33. Bölüm

33. Bölüm

Esila Akaydın
yitenumutlar

Çalan kapıyla Verda çayını masaya bırakıp oturduğu sandalyeden kalkmaya yeltenince Cenk elini kaldırarak durdurdu karısını.

"Otur sen yavrum ben bakarım. Yaralısın zaten dinlenemedin bir türlü."

Verda başını olumlu anlamda sallarken Cenk mutfaktan çıkıp kapıya doğru ilerleyerek açtı.

"Abi kargo geldi."

Yakup elindeki kutuyu Cenk'e uzatırken onun bakışları elindeki kutuya kaydı.

Kendisinin kargoluk bir işi olmamıştı. İçine düşen şüpheyle kutuya uzandı. Kimin ne yapacağı,belanın nereden geleceği belli olmazdı ve Nilay vakasından sonra temkinli davranması gerektiğini düşünüyordu. Kutunun üzerindeki bilgileri okuyunca rahatlamış bir şekilde bakışlarını Yakup'a çevirdi.

"Çocuklara ikramiye dağıt Yakup. Bu olay yüzünden hepinizi fazla hırpaladım. Sanada benden üç maaş ikramiye."

"Gerek yoktu abi. Para için mi yanındayız sanki? Garibana,fukaraya dağıt sen o paraları. Daha makbuke geçer."

Cenk elini Yakup'un omzuna atarak hafifçe sıktı.

"Ver diyorsam ver Yakup. Sen de alacaksın. Ben kime ne zaman dağıtacağımı bilirim. İşinin başına dön şimdi koçum hadi."

Yakup başını sallayarak Cenk'in sözlerini onaylarken o kapıyı kapatarak mutfağa doğru elindeki kutuyla ilerledi.

Elinde kutu ile Mutfağa giren kocasına kısa bir an bakan Verda ağzında ki lokmayı yutarak merakla konuştu.

"O ne Cenk? Bana hediye mi aldın?"

Karısının sorusu ile yüzüne bir gülümseme yayılan Cenk nasıl olupta her şeyi kendine bağladığını düşünüyordu.

"Hee güzelim sana hediye aldım. Silah aldım lazım olur karıma dedim."

Verda aldığı cevapla yüzünü buruşturarak çayından bir yudum alarak memnuniyetsizce konuştu.

"Ayyy ben ne yapayım silahı Cenk? Hangi adam karısına silah hediye alır ya? Milletin kocası mücevherler,çicekler böcekler alır benim ki,o kadar odun ki Silah alıyor!"

Cenk açmaya çalıştığı pakketten bakışlarını karısına çevirdi.

"O milletin kocaları kimmiş Verda hanım? Sen iste ben gidip Afrika'dan elmas çıkartayım senin için. O milletin hava atmaktan başka işi olmayan karıları seni kıskanmasın diye yapmıyorum ama."

Cenk'in sözleri ile Verda gözlerini devirirken Cenk ona muzipçe göz kırpıp ambalajını açtığı kutuya bakışlarını çevirip kapağını açtı. İçindekileri görünce kaşları çatılırken anlam veremeyerek homurdandı.

"Bunlar ne lan?"

Verda kocasının yüz ifadesinden bir şey anlamayınca eğlenircesine konuştu.

"Oyuncak silah mı göndermişler o yüzünün haline öyle?"

Cenk karısının sözleri ile bakışlarını ona çevirerek tekrar homurdandı.

"O da var da ,senin bu kuzenlerin benimle oyun oynamaya iyi alıştılar galiba yavrum."

Sözlerini bitirip kutunun içindekileri masaya çıkartınca Verda içtiği çayı şaşkınlıkla puskurtmuştu.

"Dikkat et güzelim boğulacaksın!"

Karısına masadan bir peçete uzatarak sinirle sözlerine devam etti.

"Karım da elden gidecek bunların sulu şakaları yüzünden!Lan oyuncak silah,emzik,biberon,patik ne alaka Verda? Bunların hiç mi işi gücü yok. Ne biçim bir ailen var kızım senin!?"

Verda peçeteyle üzerini ve masayı silerken kızaran yüzü ile Cenk pembe patikleri eline alarak sırıttı.

Elindeki patikleri tekrar masaya bırakarak bakışlarını karısına çevirdi. Onun birden sessizleştiğini fark edince,herkesin düşüncesinin aksine ortada bir bebeğin olmamasını ailesine nasıl açıklayacağını bilmediği için sıkıntıya girmişti karısı belliki. Sonuçta babası bile onu hamile zannediyordu. Mehmet'e de sinirden kendisi olmayan bir bebeği varmış gibi göstermişti. Bu küçük yalan işine yaramış olsada,şimdi bir şekilde bebeğin olmadığını ailelerine açıklamaları gerekiyordu. Bakışlarını karısının kızaran yüzünde gezdirerek tekrar konuştu.

"Yavrum bizim bu bebek mevzusunu ailelerimize açıklamamız gerekiyor artık."

Verda'nın şeşkın bakışları hızla kocasını bulurken cevap verdi.

"Eee ama ben sürpriz yapacaktım!"

Cenk karısının biraz önceki sessizliğini birden bozarak şaşkınca kendisine bakması ve söylediği sözlerin anlamsızlığı ile baktı yüzüne.

"Verda böyle bir şeyin sürprizi mi olur güzelim?"

Kocasının sözleri ile yüzü asılırken çemkirircesine konuştu.

"Doğru olmaz! Çünkü benim kocam milletin ki gibi normal bir koca değil! İnsan yalandan olsa bari sevinir be!"

"Kızım manyak mısın sen Verda böyle bir şeyin neyine sevineyim lan? Açıklamadığımız sürece işler daha da karışacak farkında mısın!? Hem kim bu milletin kocası ikidir ısıtıp ısıtıp önüme sürüyorsun be!"

Verda kocasından beklediği tepkiyi alamadıkça daha da sinirleniyordu.

"Tek başıma mı yaptım ben! Ne kadar duygusuz bir adamsın sen ya! Milletin kocası diyorum çünkü her erkek böyle bir haberde duygulanır.Ağlayanlar bile olur hatta! Ama sen ruhsuzsun Cenk!"

"Tamam Verda ağlarım ben yalandan. İçine öyle sinecekse durumu açıklarken iki damla göz yaşı dökerim tamam mı güzelim oldu mu? Hem öyle daha inandırıcı olur haklısın."

Verda işittiği sözlerle masadaki kaşığı öfkeyle kocasına atarak bağırdı.

"Öküzsün sen Cenk! Bir de yüzüme dalga geçer gibi söylüyorsun! İstemez ağlama falan sen! Yakup'a söylesem daha sıcak karşılarşılardı bu durumu ve açıklamayı yaparken senden daha inandırıcı olurdu!"

Karısının sözleri ve bağırmaya başlaması ile Cenk'te sinirlenirken elini sertçe masaya vurarak bağırdı.

"Lan Yakup'a mı düşmüş böyle bir şeyin açıklaması! Delirtme beni Verda!"

Verda dolu gözleri ile omuzlarını silkerken Yakup endişeyle içeriye girdi.

"Abii ne oluyor bir sıkıntı mı var? Sesin dışarıdan duyuluyor."

Cenk ellerini yüzüne kapayarak sinirle sertçe sıvazlayıp homurdandı.

"Yok bir şey Yakup."

"Var Yakup!"

Yakup'un bakışları Cenk'ten Verda'ya dönerken Cenk sinirle kükredi.

"Yok dedim Yakup çık dışarı!"

Karısının ortada bir sorun bile yokken aralarında bir sorun varmış gibi korumalara bile kendisini şikayet etmesi daha fazla öfkelenmesine neden oluyordu.

"Var Yakup var! Ruhsuz bir abin var! Bebeği olacağını bildiği halde hiç bir mutluluk belirtisi göstermeye tenezzül etmeyen bir abin var."

"Yenge hamile misin sen!?"

Yakup'un yüzündeki sevinç ve sesindeki heyecanla Verda gözünden akan yaşlara engel olamazken Yakup heyecanla konuştu.

"Hayırlı olsun yenge. Dikakt et kendine bak ama. Sen yerinde duramıyorsun hiç,sıkıntı çıkmasın sonra."

Verda,Yakup'un sözleri ile gülümsemeye çalışırken Yakup,Cenk'ten bir tepki gelmediğini fark edince bakışlarını sıkıntıyla ona çevirdi.

"Abii..."

"Cenk'in hâlâ bir tepki vermeyişi ile Yakup bakışlarını Verda'ya çevirerek mahçupça güldü.

"Şaşırdı heralde adam beklemiyordu demek ki."

Verda'nın ağlayan hali ile üzülen Yakup önünde oturan adamı uyarırcasına dürterken Verda kırgınca konuştu.

"Şaşkın falan değil. Zaten biliyormuş. Demek ki bizim kızlardan birisi çıtlatmış ki ailelerimize bile sanki alelade bir mevzuymuş gibi bahsetmeyi öneriyor. Yani şaşkınlığından değil, galiba bebeği istemediğinden abinin o hali."

Verda'nın sözleri ile Yakup şaşkınca ona bakarken böyle bir şeyin imkansızlığı ile bakışlarını Cenk'e çevirdi. Bu adam evlenmese bile evlatlık almayı düşünen bir adamken kendi bebeğine tepkisiz kalırmıydı hiç? Cenk'in boş boş Verda'ya baktığını fark edince anlamıştı olayı. Adam şoka girmişti belliki. Elini yumruk yapıp Cenk'in çenesine sertçe geçirdi. Onun şaşkın bakışlarının kendini bulması ile gelecek olan tepkiyi sezerek telaşla ellerini kaldırarak itiraz edercesine salladı.

"Laaaan! Duydun mu Yakup yengen hamileymiş oğlum!"

Kendisini boğacakmış gibi sarılan adamın haliyle yüzünü buruşturan Yakup kendilerine öldürecekmiş gibi bakan Verda'nın bakışlarını farkedince telaşla homurdandı.

"Abi bana değil yengeye sarılman lazım! Yaaa siz ne kadar tuhafsınız abi be! Yenge bebek haberini ilk bana veriyor,sen karına sarılıp sevineceğin yerde bana sarılıyorsun salın beni bi gözünüzü Seveyim ya!"

Cenk,Yakup'un homurtularından hiç bir şey anlamazken geri çekilerek Yakup'un yüzünü avuçlarının arasına alarak sertçe salladı.

"Baba oluyorum koçum babaa! Akşama ziyafet sofrası kurdur Yakup! Bu haberi kutlayacağız lan! Söyle çocuklara fakirin,fukaranın gönlünü görsünler! Kurbanlar kestir Yak..."

"Allah seni bildiği gibi yapsın Cenk! Öküz bile senin yanında daha ince!"

Karısının hem ağlayıp hem bağırarak söylediği sözlerin ardından yanlarından hızla geçip gitmesi ile Cenk şaşkın bakışlarını Yakup'a çevirdi.

"Niye ağlıyordu öyle Yengen lan?"

Yakup yüzündeki elleri hırsla ittirerek ters ters baktı karşısında ki adama.

"Niye acaba abi!? Kadın hamileyim diyor sen sevincini benimle paylaşıyorsun! Ben miyim senin karın ya! Git karına sarılsana! Bir an korktum bu kafayla beni öpeceksin diye!"

Yakup'un sözleri ile tiksinircesine yüzünü buruşturarak kükredi.

"Siktir git puşt! Ne demeye öpecek mişim ben seni hayvan!? Yakup bak sen bu aralar bi alem oldun bilmiş bilmiş konuşmalar falan,tuhaf tuhaf davranıp benim canımı sıkma! "

Yakup'a ters bakışlar atıp homurdanarak hızla karısının arkasından merdivenlere yöneldi.

Odanın kapısının önüne gelince yüzünden silemediği sırıtmayla uzanıp kapı kolunu tuttu ve aşağı doğru indirdi. Açılmayan kapıyla karısını ne kadar kırdığını anlaması uzun sürmemişti.

"Verdam... Güzelim...Yavrum aç hadi şu kapıyı.Ben inanamadım ki. Hem sen neden bana söylemeden o Yakup itine veriyorsun benim bebeğimin haberini."

"Bana haberin yokmuş numarası çekme Cenk! Biliyormuşsun işte bal gibi hamile olduğumu! Bildiğin halde numaradan olsa bile insan sevinir yaa!Sevinmeyi bir kenara bırak,sanki iş anlaşması gibi ailelere açıklama yapmayı öneriyorsun birde! Basın toplantısı yapar boşanmayla birlikte açıklarsın artık! Büyütürüm ben tek başıma bebeği..."

"Neyyy! Ne boşanması Verda! Aklını mı kaçırdın kadın sen!?"

Elini kapıya sertçe vurarak sözlerine devam etti.

"Yemin ederim haberim yoktu diyorum Verda! Sen söylemeden nereden haberim olacak zaten? O işgüzar kuzenlerin o hediyeleri göndrince sende bi sessizleştin.Evlenirken hamileyim dediğin ve ortada bir bebek olmadığı için bu durumu ailene açıklamakta zorlandığını düşünüyorsun diye o moda girdiğini düşünüp öyle söyledim ben güzelim. Hadi aç şu kapıyı."

Verda gözünden akan yaşı elinin tersi ile silerek şüpheli bakışlarını kapıya çevirdi. Gerçekten öyle mi düşünmüştü,yoksa kapıyı açması için bahane mi üretiyordu karar veremiyordu. Numara yapıyor olabilirdi sonuçta. Senin içine sinecekse yalandan iki damla göz yaşı dökerim diyen o değilmiydi? Oyunculuğuna güveniyordu demek ki. Şimdi de oyun oynamadığı ne malum du?

"Açmıyorum! Yalan söylüyorsun! Pis numaracı!"

Karısının ağlayarak konuşması ve kendisine bir türlü inanmaması ile Cenk ellerini sertçe yüzünde gezdirdi.

"Kurban olayım ağlama Verda. Niye yalan söyleyim kızım ben sana!? Bak o bebeği çok istiyorum! Hatta öyle çok istiyordum ki duyduğumda şoka girdim o yüzden tepkisiz kaldım. Senden bir parçayı istemeyeceğimi nasıl düşünürsün yavrum. Yapma Allah aşkına!?"

"Gittt! Cenk! Seni görmek istemiyoruz biz bebeğimle!"

Cenk düştüğü duruma ağalasamı gülsemi bilememişti. Elini kapıya tekrar sertçe vurdu.

"Açmıyor musun kapıyı!?"

"Açmıyorum!"

Kapıdan uzaklaşan ayak sesleri ile gözündeki yaşlar daha da artmıştı. Bebeğini istediğini söyleyen adama kilit mi engel olurdu böyle bir durumda. Kapıyı kırar yine girerdi içeriye. Tam da kocasına göre bir hareketti ama one yapmıştı çekip gitmişti! Gerçi yalan da söylemezdi ki onun kocası. Gerçekten yanlışmı anlamıştı her şeyi? Öyle olsa neden ikna etmeye uğraşmamıştı da hemen bıkıp gitmişti. Düşünceler kafasında dönerken kararsız bir şekilde yatağa uzanıyordu ki işittiği seslerle kaşları çatıldı. Ne olduğunu merak ederken kocasının yine sinirle korumalara saldırdığını düşünerek hızla yataktan kalkıp balkona doğru ilerledi.

"Abii kurbanın olayım in aşığıya yahu! Örümcek adam mısın sen"?Bi sakatlık çıkacak şimdi!"

Yakup'un telaşlı sesi ve söylediği sözlerle balkona çıktı ve bakışlarını bahçeye çevirdi. Korumaların büyük bir kısmı ve eli belinde balkona bakan Yakup'u fark edince kenara doğru yaklaşarak merakla sordu.

"Ne oluyor Yakup? Ne demeye balkonun altında toplandınız koruma beylerle? Bir sıkıntı mı var?"

Yakup balkondan kendisine seslenip merakla bakan kadınla ellerini sinirle yüzünde gezdirdi. Hem adamı delilendirmişti hem de bir şey olmamış gibi soruyor muydu bir de? Başını olumlu anlamda sallayarak ellerini kaldırıp balkonun yan tarafını işaret etti.

"Sayeniz de bana sıkıntı olmayan bir gün mü var yenge!?"

Yakup'un işaret ettiği yönle Verda o yöne bir kaç adım atıp başını hafifçe eğdiği an gördüğü manzara karşısında şaşkınca bağırdı.

"Cenkkk! Ayyy ne yapıyorsun orada!? İn aşağı çabuk bir yerine zarar vereceksin!"

Sözlerine aldırmayan kocası bir eliyle alt katın pencere kenarından tutup diğer elini de balkonun kenarındaki çıkıntıya koyup tuturak diğer eliylede tutunduktan sonra çevik bir hareketle bendenini balkona doğru çekince Verda korkuyla gözlerini kapayıp çığlık attı.

"Cenkkk!"

Birden bedenine dolanan kollarla deli gibi atan kalbi işittiği sesle biraz daha hızlanmıştı.

"O kilitin beni durdura bileceğini mi sandın yavrum. Ulan baba oluyorum baba! İçimdeki sevinçten,heyacandan,kendini odaya değil yedi kule zindanlarına da kilitlesen bana engel olamazsın kızım!"

"Abiii var mı bi sakatlık!?"

Cenk karısının başını göğsüne bastırarak başını aşağıya doğru çevirerek sırıttı.

"Yok koçum dağılın siz!"

Yakup korumalara dağılın işareti yaparken kendi kendine homurdandı.

"Deli lan bunlar! Dinime imanıma deli! Dünya üzerinde eşlerini arasalardı,bu kadar birbirlerine denk eş bulamazlardı!"

"Bana kızım deme!"

Göğsüne inen yumrukla hafif geri çekilen Cenk gözlerindeki heyecanla baktı karısının yüzüne.

"Ne deyim? Verdam...Gülgoncam... Nefesim... Ya da çocuğumun anası mı deyim?"

Karısı çattığı kaşlarının altından yüzüne sinirle bakarken alnından öperek muzipçe göz kırptı.

"Hangisini söyleyim yavrum?"

Kocasının sözleri ile gülmemek için kendisini güçlükle tutarak göğsünden ittirdi.

"Ayy çekil Cenk sırnaşma. Ne söylersin bilmem ama oradan düşüp ölseydin milletin söyleyeceği tek şey vardı bana."

Karısının elini avcunun arasına alarak odaya doğru çekiştirdi.

"Taktın bugün bu millete sen. Ne diyecekmiş o çok önem verdiğin millet güzelim?"

Verda elini kocasının elinden kurtarıp omuzlarını umursamazca silkerek yatağa doğru ilerleyip oturdu.

"Dul derlerdi. Gencecik,tazecik bir körpeyken,güzelliğinin baharında dul kaldı derler kapıma dayanırdı millet Cenk! Dul kalmak kolay mı sanıyorsun. Hem de bu yaşta,bu güzellik...."

"Lan sen manyak mısın!? Sağlığımda çektiriyorsun da,yetmiyormuş gibi bir de ölürsen böyle olcak diye şimdiden empoze ediyorsun bana!?"

Karısının yanına yatağa doğru ilerlerken onun küskün bir şekilde omuz silkmesiyle sabır dilenerek sözlerine sinirle devam etti.

"Yakup'a söylerim arkamdan seni de yollar o millette öyle boklar düşünemez benim karım hakkında!"

Verda kocasının sözleri ile gözlerini devirerek burun kıvırdı.

"Ayy neden ölecek mişim ben ömrümün baharında? Daha yaşayacak uzun bir ömür var önümde bi kere. Ölenle ölünmez derler hem. İki yıl yas tutar sonra hayatıma kaldığım yerden devam ederim. Sen de öyle damdan dama atlayan kediler gibi atlarken düşüp öldüğünle kalırsın!"

Cenk'in gözleri karısının düşünceleri ile hayretle açılırken elini hesap sorarcasına öfkeyle salladı.

"İki yıl ne vicdansız kadın!? İki yıl ne!? Ulan utanmıyorsun da değil mi? Ben bebeğim ve seni düşünerek,içimdeki heyecanı,mutluluğu seninle paylaşmak için düz duvara tırmanıyorum,düşüp ölsem vicdanında sızlamayacak! Demek aklında bunlar var Verda!"

Ellerini sinirle saçlarından geçirerek çekiştirirken aklında dönen senaryolarla hırsla söylenmeye devam etti.

"Lan bizim bir çocuğumuz var be! Hayatına devam etmek ne demek!? Sen hayatına devam ederken benim kızıma ne olacak Verda!? Bir de senin gibi merhametli,sevecen olursa piçin biri baştan çıkarır benim kızımı!Hele bir de güzelliğini de sen den alırsa elin iti gelir alır kızımı lan! Sen de hiç mi vicdan yok kadın!?Sil at o düşünceleri aklından! Yeni hayat mayat yok! Bana bir şey olursa kızımla birlikte inzivaya çekileceksin işte o kadar!"

Verda yumruk yaptığı ellerini hırsla yatağa geçirerek çemkirdi.

"Benim kocam piç değil! İt hiç değil! O güzelliğime,merhametime aşık olmuş olabilir ama hiç bir zaman piçlik yapıp beni baştan çıkartmaya çalışmadı! Aksine ben onu baştan çıkarttım!"

Karısının sözleri ile Cenk şaşkınca söylendi.

"Kim söylüyor bunları? Kimin kızını ayartmışım? Kimin karısına yan gözle bakmışım? Nereden çıkıyor bu laflar sözler lan?"

Kocasının sözleri ile Verda'da aynı şaşkınlıkla ona bakarak masumca gözlerini kırpıştırdı.

"Cenk iyi misin? Biraz önce kendin söyledin ya. Kızım da sana benzerse elin piçi baştan çıkarır,elin iti alır gider diye. Eee kızın bana çekiyorsa bu durumda benim aklımı çelen,başatan çıkaran ve alan piç,itte sen olmuyor musun? Beni örnek gösterip arkasından da onları deyince ikimizin durumuna göre örnek verdiğin o şahsiyetsiz sen oluyorsun otomatikman."

Karısının sözleri ile öfkeyle gözlerini yumarken Verda sinsice sırıttı. Madem her şeyi yanlış anlamış onu hamile haliyle üzmüştü birazcık intikam almaktan zarar gelmezdi. Tabi aniden öfkeyle parlayan bir çift bal rengi göz kendisine öldürecekmiş gibi bakmasaydı.

"Sikeceğim şimdi senin anlayış biçimini kızım! Lan insan kocasına piç der mi!? İt der mi? Şahsiyetsiz ne lan!?"

Bu defa fazla sinirlenddirdiğini anlayan Verda masumca dudaklarını büküp kocasının göğsüne elini koyarak hafifçe okşarken bir taraftan da konuştu.

"Ayy Cenk ben öyle mi dedim? Senin verdiğin örnek bu kapıya çıkıyor demek istedim. Dedim ya benim kocam öyle değil diye. Ama ben seni uyarıyorum sen sinirle anlamiyorsun ki. Olmaz ama böyle bu sinirle çok yaşamaz..."

"Verdaaa! Suss! Allah aşkına sus yavrum. Hâlâ yaşam,ölüm deyip duruyorsun! Ölsem bile sayende arafta kalır lan benim ruhum! Ayrıca boşuna heveslenme ne seni,ne bebeğimi öyle kolay kolay bırakıp gitmeye niyetim yok. Ulan ağız tadıyla sevinemiyorum bile bebeğimin haberine!Kursağımda bıraktın sevincimi yeminle!Nereden aklına geliyor beni zıvanadan çıkaracak şeyler kadın!?"

Kocasının sözleri ile Verda kıkırdayarak yatakta daha rahat bir pozisyon almaya çalıştı.

"Sen de benimkini bıraktın.Bir Cenk Ateş felsefesi söyleyeyim mi sana?"

Karısının aldığı pozisyonla bakışları onun araladığı bacaklarına kayarken sertçe yutkunarak başını olumlu anlamda sallayıp homurdandı.

"Hııı... Söyle bakalım."

Eli karısının sıyrılan eteğinden açıkta kalan bacaklarına giderken Verda eline bir fiske vurarak kıkırdadı.

"Kısasa kısas! Yaşattığını yaşayacaksın ki karşındakinin neler hissettiğini anla Cenk Ateş."

Verda'nın sözleri ile yüzünde bir gülümseme oluşurken eli tekrar karısının bacaklarına yönelirken boğuk bir sesle fısıldadı.

"Kısasa kısas iyidir yavrum. Bence şimdi de tam o felsefenin zamanı. Şu an neler hissediyorum biraz anlaman lazım."

Bacaklarında gezinen el yönünü biraz daha yukarıya kaydırınca Verda ona daha rahat hareket edeceği alanı yaratmak için bulunduğu pozisyonu biraz daha kocasının arzusunu yükseltecek şekle getirerek fısıldadı.

"Biraz dikkatli hissettirmen lazım kocacığım. Bebeğimizin ilk ayı ve bir sıkıntı yaşamayı istemeyiz değil mi?"

Verda'nın sözleri ile kasıklarındaki eli aniden dururken gözlerindeki endişeyle telaşla konuştu.

"Zararı dokunur mu? Verda eğer bir zararı dokunacaksa doğana kadar sabrederim ben.Yeterki bir şey olmasın."

Kocasının panik hali ve endişesiyle dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayan Verda,onun elini tutarak biraz önce çektiği bölgeye tekrar bıraktı.

"Sadece dikkatli olmanı istedim. Bir sıkıntı yok korkma. Sen sabretsen de ben sabrede bileceğimi düşünmüyorum Cenk. Yaralarım yüzünden kaç gündür uzak duruyorsun zaten. Dikkatli ol yeter."

Cenk elini tekrar geri çekerek başını olumsuz anlamda salladı.

"Olmaz yavrum. Önce bir doktora gidelim. Sizde bir sıkıntı olmadığını,ilişkiye girmemizin size bir zararı olmayacağını doktordan duymam lazım. Hem sen ilaç kullandın o benim aklıma takılıyor gidelim o mevzuyu da açıklığa kavuşturalım. İçim hiç rahat değil benim."

Cenk'in kendisini günlerdir uzak tutmaya çalışması ve şimdi de aynı şeyi yapması ile Verda sinirlenirken sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"İlaçlar hamilelerin kullanabileceği ilaçlardı Cenk! Dünya üzerinde ilk hamile kalan kadında ben olmadığıma göre,millet eşi hamile kalınca dokuz ay dokunmuyor mu saçmalama lütfen!"

Karısının sözleri ile öfkeyle doğrulup elini hesap sorarcasına salladı.

"Ulan korumalar bitti şimdi de millet mi çıktı başıma Verda! Başlayacağım senin milletine! Kim lan o millet!? Sanane o milletin yatak odasından kızım! Ben o milletten değilim! Karımın ve bebeğimin iyi olduğunu kendi kulaklarımla duymadan da dokunmayacağım sana! Konu kapanmıştır! Bir daha da ağzından millet lafı duyarsam dokuz ay elimi sürmem sana Verda!"

"Neee! Cenk saçmalama!"

Panikle yatakta dorğrulurken kocasının yüzüne telaşla baktı.

"Ama isteyerek mi oluyor sanki Cenk. Sen benim damarıma basıyorsun benim de ağzımdan kaçıveriyor işte. Dilin kemiği mi var ki tutayım? Hem benim taş gibi kocam varken hayran mıyım ben canım koruma beylere,ya da milletin tanımadığım adamlarına!?"

"Verdaaa! Hayran olsaydın bi de lan! Tanısan hayran mı olacaksın!? Deli edeceksin beni deli! Hâlâ millet diyor koruma diyor!"

Yataktan öfkeyle kalkıp kapıya doğru ilerleyen kocasının arkasından elinden şekeri alınmış çocuk edasıyla üzgünce seslendi.

"Ayy Cenk. Gitmesene ya!Doktora gidelim bi an önce madem. Merak ettiğin ne varsa sor hemen eve dönelim. Hem Yakup'a ne dedin akşama korumalarla falan kutlama diyordun önce benimle bi kutlasaydın bari! Milletin eğlencesini düşüneceğine biraz da beni düşün!"

"Sikerim senin korumanı da milletini de! Eğlenece düzen..."

"Ayyy terbiyesiz! Küfür etme iki de bir küfür etme bebek duyuyor! Senin gibi edepsiz olacak bebeğimiz!"

Cenk çıktığı kapıdan hızla geri girerek elini kaldırıp öfkeyle bağırdı.

"Ulan anası çok mu edepli de babası gibi edepsiz olacak mış!?"

Hızlı bir kaç adımda karısına yaklaşarak ellerini karnının iki yanına koyup,Verda'nın şaşkın bakışlarına aldırmadan sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

"Korumalarında o milletin de senin aklındaki o tilkilerinde topunu siktirtme bana! Şimdi kalk o yataktan doktora gideceğiz ve gelince göreceğiz kim daha edepsiz!"

Karnından ellerini çekip geri çekilen kocasına şaşkınca baktı.

"Ellerini karnımın iki yanına neden koydun sen az önce?"

"Bebeğimin kulaklarını kapattım Verda! Anasının edepsiz düşüncelerine yeterince maruz kalıyor,bir de babasının küfürlerine maruz kalmasın diye!"

Sözlerini bitiren Cenk sert adımlarla odadan çıkarken Verda kocasının az önceki hareketi ile bir kahkaha koyvermişti.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Çalan telefonla yastığı başının üzerine sertçe bastırdı Soner. Etrafındaki hiç bir insanda anlayış denen bir kavram yoktu. Onlar henüz bir aylık evliydi ve neden sabahın köründe rahatsız ediliyorlardı. Telefonun melodisi susunca kulaklarına dolan su sesi ile sırıttı.

Karısı erken uyanmıştı anlaşılan. Dün geceki o bitkin halinden sonra en az öğlene kadar uyur diye düşünmüştü ama belliki yanılmıştı.Tekrar çalmaya başlayan telefonla yüzünü buruşturarak komofinin üzerine doğru uzanıp başındaki yastığı hırsla bir köşeye fırlattı. Bakışları telefonun ekranını bulurken gördüğü isimle nefesini bıkkınca bırakarak açma tuşuna dokundu.

"Efendim baba!"

"Ooo Sabah-ı şerifleriniz hayrola Soner bey!"

"Kara tren düdüğü gibi sabahtan beri telefonumu çaldırmasan hayrola bilirdi baba!"

"Affola Soner bey. Hadsizlik ettim kusura bakmayın."

"Bir daha olmazsa sevinirim."

"Ulan seni boğarım ben! Eşşek sıpası! Adam gibi konuş benimle! Babayım ulan ben babaa!"

"Yaa ben şimdi klise papazısın mı dedim! Yani sabah sabah çan çalar gibi telefonumu çaldırınca o daha bir uygun gibi sanki ama..."

"Lan sen bela mısın benim başıma! Ulan papaz ne hayvan!? Bizim gül gibi sabah ezanı ile bizi uyandıran imamlarımız varken benzete benzete papaza mı benzetiyorsun beni!?Hristiyan mıyım ben it!? Kalk şirkete gel çabuk işimiz var! Beni daha fazla sinirlendirme kırarım kemiğini!"

"Baba ben yeni evliyim farkında mısın? İzin ver biraz evliliğimin tadını çıkarayım! Balayın da sayılırım!"

"Ulan bir ay oldu evleneli be! Bir aydır balayı yapıldığı nerede görülmüş!At sineği gibi kızın etrafında dolanıp durma puşt! Çık şirkete gel hemen!"

Babasının söylediği sözle yüzünü buruşturan Soner'in bakışları duştan çıkan karısına kayınca yüzünde oluşan sırıtmayla cevap verdi babasına.

"Öğleden sonra uğrarım ben. Şimdi işim var baba."

Telefonu babasının yüzüne kapatarak yataktan kalkıp dolaptan kıyafetlerini alan karısına yöneldi.

"Baban mıydı arayan?"

Karısının beline kollarını dolayıp omzuna öpücük bırakarak homurdandı.

"Hııı. Şirkete gel diyor. Sen niye bu kadar erken kalktın?"

Kocasının kolları arasında dönerek cevap verdi.

"Feyza da toplanacağız kızlarla."

Kocasının dğşen yüzüyle ellerini yüzüne çıkararak avuçlarının arasına alıp dudaklarına bir öpücük bırakarak geri çekildi.

"Sen de işinin başına dön artık Soner. Baban haklı. Bu yaşta onca işi adamın üzerine yıkmış gibi oldu."

Soner'in kollarının arasından sıyrılarak bornozunu çıkartıp iç çamaşırlarını giymeye başladı.

"Temelli bırakmadım ya. Yeni evliyiz biraz anlayış gösterse ne olur sanki?"

Kollarını tekrar karısının beline sararak kendisine çekerken boynuna doğru sokularak fısıldadı.

"Hem ben senin patronunum o yüzden ben iş başı yapacaksam sen de benimle gelmek zorundasın. Unut Feyza'yı falan şirkete yanıma geliyorsun."

Elleri karısının göğüslerine doğru yol alırken Mahru geri çekilerek onaylamazca başını salladı.

"Rahat dur. Aynı zamanda kocamsın da küçük bir torpili hak ediyorum değil mi?"

Karısını kendisinden uzaklaşması ile Soner arzudan koyılaşmış bakışlarını gözlerine çevirerek nefesini sertçe bıraktı.

"Karşılığında ne alacağım?"

Mahru gelen soruyla şaşkınca baktı kocasına.

"Anlamadım ne karşılığı? Soner karınım ben senin."

Karısını baştan aşağı süzerek kaşlarını kaldırıp yüzüne kibirli bir gülümseme kondurdu.

"Kocanım ama aynı zamanda patronunum ve ben bir iş adamıyım güzelim o yüzden,patronundan torpille izin istediğin için çıkarlarım doğrultusunda hareket etmem gerekir."

Mahru'nun kaşları işittikleri ile çatılırken Soner alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırarak güldü.

"Demek karı koca kimliklerimizi işe giderken evde bırakacağız. Şirkete girdiğimiz an patron asistan olarak ilişkimizi sürdüreceğiz. Tamam bana uyar. Böylesi daha profosyonelce olur."

Soner karısının söylediklerine karşı itiraz etmek için başını olumsuz anlamda sallarken Mahru devam etti sözlerine.

"Duşununal çıkalım o zaman kocacığım. Feyzalar da öğleden sonra buluşacağız zaten. O zaman yarım günlük izin alırım patronundan."

Sözlerini bitirip iç çamaşırlarını giyen karısı iş için uygun kıyafet smek için tekrar dolaba yönelirken Soner açıklama yapmak istercesine telaşla konuştu.

"Mahru onu demek istemedim ki ben? Sadece karımla biraz eğleniyordum. Her sözümü neden bu kadar ciddiye alıyorsun sen güzelim. Ben çıkarım ne olacak derken geceden bahsetmiştim."

Mahru eline aldığı etek ve gömleğini yatağın üzerine bırakarak bakışlarını kocasına çevirdi.

"İş başka evlilik başka Soner. Asistanına ahlaksız teklifler sunarsan başına neler gelir bilemem. Karın olarak benim ve senin için sınır olan tek şey haricinde her fikrine açığım ki bunu evlendiğimizden on gün sonrasından itibaren uygulamalı olarak zaten yaşıyoruz."

Mahru'nun son sözleri ile Soner yirmi gündür yaşadıkları nefes kesici birlikteliklerini hatırlayınca içini saran ateşle karısına doğru bir hamle yapmıştı ki Mahru elini kaldırarak onu durdurdu.

"Ama işveren ve çalışan pozisyonunda sınırlarını korumanı tavsiye ederim! Bana askıntı olmaya kalkıp,kur yapacak olursan beynini yararım senin!"

"Neee kocanım kızım senin! Kocaya el kalkmaz Mahru taş olursun sonra!"

Mahru çıkarttığı gömleği üzerine geçirirken tek kaşını meydan okurcasına kaldırdı.

"Şirket sınırları içerisinde asistanın olan Mahru'yum ve hatırlarsan asistanın Mahru bu tarz yaklaşımlardan hiç haz etmezdi Soner bey! Şimdi iznin olursa bir an önce hazırlanıp çıkmam lazım. İşime geç kalır,patronumun kahvesini saat tam sekiz de masasında hazır etmezsem çok sinirleniyor. Zira çok huysuz ve aksi bir patronum var."

Sözlerini bitirip siyah diz üstü dar eteğini de giyerken Soner şaşkınca homurdandı.

"Ben mi huysuz ve aksiyim! Lan sen şirret bir asistandın bir kere! Bana çamur atma herkes biliyordu şirretliğini ama ben seni yola getirdim."

Mahru saçlarındaki havluyu çıkarıp şifonyere doğru ilerlerken kendisini sırıtarak izleyen kocasını umursamadan homurdandı.

"Kimin kimi yola getirdiği belli. Çiftleşme zamanı gelmiş tavşan gibi ayrılmadın peşimden!"

Karısının sözleri ile şok olmuştu. Tavşan ne alakaydı? Sanki sadece cinsel dürtülerinin peşinden giderek kendisine yanaşmış gibi ima ediyordu. Uçkuruna sahip çıkamayan bir ergennmiydi de Tavşan benzetmesini yapıyordu!? İçinde büyüyen sinirle banyoya doğru yol alırken homurdandı.

"Demek öyle oldu şimdi Mahru hanım!?"

Mahru'da elindeki saç fırçasını sertçe şifonyerin üzerine burakıp kocasının son sözlerine karşılık çemkirdi.

"Zaten öyleydi Soner bey!"

Sabah sabah bütün sinirini tepesine çıkartmıştı. Saçlarını kurutup,düzleştirerek giydiği kıyafeti sinirle çıkarıp homurdanarak dolaba ilerledi.

"Gösteririm ben sana patron asistan ilişkisini!"

Seçtiği kıyafeti üzerine geçirerek kocası duştan çılmadan hızla ayrıldı evden.

Soner duştan çıktığında karısını evde bulamayınca öfkeden kuduracak hale gelmişti.

"İnsan evden çıkarken bari kocasını bekler! İş sınırıymışta asisstanmışta gösteririm ben sana asistanı falan! Karımsın lan karım! İşte de karımsın evde de karımsın var mı ötesi!?"

Sinirle söylenerek hazırlanıp oda evden çıkarken kahvaltı yapmadıkları aklına gelince rotasını başka yöne çevirdi.

"Aç aç öğlene kadar çalılacak bir de deli!"

Şirkete girdiğinde karşılaştığı çalışanlarının tebriklerini kabul edip asansöre doğru ilerledi ve odasının olduğu katın tuşuna basarak bekleyen Soner istemsizce yüzünde olan gülümsemeye engel olamıyordu. Sabah sinirlensede karısı ile bugün ilk iş günüydü ve o,Mahru ne kadar bir sınır çizmesini istesede o niyette değildi. Yüzündeki sırıtmayla asansörden inip elindeki paketlerle odasına doğru yol aldı.

Odasının önündeki masa'nın boş olduğunu fark edince yüzü düşsede işittiği sesle arkasını döndü. Karısı babasının sekreteri ile sohbet ederek geliyordu ve kendisini henüz farketmemişti. Bakışları giydiği kıyafetin üzerinde gezinirken kaşları çatılmış elindeki paketi sıkmıştı farkında olmadan. Sabah duşa girmeden önce üzerindeki kıyafet farklıydı! Ne demeye değiştirmişti bu kadın kıyafetini!?

"Odama gel Mahru!"

İşittiği sert ses ile Mahru'nun bakışları kocasını bulurken başını olumlu anlamda salladı.

"Kahvenizi yapıp geliyorum hemen Soner bey!"

"Başlatma şimdi kahvenede beyine de! Odama gel hemen dedim!"

Sözlerini bitirip itiraz kabul etmediğini belirtircesine sert adımlarla odasına ilerleyip kapısını açan kocasının arkasından sinsice gülümsedi Mahru.

"Nesi var bunun? Ayy babası gibi oğlu da eserekli. Yıllardır ne çektim ben Ömer den. Ziya bey'in emaneti olmasa katlanılacak biri değil. Bu da aynı babası gibi. Geliyor bunlara heralde arada bir."

Mahru yanındaki orta yaşlı kadına bakarak gülümsedi. Kayınbabasını sevdiğini biliyordu ama arada bir çekiştiriyordu da kadın. Eee onun içinde kolay değildi çünkü gerçekten zor birisiydi Ömer babası. Yıllara dayanan arkadaşlıkları vardı kadınla ve biraz sitem etmek kadının hakkıydı doğrusu.

"Modeli böyle bunların Asiye abla ama aldık bir kere işte idare edeceğiz."

Orta yaşlı kadın yaşından beklenmeyecek bir kıkırdama ile Mahru'nun kalçasına sertçe vurdu.

"Git hadi git. Kocalık damarı kabarmış onu belli. Babası da Esha'ya az çektirmedi böyle. Bulduğu her fırsatta sıkıştırırdı kadını. Allah kolaylık versin sana."

Mahru giden kadının arkasından şaşkınca bakarak elini kalçasına koydu istemsizce. Ne diye vurmuştu şimdi bu kadın kalçasına?

Kadının arkasından bakmayı bırakıp eli kalçasında kocasının odasına doğru ilerledi ve tıklattığı kapıyı açarak içeriyr girip arkasından kapattı.

"Ne oldu kalçana!? Ne demeye elin kalçanda geziyorsun kızım sen!?"

Mahru aniden gelen soruyla az önceki olayın şaşkınlığını üzerinden anca atabilmişti.

"Yok bir şey Soner bey. Eteğime toz bulaşmış onu temizliyordum sadece."

Kendi anlamadığı olayı kocasına nasıl açıklayacaktı ki. Kıvırmanın kimseye bir zararı dokunmazdı nasılsa.

"Sen neden kıyafetini değiştirdin? Ayrıca kaldır şu bey kelimesini Mahru
Kocanım lan."

Mahru kocasının dikildiği masaya doğru yaklaşırken cevap verdi.

"Şu an iş yerindeyiz ve ben evde aldığım bir kararı burada açıklamak durumunda değilim. O mevzu kocamla benim aramda. Şu an patronumsunuz ve ciddiyetinizi takınmanızı rica ediyorum Soner bey. Bu mevzu dışında işle alakalı bir durum yoksa ben işimin başına dönebilir miyim? Bu gün ki programınızı düzenle..."

"Dönemezsiniz Mahru hanım!"

Karısına doğru öfkeyle bir kaç adım atıp kolundan tutarak koltuklara doğru çekiştirdi.

"Kahvaltı yapmadan çıktın evden. Önce kahvaltı yapacağız!"

Mahru'nun itiraz etmek için açılan ağzını elini kaldırarak susturdu.

"Ağzından bir daha iş yeri,ev patron,bey kelimesi çıkarsak öperek susturmak zorunda kalırım Mahru ve sen o öpücüğün sonunun nereye gideceğini çok iyi biliyorsun!"

Mahru gözlerini kırpıştırarak başını olumlu anlamda salladı.

"Sadece kahvaltı."

Soner karısının dudaklarından küçük bir öpücük çalarak sırıttı.

"Şimdilik sadece kahvaltı güzelim."

Karısının çatılan kaşlarına aldırmadan ortadaki sehpanın üzerine bıraktığı paketlere uzanıp açmaya başladı.

"Sırf bana inat olsun diye giydin o eteği değil mi!?"

Sabah bütün sinirini tepesine toplayan kocasının sözleri ile bir bacağını diğerinin üzerine atarak masumca cevap verdi.

"Ne alakası var Soner be. Soner."

Soner karısını sıkıştırmak için o cğmlenin devamını hevesle beklesede anlaşılan karısı kendisi ile oyun oynamak istiyordu. Bakışları bacaklarına kayarken toplanan eteğinin açıkta bıraktığı kalçaları ile derin bir nefes çekti içine.

İşini bitirip kahvaltıya başladıklarında Mahru'nun sürekli kıpırdanması ile Soner bakışlarını gözlerine çevirerek elindeki çatalla bacaklarını işaret etti.

"Mahsus yapıyorsun değil mi? Düzgün oturur!"

Kocasının uyarısına aldırmadan çayından bir yudum alıp cevap verdi.

"Neyi mahsus yapıyorum Soner be... Soner?"

Soner bu defa da nefesini sertçe bırakıp çayını eline aldı ve arkasına yasalamarak bakışlarını karısının kendisini çıldırtmak için bilerek maruz bıraktığı manzaraya dikti.

"Sabah söylediklerimden ötürü ceza kesiyorsun aklınca ama unuttuğu bir şey var güzelim. Ben kestiğin cezaya zaten isteyen tarafım ve sen benim istediğim şeyi onaylamayan taraftın. Şu an bu cezanın sana ne gibi bir faydası var anlamadım karıcığım?"

Mahru bakışlarını kısarak kocasını süzüp sırıttı.

"Kıvranman hoşuma gidiyor. Nasıl olsa dokundurtmayacağım kendime o yüzden kıvranışını izlemek cezanın tatmin edici olduğunun göstergesi."

Karısının cevabını dinlerken başını ağır ağır sallayıp dudaklarını büktü.

"Peki sana dokunmayacağımdan nasıl bu kadar emin oluyorsun?"

Bakışlarını karısının sunduğu manzaradan çekerek gözlerine çevirdi.

Soner'in koyulaşmış amber rengi gözleri ile Mahru yutkunarak bakışlarını kaçırırken o onun bu haline kıkırdadı.

"Burada öyle bir şeye kalkışamazsın. Dokunursan duramayacağını biliyorsun ve cesaret edemezsin."

Yüzüne bakmadan konuşan karısının sözleri ile elindeki bardağı masaya bırakarak oturduğu yerden kalktı ce kapıya doğru ilerledi. Kapının kilidini yavaşça çevirdiği anda Mahru'nun oturduğu yerden ok misali fırlaması ile bakışları kesişince meydan okurcasına ona baktı.

"Niye kilitledin kapıyı!?"

Ağır adımlarla karısına doğru yaklaşırken onun hızla kapıya doğru yönelmesi ile bileğinden yakalayıp kollarını beline doladı.

"Kendimi durdurup durduramayacağımı merak ettim. Test etmeden bilemeyiz değil mi güzelim? Hem sen neden bu kadar panikledin. Yoksa kendine güvenemeyen sen misin?"

Kocasının sözleri ile Mahru'da ona meydan okurcasına bakarak fısıldadı.

"Ben kendime güveniyorum. İstediğim an sana karşı koyabilirim ama bunu akşam evde denemeyi tercih ederim."

Soner karısının boynuna sokularak hafifçe ısırıp üzerinde dilini gezdirerek karısı gibi fusıldadı.

"Bence kendisine güvenen biri için yer ve mekan farketmez. Halka açık bir ortamda değiliz değil mi karıcığım?"

Dudaklarını boynunda gezdirirken Mahru'nun ona biraz daha alan açmasıyla sırıttı.

"Yoksa kendine güvenin mi yok?"

Mahru'nun aklı boynunda gezinen dudaklarla karışırken,kocasının meydan okuyan sözleri ile ellerini yanaklarına çıkarıp sakallı yüzünü hafifçe okşadı.

"Kışkırtma Soner!"

Kocasının yüzünde oluşan çapkın gülümseme ile parmakları dudaklarının üzerinde gezindi.

"Kışkırtmama gerek yok sen zaten dokunduğum an ateş oluyorsun güzelim. O yüzden de duramayacak olan sesin."

Mahru kazdığı kuyuya kendi düşmenin hüsranını yaşarken tükürüdüğünü yalamamak adına,o noktaya geldiklerinde durabilmeyi umut ederek elini kocasının kasıklarına doğru okşayarak indiridği anda,belindeki ellerin tutuşu sertleşmiş ve aynı anda ayakları yerden kesilmişti.

Dudaklarına kapanan dudaklarla bir iki adım ilerleyen kocası bir kolunu beline sarmış ve bir kaç saniye sonra oda da ufak çaplı bir gürültü oluşmuştu.

Kalçalarının sert bir zemine temas etmesi ile Mahru biraz önceki gürültünün masanın üzerindeki nesnelerin kocası tarafından yere itilmesinden kaynaklı olduğunu anlamıştı.

Dudakları birbirinden ayrılınca alaylı bir gülümseme ile baktı kocasına.

"Bu kadar erken mi pes ediyorsun Soner Ataman!?"

Karsının eteğini beline kadar toplayan Soner yüzündeki imalı sırıtışla karşılık verdi karısına.

"Seni gördüğümde ilk andan beri, sana dokunduğum ilk andan beri ve yirmi gündür pes eden taraf hiç ben olmadım karıcığım."

Soner'in sözleri beyninde yankılandığı an Mahru savaşı kaybettiğini anlamıştı. İlk günden beri ne kadar itiraz etsede ona karşı kaybeden hep kendisi olmuştu. Kocasının dudakları gömleğinin açtığı yakasından göğüslerine kayarken şimdiden kaybettiğini belli edercesine içinde yükselen ateşle başını göğüslerine bastırdı.

Masanın kenarına oturmuş gülmemek için kendisini güçlükle tutan kocasına ters bakışlar atarak çemkirdi.

"Gülme Soner!"

Belinde toplanan eteğini çekiştirerek sinirle söylenmeye devam etti.

"Yaptığın şey hiç hoş değil!"

Masanın kenarından kalkarak karısına doğru yaklaşıp dağılan saçlarını düzelterek dudaklarına bir öpücük bıraktı ve geri çekilirken karısının bırakmak istememesi ile kıkırdadı.

"Burası bir iş yeri Mahru. İstediğin şeyi burada yapmamız pek uygun olmaz güzelim."

Kocasının yakasından çekerek beklentiyle isyan edercesine fısıldadı.

"Bu halde mi bırakacaksın yani?"

Mahru'nun hali onu da zor duruma sokarken son kalan direncini de kullanırcasına yakalarındakş elleri avcunun içine alıp dudaklarına götürerek küçük öpücükler bıraktı.

"Onu sabahtan beri bana meydan okuyup,saçmalamadan önce düşünecektin. Karımsın ve birbirimizi istediğimiz her an dokunmak hakkım. İş yerinde olmamız sorun değilmiş değil mi Mahru? Sonuçta ortalık yerde koynuma girmiyorsun! Ayrıca bu odanın içinde başka bir oda olduğunu da bildiğin halde saçma sapan kurallar çıkarıyorsun başımıza."

Kocasının sözleri ile dudaklarını bükerek eline uzandı.

"Odaya geçelim o zaman."

Karısının arzuyla bakan gözleri ile sertçe yutkunarak başını olumsuz anlamda salladı.

"Olmaz! İş yeri burası. Akşama kadar sabret güzelim. Şu an patronunum. Asistanına asılan,kur yapan patrondan haz etmezsin sen."

Karısının tuttuğu elinden çekiştirerek kapıya doğru ilerledi.

"Hadi hayatım işim var benim. Hem sende geç kalıyorsun Feyza bekler."

Mahru biraz daha ısrar ederse dayanamayacağını anlayan Soner,güçlükle kazandığı galibiyeti hena etmemek için onu sürüklercesine kapıya kadar getirmiş kapının kilidini açarak dudaklarına bir öpücük bırakmıştı.

"Çok kötüsün Soner!"

Soner kapıyı açarak karısının kalçasına sertçe vurdu.

"Kötü falan değilim hayatım. Karımla eğleniyorum sadece."

Mahru ona ters bakışlar atark arkasını işaret etti.

"Gidiyorum bak."

"Git karıcığım."

"Bak çağırsan da gelmem ama."

Mahru'nun hâlâ beklenti ile çabalamsına gülerek başını yukarı doğru kaldırdı.

"Çağırmam. Sen rahatça eğlen kızlarla."

Gözlerindeki beklenti yavaş yavaş solarken çocuk gibi mızmızlanan karısını kendine çekip alnına bir öpücük bırakarak fısıldadı.

"Git hadi. Akşam kesersin cezamı ama önce eve uğra o kıyafetini değiştir. Biliyorsun Feyza'nın kliniğini alt kata taşıdılar gelip giden olur bu halde rahat edemezsin."

Mahru ummadığı sonuçla hayalkırıklığı ile başını sallayıp,kocasının sözlerini onayladı ve dudaklarından küçük bir öpücük alarak masasına uğrayıp çantasınıda alarak asansöre doğru ilerledi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Jamal karısının gösterdiği yere elindeki hayvan mamalarını bıraktığı esnada Feyza birden bağırdı.

"Yok yok! Oraya değil Jamal şu tafa koy. "

İçinden sabır dilenerek işaret ettiği yöne doğru ilerledi ve tam bırakırken Feyza tekrar seslendi.

"Jamal eski yeri daha iyiydi san..."

"Eeeehhh! Başalayacağım şimdi ama!"

Elindeki paketleri sertçe yere bırakarak bakışlarını karısına çevirdi.

"Yahu en az beş seferdir aynı yerlere mekik dokuttun bana Feyza! Bir karar ver artık! Hem nerede bu Akın olacak gereksiz ortağın! Bunlar onun işi! Ben olmasam sen mi yapacaktın!"

" Ne demeye kızoyorsun durduk yere ya! Nişanlısı hastalanmış onun yanına gitti Akın. Ne var iki paket taşıdın diye eline mi yapıştı!? Tabiii beyimiz alışkın değil zor işlere. Prensler gibi büyütülünce zor geliyor böyle işler."

Jamal sinirle ellerini yüzünde gezdirerek işaret parmağını karısına doğru uyarırcasına salladı.

"Bağırma! Sesinin desibelini alçat önce! İki de bir de benim yetiştiriliş tarzıma laf sokup durma! Benim de sabrımın bir sınırı var!"

Evlendikleri,hatta evliliğe ilk adımı attıklarından beri anlyışla yaklaşıyordu fakat ne hikmetse karısını bir türlü memnun edemiyorudu. Kendisine alışsın diye uğraştıkça o sanki onu beğenmez gibi konuştukça onun da artık sabrı taşmaya başlıyorudu. Evlilikleri iki aya yaklaşmıştı insan hiç mi sıcak davranmazdı kocasına karşı. Aynı evin içinde iki arkadaş gibilerdi. Cinsel hayatları da olmasa ev arkadaşından farkları yoktu. Kendisi ne kadar yakınlaşsa Feyza o kadar uzaklaşıyordu. Bir türlü çözememişti ondaki bu durumu. Cinsellik yönünden sıkıntı yoktu ama anlam vermediği bir soğukluğu vardı. Seviyordu istiyordu karısını normal evlilikler gibi bir evlilikleri olsun diye çabalıyordu ama Feyza'dan bu yönden hiç bir çaba görememek artık sabır taşını çatlatıyordu. İki aydır insan alışmaya,sevmeye çalışmazmıydı.

"Bağırttırma sende o zaman! Yaptığın işten yüksüneceksen ne demeye yardım ediyorsun!? Kendim de hallederim ben! Hem yalan mı söylüyorum zora gelmeden büyümüşsün! Nesi kötü bu söylediğimin! Git istemiyorum yardımını falan!"

Her tartışmalarında uyarmasına rağmen,o uyarıyı sanki hiç yapmamış gibi karısının tekrar tekrar bağırarak konuşması sonunda içindeki sabır taşını çatlatmıştı. İçini sıkan öfkeyle elini duvara vurdu.

"Lan bağırma dedim! Bağırma! Ne demeye bağırıyorsun!?"

Feyza kocasının duvara vurması ve öfkeyle bağırması ile onu ilk defa kendisine karlı bu kadar sinirli görünce korkuyla yerinde sıçramış ve bir adım gerilemişti fakat Jamal onun korktuğunu fark edemeyecek kadar öfkeli olduğu için bu defa kendisi bağırarak dökmeye başlamıştı biriktirdiklerini.

"Her seferinde uyarıyorum seni bağırma diyorum! Bir kere de alttan al diyorum! Evlendiğimizden beri bir sıcak gününü görmedim! Bir gün gülmedi yüzün bana karşı! Ne istiyorsun Feyza söyle onu yapayım!? Beğendiremiyorum kendimi sana! Ben çabaladıkça sen kaçıyorsun! Derdin ne!? İstediğin ne!? Daha istediğin şey gönlünden diline düşmeden yapmaya çalışıyorum istediğin nasıl biri de memnun değilsin benden!"

Feyza kocasının sözleri ile şok olurken düşündükleri de canını acıtmıştı. O da kendince çabalıyordu evlilikleri için görmüyormuydu. Hiç tanımadığı,bilmediği bir adamın koynuna girmişti. O günden beri de geri çevirmiyordu istekle karşılık veriyordu. Kendisi de istiyordu inkar etmiyordu ama yine de bir kadın için zor bir evreydi kabullenişi bile. Beklediği neydi anlamış değildi. Elinden geldiğince ev işlerini de hallediyor,yemeğini önüne koyuyor mutlu huzurlu olmaları için gayret ediyordu. Mutlu olduklarını da düşünüyordu ama belliki olamamışlardı.

" Ben de çabalıyorum! Mutlu olalım diye çabalıyorum nasıl inkar edebiliyorsun!? Yaa ilk günden senin karın oldum ben! Bu nasıl bir his biliyor musun!? Tanımadığın,bilmediğin bir adamla cinsel bir birliktelik yaşamak nasıl bir his bilemezsin! Ve o günden beri her istediğinde seni geri çevirmedim çünkü ben de istiyorum kocamla birlikte olmayı inkar etmiyorum. İsteyerek birlikte oldum ve oluyorum ama o kararı almak bile ne kadar zordu bilemezsin!"

Önüne dökülen saçlarını kulağını arkasına hırsla sıkıltırdı. Kocasının kendisinden bu kadar şikayetçi olmasını yediremiyordu. İçinde biriktirip böyle bir den kusana kadar kavga eder gibi söyleyene kadar analayış gösterir gibi yapıpta biriktirene kadar daha önce dile getirmesini beklerdi. O anlayışlı tavırlardan sonra birden patlaması onu da öfkelendirmişti.

"Elimden geldiğince bir kadının görevi olan her işi yapmaya çalışıyorum seni rahatsız eden ney anlamadım! Söylediğin sözlerin farkında mısın sen! Seni beğenmesem istmesem neden yanında durayım! Neden bana her dokunuşunda istekle karşılık vereyim! Keşke anlayış gösteriyor gibi yapmasaydın! Yine sahte anlayışınla dile getirseydin şikayetlerini! Kavga eder gibi söylemen daha kırı..."

Feyza'nın dile getirdiği her sözle kırgınlıkları öfkeye dönüşürken,öfkeside içini yakıp kavurunca kavgalarının başlangıç sebebi olan yerdeki paketlere sert bir tekme attı.

"Yeter lan! Yeter! Ben sana daha ne deyim! Sen beni hiç anlamamışsın ki! Hiç sevmeye alışmaya çalışmamışsın! Çabalamamışsın! Eğer ki bunların birini yapsaydın sana karşı sabrımın anlayışımın sahte olmadığını da anlardın! Kadınlık görevi sadece yatakta olmuyor Feyza! Doğru sıcaklığını sadece o yatakta hissettirdin!"

Ellerini saçlarından geçirerek öfkeyle çekiştirdi ve dolan gözlerini karısının gözlerine dikerek kırgınca fısıldadı.

"Lan sana gösterdiğim sabrı,anlayışı sevgiyi kuru bir dala göstersem çiçek açardı! Ben sana daha ne deyim !"

Sözlerini bitirip Feyza'yı arkasında bırakaraka hırsla çekip giderken, son sözleri Feyza'nın da gözlerini doldurmuştu. İlk defa böyle bir kavga etmişlerdi ve kendisi ne açıdan ona yetemediğini anlamadığı için canı acıyordu. Göz yaşlarını bastırabilmek için derin nefesler alıp,Jamal'in öfkeyle attığı tekmeyle yere devrilen paketleri kaldırmak için ilerledi.

Düşünceleri arasında paketleri tek tek bir köşeye taşırken nasıl bu noktaya geldiklerini anlamaya çalışıyordu.

"Feyza!"

İşittiği sesle elindeki paketi bırakıp arkasına döndüğü an da dolu gözleri ile Mahru'yu görünce tutmakta zorlandığı gözyaşları içinde ına doğru koşarak sarıldı.

Mahru teselli etmek için arkadaşının sırtını sıvazlarken biraz önce istemeden şahit olduğu konuşmayla fısıldadı.

"Neler oluyor? Neydi az önceki haliniz öyle?"

Arkadaşının sorusu ile Feyza geri çekilerek akan göz yaşlarını kurulamaya çalıştı.

"Jamal ben den şikayetçi."

Mahru anlam veremeyerek arkadaşının gözlerine baktı. Bazı şeyleri istemeyerek duymuştu ama aralarındaki sorunu çözmeleri için olayın aslını bilmeliydi.

"Ne demek şikayetçi?"

Feyza küçük bir çocuk gibi omuzlarını silkip dudaklarını büktü.

"Bilmiyorum ben de ne demek istediğini,neyimden şikayetçi olduğunu anlamadım ki."

Mahru arkadaşının eline uzanarak kapıya doğru çekiştirdi.

"Bahçeye çıkalım,kafanı topla önce bir. Sonra sana söylediklerini anlatırsın derdi neymiş anlarız belki."

Feyza arkadşının elini diğer eliyle tutup onu engelledi.

"Burada konuşalım. Ben de bir taraftan burayı düzenleyim. Akşama kadar bitmesi lazım.Çocuklar hayvanları getirecek."

Arkadaşının isteği ile Mahru başını olumlu anlamda sallayarak çantasını bir kenara bıraktı.

"Kızlar gelene kadar birlikte halledelim o zaman."

Feyza,Mahru'yu onaylarken bir taraftan malzemeleri raflara yerleştiriyor bir taraftan da Jamal'le aralarında geçenleri anlatıyordu. Sandalyenin üzerine çıkıp Mahru'dan kafesleri isteyerek en üst rafa zorlansada hepsini dizdi. İşi bittiğinde anlatacakları da bitmişti. Kalçasını masanın kenarına yaslayarak Mahru'ya baktı üzgünce.

"Çok kırgın baktı giderken Mahru? İçime oturdu. Hayır neden bahsettiğini anlasam kırgınlığına anlam vereceğim ama anlamadım ki? Bana ;Sana gösterdiğim sabrı,anlayışı,sevgiyi bir kuru ağaca göstersem çiçek açardı dedi."

Tekrar dolan gözlerine ellerini sağlayarak akmaması için çabaladı.

"Feyza..."

Mahru gözleri ile oturduğu sandalyenin karşısında kalan sandalyeyi işaret etti.

"Sen otur önce bi karşıma."

Arkadaşının isteği ile adımlarını sandalyeye doğru yönelterek karşısına geçip oturdu ve bakışlarını pna çevirdi.

"Bak şimdi bu konularda ben de pek tecrübeli değilim ama Jamal haklı gibi sanki."

Feyza burnunu sertçe çekerek arkadaşına anlamayan gözlerle baktı.

"Nasıl haklı?"

Mahru kendini bu konularda tecrübesiz zannederken arkadaşının saflığıyla kıkırdadı.

"Haklı olduğu duruma sonra geliriz. Sen şimdi söyle bana Jamal sana kırgın bir şekilde çekti gitti ne hissettin?"

Arkadaşının sorusu ile gözünün önüne kocasının o hali gelince gözünden akan yaşı sertçe sildi.

"İçim hiç huzurlu değil Mahru. Her gün güler yüzle yanımdan ayrılan adam harabe gibi gitti yanımdan. Dediğim gibi içim parçalandı o haline kalbim sıkıştı ama benden öyle şikayetçi olunca,üstüne bende neden şikayetçi olduğunu anlamayınca ağzıma geleni saydım adama."

Mahru başını olumlu anlamda salladı.

"Peki bugüne kadar seni incitecek,kıracak bir tavrı,bir hareketi oldumu?"

Feyza hızla başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır! Aksine hep ılımlı,anlayışlı,ilgiliyle yaklaştı. Sevgisini,saygısını hep hissettirdi. Yanımda oldu,destek oldu. Ev işlerinde bile anlamadığı halde hep ben zorlanmayım diye benden önce yapmaya çalıştı. Yapamadığım şeylere kulp bulmadı,kızmadı bile."

"Sana zorlamı dokundu? İstemediğin şeyler mi yaptı? Ya da ne bileyim cinsel hayatınızda sadece kendini düşünüp seni değersiz mi hissettirdi?"

Feyza arkadaşının sorularıyla utançla kızarırken inlercesine fısıldadı.

"Hayır! Dediğim gibi hep ilgili. O asla öyle bir şey yapmaz. İlk günden itibaren bana değerli olduğumu hissettirerek yaklaştı."

"Peki sen ne yaptın Feyza? Sen Jamal'e nasıl yaklaştın?"

Mahru duymuştu çoğu şeyi ama arkadaşının anlamadığı noktaları aydınlığa kavuşturmak için anlamasını sağlamak için soruyordu.

"Ben de elimden geleni yaptım Mahru. Tanımadığım bir adamla evlendim ve aramızda bir soğukluk olmasın diye alışalım birbirimize diye ilk günden onun karısı oldum. Zorlamadı zaman da verdi ama bana öyle sıcak ve ilgili yaklaşınca ben de istedim. Hiç bir zaman geri çevirmedim onu. Ev işlerinden ben de pek anlamıyorum mesela ama onun gibi ben de yapmaya çalıştım."

Feyza susup anlatacağı bir şey kalmayınca Mahru uzanarak elini tuttu.

"Seviyor musun Jamal'i?"

Mahru'nun sorusu ile Feyza dudaklarını büktü.

"Bilmiyorum ama o üzülünce bende üzülüyorum. Mutlu olunca ben de mutluyum. Beni kıskanıyor mesela hoşuma gidiyor. İlgisi,benimle her şeyi paylaşıp fikrimi alması mutlu ediyor beni. Benimle alakalı en ufak sorunda bile ben den daha fazla ilgilenmesi,anlayışla yaklaşması,bu yönlerini seviyorum."

Sözleri ile Mahru kıkırdayınca arkadaşına ters bit bakış attı Feyza.

"Jamal'e hiç hissettirdin mi bunları? Yatak dışında!"

"Mahruuu!"

Arkadaşının uyarırcasına seslenmesi ile Mahru kıkırdayarak geri çekildi.

"Nee! Feyza belliki farkında değilsin ama Jamal'e karşı sadece yatakta bir adım atmışsın. Onun dışında çocuğa bu hissettiklerinde yaklaştınmı hiç? Onun için üzüldüğünü,sevindiğini hissettirdin mi? İlgilini alakanı belli ettin mi? Beğendiğin yönlerini dile getirdin mi mesela? Yaa en basitinden Jamal sana dokunmadan,sen ona yaklaştın mı hiç? Ne bileyim böyle durup dururken öptün mü? Yatak dışında bedeninizin bir birine temas etmesine izin verdin mi? En önemlisi sen bu adamın yüzüne güldün mü hiç bunu merak ediyorum işte."

Mahru'nun sorduğu soruları kısa bir an düşündü Feyza. Hiç birini yapmamıştı. İyi de gerek var mıydı? Evlilik rutin bir birliktelik değil miydi? Anlaşıp,kafaları uyduktan sonra ,huzurlu olduktan sonra,yatakta da bir problemleri olmadıktan sonra bunların ne gereği vardı?

"Durup dururken neden güleyim adama Mahru? Deli miyim ben!?"

Mahru nefesini sertçe bırakarak homurdandı.

"Jamal sana senin davrandığın şekilde davransa hoşuna gidermi Feyza!? İlgisiz,alakasız,bir çift güzel söz söyleme,işve yok cilve yok,güler yüz yok! Kusura bakma ama ben kendime diyordum ama ben bildiğin fingirdek Naciye gibiymişim bunu anladım. Sen de tam bir gudubet,kazulet gibi dolan çocuğun etrafında! Bu halinle neyini sevmiş onu da anlamadım diyeceğim de benim ki beni nasıl sevdiyse,seninki de sevmiş demek ki."

"Ne sevmesi Mahru abartma!"

"Kız sen saf mısın!?"

Bezgince saçlarını çekiştirip gözlerini devirdi.

"Adam sana seni sevdiğim kadar kuru ağacı sevseydim çiçek açardı diyor Feyza! Ne desin daha!? Anlayışım sabrım sevgimden diyor ama nerede onu anlayacak kadın! Gerçi kime diyorum daha kendi hislerinden bi haber!"

Feyza kocasının ilgisini alakasını düşündükçe yüzünde beliren gülümseme daha da büyümüş ve dudaklarından kaçan kıkırtı kahkahaya dönmüştü. Kendisine şaşkınca bakan arkadaşına bakarak güçlükle konuştu.

"Mahru ben erkek olsam benim gibi bi kadını sevmezdim! Sen haklısın işve cilve bilmeyen kadının nesine aşık olayım ki?Düşünsene sabah kalkoyorsun robot gibi,akşam yatıyorsun kazulet gibi,bütün gün evin içinde gelininden memnun olmayan kaynana edası ile surat asıp gezen bi kadın var karşında!Erkek olsam hayattan soğurdum kızım!Vallahi anladım Jamal de haklı adam sıcaklık,güler yüz derken bunu kastetmiş belliki."

Arkadaşının haliyle Mahru da gülmeye başlayınca elini bir şey söylemek istercesine salladı.

"Ben de olmazdım! Ayyy vallahi benim gibi bir kadını ben de istemezdim Feyza. Soner'in bana aşık olduğu halimi bir düşün. Kamyon şöförü,mahalle kabadayısı karışımı sokak ağzıyla konuşan bir edepsize kim aşık olur be! Yok sorun senle bende değil bizim kocalarda."

İkili uzun bir süre hallerine gülerken Feyza sakinleşince bu defa da üzgünce baktı arkadaşına.

"İzinliydi bugün. Nereye gitti acaba? Ya gelmezse eve Mahru?"

Mahru oturduğu yerden kalkıp arkadaşının yanına doğru ilerlerken telefonunu uzattı.

"Böyle kendini üzeceğine ara kocanı. O da üzüldü,gönlünü al."

Eline tutuşturulan telefonuna sıkıntıyla bakarak telaşla bıraktı masanın üzerine.

"Olmaz! Ne söyleyim ben şimdi Mahru?"

Gözlerini devirerek arkadaşına telefonunu tekrar uzattı Mahru.

"Merak ettiğini söyle. Bak hatta ne diyeceğim. Ben de Soner'i çağırayım akşama,kızlarda eşlerini çağırsın aranızdaki gerilimi azaltırız biraz. Şindi ben çıkıyorum sen rahat rahat konuş kocanla. Akşama bizimkilerin geleceğini de söyle ki senden kaçmaya bahanesi kalmasın."

Sözlerini bitirip hızla çıkan Mahru'nun arkasından itiraz etmek istesede edememişti çünkü haklıydı. Araması gerekiyordu.

Telefonun açna tuşuna basarak kocasının numarasının üzerine tıklayıp kulağına götürdü. Bir kaç çalışın ardından açılan telefondan işittiği sesle istemsizce gözleri dolmuştu.

"Efendim Feyza."

"Jamal nerdesin?"

"Bir şey mi oldu?"

Kocasının sesindeki soğuklukla gözünden akan yaşı silerek sanki o görüyormuş gibi başını iki yana salladı.

"Iııı."

Karısından gelen anlamsız cevapla Jamal nefesini sertçe bıraktı.

"Feyza bir şey mi oldu?"

Gelen soruyla beraber gözyaşı da tekrar akarken hızla silerek burnunu çekti. Bir türlü dökülmüyordu yüreğinin sancısı diline. Kocasının gittiği hali gözünde canlanınca titreyen sesine engel olamadan cevap verdi.

"Merak ettim seni. Öyle sinirle gidince."

Karısının işk defa kendi ile alakalı bir duygusunu dile getirmesi ile şaşıran Jamal kısa bir an duraksadı.

"Beni merak ettiğin için mi ağlıyorsun? Yoksa bana kırıldın o yüzden mi ağlıyorsun?"

Jamal'in yine onun hislerine,ruh haline öncelik vermesi ile yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken içinden geçenleri söylemeye karar vererek konuştu.

"Hayır seni bilmeyerek incitip kırdığım için üzüldüm."

Jamal ilk yaşadığı şaşkınlığın üzerine ikinci defa gelen şaşkınlıkla şok etkisi yaşarken ne diyeceğini bilemeyerek konuştu.

"İyiyim ben. Sıkma sen canını. Biraz hava alıp dönerim,merak etme."

Kocasının her zamanki sıcak yaklaşımının aksine soğuk tavırları içindeki üzüntüyü daha da kamçılarken artık göz yaşlarını tutamaz hâle gelmişti.

"Jamal özür dilerim. Ne demek istediğini anladım ben. Haklısın isyanında senin yerinde ben olsam ben kendime senin bana gösterdiğin sabır kadar sabır gösterip anlayışla yaklaş..."

"Feyza ağlama ne olur. Sinirle çıktı onlar ağzımdan. Acele ettim,sana daha fazla zaman tanımalıydım. Daha evleneli ne kadar oldu ki? Benim yaptığım da öküzlüktü! Üzerine gelmemeliydim o kadar.Bak geleceğim ben şimdi ama lütfen ağlama artık güzelim."

Feyza başını olumlu anlamda sallarken telefonun aniden kapanması ile şaşkınca baktı ekrana. Ne olmuştu şimdi? Gerçekten gelecek miydi yani? Şaşkın bir şekilde gözyaşlarını silerken dışarıdan gelen seslerle unuttuğu şey aklına gelince avuç içini sertçe alnına vurdu. Kızlar gelmişti ve akşama eşlerinide çağıracaklardı. Jamal'e bu durumdan bahsetmemişti bile. Kocası gelince ne yapacağını düşünerek bahçeye çıktı.

Kısa bir hoşbeşin ardından bahçedeki masanın etrafına oturmuş muhabbet ederken Mahru meraklansada soramıyordu. Fırsatını bulduğu ilk an sormayı aklına not ederken Verda'yı da aramışlar,daha sonra diğer kızlarıda arayarak hep birlikte zaman geçirmek için davet etmişlerdi. Feyza kendisinden bağımsız gelişen olayla sıkıntıya düşmüştü. Kocası ile konuşup her şeyi yoluna koysa oda şu an eğlene bilirdi ama yapmaları gereken bir konuşma vardı ve ev bir curcuna alanına dönmüştü.

Bahçede koşuşturan çocuklar,bir taraftan onları uyarıp,bir taraftan bir birine laf yetiştiren arkadaşları ile nefesini sıkıntıyla bıraktı. Üstelik dahası vardı akşam gelecek olan eşleri! O kadar insanı nasıl ağırlayacaktı! Ne yedirip ne içirecekti hiç bir fikri yoktu zaten aklındaki en önemli mevzu şu an kocasıydı.

Mahru'ya kaş göz işareti yaparak telefonuna mesaj attı.

"Jamal geliyor! Bu kadar kalabalıkta nasıl halledeceğiz biz sorunumuzu?"

"Sen çay koyma bahanesi ile eve geç, kocana da mesaj at direkt eve geçsin. Gerisini ben hallederim. Akşama eşlerimizin geleceğini söylemişsindir umarım? Herkes haber etti eşine."

Feyza arkadaşının sorusuyla kısa bir an bekledi,gerçeği söylese ayıp olurdu en iyisi ufak bir yalandı.

"Söyledim onu. Sorun yok. Ben sadece bir an önce aramızdaki sorunu halletmek için acele ediyorum. Akşam şimdi bir karış suratla gezersek ayıp olur herkese. O yüzden yani."

"Tamam. Dediğim gibi yap sen. Sıcak davran biraz. Gönlünü al adamın. Burası bende."

Mahru'nun onayıyla kocasına da mesaj atarak oturduğu yerden kalktı ve kendisine dönen bakışlarla yüzüne bir tebessüm kondurarak konuştu.

"Ben çay koyayım. Çocuklara da atıştırmalık bir şeyler hazırlayım. Siz keyfinize bakın."

Derya da konuşarak ayaklandı.

"Ben de yardım edetiyim sana. Sonra abim yengeni yormuşsunuz diye bize kök söktürmesin."

Feyza başını olumsuz anlamda sallayarak gülümsedi.

"Gerek yok Derya. Sen çocuklarınla ilgilen. Ben hallederim canım."

Kızlar itiraz etmeye çalışsalarda Mahru'nun da desteği ile Feyza kazanan taraf oldu ve hızla eve doğru ilerledi.

Çayı ocağa koyup çocuklar içinde atıştırmalıklar hazırlarken Jamal'in telaşla ismini seslenmesi ile yaptığı işi bırakarak bakışlarını ona çevirdi.

"İyi misin!?"

Bir kaç adımla karısına yaklaşarak onu baştqn aşağı inceledi ve telaşla tekrar konuştu.

"Neden direkt eve gel diye mesaj attın bir şey mi oldu?"

Feyza başını olumsuz anlamda sallayarak uzanıp Jamal'in dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi. Kendisinin yanakları bu yaptığı ile utançtan kızarırken kocası ise şaşkınca yüzüne bakıyordu.

"Bunun için çağırdım. Çok özür dilerim Jamal. Seni istemeyerek incittim,kırdım. Sen geliyorum deyince,aşağısı da panayır yeri gibi olunca özür dileyecek fırsatım olmaz diye eve çağırdım."

Jamal üzerindeki şaşkınlıktan sıyrılmadan karısı sözlerine devam etti.

"Neden kendine o kadar yüklendin? Rahatsızlıklarını daha önce dile getirseydin bende kendimi düzeltmeye çalışırdım,sen de bu kadar üzülmemiş olurdun."

Karısının sözleri ile ellerini kaldırıp yüzünü avuçları arasına alarak alnından öpüp gülümsemeye çalıştı.

"Acele ettim. Üzerine fazla geldim. Daha anlayışlı olmalıydım. Ayrıca istediğim şeyler bir hata bir yanlış değil ki düzeltesin. İçinden gelmedikten sonra ben istiyorum diye yaparsan bi önemi kalmaz. İsteyerek yaman lazım güzelim. Demek ki bana istediğim gibi davranmanı içinden getirecek kadar iyi bir koca olamamışım henüz. O yüzden diyorum ya acele et..."

Dudaklarına değen karısının dudakları ile tekrar bir şok dalgasına girereken Feyza tüm cesaretini toplayarak ellerini boynuna dolayıp parmak ucunda yükselerek kocasını kendisine biraz daha çekip fısıldadı.

"İçimden geliyor ama ben içimdekileri çözmekte biraz zayıfım belliki.Evlilik daha önce hiç ilgimi çekmeyen bir eylemdi. Karı koca ilişkileri nasıl olur hiç merak etmedim ama artık merak ediyorum Jamal."

Konultykça dudaklarına değen dudaklarla Jamal kendine gelirken bu defa da aklı başka şeylere kayıyordu.

"Senin ilgin alakan hoşuma gidiyor ama ben bir kadın olarak içimdeki aynı yoğun hisleri nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. İçimden geldiği gibi hareket etsem beni aşırı bulmandan korktum,mantığıma göre hareket ettim seni kırdım. Kendi kararsızlığımla boğuşurken seni ittiğimi fark edemedim."

Elini karısının beline sararak hafifçe okşarken aralarındaki mesafeyi açmadan fısıldadı Jamal.

"Bana şimdi içinden geçeni söyle Feyza."

Böyle bir istek beklemeyen Feyza bir an tutulup kalırken içinden geçeni düşündü. Kolları kocasının boynundaydı ve dudaklarının arasında hiç mesafe yoktu. İçinden gelen şeyse onu kırıp,üzdüğü için açtığı yarayı dokunuşlarıyla sarmak istiyordu. Söyleyip söylememekte kararsız kalırken aşağıdaki kalabalık aklına gelince onlara güvenerek cesarete geldi. İçinden gelini söylesede onlar varken bir şey olmazdı sonuçta.

"Seni istiyorum. Sende beni iste istiyorum. Karı koca olarak birbirimize karşı görevimizmiş gibi değil de ben seni sevdiğim için,sen beni sevdiğin için dokunalım istiyorum."

Jamal karısının hislerini,hissettiklerini ve tapmak istediklerini anlatması için sabırla bekliyordu. Çünkü karısı ilk defa kendini böylesine açmış,hislerini ifade etmeye başlamıştı.Bu güne kadar en ufak tartışmada bile alttan alıp o kırılmasın diye mevzuyu kapatmıştı ama demekki atalarında bir bildiği varmışki kavga evliliğin tuzu biberiymiş. O kavgayı etmeseler ne kendisi içinde biriktirdiklerini dile getirebilecek,ne de karısı hem kendisi,hem evlilikleri hakkındaki düşüncelerini dile getirebilecekti. İkisi de birbirini anlamadan öylesine zaman kaybedeceklerdi.

"Ne bileyim senin de dediğin gibi sadece yatakta değil göz göze geldiğimiz anlarda bile bakışlarımızdan birbirimizi istediğimizi,özlemimizi,hasretimizi anlayalım istiyorum. Yatağa girene kadar arkadaş gibi değil de iki sevgili gibi olalım istiyorum. Kocama istediğim an dokunmak,temas halinde olmak istiyorum."

Karısı sözlerini bitirdiği an alt dudağını dişleri arasına sıkıştırıp çekiştirirken ikisi de kıkırdadı. Karısının dudağını bırakarak küöük bir öpücük bırakan Jamal yüzündeki çapkın gülümsemeyle fısıldadı.

"Peki şimdi aklındaki düşüncelerin bir kısmını uygulamaktan seni alıkoyan ne güzelim?"

Feyza bu soruyu elbetteki bekliyordu çünkü kocası her an ona karşı ilgili olduğu için cesarete gelen karısını fırsattan istifade yatağa atacağına emindi. Fakat onun farketmediği bir şey vardı ki karısı cesarete gelsede uygulamada pek cesaretli değildi ve güvendiği bahanenin arkasına sığınırcasına cevap verdi.

"Aşağıda misafirlerimiz var Jamal. Akşama da eşleri gelecek ve hiç bir hazırlıpımız yok. Beni şu an alı koyan sebep bu."

Jamal mutfak penceresinden bahçeye kısa bir bakış atıp daha sonrada kolundaki saate bir bakış atıp karısını bir hamlede kucağına aldı.

"Karımın istekleri,aşağıdakilerden ve onların eşlerinden önce gelir. Önce senin isteklerini yerine getirelim sonra onlarada sıra gelir hayatım. Akşama daha çok var."

Feyza kocasının istediği şeyle şok olmuştu. Aşağıda o kadar insan varken sırasımıydı şimdi? Ya biri gelirdise!

Odanın kapısına gelen kocasının yüzünü göğüslerinden kaldırırken kıkırdayarak konuştu.

"Jamal biri gelir ayıp olur sırasımı şimdi?"

"Gelmez kimse Feyza. Dedikodu kazanını kurmuştur onlar şimdi. O Bekleyemem ben akşamı falan! Bekleyecek durumda değilim şu an.Söz veriyorum kısa tutmaya çalışacağım."

Karısını yatağın üzerine bırakıp kendiside üzerindeki yerini alırken Feyza ellerini kocasının göpsüne koyarak tekrar onu durdurmaya çalıştı.

"Jamal utanırım ben şimdi? Bunca saat neredeydin demezler mi?"

Karısının giydiği tişörtün altından elini kaydırarak göğsünü avcunun arasına sıkıştırırken boğuk bir sesle homurdandı.

"Kocamın gönlünü yapıyordum dersin.Beni özlemiş durduramadım de. "

Jamal'in sözleri ile dudaklarından kaçan kahkahaya engel olamazken içinde büyüyen ateşle o da onun üzerindeki tişörte uzanıp çekiştirdi.

Kızlar Feyza'yı merak edip söylenmeye başlayınca Mahru el mecbur olaydan biraz bahsetmiş sonucunun da tatlıya bağlandığını ama Jamal'in Feyza'yı yollamamasının altındaki sebebi imalı yolla kızlara iletmişti. Sonucun kızlara ilettiği gibi olmasını uman Mahru daha beter hale gelmemeleri için dua eder olmuştu.

Bir süre sonra Feyza ve Jamal evden birlikte çıkmıştı. Feyza çayları bahane edip geciktiğini vurgularken Jamal çocuklar için atıştırmalıkları getirmiş,kızlarla kısa bir muhabbet etmiş sonra onların rahat etmesi için çocuklarla vakit geçirmişti.

"Vallahi abimde büyük değişim var."

Derya'nın sözleri ile kızların bakışları çocuklarla oynayan Jamal'e kayarken Derya sözlerine devam etti.

"Çocukları ve onlarla vakit geçirmeyi önceden de severdi ama bize sarmadan,laf sokmadan da geri durmazdı. Adaın gözü şimdi çocuklar dan ve karısından başka bir şey görmüyor. Hayretler içerisindeyim."

Derya'nın sözleri ile Feyza bakışlarını kocasından ayırmadan inceledi. Çocuklarla gerçekten iyi anlaşıyordu. Bu durumu onun yalnız bir çocukluk geçirdiğine bağlayan Feyza farkında olmadan yüzündeki gülümsemeyle,bakışlarını kocasından çekmeden konuştu.

"Yalnız bir çocukluk geçirdiği için bence çocuklarla bu kadar iyi anlaşıyor."

Sarah,Feyza'nın haline kıkırdayarak konuştu.

"Seninle de pek bi iyi anlaşıyor anlaşılan Jamal abim. Evden çıkmanız bu kadar uzun sürdüğüne göre."

Sarah'ın iması ile Feyza kızarırken diğer kızlar sesli bir şekilde gülünce Jamal'in bakışları da onlara dönmüş karısının utanmış halini görünce üzerine gittiklerini anlayarak onu kurtarmak adına seslendi.

"Feyza akşama hazırlık mı yapsak biz hayatım? Evinize geldikte aç gönderdiniz diye bunların kocalarının diline düşmeyelim sonra."

Kocasının sözleri ile Feyza huzursuzca kıpırdandı. Onda bu kadar insanı ağırlayacak kadar beceri yoktu ki. Ne hazırlayıp ne yedirecekti o kadar insana. Kızlar,Feyza'nın huzursuzluğunu fark ederken Arya kardeşine cevap verdi.

"Jamal sen çocuklarla ilgiken biz kızlarla hallederiz yemek işini. Çok kalabalığız Feyza tek başına zorlanır şimdi. Sen de mutfakta pek iyi sayılmazsın,yardım edeyim derken daha fazla yorarsın kızı."

Jamal,Arya'ya başını sallayarak onay verirken Derya abisine ters ters bakıp homurdandı.

"Bahçeli eve çıktın insan bi mangal partisi verir. Senin kadar cimri bi insan görmedim abi."

Kardeşinin soktuğu lafla Jamal Ege'nin oyuncağını ona fırlatarak karşılık verdi.

"Her gün o adamla yaşıyorsun zaten Derya görmemen mümkün mü!? İstediğin mangal partisi olsun laf sokacağına abi canım çekti desene! Kocası kılıklı!"

Kızlar ikilinin didişmeye başlaması ile onları izlerken Derya ellerini kavgaya hazır gibi beline atarak çemkirdi.

"Benim kocam cimri değil tamam mı! Sen kendine bak varyemez ne olacak!"

Jamal oturduğu yerden hırsla kalkarak Derya'nın karşısına dikildi.

"Kalk kız gidiyoruz!"

"Ne... Nereye gidiyoruz abi?"

"Abinin değil kocanın cimri olduğunu sana göstermeye. Hangi çeşit et ürününü istiyorsan alacağım. Senin için akşama o mangalı da yakacağım. Görelim bakalım bir daha beni kocanla kıyaslaya bilecek misin?"

Derya hevesle yerinden kalkarken Jamal'in kolundan çekiştirip sırıttı.

"Abi sucukta alalım canım çekti."

İkili bahçe kapısına doğru ilerlerken diğerleri şaşkınca onları izliyordu.

"Lan Derya nerene yiyorsun bu kadar şeyi be!? Fil mi besliyorsun içinde kızım sen? Yazık değil mi Kayra'ya seni ve çocukları besleyeceğim diye gece gündüz çalışıyor çocuk. Biraz dikkat et."

"Abi damada mı üzülüyorsun ben senin kardeşinin benden yana olman lazım."

"Kayra'dan yanayım Derya! Olamam senden yana falan! Çocuğun iflahını kuruttun be! "

İkili atışarak evden çıkmış akşam için alışveriş yapmıştı. Eve döndüklerinde kızların birazını mutfakta bulurken karısını çocukların başında onlarla oynarken bulunca anlamıştı ki Feyza ayak altında dolanmaması için postalanmıştı. Elindeki malzemelerle karısına doğru sessizce yanaşıp tam öpecekti ki Emir'in oğlu Pars'ın su silahı ile yüzüne hedef alması ile planı suya düşmüştü.

"Hay ben senin babanın! Ulan baban gibi işin gücün milleti sabote etmek Pars!"

Feyza kocasının sözleri ile arkasını dönünce onun yüzünden akan suya baktı şaşkınca. Jamal yüzündeki suyu koluna silmeye çalışırken Feyza yerdeki kağıt havludan kopararak kocasının yüzüne uzanıp kurulamaya başladı. Bakışlarını Pars'a çevirerek sırıttı.

"Hedefi tutturamadın Pars. Alnına ya da kalbine nişan almalıydın. Kaybettin."

Jamal karısını şaşkınlıkla dinlerken onun çocuk gibi heyecanla konuşmasıyla yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Yüzündeki elini tutarak bileğinin içine küçük bir öpücük bırakıp fısıldadı.

"Tüfek,sapan,su tabancası başka ne kaldı üzerimde denemediğin karıcığım. Sen iyice hedef tahtası belledin beni."

"O gece hedef tahtası olmasaydın,bu gün benimle evli olamazdın kocacığım. Dua et attığını vuran biriyim,hedef şaşırsaydı o gece beğendiğin kız şimdi karın olmazdı."

Jamal'in kaşları işittikleri ile havalanırken karısının sözleri ile kıkırdadı.

"Nereden çıkardın o gece seni beğendiğimi?"

Feyza omzunu silkerek güldü.

"Bu konularda tecrübesiz olabilirim ama cahil değilim Jamal. Bütün gece gözün bendeydi.Tavuk kovalanak yerine beni izledin hep. Atış konusuna gelecek olursak,Sarah ve Derya daha önce senden çok bahsettiği için o kadar kötü olmadığını zaten biliyordum. Bilerek vurmadın o kovayı. Sırf benimle uğraşmak için ıskaladın bütün atışları. Ayrıca beni omzuna attığında hızlanan kalp atışlarınıda hissetmiştim. Gerçi sonu zoraki bir surece girerek bitti ama..."

Karısının sözleri ile Jamal küçük bir kahakaha atarak onu kendisine çekip başına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilerek yüzünü hafifçe okşadı.

"Farketmediğin bir şey var güzelim. Ben seni gözüme o gece kestirmedim. Pek romantik olmayan bir ortamdı ama o ahırda ilk gördüğüm an beğendim. Ayrıca en önemli noktayı atlamışsın."

Karısının bakışları kısılırken yanından kalkarak ona tepeden bakıp sırıttı.

"Bir Toralı erkeğine kimse istemediği bir şeyi zorla yaptıramaz. Ben seni beğendiğim için,içimdeki o küçük hislere güvenmeyi tercih ederek o sürece girdim. Anlamışsın ama eksik anlamışsın. Ben Jamal Toralı seni beğenmemiş olsaydım orada can verecek olsamda kabul etmezdim evliliği."

Kendisine çapkınca göz kırpıp elindeki paketlerle arkasını dönüp ilerleyen kocasına seslendi.

"Jamal..."

Döndüğü an sol göğsüne gelen suyla kaşları çatılırken Feyza tek kaşını kaldırarak sırıttı.

"Unuttuğun bir şey var ki ben de artık bir Toralı'yım. Öncesinde istemediğim şeyleri bende yapmazdım ama kalbime dokunan bir Toralı yüzünden yapmam dediğim ne varsa isteyerek,severek yapar oldum. Ayağını denk al şu saatten sonra o kalbin hedefi şaşmasın! Çünkü ben bu güne kadar nişan aldığım hedefi hiç ıskalamadım."

Karısının söyledikleri ve uyarısı ile yüzünde engel olamadığı bir gülümsemeyle ona bakarken o muzipçe göz kırptı. Bakışlarını kendisinden çekip tekrar çocuklarla ilgilenmeye başlayan karısından bakışlarını güçlükle çekerek nefesini sesli bir şekilde bırakıp bahçenin köşesindeki mangala doğru ilerledi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Asya'nın taburcu olmasının üzerinden geçen iki haftada okullarda kapanmıştı. Tuğra aldığı kararları karısıyla paylaşıp onunda fikirlerini almak istiyordu fakat bir türlü o fırsatı yakalayamamıştı.

Kayra ve Derya Ankara'ya dönmüş babası Nilay'ı için gittiklerinden sonra tekrar dönmemişti. O davanın peşinde sonuna kadar takip etmek için kalmayı tercih etmişti.

Annesinin masanın ortasına bıraktığı menemenle Ali yüzünü ekşitti.

"Azra kusura bakma ama görüntüsü bile Mehmet'in yaptığının yanından geçemez."

Ayşe kocasının sözleri ile gözlerini devirirken Tuğra kayınbabasının yüzünün şekline gülmeden edememişti. Babasının yaptığı menemene hayrandı resmen koca adam.

"Alii."

Annesinin sesindeki tınıyla gelmekte olanı sezen Tuğra çayına uzanarak arkasına yaslandı.

"Efendim Azra."

"Ben diyorum ki gençliğinizde size ceza kesmiştikte siz hepiniz aynı eve toplanmıştınız ya hani."

Ali beğenmediği menemene kopardığı ekmeği banarak homurdandı.

"Eee ne olmuş?"

Annesi eline aldığı çatalı tehlikeli bir şekilde çevirirek sırıttı.

"Acaba o günleri özlemiş olmayasınız siz! Kocamın sizi çocuk gibi beslediği o günleri hani! Hani bu Mehmet'in menemenine aşık olduğunuz günleri! Çok konuşma önüne ne konulduysa zıkkımlan yoksa o günlere geri döneceksiniz! Yediğiniz onca haltta o dönüşün sebebi olarak sunulacak önünüze!"

Ali,Azra'nın tehtidi ile ağzındaki lokmayı güçlükle yutarken Ayşe arkadaşına destek vermek için bakışlarını kocasına çevirdi.

"Azra haklı! Az kaldı ama. O kıyamet kopunca göreceğim ben sizin bu rahatlığınızı! O zaman menemennmi yersiniz,taş mı kemirirsiniz siz düşünün! İşgüzar kart horozlar!"

Tuğra annelerinin kayınbabasının üzerine gitmelerini keyifle izlerken kıkırdaması ile Asya uyarırcasına dürtmüş,Ali ise ters bakışlar atmıştı.

"Yahu ne yapmışız biz yine!? Soner'in düğün gecesinden beri esip gürlüyorsunuz yahu! O yapılan saçmalığı bizim de kurban gittiğimizi biliyorsun..."

Tuğra bu defa kahkasını tutamazken kadınlarda ona eşlik edince Ali tabaktan aldığı salatalığı damadına furlatarak homurdandı.

"Gülme lan it! Aynı şeyi yaşatırım sana gör bakalım o zaman gülebiliyor musun hayvan!"

Tuğra kahkasını güçlükle bastırarak kayınbabasına üzgünce baktı.

"Özür dilerim baba. İstemeyerek aniden oldu ama annemlerin uyarısına siz kulak asın bence gizli çevirdiğiniz o işin sonunda kabak yine sizin başınıza patlayacak gibi. Bir an önce o mevzuyu aydunlığa kavuşturun,yoksa annemler sizi hakkın rahmetine kavuşturacak bu defa."

Ali'nin gözleri şüpheyle kısılırken Tuğra karısının tabağına kahvaltı dikkat dan koyarak biraz daha yemesi için uyarıyordu.

"Şhhhtt! İstihbarat faresi."

"Yaaa baba! Öyle seslenme kocama."

Ali kızının kocasını savunması ile şaşkınca ona bakarken Tuğra yüzünde galibiyet sırıtışı ile baktı karşısındaki adama.

"Buyur baba ama baştan söyleyim annemlerin ne bildiği hakkında bilgi edinmek istiyorsan söyleyemem. Dükkan kapalı. Hem sizde çok bir şey gizlemiyorsanız illaki bir fikriniz vardır neye sinirlendikleri hakkında."

Tuğra'dan laf alamayacağını anlayan Ali ,kendisini savaş meydanında tek kalmış gibi hissederken bakışlarını hızla karısına çevirdi.

"Ayşem dösekmi biz artık Ankara'ya. Asya'da iyi şükür. Çocukların başını bekliyor gibi olmuyor böyle."

Kocasının birden tutuşma sebebini anlayan Ayşe yüzünü buruşturarak söylendi.

"Tutan yok seni Ali gitmek istiyorsan gidebilirsin. Asya'nın düşük riski geçene kadar dönmeyi düşünmüyorum."

"Baba sıkıldıysan sen git. Annemler kalsın bizimle lütfen. "

Tuğra karısının isteği ile güldü. Yatmaktan sıkılıyordu ve anneleri de giderse daha da sıkılacaktı. Aldığı kararı açıklayıp fikirlerini almak için uygun zaman olduğunu düşünerek konuştu.

"Aslında ven bir karar aldım. Henüz Asya'nın da haberi yok bu kararımdan."

Masadaki herkesin bakışları Tuğra'yı bulurken o bakışlarını karısına çevirerek sözlerine devam etti.

"Ankara'ya dönmek ister misin Asyam? Ailelerimizin yanına."

Asya gelen soruyla be şaşırırken ne diyeceğini bilememişti. Asya'nın şaşkınlığı ile diğerleride şaşkın ve anlam veremeyerek dinliyordu Tuğra'yı.

"İşin ne olacak Tuğra? Ankara ya dönmemiz seni işin açısından çok zorlar."

Diğerleri sessizce ikilinin konuşmasını dinlerken Tuğra karısının elini avuçları arasına alarak gülümsedi.

"Başka iş yaparım Asyam. Sizden ayrı kalınca rahat edemiyorum ben. Başınıza bir şey gelir düşüncesi,aldığım her telefonda bir şey mi oldu diye korkuyorum. Bazen aylarca göremeyeceğiz birbirimizi ve bunu düşündükçe şimdiden aklımı kaçıracak gibi oluyorum ben."

Ali'nin boğazını temizlercesine uyarısı ile Asya utançla bakışlarını kocasından kaçırırken Tuğra'da biraz utanmıştı.

"Ama bu mesleği istediğin için iki yıl çalıştın. Herkes okulunu bitirip işini kurarken sen bu meslek için onlardan geride gelmeyi göze aldın o kadar çabaladın. Şimdi bizim için istediğin meslekten vazgeçmen haksızlık gibi geliyor bana."

"Karın haklı oğlum bu aceleyle alınacak bir karar değil. Hepimiz senin bu mesleği ne kadar sevdiğini biliyoruz biraz daha düşün sakin kafayla karar ver. Asya'nın başına gelenlerden etkilenmiş olabilirsin."

Ali'nin sözleri ile Tuğra başını olumsuz anlamda salladı.

"Evet seviyorum mesleğimi ama karımdan,çocuklarımdan ailemden daha fazla değil baba."

"Annem. Biraz dene olmazsa o zaman vazgeçersin. Aklın Asya da kalıyor biliyoruz ama biz geliriz yanına. Yalnız bırakmayız merak etme sen."

"Anne ne zamana kadar geleceksiniz? Hepinizin kurulu bir düzeni var. İşi var. Bizim yüzümüzden herkes huzursuz oluyor. Bak Kayra bir yıllık senelik iznini kullandı. Karısı ve çocukları için ayıracağı zamanı bizim için harcadı. Babam desen rapor üstüne rapor aldı. Ali babam ise hala işinin başına dönemedi. Sizi saymıyorum bile. Sadece biz değiliz çocuğunuz.Ben kimseye yük olmak istemiyorum."

Tuğra'nın sözleri ile kimse ne diyeceğini bilemezken son bir kez Ayşe şansını denedi.

"Sen göreve gidince Asya'yı Ankara'ya götürürüz oğlum. Hem senin de aklın kalmaz,kimsenin düzeni de bozulmaz."

"Anne Asya'nın bebeklerin düzeni bozulacak bu defa da. Tam bir yere alışacaklar sonra tekrar ayrılacaklar. O zamanda Asya sıkıntı çekecek."

Tuğra hiç birine de sunacak çözüm bırakmayınca hepside sessizleşmişti. Asya'da ayru kalmak istemiyordu fakat kocası mesleğini seviyordu. Bırakmasını isteyemezdi ama o bırakmak isteyince de ağzı dili bağlanmıştı sanki. Kararın yükünü sadece onun omuzlarına da bırakmak istemiyordu. Nefesini sesli bir şekilde bırakarak bakışlarını kocasına çevirdi.

"Ankara'ya yerleşirsek,mesleğini bırakırsan başka ne iş yapacaksın Tuğra? Yapacağın iş seni mutlu edecek mi?"

"Kızım sorun yapacağı istemi sence? Hayallerinden cazgeçmesinde sorun. Yoksa iş dediğin ne ki? Zaten yaşlandım yetişemiyorum benim işlerin başına geçer."

"Yaaa baba!"

"Aliiii!"

Asya ve Azra uyarırcasına seslenirken Ayşe kocasının koluna sertçe vurark çemkirdi.

"Seni o gece kulübünün ortasında vururum,oraya da gömerim Ali! Vazgeçemedin gitti be! Emir bitti Tuğra'ya mı geldi sıra!"

Ali karısının çemkşrmesi ile gözlerini devirerek homurdandı.

"Bir şey demedim Ayşem tamam! Bulduğun her fırsatta işimi kötülemekten vazgeç! İşimin başına geç dediysem gece kulübü işlet denedim ya! Orayı kapatsın istediği başka bir işi yapsın be kadın!"

Asya,baba ve annesinin tartışmasına müdahale ederken Azra,Ayşe'ye destek vermiş ve ortalığı bir anda bir cümbüş almıştı. Tuğra kimseyi sakinleştiremeyince sertçe bağırdı.

"Durun! Susun bi yaa!"

Hepsinin sesi kesilip bakışlar Tuğra'ya dönünce o derin bir nefes alıp ellerini kaldırıdı.

"Şimdi lütfen sessizce önce beni dinleyin. Başka iş yaparım derken mesleğimi tamamen bırakmayı kastetmedim! Geri hizmete geçeceğim sadece! Biliyorsunuz ki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Ankara'da ve ben orada görevime devam etmek istiyorum. Ankara'ya gitmeyi istemem de bu yüzden. Böylelikle hem Asyam dan hem çocuklarımdan ayrı Kalmayacağım ama seçeceğim bölüm için başka bir işe yapmam gerekiyor açıkçası."

Tuğra'nın son sözleri ile herkes anlam veremeyerek ona bakarken Ali anlafığı şeyle yüzünü buruşturarak homurdandı.

"Ulan sonunda yapacağın halt oydu zaten be!Ben size dedim bu çocuk Kenan'la çok takılıyor bunun burnunu sokacağı yer belli dedim! "

Kadınlar Ali'nin çıkışına anlam veremezken Tuğra kayınbabadının sözleri ile gözlerini devirerek söylendi.

"Ya baba Kenan amcam ne alaka şimdi!? İki de bir adana laf sokmaktan vazgeçin artık. Benim içimdeki bilgi açlığının onunla bir alakası yok! Ayrıca kulvarımız farklı bizim! Sinan amcam,Osman abi ve Tolga abiyi örnek versen Eyvallah ama Kenan amcamın belli sınırları var. O aile içi iletişim ağına sahip!"

Ali damadının sözleri ile elini sertçe masaya vurarak kükredi.

"Ulan başlatma şimdi kulvarına! Osman çeldi değil mi lan senin aklını!? Ben ona yapacağımı bilirim arşiv faresi!"

Bakışlarını bu defa da karısına çevirerek bağırdı.

"Ulan sana da dedim değil mi zamanında! Bu Serdar iti benim başıma bela olur sokma şunu ailenin içine dedim! Bak gördünmü olanı! Babası bitti şimdi de siper faresi oğlu çıktı başıma! O da yetmiyor gibi ele başları mevzi faresi de var işin içinde! Ulan ben hangi biriyle baş edeyim be kadın ha!?"

Kadınlar anlamadıkları mevzu ve Ali'nin siniri karşısında şaşkınca bir birlerine bakarken Asya babasına bakışlarını çevirerek sordu.

"Baba bizede açıklar mısınız şu mevzuyu artık! Ne oluyor Allah aşkına!?"

Tuğra kayın babasındaki ters bakışlarını karısına çevirdi.

"Asyam bakma sen babamın sini..."

"Bakma kızım bakma tabi! Sen lakabının hakkını vermek için mesleğini bırakıp bölüm değiştiren İstihbarat faresi kocana bak! Hayırlı olsun kızım kocan artık tescilli bir İSTİHBARATÇI!"

"Baba yaaa!"

Yitenumutlar


 

Bölüm : 07.05.2025 14:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...