İlacını yaparken bir taraftan da kendisine cevap veren babasını onaylarcasına olumlu anlamda başını salladı. Karşısındaki koltuğa oturdu ve bir süre ona toparlana bilmesi için zaman tanıdı. Geçen sürenin ardından babasının biraz daha iyi olduğunu fark edince biraz önceki tavrının aksine ciddileşti.

"Baba..."

"Hıııı!"

Babasının verdiği cavapla dudakları kıvrılırken sözlerine devam etti.

"Baba ben Mahru'yu çok seviyorum. "

Ömer'in bakışları oğlunu bulurken onun kendisine ilk defa bir kadına olan hislerini açıklamasıyla şaşırmıştı.

"Daha önce kimseyi sevmedim ben bu kadar. Birisi onu incitecek,kıracak diye kalbim sıkışıyor. Bir şey olacak ellerimin arasından kayıp gidecek diye korkuyorum. Köpek gibi her şeyden,herkesten kıskanıyorumda benden kaçmasın,bıkmadın diye içime atıyorum."

Kısa bir an tekrar babasına çevir yerdeki bakışlarını. İyi olup olmadığını kontrol etmekti amacı. Onun kendisini dikkatla dinlediğini fark edince sözlerine devam etti.

"Ele avuca sığmıyor,inatçı dediği dedik ama semişim işte. Ne ara sevdim,içime ne ara bu denli işledi bende bilmiyorum. Bildiğim tek şey bana kök söktürdüğü,peşinden koşmama rağmen beni sürekli reddedmesi. Mahru'nun hiç suçu yok baba. Ben ısrar ettim. Diğer kızlar gibi değil o. Sadece benim isteğime karşı koyamadı. Biliyorum asla yapmazsın ama lütfen onu kıracak,üzecek bir tavırla yaklaşma. Dediğim gibi ben kendime hakim olamadım o yüzden oldu."

Oğlunun hislerini açıklaması ve Mahru için endişelenen halini fark edince ortamdaki duygusal havayı dağıtmak için boğazını sertçe temizleyerek konuştu.

"Bu meselede kıracağım üzeceğim tek kişi sensin hayvan herif!"

Oturduğu yerden kalkarak kapıya doğru yönelirken sözlerine devam etti.

"Düş önüme eve gidiyoruz. Annene durumu anlatalım o da uygun bir dille Yasemin'den haber yollasın abisine gidip isteyelim Mahru'yu."

Babasının arkasından Soner de kalkarken peşine takılırak konuştu.

"Sen eve geç ben gelirim bir kaç saate kadar. Halletmem gereken..."

Bedeninin çarptığı sert cisimle duraksarken başını kaldırması ile babasının öfkeli gözleri ile karşılaşmıştı. İşaret parmağını kaldırarak sertçe söylendi.

"Sana düş önüme dedim alırım ayağımın altına şimdi it herif! İşi varmış beyzademin! Ben bilirim senin alengerli işlerini! Azdın mı ulan başıma!"

Babasının sert çıkışı ile gülmemek için dudaklarını birbirine bastırsada dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı.Babasının kendisine doğru bir hamle yapması ile ellerini teslim olurcasına kaldırıp önünden geçerken fısıldadı.

"Sakin ol!Şakaydı vallahi şaka."

Oğlunun pişkin halleri ile çıldırma noktasına gelen Ömer ellerini yüzünde sertçe gezdirerek homurdandı.

"Allahım sen bana sabır ver! Bir de gevşek gevşek gülüyor it!"

Bakışlarını asansöre doğru ilerleyen oğluna çevirdi.Mahru ile evlenmesini en başından beri istiyordu lakin böyle bir sonuçta beklemiyordu.Oğluna gerçekten sinirlenmiş,öfkelenmişti. Mahru'ya nikahına almadan dokunduğu için onu eşek sudan gelene kadar dövmek istiyordu ama oğlu ilk defa bir hata yapmıştı ve bu onun öfkesinin önüne set vuruyordu. Belliki Mahru'yu çok sevmişti...

Açılan asanörle oğluna doğru yaklaştı. Ama bu demek olmuyordu ki yaptığı cezasız kalacaktı. Kendisi evli olduğu halde uzun süre karısına dokunmamıştı. Şimdiki gençler sonda olması gereken şeyi ilk olarak yaşıyordu bu durum garip geliyordu kendisine. Bir na önce bu durumu halletse iyi olacaktı. Yoksa sürpriz bir torun müjdesi alması an meselesiydi. Torunları aklına düşünce ile kısa bir an duraksadı ve aklına gelen şeyi farkında olmadan fısıldadı.

"Belki Soner'in ki kız olur! Selçuk ve Sahra'nın kızları Betül gibi bıcır bıcır bir kız."

Henüz ailede tek kız torun sahibi Mehmet'ti ve Betül dedesine çok düşkündü. Onun torunu da ona Mehmet'ten,daha düşkün olurdu belki kimbilir. Yüzüne yayılan gülümseme ile kendisine şaşkınca bakan oğluna doğru ilerledi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Cenk'in bakışları pencere kenarında kollarıno göğsünde birleştirmiş sert bir yüz ifadesi ile otoparkı izleyen adamın bakışları ile kesişince hafif bir baş selamı vererek bakışlarını karısına çevirdi.

"Baban neden avına odaklanmış kartal gibi izliyor beni Verda? Lan nikahlı karımsın ama ben elini bile tutamıyorum kızım!"

Cenk'in sözleri ile Verda'nın bakışları da arkasındaki restoranta dönünce babasına hafie tebessüm ederek tekrar Cenk'e dönüp yüzünü buruşturdu.

"Ne bileyim Cenk ben! Sanki bana rahat veriyorda. Tuvalete gitsem nereye gidiyorsun diye soruyor? Telefonum çalsa hiç susmuyor o telefonun diye homurdanıp söy..."

"Biz seninle o kadar sık konuşmuyoruz telefonda. Kim arıyor telefonun susmayıp,babanın dikkatini çekecek kadar!?

Bir an Cenk'in ne ima ettiğini anlamak için kısa bir süre düşündü fakat anladığı sözleri doğru duymuş olduğunu anlayınca elini kaldırıp işaret parmağını salladı.

"Bana bak Cenk zaten canım burnumda bir de senle uğraşamam! Yaşam alanım,yaşam kalitem,özgürlüğüm kısıtlanmış durumda sen bana telefon diyorsun!"

Bakışlarını arkalarındaki restoranta çevirip kısa bir an kontrol eden Cenk, Yusuf'u göremeyince karısının elini tutarak hızla çekiştirdi. Nikah gününü alması,iki gün sonraya nikahlarının olması bile babasının Verda üzerindeki baskısını kaldırmamıştı. Nikah gününe kadar yalnız başına yüzyüze görüşmelerini bile yasaklamıştı. Verda'yı görebilmek için son çareyi ailecek yemeğe çıkmakta bulmuştu. Tabi Leyla annesi ve baldızının yalnız kalmaları adına sergiledikleri üstün çabalar olmasa şu an ikisi de içeride süzülüyor olacaklardı. Madem eline bir fırsat geçmişti orada dikilip,kayınbabasına tiyatro sergileyecek hali yoktu. Özlemişti karısını sonuçta.

"Cenk bırak elimi! Nereye çekiştiriyorsun kaçırır gibi."

Restorantın arkasındaki koruluğa doğru ilerlerken kısa bir an karısına dönüp cevap verdi.

"Dua et iki gün var nikaha,yoksa kaçırmak nasıl olur sanada,babana da gösterirdim Verda! Nikah mevzusundan önce daha rahattı lan. Evine bile girip çıkabiliyordum rahatça. Ama şimdi?"

Geniş bir ağacın altına gelince Verda'yı ani bir hamle ile ağaçla arasına sıkıştırıp bakışlarını gözleri irice açılmış karısının gözlerine dikti.

"Ama şimdi nikahlı karıma dokunmayı bırak yüzüne hasret kaldım."

Karısının dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi. Onun hala şaşkınca kendisini izlediğini fark edince kıkırdayarak elini bacaklarına götürüp okşamaya başlayınca Verda kendine gelerek hızla elini tuttu.

"Yapma!"

Güçsüz ve cılız çıkan sesine karşılık Cenk boynuna doğru sokulurak dudaklarını sürtüp fısıldadı.

"Özledim."

Adamın sesinin tınısı ve üzerinde bıraktığı etkiyle direncini kaybetmemeye çalışarak tekrar fısıldadı.

"Cenk ne yeri ne zamanı lütfen. Babam aşağıda. Olacak şey mi?"

Verda'nın itirazlarını duyacak halde değildi gerçekten karısını çok özlemişti.

Eli giydiği gömleğin düğmelerine uzanıp açarken karısının dudaklarından kısa ama sert bir öpücük alarak yalvarırcasına baktı.

"Çok özledim Verda. "

Eli açtığu düğmelerden içeriye kayıp aradığı dolgunluklara ulalınca Verda endişeyle fısıldadı.

"Cenk insanlar yürüyüşe geliyor buraya! Biri görecek şimdi."

Verda'nın sözleri ile düşüncelerinin odağı bir an da değişmişti. Hafif geri çekilerek az önce açtığı düğmeleri iliklerken Verda'nın kıkırdaması ile son düğmeyi kapatmadan hızla bir öpücük bırakmıştı gögüs çatalına.

"Gülme! Akılmı bıraktın bende!"

Verda Cenk'in sözleri ile bu defa daha sesli gülerken Cenk onun toplanan eteğini düzelterek uyarırcasına homurdandı.

"Verda!"

Verda uyarısı ile gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken ellerini beline dolayıp bu defa geri çekilmeye çalışan Cenk'i o kendisine doğru çekip kulağına fısıldadı.

"Bu kadar kolay baştan çıkman tehlikeli bir durum. Kadınlara karşı nasıl karşı konuabiliyorsun merak et..."

Cenk'in aniden gerilen vücudu ile geri çekilerek kıstığı bakışlarını gözlerine dikti.

"Cenk!"

Adamın gözlerini kaçırması ile belindeki elini çözerek göğsüne sertçe vurarak çemkirdi.

"Başka kadınlar mı var!?"

Gelen soruyla Cenk bir an afallarken,kendisine öfkeyle bakan karısının gözlerine şaşkınca bakarak konuştu.

"Saçmalama Verda! Kimsenin olmadığını sana söyledim kaç defa!"

"Ne demeye gerildin kadın lafını duyunca o zaman!?"

Derin bir nefes alarak belindeki diğer ele uzanıp çekmeye çalışarak cevap verdi.

" Gerilmedim. Sen yanlış anladın. Kadın falan da yok güzelim çıkart aklından böyle şeyleri."

Elinin çekiştirlmesi ile hissettiği soğuk metalle onun neden gerildiğini anlayan Verda hızla elini çekti kocasının belinden.

Verda'nın birden düşen yüzü ve bozulan morali ile içinden kendine bir küfür savurarak eline uzandı.

"Gidelim artık. Baban merak etmiştir."

Onun cevap vermeden başını sallayarak kendisini onaylaması ile geldikleri yöne doğru ilerlemeye başladı.

Aralarında uzayan sessizlik,biraz önceki hallerinin aksine bariz bir şekilde hissedilen soğuğa bırakmıştı yerini.

Restoranta yaklaştıklarında Verda'nın elini sıkması ile bakışlarını ona çevirdi.

"Yaptığın,yada yapmak zorunda olduğun şeyi bırakamaz mısın Cenk?"

Gelen sorudan sonra bedenini de karısına çevirerek kendisini anlamasını istercesine çaresizce baktı bu defa gözlerine.

"Benden önce olanları sindirmeye çalışırım. Cezanı çekmişsindir ki çekmesen dışarıda böyle elini kolunu sallayarak gezmen mantıksız olurdu zaten. Kardeşinin başına gelenlerden sonra o adama yaptıklarını da bi şekilde anlarım ki hak ettiği sebepeler var ama benden sonra bir şeyler olursa anlayamam Cenk! O zaman kabul edemem! Kendimle kavgam başlar bu defa ve ben kendi kendimi tüketirken seni de o girdaba sürüklerim."

Cenk ne diyeceğini bilemezken parnaklarını yanağında gezdirerek çaresizce fısıldadı.

"Yapamam."

Aldığı cevapla Verda isyan edercesine baktı kocasına.

"Ne demek yapamam Cenk? Biz evlendik,annen var bizim için yaptığın bu lanet şeyi bırakamayacak kadar güçsüzmüsün!?"

Yanağında gezinen eli hırsla ittirirken onun bu hareketi ile Cenk çaresizce fısıldadı.

"Bırakamam Verda. Ben bıraksam bile bu güne kadar yaptığım hiç bir şey benim peşimi bırakmaz! Seni,annemi korumak için mecburum! Sen olmasan,annem olmasa bir dakika bile yapmam bu işi ama siz varsınız! Korumam gereken bir sürü insan varken böyle bir şeyi bekleme benden."

Cenk'in sözleri ile ona inanamayarak bakıp gösünden sertçe ittirdi.

"Ölmek mi istiyorsun! Bir gün senin de sonun,sonunu getirdiklerini gibi olacak! O zaman biz ne olacağız hiç düşündün mü!?"

Karısının ellerini tutarak kendine çekip sıkıca sarıldı.

"Ölmek değil yaşamak,yaşatmak için verdiğim mücadele! Ben bu silahı elimden bıraktığım an bitecek her şey! Korktuğun şey işte o zaman olacak Verda."

Verda dolan gözlerini gizlemek için kocasının göğsünden başını kaldırmazken onun saçlarında gezinen elleri yüzünden gözyaşlarını tutmakta zorlanıyordu.

"Devletin askeri,polsi misin!? Ajanı,güvenliğini sağlayan her hangi bir birimde misin ki o silahı yaşatmak için kullanıyorsun Cenk!? Kendi düşmenlarının korkusundan elindeki silaha sığınıyorsun. Bu ülkede adalet var neden istemediğin bir şeyi yapmaya zorluyorsun kendini!?"

Ellerini karısının yanaklarına koyarak başını göğsünden biraz uzaklaştırarak alnına küçük bir öpücük bıraktı.

"Seni rahatlatacaksa onlardan biriyim. Sadece benim mesleğim onlarınki gibi güven vermiyor. "

Kocasının sözleri ile yüzünü buruşturarak bezgince nefesini bıraktı.

"Seni sevdiğim halde yaptığın iş bana güven vermiyor,seni anlamakta zorlanıyor yaptığın işi kaldıramıyorum. İnsanların seni ve yaptığın işi anlayıp güvende hissetmelerini beklemek saçmalıktan başka bir şey değil!"

"Senin beni anlan yada anlamaya çalışman yeter benim için. Başkaları anlamasa ne olur Verda? Biz tek beden olurken elalem neder diye düşünmedik. Birbirimize,hislerimize güvendik.Çünkü yanlış bir şey yapmadık. Ben de yanlış bir şey yapmıyorum. Devlet benden ne istendiyse onu yaptım. Bir asker,polis gibi sadece verilen görevleri yerine getiriyorum."

Karısının yanaklarını okşayarak fısıldadı.

"Güven bana! Seni bu kadar üzecek bir şey değil yaptığım iş. Bana sürekli söylediğin şey olabilirim belki ama hiç bir zaman şahsım adına yapmadım işimi. Şahsım adına bir sefer can aldım, onu da sana açıkladım. Senin düşüncelerini bildiğim halde sana dokundum,kadınım oldun ama dediğin gibi biri olduğuma gerçekten inansaydın dokunmama izin vermez,benim olmazdın..."

Karısının kendisini anladığını,söylediği sözleri idrak etmeye başladığını gözlerinden silinen üzüntü ve hüzünden anlamıştı. Onu biraz daha rahatlatmak için yüzüne çapkın bir gülümseme kondurarak muzipçe konuştu.

"Öyle biri olduğuma inanmadığın için benim tavlamaya çalıştın."

Verda yüzündeki elleri hırsla ittirerek kaşlarını çatıp homurdandı.

"Ben seni tavlamaya çalışmadım!"

Cenk onun cevabı ve yüzünün aldığı şekille erkeksi bir kıkırtıdan sonra eline uzanıp tuttu ve tekrar restoranta doğru ilerledi.

"Çalıştın. Her seferinde baştan çıkarmaya çalıştın üstelik."

Ayağını sertçe yere vurarak tıslarcasına karşılık verdi.

"Öyle bir şey yapmadım! Sen sapık gibi sürekli ne giydiğimi inceleyip duruyordun radar gibi. İç çamaşırlarıma kadar kafayı taktığın için ne söylersem o yöne çekiyordun."

Karısının sözlerinden sonra aklına yeni bir şey gelmiş gibi ona döndü ve muzipçe konuştu.

"Petrol yeşili çok yakışmış bu arada."

Karısının anlamayan bakışlarına karşılık gözleri ile onun göğüslerini işaret ederek sırıttı.

"Evlendikten sonra ilk boş vaktimizde seninle bir alışveriz yapmalıyız. Ne kadar renk varsa hepsini dene..."

"Sapık! Benim iç çamaşırlarımdan başka düşündüğün şey yok mu senin!?"

Elini kocasının elinden kurtarıp restorantın kapısını açıp içeriye yönelmiştiki kocasının hemen dibinde bitmesi ile ona ters bir bakış attı.

"Var tabi olmaz mı?"

Verda'nın kulağına doğru yaklaşarak fısıldadı.

"Fantezi oyuncak alışverişine ne zaman çıkacağımız?"

Karısının kızaran yüzü ve irice açılan gözleri ile elini beline koyup yönlendirirken fısıldadı.

"Kırbaç gibi anlarsın ya."

Verda'nın kendisine dönen ürkek bakışları ile gülmemek için kendini güçlükle tutarken tekrar fısıldadı.

"Beni şimdi yatağa atmak istediğinin farkındayım ama dikkat et baban bakıyor yavrum."

"Ne kırbaçı Cenk saçma..."

Masaya yaklaşmaları ve bakışlarının babası ile kesişmesi ile mümkünmüş gibi daha fazla kızardı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Asya dersleri bitince kocasının çalıştığı kafeye gelmiş ve onun önüne bıraktığı tatlı çeşitlerini iştahla yiyordu. Masaya bırakılan portakal suyu ile bakışlarını kocasına çevirerek memnuniyetsizce homurdandı.

"Kahve istemiştim."

"Akşamları içiyoruz zaten Asyam. Günde bir fincan yeterli. Portakal suyu daha iyi senin için."

Asya dudaklarını sarkıtırken Tuğra hafif eğilerek fısıldadı.

"Yemek yemeden bunları yemene izin verdiğime şükret. İstemiyorsan sen bilirsin."

Kocasının sözleri ile hemen masanın üzerindeki çatalı eline alarak tabaktaki tatlıya uzanıp kocasına ters ters baktı.

"Yarın gelmeyeceğim yanına. Direkt eve gideceğim."

Tuğra,Asya'nın küçük tehtidi ile biraz daha eğilerek muzipçe fısıldadı.

"Kocanı buradaki kızlarla başbaşa bırakınca için rahat edecekse sen bilirsin güzelim."

Asya'nın bakışları hızla Tuğra'yı bulurken o ona çapkınca göz kırparak ,sipariş için bekleyen çiftin yanına doğru ilerledi.

Ağzına attığı tatlıyı yerken bakışlarıda kocasının üzerindeydi. Onun siparişleri getirmek için ilerlemesi ile bakışları kesişince kendisine gülerek gözleriyle masadakileri işaret edip elini yemek yer gibi hareket ettirerek yemesini istemişti.

Onun bu hareketine Asya kıkırdatarak karşılık verip tekrar masadaki tatlılara döndü.

Tuğra her sipariş için geldiğinde kafedeki bazı kızların onu süzmesi cilveli hareketlerle bir şeyler istemesi Asya'nın dikkatinden kaçmamıştı. Kocası ise hiç oralı olmuyor sadece işi işe ile ilgileniyordu. Evli oldukları için böyle davrandığını düşünmüyordu çünkü Tuğra arkadaş oldukları dönemde de böyleydi. Bir ilişkisi varsa ona her anlamda sadık kalırdı. Bir kadının bir erkekte aradığı en büyük özellik kocasında vardı ve kendisi bu durumdan oldukça memnundu.

Birde kızlar ısrarla asılmaya devam etmeseler daha bir memnun olacaktı ama bakışları tekrar kocası ile kesişince onun göz kırpıp başını bir şey mi var dercesine sallaması ile gülümseyerek hayır anlamında iki yana salladı.

Kafeyi kapattıktan sonra yanında bekleyen karısına yaklaşarak eline uzanıp avcunun arasına aldı.

"Bugün hava güzel yürüyelim mi biraz. Beni beklerken hareketsiz kaldın. Hem bir şeyler yeriz acıkmadın mı?"

Yüzüne dökülen saçı kulağının arkasına sıkıştırarak başını olymlu anlamda salladı.

"Olur."

Yolun karşısına geçtiklerinde,Asya kafede otururken aklına takılan şeyi sordu.

"Tuğra..."

İsmini seslenmesi ile bakışlarını karısına çeviren Tuğra onun dalgınca ileriye baktığını görünce dinlediğini belirtmek için cevap verdi.

"Efendim."

"O kızlar hergün geliyor mu kafeye?"

Karısının kimden bahsettigini anlamayarak sordu.

"Hangi kızlar? "

Asya'nın bakışları kocasının gözlerini bulurken cevap verdi.

"Hani sipariş ayağına seninle cilveleşen kızlar."

Tuğra kısa bir an karısının kimlerden bahsettiğini düşününce onun kendisini izlediği an aklına gelmişti. O an anladı kimlerden bahsettiğini.

"Evet. Her gün olmasa da hafta da en az üç gün gelirler."

Asya'nın yüzünün düşmesi ile sözlerine devam etti.

"Ama bi yanlış anlaşılma var galiba Asyam. Ben karşılık verirsem cilveleşmiş oluruz. Kendi kendilerine yapıyor onlar o cilveleri. Gözümün ucuyla bile bakmadım sen de biliyorsun."

Asya başını olumlu anlamda salladı.

"Biliyorum ama rahatsız olmuyor musun? Sürekli asılıyorlar sonuçta."

Karısının sözleri ile kıkırdayarak sol elini kaldırıp yüzüğünü gösterdi.

"Rahatsız olması gereken ben miyim sence güzelim. Ahlak kavramını bilen bir insan zaten evli bir adam ve ya kadına asılmaz.O onların sorunu."

Karısının başına küçük bir öpücük bırakıp sözlerine devam etti.

"Senin rahatsız olmanı gerektirecek bir durum yok. Çapkın bir adam değilim sonuçta."

"Hııı değilsin de mini etek giydiğimde keşke hep giyse diye onun için mi geçiriyordun içinden yıllardır."

Asya'nın sözleri ile küçük bir kahkaha atarak konuştu.

"Bacakların çok güzeldi ne yapayım yani? Mini etek ve bacak fetişizm var demek ki. O kızlardan birinde yoktu mesela olsa fark ederdim."

Kocasının son sözleri ile elini avcundan kurtararak koluna hırsla vurdu.

"Demek öyle? Mini etek ve bacak fetişizmin var yani?"

Karısının gözlerinden bir anda gelip geçen öfke ile gülmemek için direnerek onu başını sallayarak onayladı.

"Görmek istediğin bacak ve mini etek olsun. Ben yarından tezi yok süper minilerimi giyerim senin için."

Tuğra'nın bakışları şüpheyle kısılırken bu sözlerin altından bir şey çıkacağını,tuzak olduğunu anlamıştı.

"Gerek yo..."

"Var Tuğra var!? Çapkın olmayan ama mini etek ve iki bacak gördüğü zaman gözlerine sahip çıkamayan bir kocam var mesela.Ben de giyeceğim o mini eteği bakalım ozaman da böyle rahat..."

"Olmaz! Unut mini eteği falan! Şaka yaptım ben seni kızdırmak için.Ayrıca senden başka kimsenin bir yerine bakmadım ki ben. Başkasına kızıp hırsını neden benden çıkarıyorsun."

Kocasının önüne geçerek elinden çekiştirirken homurdandı.

"Bana bakmışmış! Yarın daha çok bakarsın işte!"

Tuğra karısının çekiştirmesi ve geçmeyen öfkesi ile onu kendine çekerek sarıldı.

"Ben sana hep bakarım ama bırak sadece ben bakayım Asyam. Bana olan hırsından başkalarının da benim gibi bakıp beğenmesinimi istiyorsun? Öyle bir şey olursa ben ne yaparım sence?"

Kocasının gömleğinin düğmeleri ile oynarken başını hafif kaldırarak gözlerine bakıp masumca cevap verdi.

"Ahlak kavramı olan bir adam evli bir kadına bakmaz değil mi? Bakarsa da onların sorunu ."

Karısının onu kendi sözleri ile alt etmeye çalışmasına gözlerini devirdi.

"Tamam Asyam. Sen haklısın. Ben şaka yaparak bu sözleri hak ettim kabul ediyorum ama sende o eteklerini unut. Yani evde istediğin kadar giye bilirsin de dışarıda giyme fikrini unut güzelim."

Kollarını çözerek karısının eline uzandı ve tekrar yürümeye başladı.

"Sort etek veya şortta mı yo..."

"Asyaaa!"

Küçük bi restorantta yemeklerini yedikten sonra tekrar yürüyerek araçlarına doğru ilerlerken Tuğra bakışlarını karısına çevirdi.

"Aslan'ın durumu nasılmış?"

Nişanlısının küçük bir kaza geçirmesi ile Firuze düğün günü alelacele onun yanına gitmişti ve Tuğra şimdi fark ediyorduki bu mevzu tamamen aklından çıkmıştı. O kadar yardımından sonra arayıp geçmiş olsun bile diyememişti ayıp etmişti kıza.

"Daha iyiymiş. Kolu kırık olduğu için alçıya almışlar. Bir kaç ezik varmış birde. Bir kaç gün daha yanında kalıp sonra gelecekmiş. Malum dersler var."

Tuğra anladım dercesine başını sallayarak onaylarken,akşamdam beri söylemek istediği ama bir türlü fırsatını bulup söyleyemediği şey aklına gelince adımlarını durdurdu.
Karısının bakışları kendisninkileri bulunca sıkkın bir ifade ile konuştu.

"Asyam. Staj günü eksiğim var. "

Kocasının sıkkın ifadesi ile Asya'nın da canı sıkılmıştı. Tuğra'nın okuduğu bölümden dolayı çeşitli staj dönemleri oluyordu kimisi uzun kimsi kısaydı biliyordu durumu ama onun gibi canının sıkılmasına yetmişti.

"Ne kadar eksiğin var?"

Sorduğu soruyla alacağı cevabın korkusu düşmüştü içine. Çok uzun zamanlarda oluyordu bu dönemler. Onun elini saçlarına uzatması ile biraz daha yaklaştı kocasına. Üzüldüğünü belli edip canını daha fazla sıkmak istemiyordu. Dersler ve stajdan geriye kalan boş zamanını kafede çalışarak değerlendiriyordu ve nerede ise hiç boş vakti olmuyordu. Kolunu kocasının beline dolayıp başını hafifçe kaldırdı ve gözlerine gelmeyen cevabı beklercesine baktı.

"Altı hafta."

Aldığı cevapla gözleri dolarken gülümsemeye çalışarak konuştu.

"Çok uzun bi zaman zannetmiştim ben de. Bu kadarcık zamanmıydı canını sıkan? Daha uzun zamanlar gitmişliğinde var,bu süre onun yanında sayılı bir kaç gün gibi sadece."

Sözlerinden sonra başını göğsüne yaslayarak fısıldadı.

"Gidelim mi artık. Uykum geldi benim."

İçine dolan ağlama isteğine karşı direnmeye çalışıyordu. Öncesinde farklıydı. Şimdi onunla bir bütün olmuşken yalnız kalmak istemiyordu. Üstelik korkuyordu da. Nilay henüz yakalanmamıştı,ya yine onlara zarar verecek bir şey yapardısa? Hem hamileydi de. Bebeği ile yalnız başına kalmak canını fazlasıyla sıkmıştı.

Asya'nın dolan gözleri Tuğra'nın gözünden elbette kaçmamıştı. Üstelik bakışlarında korku bariz bir şekilde gösteriyordu kendisini. O da durumları bu kadar karmaşıkken bırakıp gitmek istemiyordu onu ama başka çaresi yoktu. Dönem bitmeden eksik günlerini tamamlamalıydı.

Karısının çenesine uzanarak hafifçe dokunup,başını göğsünden kaldırdı. Nemlenmiş kirpiklerini fark edince içine bir sızı düşmüş ne söyleyeceğini bilememişti. Gözlerine birer öpücük bırakıp fısıldadı.

"Ben de bırakmak istemiyorum sizi ama geleceğimiz için bu stajı tamamlamam gerekiyor. Sen böyle yaptıkça benim içim acıyor Asyam. Hem ileride daha uzun ayrılıklarımızda olacak sen şimdiden böyle açarsan vanaları o zaman ne yapacağım ben?"

Tuğra'nın sözleri ile umursamazca omuzlarını silkip başını önüne eğdi ve yürümeye devam ederken kocasının elini tutup kendisine eşlik etmesi ile devam ettiler yola.

"Derslerin yoğun değilse Ankara'ya gitmek ister misin? Hem sen yalnız kalmazsın,hem benim aklım sizde kalmaz."

Başını olumsuz anlamda sallayarak bakışlarını Tuğra'ya çevirdi.

"Vermem gereken dersler,yetiştirmem gereken çalışmalarım var. Gidersem toparlayamam bir daha."

Bu defa Tuğra başını sallayarak onayladı karısını.

"O zaman babanlar gelsin. Yalnız kalmanı istemiyorum çünkü."

Yalnız kalmasını istememesinin sebebini elbetteki biliyordu. Kendisi gibi kocasının da geçmeyen korkuları vardı. Onun daha fazla endişelenip kafasına takmaması için başını salladı.

"Olur. Hatta baban izin alabilirse onlar da gelsin. Annemler hamileliğimden şüphelenirse ben durumu topatlayamam,Azra annem yardımcı olur ."

Yüzüne yayılan tebessümle başını salladı onaylarcasına. Anlamamaları mümkün olabilir miydi? Her sabah aşırı bulantıyla açıyordu karısı gözlerini. İllaki bir noktada şüpheleneceklerdi. En azından evliliklerinin üzerinden bir ay geçse bu durumu açıklamaları bir nebze daha kolay olurdu. Karısının başına bir öpücük bırakarak fısıldadı.

"Nasıl rahat edeceksen öyle olsun. Merak etme babam da bu torun sevdası varken kendini yaralar yine de o izni alır yanına gelir."

Kocasının sözleri ile kıkırdayan Asya yolun diğer karşısına geçmek için hareketlenirken kocasının tekrar konuşması ile ona döndü.

"Asyam yarın dersin yoksa bir doktora gitsek mi? Babam bile gördü ama ben henüz tanışamadım bebeğimizle. Gitmeden ben de görmek istiyorum."

"Öğleden sonra dersim yok. Düzenli kontroller için bir doktora gitmemiz de gerekiyor zaten. Senin içinde uygunsa yarın öğleden sonra gidelim o zaman."

Bakışlarını yanan ışığa çevirerek başını aceleyle sallayıp karısını çekiştirdi.

"Sıkıntı yok hallederim ben."

Yüzüne yayılan gülümse ile bebeğini ilk defa görebilecek olmasının heyecanı sarmıştı içini. Daha önce Asya'nın durumunundan dolayı teklif dahi edememişti düşüncesini ama merakı ve heyecanı da her geçen gün büyümüştü içinde. Yarın görebilecek olması ise o heyecanın katlanmasına sebep olmuştu.

Elindeki suyu karısına uzatarak yanına oturdu ve onun tabletten doktor arayışını izledi. Yapılan yorumları dikkatlice okuyor,kendisinin de fikrini soruyordu. Gerçi henüz içine sinen birisi olmamıştı ama belli edip Asya'yı kızdırmak istemiyordu. Kadın doktor takıntısı falan yoktu ama ne erkeklerden,ne de kadınlardan içine sinen olmamıştı işte. Karısı yeni bir doktorun sayfasını girince gördüğü orta yaşlı erkek doktorla üzerindeki gerginlik gitmişti sanki.

Babasının yaşlarında bir adamdı. Hakkında yapılan yorumlarda güzeldi ve en önemlisi pozitif elektirik almıştı adamdan.

"Senin de içine sindiyse bu doktor olsun güzelim."

"Benim de içime sindi ama muayene ücreti pahalı değilmi?Hem testler falanda yapılacak ücret haliyle katlanacak. Bütçemize daha uygun bir doktor bulalım. Senin zorlanmanı istemiyorum."

Tuğra karısının sözleri ile başını olumsuz anlamda salladı.

"Madem senin de içine sindi bu doktor olacak. Ücreti de gayet uygun bence karşılayabiliriz."

Kocasına emin misin dercesine bakınca o tableti karısının elinden alarak yarın için bir randevu oluşturdu ve tableti kapatarak oturdukları koltuktan kalkıp Asya'nın eline uzanarak onu da kaldırdı.

"Yatalım artık."

Odalarına doğru ilerleyip girdiklerinde önce Asya rutin işlerini galletmiş sonra Tuğra'da halledersek karısının yanına yatağa girmişti.

"Ne zaman gideceksin?"

Asya'nın ellerini kremlemesini izlerken cevap verdi.

"Bir hafta sonra. Yarın doktordan çıkınca ararız bizimkileri."

Asya kocasını başını sallayarak onaylayıp kendi tarafındaki gece lambasının düğmesine dokunarak kapattı lambayı. Sırtını yatağın başlığına yaslamış bir şekilde kendisini izleyen kocasına sokularak başını göğsüne koyup fısıldadı.

"Bir hafta sonra tam altı hafta sadece sesini duyacağım yani? "

Eli karısının omzunu hafif hafif okşarken derin bir nefes çekti içine.

"Emin ol benim için daha zor olacak. En azından ailelerimiz senin yanında ve sen zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksın bile."

Başını hafifçe kaldırarak kocasının gözlerine üzgünce baktı.

"Evet yanımda ailelerimiz olacak ama sen olmayacaksın."

Asya'nım tekrar duygusallaştığını anlayarak parnaklarının rersiyle yanaklarını okşadı.

"Hımm. Böyle konuşuo beni de üzeceğine yanyana olduğumuz şu anların tadınımı çıkarsak Asyam."

Sözlerinden sonra karısının dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük bıraktı eli karısının geceliğinin altına doğru hareketlenirken karısının eli de onun üzerindeki tişörte uzanmıştı çoktan.

Geldikleri doğum kliniğinde karnı burnunda gördüğü her kadınla yüzündeki gülümseme daha da büyordu. Asya'nın o halini bir an önce görebilmek için sabırsızlanırken karısının bakışları kendisinin aksine ürkek bakışları karşılarındaki kadının epey büyük olan karnındaydı.

Elini hafifçe sıkarak bakışlarının kendisine dönmesini sağladı.

"Tuğra ya bende o kadar kilo alırsam?Ya benim karnımda böyle kocaman olursa? Yataktan bile kalkamazsam?"

Karısının endişeyle söylediği sözlerle onu sakinleştirmek istercesine gülümsedi.

"Sakin ol canım. Olsan bile gayet normal şeyler bunlar. Merak etme ben kaldırım seni yataktan?"

Kocasının eğlenen bakışları ile yüzünü buruştururken doktorun sekreterinin isimlerini söylemesi ile odasına doğru ayaklandılar.

Tanışma faslı ve doktorun sorduğu soruları cevaplamışlar,kısa bir sohbetin ardından doktorun yönlendirmesi ile ulturasonun olduğu kısma doğru ilerlediler. Asya muayene masasına uzanırken kocasının titreyen ellerini fark edince uzanıp tutarak gülümsedi.

"Sakin ol. Birazdan tanışacaksın."

Sakin olmak bir yana karısının sözleri ile heyecanı iki katına ulaşmıştı. Titreyen sadece elleri değil bütün bedeniydi sanki. Bedenini arkasındaki sandalyeye bırakıp karısının eline bir öpücük bırakarak derin bir nefes alıp heyecanla bakışlarını ekrana çevirdi.

Onun bu gergin bekleyişi Asya'nın hoşuna gitsede dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı.

"İşte burada bebeğiniz."

Orta yaşlı doktorun işaret ettiği noktaya daha dikkatli bakan Tuğra hiç bir şey fark edemeyince bakışlarını karısına çevirerek fısıldadı.

"Ben neden bir şey görmüyorum Asyam?"

Karısına sorduğu soruya doktor gülerek cevap verdi.

"Henüz daha çok küçük. İlerleyen zaman da ayrıntılı ulturasonda eklem yerlerine kadar göreceksiniz merak etmeyin."

Tuğra doktorun sözlerini başını sallayarak onaylarken merakla bakışlarını tekrar ulturasona çevirerek konuştu.

"Karımla bebeğimin sağlıkları nasıl? Aşırı mide bulantısı var bu yüzden duzenli beslenmiyor. Çoğu zaman atıştırmalıklarla geçiriyor öğünleri."

Asya'nın uyarırcasına ismini seslenmesine aldırmazken doktor ekrana bakmaya devam ederken yüzündeki gülümseme ile cevap verdi.

"Endişelenme ikisi de gayet sağlıklı. Mide bulantıları biraz zorlaya bilir ama bunun için mecbura kalmadıkça ilaç kullanmasını önermiyorum. Yemek konusunda da anneyi zorlamayın,midesi rahatladığı zaman eminimki yiyecektir."

Orta yaşlı adam Asya'ya dönüp muzipçe göz kırpınca Asya da minnet dolu bakışlarla karşılık vermişti adama. Adam bakışlarını ekrana çevirdikten kısa bir süre sonra mimiklerindeki değişiklikleri fark etmişti Tuğra. İçini saran korkuyla tam ağzını açmıştıki doktor elindeki aleti bırakmadan karısına çevirdi bakışlarını.

"Daha önce hormon tedavisi gördünüz mü Asya hanım?"

Doktorun sorusu ile Tuğra bir aksilik olduğuna emin olmuştu artık.

"Evet. Regl dönemlerim düzensiz olduğu için aralıklı sürelerle beş yıl gördüm."

Doktora cevap verdikten sonra endişeli bakışları kocasını bulurken,o elini saçlarına uzatarak sakinleştirmek istercesine okşadı.

"Annenizin çoğul gebeliği var mı? Ya da annenizin ikiz kardeşi var mı?"

Asya gelen soruyla başını olumsuz anlamda salladı.

"Annemin çoğul gebeliği olmamış,ikiz kardeşide yok,babamında yok."

Tuğra'nın yüzündeki endişe geniş bir gülümsemeye dönüşürken Asya onun neden güldüğüne anlam verememişti.

"Benim ikizim ve üçüz kardeşlerim var doktor bey?"

İşittiği rakamlarla adamın kaşları şaşkınca havalanırken, yüzündeki gülümsesme ile tekrar konuştu.

"Kadının genlerinden dolayı çoğul gebelik olasılığı daha yüksek.Kadının genlerine göre erkeğin genlerindeki çoğul gebelik durumunun tutma olasılığı daha düşük. Ama imkansız değil.Maşallah annenizde çoğul gebelik rekoruna katkıda bulunduğuna göre olası bir durum. Ama ben bu durumu Asya hanımın uzun yıllar hormon tedavisi görmesine bağlıyorum. "

Tuğra anlamıştı doktorun lafı nereye getireceğini ama Asya son sözlerine kadar anlayamamıştı ne demek istediğini.

"Allah'ın izni ile ikiz bebekleriniz olacak gençler."

"Neee!"

Asya'nın şaşkınlık tepkisi ile Tuğra kahkasını koyuvermişti. Karısının alnına küçük bir öpücük bırakarak fısıldadı.

"Sakin ol Asyam."

Bakışlarını doktora çevirerek karısının şaşkınlık nedenini açıklamaya çalıştı.

"Bir önceki muayenemizde tek bebek olduğunu söylemişlerdi. Şimdi sürpriz oldu bize de."

Asya kocasının sözlerini onaylarcasına başını hızla salladı.

"Görememeleri normal. İkiz gebeliklerde bazen böyle durumlarla karşılaşabiliyoruz."

Asya nefesini sesli bir şekilde bırakarak bakışlarını kocasına çevirerek gülümseyip heyecanla dudaklarını dişledi ve aklına gelen şeyle tekrar doktora çevirdi bakışlarını.

"Peki tek yumurta ikizimi,çift yumurta mı?"

"Onu öğrenmek için henüz erken. Şu an sekiz haftalık. Diğer muayene gğnü de istediğiniz cevabı size net bir şekilde söyleyebilirim."

İkisi de heyecanla doktorun sözlerini onaylarken doktor kalp atışlarınıda dinleterek ikiliyi yalnız bırakıp odadan çıktı.

Karısının karnını temizlenmesine yardım edip,peçeteyi çöpe atarak doğrulmasına yardım etti. Yanaklarını avcunun arasına alarak alnına bir öpücük bırakıp titreyen bir sesle fısıldadı.

"Elimi tuttuğun,bebeklerimizden vazgeçmediğin için sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ama toparlayamıyorum aklımda. Dokunuşlarımdan,bakışlarımdan anlarısın sen söylemek isteyipte söylemediğim her şeyi. Ben bir cğmle söyleyim sen o cümleye cihanı sığdır işte o zaman içimdeki mutluluğu ve söylemek isteyipte söyleyemediklerini anlarısn."

Dolan gözlerini karısının gözlerinden çekmeden dudaklarına küçük ama heyecanını anlatmak istercesine sert bir öpücük bırakarak fısıldadı.

"Seni seviyorum!"

Gözlerindeki yaşlara inat kocasının sözlerine karşı yüzünde oluşan kocaman gülümseme ile heyecanla ellerini yanaklarına koydu.

"Biraz geç fark etsemde Sinema da dudakların dudaklarıma değidiği günden beri başlamış sana karşı olan hislerim.Sana o gün bir söz vermiştim, evlenince kocamdan alırsın elli kuruşunu diye."

Karısının sözleri ile dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken Asya kocasının yanaklarını sıkarak muzipçe kıkırdadı.

"Elli kuruşa karşılık ikiz bebek ve karının aşkı yeterli mi Tuğra Yaman?"

Tuğra karısının dudaklarına uzanmaya çalışarak fısıldadı.

"Tahsil edildi imzası eksik ama Asyam."

Kocasının öpüşüne izin verip kısa bir süre sonra fazla ilerleyen öpücükle kendini toplamaya çalışarak geri çekilip alnını Tuğra'nın alnına yaslayarak nefes nefese fısıldadı.

"Seni seviyorum."

Bölüm : 17.03.2025 12:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...