
Asya'nın itirafından sonra üzerindeki yükün,yüreğinde taşıdığı vicdan azabının ağırlığı tamamen geçmesede biraz daha hafiflemişti.
Yaşadıkları şeylere istemeden de olsa sebep olduğu için karısının ona aşık olmayacağını düşünmüştü hep ve kendini bu düşünceye alıştırmaya çalışmıştı. Kendisi onu sevdiğini geçte olsa anlayıp kabullensede,Asya'nın onun elini hep mecburiyetle tutacağını düşünmüş bu düşüncesininde değişeceğini aklının ucundan dahi geçirmemişti.
Üstelik hislerini itiraf ederken onun kendisinden daha emin bir şekilde,ona karşı hislerinin kazayla birleşen dudaklarından beri başladığını hatırlaması iki gündür yüzünden silinmeyen bir gülümsemeye,ritmini şaşıran bir kalbe sebep olmuştu.
Yüzündeki gülümseme ile aracını park ederek bakışlarını saatine çevirdi. Dersinin bitmiş olduğunu fark edince bakışları hızla çıkış kapısına döndü. Karısına sürpriz yapmak istemişti ve onu gözden kaçırmak istemiyordu. Kapıdan çıkan kalabalıkta gözlerini gezdirdi. Aceleyle çıkanlar,koşturanlar,ahaste hareketlerle zaman geçiştirenler,arkadaş gruplarıyla eğlenerek çıkanlar,sevgilileri ile sarmaş dolaş çıkan kendisi ile aynı yaş grubundaki gençlerle yüzündeki gülümseme biraz daha genişlemişti.
Aracın kapısını açarak dışarı çıktı ve havaların ısınmaya başlaması ile hafif bir bunalmayla yüzünü ekşitti. Aracın önüne doğru ilerleyip kalçasını kaportasına yasladı ve kollarını göğsünde birleştirerek bakışlarını hiç ayırmadığı çıkış kapısına tekrar çevirdi.
Biraz önceki kalabalık azalmıştı ve karısı biraz ileride görüş alanına girmişti. Başı önünde elindeki bir kaç eşyası ile tek başına çıkış kapısına doğru yürüyordu.Firuze dün dönmüştü fakat Asya'nın yanında olmadığına göre demek ki derse katılmamış diye içinden geçirirken karısının başını kaldırması ile bakışları kesişince ikisininde yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Asya adımlarını hızlandırırken Tuğra'da aracın önünden ayrılarak ona doğru ilerledi.
"Asya!"
İsminin seslenilmesi ile kocasının üzerindeki bakışları arkasından nefes nefese koşturan arkadaşına dönünce,Tuğra bakışlarını ikilinin üzerinden çekmeden yanlarına doğru ilerledi.
"Telefonunu unutmuşsun."
Kendisine telefonunu uzatan arkadaşına yüzüne kondurduğu gülümseme ile bakarak telefonuna uzandı.
"Teşekkür ederim Siraç. Unuttuğumun farkında değilim. Benim yüzümden nefes nefese kalmışsın."
Asya'nın gülümsemesine karşılık genç adamda yüzüne bir tebessüm kondurarak nefeslenip başını iki yana salladı.
"Önemli değil. Bu sayede yiyip içip yatmamam gerektiğini fark etmiş oldum."
Asya arkadaşının sözleri ile kıkırdarken beline dolanan kolla önce irkilsede biraz önce gördüğü kocası aklına gelip,kokusu burnuna dolunca yüzündeki gülümseme ile bakışlarını ona çevirdi.
Siraç'ın bakışları önce Asya'nın belindeki ele daha sonra elin sahibine kayarken,Tuğra karısına bakarak ne oluyor dercesine göz kırpıp başını hafifçe sallayınca Siraç onun bu hareketi ile açıklama yapmak zorunda hissetti kendini.
"Asya telefonunu atölyede unutmuş onu getirmiştim."
Tuğra'nın bakışları karısından karşısındaki kendisi ile aynı yaşlardaki gence kayınca onun elini uzatması ile bakışları kendine uzanan ele kaydı.
"Siraç. Asya ve Firuze'nin arkadaşıyım."
Kendisini tanıttıktan sonra bakışları Tuğra'nın Asya'nın belindeki eline kayınca bakışlarını gözlerine çevirerek yüzündeki gülümseme ile sözlerine devam etti.
"Sende sevgilisi Tuğra olmalısın. Tanışmak bugüne kısmetmiş demek ki."
Tuğra karşısındaki genci uzun sayılabilecek bir süre incelerken karısının onu uyarırcasına boğazını temizlemesi ile o da elini uzattı ve sert sayılabilecek bir şekilde sıkarak yüzündeki düz bir ifade ile konuştu.
"Evet Tuğra benim ama ufak bir ayrıntıyı açıklığa kavuşturalım artık sevgilisi değil eşiyim."
Asya kocasının neden bu şekilde karşılık verdiğine anlam veremezken Siraç'ın kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı. Adamın şaşkınlığı karşısında elini bırakmayan Tuğra bakışlarını karısına çevirerek sözlerine devam etti.
"Daha önce varlığından haberim olsaydı tanış olurduk elbette ama seninde dediğin gibi bugüne kısmetmiş demek ki Siraç!"
Bakışlarını karısından tekrar karşısındaki adama çevirdi ve elini bıraktı.
"Kısmet... "
Siraç biraz önce yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak yüzüne tekrar bir gülümseme yerleştirdi ve Tuğra'nın kendisini incelediğinin farkındalığı ile konuştu.
"Kusura bakmayın biraz şaşırdım doğrusu. Sadece sevgili olduğunuzu biliyordum ve evlendiğinizi duymamıştım."
Adamın sözleri ile Tuğra'nın bakışları tekrar karısını bulurken Asya'nın kendisine boş boş bakması ile sinirlensede belli etmemeye çalıştı.
"Tebrik ederim ederim bu arada."
Bakışları tekrar karşısındaki adamı bulurken kendisi karşılık olarak hafif bir tebessümle başını sallamıştı.
"Teşekkür ederiz Siraç."
Karısının verdiği cevapla bakışlarını umursamazca etrafında gezdirdi. Almaya gelmese karısının evli olduğunu arkadaşlarına bile söylemediğini öğrenemeyecekti demek ki! Evliliklerini saklama gereğimi duymuştu yani!? Onun böyle hareket etmesini sağlamasının sebebi neydi acaba!?
"Bu hafta sonu Bahar şenliği var bizim de de gösterilerimiz olacak siz de katılmak ister misiniz? Hem emin olun bizimkiler evlendiğinizi öğrenince en az benim kadar şaşıracaklar."
Asya arkadaşının teklifi ile bakışlarını heyecanla kocasına çevirdi. Her yıl katılmak istemişti ama Tuğra'nın engeline takıldığı için bir türlü katılamamıştı. Hevesli bakışları kocasının bakışları ile kesişince onun bakışlarındaki isteksizlikle heyecanını gizlemeye çalışarak yanındaki arkadaşına döndü.
"Biz katıl..."
"Katılacağız!"
Tuğra'nın cevabı ile bakışları hızla onu bulurken yüzündeki kocaman gülümseme ile izledi onu. Arkadaşı ile bir şeyler daha konuşmasını umursamadan onun yanlarından vedalaşarak ayrılmasını bile bakışlarını kocasından çekmeden onayladı.
Kocasının bakışları kendisine dönünce elini saran elin sıcaklığı ile kendine gelmiş Tuğra'nın gözlerindeki sorgulayıcı bakışları ancak fark etmişti.
"Bu çocuğun varlığından neden şimdi haberim oluyor Asya!?"
Gelen soruyu önce algılayamasada kısa bir süre sonra idrak edince dudaklarını bükerek omuzlarını silkti.
"Bilmem. Tanışmanız için fırsat olmamış demek ki."
Sözlerini bitirip araca doğru ilerlerken bir taraftanda kocasını elini tuttuğu kocasını çekiştiriyordu. Onu yerinden oynatamayınca geriye dönerek bakışlarını ona çevirdi.
"Dört yıldır tanışmamız için nasıl hiç fırsat olmadı? Ben hep senin yanında,hep etrafındayken,herkes bizi sevgili olarak bilirken sana bu kadar yakın olan bir arkadaşınla nasıl tanışma fırsatım olmaz!?"
Asya kocasının kendisini sorgularcasına sorduğu sorularla şaşırsada esas şaşırdığı ses tonunun sertliği,sesindeki o garip tını ve bakışlarındaki öfke pırıltılarıydı. Neden bu şekil davrandığına anlam veremeyerek şaşkınca fısıldadı.
"Hiç karşılaşmamışsınız demek ki. Karşılaşsanız illaki tanıştırırdım. Bir araya gelmeyince ne yapayım benim bir arkadaşım var adı Siraç diye ortalarda mı gezeyim Tuğra?"
Karısının sözleri ile sakin olmaya çalışarak avcunun içindeki eli bıraktı ve elini ne yapacağını bilemez gibi saçlarına götürerek sertçe karıştırdı.
"Ortalarda gezmene gerek yok ama bu kadar yakınsan en azından bahsi geçerdi değil mi!? Bir kere bile bahsi geçse ben zaten ne yapar eder tanışırdım onunla!"
Sözlerini bitirip bu defa kendisi araca doğru ilerlerken niyeti biraz olsun sakinleşmekti. Niyeti karısını darlayıp,bunaltmak onun arkadaş ilişkilerine karışmak,kısıtlamak değildi,lakin dört yıldır arkadaş olduğu o çocuğu tanıştırmamasına bozulmuştu biraz. Öncesinde herkesin zannettiğinin aksine bir ilişkileri olmasa bile merhabalaştığı çocukları bile bilir tanırdı ki Asya'nın öyle herkesle özellikle bir erkekle yakın bir arkadaşlığı olmamıştı. Biraz önceki adama bakılacak olursa,yada o öyle zannediyordu! Bu kadar yakın bir arkadaşını tanımadığına göre başka açıklaması var mıydı? Üstelik hem yakındı,hem evli olduklarını bile bilmiyordu!
Araca doğru ilerleyen kocasının arkasından şok olmuş bir şekilde baktı. Bu davranışının sebebi neydi en ufak bir fikri bile yoktu. Arkasından ileleyerek yetişip önüne geçip gözlerine şaşkınca bakarak fısıldadı.
"Bahsi geçmediği ve tanıştırmadığım için mi bu davranışının sebebi?"
Gözlerinin içine şaşkınca bakan karısının sorusu ile sinirle güldü. Gerçekten hiç bir şeyin farkında değil miydi acaba? Kıskandığını anlamayacak kadar bu konularda cahil olabilir miydi? Hem de evli olduğunu bile söylememişken bir de masumca sorguluyormuydu şu halini?
Bakışlarını etrafında gezidrerek başını iki yana sinirle sallayıp dudaklarını dişledi. Bakışları tekrar karısını bulunca derin bir nefes aldı.
"Hepsini geçtim neden evlendiğini söylemedin?"
"Herkese ilan etmek zorunda mıyım?Onları ilgilendiren bir mevzumu ki benim evliliğim?"
Karısının verdiği her cevapla öfkesi iyice kabarırken ellerini sertçe yüzünde gezdirdi.
"İlan etmek zorundasın! Herkesin bilmesi lazım! Özellikle çevrendeki erkeklerin bilmesi lazım ki ona göre hareket etsinler! Evlendiğini öğrendiğinde şok geçirecekti yakın arkadaşın!"
Tuğra'nın sesinin yükeselmesi ile Asya bakışlarını etrafında gezdirdi ve kendilerine dönen bir kaç bakışla ürkek bakışlarını kocasına çevirerek utançla fısıldadı.
" Bağırma Tuğra herkes bize bakıyor."
Karısının uyarısı ile Tuğra'nın bakışları da etrafını bulurken sakin olmaya çalışarak bakışlarını tekrar karısına çevirdi.
"Evliliğimizi saklamışım gibi tavır sergiliyorsun.Yüzüğüm parmağımda anlayan anlar ilan etmeme gerek yok ki? Ayrıca bir kaç aya kadar karnımda çıkacak. Bu kadar sinirlenmenin sebebini anlamıyorum."
Tuğra artık emin olmuştu ki karısı bu konularda tamamen tecrübesizdi. Bir kadının içgüdüleri ile kıskanıldığını anlaması lazımken o hâlâ masum bir şekilde kendisini anlamaya çalışıyordu. Ama onun bu hali bile biraz önce yaşadığı anı unutturmuyordu. Karısına sinirle bakarak sertçe söylendi.
"Sebep mi istiyorsun!? Karımsın ve benim tanımadığım yakın bir arkadaşın var! Üstelik evli olduğumuzdan bile haberi yok bu yakın arkadaşının! Sence sebep seni kıskanmam olabilir mi!? Bir düşün istersen!"
Sözlerini bitirip karısının elini tekrar avcunun arasına alarak araca doğru çekiştirdi. Kapısını açtığı araca Asya'yı oturtup şaşkın bakışlarına aldırmadan emniyet kemerini bağladı ve kapısını hırsla kapattı. Kapanan kapınım sesi ile Asya yerinde sıçrarken o hızlı ve sert adımlarla diğer tarafa dolaşarak kapısını açıp oturdu ve kısa bir an karısına baktı. Onun ürkek ve şaşkın bir şekilde kendisini izlediğini görünce başını iki yana sallayıp emniyet kemerini bağladı söylenerek.
"Ah Asyam ahhh! Ben seninle ne yapacağım böyle!"
Nefesini sertçe bırakıp anahtarı kontağa yerleştirmek için hareketlenmişti ki eline dokunan elle bakışları karısını buldu.
"Ben evlendiğimizi saklamak için söylememezlik etmedim.Ben sana ait olduğumu bildiğim sürece, kimsenin bilip bilmemesi umrumda değil bana göre. Zaten sevgilim olduğunu düşündükleri için hiç bir arkadaşım senin düşündüğün tarz yaklaşmadı bana."
Kocasının kendisini inceleyen bakışlarına karşılık üzgünce bakarak fısıldadı.
"Gerçekten bakmadı."
Karısının ügün bir şekilde kendisini açıklamaya çalışmasına daha fazla dayanamayan Tuğra biraz önce bağladığı emniyet kemerini çözdü ve ona yaklaşarak yüzünü avuçları arasına alıp alnına küçük bir öpücük bırakarak geri çekilip fısıldadı.
"Tamam üzme kendini. Benim hatam büyütmemeliydim. Sert..."
Dudaklarına değen karısının dudaklarına karşılık vererek öpüşünü derinleştirmişti. Karısının emniyet kemerinin takılı olduğu aklına gelince onun kendisini zorlamasını istemediği için isteksizce geri çekildi.
Asya'nın istekli bakışları kendisininkine anlam vermerek bakınca dudaklarını yalayarak bakışları ile emniyet kemerini işaret etti.
"Rahat hareket edemiyorsun."
Sözlerini bitirip tekrar emniyet kemerini bağlayarak anahtarı kontağa takıp aracı çalıştırıp yola koyuldu.
Kocasının dudaklarını yalaması ile Asya sertçe yutkunurken kendisinin aksine onun gayet sakin bir şekilde yola odaklanması ile bakışlarını yüzünde gezdirdi.
"Kıskanılmak anlatılanlar kadar hoş bir şey değilmiş."
Karısının sözleri ile kaşları çatıldı. Kıskanması onu rahatsızmı etmişti. Elinde olsa o da kıskanıp onu darlamak istmezdi lakin insan bazen duygularına hükmedemiyordu nihayetinde. Karısının karşısında o çocuğu görünce kıskanma hissinin aksine bir korku peydah olmuştu yaşadıklarından dolayı içinde. Aaya herkese iyi niyetle yaklaştığı için o korkuyu silip atamıyordu. Çocukla tanıştıktan sonra,evli olduklarından haberi olmadığını ve öğrendikten sonra ki anlık tepkisiyle baş göstermişti içindeki kıskançlık duygusu. Asya'nın evli olduklarını söylememesi de bozulmasına ve hissettiği yakıcı duyguyu körüklemesine neden olmuştu.Seviyordu ve haliyle kıskanıyordu. Elbette paranoyaklar gibi bir kıskançlık değildi hissettiği,sadece seviyordu ve hissettiği o yakıcı duyguyu karısının anlamasını istiyordu. Onu yormadan,boğmadan,incitmeden...
Kısa süren bir sessizliğin ardından daha ılımlı bir ses tonuyla konuştu.
"Rahatsız mı hissettin?Kıskanma huyum olmasa daha mı rahat hissederdin?"
Yüz ifadesinin aksine kocasının yumuşak çıkan ses tonuyla yönünü ona doğru çevirdi. Karısının hareketlenmesi ile bakışları kısa bir an onu bulurken onun başını olumsuz anlamda sallaması ile tekrar bakışlarını yola çevirdi.
"Hayır. Kıskanman rahatsız hissettirmedi. Sinirlenip bana tavır alman,benim o duyguyu anlamamış olmam yüzünden yine kendini hatalı bulup biraz önce müsait olmayan ortamı bahane ederek benden uzaklaşman rahatsız etti."
Kocasının kaşlarının çatılması ile sözlerine devam etti.
"Babam ve abim dışında beni kıskanan bir erkek olmadığı için,seven bir erkek tarafından kıskanılmanın nasıl bir his olduğunu bilmiyordum açıkçası.Hislerini anlayamamam tecrübesizliğimden kaynaklı sanırım. Abim ve babamın kıskançlığı yüzünden hissettirdikleri ve seninki tamamen farklıymış bunu anlamış oldum."
Karısının sözlerini nereye bağlayacağının merakı ile bakışları tekrar onu buldu.
"Evlendiğimizi söylemediğim için bozulup sinirlendiğini düşündüm o an. Kıskanmış olduğunu düşünemedim.Özür dilerim... İlk defa bir erkek var hayatım da. Ben bu ilişkide ve etrafımdaki insanlara karşı belirleyeceğim sınırlarda tamamen tecrübesizim.Davranışlarımın ve hareketlerinin seni nasıl etkileyeceğinin,inciteceğinin farkında değildim."
Karısının sözlerindeki haklılık canını sıkmıştı. Onunla konuşmadan,uyarmadan üzerine gitmişti. Kendisinin onun aksine bir ilişkisi olmuştu ve bir ilişkinin içindeyken etrafına karşı nasıl davraması,hareket etmesi gerektiğini biliyordu.Üstelik karısının haklı olduğu noktalarda vardı. Eline davul alıp ben evlendim diye ilan edemezdi ya. Bir anlık hırsına yenik düşmüştü.
"Daha dikkatli davranacağım bundan sonra. İlk işim arkadaşlarıma evli olduğumuzu söylemek olacak ve sen bana kızarak,tavır yaparak,biraz önceki gibi ortamın müsait olmadığını bahane ederek benden uzaklaşarak değil anlayışla yaklaşırsan seni ve neler hissettiğini anlamam kolaylaşacak."
Asya'nın son sözleri ile aracı müsait bir yere çekti ve kendi emniyet kemerini ve karısının emniyet kemerini de çözerek ona olabildiğince yaklaşarak elini yanağına götürerek hafifçe okşadı.
" Emniyet kemeri yüzünden rahat hareket edemiyordun kendini zorlamanı istemedim sadece o kadar. Ortama gelince bahane değildi o Asyam."
Kolunu karısının beline dolayarak kendisine biraz daha yaklaştırıp dudaklarını birleştirdi.Onun da verdiği karşılıkla derinleşen öpüşmeleri Tuğra'nın elinin Asya'nın ince kazağının altına kayması ve göğüslerine ulaşması ile devam ederken Asya ise hissettiği temasla kocasının tişörtünü çekiştirmeye başlamıştı. Tuğra tenine değen soğuk parmaklarla kendine gelip geri çekilirken göğsünde gezinen eli tutarak dudaklarına götürüp avuç içine küçük bir öpücük bırakarak boğuk bir sesle fısıldadı.
"Senden uzaklaşmamın diğer bir sebebi de buydu. Şimdi olduğu gibi nerede olduğumuzun bile farkına varamayacak kadar kendimizi kaybedecek olmamızdı."
Kocasının sözleri ile Asya neden öyle davrandığını anlarken başını olumlu anlamda sallamış,Tuğra ise elini karısının göğsünden yavaşça çekerek üzerindeki ince kazağı düzeltirken sözlerine devam etmişti.
"Evli olduğumuzu açıklama kısmına gelince hafta sonu şenlikte bütün arkadaşların öğrenecek zaten."
Karısının emniyet kemerini tekrar bağlayıp,kendisininkini de bağlayarak aracı tekrar çalıştırdığı esnada Asya heyecanla baktı yüzüne.
"Gerçekten gidecek miyiz?"
Asya'nın bir çocuk heyecanı ile sorduğu soruyla bakışlarını yoldan çevirmeden başını olumlu anlamda salladı.
"Pazartesi gideceksin... Gitmesekte sorun değil benim için. Senin de dinlenmen kazım üstelik."
Sözlerinin aksine gitmek için nasıl heveslendiğini biliyordu Tuğra ve o yüzden kısa bir an karısına bakarak muzipçe göz kırptı.
"Yorgunluktan gebersem de o şenliğe gideceğiz ve bütün arkadaşların karım olduğunu öğrenecek. Bu fırsatı kaçırırmıyım sence?"
Kocasının sözleri ile kıkırdayarak bakışlarını uzayan yola çevirdi.
Giydiği,keten kısa slopet bol kesim şort tulumun boyunu karşısındaki aynada kontrol etti. Çokta kısa olmamıştı ama Tuğra'nın nasıl tepki vereceğini bilemediği için kararsızda kalmıştı.İçine giydiği balon kol gömleğin kollarını düzeltirken gelen bildirim sesiyle telefonunu uzanıp komodinin üzerinden aldı. Kocasının aşağıda beklediğini belirttiği mesajla telefonu çantasına atarak kapıya doğru ilerledi.
Bina kapısından çıktığında bakışları hemen aracın içinde telefonla konuşan kocasını bulunca yüzündeki gülümseme ile araca doğru ilerledi. Kendisini farketmişti ama taktığı güneş gözlükleri yüzünden tepkisini anlayamamıştı. Aracın kapısını açarak yolcu koltuğuna oturup bakışlarını kocasına çevirdi ve onun gergin yüzünü fark edince uzanıp yanağına uzun bir öpücük bıraktı. Geri çekilip emniyet kemerini bağlarken onun bakışlarının üzerinde olduğunun bilinciyle bakışlarını ona çevirmemek için çabaladı.
"Saçmalama Kayra! Ne işin var lan benim kıçımın dibinde! Sen kayınçondan kurtulacaksın diye neden ben kendimi ateşe atayım lan! Çıkart aklından taşınmayı falan! Hem evlendi gitti işte adam neden bu kadar takıyorsun anlamadım ki!?"
Asya kocasının kardeşi ile konuştuğunu anlayınca bakışlarını ona çevirdi ve Kayra'nın isteğinden sonra onun yüzünün aldığı şekille dudaklarından kaçan kıkırtıya emgel olamadı. Kocası gözlüğünü çıkartıp kendisine uyaran bakışlar atınca sessiz olmaya çalışarak ikiliyi dinlemeye koyuldu.
"Bumerang mı lan bu atıldığı yere dönsün iki de bir!? Feyza'nın dibinden milim ayrılmaz artık o yavşak rahatla sen."
"........."
"Hee Kayra heee! Gerdek gecesinde kapılarını bekledim ya ben oradan biliyorum kardeşim! Lan sanane sanane!? Nereden biliyorsam biliyorum işte! Milletin yatak odasını mı konuşacağım senle şimdi! Sen rahatla Jamal gelmez! Ayrıca beni de rahat bırak taşınmayı falan çıkart aklından!"
".........."
"Tamam gelince görüşürüz. Yok o saate kadar geçeriz biz eve. Dikkatli sür!"
"........."
"Başlayacağım şimdi Jamal'i ne de sana da artık! Lan kıt beyinli kızla beraber olmuş o dakikadan sonra karısını bırakıp senin gibi bir nesli tükenmiş mamutla yaşar mı Kayra! Benim ağzımı bozdurma kapat artık şu telefonu!"
Kocasının kardeşine verdiği bilgiyle Asya'nın gözleri irice açılırken şok olmuşcasına onların konuşmasını dinledi.
"Allah belanı vermesin senin lan hayvan! Ne demeye ben milletin yatak odasına dinleme cihazı,kamera yetleştireyim ssapıkmıyım ben şerefsiz!? O çeneni bir an önce kapatmazsan senin hakkındaki bazı gizli bilgileri de Derya'ya bizzat ileteceğim haberin olsun! Mesela Jamal'e hoş geldin partisi yaptığımızda o dansözleri bizzat senin seçtiğin gibi bilgiler!"
Telefondan gelen kapanma sesi ile telefonunu elinden bırakarak sinirle homurdandı.
"Ayarsız piç! Bok var benim dibimde!"
Ellerini yüzünde sertçe gezdirip sakin olmaya çalıştı. Sabahtan beri her şey üstüste gelmişti. Emniyetten gelen bilgiyle deyim yerindeyse gözünü orada açarken öğrendikleri ile gerginliği hat safhaya ulaşmıştı. Nilay'ın farklı kimlikle ülkeye giriş yapmış olmasından şüpheleniliyor,güvenlik kameralarına yansıyan bir kaç görüntüyle bu şüpheler kuvvetleniyordu. Nerede olduğuna dair hiç bir izin olmamasıda sindirmeye çalıştığı korkularını gün yüzüne çıkarıyordu.
Üstelik yarın eğitimi için ülkeden ayrılmak zorundaydı ve Asya'yı yalnız bırakma düşüncesi onu çileden çıkarıyor öfkesini dizginleyemiyordu. Tek tesellisi aileleri ve Kayra'nın onun yanında olacak olmasıydı. Onların durumlardan bilgisi vardı ve karısını bir an bile yalnız bırakmayacaklarının bilinci azıcıkta olsa rahatlamasını sağlıyordu.
Bu bilgileri Asya ile paylaşıp onuda germek,huzursuz etmek istemiyordu. Öfkesini kontrol altında tutup,huzursuzluğunu ve gerginliğini karısına belli etmemeliydi. Üzerinde hissettiği bakışlarla,bakışlarını karısına çevirdi ve onun şaşkınlıkla kendisini izlediğini fark edince anlam veremeyerek konuştu.
"Bir şey mi oldu Asyam?"
Gelen soruyla Asya gözlerini bir kaç sefer kırpıştırdı.
"Jamal ve Feyza'nın beraber olduklarını nereden biliyorsun sen Tuğra? Böyle özel bir bilgiyi kadınlar olarak biz bile bilmezken sen nasıl ulaştın Allah aşkına? Nasıl bir bilgi ağın var seni..."
"Asyam sende başlama şimdi lütfen. Yaa sanki ben meraklımıyım milletin özeline kadar bilgi sahibi olmaya!?"
Kocasının sert bir şekilde sözlerini kesmesi ile onun da bu mevzudan rahatsız olduğunu anlamıştı Asya.
"Düğün'den bir kaç gün sonra Jamal'i aradım tebrik etmek için biraz konuştuk vedalaştık o gerizekalı telefonu kapatmadan,benim kapattığımı düşünmüş olacak ki kızı sıkıştırıyordu,banyoya birlikte gireceğiz diye... O an anladım ki doğru zamanda aramamışım. Ama çok geçti... Bu mübarek kulaklarım daha fazlasına şahit olmasın diye telefonu nasıl kapattım bir ben bir Allah bilir!"
Kocasının olayı anlatırken yüzünü buruşturması ve o anı tekrar yaşıyormuş gibi gerilmesi ile Asya küçük bir kahkaha atarken Tuğra ona dönerek ters bir bakış atarak homurdandı.
"Asyam gülme Allah aşkına ya!"
Başını sinirle sağa sola çevirirken biraz önce gördüğü fakat Kayra gerizekalısı yüzünden unuttuğu görüntü ile kaşlarını çatarak karısının üzerindeki kıyafeti işaret etti.
"Anlaşmıştık ve sen böyle şeyler giymeyecektin hani?"
Kocasının sözleri ile biraz önceki kahkası bıçak gibi kesilirken ona doğru sokularak kolunu beline doladı.
"Sen beğeniyorsun diye giydim."
Belinde gezinen elin üzerine elini koyarak avcunun arasına alıp hafifçe sıktı.
"Eve dönünce giyseydin o zaman. Şimdi bütün gün aklım sayende bacaklarında olacak,ama ben bu manzaranın keyfini çıkaramayacağım. Çünkü gözlerim hep etrafındaki adamların üzerinde olacak."
Kocasının boştaki eline uzanarak avcunun arasına alıp bacağının açıkta kalan kısmına koyarak bakışlarını gözlerine çevirerek gülümsedi.
"Keyfini çıkartmak istiyorsan eve çıkabiliriz. Akşamda ailelerimiz gelecek ,bence bu teklifi mi bir düşğn sen."
Eli karısının bacaklarında hareket edip okşarken bir an gelen teklifin cazipliği ile gözleri parladı. Yarın gidecekti,akşam aileleri gelecekti karısına dokunma fırsatı olmayacaktı. Aklı karışırken başını olumsuz anlamda salladı.
"Şu an eve çıkmak için can atsamda o şenliğe gideceğiz. Çünkü sen çok istiyorsun."
Asya bir kaşını imalı bir şekilde kaldırarak kocasının gözlerine baktı.
"Bence sen benden daha çok istiyorsun. Kıskançlığın yüzünden bir am önce karın olduğumu söylemek için can atıyorsun ki bana dokunmayı bile red edecek kadar taktın bu mevzuya."
Karısının sözleri ile erkeksi bir kıkırdamanın eşliğinde aracı tekrar çalıştırıp yola çıkarttı ve bakışlarını karısına çevirerek çapkınca göz kırpıp az önce çıkarttığı güneş gözlüğünü tekrar taktı. Eli karısının bacağına gidip hafif dokunuşlarla okşarken keyifle söylendi.
"Şimdilik böyle idare edebilirim galiba."
Geldikleri ortamda Asya'nın arkadaşları ile tek tek tanışıp kocası olduğunu hepsine bizzat söylerken Asya'nın bıkkınlıkla homurdanmalarını,Firuze'nin ve nişanlısı Aslan'ın alaylarını duymazlıktan gelmişti.
Oturdukları geniş masada serinlemek için yedikleri dondurmaların tadını çıkarırken Tuğra'nın kendi dondurmasını da karısına yedirme çabası ile Firuze bezgince homurdandı.
"Biraz sonra kız orta yerinden çatlayacak yeter artık! Her bulduğunu sokup durma şu kızın ağzına be!"
Firuze'nin çemkirmesi ile masada kıkırdamalar yükselirken Siraç bakışlarını Asya'nın üzerinde gezdirerek konuştu.
"Adam balık etli hatun seviyor belki kızım sen ne karışıyorsun?"
Tuğra ve Asya ikilinin sözlerini umursamadan dondurmaya odaklanmışken Firuze dondurma kaşığını karşısındaki adama fırlatarak çemkirdi.
"Gerizekalı! Sen balık etli kadınlardan hoşlanıyorsun diye her erkek öyle düşünmek zorunda sanki!"
Siraç yüzüne gelen dondurma kaşığını masaya atarak yüzünü buruşturup homurdandı.
"Her erkek öyle düşünüyordur Firuze.Ne demişler yemeğin salçalısı kadının kalçalısı! Siz gibi çilozları alan bulundu diye erkeklerin düşüncelerini ve benim zevkimi eleştirme şimdi. Git nişanlınla tartış bu konuyu!"
Firuze'nin ağzı işittikleri ile açık kalırken Asya'nın huzursuzca yerinde kıpırdanıp bakışları ile kalçalarını kontrol ederken Tuğra'nın bakışları da karısının kalçalarına kaymıştı. İkilinin bakışları kısa süre sonra birbirini bulurken Tuğra yedirdiği dondurmayı hızla kendi önüne çekmiş Asya ise onun elindeki dondurmaya uzanınca kulağına yaklaşarak uyarırcasına sessizce fısıldamıştı.
"Sakın! Hemen çek elini dondurmadan! O piçin söylediklerini duymadın mı!? Kalça falan abuk subuk konuşuyor puşt!"
Kocasının sözleri ile Asya'da yüzünü buruşturarak sessizce homurdandı.
"Duydum ve kocamın biraz önceki bakışlarından anladım ki Siraç sözlerinde haklı! Sen de kalçalı kadınlardan hoşlanıyorsun belliki!"
Tuğra başını hızla iki yana salladı. O bakışlar o itin ima ettiği şeye karşı sadece kontrol amaçlıydı. Yoksa öyle bir düşüncesi yoktu ki.
Elinden çekilen dondurma ile öfkeli bakışları hızla yan tarafındaki Siraç'a kaydı.
Hoşlanmamıştı bu şerefsizden! Hemde hiç hoşlanmamıştı!
Firuze ve Aslan'ın da aynı mevzu üzerinde tartıştığını fark edince bakışlarını tekrar Siraç'a çevirdi.
"Mikser gibi ortalığı karıştırmaktan zevk mi alıyorsun lan sen!? Sanane kimin neden hoşlandığı! Kendi adına konuşsana hayvan! Ne demeye çoğul konuşuyorsun!?"
Siraç'ın umursamazca omuz silkmesi ile sabır dilenerek bakışlarını dondurmasını iştahla yiyen karısına çevirerek öfkeyle elinden çekip homurdandı.
"Yeme sende artık şunu! Benim karımsın ve ben böyle beğeniyorum! Fazlasına gerek yok!"
Tuğra'nın sert tepkisi ile masadan kıkırtılar yükselirken Siraç sinsice sırıttı.
"Yalan söylüyor Asya biraz önce alt sınıfımızdaki Baraf'in kalçalarına kaçamak bakışlar atarken ben bizzat şahit oldum."
İşittiği isim ve gözünde canlanan görüntü ile dondurma kaşığı elinde kalan Asya'nın bakışları hızla kocasını bulurken Tuğra yanındaki adamın sözleri ile şoklamıştı.
"Kime bakmışım kime!? Ben kimseyi görmedim bile lan! Görsem,baksam, şu lafları işittiğime gam yemeyeceğim! Derdin ne..."
Asya elindeki dondurma kaşığını masaya sertçe bırakarak oturduğu sandalyeden hırsla kalkıp öfkeli bakışlarını kocasına çevirerek çemkirdi.
"Baraf'a bakmışsın!"
Tuğra tepesinde dikilip kendisine çemkiren karısına şaşkınca baktı.
"Baraf kim Asyam!?"
Asya ayağını sertçe yere vurarak tısladı.
"Hani şu görmediğin! Görseydin baktığına gam yemeyeceğin kadar seksi kalçaları olan Baraf!"
Masaya uzanarak çantasını alıp sertçe kocasının koluna geçirdi ve hızlı adımlarla ayrıldı yanlarından.
Karısının ortamdan ayrılması ile Tuğra oturduğu sandalyeden hızla kalkarken işaret parmağını Siraç'a doğru sallayarak sertçe bağırdı.
"Sen bekle,bekle sen! O ağzını burnunu dağıtacağım senin puşt!"
Siraç giden ikilinin arkasından ufak bir kahkaha atarken Firuze'nin kaldırdığı eline beşlik çakarak sırıttı.
"Tuğra'nın annesi ile bir an önce tanışmak istiyorum Firuze. Kadın resmen oğlunun topuğuna sıktı lan!"
Siraç'ın şaşkın ve eğlenir hali ile Firuze de kahkahalarını serbest bırakırken Aslan onların hallerini onaylamazca süzdü.
"Asyam yavaşlar mısın biraz. Bakmadım diyorum kimseye!"
Kocasının sözlerine aldırmayıp arkasını dönmeden çemkirdi.
"Bakmadıysan bir taraflarından mı uydurdu çocuk!?"
Kalabalığın arasından karısına yetişmeye çalışarken bir taraftan da ondan gözünü ayırmıyordu düşmesinden ve ya birine çarpmasından korkarak.
"Ben nereden bileyim neresinden uydurdu As..."
"Pardon kusura bakmayın.Acelem vardı görmedim sizi."
Tuğra çarptığı bedeni düşmemesi için refleks olarak tutarken,bakışları hala karısında özür dilemiş onun,özür dilemesi ile Asya'nın bakışları hızla kocasını bulmuştu.
Gördüğü manzara ile bütün tüylerinin dikildiğini hissederken kocasına öldürücü bakışlar atarak yanına yaklaştı ve şaşkınca ona bakan kızı kocasının ellerinden kurtararak Tuğra'yı çekiştirmeye başladı.
Ne olduğunu anlamayan Tuğra'nın bakışları biraz önce çarptığı kişiye dönerken omzunda hissettiği acıyla işittiği sözler bir olmuştu.
"Baktığın yetmedi,kızın kalçalarına kalite kontrolmü yapmak istedin bir de!"
"Neee! O kız,o kız mıydı!?"
Verdiği tepki ile karısının öfkeli bakışları hızla kendini bulunca cevabını alarak homurdandı.
"Hay ben şansımı si..."
Sakin olmaya çalışarak karısının eline uzanıp avuçlarının arasına hapsetti ve daha dikkatli bir şekilde yürümeye çalışarak konuştu.
"Yemin ederim bakmadım ben kimseye Asyam. Çarptığımın bir kız olduğunun farkında bile değildim sen söyleyene kadar."
Asya elini huysuzca kocasının elinden kurtarmaya çalışırken o biraz daha sıkarak tekrar konuştu.
"Sürekli seni kontrol ediyorum diye piçliğine yaptı o puşt! Evli olduğumuzu ve bana ait olduğunun uyarısını sürekli vurguladığım için aklınca seni kızdırıp,benim kendimi aklamam için kıvranışlarımı izleyip dalga geçmekti niyeti. Emin ol arkamızdan eğleniyordur bile şerefsiz!"
Kocasının sözlerini kısa bir an tarttı. Siraç tamda söylediği gibi bir kişiliğe sahipti. Firuze ve Aslan'la da az uğraşmamıştı. Arkadaşı da tıpkı kendisi gibi oltaya gelirdi hep. Verdiği sert tepkiyle pişman olurken bir iki adımla kocasının arkasından ilerlerken yanına geçti ve gergin yüzünü inceleyerek üzgünce fısıldadı.
"Çok acıdı mı omzun?"
Yürümeye devam ederken bakışlarını kısa bir an karısına çevirdi ve onun üzgünce kendisine baktığını görünce bozuntuya vermeden homurdandı.
"Biraz!"
Verdiği cevapla Asya adımlarını durdurunca o da durmuştuki onun parmak uçlarında yükselerek omzuna bıraktığı öpücükle gülmemek için kendini güçlükle tuttu.
"Geçti mi?"
Kaşlarını çatıp başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak tekrar yürümeye başladı.
"Arkadaşlarının yanına dönmek istersen dönebiliriz.Hem daha şenlik bitmedi."
Asya kolunu kaldırarak kolundaki saati kontrol etti gördüğü rakamlarla başını olumsuz anlamda salladı.
"İstemiyorum. Evimize gidelim. Sende dinlen."
Karısının isteği ile Tuğra memnun olurken yüzündeki ciddiyeti bozmadan başını sallayarak onun isteğini onayladı.
Yol boyunca bilerek konuşmamıştı karısıyla. Asya'nın bütün çabaları sonuçsuz kalınca o da pes etmişti artık.
Kapıyı açıp karısının girmesine izin vererek kendiside içeriye girdi ve kapıyı kapattı. Arkasını dönünce karısının üzerindeki tişörte uzanmasıyla heyecanla parladı gözleri.
"Omzuna bakacağım. Sert vurdum morarmış olabilir."
Elindeki anahtarı vestiyere bırakırken Asya'nın tişörtüyle verdiği mücadeleye yardımcı olmak için çekip başından çıkararak onun kontrol etmesine izin vermeden karısının beline kolunu dolayarak boynuna sokulup fısıldadı.
"Yatağımızda bakarsın. Bizimkiler gelmeden benimle ilgilen biraz."
Kocasının sözleri ve kendini sıkıştırması ile Asya onun biraz önce araçta kendisine yaptığı işkenceyi hatırlayınca huysuzca kıpırdandı.
"Biraz önce yüzüme bakmıyordun."
Asya'nın boynunu hafifçe ısırıp dilini ısırdığı yerin üzerinde gezdirdi.
"Kendimi tutamamaktan korktuğum içindi o tavrım. Bu şeyi de giydin nasıl dayandım biliyor musun sen? Ulu orta araba fantezisi mi yapsaydım Asyam."
Eli karısının bacaklarına doğru yol almıştı ki Asya'nın ellerinin kemerini çekiştirmeye başlaması ile hafifçe geri çekilerek onun daha rahat hareket etmesini sağlayıp fısıldadı.
"Odaya geçelim."
Kemerini açan karısı başını sallayarak kendisini onaylayınca dudaklarına uzandı. Küçük öpücüğü derinleşirken kulaklarına dolan sesle ikili hızla ayrıldı.
"Sürprizzzz!"
Asya işittiği seslerle utançla başını kocasının göğsüne gömerken Tuğra bir dejavu yaşıyormuş gibi şaşkınca karşısındaki aile üyelerine baktı.
"Sizi uyardım!Yıllar önce bu hayvan yüzünden maruz kaldığım görüntülere tekrar maruz kalmak istemiyorum dedim! Ama beni dinlemediniz!"
Kayra babasının sözleri ile ortamı inletircesine bir kahkaha patlatırken,Mehmet karısının uyarılarına aldırmadan homurdanmasına devam etti.
"Her karşılaştığım manzarada level atlıyor senin bu azgın oğulların Azra! Bak bu soyunmuş bile! Allahım bu mübarek gözlerim nelere şahit oluyor bu hayvanlar yüzünden!"
Azra kocasının kolunu sertçe çimdikleyerek çemkirdi.
"Biraz daha saçmalamaya devam edersen o mübarek gözlerin bir daha hiç bir şeye tanık olamayacak Mehmet!"
Asya her işittiği sözle yerin dibine girerken Tuğra kendini toparlamaya çalışarak onu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için hızla konuştu.
"Baba Allah aşkına susarmısın artık! Zannettiğin gibi o sebepten soyunmadım. Omzumu incittim Asya'da kontrol etmek istedi. Ayrıca o sebepten soyunsam sence burada mı soyunurum!?"
Külliyen yalandı fakat babasının bunu bilmesine gerek yoktu. Belinde hissettiği acıyla yüzünü buruştururken karısını daha fazla utandırdığını anlamıştı.
"Senin bu babanın aklı hep bel altına çalıştığı için her şeyi öyle algılıyor evladım. Siz aldırmayın bu antropozlu ihtiyara."
Ali'nin sözleri ile Mehmet ona ters bir bakış atarak içeriye doğru yönelip homurdandı.
"Damat kayınbabasının toprağından halk olur derdi rahnetlik Emine ninem. Ne kadar doğruymuş senin gibi azgın ve kuduruk bir damadın var lan Ali!"
Arkadaşının sözlerine aldırmayan Ali istemesende olsa gördüğü manzara karşısında rahatlamıştı. Kızı ve Tuğra'nın birbirlerine yakınlaşamayacağını düşünerek içi içini yiyordu her gün.
Ayşe ve Azra,Asya'yı saklandığı yerden güçlükle çıkarıp salona götürürken Kayra kardeşine doğru pişkince sırıtarak yaklaşıp yerdeki tişörtüne uzandı ce eline alarak Tuğra'ya uzatıp alayla konuştu.
"Nasıl oluyormuş lan hevesinin kursağında kalması?Taş yutmuş tavuk misali kalırsın böyle işte."
Tuğra kardeşinin sözleri ile yüzünü buruşturarak elindeki tişörtü sertçe çekerek öfkeyle tısladı.
"Senin bok yemen değil mi lan bu!? Sabah konuştuğumuzda yolda olduğunuzu bilerek söylemedin değil mi puşt!"
Kayra kardeşinin tişörtünü giymesini bekleyerek elini omzundaki kızarıklığın üzerine koyarak hafifçe sıkarak sinsice sırıttı.
"İntikam soğuk yenen yemektir kardeşim. Dua et yarın yolcusun yoksa belimi incitmenin intikamınıda ekler içinden geçerdim senin!"
Tuğra omzundaki eli hırsla ittirerek kardeşine ters bakışlar atıp homurdanarak içeriye doğru ilerledi.
Derya bebeklerini uyutup diğerlerinin yanına geldiğinde kocasının sessizce anlattığı karşılama merasimini kaçırdığı için üzülsede Asya'nın hala utandığını farketmesi ile onun haline daha çok üzülmüştü.
Akşam yemeğini yedikten sonra çaylar içilirken Ankara'dan gelen yeni havadislerle muhabbet uzadıkça uzamıştı. Tuğra saatin iyice ilerlemesi ile bi an önce odalarına gitmek istesede ailesinin belliki yatmaya hiç niyeti yoktu. Karısı ile bakışları buluşunca kaş göz işareti ile odalarını işaret etmesine karşılık onun kızaran yanaklarını fark edince çabasının boşuna olduğunu anlaması uzun sürmemişti.
Damadının kızına yaptığı kaş göz işareti Ayşe'nin gözünden kaçmayınca onun haline daha fazla dayanamamıştı.
"Yatsak mı artık. Tuğra'da dinlensin biraz.Hem bizde yol yorgunuyuz."
Ayşe'nin sözleri ile Tuğra oturduğu koltuktan hevesle kalkarak bakışlarını ailesinin üzerinde gezdirdi.
"Ayşe annem haklı. Yatalım bencede. Malum yarın yolcuyum hem ben. Sizde dinlenin. İyi geceler hepinize."
Odalarında banyonun olmasına şükrederek hevesle ilerledi. Kapının koluna uzandığı anda işittiği sesle geldiği yöne tekrar ilerleyip şaşkınca elini kaldırdı ve şaşkınca odayı işaret etti.
"Ege ve Efe' yi bizim odamıza mı yatırdın Derya!? Lan diğer odaya neden yatırmadın!?"
Erkekler Tuğra'nın haline kıkırdarken Derya yüzünü buruşturarak söylendi.
"Ayyy ne var yatırdıysam Tuğra!? Alırım diğer odaya merak etme!"
"Git al çabuk! Sen burada dedikodu yaparken çocuklar ağlıyor orada."
Derya elini beline atarken Kayra kardeşine yaklaşarak homurdandı.
"Bağırma karıma çeneni kırarım! Amcaları değil misin git bak!"
Tuğra ikizinin sözleri ile yüzünü buruşturarak hayretle cevap verdi.
"Lan angut! Amcayım diye karınlarını doyuracak memem yok heralde değil mi!?"
Tuğra'nın verdiği cevapla evde kıkırtılar yükselirken o sinirle odaya doğru ilerlerken Asya'da peşinden ilerlemişti.
Derya'nın Ege ve Efe'yi diğer odaya alması,anne ve babalarına salonda yatakların açılması derken Tuğra uzun sayılabilecek bir bekleyişin ardından karısının odaya girmesiyle bezgince söylendi.
"Sonun da gelebildin."
Karısı yüzündeki gülümseme ile geceliğini almak için dolaba ilerlerken Tuğra onu izleyerek tekrar konuştu.
"Bırak geceliği falan Asyam. Biraz sonra gerek kalmayacak zaten."
Asya kocasının sözleri ile ona dönüp yüzünü buruşturarak işaret parmağı ile dışarıyı göstererek konuştu.
"Tuğra dışarıda ailelerimiz var. Ne sitediğinin farkımda mısın?"
Aldığı cevapla hızla yataktan kalkıp karısına yaklaştı ve elinden tutarak yatağa doğru çekiştirdi.
"Farkındayım! Sende Bir buçuk ay ayrı kalacağımızın farkında mısın karıcığım!?"
Asya'nın itirazlarına aldırmadan yatağa kendisi ile birlikte oturtararak sabahtan beri çıkartmak için can attığı kıyafetinin fermuarına uzanarak sözlerine devam etti.
"Evliyiz ve yarın gidiyorum. Karımla beraber olmak istemem suçmu? Üstelik odamızda banyo var bu büyük bir nimet bence. Utanmanı ,çekinmeni gerektirecek bir durum yok."
Kocasının eli kıyafetin fermuarı ile mücadele ederken dudaklarıda boynunda dolanmaya başlamıştı çoktan. Kendiside istiyordu fakat garip bir çekinceme vardı üzerinde. Sanki herkes ne yaptıklarını anlayacaktı ve bu düşğnce onu utandırıyordu. Lakin kocasıda haklıydı. Bir buçuk ay uzun bir süreydi. Yaşadığı ikilemden göğüslerine inen dudaklarla sıyrılıp,içinde büyüyen arzuya uyarak kocasına ayak uydurdu.
Sabahın ilk ışıkları ile karnındaki okşama ve fısıltılarla gözlerini aralarken geceliğinin sıyrılıp göbeğine değen dudaklarla kıkırdadı.
"Ne yapıyorsun?"
Karısının uyandığını fark eden Tuğra doğrularak onun alnına bir öpücük bırakıp fısıldadı.
"Bebeklerimle vedalaşıyorum Asyam. Babanlar varken onlarla vedalaşamayacağım için şimdi vedalaşayım dedim."
Kocasının sözleri ile boğazına bir yumru otururken gözleride yanmaya başlayınca ona belli etmemek için o da kocasının boynuna bir öpücük bırakarak doğrulmaya çalıştı.
"Kalkalım artık. Bizimkiler uyanmış anlaşılan."
Asya'nın yaşlarla parlayan gözlerine birer öpücük bırakarak yataktan çıkıp elinden tutarak kalkmasına yardım etti. Yüzünü avuçları arasına alarak bakışlarını birleştirerek konuştu.
"Kendine dikkat et. Yalnız başına dışarıya çıkma sakın. Kayra ile konuştum okula o bırakacak,çıkışta da o alacak seni."
Kocasının endişesini anlayan Asya onu rahatlatmak istercesine başını olumlu anlamda sallarken Tuğra sözlerine devam etti.
"Bir şeye ihtiyacın olursa hesabına para attım onu kullan."
"Ne gerek vardı? Benim param var. Hem bir ihtiyacım olursa babamlar yanım..."
"Kimseden isteme bir şey. Kocan olarak ihtiyaçlarını karşılamak benim görevim."
Tuğra'nın isteğini başını tekrar sallayarak onayladı ama huzursuz hissetmişti kendini. Hem okul hem iş derken zorlanıyordu bir de kendisi yük olmak istemiyordu lakin huyunu bildiği için itiraz edip gider ayak kırmakta istemiyordu.
Kocasının dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi ve içindeki ağlama isteğinin aksine yüzüne bir gülümseme bırakarak fısıldadı.
"Üzerimi değiştireyim de çıkalım artık."
Kocasının elini bırakması ile banyoya doğru ilerledi.
"Boğazını kapatacak bir şeyler giysen iyi olur Asyam."
Arkasını dönerek kocasına anlam veremeyerek bakınca Tuğra üzgünce boynuna bakarak söylendi.
"Boynunda morluklar var. Gece kendimi frenleyememişim yine."
Kocasının üzgün haline inat kıkırdayarak karşılık verdi.
"Frenleyemeyen sadece sen değilsin belliki. Tişört giyme sakın!"
Tuğra'nın kaşlarının çatılması ile kıkırdayarak banyoya girince,o karısının ne demek istediğini anlamak istercesine dolabın karşısındaki aynaya doğru ilerleyerek bakışlarını boynunda gezdirdi. Karısının boynundaki izlerden görmeyi beklerken onun kendisi ile dalga geçtiğini düşünmüştü ki bakışları kolundaki tırmık izlerine kayınca dudaklarından kaçan küfre engel olamadı.
"Siktir!"
Bakışları banyo kapısına kayarken gece nasıl olupta böyle bir şeyi hissetmediğini düşünerek kapıya doğru yaklaşıp sessizce söylendi.
"Asyam madem imzanı bırakacaktın sırtıma bari bıraksaydın! Hadi şimdi gizleyimde,eğitimde soyunup giyinirken nasıl gizleyeceğim ben bu izleri!?"
"Arkadaşların evli olduğunu bilmiyor mu Tuğra!? Gizlemeni gerektirecek birilerimi var!?"
Kendi silahı ile onu vuran karısının sözleriyle yüzünü buruşturarak fısıldadı.
"Sorunda orada ya! Bu izleri gören arkadaşım olacak piçler ateşli bir karım olduğunu anlayacaklar!"
Karısının sözlerine aldırış etmeyip üstüne bir de kahkaha atmasıyla homurdanarak tekrar dolaba doğru ilerledi.
"Erkeklerin hayal gücünü bir bilsen böyle gülermiydin acaba!?"
Kahvaltı masasında Soner'in isteme mevzusu gündemken Derya bakışlarını Asya ve Tuğra'nın üzerinde gezdirerek yüzünü buruşturarak söylendi.
"Karıkoca bu sıcakta rahip ve rahibe gibi giyinip buharlaşmaya mı karar verdiniz?"
Derya'nın sözleri ile Asya ve Tuğra'nın bakışları birbirini bulurken Asya panikle cevap verdi.
"Çift kombini yapalım dedik."
Gelen cevapla masadakilerin bakışları tekrar ikilinin üzerinde gezerken Azra dudaklarını bükerek konuştu.
"Tişört falan tercih etseydiniz keşke. Hayır Ankara'nın havası gibi olsa anlayacağım ama buradaki havaya göre,sanki biraz kalın değil mi kombininiz kızım?"
Annesinin sözleri ile Tuğra ona uyarırcasına bir bakış atarak cevap verdi.
"Üşüyoruz anneciğim biz! Biraz kırgınlık var üzerimizde."
Azra'nın kaşları aldığı cevapla havalanırken Ali elindeki çatalla ikisini işaret ederek şaşkınca konuştu.
"İkiniz birden mi?"
Asya ve Tuğra birbirine umutsuzca bakarken Mehmet araya girdi.
"Benim oğlanlar karılarıyla sidik yarıştırır kardeşim. Karısı hastaysa onlar da anında hastalanır. Alışırsın zamanla merak etme."
"Babaaa!"
Tuğra'nın uyarırcasına ismini seslenmesi ile Mehmet yalan mı dercesine oğluna bakarken Kayra kıkırdayarak alayla söylendi.
"Çift hastalığı diyoruz biz ona babacığım. Önce ateş basıyor sonra bedeninde küçük morluklar falan oluşuyor. "
Elindeki çatalı bırakarak yüzüne kondurduğu sahte bir endişeyle yanındaki kardeşinin gömleğinin düğmelerine uzanarak telaşla sözlerine devam etti.
"Dur bakayım bi belirtileri var mı sende de karde..."
Asya boğazına kaçan çayla öksürük krizine tutulurken Tuğra kardeşinin ellerini sertçe ittirerek sessizce homurdandı.
"Siktirtme belanı hayvan! Kızı utandıroyorsun piçliğin sırası mı!?"
Derya,Asya'nın sırtını sıvazlarken Tuğra endişeli bakışlarını karısına çevirmiştiki Kayra'nın fısıltısıyla bakışlarını tekrar ona çevirdi.
"Derya ile bir olup bana kurduğynuz kumpasların yanına kâr kalacağını mı düşünmüştün kardeşim?"
Tuğra işittiği sözlerle yüzünü buruştururken Ayşe elindeki suyu Derya'ya uzatarak telaşla konuştu.
"Kazağın yakasını aç Derya. Rahatlar belki biraz."
Annesinin sözleri ile Derya'nın başını telaşla salladığını fark eden Asya elini kaldırarak nefes nefese sertçe konuştu.
"Geç...Geçti... İyiyim ben."
Masasaki herkes Asya'nın çıkışı ile şaşırırken onun sözlerini onaylayarak kahvaltılarına devam ettiler.
Kahvaltıdan bir kaç saat sonra Tuğra kimsenin uğurlamaya gelmesini istemeyerek hepsiyle evden vedalaşmış,Asya'yı tekrar sıkı sıkı tembihleyerek Kayra ile evden ayrılmıştı.
Yol boyu Kayra ile Nilay mevzusu hakkında konuşmuş,endişelerini dile getirerek Asya'ya dikkat etmesi konusunda tekrar tekrar söylenmişti.Tuğra'yı yolcu eden Kayra üzerindeki emanetlerin ağırlığı ile onları bıraktığı gibi kardeşine teslim edebilmek için huzursuz geçecek günlerin düşünceleri ile boğuşarak eve dönmek için tekrar yola koyulmuştu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ömer, eline tutuşturulan çiçeklere bakarak memnuniyetsiz bakışlarını aeacı kullanan oğluna çevirerek homurdandı.
"Beyinsiz! Sen nasıl bir beyinsizsin lan! Ulan istemeye giderken karanfil götürüldüğü nerede görülmüş it!?Hem de kırmızı! Ulan cenazeyemi gidiyoruz hayvan!?"
Babasının çiçekleri gördüğü andan beri bitip tükenmeyen homurdanmaları ile Soner gözlerini bıkkınca devirdi.
"Yaa baba Allah aşkına susarmısın artık!?Beni strese soktuğunun farkında mısın!? Darladın ama ya yeter! Mahru karanfil seviyor. O yüzden karanfil aldım!"
Ömer oğlunun açıklaması ile yüzünü buruşturarak tekrar homurdandı.
"Manyak! Yemin ediyorum bunların ikiside manyak! Ulan hadi o karanfil seviyorda çikolata yerine ne demeye kestane şekeri aldın puşt!?"
Soner babasının bir türlü susmayıp sürekli her şeye kulp bulması ile ellerini direksiyondan çekerek yakalarını silkip söylendi.
"Bıktım! Bezdim! Yeminle delireceğim! Babası kestane şekeri seviyormuş baba oldu mu!? Sen demedin mi babasına dikkat et huyuna git diye yaa!?"
Ömer oğlundan gelen cevapla sinirle bağırdı.
"Önüne bak önüne! Düzgün kullan şu arabayı! Öldüreceksin bizi man kafa! Bu karanfilleri de tabutumuza atarlar artık! Babası seviyormuş! Ulan daha benim ne sevdiğimi bilmorsun yağcı pezevenk!"
Soner sinirle direksiyonu sıkıp diliyle dişi arasında homurdanınca Esha kocasının da altta kalmayacağını bilerek çemkirdi.
"Yeter! Kız istemeye mi gidiyoruz savaşa mı belli değil!"
Öfkeli bakışlarını kocasına çevirerek işaret parmağını kaldırıp tehtid edercesine salladı.
"O çeneni kapamaz,çocuğu darlamaya devam edersen kız isteme merasimi yerine hastanede olacaksın haberin olsun! Şeker komasına girdi der gider Mahru'yu kendim isterim!"
Ömer karısının ciddi ciddi kendisini tehtid etmesi ile yönünü ona dönerek sakince söylendi.
"Ama karıcığım haksızmıyım ben şi..."
"Susss! Bu onların en özel günü,susss artık! Nasıl istiyorlarsa öyle olacak! Her şeyede karışmayıver bi zahmet! Sanki kendin dört dörtlük bir isteme merasimi ile beni istedin de oğluna kulp buluyorsun!"
Karıaının eski defterleri açtığını fark edince ağzına gizli bir fermuar çeker gibi yapıp sessizce önüne döndü.
Babasının aniden sessizleşmesi ile Soner onun haline kıkırdayarak sessizce fısıldadı.
"Kim derdi bir kadının tehtidi ile koskoca Ömer Ataman dut yemiş bülbüle dönecekti..."
Oğlunun kendisi ile dalga geçmesine bozulan Ömer,sinirle dişlerini sıkarak fısıldadı.
"Kim derdi evlenmeyeceğim diye büyük konuşan Soner Ataman'ın daha evlenmeden dizginleri bir kıza kaptırıp hanım köylü olacağını!?"
Babasının soktuğu lafla Soner yüzünü buruştururken Emir'in korna çalarak onları sollaması ile Ömer bu defa da ona sarmıştı.
"Lan,bunların topu benim başıma bela be! Ne demeye abanıyor bu it kornaya!?Daha kızı almadık düğün alayı yola çıktı sanki!?"
Ömer'in sebepsiz gerginliği yüzünden Esha ve Soner yaptıkları kısa yolculuğun artık bir an önce sonlanmasını diler olmuştu.
Geldikleri kapının önünde Soner,stresten eliyle saçlarını düzeltmeye çalışırken Ömer ona ters bir bakış atıp zile basınca Soner endişeyle fısıldadı.
"Yaa baba ne yapıyorsun? İzin verseydinde bi çeki düzen verseydim kendime!"
Oğlunun sözleri ile Ömer başını sağa sola sallayarak söylendi.
"Başlayacağım şimdi şekline şemaline ha! Ulan on dakikadır kapıda dikiliyoruz be! Biraz daha oyalanırsan o şeklini ben bir kaydırırım ömrü billah toparlayamazsın it!"
Emir kayınbabasının sözleri ile gülmemek için şekilden şekile girerken karısının uyarıcı bakışları ile başını olumlu anlamda salladı.
"Yemin ediyorum en güzel anlarımın katilisin baba!"
Hırsla babasının elindeki çiçekleri çekip aldı.
"O kızı bir alamayalım sen katil nasıl olunuyor o zaman göreceksin hayvanoğu hay..."
Açılan kapıyla sözleri yarım kalırken hepsi yüzüne bir sırıtış bırakarak kapının arkasındaki kıza çevirdiler bakışlarını.
Soner,Mahru'yu karşısında görmenin heyecanı ile onu izlerken içeri girmek için bir hamle yapmıştı ki Mahru'nun arkasında beliren adamın sert ifadesi ile geri çekilerek bakışlarını babasına çevirip sen geç dercesine işaret etti.
Oğlunun işareti ile Soner nefesini sertçe bırakarak içeriye doğru bir adım atıp selamlaşarak ilerledi. Herkes girsede Mahru'nun babasının hâlâ olduğu yerde beklemesiyle Soner istemenin umduğundan daha zor geçeceğini anlayarak Mahru'ya kaçamak bir bakış atıp içeriye doğru ilerledi.
Heyecan ve stresten ne yapacağını bilemezken Mahru'nun kapıyı kapatışını izledikten sonra onun kendisine hiç bakmayışı ile huzur hissetmişti. İnsan kaçamak bir bakışla cesaretten mi vermezdi!? Zaten stres ve heyecan yüzünden eli ayağına dolaşıyordu neden destek olacak ufacık bir gülümseme bile bahsetmiyordu bu kız!? İç sesi ile dertleşmesini işittiği küçük öksürükle ertelerken üzerinde hissettiği bakışlarla yanındaki adama doğru dönerek bakışlarını ona çevirip sırıttı.
Kendisinin aksine adamın yüzündeki ciddiyetle sırtından soğuk terler aktığını hissederken ne yapacağını bilemeyerek elindeki çiçeği adama uzattı.
"Merhaba babacığım."
Adamın bakışları bir kendine uzatılan çiçeğe,bir Soner'e dönmüş sonra yavaş yavaş kaşları çatılmıştı.
"Bismillah! Dakika bir gol bir! Nereden baban oluyormuşum ben senin!?"
Adamın sözleri ile Soner ne diyeceğini bilemezken Mahru hızla,babasının burnunun dibine uzatılan çiçeği alarak gülümsemeye çalıştı.
"Heyecandan şey etti öyle baba."
Ters bakışları kızını bulurken yönünü içeriye doğru çevirip homurdanarak ilerledi.
"Mezar ziyaretinden gelir gibi karanfil getirmiş bir de!"
Herkesin çiçeklere sarması ile Soner şaşkınca konuştu.
"Ben Mahru karanfil seviyor diye şey etmiştim."
Açıklamasını umursamadan içeriye giren adamın arkasından yüzünü buruşturarak bakışlarını Mahru'ya çevirdi ve isyan edercesine fısıldadı.
"Sana dedim değil mi? İsteme de karanfil olmaz dedim! İllaki inatlaşacaksın ya benimle tutturdun karanfil diye! Haklı millet! Rezil oldum herkese Mahru!"
Soner'in isyanı ile Mahru kıkırdayarak yanağına küçük bir öpücük bırakıp hızla geri çekilip eliyle içeriyi işaret ederek fısıldadı.
"Oyalanma da içeriye geç hadi. Yoksa daha çok laf yiyeceksin bu gece."
Soner de,Mahru'nun yanağından bir öpücük çalarak hızla içeriye doğru ilerledi. Hoş beş muhabbetinden sonra herkes yerlerine geçerken Soner'de onun için ayrılan sandalyeye geçip oturdu ve gergin bakışlarını etrafında gezdirdi.
Diğer istemelerini aksine yalnız kalmıştı. Eniştesi dışında kimse yoktu çünkü hepsi de Mahru'nun babasının huyunu bilmedikleri için bir aksilik çıkartmamak adına gelmek istememişlerdi. Kendiside onların bu fikrini onaylamıştı çünkü sululuk yapmadan durmayacaklarının bilincindeydi.
Aile büyüklerinden Yusuf,Yunus ve Kenan amcası eşleri ile katılmış yalnız bırakmamışlardı. Mahru'nun tarafında ise amcası olduğunu öğrendiği bir adam vardı lakin adam Mahru'nun babasının ciddiyetini bile memnuniyetsiz suratı ile sollardı. Mahru'nun hâlası Yasemin ve eşi Harun da kız tarafı olarak karşılarındaydı. Kız tarafından yüzü gülen bir onların olması garip bir rahatlamaya sebep olmuştu Soner de. En azından müttefiklerim var diye fısıldadı içinden.
Ortamdaki sessizlik babasının muhabbet açmaya çalışması ile son bulurken gerginlik hâla hissedilir şekilde hafif rüzgarlar estiriyordu. Babasının havaların ısınması ile ilgili yorumları ve sanki bildiği bir işmiş gibi tarımcılık hakkında yorumlar yapmasını başı önünde ilgisizce dinledi. Halının desenlerini incelemekten sıkılınca başını kaldırmıştı ki oturdukları odanın karşısında kalan mutfağı görmüştü. Anlaşılan Mahru onu bilerek oraya oturtmuştu ki her fırsatta görme imkanı olsundu. Bu düşünce ile yüzünde bir gülümseme oluşurken onun mutfaktaki hareketlerini izledi.
Buz mavisi,beline oturan sonra dökümlü bir şekilde inan uzun bir elbise tercih etmişti. Dekolteden,gösterişten uzak sade bir tarz dı. Kestane rengi,kalçalarına kadar uzanan dalgalı saçlarını açık bırakmış yanlardan iki ince örgüyle arkadan toplamıştı. Hatırladığı kadarı ile makyajı da abartı olmamıştı. Zaten aklını çelen de doğallığı olmuştu.
"Kendine gel kayınço! Kızı öyle kesmeye devam edersen kan çıkacak lan!"
Emir'in uyarısı ile kendine gelirken toparlanmaya çalışarak dikkatini tekrar ortamda dönen muhabbete vermeye çalışsada gözü sürekli Mahru'ya kayıyordu.
Mahru'nun kahveleri dağıtışını izlerken Emir sürekli bir şeyler fısıldıyordu lakin hiç birini anladığı söylenemezdi. Şu ana kadar çıkmayan aksiliğin şimdiden sonrada çıkmamasını istiyor o yüzden olabildiğince sessiz kalmayı tercih ediyordu.
Kendisine ikram edilen kahve ile Mahru'ya tekrar kaçamak bir bakış atsada onun göz ucuyla bile karşılık vermemesi ile homurdanırcasına söylendi.
"Teşekkür ederim."
"Afiyet olsun."
Geldiklerinden beri sayılı kelime çıkmıştı sevdiği kızın ağzından. Göz göze bile geldikleri anların sayısı beş parmağın beşini de geçmezdi ve Mahru hanım sadece kuru kuru afiyet olsun mu diyordu. Neden bu kız her gördüğü gün farklı bir kişiliğe bürünmüş gibi çıkıyordu karşısına!? Ne olmuştu ona her fırsatta meydan okuyan aşık olduğu o kadına!? Asiliğine,huysuzluğuna,inadına ne olmuştu!?
Mahru'nun son günlerde,üstelik uyarmasına rağmen anlam veremediği değişiminin siniri ile elindeki fincanı dudaklarına götürüp tek seferde içti ve sertçe önünde ki sehpaya bırakarak ters bakışlarını kendisini şaşkınca izleyen kıza çevirdi.
Onun endişeyle parlayan gözlerine bakarak sahte bir tebessümle konuştu.
"Ellerine sağlık!"
Farkettiği tuhaflıkla Kenan,Soner'in önündeki su bardağına telaşla uzanıp fısıldadı.
"Ulan anladık kızı seviyorsunda ne bu acele! Atlımı kovalıyır arkandan hergele! Yanacaksın be!"
Odada ki herkes şaşkınca Soner'e ve ona telaşla su içirmeye çalışan Kenan'ı izlerken,Esha çaktırmadan kocasını dürterek fısıldadı.
"İste artık kızı. Biraz daha uzatırsan oğlun gerginlikten verdiği tepkilerle ebediyete kadar uzatacak bu işi!"
Karısının uyarısı ile Ömer başını olumlu anlamda sallayarak boğazını temizleyip dikkatleri üzerine çekti.
"Seyfi bey..."
Orta yaşlı adamın bakışları izlediği manzaradan kendisine dönünce Ömer sözlerine devam etti.
"Sebebi ziyaretimiz malum. Çocuklar birbirini görmüş beğenmiş,biz de hayırlı bir başlangıç yapsınlar diyerek sizin izninizi istemeye geldik."
Adamın başını düşünceli bir şekilde sallaması ile Ömer gergin bir şekilde sözlerine devam etti.
"İzniniz olursa Allahın emri ile Mahru kızımızı oğlum Soner'e istiyorum."
Soner ve Mahru'nun bakışları tedirgince birbirini bulurken Seyfi bey boğazını temizleyerek yerinde dikleşti.
"Kapımı Allahın emri ile çalman beni gururlandırdı lakin bu iş sence de biraz tuhaf olmadı mı Ömer?"
Seyfi'nin sözleri ortamdaki havayı biraz daha gererken Ömer bakışlarını iki gence çevirdi önce. Onları kısa bir an inceledikten sonra tedirgin hallerini fark edince tekrar karşısındaki adama çevirdi bakışlarını.
"Biraz öyle oldu evet. Ama bilgimiz dahilinde olan bir durum değildi. Biz de istemezdik böyle üzücü bir durum yaşan..."
"İstemediğiniz için mi abimin küçük şirketini alavere dalavere ile elinden aldınız Ömer bey! Önce yiğeniniz kızımızı istedi şimdi sen oğluna istiyorsun! İstemeye geldiginiz Mahru'mu yoksa bizden alacak daha bir şeyler mi var!?"
Mahru'nun kaşları amcasının sözleri ile çatılırken öfkeden yumruklarını sıkar olmuştu.
Ömer böyle sözler işiteceğinin bilinci ile gelmişti bu eve,sakin olmaya çalışarak bakışlarını biraz önce konuşan adama çevirdi.
"Hamit ortada bir yanlış anlaşılma var. Ne benim o olayla bir bağlantım yok. Olsa öyle bir şeye kesinlikle müsade etmezdim! Oğluma gelince o da bir cahillik yapıp Arşad itinin çevirdiği dümene aldanmış."
"Biz sütten çıkma akkaşığız,şirketinizi aldık,aklınızı çelip kızınızın adını çıkarttık,namusunuzu iki paralık ettik şimdi de onu isteyerek bu pisliği sıvıyoruz diyor..."
"Amcaaa!"
Mahru'nun çıkışı ile bakışlar ona dönerken o babası ve amcasının sert bakışlarına aldırmadan oturduğu yerden kalkmıştı ki Soner durması için işaret edercesine elini kaldırdı ve öfkeli bakışlarını karşısındaki adama çevirdi.
"Konuştuğun kelimelere dikkat et! Amcası olman,benim istediğim,gönül verdiğim kadın hakkında ileri geri konuşma hakkını vermiyor sana!"
Esha ve Ömer ortamın iyice gerilmesi ile oğullarını sakin olması için uyarırken Yasemin araya girdi.
"Hamit abi... Bu gızı o gılıksız dolandırıcının önüne atarkana şirketi böyüdecez diyi böbürleniyodun şindi suç sade Soner'i nen Ömer abimde mi? Seyfi abime lafım yok emme sen şapganı önüğe goda bi düşün isdersen. Seyfi abimin baldızının fırıdak oğlunun aklına uyupda yimediniz mi olan haltı?"
Yasemin'in sözleri ile Hamit yerinde huzursuzca kıpırdanıp memnuniyetsizce homurdandı.
"Ben ne bileyim o fırıldağın öyle bir halt yiyeceğini? Abimin şirketi büyüsün,Mahru'nun iyi bir yuvası olsun diye uğraştım ben! Hem sen kimden yanasn kız? Sineye mi çekeceğiz olup biteni?"
Bakışlarını kız kardeşinden çekerek bu defa da abisine çevirdi.
"Benim bu işe gönlüm yoktur abi!" Bakışlarını Ömer'e çevirerek sertçe sözlerine devam etti.
"Size verecek kız yok bizde!"
Herkes şaşkınca birbirine bakarken Mahru'nun babasının bir cevap vermesini bekliyordu. Mahru babasının amcasının aklına uyupta Soner'e karşı çıkmasından korkarak çaresizce konuştu.
"Babaa! Biz birbirimizi seviyoruz. İkimizinde hatasının olmadığı bir olay yüzünden neden yine engeli bizim önümüze koyuyorsunuz!?"
Kendisine yalvarırcasına bakan kızına başını olumsuzca salladı.
"Bir hatayı iki kere yapmak aptallıktır Mahru! Sen benim kızımsın bizim aklımız böyle oyunlara,dümenlere çalışmaz! Sen bu insanların arasında yapamazsın!"
" O nasıl söz Seyfi bey!? Sanki oyun oynayarak,dümen çevirerek insanların hayatıyla oynayan karakterde insanlarmıyız biz!?"
"Değil misiniz!?"
Yunus sözlerine karşılık damarına basarcasına diklenen adamın yüzüne öfkeyle bakarken bu defa Yusuf girdi araya.
"Değiliz! Ne Ömer,ne Soner,ne de biz öyle insanlar değiliz! Madem öyle insanlar olduğumuzu düşünüyordunuz Mahru kızımızı yıllarca neden Ömer'e emanet ettiniz yahu!?"
"O mesele farklı Yusuf! İşi ehlinden öğrensin istedik! İş başka bu mevzular başka! Mahru'ya kolkanat gerdi,göz kulak oldu eyvallah! Ama bu mesele olmaz!"
"Sevenlerin önünde mi duracaksın Seyfi abi!? Yakışır mı bu sana? Çocuklar seviyor birbirini. Böyle saçma bir olay,bir yanlış anlaşılma yüzünden kızını mutsuzluğa mahkum mu edeceksin!"
Kenan'ın sözleri ile adamın bakışları kızına dömerken Hamit araya girdi.
"İki gün ağlar üçüncü gün unutur! Diğeri nasıl geldi geçtiyse bu da gelir geçer. Verilecek kızımız yok bi..."
"Arşad'ı zerre sevmedim! İstemedim de! Sen bana babamı öne sürerek baskı yapmasaydın o yüzüğü parmağıma feriştahı gelse geçiremezdi!"
Mahru'nun sözleri ile yüzünü buruşturan adam tekrar konuşmak için yeltenirken Mahru bakışlarını babasına çevirdi ve duruşunu dikleştirip,kararlı bir şekilde gözlerine baktı.
"Soner'i sevdim! Ya beni ona verirsin,ya da yemin olsun kaçarım baba!"
Mahru'nun sözleri ile Soner yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamamıştı. Demek ki babasının suyuna gitmek içindi o uysal halleri. Damarına basılınca tırnaklarını çıkartmıştı yine. Onun babasına bile çekinmeden meydan okuyucu ile bir kez daha emin olmuştu ki Mahru onun ruh eşiydi.
"Babanın ve benim sözümü çiğneyip kaçacaksın öyle mi!? Şu sözlerden sonra evde kalacağını bilsekte evlenmek falan yok! Çıkart aklından!"
Evde ki herkes film izler gibi didişen aileyi izlerken Yunus gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"Sakın güleyim deme kardeşim yoksa ben de kendimi tutamam."
Yusuf'un sözleri ile Kenan başını onlara doğru uzatıp bastırmaya çalıştığı kıkırtısı ile sessizce fısıldadı.
"Lan bizim evlilikler anormaldi zaten ama çocuklarımızın ki sizce de çok fantastik değilmi? Bakın benden söylemesi Mahru bu Hamit denen dangalağa gırtlağına yapışır birazdan. Bizi normali bulmaz çünkü!"
Kenan'ın sözleri ile diğerleri artık kendini tutmaktan halden hale girerken Harun da onlardan aşağa kalmayan bir yüz ifadesi ile onlara uyaran bakışlar atmaya çalışıyordu.
"Eeehh yiddiniz sizde gali canım!"
Yasemin oturduğu yerden sinirle kalkarak ellerini beline atıp bakışlarını abilerinin üzerinde gezdirdi.
"Abimsiniz diye saygı gösterip susuyom emme siz ondanda anamıyonuz!"
Bakışlarını öfkeden kıpkırmızı kesilen Mahru'ya çevirerek sözlerine devam etti.
"Virmezlerse gaç gız! Ben arkandayım! Sen gaçınca rütbeleri artarda başları dik gezerler belki! Bu ne canım yıllardır sizin bi didinizi iki itmedi benim şu guzum! Garılarınız göçüp gitdiğinden beli size gatlanıyo,ne isterseniz ses itmiyo emme bu gadarıda fazla!"
Bakışlarını bu defa da Soner'e çevirdi.
"Gaçır lan sen bu Mahru'yu. Aha da yimin olsun seninen gelipde Mahru'yu gaçırmazsam bağa da delilerin Yasemin dimesinler!"
Hamit kardeşinin üzerine dopru yürüyerek aynı deli bakışlarla onu süzüp meydan okurcasına çıkıştı.
"Gelin lan! Hele bi gelin de aha şu duvardaki çifte ile topunuzu kalbura çevirmeyen Hamit'e de delilerin Hamit demesinler! Mahru'yu bu düzenbaza vermiyorum işte o kadar!"
Amcasınun sözleri ile Mahru da artık filim koparken ne ara yanına gitti ne ara boğazına yapıştı kendisi de bilmiyordu.
"Başıma bu işleri açan senken bir de vermiyorum diye hopluyorsun öylemi! Andım olsun seni öldürür cenazen kalkmadan evlenirim!"
Ortalığın panayır yerine dönmesi ile Soner ve Emir,Mahru'nun ellerini amcasının boğazından ayırmaya çalılışırken,yardım istercesine bakışlarını amcalarına çevirmiş fakat onların müdahale etmek yerine film izler gibi onları izlemesi ile şok içinde bakışlarını bu defa annelerine çevirmişti.
Onlarında kendi aralarında Yasemin ablası ile hararetli bir şekilde tartıştıklarını görünce bir umut vabasına dönmüştü ki onun Mahru'nun babasını sakinleştirmeye çalışmasını fark edince umutsuzca başını salladı.
"Mahru kendine gel. Bırak adamı öldüreceksin kızım!"
"Karışma sen! Senide gırtlaklamamı istemiyorsan bırak beni Soner!Öldüreyim de kurtulayım bu işgüzardan!"
Soner'in gözleri Mahru'nun sözleri ile irice açılırken Yasemin'in sözleri ile ona döndü.
"Elini gana bulama Mahrum! Yarın bir gün iteleyiviriz bi depeden aşşaya! Düşdü süsü viriz gızım."
Yunus,Yasemin'in sözleri ile artık kahkasını serbest bırakırken karısının uyarılarını bile duyacak halde değildi.
"Yasemin abla yapma Allah aşkına! Yangına körükle gitme yahu!"
Emir bakışlarını nefessizlikten yüzü kızaran adama tekrar çevirince panikle Mahru'nun eline tüm gücüyle yapışmıştı ki hissettiği acıyla bağırdı.
"Ahhh! Kızım ne demeye elimi ıstırıyorsun be!?"
Soner kuzenine üzgünce bakarken Mahru'nun babasının bağırışı ile bütün bakışlar ona döndü.
"Yeter! Bırak sende amcanın yakasını! Kerbela'ya çevirdiniz ulan Keskinlerin evini!"
Mahru babasının bağırışı ve onu ilk defa bu kadar öfkeli görmenin telaşalı ile amcasının boğazını bırakıp ona ters bakışlar atarken babası sözlerine devam etti.
"Madem vazgemiyorsun bu itten vereceğim seni! Ama baba yandım desen de dönüp ardımı bakmam Mahru bilesin!"
Babasının sözleri ile Mahru güçlükle yutkunurken Soner onun halini fark ederek destek olmak istercesine elini avcunun aradına alarak hafifçe sıkıp fısıldadı.
"Babanın da haklı olduğu konular var. Eminim ki zamanla aşacak."
Amcasının boğazını tutarak babasının yanına gitmesi ile babası bu defa da onu uyarırcasına bağırdı.
"Bu işleri başıma sen açtın sakın ağzından bir kelime daha duymayayım Hamit! Yemin olsun o gün yapmadığımı yapar seni silerim !"
"Senin sözünün üstüne söz söylemek ne haddime abi. Sen öyle uygun gördüysen vardır bir bildiğin."
Hamit'in yaptığı u dönüşü ile herkes şaşkınca ona bakarken Yasemin başındaki yazmayı düzelterek konuştu.
"Anam ne ayaklandınız hep bir den. Savaş mı var canım? Eccik sevivirdik birbirimizi.Bizim evin günlük hali böle. Böle anaşıyoz biz. Oturun hadi dikilmen ayakta."
Yasemin'in sözleri ile herkes garip garip birbirine bakıp kalktıkları yere tekrar otururken Soner,Mahru'nun elinden kalktığı sandalyeye doğru çekiştirerek ürkekçe fısıldadı.
"Halanın ağzı neler söyler Mahru? Sen her kendini kaybettiğinde birilerinin gırtlağına mı yapışıyorsun kızım!?"
İşittiği sözlerle kaşları çatılan Mahru bakışlarını Soner'e çevirerek sertçe tısladı.
"Hak edene hak ettiği gibi davranıyorum sadece! Ayağını denk al o yüzden Soner! Babama bile senin için karşı geldikten sonra bir halt yersen yapıştığım sadece boğazın olmaz! İmamın kayığında bulursun kendini!"
Mahru'nun oturması ile Soner de sandalyeye otururken atan rengi ile bakışlarını Emir'e çevirdi. Onun ne oldu dercesine attığı bakışlarla ürkekçe dudaklarını dişleyip başını iki yana salladı ve sessizce fısıldadı.
"An itibariyle can güvenliğim yok enişte daha ne olsun!? Erkekler içinde Kades gibi bir uygulama var mı bildiğin?"
Emir'de Soner'in sözleri ile yüzünü bir şeyden tiksinircesine buruşturarak fısıldadı.
"Kılıbık!"
Ortamın sakinleşmesi ile Ömer,Mahru'yu tekrar istemiş bu defa babası uzatmadan vermişti.Eller öpüldükten sonra yüzükler takılmıştı.
"Düğün meselesini derhal halledin! Baştan suyu çıkmış bir işi uzatmanın alemi yok!"
"Abi iki aya gadar Gökçe gelecek. Düğünü ondan sona mı yapsak?Gardaş gibiler,Mahru da yalınız hissetmez hem."
Kardeşinin önerisini kısa bir an düşünen adamın önce kaşları çatıldı sonra başını olumsuz anlamda salladı.
"Olmaz! Bi an önce olsun düğün. Hem Mahru yalnız yaşıyor,hem nişanlısının yanında çalışıyor lafı sözü çok olur bu işin!"
Bakışlarını damadı ve kızına çevirerek sertçe sözlerine devam etti.
"Düğün olana kadar Mahru işe gitmeyecek!"
Soner itiraz etmek için ağzını açmıştı ki babasının uyaran sahte öksürüğü ile mecburen başını olumlu anlamda sallarken adam bakışlarını kızına çevirdi bu defa.
"Düğün gününe kadar baba evinde kalmanı istesemde,düğün alışverişi,eksikler falan olur buradan merkeze gidip gelmen uzun sürer o yüzden halanlarda kalacaksın yalnız kalmak yok!"
"Ama ba..."
"İtiraz istemiyorum Mahru! Yoksa evlilik işini unut! Sözlerim dinlenmez,ateşle barut yanyana gelirde düğün olmadan benim yüzümü yere eğecek bir şey yaşanırsa bir tanecik evladım demem çeker vururum Mahru! Hem seni hem Soner'i!"
Babasının sözleri ile Mahru'nun rengi atarken Soner'in bakışları hızla babasını bulmuştu. Onun bakışlarındaki öfke ateşini aralarındaki mesafeden bile hissedince sertçe yutkundu.
"En kısa zamanda teliyle duvağıyla Mahru kızımızı alırız inşallah Seyfi.Senin aklında bir süre varsa söyle ona göre ayarlayalım kendimizi."
Ömer'in sözleri ile karşısındaki adam başını olumlu anlamda salladı.
"İki hafta sonraya ayarlayın kendinizi o vakit!"
"Anaam... Abi ilalem nedir? Yangından malmı gaçırıyoz ne iki haftası? Bişiler oluvirdi aralarında diyi laf alır başını yürür gider valla.Hazırlıklar yitişmez bi kere.Hem Memet abimgil,Ali abimgil de yok burda olmaz öle."
"Olur Yasemin olur. Azra lar ve Ayşe ler düğüne gelir. Nasıl olsa Kayra ve Derya var Asya'nın yanında."
Esha,Yasemin'e uzatma bakışları atarken o şüpheyle karşısındaki kadını süzdü. Bir den aklına gelen şeyle gözleri irileşirken dudaklarını korkuyla dişleyerek başını ne yapacağız dercesine salladı.
Kardeşinin sözlerini kısa bir an düşünene adam haklı bulsada yinede uzatmak istemiyordu düğün tarihini. Lakin bu işin sonunda yanlış anlaşılmakta var diye düşünerek tekrar konuştu.
"Hazırlıklarımızı yetiştiremeyiz diyorsanız en fazla bir ay müsade size!"
"Yooo...Yok abi! Yitişdiriz biz. Sen hiç merak itme. Biz bi gicede gına düğün gurmuş insanlarız. İki hafta çok bile. Şimdi düşündüm de haklısın sen uzamasın fazla."
Mahru'ya kaçamak bir bakış atarak ben sana sonra sorarım dercesine gözlerini belertip tekrar abisine döndü.
Abisinin kendisini başıyla onaylaması ile tuttuğu nefesini bırakırken bakışları tekrar Mahru ve Soner'i bulmuştu. Yiğeninin ürkek halinin aksine Soner'in bıyık altından gülüşünü görünce içinden homurdandı.
"Bide gülüyon ya ben sağa idecemi bilirim seni hint gobrası gılıklı cenabet! Benim habarım olmadan o halvete giren sen öle mi? Gör bak sağa neler idiyom ben!"
Başındaki yazmayı sinirle düzelterek bakışlarını kısarken Soner'le göz göze gelince başını ben sana sorarım dercesine ağır ağır salladı.
Yasemin'in kendine attığı öldürücü bakışlar ile Mahru'ya sokulan Soner sessizce fısıldadı.
"Mahru halan bana neden öldürecekmiş gibi bakıyor?"
Soner'in sözleri ile Mahru'da kısa bir an bakışlarını halasına çevirdi ve karşılaştığı bakışlarla Soner'in kulağına doğru yaklaşarak fısıldadı.
"Galiba birlikte olduğumuzu anladı Soner. Şu dakikadan sonra mayın tarlasında yürüyormuş gibi attığın adımlara dikkat et."
Mahru'nun sözleri ile Soner'in bakışları tekrar Yasemin'in bulunca güçlükle yutkundu.
Yaşadığı onca şeyden sonra,Yasemin'in bakışlarından anladığı bir şey vardı ki esas korkması gereken kişinin o olduğuydu.
Yitenumutlar....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |