Ayaz'ın acı inlemesi ile hepsi şok olurken o elini alnına götürdü ve dokunduğu noktanın sızlaması ile acıyla yüzünü buruşturarak elini hızla geri çekti.
Parmak uçlarına bulaşan kanla öfkeli bakışları hızla karşısında kendisini şaşkınca izleyen kızı buldu.
"Manyak mısın lan sen!?Ne demeye vurdun kafama o küreği!? Arkabdan seslenerek girdiğim halde ne deneye vuruyorsun!? Bilerek yaptın! Katil ruhlu e-cinli!"1
Ayaz'ın dişlerini sıkıp öfkeyle üzerine gelmesi ile Gökçe yaşadığı şaşkınlıktan sıyrılarak elindeki küreğin sapını biraz daha sıkı kavrayarak tekrar ona doğru öfkeyle kaldırdı.
"Bilerek yarmadım kafanı ama saçma sapan konuşmaya devam edersen birde öbür tarafından çıkaracağım boynuzunu! Geri bas!"
Samanlıktakiler ikilinin birbirine diş geçirmeye çalışması ile telaşla hareketlendiler.
Kızlar Gökçe'yi geri çekerken erkeklerde Ayaz'ı çekiştirerek dışarıya çıkarıp sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
"Öldürürüm lan ben bu manyağı! Canıma kastetmeye and içmiş bu gollum kıklı!"
Eli tekrar alnına giderken diğerleri onu çardaktaki sedire oturttular. Alnından akan kanı hırsla silerken Jamal açılan alnını kontrol etmek için çenesinden tutarak bakışlarını yarasında gezdirdi.
"Ne işin vardı senin samanlıkta kardeşim be?"
"Onun yüzünden afakanlar bastığı için bütün gece dolaştım eve yatmaya gelirken..."
"Sen akşam öyle çekip gidince eve dönmedin mi geri?"
Tuğra farkettiği ayrıntıyla Ayaz'ın sözlerini keserken,konuşulanları duymuş olma ihtimali ile bakışlarıda diğerlerini bulmuştu. Ayaz ise kendi derdinde üzerindeki tişörtün yakasını nefes alamıyormuş gibi çekiştirdi.
"Dönmedim! Ben ne diyorum siz ne diyorsunuz lan! O kızla aynı ortamda olunca basıyorlar beni Tuğra! Eve dönerken gördüm o manyağı! Eline ahırın girişindeki küreği alıp sessizce içeriye girince bir aksilik olduğunu düşündüm. Ne kadar haz etmesem,sevmesem de kadın nihayetinde.Gecenin bir yarısı tek başına hırsızı var uğursuzu var. Başına bir iş gelir diye insanlık edip peşinden giridim ama sonuç; insanlıktan nasibini almamış bir canavarın hışmına uğramam!"
Diğerleri Ayaz'ın sözlerini tartıp homurdanırken onun bakışları aklına gelen şeyle kısıldı.
"Lan hadi ben o manyağın peşine takılıp gittim o samanlığa, siz ne bok yiyordunuz gecenin bir yarısı hepiniz o samanlıkta!? Sizin yüzünüzden şu yüzümün aldığı halr bakın be!"
Gelen soruyla hepsi kem küm edip gevelerken Cenk ayaklarına gelen fırsatı değerlendirmek adına hızla cevap verdi.
"Ne arayacağız bu saatte samanlıkta lan? O manyağın oyununa geldik bizde. Bizim kızları ayartmış,onlarda ona uyup hepimizi aynı saatte samanlığa davet etmişler. Rezil olduk resmen! Eğlence arıyor kendine manyak! Kızları da yoldan çıkarıyor!"
Diğerleri Cenk'e ne yapıyorsun diye kaş göz işareti yaparken o onlara Ayaz'a çaktırmadan göz kırptı.
"Çekeceğimiz var bizim bu kızdan belli! Kızlarda zaten bi ayrı havada. Hâlâ trip yapıyorlar,bu da o delinin işine geliyor. Onların başını çekip bizi parmağında oynatmaları için akıl hocalıklarını yapıyor!"
Ayaz Cenk'in anlattıkları ile başındaki ağrıyı unutup onların düştüğü duruma gülerken Selçuk sonunda Cenk'in ne yapmaya çalıştığını kavramıştı.
"Senin çevirdiğin oyunlar zaten fazlasıyla yetiyordu şimdi bir de bu çıktı iyi mi? Hem oyun çeviriyor,hem haberi yokmuş gibi bizi basıyor bir de bak bak plana bak!"
Bakışlarını diğerlerine çevirerek göz kırptı.
"Başımızın yeni belası olur bu kız demedi demeyin kardeşim!"
Soner nefesini bıkkınca bırakarak homurdandı.
"Anası varken bir de kızı çıktı başımıza be! Yahu biz ne bahtsız adamlarız be! Yuva yıkar bu yuva!"
Emir yüzüne kondurduğu sahte üzüntüyle Soner'in omzuna elini attı.
"Başa gelen çekilir kayınço. Alttan al sen. Senin baldızın sayılır neticede. Ama ben bi çözüm düşündüm. Bu kıza bir ders vermemiz lazım!"
"Ulan o dersten,mektepten anlayacak zekaya sahip biri mi sence!? Dersten falan anlamaz o! Yasemin abla onu şöyle evire çevire bir güzel dövse bak nasıl yola gelir o !"
Ayaz'ın hırsla söylediği sözlere diğerleri kıkırdarken Emir başını olumsuz anlamda salladı.
"Yok kardeşim yok! Dayakla falan olacak iş değil bu! Bu kaçıncı lan kızları bize karşı fitliyor sürekli. Yurtdışındayken bile yönetti kızları!Şimdi nasıl baş edeceğiz!? Bizim buna acilen birini bulmamız lazım! Ama adam bunu kafalayacak! Kendisine aşık edecek ki, bu aşkından tutuşurken bizde rahat bir nefes alalım!"
Emir'in planı ile Ayaz kahkahalara boğulurken hepsinin bakışları onu bulmuştu. Gülmesini güçlükle bastırarak konuştu.
"Lan onu kim ne yapsın be! Bulacağınız adama yazık! Kim bu manyağı başına bela eder? Kız değil cehennem azabı! Elin garibinin başını yakıp ahını almayın yazıktır be. "1
Kaan sırıtarak Ayaz'ın yanına oturdu.
"Bence gayet iyi bir plan Ayaz abi. Adamın aşık olmasına gerek yok zaten senin de dediğin gibi Gökçe abla aşık olunacak bir kız değil. Kim onu başına bela ederki? Birini tutalım aşık etsin kendine hem biz yılların intikamını alırız,hem birazda biz eğleniriz."
Kaan'ın sözleri ile Ayaz kısa bir an düşündü. Mantıklıydı aslında. O eserekliye kimse aşık olamayacağına göre biraz aşk acısı çekerde kendi derdine düşer milletin karısını,kızını ayartmaktan vazgeçerdi belki. Ayrıca onun arkadaşlarını rezil ederekte gak etmişti böyle bir oyunu. Ondan başka kimse onun arkadaşları ile eğlenemez rezil edemezdi. O kim oluyordu!? Dağdan gelip bağdakinin eğlencesine çomak sokmakta nesiydi!? Düşünceleri arasında başını olumlu anlamda salladı.
"Olabilir tabi. Mantıklı bir plan. İsterseniz ben bir kaç arkadaşımla bu mevzu hakkında görüşeyim. Aslında hak ediyorsunuz bu başınıza gelenleri siz! Nikahlı karımı arattırıyorsunuz bana yıllardır!"
Erkekler Ayaz'ı yavaş yavaş kıvama getirmenin hazzını yaşarken onun son sözleri ile bu planın tutacağına dair içlerine doğan hisse sarılarak sahteden bıkkınlık homurdanmaları ile karşılık verdiler ona.
"Layık size ama benden başka kimsenin size eziyet edip eğlenmesine de göz yumamam! O yüzden bulacağım size o adamı."
"Güvene bileceğimiz biri olmalı. İşin ortasında su koyverip Gökçe'ye her şeyi anlatırsa halimiz daha beter olur."
Doğan,Ayaz'ın düşünmesine izin vermeden konuşunca Ayaz olumlu anlamda başını salladı.
"Haklısın kardeşim. Güvenilir olmalı."
Kerim de tıpkı Doğan gibi hemen konuştu ki şüphelenmeye fırsatı olmasındı.
"Kıza aşık olacak sevebilecek kadar duygularını uç noktada yaşayan biri olmamalı. Gökçe'yi tanıyan biri olmalı. Huyunu suyunu bilsin ki yaş tahtaya basmasın!"
Ayaz parmaklarını sızlayan yarasında gezdirerek tekrar başını salladı.
"Aynen kardeşim. O adı lazım değili sevmeyen,gıcık olan hatta nefret eden biri olmalı."
Erkekler Ayaz'ın sözleri ile birbirine oldu bu iş dercesine bakarken aklına gelen isimle o parlayan gözlerini aniden onlara çevirdi.
"Koray bu iş için biçilmiş kaftan! Bu tip kızları sevmez. Cazgır,çirkef boş boş konuşan kızlardan nefret eder. Biraz gaz verirsek,o manyağın gerçek yüzünü biraz daha gösterirsek kabul eder bu işi."
"Koray olmaz kardeşim. Karakteri çok sert. Çabuk sinirleniyor. Kıza tahammül edemez. Bozulur bizim plan sonra."
Max'in sözleri ile diğerleri onu onaylarken Ayaz bir fikir daha attı ortaya.
"Barlas'a inanmaz Gökçe abla.Çapkınlığı ülke sınırını aşmış birisine hangi kadın güvenir ki. Hele ki Gökçe abla gibi zeki bir kadından bahsediyoruz.Olmaz o."
Tuğra'nın itirazını diğerleri yine desteklerken Selçuk onu şüphelendirmemek adına başka seçenek sundu.
"Kayra sen Mert kıvırır mı lan bu işi?"
"Mert olmaz Selçuk!"1
Ayaz'ın sert çıkışı ile bütün gözler ona dönerken Selçuk gülmemek için yanaklarının içini ısırdı.
"Ben ne kadar onaylamasam da Simay hoşlanıyor o çocuktan. Ne Mert'i ne tayfasını bu işe karıştırmayın. Kız kardeşlerimizin hoşlandıkları çocukları böyle bir oyuna alet edemezsiniz. O manyak yüzünden kızlar üzülür,ben de sizin canınızı yakarım sonra!"1
"Aslında bu işi çok güzel bir şekilde idare edecek birini buldum ben."
Bakışlar sahte bir merakla Emir'e çevirilirken Ayaz sırıtarak sordu.
"Neee! Siktir git puşt! Gider kendi kafama sıkarım yinede o manyağa kur yapmam ben! Evliyim ben evli! Karımı tanımasamda ben o kızla birlikte oldum ve böyle bir saygısızlığı tanımasam bile karıma yapmam!"2
Sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle fakat sessizce söylediği sözlerinin ardından hırsla kalktığı oturduğu yerden ve işaret parmağını karşısındaki adamlara doğru tehtit edercesine sallayarak aynı öfke ve ses tonuyla sözlerine devam etti.
"Karımın kim olduğunu söyleyeceksiniz lan! Boku çıktı artık bu işin! Yaptığınız puştluk yetmiyormuş gibi bir de bana teklif ettiğiniz şeye bak! Ben bile bu kadar düşmedim sizinle eğlenirken!"
Öfkeli adımlarını eve doğru yöneltmiştiki Kayra seslendi.
"Ya istediğin şeyi sana verirsek!? Yine redder misin bu teklifi!?"
Kayra'nın sözleri ile Ayaz'ın adımları duraksarken,Kayra bu fırsatı değerlendirerek sözlerine devam etti.
"İyi düşün Ayaz! Biz istemediğimiz sürece bulamazsın aradığını. Yıllardır arıyorsun ama eline geçen bilgiler dışında bir sonuca varamadın.Sen de istediğini alacaksın biz de! İki tarafında çektiği eziyetler son bulacak!"
Ayaz yönünü tekrar arkasında bıraktığı arkadaşlarına çevirerek sinirle güldü.
"Sizin hatrınıza kanımı akıtırım lakin yinede o Tımarhane kaçkınına yaklaşmam! İster söyleyin karımın kim olduğunu isterseniz söylemeyin ama ben kırk yıl arayıp bulamasamda yinede o manyağa oyun bile olsa o gözle bakmam! Yatın zıbarın şimdi. Daha fazla saçmalamayın!"
Sözlerini bitirip geçmeyen öfkesi ile tekrar eve doğru yönelen Ayaz'ın arkasından umutsuzca baktılar birbirlerine.
"Ben size dedi! Hindistan ve Pakistan barışı sağlar bu ikisinden bi haydari olmaz dedi! Ama beni kimse dinlemedi yine!"2
Max'in sözleri ile Tuğra başını olumlu anlamda salladı.
"Haklısın eniştem sen dedi ama o dediğin söz yanlış. Haydari değil cacık olacak o söz."
Tuğra'nın yaptığı açıklama ile Max ona ters bakışlar atarak öfkeyle Ayaz gibi eve yöneldi.
"Tek sorun haydari ya da cacik mi!?Dünyada ki en aptalca kavga sebebi nedir bilirmisin kayinço,iki kelin yaptığı tarak kavgasidir. Bizim aptallığimiz o hesap. Gereksiz bir iş yaptik ve hala o gereksiz iş için gereksiz çaba sarf ediyoruz."1
Diğerleri Max'in sözlerinin haklılığı karşısında homurdanırken,sabah karılarına ne diyeceklerini düşünerek eve doğru hep birlikte ilerlediler.
Gökçe geçmeyen siniri ile samanlıkta dolanırken dudaklarını kemirir hale gelmişti.
"Ne zannediyor o zürafa kendini!? Kaza ile olduğu bariz ortadayken ne demeye dalaşacak yer arıyor!? Kuyruk acısı var geçmişten ayran gönllü oba direğinin!"
Mahru kuzeninin yanına ilerleyerek elinden tutup arkasındaki saman balyasına doğru çekiştirdi.
"Sakin ol biraz Gökçe. Otur şuraya. Beynim döndü ya!"
Gökçe'yi saman balyasının üzerine oturtarak önüne çökerek ellerini avuçları arasına alarak hafifçe sıktı.
"Her zaman ki iş güzar Ayaz işte canım. Aklı fikri eğlencede,piçlikte."1
"Eğlebecek başka kimse kalmadımı da bana sataşıyor o ruh hastası!? Peşime takılıp sinsi sinsi gelen kendisiyken, korkup kafasını yardım diye suçlu olan ben!"2
Öfkeden nefesini düzene sokamayan Gökçe sertçe bırakarak bakışlarını kızlara çevirdi.
"Gecenin bir yarısı ne işiniz vardı samanlıkta Allah aşkına! Sizi hırsız zannetmesem o mendeburla muhattap olmazdım!"
Kızlar bir birlerine plana başlasak mı bakışları atarken Sahra onlara hafifçe başını eğerek cevap verdi.
"Ayaz yüzünden! O sırık iş güzarın ve kocalarımızın oyununa geldik Gökçe. Biz de akıl yok ama! Gurur yok biz de gurur! Bir birimizden habersiz eşlerimizden mesaj aldık. Samanlıkta beklediklerini söyleyip aynı saate randevu vermişler oyuna getirdiler bizi.Ayaz denen ruh hastasının fikriymiş! Arkadaşımız mı kumamız mı belli değil!"
Sahra'nın başlattığı planla Asya devreye girdi hemen.
"Sonuna kadar haklısın abla. Abimlerin düğün gecesi yemgem intikam için ortadan kaybolunca bu Ayaz abi dansöz getrmişti hatırlıyor musun? İşi gücü bizimle uğraşmak! Zampara!"
"Ayyy sus elticiğim onun vukatlarını sayacak olursak buradan uzaya yol olur. Ben hastaneden çıktığımda verdigimiz partiden önce bizimkileri yine yoldan çıkartmıştı da bizede benim doğum günümde kartpostal gibi o gecenin belgelerini sunmuştu. Bak yine hatırladım bütün tüylerim dikeldi! Akıllanmıyor adam yaa!"
Derya'nın sözleri ile Gökçe üzgünce baktı ona. Bu kız ne zorluklar çekip ölümden dönmüştü,hiç mi vicdan yoktu o beyinsizde! Ya kız üzüntüden sütten kesilseydi o ahmak yüzünden!
"Yayla da ki escort vakasını hiç saymıyorum bile. Escortlar resmen bizi işlerine taş koymakla suçlamış,kocalarımızı gözümüzün önünde götürmeye çalışmıştı kadınlar! Ne den peki Ayaz'ın eğlence merakı ve onun kuyruğundan bir milim ayrılmayan bizim kocalarımız yüzünden!"
Arya olayda Ayaz'ın bir suçunun olmadığını hatta olayla alakasının bile olmadığı için söylediği yalandan ötürü tövbe çekiyordu. İkisinin iyiliği için diyerek kendini avuturcasına içinden söylendi.
"Nee! Kızım o gerizekalı sizin kocalarınızı yoldan çıkarırken siz ne bok yiyorsunuz be!?"
"Ne yapalım Gökçe. Onunla baş edemiyoruz artık. Max'i hamama götürüp sünnetçi bile getirdi adam! Bunların kocalarınıda yanına çekmiş az daha hadım ettirecektir kocamı! Söyle biz ne yapalım!?"
Sare'nin sözleri ile şaşkınlıktan gözleri irice açıldı.
"Yok artık! Kızım senin kocanın şeyi ile ne derdi var o manyağın! Hadi o eğlence düşkünü piçin teki de sizin kocalarınız ne demeye zavallı Max'in şeyine kastetmişler!?"
Olayın Kayra ve Tuğra'nın başının altından çıktığını elbetteki açıklamayacaktı Sare. Ne kadar gaza getirirlerse o kadar iyiydi.
"Ya ben! Ben ne yapayım nerelere gideyim!? Adam kına günümde yemekleri şapladı da ilk gecemde kocam işlevsiz kaldı be. Ben kadar talihsiz olanınız var mı?"
Mahru'nun sözleri ile kızlar kıkırdarken Gökçe kahkahasını tutamamıştı.
"Kusara bakma kuzen ama en muhteşem planını sana saklamış.Üzerine bir de kimse ondan şüphelenmesin diye adam kendini bile şaplamış be!"
Mahru sinirle Gökçe'nin bacağına bir çimdik atarken bu defa da Asya konuştu.
"Bizim balayımızı unuttunuz galiba? Adam Brezilya'da balayı ayarlamıştı hatırlarsanız! Bimediğim bir ülkede bilnediğim tuhaflıklar arasında ben utançtan ölürken kocam olacak ökğz ve onun takım arkadaşları benim yerime telefonla naklen balayıma dahil olup eğlenmişlerdi."
"Niye utandın ki? Hem senin yerine ne demek?"
Gökçe'nin sorusu ile Sarah yüzüne sahte bir öfke yerleştirdi.
"Biz valayına kışın gittik. Brezilya bizim tersimize yaz mevsimi yaşıyormuş o aylarda ve rabi Brezilya'nın meşur Rio karnavalı zamanına denk getirmiş Ayaz abi. Ayrıca kaldığımız otelin plajı neresiydi dersin!?"
Gökçe yüzünü buruşturarak fısıldadı.
"Çıplaklar kampı deme! İğrenç!"
"Tam üstüne bastın! Ben hem utancımla,hem Kaan'ın kıskançlık krizleri ile uğraşırken o yedi yirmi dört Ayaz abi ve tayfası ile benim yerime eğlendi!"
Gökçe elini dizine sertçe vurdu.
"Tühh! Size be! Hiç birinizde analarınıza,hatta babalarına gram çekemediniz mi? Aklı uçkurunun bağcığında yarım akıllı bir ergen kılılklıyla baş edemediniz mi!?"3
"Bekara karı boşaması kolay demişler Gökçem.Adam en son eğlence uğruna hepimizi eşlerimize ve ailelerimize naklen deşifre etti. Sandığın kadar saf değil! O Ayaz var ya o Ayaz! Şeytanın pabucunu çıkarır sana yeni pabuç aldım diye geri giydirir! Baş edilmez onunla!"
Zeynep'in sözleri ile yüzünü buruşturarak çemkirdi.
"Ayy sus! Bende sizi akıllı zannederdim! Kızım kocalarınız onu bahane edip ilegal hayatlar yaşıyor o eğlencesine bakıyor! Siz de böyle kurum kurum kurulun sadece! Şeytanmış,pabuçmuş! Onu çarpan biri çıkmamışta bildiği gibi at koştırmuş Ayaz efendi! Kocalarınızın da işine gelmiş bu durum!"
Verda,Asya ve Feyza olaya hiç müdehale etmeyip sessiz kalmayı tercih etmişlerdi. Zira kızların yarı gerçek,yarı uydurma hikayeleri fazla bike gelmiş onlara gerek kalmamıştı.
Gökçe'nin yeterince gaza geldiğini düşünen Sahra ortada bir kaç tur atarak söylendi.
"Aslında benim bir planım var ama bir..."
"Lütfettiniz kraliçem! Bekleseydiniz biraz daha!Kocalarınız boynuzları takınca onları cilalamak için bir plan yapardınız be!"
Kızlar Gökçe'nin sözleri ile gülmemek için kendilerini zor tutarken,arada kocalarının da kaynamalarına üzülselerde,bu işi halletmezlerse daha çok üzüleceklerinin bilinci ile o duygudan anında kurtuldular.
Gökçe oturduğu saman balyasının üzerinden sinirle kalakarak Sahra'nın karşısına geçti.
"O gerzeği bu gğne kadar saf dışı bırakacak bir plan yapmamanız hata! Anlat planın ne!?"
"Bunu baştan çıkarıp kendisine aşık edecek bir kız bulursak yılanın başını ezeriz! Yılanın başı ezilirse kuruğu bir işe yaramaz! Kız bunu kendine aşık edip sonra tekmeyi vurunca bunun o kaf dağındaki egosu da yerle bir olur. O aşkısı çekerken bizimle uğraşmayı akıl bile edemez. Bizde rahat bir nefes alırız.Belki aşık olunca biraz adam olur da halimizden de anlar kuduruk!"
Sahra'nın planı ile Gökçe dudaklarını büküp düşündü. Olmayacak şey değildi. Zaten ezlden beri uçkur sevdalısıydı o öküz onu baştan çıkaracak kızın işi kolaydı. Lakin o kıza acımıştı şimdi. Oyunda olsa katlanılacak biri değildi Ayaz! Kişiksiz budalanın tekiydi.
"Olabilir. Kendine aşık etme tarafından bakarsak kızın işi kolay ama katlanmak zorunda kaldığı kişiyi düşünecek olursak kıza acıyorum. Uyuz eşşek gibi etrafta dolanan gevşek adamın birine katlanmak pekte kolay değil."
Sahra başını olumlu anlamda sallasada Ayaz'a üzülüyordu. Söylenilen çoğu şeyi haketmiyordu. Evet biraz çapkındı ama bir ilişkisi olduğu zaman sonuna kadar sadık olan adamlardandı. Ayrıca kimsenin kötülüğünü düşünerek yapmazdı yaptığı şeyleri. Eğlenmeyi seven,hayattan keyif alan bir yapısı vardı. En dramatik anlarda bile insanın moralini yükseltmek için çabalar elinden geleni yapardı. Böyle olunca vicdanı sızlıyordu. İkisininde mutlu olmasını istiyordu ama bunu başara bileceklermiydi emin değildi.
"Ayrıca bulacağımız kız öyle biri olmalı ki Ayaz abime karşı dirençli olmalı. Çünkü kızın da aşık olma ihtimali de var. Övüyormuş gibi olmayım ama siz de farkındasınız ki yakışıklı adam. Boylu poslu. Ne kadar başımıza iş açsada herkesin yardımına koşar,eğlenceli bir kişiliği var ve kızlar eğlenceli erkekleri sever."
Asya'nın söylediği sözlerle Gökçe yüzünü buruşturarak çemkirdi.
"Ona aşık olacak kız tımarhaneden çıkma olur ancak!Öyle birine hangi aklı başında bi kız aşık olur Asya Allah aşkına! Tip her şey değil. Mesele kişiliği! Herkesin yardımına koşma huyu da,çevireceği oyunlar için beynine yeni özellikler yükleme amaçlı!"
Kızlar Gökçe'nin tespitleri ile kıkırdaşırken o sözlerine devam etti.
"Ama tabi bana sorarsanızda işimizi riske atmayıp ona karşı bağışıklığı olan bir kız bulmak.Hatta nefret eden bir kız olması daha çok işimize yarar."
"Simay olur. Önceden platonik aşıktı zaten Ayaz'a. Hâlâ o günlerden kalma bir nefret var dır belki içinde Ayaz'a karşı.Hem o intikamını alır,hem biz intikam alıp eğleniriz biraz."
Gökçe hızla başını olumsuz anlamda salladı.
"Olmaz! O uyuz yüzünden bir oyun uğruna kıza kapattığı bir defteri açtırıp tekrar eski yarasını hatırlatmak uygun değil. Hem o beyinsiz Simay'aolsaydı o zama"
"Burcu nasıl? Tanıdık biri olmasıda avantaj bizim için. Huyunu suyunu bilir ve aşk riski ortadan kalkmış olur."
Mahru'nun fikrini diğerleri kabullenirmiş gibi yaparken Gökçe tekrar itiraz etti.
"Simay,Burcu,Ayça ve Rana olmaz. Bugün görmediniz mi kızları o çocuklara nasıl bakıyorlardı. Başlarında abileri gibi hayvan sürüsü varken kızları riske atamayız. Ayrıca o geviş getiren arkadaslarina ihanet etmez. Akşam ki Gülce olayında ki tepkisini hatırlayın.Olmaz onlar."
Feyza diğer kızlara göz kırparak araya girdi.
"O zaman sen çevir bu oyunu Gökçe!"
"Nee! Senin ağzını yırtarım Feyza! Benim ismimin o fasulye sırığı ile aynı cümlenin içinde geçmesine bile tahammülüm yok! Sen geçmiş karşıma kendine aşık et diyorsun! Bir yılanla yakınlaşırım yine de o ego yığını ile yakınlaşmam!"
Sahra,Gökçe'doğru yanaşıp karşısında durarak gözlerine sırıtarak baktı.
"Bence de Feyza haklı. Ondan o kadar nefret ediyorsun ki aşık olma riskinde yok! Sen yaparsan şeytan çarpmışa döner. Senden böyle bir şeyi asla beklemez Ayaz!"
"Olmaz! Saçmalamayın kalbinizi kırarım!"
"Seni her fırsatta aşağılıyor Gökçe! O da en az senin ondan nefret ettiğin kadar senden nefret ediyor! Sana söylediği bütün o kırıcı sözleri ona yedirme fırsatınada erişirsin böylece. Yap şu işi ya."
Zeynep'in sözleri ile bakışlarını kısarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Ağzını açtığı an benim bütün cinlerim tepemde toplanıyor! Ona kur yapıpta egosunu daha da yükseltecek kadar delirmedim!"
Elinin tersiyle önünde dikilen Sahra'yı hafifçe ittrip sözlerine devam etti.
"Başka kurban bulun kendinize! Her türlü yardımı yaparım ama o dediğiniz şeyi asla yapmam! İsteyin kocalarınızı arkanızda koyun gibi meleteyim ama o gerizekalının bana aşık olma ihtimali bile katlanılamaz bir durum benim gözümde! Midem bulanıyor yeminle kusacağım şimdi!"
"Yıllarca dedektiflik yaptın yurt dışında. Eşlerini aldatan erkeklerle,kadınlarla muhattap oldun,tecrübeler edindin. Sen o tecrübelerle bu işi yapmaktan ve ya ona aşık olmaktan korkuyorsan biz kimi bulacağız Allah aşkına Gökçe!"
Sahra'nın verdiği gazı kızlarda desteklerken Gökçe sadece iki kelimesinde takılı kalmıştı.
"O toynaksız deveden mi korkacağım ben!? O kim oluyorda korkacağım kız ben ondan!? Dünya üzerinde bir ben bir o kalsa bile yine de o Buz Devri Sid karakteri kılıklı herife dönüp bakmam be! Sizin düşündüğünüz gibi iki türlü de korkum yok! Sadece tahammülüm yok ve nefret ediyorum o kadar! Ama madem siz böyle düşğnüyorsunuz öyle olmadığını kanıtlayacağım size!"
Kızlar hevesle birbirine bakarken Asya unutla sordu.
"Kabul ediyor musun Gökçe abla!?"
Asya'nın sorusu ile gözlerinin önüne Ayaz'ın görüntüsü gelince midesi bulanırmış gibi yüzünü buruşturarak başını iki yana salladı.
"Şimdilik gözetim altında tutacağım! Duruma göre bakarım. Olaki tepe min tasını attıracak bir şey yaparsa nasıl eğlenilirmiş gösteririm ben ona!"
Kızlar tuttukları nefeslerini bırakırken hepsi birlikte Gökçe'nin üzerine çullanınca o telaşla bağırdı.
"Durun be boğacaksınız beni! Asya,Verda,Feyza geri durun bebeklere bir zarar verecek bu manyaklar."
Zafere giden yolda ilk adımı atmanın mutluluğu ile kızlarda eve geçip eşleri ile durum değerlendirme mesajlajması yapmışlardı.Erkekler Ayaz'ı ikna edemediklerini yazarken kızlar,Gökçe'nin durumdan işkillenmemesi için öylesinin daha iyi olduğunu söyleyerek ertesi günün gerginliği ile uykuya bırakmışlardı yorgun bedenlerini.
Ayaz ve Gökçe'yi ise sabaha kadar düşünceleri ile boğuşmaktan uyku tutmamıştı.
Ayaz erkeklerin planlarını düşündükçe saçma bulmuştu. Bi an kabul etmiş,hatta küçük bi an kendisi bile ondan istedikleri şeyi yapmayı düşünmüştü ama nasıl olursa olsun evlenmişti ve karısına sadık kalmalıydı. Dilşah annesi onu öyle yetiştirmişti ve ona birisine aşık olduğunda ve ya evlendiğinde asla ihanet etmeyeceğine söz vermişti. Bir yandan da için de ufacık bir yer Gökçe için üzülüyordu. Ne kadar sevmesede hiç bir kadın böyle bir oyunu hak etmiyordu. Bir kadının ve ya erkeğin duyguları ile oynamak acımasızcaydı. Fakat içindeki nefret,hısrs o küçük üzüntüyü bastıracak kadar büyüktü.
Gökçe'de,Ayaz dan farklı halde değildi. Kızlara bir umut vermişti ama dugular ve hisler işin içine karışınca karşı taraf için üzülüyordu. Kim ne yaparsa yapsın böyle bir ceza acımasızcaydı ve bu kendisini az da olsa kötü hissetmesine sebep oluyordu. Yıllar önce bir hata yapmış,tanımadığı,bilmediği,yüzünü dahi hatırlamadığı bir adamla birlikte olmuştu ve hala diken üstündeydi. Kendi yaptığı o hata yüzünden,adamı tanımasa bile bir sevgilisi,eşi ,çocukları vardısa diye adamı değil ama onları düşünerek yıllardır vicdan azabı çekiyordu kendi akılsızlığı yüzünden şimdi ise bir de bu derdi almıştı başına. Vicdan yükü ağırdı ve birinin duyguları ile oynamak bu Ayaz bile olsa onu şimdiden huzursuz ediyordu. İçindeki ufak isyanı bastırmaya çalıştı sabaha kadar. Tamamen kabul etmemişti ne de olsa. Ayaz onunla uğraşmaya devam ederse kendi bilirdi.
Sabah'ın erken saatlerinde kahvaltıdan önce yine herkes rutin işlere girişmişti. Erkekler hayvanlarla uğraşırken kadınlar kahvaltı hazırlamakla meşkuldü.
Gece eşleri ile aldıkları ortak karardan sonra hayvanların ahırını temizlemek için uğraşırlarken Tuğra Ayaz'a doğru yaklaşarak fısıldadı.
"Dün geceki mevzuyu unutalım Ayaz. Gece herkes için beklediği gibi geçmeyince sinirden abarttık. Sen haklıydın. Olacak iş değildi senden istediğimiz. Unutalım o mevzuyu."
Ayaz bakışlarını yanında elindeki kürekle dikilen Tuğra'ya çevirerek başını olumlu anlamda salladı.
"İyi olur. Planınız da saçmaydı zaten. Ne kadar çekilmez,sevimsiz,mantak olursa olsun bir kızın duyguları ile oynayıp ona acı çektirmek bize göre değil Tuğra. O planıda unutun. Gökçe'den intikam alacağız derken arada Yasemin ablayla Harun abiyi unuttuk. Olmaz kardeşim. Her şeyi geçtim onların hatrı,emeği var üstümüzde."
"Haklısın. Merak etme sen vazgeçti hepside zaten. Bir an sinirden gözü döndü onlarında."
Elindeki küreği kapının arkasına koyarak Ayaz'a bakıp sırıttı.
"Sana karınla alakalı bir sır daha vereyim mi lan? Ama vak bende fazlasını bilmiyorum bizimkiler ağzından kaçırdı ona göre."
Tuğra'nın sözleri ile Ayaz'ın gözleri parlarken o sözlerine devam etti.
"Kız bir süre önce Ankara'ya gelmiş.Ama nerede yaşıyor,memeleketi,doğup büyüdüğü yer,nerenin nüfüs kütüğüne kayıtlı orasını bilmiyorum kardeşim. Dediğim gibi muhabbet arasında ağızlarından kaçırdılar."
Ayaz,Tuğra'yı aniden kendisine çekip sertçe sarılarak sırtına bir kaç kez hafifçe vurarak geri çekilip telaşla parmaklarını saydı.
"Karımın adı Fatma! Ana adı,Müjgan,baba adı Harun,bir süre önce Ankara'ya gelmiş,kimizin de göğsünde aynı dövme var!"
Kendi kendine heyecanla saydığı parmaklarına bakarak bakışlarını tekrar Tuğra'ya çevirdi.
"Az kaldı bulmama! O gerizekalı Emir ve tayfası beni ödül toplayarak prensesini kurtarmaya çalışan Mario ya çevirselerde az kaldı. Kızın soyadını öğrensem her şey çözülecek ama bu kadarı da yeter.Memleketi neresi belli olmasada ben Ankara'dan başlayacağım araştırmaya tekrar."
Ayaz'ın sözleri ile Tuğra huzursuzca kıpırdanarak konuştu.
"Kızı hatırlamıyorsun ki,ana adı,baba adı aynı olan ismi Fatma olan kızları bulsan bile hatırlamadıktan sonra nasıl bileceksin karın hangisi lan?"
Tuğra'nın koluna omzunu atarak kapıdan çıkarak muzipçe sırıttı.
Tuğra aldığı cevapla yüzünü buruşturarak omzundaki kolu hırsla attırdı.
"Ohaaa! Çüşşş! Hiç tanımadığın kızların göğsüne bakmakta nesi hayvan!? Onlar da seni bekliyordu Ayaz gelse de göğsümüzü açsak diye!"
Ayaz hızla Tuğra'nın ağzını kağatırken Gökçe ambar dan aldığı domateslerle çıkıp ikilinin önünden geçerken işittiği Tuğra'nın sözleri ile onlara ters ters bakarakyüzünü buruşturup homurdandı.
"Sapık herif! Aklı fikri hâlâ memede,karıda kızda! Utanmaz!"
Ayaz kendilerine ters bakışlar atıp homurdanarak giden kızın arkasından bir şey diyememenin hırsıyla bakarken Tuğra ağzındaki eli ittirerek fısıldadı.
"Cidden hepsinin göğüslerini kontrol etmeyi düşünmüyorsun umarım!?"
"Tövbe estagfurullah! Sapık mıyım lan ben!? Fotoğraf denen bir şey var. Dövmenin fotoğrafını gösterir aynısından onlarda olup olmadığını sorarım manyak! Ayrıca tanırım ben merak etme sen! O geceden tek aklımda kalan ayrıntı kızın kokusu."
Tuğra Ayaz'ın sözleri ile başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak bahçedeki çeşmeye doğru peşinden gelen Ayaz'la elini yüzünü yıkamak için ilerledi.
"Sen gerçekten kafayı yemişsin!Şimdi de koku çıkarttın başıma! Av köpeği gibi kızları koklayıp,kullandığı parfümünden mi bulacaksın gerizekalı!? Sindirella masalındaki prens mi zannediyorsun kendini!? Göğüsle,kokuyla olacak iş mi bu!?"
"Üfff! Sabah sabah o yanındakinin sapıkça fantezilerini duymak zorunda mıyım ben ya!? İkinizi de şuracıkta bu domateslerle salça niyetine kaynatmamı istemiyorsanız gidin başımdan!"
Tuğra çeşmenin başında domatesleri yıkayan Gökçe'yi onun çemkirmesi ile farkederken Ayaz,Tuğra'nın onu daha ne kadar rezil edeceğini düşünerek sinirle kolundan tutup çekiştirerek Gökçe'ye de ters bakışlar atmayı ihmal etmedi.
"Lan ne diye koklayım elin kızlarını puşt!? Parfüm kokusu değildi ayrıca kızın kendi tenine has bir kokuydu. Böyle Itır çiçeği gibi bir kokusu vardı. Yaklaşınca o kokudan tanırım diye düşünüyorum."
Ayaz'ın sözleri ile Tuğra kıkırdayarak eve doğru ilerledi.
"He Ayaz he! Bulursun kokuyla falan koçup. Tenden yayılan o kokuyu bulmak için kaynağına ulaşman lazım değil mi sencede? Kızlarda sana o özel kaynaklardan yayılan kokuyu bulunan için boynunu,göğsünü testetmene izin verecekti zaten."1
Ayaz Tuğra'nın sözlerine anlam veremeyerek bakarken o evin kapısından girmeden elini kaldırıp önce Ayaz'ın kulağı ve boynu arasındaki bölgeye sonra da göğsüne dokunup muzipçe göz kırparak eğlenircesine sırıttı.
Ayaz anladığı şey ve Tuğra'nın bedeninde uygulamalı gösterdiği bölgelerle sinirle kükrerken Tuğra çoktan banyoya doğru koşmuştu.
"Ulan ne demeye piçlik yapiyorsun it!? Hayvan! Bir de hassas bedenime dokunuyor!"
"Başka hassas bir yerine sert bir darbe istemiyorsan çekil şu kapıdan artık! Kollarım koptu be!Çekil kenara şimdi sereceğim seni iki seksen. Sapık herif!"
Ayaz'ın bakışları arkasından kulakları tırmalarcasına cıyaklayan kıza dönerken elinde gördüğü büyük leğenin içindeki domateslerle kenara çekilerek sertçe söylendi.
"Geç! Tele kulak gibi milleti dinlemezsen rahatsız olacağın şeyleri de duymazsın! İki de bir de sapık deyip durma,elindeki o domatesleri tıkarım ağzına!"
Karşısındaki adama baştan aşağı umursamazca süzerek ters bir bakış atıp kapıdan girdi.
Ayaz kızın arkasından öfkeyle bir adım atmıştıki işittiği sesle adımı havada kaldı.
"Gız sen kime diyon sapık diyi gine?Sapığın Kazim mi geldi yoğsam? Sağa elli kere didim adamın sapıklığı o niyetten deği,abuk subuk gonuşmasından diyi! Dime öle bi da ayıp olur!"
Gökçe annesinin sözleri ile gözlerini devirerek elindeki leğeni sertçe yere bırakarak bezgince konuştu.
"Allah aşkına sapığın Kazım'ın sabah sabah bizim evde ne işi olabilir anne!? Ayrıca köydeki insanların lakaplarını ben mi taktım da bana patlıyorsun sen ya! Hem sapık diye Kazım abiye demedim! Benden bile çok sevdiğün o boncuk gözlüne dedim!"
Ayaz,Yasemin'in olayı yanlış anlamasından çekinerek müdehale etmek için içeri girerken Yasemin ellerini dizine vurarak söylendi.
"Vayyy anam! Sen benim boncuk gözlüme nası sapık din gız!? Dilinği ensenden çekivirim senin Gökçe! Olanın adını sapığa çıkarma edebiynen gelir gider benim selvi boylum!"2
Gökçe annesinin Ayaz'a olan sevgisine bıkkınca yakalarını silkerken Yasemin'in bakışları biraz önce Gökçe'nin yere sertçe bıraktığı domates leğenine kayınca bakışlarını tekrar kızına çevirdi.
"Hem ne bu afran tafran sebebi zabah zabah!? Ne dimiye atdın o domtiz ilenini yere? Gız sen gocamı isdeyon yoğsam!"2
Annesinin sözleri ile Gökçe başındaki yazmayı hırsla çekip iki elinin arasında gerdirerek annesine öfkeyle baktı.
"Vallahi boğacam kendimi artık ha!? Koca da koca! Ne var ne o kocalarda!? Anne benim deli damarıma basma yemin olsun camii hoparlöründen delilerin Yasemin'in kızı Gökçe koca arıyor! Evlenmek isteyen uygun bekar erkekler için köy meydanında taliplerini sınava tabi tutacaktır diye bütün köyü inletirim! Koca nasıl bulu..."
"Gız susss! Babası gılıklı noksan akıllı! Gendini boğacamış! Baban da beni almak uçun zamanında gendini admıya kakdıydı! Oğamı çekdin bilmem ki? Emme o en azından evlenmek uçun yapdıydı sen evde kalmak uçun isdeyon deli manyak!"
Gökçe'nin biraz önce annesine yaptığı tehtit ve Yasemin'in paniği ile Ayaz dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olmazken anne kızın bakışları hızla onu bulmuştu.
Yasemin'in gözleri Ayaz'ın alnında yaraya kayarken telaşla koşturdu yanına.
"Anaam! Lan ne oldu alnığa!? Boynuz gibi gabarı virmiş!"
Alnını kontrol etmek için elini uzatan Yasemin'in eline uzanırken bakışları Gökçe'yi bulduğu an onun öfkeden çakmak çakmak parlayan gözleri ile sinsice sırıttı.
Ayaz'ın kendisini ele vereceğini düşünerek ona fırsat vermeden kendisi söylemişti yaptığı eylemi.
"Gız ne dimiye yardın olanın gafasını!? Anam gudurdu bu benim başıma! Gel gız buruya!"
Ayağındaki terliği çıkartıp hızla Gökçe'ye doğru ilerleyerek kalçalarına elindeki terliği bir iki sefer vurmuştı ki Ayaz ona engel olarak elindeki terliği aldı.
"Dur abla! Kazık kadar kız dövülür mü be!"
Yasemin ,Ayaz'ın sözleri ile gülmemek için kendisini güçlükle tutarken Gökçe'yi korumaya çalışması hoşuna gitmişti.
"Ben gece hava almak için bahçede dolanıyordum kızın da hırsız zannetmiş beni. Bi yanlış anlaşılma oldu yani. Bile isteye yapmadı."
Karşısındaki adamın kahramanlık yapmış gibi böbürlenmesi ile Gökçe acıyan kalçalarını ovarak annesine ters ters baktı.
"Öyle olduu! Hırsız zannetim ben bu yalı kazığını!"
Söylediği sözden sonra kalçasına yediği tokatla çıkan sesten dolayı Ayaz'ın bakışları Gökçe'nin kalçalarına kayarken onun acıyan yeri ovması ile hızla bakışlarını kaçırdı.
"Aman beee! Çürüttün kadın çürüttün! Sayende popomun üzerine oturamayacağım bu gün! Millet başka şey zannedecek senin yüzünden!"
Ayaz'ın ağzından kaçan cümleyle anne kızın bakışları anında onu bulurken Yasemin çaktırmadan kızının kalçasına bu defa da bir çimdik atarak Ayaz'a bakarak sırıtıp dişlerinin arasından homurdandı.
"Emme ağşam bu laflarının hisabını sorarım senden Gökçe.Git çabık irezil olduk olana!"
Gökçe annesinin tehtidi ile az önce yere bıraktığı leğeni eğilip alarak hılza mutfağa girince Yasemin lafı değiştirmek için sözlerine devam etti.
"Prk bi şişivirmiş alnın lan. Gel ben bi et goyuviriyim boynızuğa."
Ayaz mutfak girişinden bakışlarını Yasemin'e çevirerek başını iki yana salladı.
"Yok abla gerek yok ete falan. Geçti zaten."
Yasemin Ayaz'ı dışarıya doğru çekiştirdi.
"Olur mu boncuğum ben anağa ne dirim sona. Ekmek çinneyim de goyuyum mu?"
Ayaz anlam veremediği cümle karşısında yüzünü buruşturarak sordu.
"Lan ne dimek nolacak?Ekmen içini azımda çinneyip şak diyi yapışdırıvirecem işde o boynuza. Şişini de acısını da al..."2
"Yok! Yok abla! İstmem! İyiyim ben! Jamal baktı sabah sağolsun. Önemli bir şey değil hem."
Ayaz açılımını öğrendiği eylemle tiksinerek yüzünü buruştururken kahvaltı masasına gelmişlerdi bile.
Kahvaltı masasına oturduğu esnada balışları Cenk'i bulunca onun karısının uzattığı çayı alarak gülümsemesi ile sırıttı.
"Cenk sen ne zaman bir kutlama yapıyorsun kardeşim?"
Masadakilerin bakışları Ayaz'ı bulup yine mi dercesine bıkkınca gözlerini devirince Cenk başını anlam veremeyerek salladı.
Çayından bir yudum alan Ayaz sırıtarak bakışları ile Verda'yı işarer etti.
"Hem kızımızı al hem ne kutlaması de. Nikahtan sonra işin olduğu için üstelemedik ama olmadı bu yaptığın. Hem yiğenimizde geliyor borcun çoğaldı koçum?"
Diğerleri az önce Ayaz'ın kutlama fikrine burun kıvırırken bu defa haklı dercesine Cenk'e baskı uygulamaya başlamışlardı. Kışkırtmalara ve karısının ısrarlarına daha falza dayanamayan Cenk başını olumlu anlamda salladı.
"Tamam lan yapalım. Şu harman işi bir bitsin yapalım kutlamayı. Ama mekan,karı kız alkol olayına girmem ben! Gelecekseniz evime gelin. Aile büyüklerinizle birlikte hepinizi ağırlayacağım. Eğlenecekseniz de eşlerinizle evleneceksiniz! Hem Verda'yı kurtaran çocukla da tabışmadık henüz. Onu da davet edecektim zaten. Can borcum var nihayetinde. Hem de bir değil iki tane! Birlikte tanışmış teşekkür etmiş oluruz onada."2
Diğerleri de Cenk'in sözlerini ve davetini onaylarken muhabbet eşliğinde kahvaltıya devam edilmişti.
Kahvaltılar yapıldığında aynı ekipler yine aynı görevlerine giderken bu defa Gökçe'de tarlaya giden ekiple sabahtannayrıldı evden.
Gökçe elindeki tırmığı ileriye doğru atarak bir kez daha kendine doğru çekti ve bunaltıcı sıcakla bezgince ofladı. Harman işi eğlenceli olduğu kadar zorduda. Sıcağın altında çekilesi iş değildi. Her zaman çevirdikleri oyunların,başlarına açtığı belalar sonunda ceza olarak sürülmüşlerdi bu tarlalara fakat şimdi durum farklıydı. Babası bel fıtığından dolayı bu yıl tam harman zamanı yarım bırakmak zorunda kalmıştı işlerini. İşçi tutacak güçleri vardı elbet ama yine o lanet cezaların sonucunda işçi yerine arkadaşları sürülmüştü bu tarlalara.
Onlar ceza için sürülsede biliyordu ki yardım etmekti niyetleri. Onlar yardımcı olmaya çalışırken kendisinin evinde rahatça oturması uygun olmazdı. Bunaltıcı sıcakta tek tesellisi hepsi ile yine beraber olmalarıydı.
Bakışları tarlada ceza sonucu çalışmak zorunda kalan kader arkadaslarina kaydı. Eee her halttan birlikte çıkıyorlardısa cezasıda ortak olmalıydı değil mi? Onlarında sıcaktan baygınlık geçirecek dereceye geldiğini fark edince başındaki yazmayı tepesinde bağlayarak gözlerini yan tarla da çalışan köylülerine çevirdi. Onlar bitirmek üzereydi lakin kendilerinin daha çok işi vardı. Bezgin bakışları bu defada traktörün üzerindeki uzun boylu adama kayınca öfkeyle dişlerinin arasından tısladı.
"Sırık! Hep senin eğlence merakın yüzünden mahkum edilmişler bu cezaya! Onlar ceza almasa ben de burada olmazdım! Hepsi senin suçun! Mesmursuz herif!Traktör tepesinden inmiyor birde! Zannedersin o iş veren,biz maraba!"
Düşüncelerinden yan tarladaki adamın seslenişi ile sıyrıldı.
Bakışları yan tarladaki genç sayılabilecek adama kayınca o sözlerine devam etti.
"Ne dinelip duruyon gız! Böle giderse siz bu harmanı gışa goyacanız. Yardım ilazımsa işimi bitirince geliviriyim!"
Gökçe adamın sözleri ile içine bir umudun yayıldığını hissetti ve sevinçle tam ağzını açmıştıki traktörün üzerindeki adamın,kendisi ile konuşan adama karşılık vermesi ile geri kapamak zorunda kaldı.
"Kazım! İşine bak! Sen den yardım isteyen oldumu!?"
Bakışları hızla yardım teklifini reddeden adamı bulurken onun bakışlarınında kendisininkini bulması ile hızla kaşlarını çattı. Ne zannediyordu bu sırık kendisini!? Ona mı kalmıştı teklifi red etmek! Burada tarla sahibi kendisi dururken!Sıcağın ve düşüncelerinin verdiği sinirle traktörün üzerindeki adama çemkirdi.
"Sen ne karışıyorsun be!? Sana mı kaldı karar vermek!? Sıcağın altında hepimiz şeker gibi eriyeceğiz farkındamısın!?"
Zaten gece olanlar ve sabah yaşadığı anlar yüzünden kıl olmuştu bu manyağa yetmiyor gibi üzerine tüy dikmeye çalışıyordu bir de!
İşittikleri ile adamın yüzünde sinsi bir gülüş peydah olurken imalı sözleride gecikmedi.
"Şeker gibi erimek,günlerce hayvan pisliği gibi kokmaktan iyidir! İşine bak işine!"
Ayaz'ın ne ima ettiğini anlayan Gökçe,adamın teklifini geri çevirerek aklınca ona ceza kestiğini düşünmesi ile ayağını sertçe yere vurdu. Elbet o ima ile kalkan kaşlarını tek tek yolmasını bilirdi ama zamanı değildi.Ne kadar sevmesede yardımına ihtiyacı vardı. O yüzden suyuna gidecekti.
İçindeki sinire hakim olmak ve Ayaz'a çatmamak için yaptığı işe döndü. Kulaklarına dolan yan tarladan gelen sesle tırmığı kendisine doğru çekerken tiksintiyle yüzünü buruşturdu.
Tarlada çalışmanın güzel yanlarıda vardı. Bir birine yakın olan tarlalarla bu daha da keyifli hal alıyordu. Köyün birbirini seven gençleri şarkılarla türkülerle birbirlerine sevdasını dile getiriyordu. Sevdaları ister karşılıklı olsun ister olmasın herkes derdini anlatırdı böyle zamanlarda. Şimdi Kemal'in, kendisine olan platonik aşkını dile getirmesi gibi.Ama şu an işittiği sesle pek eğlendiği söylenemezdi.
Kendisinin aksine Feyza'nın eğlenircesine söylediği sözlerle yüzünü buruşturarak homurdanırken,Feyza'nın sözlerini işiten Ayaz'ın bakışları ise yan tarlaya kaymış türkü söyleyen gencin üzerinde gezinmişti uzun süre.
Yar evinin başından da yol geçiyor geçiyorda yol geçiyor geçiyor,
Gel artık kavuşalım da ömrüm geldi geçiyor oy ömrüm geldi geçiyor.
Adamın söylediği sözlerle Ayaz'ın bakışları bu defa yan tarladaki gençten,Gökçe'ye dönmüştü. Belliki söylediği sözlerle ondan bir cevap bekliyordu lakin Gökçe onun sözlerini umursamadan yaptığı işe devam edince Ayaz'da bakışlarını kızın üzerinde daha fazla tutmadan traktörün üzerinden atlayıp ramörkteki dirgeni eline alarak yarım bıraktığı işine geri dönmüştü. Demek talibi vardı bu manyağın! Bu iyiydi işte kurtulmaları yakın demekti ondan. Ama kız pek umursamıyordu ve çocukta pek uygun bir dille anlatmıyordu niyetini. O uygun olmayan şarkının devamını getirmeyeceğini umdu çünkü böyle kalabalık bir ortamda hoş olmayacak cinstendi şarkının devamı. Lakin yan tarladaki genç adam,susmaya niyeti yokmuş gibi sözlerine devam etti.
Çayır biçiyom çayır
Yanıyom cayır cayır
O kırmızı yanaktan,o kiraz dudaklardan
Umduğunun aksine işittiği sözler ile Ayaz'ın kaşları hızla çatılırken elindeki aleti öfkeyle toprağa sapladı.Ne diyordu bu şerefsiz! Böyle bir ortamda dile getirilecek sözlermiydi bunlar!? Resmen kızı taciz ediyordu puşt! Tamam kendisi o manyaktan zerre hoşlanmazdı lakin işittiği sözler yenilir yutulur cinsten değildi.Abuk subuk sözlerle kıza atıfta bulunuyordu it! Sevmese haz etmesede Gökçe ailesinden bir kız dı ve bir kızın namusuna laf gelecek türden sözler söylenmesi kaldırılacak bir şey değildi.Aralarında bir ilişki geçmişse bile,bunu ulu orta böyle ahlaksızca dile getirmek iğrenç bir hareketti.
Öfkeden bütün bedeni titrerken elindeki dirgenin aniden çekilmesi ile düşüncelirnden sıyrıldı. Kararan bakışları yanından öfkeyle geçen kızı bulunca,biraz önceki kendi elinde olan dirgenin onun elinde olmasıyla çattığı kaşları ile anlam veremeyerek ona baktı. Taki onun yan tarladaki adamın üzerine doğru elindeki tehlike arz eden aletle bağırarak ilerlemesini algılayana kadar.
"Senin ben ağzını yırtmazmıyım! Ciğersiz piç!"
Gökçe'nin kendisininkinden aşağı kalmayan öfkesi ve ağzından dökülen küfürleri ile kendine gelerek hızla ona yaklaşıp elindeki aleti sıkıca kavradı ve onun gibi öfkeyle konuştu.
"Bırak şu elindekini! Başını belaya sokacaksın!"
Ne kadar karışmak istemese,Gökçe'den zerre haz etmesede işittiği sözler onun bile kanına dokunmuştu. Kız yapmak istediği eylemde haklıydı fakat böyle bir şerefsiz yüzünden kendisini daha fazla rezil etmesine lüzum yoktu.
Gökçe elindeki aleti tutup kendine öfkeyle bakan adamın mavi gözlerine baktı bir süre. Diğer kızlar olsa herkesten önce kendisi yapışırdı o piçin gırtlağına Ayaz bey! Lakin mevzu kendisi olunca kılı kıpırdamıyordu neden çünkü ikiside birbirinden haz etmiyordu,üstüneüstlük bir de ona engel oluyordu öyle mi!? Elindeki aleti tutan adamın elinden kurtarmak için hırsla çekiştirdi.
"Çekil önümden! Senin de şuracıkta pekmezini akıtacağım yoksa! "
Kızın sözleri ve öfkesinin kendisine yönelmesi ile Ayaz'da öfkelenmişti.
Diğer tarladaki genci uyaran Kazım onu azarlarken,Gökçe ve Ayaz'ı da arkadaşları güçlükle sakinleştirmiş ve herkes işinin başına tekrar dönmüştü.
Bir sakatlık çıkmasından korkan kızlar her ihtimale karşı Gökçe'nin yanında yaptıkları işe devam ederken,ortamın gergin havası Gökçe'yi daha fazla geriyordu. Hepsi babasına yardım etmek için buraya gelmişlerdi ve kendisi yüzünden onların tadının kaçması içinin sıkılmasına neden olmuştu. Kendisinin de tadı kaçsada ortamın gergin havasını dağıtmak için yüzüne sahte bir gülümseme takınarak kıkırdayıp Ayça ve diğerlerine dönerek konuştu.
"Kızlar siz neden sevgililerinize serenat yapmıyorsunuz? Kemal denilen embesil kadar cesaretiniz yokmu yoksa?"
Ayça,Gökçe'nin sözleri ile onu uyarırken Gökçe ona muzipçe göz kırparak kendisine şaşkınca bakan kızlara tekrar dönmüştüki Rana başını olumsuz anlamda hızla salladı.
"Sıcak çarptı sana galiba Gökçe! Ya da macera arıyorsun kendine. Öyle bir şey yapacak olursak bu tarlayı abilerimiz kanımızla sular be!"
Bakışlarını,abisini ve diğer kızların abilerini kontrol etmek için onlara çevirince gördüğü manzara ile yüzünü buruşturup çenesi ile ilerideki adamları işaret edip homurdandı.
"Şunlara baksana! Sanki cezayı alan kendileri değillermiş gibi,yardım için gelen zavallı çocuklara yıktılar işlerini. Bekçi gibi başlarından da ayrılmıyorlar üstelik!"
Bakışları tekrar Gökçe'yi bulunca omuzlarını umursamazca silkerek sözlerine devam etti.
"Ayrıca nereden sevgilimiz oluyor o dağ kaçkınları bizim? Her şey annenin oyunu yüzünden oldu. Yakamıza yapıştılar düşmek bilmiyorlar. Sende daha fazla iş açna başımıza."
Diğer kızlar da Rana'nın sözlerini onaylarken Gökçe tek kaşını kaldırarak imalı bir dille konuştu.
"Sizi duyan da bu durumdan şikayetçisiniz zanneder. Külahımı çıkarayımda ona sıralayın bu yalanları. İşten çok aklınız oynaşta. Görmedim mi sanki çocukları nasıl kestiğinizi."
Kızların ağızları işittikleri ile bir karış açık kalırken Gökçe kulağının dibinde hissettiği sesle ürpererek yerinde sıçradı.
"O dilini tut çeneni kapa da ben gem vurmayım o ağzına! Biraz önce yaşananlardan belli ne galtlar yediğin! Bir de yarım aklınla kızlara akıl veriyorsun senin gibi rezil olsunlar diye mi!? Kızları doldurmaktan vazgeç!"
Burnuna dolan koku bir an Ayaz'ın sendelemesine neden olurken hızla kendisini toparlamaya çalıştı.
Gökçe yanındaki adama öldürücü bakışlar atarken adam bakışlarını kızlara çevirerek uyarırcasına fısıldadı.
"Eğer bu delinin aklına uyarda saçma sapan işlerden çıkarsanız,abilerinizi üzerinize salarım o dingillerin hepsini,buraya onlarla birlikte memnuniyetle gömerim haberiniz olsun! Yok şarkı türkü falan işinize bakın işinize!"
Kızlar Ayaz'ın sözleri ile güçlükle yutkunurken Simay korkudan hemen bir kaç adım gerilemişti. Kendisini abisi zanneden bu manyakla tartışmaya girip geleceğini yakamazdı.
Ayaz ters bakışlarını Gökçe'ye çevirerek başıyla ileriyi işaret edip söylendi.
"Uzaklaş sende kızlardan! Aklın fikrin oynaşta,şarkıda türküde! Ama ne hikmetse seni alan bulunmadı hala!Değil şarkı türkü destan da yazsan seni alacak bi enayi bulamazsın!"1
Ayaz'ın kendisi hakkındaki düşüncelerini kâle bile almayan Gökçe,kızları kendisinden uzaklaştırmaya çalışmasına bozulmuştu.Karşısındaki adama ters bakışlarını çevirerek elindeki tırmığın sapıyla karnını sertçe dürterek çemkirdi.
"Asıl sen uzaklaş be! Minare kandili! Bana yasak koyup durma canına okurum senin! Bekçi mi kesildin başıma!? Ayrıca beni alacak adamın derdi senimi gerdi!? Alan olmadığını ne biliyorsun mamut!"
Ayaz kızın sözleri ile kısa bir an onu inceledi. Cidden bu manyağın yan tarladaki ciğersizden başka taliplisi varmıydı acaba? Ulan o adamı bulup sabır tespihi vermeliydi bu kızla geçinmenin başka yolu yoktu. Yatıp kalkıp sabır çekmeliydi gariban,ama bu kıza katlanmak için sabır tespihi bile kâr etmezdi. Gerçi niye düşünüyordu ki oana neydi? Üzerine para verseler bile bu manyağı kimse almazdı.
"Seni bu dünyadan izole edecek kurbanı bul,ben o adama üstün başarı larından dolayı,seni alsıdığı için üzerine para vereceğim! Eee hak ediyor zavallı adam sana katlanmak kolay değil!"
Ayaz'ın soktuğu laflarla Gökçede artık sabrının sonuna gelmişti. Onunda bir kalbi vardı değil mi? Bu pislik bunca lafı kendisine söylerken hiçmi içi sızlamıyordu. Çocukken yaptığı bir yaramazlıktan dolayı kendisine gördüğü yerde dünyayı dar ediyordu. İçine dolan hırsla dün gece aaldığı fakat kararsız kaldığı kararı hiç dşünmeden onayladı. Zira insan olmak acımak yaramıyordu bu zebani kılıklıya! Sadece kendi kalbinin kırılması adaletli olmazdı değil mi? O zaman zamanı gelince o kalbi o da zevkle kırar çektiklerini ödetirdi bu yalı kazığına.
Yüzüne yerleştirdiği Şirince bir gülümseme ile başını olumlu anlamda salladı ve kendisine şaşkınca bakan adama aldırmadan işinin başına dönerken başındaki yazmayı savaşa hazırlanan bir komutan edası ile tepesinde bağlayarak,elindeki tırmığı ileriye doğru attı ve söylendi.
Ayaz kızın haline ve hareketlerine anlam veremeyerek kısa bir an onu izledi. Biraz önce kendisine Şirince sırıtmışmıydı bu manyak?Amacı neydi acaba? Ellerinden gelse kurşuna dizecek kadar birbirlerine karşılıklı nefret hisleri beslerken birden ne esmişti buna?
İşittiği türkünün sözlerinin devamı ile
biraz önce söylediği sözlere atıfta bulunduğunu anlayınca azıcık üzülsede hemen o duyguyu yok etti. Hak ediyordu her şeyi bu cadı! Alan birini bulursan kaçarsın diye homurdanarak ilerideki su şişesine doğru ilerleyerek kapağını açıp suyu yudumlamaya başladı.
İçtiği su,işittiği sözlerle boğazına kaçarken öksürükleri arasında çatmaya çalıştığı kaşları ile işaret parmağını kıza doğru öfkeyle kaldırmıştı ki,Gökçe'nin kendisine dönüp göz kırması ile kan beynine sıçramıştı.
Erkekler Ayaz'ın geçmeyen öksürük krizi nedeni ile onun başına toplanırken kızlar da Gökçe'nin plana start verdiği eylemden dolayı,hem şaşkın hem tutamadıkları kıkırtılarla tekrar onun yanına gelmişlerdi. Planlarını bu kadar çabuk devreye sokacağını hiç biri de beklemiyordu.
Onun Ayaz'ın halini umursamadan göbek atıp türküsüne devam etmesi ile kıkırtıları kahkahaya dönüşürken,erkeklerin acıyan bakışları ise Ayaz'ın korku dolu gözlerindeydi. Hepsinin aklından da aynı anda aynı kelimeler geçiyordu.
Gökçe'nin son sözleri ile kendisine güçlükle gelen Ayaz içinden taşan öfkeyle dağları inletircesine bağırdı.
"Kes ulan şu saçma türküyü! Kala kala benim başıma kalayım deme yemin ediyorum seni bir kaşık suda boğarım Gökçe!"
Ayaz bütün sinir uçlarını uyaran öfkeyle sarsılırken söylediği son sözlerin farkında bile değildi. O kadar öfkelenmişti ki evli olduğunu dahi unutmuştu.
"Lan oğlum sakin ol! Saçma sapan konuşma evlisin sen be. Nasıl başına kalacak? Aklınca eğleniyor işte Gökçe. Biraz önce ne söylediysen kızdırmışsın belliki o da seni kızdırmak istemiştir. O da haz etmiyor senden bilmiyor musun sanki?"
Sakinleşmek için derin nefesler alırken öfkeli bakışları hâlâ kızlarla eğlenen Gökçe'nin üzerindeydi. Derin bir nefes alarak Jamal'ın sözleri ile başını salladı ve işaret parmağı ile kızları işaret ederek bağırdı. Niyeti söylediği sözleri Gökçe'nin de duymasıydı.
"Söyleyin karılarınıza o manyağa evli olduğumu söylesinler! Sizde söyleyin! Bu şaytanın ne halt yiyeceği belli olmaz! Kendi kendine gelin güvey falan olur,bizimkilerde de akıl yok bunu başıma sardırırlar sonra!"
Ayaz'ın sözlerini işiten Gökçe'nin kaşları hızla çatılırken kızlara öfkeyle baktı.
"Evlimiydi bu sırık! Ne demeye söylemediniz siz bana o ayrıntıyı!? Ne duruma düştüm sizin yüzünüzden farkında..."
"Sakin ol! Evli falan değil. Biraz önceki sözlerinden korktuğu için kurtuluş yolu arıyor."
Sahra'nın söylediklerini Feyza da onaylarcasına konuştu.
"Evli olduğunu düşünürsen rahat bırakırsın diye öyle söylüyor. Sonuçta birbirinizi sevmesenizde evli olan birine kur yapmayacak kadar ahlaki değerlere sahip olduğunuzu biliyorsunuz değil mi?"
Gökçe başından kayan yazmayı düzeltip yine tepesinde toplayarak sıkıca bağladı.
"Her boku yerde evli bir kadına yanaşmaz o ciğersiz! O kadar da değil. Gömmeyelim adamı şimdi."
Zeynep,Gökçe'nin sözlerini başını sallayarak onayladı.
"Hah! Bak kendi ağzınla söylüyorsun ne sen ne o öyle bir şey yapmazsınız. Hem öyle olsa biz senden saklarmıyoz canım?"
"Bize inanmıyorsan aile büyüklerine sor canım. Yok öyle bir şey. Hatta onlarada inanmazsan, sen iste ben bütün bilgilerini dökeyim önüne."
Meyra'nın sözleri ile güldü. Haklıydı istese ulaşırdı Ayaz'ın bilgilerine. Gerçi ona kalmaz kendiside öğrenirdi anında ama ondan saklayacak değillerdi öyle önemli bir ayrıntıyı sonuçta.
Kızlara muzipçe göz kırparak iki kolunı açıp elleri ile onları hafifçe kenara itti ve bakışlarını traktöre yaslanmış bir şekilde sigara içen Ayaz'a çevirerek seslendi.
İsmini işveyle seslenen kızın yüzüne dahi bakmadan başını sinirle sağa sola çevirip homurdandı.
"Tövbe estagfurullah! Yokluyor bu kız beni! Yeminle boğacağım ben bunu!"
Arkadaşları sakin olması için uyarılarda bulunurken Zeki şaşkınca kıza bakıp bakışlarını Ayaz'a çevirdi.
"Bence sen arkana bile bakmadan kaç bu kızdan kardeşim? Şunun gözlerine bak deli deli bakıyor!Anasından bile deli yeminle!"
Ayaz sinirle Zeki'ye bir tekme savurup homurdandı.
"Anasını karıştırma lan puşt! Anasına bile hakaret sayılır bunun manyaklığı!"
Zeki,Ayaz'ın attığı tekmeden geri çekilerek kendini savunurken sırıtarak sözlerine devam etti.
"O zaman hiç sıçrattırma üzerine kardeşim. Normal takıl sen. Ne derse eyvallah de. Alttan al. Karşılık verme,delinin üzerine gidersen iyice delirir o yüzden huyuna git. Yoksa bu kız istediğini alır gözlerinden belli ben sana söyleyim."
Zeki'nin son sözleri birazda olsa bir umut serpmişti içine. Eğer o şam şeytanının gerçekten öyle bir niyeti varsa işe yaraya bilirdi bu fikirler. Ne demişler çok naz aşık usandırırdı. Öyle hisleri vardısa,onunla didişmek yerine onu umursamayacak kendini o çakma Kleopatra'nın hain planlarından koruya biliridi.
Gökçe'nin tekrar işveylr seslenmesi ile bu fikre ve bu fikrin gelişmelerine nasıl katlanabileceğini düşünerek bakışlarını ona çevirip sesini normal tutmaya çalışarak cevap verdi.
Ayaz'ın bakışları kendisini bulduğu an yüzünü buruşturmamak için kendisini güçlükle tutan Gökçe yüzüne kondurduğu sahte bir sırıtışla konuştu.
"Sen beni yanlış anladın başına kalmak gibi bir derdim yok..."
Gökçe'nin sözleri ile Ayaz rahatladığını hissederken tuttuğu nefesini bıraktı.
"Ömür boyu başına bela olmak gibi bir derdim var!"
Ayaz'ın gözleri şüphe ile kısılırken Gökçe ona muzipçe göz kırpıp sözlerine devam etti.
"Bana olan nefretini aşka çevireceğim hazır ol!"
"Ohaa! Kızda ki cesarete bak? Bizimkilerde abilerinin korkusuna yüzümüze bakamıyorlar be!"
Saruhan'ın Gökçe'ye şaşkınca bakarak sarfettiği sözler ile Barlas onun bacağına sert bir tekme atarak bir küfür dolandırdı ağzında.
İşittiği cümle ile bedenindeki bütün kan beynine hücum ederken,onun bakışlarındaki kararlılıktan anlamıştıki çevirdiği oyun bile olsa durmaya niyeti yoktu bu cadının. Etrafındaki arkadaşlarını itekleyerek öne doğru sertçe bir adım atıp o da Gökçe'nin gözlerine kararlılıkla baktı.
"Eğlenmek hayat felsefem olsada seninle eğlence anlayışımız uymuyor. O yüzden benimle daha fazla uğraşma! Kafandaki o tilkilerine başka kapıda av ara Gökçe! Sabrımı zorlama benim! Uğraşmaya devam edersen karşılığını misliyle alırsın ama ben sofrasına oturup yemeğini yediğim ananın babanın hatrı için sabredip, seni kırmak istemiyorum! Şimdi bırak benimle uğraşmayı da işinin başına dön!"
Kendisine gülümseyerek hafifçe baş eğip işine dönen kızla nefesini sertçe bıraktı. Deli deliyi görünce sopasını saklar dedikleri bu olsa gerekti. Bugüne kadar ne söylediği sözlerin,ne yaptığı eylemlerin nereye varacağını hiç düşünmemişti lakin şimdi anlıyorduki bu kızın karşısında her daim uyanık olmalıydı ve bu durum onu geriyordu. Alışkın değildi o karakterine tersti bir şeyleri kırk kere düşünüp tartıp hareket etmeye. Bir an önce bu harman işinin bitmesini ve buradan uzaklaşmayı diledi. Yoksa ya katil olacaktı ,ya tımarhanelik olacaktı.
Asya telefonunu tekrar kontrol ederek masanın üzerine bıraktı.
Kocası göreve gitmiş ve üç gün olmuştu ayrılalı. Ne zaman döneceği belli değildi ama üç gündür her yarım saatte bir arayan adam bugün akşam üzeri olmasına rağmen henüz aramamıştı. Öğle vaktine yakın sadece yoğun olduğuna,merak etmemesine dair bir mesaj göndermişti. Sıkıntıyla nefesini bırakırken bakışları kapıdan didişerek giren üçlüyle yüzüne bir gülümseme yayıldı.
"Abi o oyuncak alınırmı hiç şimdiden? Doğmamış bir çocuğa şimdiden Barbie evi almak nedir? Ne anlasın el kadar bebek o oyuncaklardan? Hem madem Barbie yi aldın Ken'i neden çıkarttırdın setten!?"
Cenk,karısının çektiği sandalyeye oturmasını beklerken yanında susmak bikmeden sürekli konuşan Yakup'a bıkkınca söylendi.
"Oyuncağın sevgilisi,kocasımı olurmuş lan!? El kadar çocukların aklına aşk meşk sokuyorlar! Gerek yok Ken'e falan! Hem sanane Yakup!? Kaynana gibi her işe karışma lan!? Her şeyde bir bilgiçlik bir fikir sinirimi bozma benim!? İşin yok mu oğlum senin!? Üç kişilik bir ilişki yaşıyormuşuz gibi devamlı kıçınızda geziyorsun!?"
Yakup,Cenk'e ters bir bakış atarak çektiği sandalyeye otururken Verda bezmiş bir şekilde söylendi.
"Ayyy yeter Cenk! Ayrıca Yakup haklı uzatma daha fazla. Hem ona söylüyorsunda senin işin yok mu?"
Asya didilen üçlünün yanına gelerek selam verip masaya otururken Cenk karısına cevap verdi.
"Acar gelecek. Tuğra cafenin elektirik tesisatını kontrol etmesini istemiş. Sıkıntı çıkıyormuş bazen. Ben de bir şeye ihtiyacı olursa diye geldim o yüzden."
Asya'nın haberi vardı Acar'ın geleceğinden ama bugün geleceğini söylememişti kocası. Onunla Cenk'in evinde verdiği davette tanışmışlardı. Koray'ın asker arkadaşı olduğunu da o gün ikisinin aynı davette tesadüfen karşılaşmaları ile öğrenmişler ve eşleri ile aralarında güzel bir dostluk kurulmuştu. Acar ailenin erkeklerine efendiliği ve güvenirliği ile kendisini kısa zamanda sevdirmişti. Cenk için yeri daha ayrıydı tabi. Verda'yı kırtardığı günden itibaren Cenk onu daha tanımadan kardeşi yerine koymuştu ve sürekli görüşerek aralarındaki bağı en az Koray kadar güçlendirmişti.
"Tuğra Acar'ın geleceğini söylemişti ama bugün geleceğinden haberim yoktu. Seninde gelmen iyi oldu Cenk teşekkür ederim. Ben hiç anlamam o tarz işlerden."
Asya'nın sözleri ile Cenk önemli değil dercesine başını sallarken Yakup oturruğu yerden homurdanarak kalktı.
"Bir Acar türküsü tutturdular gidiyorlar! Ben yıllarımı verdim sana abi. En verimli yıllarımı hemde! Bak kurudum gittim yanında! Ne eş var ne çocuk ama iki günlük Acar bey benden kıymetli yahu! Ben sana olan bağlılığımdan bir sevgili bile yapamazken üstüne bir de Acar beyin sevdalandığı hatunu arıyorum hayatıma bak be! Film gibi ulan!"2
Bakışlarını Asya'ya çevirerek söylendi.
"Asya yenge ben soğuk bir şeyler alabilir miyim! İçim yanıyorda!"
Asya,Yakup'un sözleri ile kıkırdayarak başını olumlu anlamda sallarken Cenk başında dikilen Yakup'un bacağına sert bir tekme atarak homurdandı.
"Ben mi engel oldum yuva kurmana,kız bulmana it! Bulsaydın! Sen beceriksizsin ben ne yapayım? Kadın gibi her şeyde bir fikrin varken hangi kızı bulacaktın acaba!? Ayrıca ne oldu sana verdiğim görev!? Var mı bi gelişme Acar'ın aradığı kızı bulabildin mi!?"
Yakup başını sağa sola sallayarak tezgahın arkasına geçip dört bardak çıkararak limonata doldurdu.
"Hee abi var! Acar'ın saçna sapan rüyalarına girersem kızı görürüm anca o zman bulurum!Yahu Allah aşkına rüya da gördüğü kıza aşık olmak nedir be!?"
"Yakup sadece rüya da görmemiş çocuk. Dedi ya bir kere karşılaşmış."
Verda'nın sözleri ile Yakup alayla sırıttı.
"Hee yengem hee. Karşılaşmış. Hayal mi düşmü belli değil. Kıyafet devrimi yapılmadan öncede kalmış bir kızı bulmakta ancak o eserikliden beklenirdi zaten! Yahu bu devirdr yöresel kıyafet giyen kız mı kaldı be!?"1
Cenk ve Verda,Yakup'un kıskançlık seansının başlaması ile homurdanırken Asya aklına gelen fikirle Yakup'a seslendi.
"Yakup Acar da isterse ben size yardım edebilirim."
Hepsinin bakışları da Asya'yı bulunca Yakup elindeki içecek tepsisini masaya dikkatlice bırakarak hevesle konuştu.
"Acar'da kabul ederse o rüyalarında gördüğü ve bir kez de karşılaştığı kızı bana tarif eder bende elimden geldiğince tarif ettiği kızı çizmeye çalışırım. Resmini çizerim yani."
"Ayy! Asya bu çok iyi bir fikir."
"Hıhh! Fikir güzel de,hiç aklınıza geliyor mu o kız gerçekte var mı acaba? Varsa bile Ankara da olduğu ne malum? Hadi o yarım akıllı Ankara diyor var sayalım ki Ankara da ama hadi sevgilisi,nişanlısı varsa,hatta evliyse ne olacak! Ulan insan bir rüyaya bu kadar kapılır mı be!?"
"Yeminle seni kimse elimden alamayacak Yakup! Ulan gamlı baykuş gibi konuşmayı kes be! Adam yıllardır arıyormuş kızı,sevdalanmış bırak bulunca ne olduğunu anlayıp kendi karar versin! Her şeyi sen mi biliyorsun puşt!? Karışmadığın milletin bir sevdası kalmıştı ona da karış Yakup!"2
Cenk'in öfkelenmesi ile kızlar onu sakinleştirmeye çalılırken o bakışlarını kendisini umursamadan içeceğini yudumlayan Yakup'a tekrar çevirerek sinirle çıkıştı.1
"Bahar'ın istediklerini aldın mı? Oturup durma yanımda git kızın istediklerini al! Sen dibimden ayrılmadıkça kendimi karısı ve metresi arasında kalmış adamlar gibi hissediyorum lan! Siktir git!"1
Cenk'in sözleri ile hepsi kıkırdaşırken Verda aylardır aklındaki şeyi söylemenin sırası geldiğini düşünerek bakışlarını Yakup'a çevirdi.
"Yakup senin de artık bir yuva kurma zamanın gelmedi mi? Çoluk çocuğa karış sende böyle abinin kahrını mı çekeceksin hep? Zaten huysuz adamın teki yaşlandıkça hiç çekilnez ben sana söyleyim."
Cenk'in şaşkın bakışları karısını bulurken onun muzipçe göz kırpması ile yine aklında bir tilkinin dolandığını anlamıştı.
"Abimle mutluyum ben yenge. Bebekte olacak,takılırız işte çekirdek aile olarak dördümüz. Hem siz bebek bakmayı da beceremezsiniz şimdi. Kendinize bakamıyorsunuz ki.Bebeği sizin insafınıza bırakıpta hiç bir yere gitmem yani. Ben büyütürüm yiğenimi."2
"Ulan gel koynuma gir be! Bir o kaldı! Aramızda yatacaksın yakında! Yakup bak yengene söz verdim diye alttan alıyorum benin sabrımı zorlama kıracağım bir tarflarını! Düş yakamdan Yakup! Allah rızası için düş! Nikama yrngeni mi aldım seni mi aldım belli değil lan!?"
Asya ve Yakup Cenk'in sözleri ile kahkahayı basarken Verda içeceğinden bir yudum alarak sırıttı.
"Cenk ben Yakup'a göre birini buldum hayatım. Tıkma olarak kalabilir bizim yanımızda."
Karısının sözleri ile Cenk'in kaşları çatılırken Yakup huzursuzca yerinde kıpırdanarak Verda'nın sözlerinin devamını bekledi.Tamam tıkma sözü biraz kabaca olmuştu ama o zaten yanlarından ayrılmak istemediği için pek taktığı söylenemezdi. Onu huzursuz eden yengesinin hiç bit zaman normal olmayan işlerden çıkmasıydı.
"Bahar'la Yakup'u evlendirelim!"
"Oldu güzelim kızında başını yakalım bu gerizekalı yüzünden."
Cenk'in fikri ile Yakup başını onaylarcasına telaşla salladı.
"Abim haklı yenge olmaz kızın başı yanmasın benim yüzümden. Ben ne anlarım kocalıktan,babalıktan yahu?"
Cenk'in bakışları hızla Yakup'u bulurken sinirle güldü.
"Ulan bana akıl vermeye gelince kocalığın,babalığın kitabını yazmayı biliyordun ya şarefsiz!"
"Anlarsın Yakup,senden iyi bir baba iyi bir koca olur inanıyorum ben sana."
Asya'nın fikir belirtmesi ile Verda ona dönüp sırıtırken Cenk ve Yakup şaşkınca bakmıştı karşılarındaki kadınlara.
Yakup itiraz etmek için tam ağzını açmıştı ki kapıdan selam vererek giren Acar'la susmak zorunda kaldı.
Acar'a da içecek getiren Yakup onun gelmesi ile unutulan muhabbetle mutlu olurken Asya'nın fikrini Acar'a açmışlar onun verdiği onaylada en kısa zamanda Acar'ın aradığı kızın resmini çizmeye karar verilmişti. Kısa muhabebtin ardından Acar işinin başına geçerken Cenk ve Yakup ta onunla birlikte kalkmıştı masadan.
Verda ile Asya muhabbetine devam ederken Asya'nın aklı hâlâ kocasındaydı. Telefonun yanında olmadığını farkedince bakışlarını ona çevirdi.
"Telefonumu tezgahın arkasında unutmuşum. Tuğra arar duymazsam merak eder. Hazır kalkmışken tatlı bir şeyler getirmemi ister misin?"
Tatlı lafını duyunca Verda'nın gözlerinin içi parlayınca Asya ona gülerken o hızla cevap verdi.
"Trileçe var mı frnabuazlı olanından?"
Asya gülerek başını olumlu anlamda sallayarak masadan kalktı. Bir kaç adım atmıştı ki bacaklarında hissettiği sıcaklıkla olduğu yerde kaldı. Bakışlarını karnına doğru çevirdiğinde elbisesinin önündeki ıslaklıktan yere süzülen su damlaları ile panikle bağırdı.
"Hıı. Ne oldu? Trileçe yok mu yoksa?"
Asya başını olumsuz anlamda sallayarak ağkamaklı bir sesle tekrar bağırdı.
"Su...Suyum geliyor benim galiba?"
Verda önce işittiği sözlere anlam veremezken bakışları bir kaç adım ilerisindeki Asya'yı bulurken elbisesinin arkasındaki ıslaklıkla hızla otırduğu sandalyeden kalkarak yanına doğru ilerledi.
"Ayy Asya bir ayın vardı daha doğuma! Kız altına işemiş olmayasın sen farkında olmadan!?"
Asya'nın karşısına geçip onun şok olmuş bir ifade ile karnına baktığını görünce onun bakışlarıda yere doğru süzülen su damlalarına ve yerdeki birikintiye kayınca panikle bağırdı.
"Ayy Cenkkk! Koş suyu geldi! Yakup,Acar koşun! Vallahi doğuyor!"
Cenk karısının çığlığı ile ne olduğunu anlamazken Acar elindeki tornavidayı kaldırıp üst katı işaret etti.
"Öğretmen hanım suyu geldi diye mi bağırdı?"
Yakup şaşkınca başını sallayarak fısıldadı.
Cenk'in şaşkınlıkla sorduğu soruyla Acar dudaklarını bükerken Yakup yüzünü buruşturarak çıkıştı.
"Abi bir şeyden anlamıyorsun deyince kızıyorsun bana bir de. Yengem dört aylık hamile! Nasıl suyu gelsin,doğurusn yahu!? Asya yengedir belki sende biraz bil sahibi ol artık böyle şeylerde. Olmuyor ama."2
Cenk başını olumlu anlamda salladı.
"Haklısın bu sefer Yakup. Ne bileyim şaşırdım lan. Doğru dört aylık bebek nasıl doğsun?"
Acar ikilinin yorumlarını şaşkınca izlerken aklına gelen şeyle elindeki tornavidayı hızla bir kenara bırakıp koşar adım ilerlerken arkasında bıraktığı şaşkın ikiliye bağırdı.
"Asya yenge doğuruyor galiba lan!?"
Acar'ın bağırarak söylediği sözlerle ikilinin şaşkın bakışları ondan birbirine dönerken aynı anda fısıldadılar.
"Öyle diyorlar abi. Olabilir doğurabilir. Son ayları kızın. Oluyor son aylar da böyle şeyler. Yedi aylık hatta daha erken doğur..."2
İkili aynı anda fark ettiği gerçekle hızla merdivenlere doğru koşarak üs kata çıktıklarında Acar'ın çoktan Asya'yı kucaklayıp çıkışa doğru ilerlediğini görünce arkalarından ilerleyen Verda'ya yetişerek telaşla aynı anda sordular.
Verda kocası ve Yakup'un sorularını başını sallayarak onaylayıp hızla Acar'ın arkasından çıktı ve onun Asya'yı arabasına dikkatle yerleştirdiğini görünce telaşla kocasına çevirdi bakışlarını.
"Ben onlarla gideyim. Siz cafeyi kapatıp peşimizden gelin."
İki şaşkın adamın başlarını sallayarak kendisini onaylaması ile Verda'da,Asya'nın yanına arka koltuğa oturarak elini avuçları arasıma alıp sakinleştirmeye çalıştı.
Acar'a gidecekleri hastanenin adını vererek elbisesinin cebinden telefonunu çıkarıp önce Ayşe teyzesini,sonra Azra teyzesini arayarak durumu anlattı.
"Te...telefonum cafede kaldı. Tu...Tuğra arar ulaşamazsa merak eder."
Asya'nın gözyaşları içinde söylediği sözlerle Verda'nın da istemsizce gözleri dolarken onun gözünden akan yaşlara uzanarak kurulamaya çalıştı.
"Sakin ol sen. Ben Cenk'e söylerim getirir telefonunu. "
Asya'nın sürekli aynı şeyleri tekrar etmesi ile Verda onu rahatlatmak için hemen Cenk'i aramış ve Asya'nın telefonunu getirmelerini istemişti.
Hastaneye ulaştıklarında her şey hızlı bir şekilde gelişmişti. Acar Asya'yı sedyeye yatırdığı anda acil servis çalışanları onu hızla muayene odasına almış ve doğumun başladığını bildirerek acil doğumhaneye yönlendirmişlerdi.
Doğum için hazırlanan Asya giridiği muayene odasından çıkarken Verda hızla ona yaklaşırken Acar mahremiyet açısından ve özel konuşabikeceklerini düşüncesi ile bir kaç adım geriye doğru ilerledi.
"Annenlere Azra teyzemlere haber etrim canım. Cenk'te Tuğra'ya ulaşacak sen üzülme,korkup teleşlan ma sakın. Biz buradayız."
Asya yanağından süzülen yaşlarla başını olumlu anlamda sallarken Verda tekrar onun akan gözyaşlarını sildi.
"Verda yanımda gel korkuyorum! Tuğra da yok!"
Asya'nın isteği ile Verda'nın gözleri korkuyla irileşirken başını olumsuz anlamda salladı.
"A...Asya ben...Ben de korkarım. Be...Ben kan görünce bayılırım ki? Sen doğurma tut içinde biraz daha. Cenk gelsin o girer olur mu?"2
Asya'nın gözyaşları iyice artarken Mina hızla yanlarına gelmiş ve neden hala doğum haneye gidilmediğini öğrenmeye çalışıyordu.
"Asyacığım ben varım yanında canım. Hem bak daha fazla oyalanırsak bebekler için riskli olabilir bu durum."
Asya hızla başını iki yana sallayarak korkuyla bağırdı.
"Sen doğurtacaksın! Yanımda olmayacaksın ki! Biri gelsin yanımda lütfen Mina! Tuğra da yok! Yanımda bir olsun! Biraz bekleyelim Cenk gelince o bari girsin!"
Mina şaşkınca Asya'ya baktı. Başkasının kocasının yanına girmesini isteyecek kadar mı korkuyordu doğumdan. İşte bu doktorluk hayatında yaşadığı en anormal tecrübeydi.
"Asya güzelim saçmalama! Başkasının kocasının ne işi var doğumunda!? Bebekler riske giriyor diyorum sana! Kendini toparla ve bana biraz yardımcı ol hadi."
"Yaaa tanıdık biri olsun istiyorum yanımda! Korkuyorum anlamıyor musunuz! Kocam yok! Bebeklerine bir şey olursa bana bir şey olursa son anlarımda yanımda güveneceğim biri olsun istiyorum! Annemleri bekleyelim! Babam ya da annem kim olursa olsun ama biri olsun yanımda Mina!"
Mina gittikçe kendini kaybeden Asya ile telaşla bakışlarını Verda'ya çevirdi.
"Olmaz Mina! Ben korkarım! Kan görünve bayılırım! Ya hamileyim ben o anlara nasıl şahitlik edeyim!?"
Mina çaresizce nefesini bırakırken bakışları,Verda'nın arkasında kendilerini şaşkınca izleyen Acar'ı buldu.
"Seni tanıyor mu Asya!? Eğer tanıyorsa sen geliyorsun benimle!"
Acar kendisinden istenilen şeye anlam veremeyerek işaret parmağı ile şaşkınca kendisini gösterdi.
Verda'nın bakışları da hızla Acar'ı bulurken tekrar Asya'ya dönerek telaşla sordu.
"Acar olur mu Asya!? Lütfen olur de yoksa ben düşük yapacağım şimdi!"
Asya gözyaşları arasında hızla başını sallarken Tuğra'nın olmayışı onu daha fazla strese sokmuş ne karar verdiğini bile düşünemeyecek hale getirmişti.
Verda aldığı onayla hızla Acar'a yaklaşarak kolundan tutup çekiştirdi.
"Ayy yürü Acar! Dikilme sende kazık yutmuş gibi! Gir şunun yanına da doğuruversin bir avazda!"
Acar aklının almadığı olay karşısında şok olurken kendini birden ameliyathane için hazırlanırken bulmuştu.2
Asya'yı ondan önce almışlardı hazırlıklar için ama o böylesine mahrem bir olaya tanıklık etmek kesinlikle istemiyordu. Aklınımı kaçırmıştı bunlar başka biri kalmamış mıydı girecek!? Üzerine geçirilen hijyenik önlük ve başına geçirilen boneyle yüzünü buruştururken Asya'nın o sedyedeki çaresizliği ve korkudolu bakışları aklına gelince derin bir nefes aldı. Normal şartlarda da her insanın başına gelebilirdi böyle bir olay. Stres yapmaya gerek varmıydı? Dolmuşta,otobüste bile oluyordu bazı doğumlar ve o ortamda bulunan insanlarda yardım ediyorlardı sonuçta. O da o insanlardan biriydi şu an! Büyütmeye gerek yoktu değil mi? Tekrar derin bir nefes aldı ve eline verilen maskeyi takıp eldivenleride giyerek ameliyat haneye önündeki hemşireyi takip ederek girdi.
Bakışları ameliyat masasında yatan Asya'yı bulurken hemşirenin yönlendirmesi ile Asya'nın yanı başına geçti. Üzerindeki şaşkınlığı hala atamamıştı ve mümkün olduğunca bakışlarını Asya'nın yüzünden başka yöne çevirmiyordu. Şaşkındı,çekiniyordu ve en önemlisi utanıyordu. Garip bir hissiyat içerisindeydi.
"Asyacığım birazdan sezeryanla bebekleri alacağız. Küçük bir kontrol yapacağım anetestezi etkisini ölçmek için."
Asya hala akan gözyaşları arasında başını sallayınca Mina söylediğini yaparak tekrar konuştu.
Asya'dan gelen cevapla Mina bakışlarını arkadaşalarına çevirerek başıyla onay verip tekrar Asya'ya çevirdi bakışlarını.
"Başlıyoruz canım. Sakinleşmeye çalış biraz. Sen böyle huzursuz oldukça işimizi zorlaştıra birlirsin. Bize yardımcı ol ki bebekleri biran önce görebilesin. Böyle ağlamaya devam edersen tansiyonun düşebilir. Bebeklerinin ilk anlarını kaçırmak istemezsin değil mi?"
Asya tekrar başını olumsuz anlamda sallarken Acar ne yapacağını bilemeyerek bir Mina'ya bir Asya'ya bakıyordu. İşittiği sözlerle bakışlarını yanındaki hemşireye çevirdi.
"Taburaye oturun isterseniz. Eşinize daha rahat destek olursunuz."
Acar'ın şaşkınlıkla verdiği cevapla hemşirede şaşırırken Asya'nın dudaklarından kaçan hıçkırıkla kendine gelmiş ve Mina'nın biraz önceki uyarısı ile panikle Asya'nın elini tutmuştu.
"Asya bacım sakin ol. Bak ne dedi doktor hanım sağlığınız için sakin olman gerekiyormuş."
Asya Acar'ın sözleri ve elindeki elini hafifçe sıkarak fısıldadı.
Bakışlarını Acar'ın gözlerine çevirerek fısıldadı.
"Tuğra herkesin her şeyinden ilk haberi olan olurdu. Karısının doğuma alındığından bebeklerinin erken geldiğinden haberi olmuşmudur?"
Acar ne diyeceğini bilemiyordu. Zaten tuhaf,garip bir durumun içindeydi Asya'nın sorduğu tuhaf soruya ne diye bilirdiki. Verecek cevabı olmasada moralini yükseltmek adına yüzüne bir gülümseme kondurarak cevap verdi.
"Olmuştur elbet olmaz mı? Ama işinden dolayı geç kalacak belliki biraz. Sen kendini ve bebeklerini düşün şimdi."
Asya başını olumlu anlamda sallayarak tekrar konuştu.
"O nasıl söz Asya bacım! Bir şey olmayacak. Bebeklerinle birlikte çıkacaksın sağsalim inşallah. Getirme aklına yahu böyle şeyler."
Asya'nın sözlerinin devamını getirmesini istememişti. Zaten burada ecel terleri döküyordu kendisi bir de böyle konuşarak daha çok korkutuyordu Asya kendisini. Allahtan başka kimseden korkmam diyen Yörük Acar bir kadının hayatında yaşadığı en zor ana şahitlik ederken bir çocuk kadar korktuğunu hissediyordu.
"Bana bir şey olursa Tuğra'ya onu çok sevdiğimi söyle. Seni öyle çok sevmişki,seninle hayata dönmüş de! Ona elini uzattığında nefes almış de!
Ona de ki sen onu öyle güzel,masum,incitmeden,kırmadan sevmişsin ki seninle yaşadığı,yaşamak zorunda bırakıldığı hiç bir şeyden zerre pişmanlık duymamış de! Ona deki Acar,farkında olmadan başlayan bir aşkın bu kadar güzel olacağını bilseymiş Asya,seninle başına gelen her şeyi tekrar tekrar yaşasada yine seni severmiş de!"
Asya'nın kendinden istediği şeyle güçlükle yutkundu Acar. Kesin büyük bir günah işlemişti. Şu an yaşadığı,başına gelen şeyin başka açıklaması olamazdı. Kendisini öyle zor bir durumun içinde hissediyordu ki,bu başına gelenden önce oana birisi sorsaydı hayatındaki en çaresiz hissettiğin an hangisi diye hiç düşünmez ailemi kaybettiğim an derdi. Fakat şu an ailesini kaybettiği andan daha çaresiz hissediyordu kendisini. O bilmezdi böyle durumlarda ne yapılır,ne söylenir,nasıl destek olunur? Garip bir yörük oğluydu o. Ne bilsindi böyle şeyleri? Sonra aklına düştü yüreğine düşen bahar yağmuru! Yaylaların sarı çiçeği gibi esen rüzgarda uçuşan saçlar. Göklerin mavisi gibi uçsuz bucaksız o gözler o an bir gülümseme oldu peydah oldu yüzünde. Buhar oldu içindeki o çaresizlik.
"Asya bacım sen çıkınca kendin dersin ne diyeceksen Tuğra kardeşime. Ben bir garip yörük oğluyum,nasıl tutayım onca içli sözü aklımda? Hem hiç senin dilinden dökülenlerin verdiği hissiyatı verir mi benim anlattıklarım? Bak ben sana sevdamı anlatayım da dinle hele. Benim hissettiğimle senin dinlemen aynı mı oluyor anlarsın."
Acar'ın sözleri ile Mina gülerken Asya başını salladı olumlu anlamda.
"İlk rüyalarıma girmeye başladı ama öyle bir kere değil. Her gece. Üzerinde üç etek bindallısı,kemeri sıkmış ince belini,başında yazması. Başlığının önündeki altın liralar dökülmüştü alnına. Yazmasının altından beline kadar dökülmüş ince ince örülmüş sarı saçları. Hayırdır dedim,hayırdır dedi bir ses. Ömrüne de ahiretinede yazılmış kaderindir dedi yine aynı ses. Ben o sesten sonra tekrar dönüp baktım o güzele. Huri mi,melek mi bilemedim. Yüzüne bakamadım öncesi aymı,güneş mi bilmem bir parlaklık aldı gözlerimi. Başımı çevirdim bir sonra kalbime hükmedemeyip bir da çevirdim o yüze yönümü o an gördüm mah yüzünü! Beni bir titreme aldı göğün mavisi gözlerine gözlerim değdiği anda,bir rüzgar esti savurdu yayla çiçekleri gibi sarı saçlarının örgüsünü. Al kınalı elini uzattı titreyen bedenime hükmedip tutmak ne hacet tutamadım öncesi. Sonra yüzünde bir gülümseme belirdi dedim öldüm,geldiğim yer cennet! O an cihanı alem silindi gözümde tuttum bana uzattığı eli. Tutuş o tutuş işte. Ben tuttum o bırakmadı her gece gelir rüyalarıma. Derdimi bilen herkes derki delidir bu? Bir hayale,düşe bel bağlıyor. Vallahi değil Asya bacım! Rüyamda gördüğüm haliyle kanlı canlı karşımda gördüm ben o güzeli!"
Acar'ın anlattığı hikaye ile yüzünde bir gülümseme oluştu Asya'nın.
"Acar sana söz veriyorum sağ salim çıkarsam bu doğumdan ay yüzlü sevdalını tarif ettiğin gibi çizeceğim sana."
"Bana da gösterin resim bitince.Merak ettim Acar beyi böylesine sevdaya düşüren o rüya perisini ama önce ben size bu küçük hanımı göstereyim."
Mina eline aldığı bebeği hemşireye uzatrak Asya ile ilk buluşmasını sağlarken Asya yine gözyaşlarına boğulmuş,Acar hayranlıkla bebeğe bakmıştı.
İsminin seslenilmesi ile bakışlarını girişe çeviren Verda kocasını görünce ona doğru teleşle ilerledi.
"Acil doğuma aldılar Asya'yı Cenk! Jamal'i arayıp bilgi verdim belki bir yardımı dokunur diye ama o da izin günündeymiş bugün.Birazdan o da burada olur.Asya doğuma yanında girmemi istedi benden ama ben korktuğum için giremedim!"
Korkmuş karısını kollarının arasına alarak başına bir öpücük bıraktı.
"Tamam sakin ol. Aradın mı Ayşe teyzeleri?"
Verda başını olumlu anlamda sallayarak kocasının göğsünden başını kaldırarak gözlerine baktı.
"Sen Tuğra'ya ulaşabildin mi? Asya onu sayıkladı sürekli."
Cenk başını olumsuz anlamda salladı.
"Telefonu kapalı. Mesaj attım. Görünce dönecektir."
Yakup'un da gelmesi ile hepsi bekleme sandalyelerine otururken Cenk bakışlarını etrafında gezdirdi kısa bir an.
"Asya'nın yanına doğuma girdi."
İki adamın verdiği tepkiyle Verda yerinde sıçrarken Cenk şaşkınca konuştu.
"Verda ne işi var Acar'ın Asya'nın doğumunda!?"
"Evet yenge ne işi var o dingilin Asya yengemin doğumunda!?"
Yakup'un sorusu ile Cenk ona ters bir kaış atıp sabır çekerken Verda hızla olanları anlattı.
"Yeminle sülale boyu kaçıksınız kızım siz! Ulan kocasına ne deriz biz be! Hadi Tuğra bir şekilde anladı diyelim analarına,babalarına ne deriz Verda!?"
"Ayyy tamam Cenk! Abartma. Ne yapayom Asya öyle panikleyip korlunca bende ne yapacağımı şaşırdım. Hem sen burada olsaydın Asya'nın o halini görünce sen girerdin emin ol! Zaten senin bile girmene razıydı kız."
Cenk oturduğu yerden sinirle kalkarak sertçe yüzünü ovışturdu.
"Yavrum... Güzelim... Lan benim ne işim olur Asya'nın doğum anında yanında!? Keza Acar'ın da işi yoktu ama yine yapmışsınız bi delilik be! Senin bu işlerin bir gün beni öldürecek Verda! Allahım sen sabır ver bana! Bolca ver!Deli vallahi deli yahu!"
Yakup'ta Cenk gibi oturduğu yerden kalkıp koridorda volta atarken Verda'ya onaylamaz bakışlarını dikti.
"Kusura bakma yenge ama abim haklı bu defa! Hayır o Acar kim oluyor yani!? İki günlük adam! Ne anlar bebekten doğumdan falan yahu!?Ben olsam neyse!"
"Haaa! Bi doğum doktoru kesilmediğin kalmıştı başıma!"
Verda,Yakup'un üstüne doğru öfkeyle yürüyen kocasının önüne geçerek ona engel olmaya çalışırken o sinirle sözlerine devam etti.
"Siktir git Yakup gözüm görmesin seni! Ulan siz benim başıma belamısınız!? Karım nerede olmayacak iş var onu yapar başıma iş açar,adamım karşıma geçer abuk subuk konuşup kısakançlık krizine giren kadınlar gibi trip atar bana!"
"Ne güzel işte abi seviyoruz seni! Paylaşamıyoruz kimseyle! Yenge yaranılmaz buna yaranılmaz!"
Verda Yakup'un sözleri ile kıkırdarken Cenk karısının üzerinden Yakup'a doğru bir hamle daha yaparak işaret parmağını tehtit edercesine salladı.
"Evlendireceğim lan seni Bahar'la! Bak nasıl adam ediyorum ben seni hayvan!"
Karısının kollarından sıyrılıp ona da ters ters bakarak homurdandı.
"Ayy ben ne yaptım şimdi Cenk! Sende her şeyi benden biliyorsun? Sanki benden önce çok normlamişsiniz gibi konuşma canım sende aaa!"
Cenk karısının imalı sözleri ile ona şaşkınca bakarken Ayşe'nin sesiyle o yöne döndüler.
"Verda? Aldılar mı Asya'yı doğuma?"
Ayşe ve Azra'nın telaşla beklediği cevaba karşı başını salladı hızla.
"Aldılar Ayşe teyze. Yarım saat kadar oluyor."
Ayşe dudaklarını endişeyle dişleyerek bakışlarını Azra'ya çevirdi.
"Tuğra'ya ulaşabildin mi sen?"
"Hayır. Mehemet ulaşmaya çalışıyor."
Ayşe yüzüne dökülen saçlarını geriye doğru ittirerek sinirle söylendi.
"Onlarda ayrı bir dert! Günler torbaya girmiş gibi bugünü buldular kampa gidecek! Bu yaştan sonra ne işiniz olur kampla falan sizin ya!"
Azra arkadaşını sakinleştirmek için çabalarken Yakup ona doğru yaklaşarak koluna girdi.
"Gel kayınanne otur sen şöyle biraz. Tansiyonun falan yükselmesin şimdi bir de. Hayır haklısında sinirlenmekte! Sizin ne işiniz var kampta bey amcalar! Gittiniz işte kız doğuma Acar'la girdi. Siz olsanız böyle olur mu..."2
"Laann! Suss Allahın cezası gamlı baykuş suss artık be!"
"Yalan mı abii!?Hadi Tuğra yok.Ama Babası olsa,abisi olsa yanında o girerdi! Elin Acar'ına ne oluyor muş yani!"
Bakışlarını kendisini şaşkınca izleyen Ayşe ve Azra'ya çevirerek destek beklercesine sordu.
"Haksız mıyım ama kayınannelerim?"
Ayşe'nin eli işittikleri ile şaşkınlıkla ağzına kapanırken Azra'nın dudaklarından bir kıkırtı firar etti.
"Allah senin belanı versin Yakup! Çeneni kıracağım lan senin!?"
"Yakup kaç! Azra teyzeme güncelleme yükleniyor kaç canını kurtar."
Cenk'in kükremesinden tırsarken ,Verda'nın sözlerinden hiç bir şey anlamayan Yakup onlara şaşkınca bakarken ensesinde hissettiği nefesle hızla arkasını döndü.
"Üç gün boyunca normal bir doğuma girip,bütün kemikleri kırılıyormuş gibi acı çekerek doğumhaneyi inleten kadınların çektiği acıyı izlemek ister misin Yakup?"
Yüzündeki tuhaf gülümseme ile bakışlarını bir şahin misali gözlerine diken kadının kendisine sorduğu soruyu kısa bir an düşündü. Neden öyle bir soru sorduğuna anlam veremesede öyle bir ortamda bulunmak istemediğini faketti. Daha beter işkence ortamlarında bulunmuştu ama onlar hakettiği için bir parça bile içi acımamıştı.Dünyaya bir can getiren kadının çektiği acıyı görmek isteyeceğini hiç zannetmiyordu. Başını hızla iki yana sallayınca Azra'da başını olumlu anlamda salladı.
"Ben de öyle tahmin etmiştim. Eğer bir daha ağzından bu bilgiyi kaçırırsan,Mina'dan rica ederim ve sen o bahsettiğim doğumlara bugünden itibaren katılmak durumunda kalırsın! Bu bilgi gizli kalacak!"
Yakup güçlükle yutkunarak başını sallayıp Azra'nın tekrar Ayşe'ye dönmesi ile sessizce Cenk'e yaklaştı.
"Abii. Kayınanneyi bizim ekibe mi alsak acaba? Baksana değişik işkence taktikleri var."
Cenk tırsakça yanına sokulan Yakup'un bacağına sert bir tekme geçirerek öfkeyle tısladı.
"Eve gidince ben sana bizzat yapacağım o işkenceleri!Bekle sen it!"
Cenk öfkeyle homurdanırken Jamal ve Feyza'nın yanlarına gelemesi ile sert bakışlarını Yakup'tan çekip onlara doğru ilerledi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Dün gece işimiz bitince dönelim dedim sana ben!"
Aracın hızını biraz daha arttırarak uçaktan inip telefonunu açtığı andan beri telaşla söylenmeye devam eden Tuğra'ya çevirdi bakışlarını.
"Sakin olur musun artık!? Keyfimden mi dönmedim lan ben! Yazmamız gereken raporlar,teslim etmemiz gereken evraklar,belgeler vardı.Ha deyince halloluyor mu tüm bunlar?"
Ellerini kaldırıp sertçe yüzünü ovan Tuğra aracın göğüs kısmına elini sertçe vurarak tekrar homurdandı.
"Geç kaldım yine! Asya'ya her zaman geç kaldım ben! Söz vermiştim doğumda yanında olacağıma! Doğuma yalnız girmekten korkuyordu zaten.Ben de yanında değilim kim bilir ne durumda!?"
Hastane yoluna girerek bakışlarını kısa bir an Tuğra'ya çevirdiği esnada o tekrar öfkeyle söylendi.
"Babalar kampa gitmişler haberi alınca tekrar yola düşmüşler,annemler yeni gelmiş hastaneye! Kızların hiç birinin haberi yok doğumun başladığından! Ya Cenk ile Verda olmasaydı o an yanında!?"
"Lan biraz sakin ol sakin! Yalnız değil işte kız! Annenler,Cenk,Verda hepsi orada! Sakinleşmene yardımcı olacaksa Asya doğumhanede yalnız değil. Yanında Acar var mış!?"
Tuğra'nın bakışları hızla kendisine dönerken onun yüzünün aldığı şekille gülmemek için güçlükle tuttu kendini.
"Hııı Acar varmış. Jamal'den bilgi aldıktan sonra anlattım ya oğlum sana. Asya illa doğuma benimle gel diye Verda'ya tutturunca bilirsin onu da kan tutar ve korkar böyle şeylerden girememiş. Asya'da sakinleşmeyince Mina,Acar'ı almış doğuma."
"Asyam'ın yanında Acar var şimdi öyle mi?"
Nefesini bıkkınlıkla veren adam aracı parkedip emniyet kemerini çözerek bezgince söylendi.
"Heee Tuğra hee! Acar var! İn hadi artık geldik."
Tuğra öğrendiği şeyin şaşkınlığı ile ne yapacağını bilemeyerek kemerini çözüp araçtan indi. Tahmin ettiği gibi çok korkmuştu karısı. Yalnız bırakmamalıydı. Korkmasa Asya'nın yapacağı bir iş değil di yabancı birini doğumda yanında istemek. Hele ki yabancı bir erkeği. Düşüncelerini bir kenara itmeye çalışarak koşar adımlarla hastaneye girdi. Şu an önceliği karısının durumunu öğrenmekti. Yanında kimin olduğu umrunda bile değildi. Yanındaki kişinin karısına o zor zamanlar da yardımı dokunsun yeterdi onun için. Kendisi yanında olamadığı için içinde büyük bir sızı vardı ama şu an onu bile düşünecek halde değildi. Tek isteği sağlıklı bir şekilde karısı ve bebeklerine kavuşmaktı.
Acilden girip yönlendirme diskindeki personele yaklaşarak telaşla konuştu Tuğra.
Tuğra'nın bakışları yanındaki adama dönerken anlam veremeyerek baktı.
"Hee oğlum Demirci değil mi işte?"
"Asya Demirci adında bir hastamız yok efendim."
Verdiği cevapla birlikte diskin üzerine sertçe inen elin çıkardığı ses koridorda yankılanırken diskteki çalışanlar yerinde korkuyla sıçramıştı.
"Nasıl yok ya!? Bi daha bak!Asya'nın doktoru burada,bize verilen hastane ismi burası ama bizim hastamız burada deil öyle mi!? Hemen bi daha kontrol ed..."
"Abi bi dur gözünü seveyim ama ya! Sakin ol! Sen beni sakin testi recep'in yerde ben seni zaptetmeye çalışıyorum! Olmuyor ki böyle!"
Tuğra bakışlarını yanındaki adamdan kıza çevirdiği esnada yanındaki adam tekrar konuştu.
"Bak sessiz sakin adamı ne hale getirdiniz! Bir kerede tek seferde cevap verin be! Adam heyecanlı işte ne demeye eziyet edi..."
"Yahu bi susss! Bi suss kurban olayım abi ya! Bi susta derdimi anlatayım kıza be!"
Bakışlarını yanındaki adamdan diskteki kıza çevirdi.
"Asya Yaman! Eşimin adı Asya Yaman!"
Tuğra'nın verdiği isimle kız başını olumlu anlamda sallayıp tekrar önündeki bilgisayarı kontrol etmeye başladı.
"Lan Yaman olduydu değil mi bizim Asya? Tamamen aklımdan çıkmış kardeşim kusura bakma. Heyecandan işte hep."
Tuğra nefesini sertçe bırakırken o bakışlarını tekrar kıza çevirdi.
"Acar Yörükoğlu da doğum hanede yanındaymış. Belki onun ismini yazmışlardır iyi kontrol et."
"HasbinAllah! Abi adamın adını ne diye yazsınlar ya!? Doğum tapan Acar mı!? Lğtfen bak bu mevzuyu da dillendirip durma biri bir şey söyler Asya'mın canı sıkılır falan,istemiyorum böyle şeyler."
Asya hanım üç numaralı ameliyathanede. Henüz çıkmamış doğumdan. Siz ameliyat annelerin bekleme salonunda bekleye bilirsiniz?"
Tuğra başını sallayarak kızın sözlerini onayladı.
"Ne demek bekleyebilirsiniz! Bu adam karısının yanına girecek! İçerideki dingili çıkartın kocası girecek derhal! "
"Beyefendi talep ettiğiniz şeyi ben gerçekleştiremem. Benim işim sadece size bilgi vermek. Onun dışında prosedürler nasıl işler ben bilemem.Siz doktoruyla iletişime geçin lütfen."
Tuğra bezgince yanındaki adamın kolundan sürüklercesine çekiştire çekiştire bekleme odasına kadar götürsede o hala sinirle homurdanıyordu.
"Hiç bir şeyi bilme sen!? Ne demeye diktiler seni oraya!? Zabıt tut diye mi!?"
Bekleme odasındaki herkesin bakılları seslere dönerken Ayşe şaşkınlıkla fısıldadı.
"Osman! Senin ne işin var burada!?"
"Tuğra annem nerede kaldın sen!?"
Tuğra ve Osman didişmeyi bırakıp iki kadına yaklaşarak sarılırken Tuğra endişeyle konuştu.
"Asyam nasıl anne var mı bi haber?"
Azra başını olumsuz anlamda sallarken Osaman Ayşe'nin kollarından sıyrılarak sırıttı.
"Yengem! Asya nasıl? Bebekler doğdu mu?"
"Bilmiyoruz,haber vermediler daha."
Osman anladığını belirtircesine başını sallarken ortamdaki gerginliği dağıtmak adına Azra'yya doğru ilerledi bu defa sırıtarak.
"Azra sultan! Yıllar bu ailenin kadınlarına uğramıyor pek galiba? Ben yaşlandım siz hala taş gibisiniz yahu!?"
Azra Osman'ın sözleri ile kıkırdatken kollarını açarak sıkıca sarıldı.
"Yıllar senin zevzekliğinden de bir şey alıp götürmüyor Osman."
Azra'nın sözleri ile hepsi gülüşürken Osman Cenk ve Yakup'la da tanışmıştı. Verda'ya yaklaşarak sırıtıp saçlarını karıştırdı.
"Senden ne haber deli cücük!? Hala tünüyor musun ağaç tepelerine?"
"Ayy Osman abi yaa!Off! Senin yüzünden adım öyle kalacak!"
Cenk karısının dağılan saçlarını düzeltirken Osman'a ters ters bakıp homurdandı.
"Dokunma karıma bi daha! Deli falan da değil benim karım doğru konuş!"
Cenk'in tepkisi ile Osman ikilinin haline sırıtarak diğerlerine döndü.
"Anlaşıldı bizim deli cücüğün,horozu da onun kadar deli! Adam karısını benden kıskandı be!"
Cenk ve Yakup avına odaklanmış aslan misali Osman'ı süzerken diğerleri onun sözlerine gülünce Cenk ters bakışlarını yanında gülen karısına çevirerek sıktığı dişlerinin arasından konuştu.
"Komik olan ne!? Gülme sende şu herifin sözlerine! Sevmedim ben bu adamı Verda! Ne demeye dokunuyor lan bu sana!?"
"Al benden de o kadar abi! Tipe bak! Saçının şekline bak şunun! Tas kafa! Bir de yengeme dokunup deli cücük diyor! O bizim deli cücüğümüz sana ne oluyor acaba!?"
"Tövbe estagfurullah! Yeminle hepsi beni buluyor bunların! Yakup siktir git bütün hıncımı senden çıkaracağım yoksa!"
Yakup tam ağzını açmıştı ki ameliyathanenin açılan kapısı ile herkesin bakışları oraya dönünce Tuğra hızlı adımlarla çıkan küvözlere yaklaştı.
Yüzündenki gülümseme ile önündeki küvözlerin içindeki bebeklerine baktı. Birinin karısı gibi sarı saçlı beyaz tenliyken,diğeri kendisi gibi siyah saçlı ve esmer di. İkisi de sağlıklı görünüyordu.Onların tezatlığı yüzündeki gülümsemeyi daha da genişletirken bakışları hızla hemşireyi buldu.
Hemşireler Tuğra'nın sorusu ile kıkırdaşıp birbirine bakarken ince ve genç olan kız konuştu.
"İyi. Hatta o kadar iyi ki yanındaki yakışıklı adamın aşk hayatını ele aldılar doğum boyunca. Birazdan odasına getirirler. Bizim şimdi bebekleri kontrol için götürmemiz lazım. İki kişi bizimle gelsin. Bebeklerin kıyafetlerini de getirsinler mümkünse."
Ayşe ve Azra aldıkları haberlerle şükrederek birbirine sarılırken hemşirenin son sözleri ile hemen peine takıldı ikiside.
Gidenlerin ardından ortalık bir den bayram yerine dönmüştü. Hepsi Tuğra'yı sırayla tebrik ettikten sonra Asya'nın çıkışını beklemeye koyuldular.
"Lan Tuğra. Kızlarından birini oğluma vermezsen bozuşuruz."
Tuğra,Osman'ın sözleri ile sinirle homurdandı.
"Abii! Ya sen beni çıldırtmak için mi geldin onca yolu peşimden? Daha yeni dünyaya gözlerini açtı benim kızlarım. Şimdiden söyleme şöyle şeyler. Germe beni gözünü seveyim!"
Osman,Tuğra'nın omzuna hafifçe vurarak sırıtıp bakışlarını bu defa Verda'ya çevirdi.
"Kız! Deli cücük! Bir babanın iki kızını birden almak olmaz. Diğer oğluma da senin kini alacağım şimdiden söyleyim?"
"Kimin kızını alıyorsun sen hayırdır!?Akacak kanın varsa gel!"2
Cenk'in ateş saçan bakışlarını kendisine dikip öfkeyle söylediği sözlerle Osman küçük bir kahkaha attı.
"Sevdim seni Cenk Ateş! Akacak kanım var ama boşa gitmesin kana kan,cana can olalım biz kardeşim! Kankardeşi!"3
Cenk başını sağa sola sinirle sallarken Ameliyathanenin kapısı tekrar açılmış ve bitkin bir halde Acar çıkmıştı. Bakışları ilk Tuğra ile kesişsede onu es geçip Verda'ya dikti gözlerini.
"Alacağın olsun öğretmen hanım! Senin yüzünden koskoca yörük Acar içeride korkudan çocuk gibi titredi! Bu ne menem bi iştir yahu!? Elim ayağıma dolandı. Kadın olmak zor iş miş vesselam!"
Erkekler Acar'ın beyaza kesmiş yüzüne sıkıntıyla bakarken o nefesini sertçe bırakıp Tuğra'ya yaklaştı.
"Seninde affına sığınıyorum Tuğra kardeş.Beni kör bıçakla dirhem dirhem doğradalar yeminle böyle bir iş etmezdim ama Asya bacım çok korkmuştu kimsede olmayınca dayanamadım haline mecbura kaldım. Biraz da şok içindeydim açıkçası."
Tuğra,Acar'ın mahçubiyetini yüzüne bakmaması dan anlarken onu kendine çekerek sıkıca sarıldı.
"Eyvallah kardeşim. Bu iyiliğini ömürüm boyunca unutmam! Tuhaf bi durum oldu lakin Asyam'ı o halde yalnız bırakmayıp destek olman daha önemli benim için."
Geri çekilip Acar'ın yüzüne endişeyle baktı.
"Asyam nasıldı? Zor oldu mu? Çok korktu mu?"
Acar hatırladığı anlarla tekrar sesli bir şekilde nefesini bırakarak sırıttı.
"Vallahi ne yalan söyleyim kardeşim,doğum boyunca sürekli ağladı. Sürekli seni sayıkladı. Hatta bi ara beni posta güvercini niyetine kullanmaya kalktı sana olan aşkını iletmem için. Yahu bu kadın milleti de bi acayip. Canından can geliyor dünyaya hâlâ romantiklik peşinde oluyorlar. Utanmasam ağlayacaktım Asya bacımın aşkı karşısında."
Acar'ın Tuğra'yı rahatlatmaya ve kendisinin üzrirndeki mahcubiyet hissinden sıyrılmaya çalıştığını farkedip konuyu değiştirmeye çalıştı Verda.
"Ayy Jamal ve Feyza'yı görüyor musun sinsice gitmişler bebeklerin peşinden. Ayy Cenk biz de gidelim hadi belki bi daha görürüz."
Karısının çekiştirmesi ile Cenk peşine takılırken Yakup,Cenk'e işleri olduğunu bildirerek ayrılmıştı yanlarından. Osman da diğer çiftin arkasından ilerlerken Acar ve Tuğra kalmıştı.
"Bu arada gözün aydın. Kızların da pek bi güzel maşallah. Erken doğmalarına rağmen sağlıkları iyi dedi içeride ki bebek doktoru. Tabi her ihtimale karşı genel kontrol yapacaklarmış."
"Eyvallah kardeşim. Acar gerçekten çok sağol. Her şey için."
"Ne demek. Haa Asya bacımı odasına çıkartıyorlardı. Sen karının yanına git ben de gideyim artık.Bi ihtiyacınız,yapabileceğim bir şey olursa haber edin. Hadi Allaha emanet."
Gitmek için çıkışa doğru yönelen adamın kolundan tutarak durdu. Yüzündeki gülümseme ile muzipçe göz kırptı.
"Yok öyle hemen kaçmak. İşimiz var daha seninle gel benimle."
Acar Tuğra'nın çekiştirmesi ile peşinden ilerlerken önce Asya'nın odasını öğrenmişler sonra birlikte odaya çıkmışlardı. Odanın kapısına gelince Tuğra bakışlarını Acar'a çevirdi.
"Burada bekle beni. Önce karımı göreyim sonra seninle işimiz var. Kaybolma sakın bir yere."
Acar işlerinin ne olduğunu anlamasada Tuğra'yı onaylayarak başını olumlu anlamda salladı.
Açtığı kapıdan içeriye giren Tuğra'nın bakışları hemen karısını bulurken hemşirenin ona bir şeyler anlattığını fark edince onlara doğru yaklaşarak bakışlarını karısına dikti.
Ağlamaktan şişmiş gözleri ile içi acırken onun tekrar ağlamaya başlaması ile hızla ona yaklaştı. Hemşire Tuğra'yı farkedince daha sonra tekrar geleceğini söyleyerek ayrıldı odadan.
"Asyam... Deniz gözlüm. Özür dilerim yine yetişemedim sana."
Kollarını karısına dikkatlice sararak alnına bir öpücük bırakıp geri çekildi ve akan gözyaşlarını silmeye çalıştı.
"Ağlama artık. Yanındayım. İyi misin?"
Asya başını olumlu anlamda sallayarak kocasının boynuna bir öpücük bırakıp fısıldadı.
"Çok korktum!Sen hep yanımda olacaksın diye planlar yapıp öyle konuştuk bunca zaman. Ama birden suyum gelip doğum başlayınca çok korktum Tuğra! Seni bir daha göremeyeceğim sandım!"
Asya'nın yüüznü hafifçe okşayarak kendi dolan gözlerinden damlayan yaşı umursamadan oda fısıldadı.
"Biliyorum. Korktuğunu,çok korktuğunu biliyorum. Sen o amelitahanede korktukça benim kalbim sıkıştı sanki. Yine yetişemedim,yine sana geç kaldım ya bu defa beni görmek istemezsin diye korktum bende. Ben sana hep geç kalıyorum Asyam! Aşkına,acılarına,çektiğin zorluklara,mutluluklarına hep geç kalıyorum ama yanında olamasamda kalbim hissediyor en ufak üzüntünü,acını,korkunu. Hepsini seninle bende yaşıyormuşum gibi benim de canım yanıyor. "
Kocasının doğumda yanında olamadığı için üzüldüğünü anlayan Asya mahçupça baktı gözlerine.
"Doğum da Acar vardı yanımda."
Tuğra'nın bakışlarından geçen hayal kırıklığı ile hızla sözlerine devam etti.
"Çok kotkmuştum,korkudan ne yaptığımı bilmiyordum Tuğra. Sadece yanımda birisi olsun istedim. Ölü..."
"Asyam! Sakin ol. O sebepten Sana kızmadım,kırılmadım. Sadece yanında olamadığım için kendime kuzdım öfkelendim ben. Acar'a minnettarım orası ayrı ve desteği seni rahatlaytıysa sıkıntı yok. Doğum bu açık alanlarda gerçekleştiği anlar bile oluyor ve o ana şahit olan insanlar oluyor.Acar da onlardan birisi.Kötü bir şey yapmadın sen. Canını sıkma."
Tuğra yatağın kenarına otururken karısının ellerini avcunun arasına alarak dudaklarına götürdü.
"Ayrıca kusura bakma kızlarımın annesine elim boş geldim ama ilk fırsatta telafi edeceğim güzelim."
Asya kocasının sözleri ile kıkırdayarak aklına gelen kızlarıyla heyecanla konuştu.
"Tuğra birisi tıpkı sana benziyor!"
"Diğeri de sana benziyor Asyam!"
Tuğra yüzündeki kocaman gülümseme ile başını olumlu anlamda sallayarak karısının alnına tekrar küçük bir öpücük bıraktı.
"Gördüm Asyam gördüm. O gece elimi tutup bu duyguyu yaşamama izin verdin ya şu koca cihanı sana verecek gücüm olsa,yine yetmez senin bana verdiğin her anın karşılığında. Hâlâ aklım almıyor sen yüreğime,içime,benliğime bu kadar işlemişken ben nasıl farketmemişim de başka yollarda yürümüşüm!?"
Asya kocasının sözleri ile göğsüne sokularak kollarını beline doladı.
"Sana bakmaya kıyamayıp,dokunmaya çekinirdim ben! İçimde sana karşı varlığını bile bilmediğim bu arzu senin bedenine zarar verip,ruhunu yaralarken,sana yaşattığım acı benim ruhumu bedenimden ayrıyor!"
İşittiği sözlerle Tuğra'nın nefesi boğazından takılı kalırken bedeni kaskatı kesilmişti. Kocasının bedenindeki değişimle Asya göğsünden başını kaldırarak onun gözlerine çevirdi bakışlarını.
Karısının dilinden dökülen sorunun cevabını bilerek kendisinin de onaylamsını beklediğini farkedince güçlükle yutkundu. Hatırladığı anı ile gözleri dolarken titreyen elleri onun yüzüne uzanırken başını salladı olumlu anlamda.
"O gece benim ruhum yaralandı ama o geceyi hatırlamaya başladıktan sonra aklımda döndü hep bu sözlerin. Biliyorumki hâlâ o gecenin acısını taşıyor ruhun. Taşıma artık. Çünkü ben o gece isyanım değil,şükür sebebim oldu benim. Seni ve bebeklerimizi getirdi o gece bana. Nasıl şükretmeyim ki? Sende kurtar ruhunu o gecenin azabından artık."
Farkında olmadan nefesini sesli bir şekilde bırakırken içini kavuran o azabın ateşinide alıp götürmüştü sanki o nefes. O geceyi hatırlatıp,karısının yaralanmasını istemediği için aralarında bir anlaşma varmış gibi hiç dile getirmemişti yaşadıklarını,hatırladığı anları.Şimdi ise o gece ve o geceye dair hatırladıkları karısının dilinden isyan değilde şükür olarak dökülünce sönmüştü içinde yanan o ateş. Gözünden damlayan yaşlara uzanan karısının eli yüzünde gezerken Tuğra başını olumlu anlamda sallayarak yüzüne bir gülümseme kondurmaya çalıştı.
"Yine geç kaldım. Seninle yaşadığım,yaşayacağım her şeyde sen benden bir adım önde oluyorsun hep ve ben hep geç kalıyorum Asyam."
Tuğra'nın sözlerine anlam verememişti Asya.
"Elimi tuttuğun gece,o gecenin ve yaşadığımız anların şükrünü içimden dile getirdim hep ama senin karşına geçipte gözlerine bakıp dile dökedim şükür sebeplerimi."
Kocasının sözleri ile Asya dudaklarına küçük bir öpücük bırakırken Tuğra'da karşılık vermiştiki bir süre sonra işittikleri ses ile hızla ayrıldırlar birbirinden.
"Sonun da kavuştun mu kocana!?"
Mina'nın sözleri ile Asya biraz önce yakalandıkları anın utancı ile kızarırken Tuğra'nında ondan aşağı kalır yanı yoktu.
"Bu güne kadar kaç doğum gerçekleştirdim sayısını bile hatırlamıyorum ama Asya'nın ki unutamayacaklarım arasında ilk beşe girer. Doğum bitene kadar ağlayıp kocasına olan aşkınındile getiren bir kadınla karşılaşmadım daha önce. Genelde başka türlü dile getirirler p duygularını. Tabi Acar beyi de unutmamak lazım. Bu romantik doğum sahnesine katkılarından dolayı."
Asya Mina'nın sözleri ile kıkırdarken Tuğra,Acar'ı unuttuğunu hatırlayınca bakışlarını karısına çevirdi.
Asya başını olumlu anlamda sallarken Tuğra,Mina'ya teşekkür ederek kapıya ilerleyip açmıştı ki karşılaştığı kalabalıkla şaşkınca baktı.
"Ataomu parçalayacak kadar süreyi içeride geçirdiğinden beri! Ne bok yiyorsun lan sen kardeşimle iki saattir içeride!? Kız doğundan yeni çıktı daha kuduruk köpek! İki öp kokla çık! Kardeşimi göreceğim ben! Hiç güvenmiyorum sana!"
Emir'in sözleri ile herkes gülüşürken Tuğra bıkkınca nefesini bıraktı. Bakışaları bebeklerini getiren annelerine kayınca yüzünde oluşan gülümseme ile Emir'e döndü tekrar.
"Üzgünüm kayınço ama biraz daha beklemen lazım."
Emir'in kaşları hızla çatılırken Tuğra annesinin kucağındaki kızını alarak bakışlarını Acar'a çevirdi ve bir kaç adımda ona yaklaştı.
"Sen kızımı tut iki dakika kardeşim."
Tuğra'nın sözleri ile ortamdakiler bir birine ne oluyor dercesine bakarken Acar'da bugün yaşadığı ikinci bir şaşkınlıkla ona uzatılan bebeği kucağına aldı.
Tuğra diğer bebeğinide Ayşe'nin kucağından alarak bakışlarını Acar'a çevirip başıyla kapıyı gösterdi.
Herkes şaşkınca ikiliye bakarken Tuğra bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezdirerek sözlerine devam etti.
"Bizim Acar'la biraz işimiz var içeride. Şimdilik biraz daha beklemeniz gerekecek."
Sözlerini bitirip Acar'ın kapıdan geçmesini beklerken Emir sinirle homurdandı.
"Ne boklar çeviriyor bu be! Gizemli bi havalar yaratmaları falan!? Ne dönüyor burada!?"
"Allah aşkına sus Emir! Başlama yine? Bir de Tuğra'ya meraklı dersin,senin merakının ondan aşağı kalır yanımı var?"
"Ama Zeynep'im ben abisiyim. Dayıları olarak daha ben görmedim kızları."
Karnına aldığı dirsek darbesi ile susmak zorunda kalırken odadan çıkan Mina ile bakışlarını bir şeyler görme umudu ile açık kapıya diksede Mina'nın ters bakışları eşliğinde kapanan kapıyla yüzünü buruşturdu.
Mina odadan çıkınca Tuğra ve Acar kollarında bebeklerle Asya'nın yanına doğru ilerlerken Acar hâlâ Tuğra'nın onunla ne işi olduğunu anlamamıştı.
"Asyam biz henüz bebeklerimizin isimde karar verememiştik ya hani,bebeklerin ismini Acar koysun istiyorum bir sakıncası var mı senin için."
Kocasının sorusu ile Asya'nın bakışları yüzündeki gülümseme ile Acar'ı bulurken o hızla itiraz etti.
"Olur mu öyle şey Tuğra. İsim hakkı anneye aittir. Dokuz ay Asya bacım taşıdı onları. Olmaz. Asya bacım koysun çok istiyorsan ben isimlerini okuyayım kulaklarına."
Tuğra isteğini reddeden Acar'ı ikna etmek için uğraşırken Asya da ona destek olmak istercesine konuştu.
"Sen bana en zor,en yalnız hissettiğim anda destek oldun hakkını ödeyemem Acar. Kızlarımın ismini senin vermen beni çok mutlu eder. Lütfen kırma beni."
Kucağındaki bebeğe bakışlarını çeviren Acar'ın yüzünde bir gülümseme oluşurken fısıldadı.
"Siz şimdi böyle ısrar edince aklıma da bir şey gelmiyor ki benim. O zaman bunun ismini ben koyayım diğerini siz koyun."
Bakışlarını karşısındaki karı kocaya çevirip onaylarını alınca tekrar bakışlarını kucağındaki sarışın bebeğe çevirdi.
"Güneş olsa olur mu? Benim düşlerimdeki güzele benzer saçları."
Asya ve Tuğra aynı anda cevap verdiler.
"Güzel beğendim ben kardeşim."
"Bende çok beğendim. O zaman diğer kızımızın adı da Gece olsun. O da esmer ya uyumlu olur hem."
Bakışlarını kocasına çevirerek hevesle baktı.
"Olsun mu Tuğra? Güneş ve Gece nasıl?"
Tuğra kucağındaki kızına bakarak yüzündeki gülümseme ile fısıldadı.
"Gece. Güzel oldu. Yakıştı kızıma."
Acar kucağındaki bebeğin boynuna doğru yaklaşarak kokusunu çekip güldü.
"Feraye ninem hep derdi bebekler cennet kokar diye. Haklıymış kardeşim çok güzel kokuyor bunlar lan. Ben çok rahatsız ederim sizi çat kapı haberiniz olsun."
Acar'ın sözleri ile karı koca gülüşürken tıklatılan kapıyla Azra başını uzattı.
"Annem Acar ile olan şu gizemli işin bittiyse dışarıda katliam çıkmadan Emir'i içeriye alalım. Baban ve Ali amcanı sakat burakacak kızları önce ben göreceğim diye."
"Çekil Azra teyzem ya! Bir göreyim kızları gideceğim. Göreve çıkacağım diyorum niye anlmıyorsunuz! Babamkar sonra da görse olur!"
"Azra anne Asya müsaitse girsin konutanım. Yoksa görev boyu biz çekeceğiz bunun kahrını!"
Asya ve Tuğra dışarıdaki didişmeyle şaşkınca birbirine bakarken küçük bir çığlık koptu.
"Mahruu! Ya sen ne demeye giriyorsun aralarına."
"Didişmekten kimse giremiyor Soner ben gireyim bari. Merak ediyorum hem ikizleri."
"Enişte itip kakma milleti be! Hamile kız! Bir sakatlık çıkacak şimdi!"
Soner'in sözleri ortamdaki uğultuları ve itişip kakışmayı bıçak gibi bölerken Mahru fırsattan istifade odaya girip kapıyı kapayarak yüzündeki sırıtışla merakla sordu.
"Gerçekten ikizlerin biri esmer biri sarışın mı?"
"Mahru tedavi yanıt verdi mi? Hamile misin!?"
İki kadın birbirine aynı anda aoru sorup aynı anda cevap verince dışarıdan bir ses duyuldu.
"Üreyip üreyip geliyorsunuz! Olacak şey mi yahu!?"
Odanın içerisindekilerin bakışları koridordan gelen sesle o yöne dönerken o tuhaf sözün kim için söylendiğinin merakı sarmıştı hepsini.
Yitenumutlar....
4
Okur Yorumları | Yorum Ekle |