18. Bölüm

Bölüm-18

Esila Akaydın
yitenumutlar

 

Verda saçındaki havluyu düzelterek kendisine gülmemek için şekilden şekile giren kızlara ters ters bakarak homurdandı.

 

"Sizede eğlence çıktı yeminle! Cenk denen o hayvan yüzünden millete rezil olduğum yetmiyor gibi bir de siz dalga geçiyorsunuz ya alacağınız olsun!"

 

Firuze ve Feyza bir kaç saat önce katıldığı ortamda Verda'nın çamurla yoğrulmuş halini hatırlayınca kendilerini daha fazla tutamayarak kahkahalarını koyuverdiler.

 

"O halini sen görseydin sen de kendini tutamazdın emin ol. Cenk seni resmen çamurla mumyalamıştı."

 

Firuze'nin kahkahaları arasında söylediği sözlerle diğerleride kahkasını serbest bırakırken Verda yüzünü buruşturarak tekrar söylendi.

 

"Asıl mumyalanması gereken o Piramit kaçkını!"

 

Saçlarındaki havluyu hırsla çekerek yanındaki koltuğa oturdu ve elindeki tarakla saçlarını hırsla taramaya başladı. Aklına takılan şeyle bakışlarını Güney'e çevirdi.

 

"Güney."

 

Kızın kendisine çevrilen bakışları ile endişe ile konuştu.

 

"Babam bugün yaşanan bütün bu saçmalıklardan sonra neden bu kadar sakin?"

 

"Feyza her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğunu uygun bir dille anlattı. Sergilediğiniz showu da Cenk'in kıskançlığından dolayı olduğunu söylemiş Mehmet. Durum tatlıya bağlandı anlayacağın endişelenme artık bu kadar. Şu halini gören babam seni istemediğin bir adamla,zorla nikah masasına oturtuyor zanneder."

 

Güney'in sözleri ile rahatlayarak tuttuğu nefesini bırakırken içinden kendi kendine homurdandı.

 

"Babam bir bilse ne haltlar döndüğüni,Cenk'in gerçekte nasıl biri olduğunu,beni zorla nikah masasına mı oturtur,yoksa akıl hastanesine mi kapatır Allah bilir."

 

"Çamur deryasında aşka gelip çiftleşme dansı yapan ikiliyi zorla değil acilen nikah masasına oturtmak gerekiyor bence ama Yusuf amcam daha iyi bilir tabi."

 

Burcu'nun sözleri ile kızlar tekrar gülüşürken Verda gözlerini devirdi.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Mehmet yanında oturan Cenk'in omzuna hafifçe vurarak pişkince sırıttı.

 

" Asma lan suratını artık,ödeştik sayılır. Verda'yı kıskandığı için çamu banyosu yaptılar demeseydim bizim yaşlı kurtların elinden çekeceğin vardı. Verda'yı kaçıran bir deli de olsa senin vereceğin tepkiyi dört gözle bekliyordu onlar emin ol. Benim uydurduğum bahane seni onların gözünde yüceltti. Sen zamanın da bana yardım ettin ben de şimdi sana yardım ettim ödeştik işte."

 

Mehmet'in sözleri ile diğerleri gülerken Cenk ona ters bir bakış atarak omzundaki elini hırsla ittirdi.

 

"Siktir git lan! Bulduğu bahaneye bak! Yardım mış! Lan senin uydurduğun abartılı hikaye yüzünden babanların gözüne girsem ne olur!? Anneleriniz Verda'yı o halde görünce savaş naraları attılar be!"

 

Kadınların kendisine karşı sergilediği tutumu tekrar hatırlayınca sinirle Mehmet'in yakasına yapıştı.

 

"Ne yap ne et annelerinizi benden uzak tut oğlum! Ben onların gazabını çekemem yok yere! Bakışları ile öldürecek kadınlar beni lan!"

 

Jamal,Mehmet'in yakasını Cenk'in tutuşundan kurtararak araya girdi.

 

"Sen de biraz annelerimize hak versen diyorum kardeşim. Sonuçta Verda hamile ve sen kıskançlığın yüzünden bu ayrıntıyı göz ardı ederek kızla çamurda güreş tuttun resmen."

 

Jamal'in sözlerindeki haklılık payıyla kısa bir an düşündü. Haklıydı ama çamurda güreş tutma konusunda haklıydı. Olmayan bir hamilelik yüzünden neden Verda delisini haklı çıkartıyordu anneler. Gerçi kadınlar gerçeği bilmiyordu ki o konuda böyle tepki göstermekte haklılardı. Düşünceleri arasında elleri ile sertçe yüzünü ovdu. Neden herkes bir nokta da haklı oluyordu da,haksız olan hep kendisi oluyordu. Bu aile kesinlikle onun şirazesini kaydırıyordu.2

 

"Dua et bebeğe bir şey olmadı yoksa savaş narası nasıl atılırmış sen o zaman görürdün."

 

Jamal'in son sözleri ile bıkkınca nefesini bıraktı. Yaşadıkları onca saçmalıktan sonra bebek falan yok dese ortalık daha beter karışacaktı. Verda ile gönül eğlendirip onu ortada bıraktığını ileri sürecek kadar tımarhanelikti bu aile. Oysa elini bile sürmemişti ki kıza. Üstelik o manyakta hamile olduğunu söyleyerek bu yanlış anlaşılmanın başını çekmişti. Gerçi kendisinin de Verda'dan aşağı kalır yanı yoktu. Sonuçta Mehmet ile tartışırken sinir ve bıkkınlıkla aynı şeyi o da söylemişti. Ama yine de Verda'nın suçuydu. O deli ile gitmeseydi bütün bunlar olmayacaktı. Bir de o delinin altınlarını takmıştı boynuna dünden hevesli gibi! Altın mevzusu aklına gelince yine sinirlenirken,Verda'nın boynundan çekip aldığı an gözünde canlanınca sırıtarak kendi kendine sessizce söylendi.

 

"Bir de çıkartamazsın diye tepiniyordu. Sen daha kiminle dans ettiğini bilmiyorsun öğretmen hanım!"

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Asya üzerine giydirilen eski bindallıyı hayranlıkla süzdü. Kadife kumaşın üzerindeki nakışların üzerinde parmaklarını gezdirerek gülümseyerek fısıldadı.

 

"Çok güzel."

 

Yasemin elindeki kırmızı pulluyu Asya'nın başına örterek üzerine bindallının başlığını takarken Azra büyük bir beğeni ile gelinini süzerek konuştu.

 

"Emine ninemden yadigar. Ona da annesinden kalmış."

 

Bakışları aynadan Asya ile kesişince gülümseyerek sözlerine devam etti.

 

"Ne bana,ne kızlarıma ne de Derya'ya giymek kısmet olmadı demek ki senin nasibinde varmış Asya."

 

Azra'nın sözleri ile Asya giydiği kıyafetin kıymetine zarar vermekten korkarcasına hafifçe dokunurken Yasemin kıkırdayarak konuştu.

 

"Gız Asya,sağa boşuna dimeye bu gadar gadın şanslısın diyi. Bi hafta önce Tuğra beni aradı sağa süpriz yapmak uçun. İmine yingemin bindallısını sorunca önce ağnamadım eski şiyi ne edecek diyi emme tadilat yapdırıp sağa giydireceni diyince bi goşu çıkarı virdim rahmetlinin sandığından. Aynı eskisi gibi olmuş gız. Sağa da pek yakıştı."

 

Asya'nın başındaki tülbenti düzelterek derin bir iç çekti.

 

"Tuğram hep ince fikirliydi zati emme aşık olunca bu gadana romantik olacanı hiç beklemezidim. Ne de olsa bu ailenin irkekleri hep sorunlu."

 

Yasemin'in sözleri ile diğerleri gülüşürken Ayşe dolan gözleri ile kızının utançtan pembeleşen yanaklarını izledi. Gerçekten çok yakışmıştı bindallı. Sarı uzun saçları ince örgüler halinde omuzlarından dökülürken mor renkteki kıyafet beyaz teniyle hoş bir uyum sağlamıştı.

 

Yasemin,Asya'yı elinden tutarak kaldırdı ve Ayşe'nin yanlarına gelmesini bekledi. Ayşe bir kaç adımla kendisini bekleyen ikiliye yaklaşarak elindeki gümüş kemeri kızının beline dolayarak bakışlarını gözlerine çevirerek burukça gülümsedi.

 

"Bugece senin gecen,ağlamak yok. Aklında ne varsa hepsini sil at,eğlenmene bak. Çünkü Tuğra'nın seni mutlu etmek için verdiği bunca emeğin karşılığını yüzündeki gülümse verecek kızım. Üzülüp ağlayıp sakın damadımı üzeyim deme bozuşuruz."

 

Annesinin sözlerini başını sallayarak onaylayan Asya dolu gözlerine inat yüzüne büyük bir gülümseme kondurdu. Annesi haklıydı Tuğra onu mutlu edip güldürebilmek için çok uğraşıyordu o yüzden biraz olsun onun emeğinin karşılığını verebilmek istiyordu. Şanslıydı çünkü Tuğra gerçekten diğerlerinden farklıydı.

 

Kadriye hanım karşılarındaki genç kızı görünce onun kızına olan benzerliği ile göz yaşlarını tutmakta zorlanır hale gelince gözlerinden firar eden bir kaç damlayı kimseye göstermemeye çalışarak hızla sildi. İçinden kızına dualar ederek Asya'yı özlemle izlemeye devam ederken Yasemin bu defa elindeki yeşil kurdelayı Verda'ya doğru yaklaşarak onun koluna bağladı.

 

Kendisine şaşkınca bakan Verda'ya gülerek cevap verdi.

 

"Bakma gız öle şagın şaşgın. Gelin sağdıcısın. Oğa göre geline iyi zaap çık. Asya böğen sağa emanet. Gınasından dut düğün gecesine gadar her şiyiyle sen ilgilenecen. Oğa göre."

 

Verda kolundaki yeşil kurdelaya bakarak sırıttı. Eğlenceli bir iş olduğunu kavrayınca başını hevesle salladı.

 

Kızlar tarafında eğlence başlarken erkekler tarafında da durum pek farklı değildi.

 

Tuğra karşısındaki adamı işaret ederek onaylamazca konuştu.

 

"Olmaz kardeşim ben istemiyorum Soner'i sağdıcım olarak!"

 

Kağan'ın düğün günü ona çektirdiklerini hatırlayınca kesin bir dille itiraz etmişti. Kimbilir kendisine ne eziyetler ederdi. Üstelik Emir onun eniştesiydi. Kesinlikle onun sözünden çıkmaz başını yakardı bu piç. Kağan'ın yüzündeki sinsi sırıtışla bakışlarını konuşan eniştesine çevirdi.

 

"Lan oğlum sağdıç sağdıçtır işte. Ne fark ediyor Tuğra ha Soner ha başka biri. Tamam ben olayım o zaman."

 

Selçuk elindeki yeşil kurdelayı kendi koluna bağlamaya çalışırken Tuğra ani bir hamleyle elinden çekip aldı.

 

"Olmaz enişte ya! Sen eniştemsin olur mu öyle şey! Ayıp Ayıp! Ne derler sonra?"

 

Selçuk şaşkınca Tuğra'ya bakarken o çaresice düşüncelere daldı.

 

Selçuk eniştesi olmazdı.Emir onun komutanıydı bir şey istediği zaman bu dangalak eniştesi sivilde olsa karşı gelmiyordu. Ayrıca diğer enişteleri de olamazdı çünkü Selçuk dahil hepsinin kuyruk acısı vardı intikam alacakları günü bekliyorlardı. Bakışları Kağan'ı buldu ve başını aynı olumsuz anlamda salladı. Onu da yoldan çıkartmak çok kolaydı. Bakışları bu defa Ayaz'ı buldu ama onu da eledi çünkü ya bi rezillik çıkarır, ya da unuttuğu bir intikam planını devreye sokardı. Koray,Eren ve Barlas ta,Kayra'nın arkadaşlarına onların kız kardeşlerini tavlamaları için verdiği destekten dolayı diş biliyordu onlar hiç olmazdı. Ne yapacağını bilemez halde etrafındaki aç kurtları süzerken gözüne çarpan kişiyle bir aydınlanma yaşadadı adeta. Evet en iyisi onun olmasıydı. Kimseyle bir hesabı yoktu neticede.

 

Adımlarını seçtiği kişiye doğru yönelterek elindeki yeşil kurdelayı onun şaşkın bakışları eşliğinde koluna bağlayarak sırıttı.

 

"Şu andan itibaren düğün gecesine kadar sağdıçımsın. Beni bunların gazabından ve başıma gelebilecek her türlü aksilikten koruyacaksın kardeşim!"

 

Cenk bir koluna takılan kurdelaya bir Tuğra'ya şaşkınca bakarak sabah kendisine karşı söylediklerine atıfta bulundu.

 

"Emredersin paşam! Halvet odanı ve abdest suyunu da hazır edeyim mi!?"

 

Tuğra'nın anlamayan bakışlarına karşılık diğerleri anladıkları laf çarpma karşısında kahkahayı basarken Cenk,Tuğra'nın önüne geçerek homurdandı.

 

"Kardeşim miş! Yürü düş önüme başımın belası!"

 

Akşamın ilerleyen saatlerine doğru Ayaz sırıtarak Tuğra'nın yanına yaklaştı.1

 

"Balayı için seçtiğiniz bir yer var mı kardeşim. Verdiğin bilgi karşılığında söz verdim nihayetinde."

 

Tuğra ne ara söz aldığını düşünürken Asya'yı istedikleri akşamı hatırlayınca Ayaz'ın kolunu sıkarak fısıldadı.

 

"Lan sessiz olsana. Başımı yakacaksın. Bilgi falan ne diyorsun sen?"

 

Ayaz etrafına bakarak anladım dercesine başını sallarken Tuğra sıkkın bir ifade ile tekrar konuştu.

 

"Sen şimdi balayını boş ver. Benim aklım evde kaldı. Asya da."

 

Kısa bir an nasıl açıklayacağını düşündü. Durumlarını bilmiyordu sonuçta kimse. Daha sonra aklına gelen şeyle Ayaz'ın sırıtan yüzüne karşılık yüzüne şüpheli bir ifade kondurup sözlerine devam etti.

 

"Asya'dan eminim tuhaf oyınlar çevirmez ama malum bugün kına gecesi eğlenme amaçlı abuk subuk bir şeyler yaparlarda babamlarda bana patlar diye endişeleniyorum. Yasemin abla seni sever. Sen bi gidip kontrol etsen. Bi sıkıntı,bi alavere dalavere durumları var mı diye. Şimdi benim gitmem uygun olmaz diye söylüyorum."

 

Tuğra'nın isteği ile Ayaz sırıtarak elini omzuna hafifçe vurdu.

 

"Sen hiç merak etme kardeşim. Ben kimseye fark ettirmeden ortamlara akar gelirim. Sen iste kızlar evinden buraya sana naklen canlı yayın yapayım."

 

Ayaz'ın sözleri ile doğru bir karar verip vermediğini düşünürken o çoktan çıkış kapısına varmıştı bile. Endişeli bakışlarını etrafında gezdirirken Emir'in ve diğerlerinin pusuya yatmış gibi kendini izlediğini fark edince adımlarını Kayra ile sohbet eden Cenk'e doğru yönelterek onun yanında durdu ve elindeki içeceği alarak bakışları ile diğerlerini işaret edip konuştu.

 

"Şunlara bak! Düşman mevzisine saldıracakmış gibi bakıyorlar. Bu gece yanımdan ayrılmak yok. Ben nereye sen oraya!"

 

Cenk'in bakışları da karşıdaki adamları bulurken dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayarak konuştu.

 

" Bana bu kadar güvenmen gözlerimi yaşarttı be kardeşim.Peki o akbabalara seni ben teslim edersem ne olur?"

 

Kayra Cenk'in sözler ile kahkahayı basarken Tuğra'nın eğlenen bakışları hızla onu bulmuştu.

 

"Ceza keserler. Damadı koruyamazsan cezası sana kesilir koçum! Yani bu hikayede yanan ikimiz oluruz. Nasıl bir ceza keseceklerini de sen düşün istersen."

 

İşittikleri ile Cenk'in kaşları hızla çatılırken,Tuğra'nın oyununa gelipte iki ucu boklu değneğin eline nasıl olupta tutuşturulduğunu düşünüyordu.2

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Ayaz dudağına kondurduğu ıslıkla kızların eğlendiği eve doğru ilerlerken gördüğü manzara ile bakışları şüphe ile kısıldı. Neler döndüğünü anlamak için adımlarını hızlandırarak biraz daha ilerledi ve sonunda anladığı şeyle dudaklarından dökülen küfre engel olamadı.

 

"Siktir! Ulan Ayaz ne ballı adamsın sen be eğlence senin ayağına geliyor koçum."

 

Cebinden çıkardığı telefondan arayacağı kişinin numarasını bulup arama tuşuna basarak sinsice sırıttı.

 

"Bu eğlencenin keyfini tek başıma çıkarırsam içime sinmez ama. "

 

Açılan telefonla gördüğü manzarayı anlatarak kaparken karşı tarafın söylediklerini dinlemeden telefonu kapatarak eve doğru yaklaştı. Aradan geçen beş dakikanın sonunda paş peşe gelen adamları fark edince onlara doğru yanaşarak biraz önce kızların eğlence ortamını seyrettiği yere doğru sürükledi.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Mahru elindeki içecek tepsisi ile kadınlara servis yaparken kalçasına çarpan elle kızlardan biri olduğunu düşünerek o yöne dönerken,diğer kızlarında şaşkınlık içinde karşısındaki genç erkekleri izlediğini görünce gözleri irice açıldı.

 

Kız öyle gezme ince basma adından söz edilir
Sendeki işve anamda olsa babam geri dirilir

 

 

Şarkının sözlerinin arasında kendisine çapkınca göz kırpıp sırıtan adamla Mahru'yu da bir gülme almıştı.

 

 

Soner anlam veremediği manzara karşısında öfkeyle Tuğra'ya neler oluyor bakışları atarken onun dudaklarını büzüp omuz silkmesi ile bakışlar tekrar içeriye dönmüştü.

 

 

Asya karşısındaki adamı şüphe ve tedirginlikle süzerken karşısındaki adam elini uzatıp elbisesinin yakasını çekiştirmesi ile hızla ellerini göğüslerine kaparken o şarkının sözlerine devam etti.

 

 

Domur domur emceklerin mintanını gerdirir
Sendeki işve anamda olsa babam geri dirilir
Babam geri dirilir...

 

 

Bıyığını burkan gencin gülüşü ile Asya bir kahkaha koyuverirken Tuğra ellerini saçlarından geçirerek sinirle homurdandı.

 

 

"Kim lan bu piçler!? Lan ne biçim şarkı bu! Benim nişanlımın göğsüne dokunuyor puşt! O eli kırmazsam adam değilim!"

 

 

Ayaz sırıtarak karşılarındaki manzarayı işaret etti.

 

 

"Valla kızlar çok eğleniyor bu piçlerle belliki. Baksanıza ağzı kulaklarında hepsinin de. Oğlum bu defa fena tufaya geldiniz lan. Eee her zaman karılı kızlı eğlenceyi biz yapacak değildik ya bir de kızlar erkekli eğlence yapalım demiş demek ki."

 

 

Hepsinin öldürücü bakışları Ayaz'ı bulurken Cenk ona şüpheyle baktı.

 

 

"Sen mi ayarladın lan yoksa bu saçma sapan eğlenceyi!?"

 

 

Cenk'in sorusu ile herkes homurdanırken Ayaz cevap verdi.

 

 

"Ben ayarlasam nişanlın şu an ona asılan adamın peşinden koşuyor olurdu. Şu tiplere bak,benim gibi yakışıklı birinden böyle tipte bir konsept çıkarmı lan!?"

 

 

Ayaz'ın sözleri ile diğerleri gibi Cenk'in bakışları da tekrar içeriye döndü.

 

 

Seni bana mevlam değil kendim kendime yazdım
Tabancamın kabzasına adın bıçakla kazdım
Ben eskiden uslu idim seni gördümde azdım

 

 

Verda'nın karşısındaki gencin onun yanağına öpücük kondurması ile Cenk öfkeyle ileri atıldı.

 

 

"Ağzını burnunu dağıtırım lan ben bu puştun! Kerhane mi lan burası!"

 

 

Ayaz yanındaki adamların tepkileri ile eğlencenin dibine vururken ileriye doğru atılan Cenk'in koluna yapışarak onu engelledi ve parmağını dudaklarına götürerek susmasını işaret etti.1

 

 

Ak undan ekmek gibi yumuşak ellerin oyyy ellerin
Badem mi ezdin balmı süzdün dillerin oyyy dillerin
Sensiz iflah olabilmez hallerim oyyy hallerim
Badem mi ezdin bal mı süzdün dillerin oyyy dillerin
Dillerin gızzz dillerin...

 


Feyza'nın ellerini tutup dudaklarına götüren gencin,şarkının son sözleri ile onun kucağına doğru yatması ile Jamal yüzünü buruşturarak içerideki manzarayı işaret ederek söylendi.

 

"Hallere bak hallere!"

 

Memnuniyetsiz bakışlarını yanındakilere çevirerek söylendi.

 

"Maşallah ne geniş mideniz varmış sizinde arkadaş. Adamlar sizin kızların ellenmedik yerini bırakmadı siz hala burada dikilin! Siz müdahele etmeyecekseniz ben edeyim bari! Sonuçta eğlence adı altında kuzenlerime ve köyün genç kızlarına yürüyor bu puştlar!"

 

Jamal'ın gaza getirircesine söylediği sözlerle Ayaz onları uyarmak için ağzını açmıştı ki Tuğra,Cenk ve Soner aynı anda hışımla içeriye dalmış Jamal de peşlerinden aynı hırsla girmişti.

 

İçeriye giren dörtlü ile kadınlar ve kızlar ne olduğunu anlmazken Tuğra,Asya'nın karşısındaki gencin kolundan tutarak hırsla sıkarak öfkeyle bağırdı.

 

"Nasıl eğlence bu be!?"

 

Bakışları annesini bulurken hesap sorarcasına sıktığı kolun sahibini onun gözüne sokarcasına öne dopru ittirdi.

 

"Ben dokunmaya korkarken elin piçi ellenmedik yer bırakmadı nişanlımda!"

 

" Ya sana ne demeli anne! Namus namus diye bu kıza intikam için gaz verip duruyordun. Bumu senin namus anlayışın!"

 

Oğullarının kendilerine hesap sorması ile kadınlar gülmemek için kendini zor tutarken bu defa Cenk ortamı inletircesine bağırdı.

 

"Peki sana be demeli anne!?"

 

Kadriye hanım oğlunun öfkesinden nasiplenmemek için yerinde kıpırdanırken aklına gelen bahaneye sarıldı. Deli oğlu gerçeği öğrensede yine bir kızacak bir kulp bulurdu nihayetinde.

 

"Namaz vakti geçiyor ben namazımı kılayım en iysi."

 

Yerinden kalkmaya hazırlanan annesine doğru elini hırsla kaldırarak bağırdı.

 

"Sakın! Kal orada! Bu rezilliğe nasıl göz yumduğunu açıklamadan bir yere gidemezsin! Hadi Verda zaten deli de sen hangi akla hizmet göz yumdun bu olanlara!? Kimin eli kimin cebinde bu nasıl eğlence be!?"

 

Cenk'in sözleri ile hepsi daha da öfkelenirken Verda elini beline koyarak ona yaklaşırken Tuğra farkında olmadan avcunun içindeki kolu biraz daha sıkınca ortamda yankılanan acı inleyişle bakışları şaşkınca sesin sahibine döndü.

 

"Ayyy ne yapıyorsun be! Kolumu kırsaydın bari! Yemedik ya nişanlını!"

 

"Burcuuu!"

 

Tuğra'nın şaşkınca ismini söylemesi ile Burcu başındaki şapkayı çıkararak saçlarını serbest bırakıp çemkirdi.

 

"Hala kolumu sıkıyor bıraksana be!"

 

Tuğra ateşe değmiş gibi kızın kolunu bırakırken mahçup bakışları Asya'nın eğlenen bakışları ile karşılaşınca ne diyeceğini bilemedi.

 

Diğerleri de şaşkınlıkla karşılarındaki kızlara bakarken Yasemin elindeki değneği erkeklere doğru sallayarak bir kahkaha attı.

 

"Lan siz yoğsa issahdan irkek mi sandığız bunları? Lan eskiden gınalarda gızlar irkek gılığına girer oyun çıkarıdı. O oyunu çıkarıyodu gızlar taki siz camışın göle sıçtığı gibi gelip içine sıçana gadar!"

 

Eğlenen ses tonunun yerini sinir alırken bu ayrıntıyı fark eden Tuğra hızla araya girdi.

 

"Biz aslında şey için geldik."

 

Bakışları Yasemin'in elindeki deyneğe kayarken anlam veremeyerek merakla sordu.

 

"Şey için geldik de o deynek ne için ki?"

 

Yasemin elindeki deyneğe bir bakış atarak sırıttı.

 

"Bu oyunun bi guralı var damat bey, ben gızların çobanıyım,gızlara yanaşan irkeklerden gızları gorumak uçun bu deynek."

 

Tuğra bir deyneğe bir Yasemin'e bakarken Asya'nın dudaklarından kaçan kıkırtıyla bakışları onu bulmuştu ki bu defa Jamal araya girdi.

 

"Eee madem oyunun kuralı varda az önce ki gösteride erkeklerden bu kızları neden uzak tutmadın ki?"

 

Yasemin elindeki deyneği avcunun içine hafifçe vurarak güldü.

 

"Keyfim öle isdedi Jamal oğlan. Size hesap mı virecem?Hem siz ne dimiye geldiğiz lan buruya!?"

 

Yasemin'in sorusu ile erkekler bir birine ne diyeceğiz diye bakarken arkadan gelen sesle bakışlar o yöne döndü.

 

"Dala vurdum satırı
Heybemde taşırım tahılı
Biz buraya gelmezdik ama
Hepsi Tuğra'nın hatırı."

 

Kadınlar şaşkınca kapıdan mani düzerek giren Ayaz'a bakarkrn Yasemin'in şüphe ile kısılan bakışlarını ona çevirerek karşılık verdi.

 

"Kına yakarız geline
Kuşak kuşadırız beline
Dağmat sağdıcı senmisin
İstediğin verem eline."

 

Ayaz,Yasem'in'e yaklaşarak muzipçe göz kırptı.

 

"Sağdıcı sol yanında bekler
Her isteğinize olur der
Onlarda adet imiş
Tavuk almaya geldiler."

 

Ayaz'ın sözleri ile Yasemin'in bakışları Tuğra'nın sol yanındaki Cenk'i bulurken yüzüne yayılan sinsi sırıtışla tekrar Ayaz'a çevirdi bakışlarını.

 

"Dimek öle?"

 

Bakışlarını bu defa Azra ve Kadriye hanıma çevirerek muzipçe göz kırpıp sözlerine devam etti.

 

"Gusura galman Gadriye hanım bilmeyoduk adetinizi. Bilseydik hazır iderdik tavığı."

 

Kadriye hanım kadının sözlerine anlam veremezken böyle bir adetlerinin olup olmadığını düşünürken Azra oturduğu yerden kalkıp Kadriye hanımın karşısına geçerek gülümsedi.

 

"Madem adetiniz adet yerini bulsun. Ama bizde gelinin sağdıcı düğün gecesi pişmiş tavuk götürür. Madem sizde adet böyle Asya'nın sağdıcı tavuğu pişirsin,tabi önce tavuk olması lazım."

 

Kadriye hanım sonunda anladığı şeyle başını olumlu anlamda sallayarak gülerken,Tuğra ve diğerleri ortada dönenen muhabbete anlam veremezken Cenk annesine bakarak sordu.

 

"Anne bizim öyle adetlerimiz mi var? Yanlış anlama ama ben duymadım daha önce hiç!"

 

Böyle bir adetleri olmadığını elbette biliyordu amacı başına gelebilecek şeyin hissiyatı ile annesine küçük bir uyarı yollamaktı sadece.

 

Oğlunun uyarısını alan kadın sözlerini hiç kaale almayarak oturduğu yerden kalkıp sahte bir şaşkınlıkla konuştu.

 

"Aaa nasıl bilmezsin oğlum. Çok eskilere dayanır bu adetimiz. Ayy bilmiyorsanda öğrenmiş oldun işte Cenk. Sus bakayım. Maden sağdıç oldun ne gerekiyorsa yapacaksın."

 

Annesinin kestirip atması ile Cenk nefesini sertçe bırakarak bakışlarını Tuğra'ya çevirmiştiki onun Asya ile derin bakışmalar içinde olduğunu fark edince bıkkınlıkla gözlerini devirdi.

 

Soner ve Jamal ucuz yırttıklarını fısıldaşırken Azra oğlunun koluna dokunarak onu kendine getirmeye çalışırcasına konuştu.

 

"İlk defa mı görüyorsun nişanlını oğlum bir saattir içine düştün kızın."

 

Annesinin sözlerine farkında olmadan cevap verdi Tuğra.

 

"Hııı. Daha önce gözlerim körmüş benim belliki."

 

Tuğra'nın sözleri ile kadınlar dan bir kahkaha tufanı koparken o ortamda yankılanan seslerle kendine gelebilmiş ve bakışlarını neye güldüklerini anlamadığı kadınların üzerinde gezdirmişti. Bakışları tekrar odağını bulurken Asya'nın neden bu kadar kızardığını anlamaya çalıştı. Taki yanından geçen Cenk'in alayla homurdanmasını işitene kadar.

 

"İlk defa görüşün körlüğünden değil,bir gram beyninin olmadığından kaynaklı salak herif!"

 

Söylediği sözler beyninde yankılanınca ne diyeceğini bilemeyerek Asya'ya baktı ve utancı iki katına çıkarak telaşla kapıya doğru yöneldi.

 

"Çok güzel olmuşsun. Öyle böyle değil."

 

Söylediği sözlerden sonra elini hızla ağzına kaparken içinden kendine en afilli küfürlerini iletmekte gecikmemişti.

 

İçeridekiler onun bu hali ile eğlenirken Asya şaşkınca giden Tuğra'nın arkasından bakakalmıştı. Ne demişti o az önce? Nesi vardı şimdi bu çocuğun böyle? Şaşkınlığı hatırladığı her bir sözle artarken Ayşe kızına yaklaşarak fısıldadı.

 

"Tuğra'da pek bi yakışıklı olmuş değil mi annem?"

 

"O her zaman yakışıklıydı zaten anne ama,işaret parmağı ile kapıyı göstererek sözlerine devam etti.Bir garip sanki. Hasta falan mı oldu acaba?"

 

Asya'nın şaşkınlıkla verdiği tepkiyle Ayşe kahkasını serbest bırakırken Yasemin onlara yaklaşarak neşeyle konuştu.

 

"Gız Allah canığı almasın senin Asya. Ne hastası aşık aşık!"

 

İşittikleri ile Asya'nın gözleri irice açılırken kolundan çekiştirilmesi ile neye uğradığını şaşırmıştı.

 

"Çık hadi baçeye de eccik eğlenivirek. Madem tavık almıya gelmişler istediklerini virem şu gudurklara."

 

Yasemin kendisini izleyen karşısında ki gençlere bakarak pişkince sırıttı.

 

"Dimek tavık almıya geldiğiz. Eee viriyim tavığı emme görem bakam sağdıçlarımız ne gadar sağdık gelinle damada. Gaybiden taraf cezaya galır dimedi dimen."

 

Cenk ve Verda bir birine ters ters bakarken Soner anlam veremediği olay karşısında konuştu.

 

"İyi de Mahru ve ben ne alakayız Yasemin abla? Sağdıç olan onlar biz neden bu oyuna dahil oluyoruz?"

 

Mahru,Soner'in alacağı cevabın bilin ile sırıtırken Yasemin sahte bir öfkeyle çıkıştı.

 

"Suslan gavır çocu! Ben gatılacanız didiysem gatılacanız! Hem onu düşman evi basar gibi gız gınasını basmadan önce düşünecedin!"

 

Soner karşısındaki kadının sözleri ile yüzünü buruşturdu. Yanında ki kıza bakışları kayınca onun eğlenen ifadesi ile o da sırıttı. Demek Mahru hanımın hoşuna gitmişti bu oyun.

 

"Peki ben ne alaka!?"

 

Jamal'in sorusu ile Feyza trk kaşını kaldırarak alay edercesine cevap verdi.

 

"Tırstın mı doktor! İkimiz bu oyunu alacağız yoksa bu defa At doğumunda bana eşlik edersin ona göre!"

 

Jamal yanındaki kıza bakarak yüzünü buruşturdu. Onun o doğum esnasında içinden çıkan kişiliği hatırlayınca bıkkınlıkla başını olumlu anlamda salladı.

 

"Bir Toralı hiç bir şeyden korkmaz! Beni tavukla mı korkutacaksın! Aklına şaşarım aklına!"

 

Feyza onun sözlerine burun kıvırarak omuz silkerek bakışlarını umursamazca etraflarında toplanan kalabalığa çevirdi. Erkeklerin ne ara toplanıp geldiğine anlam veremezken Yasemin'in sesiyle ona döndü.

 

"Şindi tavıkları salacam. Bakalım önce kim dutacak tavığı. Sağdıçlar ilk siz dutamazsanız vay haliğize."

 

Cenk ve Verda bir birine çaresizce bakarken etrafta uçuşan tavuklar ve onların peşinde koşmaya başlayan diğerlerini görünce Verda önüne gelen tavuğu işaret ederek bağırdı.

 

"Tutt! Tuttsana be adam! Çok meraklıydın ya tavuk yemeye!"

 

Cenk yanındaki kıza ters bir şekişde bakarak homurdandı.

 

"Ne merakı lan! O Ayaz denen herif açtı başıma bu işleri! Derdim tavuk mu sence benim!?"

 

Verda üzerine doğru gelen tavuğa doğru bir hamle yaparak elinden kaçırınca hırsla Cenk'e dönüp çemkirdi.

 

"Eğer bu oyunun sonunda biz kaybedersek ve bir ceza alırsak seni tavuk niyetine yolarım Cenk!"

 

Verda'nın ilk defa ona ismiyle hitap etmesi il Cenk bir an afallarken Verda'nın önüne düşmesi ile hızla toparlanıp eğilerek endişeyle konuştu.

 

"İyi misin!? Bi şey oldu mu?"

 

Verda elini sertçe yere vurarak yüzüne dökülen saçları sert bir nefesle ittirip Cenk'in gözlerine öfkeyle baktı.

 

"Nasıl erkeksin sen be! Bir tavuğu bike tutamıyorsun! Seninle ıssız bir adaya düşsek sen beni açlıktan öldürürsün!"

 

Verda'nın tepkisi ile Cenk dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken Soner, Mahru'ya seslendi.

 

"Köşeye sıkıştır köşeye."

 

Mahru'nun tavuğu kaçırması ile hırsla söylendi.

 

"Yahu Mahru sen köyde büyümedin mi Allah aşkına! Bir tavuğu nasıl yakalayamazsın aklım almıyor be!"

 

Kendisine sinirle çıkışan adamın karşısına dikilerek aynı sinirle karşılık verdi.

 

"Köyde yetiştiysem her gün tavuk yakalamadım angut! Sokak lambası direği gibi dikileceğine biraz da sen çabalasan ampullerin gevşemez!"

 

Soner bir tavuklara bir Mahru'ya bakarak yüzünü buruşturarak fısıldadı.

 

"Dokunamam ben onlara. Huylanırım."

 

İşittikleri ile Mahru bıkkınca nefesini bırakarak söylendi.

 

"Tühh! Allah seni kahretmesin! Bi de bayıl istersen şavşak!"

 

Etraflarındakiler onların bu hallerini eğlenerek izlerken Tuğra ve Asya da dikkatlerini onlara vermeye çalışsalarda pek başarılı oldukları söylenemezdi. Asya'nın kızaran yanakları ve burnu Tuğra'nın dikkatinden kaçmazken onun üşüdüğünü fark etmesi ile üzerindeki ceketi çıkararak omuzlarına bıraktı. Bu hareketi ile Asya'nın bakışları da onu bulunca yüzüne kondurduğu gülümseme ile ona yaklaşarak fısıldadı.

 

"Soğuk. Kendine dikkat etmen lazım."

 

Asya başını olumlu anlamda sallarken onun üzerinde sadece gömlek olduğunu fark edince ceketi tekrar vermek için hareketlendi.

 

"Bu seferde sen üşüyeceksin."

 

Tuğra onu engellemeye çalışırken omzuna bırakılan montla bakışları arkasına dönmüştü ki Ali amcası babacan bir tavırla elini hafifçe omzuna vurarak gülümsedi. Onun bu hareketi ile Asya ve Tuğra bir birine bakarak tebessüm ederken Jamal'in bağırması ile bakışlarını hala devam eden tavuk kovalamacasına çevirdiler.

 

"Nasıl veterinersin sen!? Daha tavuk yakalayamıyorsun!"

 

İşittiği sözlerle Feyza elini beline atarak bir kaşını havaya kaldırıp alayla konuştu.

 

"Af buyurun prens hazretleri mesleğimde yetersiz kaldım. Ama sizin diliniz onlarla ortak olduğu için bi konuşmayı deneseniz. Tüylerini bile döküp kendilerini sunarlar belki bize."

 

Jamal'ın hiç bir girişimde bulunmadan sürekli söylenmesi sinirlerini bozarken elinin tersiyle göğsüne vurup çemkirdi.

 

"Çekil önümden!"

 

Karşısındaki kızı baştan aşağı süzerek bakışlarını kızın kahverengi gözlerine çevirerek söylendi.

 

"Zevzek zevzek konuşmayı bırakta işine bak!"

 

Feyza adamın kendisini baştan ayağı süzmesine anlam veremezken,onun bakışları ile dahada gerilmişti. Üstelik hala icraata geçmeyip dikilmeye devam etmesi ile önünde duran adamı hırsla ittirerek homurdandı.

 

"Çekil dedim lan önümden!"

 

Kızın agrasif hali ve üslûbu Jamal'in kaşlarının çatılmasına sebep olurken Meyra tedirginlikle fısıldadı.

 

"Böyle giderse Feyza Jamal'ı denek olarak kullanacak!"

 

Karısının tedirginliğinin aksine Doğan ona doğru biraz daha sokularak kulağına fısıldadı.

 

"Jamal'in biraz önce bakışları ile kızı muayene ettiğine bakılırsa denek olmak için gönüllü olacağı kesin."

 

Kocasının imalı sözleri ile bakışları hızla onu bulurken onun kendisine çapkınca göz kırpması ile açılan ağzıyla bakışları tekrar karşısındaki ikiliye döndü.

 

Kaçan tavuklar ve Verda'nın pes etmeden onları kovalayışını izlemekten başı dönen Cenk gözüne kestirdiği yere doğru ilerlerken kendisine doğru koşan kızı görünce gözlerini devirerek seslendi.

 

"Kaçması gereken senmisin sence?"

 

Sözlerini umursamadan hızını dahada arttıran Verda'da bir gariplik olduğunu anlayan Cenk'in bakışları,Verda'nın arkasından hızla gelen horozu farketmesi ve horozun Verda'nın üzerine doğru atlaması ile bedenine çarpan Verda ile yere kapaklanmaları bir olmuştu.

 

"Ayyy gagaladı vallahi popomu gagaladı!"

 

Üzerindeki ağırlık ve Verda'nın acıyla inleyişi ile Cenk yaşadığı ufak çaplı şoktan sıyrılırken bakışları önce etraflarında öfkeyle dönen horoza,sonra çırpınarak onu kendinden uzaklaştırmaya çalışan Verda'ya kaydı. Bu kızla hiç mi normal bir anı olmayacaktı acaba? Verda üzerinde kıpırdandıkça içine yayılan hisle ne yapacağını bilemeyerek konuşmaya çalıştı.

 

"Ve...Verda. Hemen üzerimden kalk!"

 

Kızon bakışları hala horozda iken başını olumsuz anlamda sallayarak karşılık verdi.

 

"Kalkmam! Kalkamam Cenk. Eğer kalkarsam savunma sistemim çöker ve bu horoz bana neler yapar sen biliyor musun!?"

 

Cenk'in konuşmasına fırsat vermeden bezgince bağırdı.

 

"Hani kestirmiştin bu deli horozu Yasemin abla ya! Bi sevemedi gitti beni şu hayvan!"

 

"Gızz tavıklara yini goca bulmadan nası kesdiriyim ben o horuzu? Bişi olmaz anam in oğlanın depesinden. Eccik gagalayı virdi. Sankı ilk defa gagalandın!"

 

Yasemin'in sözleri ile herkesi bir gülme alırken Verda ağlamaklı bir şekilde fısıldadı.

 

"Tavukların kocasız kalsa ne olur sanki!?Popomu gagaladı acıyor iştee! "

 

Etraflarında dönen horozu kışkışlarken Cenk'in sesi ile dikkat kesildi.

 

"Verda bir an önce üzerimden kalkmazsan başka bir horozun seni gagalaması an meselesi haberin olsun!"

 

Cenk'in tuhaf ses tonunun ve söylediği sözlerin anlamını kısa bir an düşünürken aklına gelen şeyle kasıklarında hissettiği sertlik bir olmuştu. Bakışları hızla Cenk'i bulurken onun bakışlarındaki tuhaflıkla hızla gözlerini kaçırdı. Panikle ne yapacağını bilemezken kendini yan tarafa doğru çekmiştiki üzerine doğru atlayan horozla korkuyla gözlerini kapattı.

 

İşittiği cıyaklama sesleri ve etraftan yükselen gülme ve alkış sesleri ile gözlerini yavaşça aralarken Cenk'in tuttuğu horozu görünce nefesini sertçe bırakarak hızla toparlandı ve yüzündeki zafer gülümsemesi ile horozu işaret ederek yerinde zıpladı.

 

"Tuttuk! Biz yakaladık!"

 

Cenk onun bu haline gülerken diğerleri de bir birine çemkirmekle meşkuldü.

 

"Gız horuz o horuz! Tavık dutacadınız emme neyse o da olur ne edek. Gitti benim çil horuz."

 

Horozla birlikte onlara doğru yaklaşırken Cenk homurdanarak horozu Yasemin'in eline tutuşturdu.

 

"Verdiği hasardan sonra senin kıymetli çil horozunun boğazını koparmadığıma şükret!"

 

Yasemin elindeki horozun tüylerini okşayarak sinsice sırıttı.

 

"Azının dadını bilir benim çil horuzum. Az önceki haliğizi hatırlarsan seninde çil horuzumdan farkın yoğudu lan. Emme pozisyon yağnışıdı eccik."

 

Yasemin'in sözleri ile erkekler uyarırcasına boğazını temizleyip homurdanırken Cenk ona ters bir bakış atarak diğer erkeklerin yanına doğru ilerlerken kalçasını ovarak eve doğru giden kıza bakışları takılınca adımlarını o yöne çevirdi.

 

"Memet abi."

 

Arkadan gelen sesle bakışlar o yöne çevrilirken Rüstem yanındaki adamla yaklaşarak sözlerine devam etti.

 

"Hoca dayıyı gettim ben. İmam nikahı için. Sen didiydin ya getirdim işte."

 

Mehmet onu gülümseyerek başıyla onaylarken diğerleri ile ikiliye doğru yaklaşıp selamlaştıktan sonra eve doğru ilerlediler.

 

"Ayşem. Asya ve Tuğra'yı nikah için hazırlayın."

 

Ali karısının kendisini onaylaması ile tekrar eve doğru ilerlerken unuttuğu ayrıntı aklına gelince tekrar arkasına dönerek konuştu.

 

"Verda ve Cenk'i de hazırlayın."

 

Leyla ve Kadriye hanım ne yapacağını bilmeyerek bir birine bakarken gençlerde yeni öğrendikleri bilgi ile şaşkınca fısıldaşmaya başlamıştı. Kayra ve Tuğra işlerin iyice arap saçına dönmesi ile sıkıntıyla iç çekerken Güney annesine yaklaşarak konuştu.

 

"Anne ne bu acele. Verda ve Cenk'in böyle bir şeyden haberi bile yokken bu yapmaya çalıştığınız şey doğrumu sizce?"

 

Kadriye hanım endişeyle kıpırdanırken Leyla kızının kolundan tutarak kenara doğru çekiştirerek fısıldadı.

 

"Ben de aceleye gelmesini istemiyordum ama Verda hamile."

 

"Neee! Hamile mi!?"

 

Kızının yüksek çıkan sesiyle koluna bir çimdik atarak sesizce uyardı.

 

"Sessiz olsana kızım. Köye yayın yap bari."

 

Başını sağa sola onaylamazca sallayarak sözlerine devam etti.

 

"Baban bunu duyunca köpürdü.Çok sinirlendi. Ali amcan da ortalığı yatıştırmak için nikahlarını kıyarız deyince sakinledi biraz. Eee Verda ve Cenk te bir birlerini seviyorlar sonuçta. Ha bir kaç ay sonra ha şimdi ne fark eder. Hem bebek için böylesi en uygunu."

 

Güney annesine şok olmuşcasına bakarken o kızını iteleyerek sözlerine devam etti.

 

"Sen şimdi karışma bir şeye biz halledeceğiz her şeyi. Ağzını kapalı tut yeter."

 

Cenk Verda'nın girdiği kapıyı tıklatarak seslendi.

 

"Verda iyi misin?"

 

"Ne iyisi bee! Kanatmış zombi kılıklı mahluk!"

 

Aldığı cevapla yüzünü buruşturan Cenk,Verda'nın üzerine düştüğünde onu tutmak için yaptığı hamlenin sonucunu hatırlayınca sertçe söylendi.

 

"Kış günü incecik kışı başı açık kısacık elbiseler giyersen etini kopartmadığına dua et!"

 

Verda elindeki merhemi küçük yaranın üzerine bakmamaya çalışarak sürerken çemkirerek karşılık verdi.

 

"Saçma sapan konuşmasana be!Seni duyanda iç çamaşırı defilesi yapıyorum zanneder! Kış günü diye polar don mu giyeyim!?"

 

Verda'nın çemkirerek verdiği cevapla Cenk'in aklına çamurun için de mücadele ettikleri an ve gördüğü manzara gelince elini kapıya sertçe vurarak bağırdı.

 

"Giy! Polar don giy Verda! Kalın çorabın,taytın falan yok mu kızım senin!?"

 

Kapıdan gelen gürültüyle Verda yerinde korkuyla sıçrarken işittikleri ile gözlerini devirerek öfkeyle bağırdı.

 

"Yok benim taytım da çorabımda yok! Büstüyerlerim,braletlerim ,tangalarım var benim! Kış günü kıçım da donsa onları giyerim ve bunun da seni hiç ilgi..."

 

"Kes sessini biri duyacak şimdi! Ne tür iç çamaşırı tercih ettiğini az önceki pozisyonumuzdan gayet net anladım açıklama yapmana gerek yok!"

 

Cenk'in çıkışı ile Verda'nın sözleri yarım kalırken işittikleri ile gözleri irice açıldı. İma ettiği şeyi düşünürken biraz önce yaşadıkları olayda düşerken kalçasından kavrayan elin temasını sanki aynı bölgede tekrar hissetmişcesine sertçe yutkunarak kapıya doğru ilerleyip hışımla açarak karşısındaki adamın göğsüne öfkeyle vurdu.

 

"Sapık!"

 

Göğsüne inen eli sertçe kavrayan Cenk,Verda'yı bileğinden kavrayıp saniyeler önce çıktığı banyoya geri sokup kapıyı kilitreyerek kapıyla arasına sıkıştırıp kulağına doğru eğilerek fısıldadı.

 

"Şimdi de sütyen ölçülerini almamı istemiyorsan git doğru düzgün bir şeyler giyin!"

 

Adamın hareketi karşısında Verda şok olurken Cenk geri çekilerek sözlerine devam etti.

 

"Bir oyun oynuyorsak ikimizin de sınırlarını aileleri bildiğine göre onların şüphelenmemesi için hareketlerine dikkat et."

 

Sözlerini bitirdikten sonra arkasını dönünce Verda ani bir hamleyle kolundan tutarak onu kendine çevirip meydan okurcasına gözlerine bakıp konuştu.

 

"Bir oyunun içindeyiz ve sen bana hükmedemezsin! İsteklerini diretmek için bir vasfın yok! "

 

"Var!"

 

Üzerine doğru bir adım atan adamdan bir adım geri kaçarak tekrar diklendi.

 

"Yok! Karışamazsın!"

 

"Var! Bal gibi de karışırım!"

 

Verda bir adım daha geriye giderek Cenk'in gözlerine öfkeyle baktı.

 

"Hangi vasıfla karışıyorsun!?Şimdi bu nişanlılık oyununu burada bitir yoksa avazım çıktığı kadar bağıracağım!"

 

Cenk Verda'nın üzerine doğru eğilerek kolunu beline dolayıp ona biraz daha yaklaştı.

 

"Sahtede olsa nişanlın vasfıyla! Biraz daha benimle inatlaşırsan gerçek olur o sahte nişanlı!"

 

Verda'nın ne yapacağını bilemez halde gözlerini kaçırması yüzüne bir gülüşün yayılmasına sebep olurken söyleyeceği sözleri vurgularcasına dudaklarına eğildiğinde Verda titrek bir sesle telaşla fısıldadı.

 

"Be...Ben ciddiyim gerçekten bağırırım Cenk!"

 

Koyulaşmış bakışları Verda'nın mavilerini bulurken yüzüne yayılan çapkın gülümseme ile boğuk bir sesle fısıldadı.

 

"Denesene!Ağzını açmana fırsat kalıyor mu denede gör istersen!"

 

Verda titrek bir nefesi ciğerlerine çekerek ellerini Cenk'in göğsüne koyarak güçsüzce iteklemeye çalışırken elinin altındaki tenin sıcaklığı ona hiç yardımcı olmuyordu. İşittiği sesle ne yapacağını bilemeyerek yalvarırcasına adamın gözlerine baktı.

 

"Verdaa! Asya gilin imam nikahı gıyılacak sende hem sağdıcı hem şahidi olacan abdeslende çık gali."

 

Karşısındaki adamın hiç çekinmeden aynı pozisyonda beklemesi ile Verda ürkekçe cevap verdi.

 

"Ta...tamam. Geliyorum. Abdest alınca gelirim git sen."

 

Ağzından çıkan her kelimede dudakları Cenkin dudaklarına her defasında temas edince nefes alış verişide sıklaşmıştı. İşittiği ayak seslerinden sonra bakışlarını tekrar Cenk'e çevirdi.

 

"Cenk lütfen bırak artık beni. Ben seni dinledim Yasemin abla gelince sesimi çıkartmadım bile sen de bırak..."

 

Verda'nın isteğine karşı Cenk onun üzerine fazla gittiğini düşünerek biraz geri çekilip titreşen göz bebeklerine beklentiyle bakarak fısıldadı.

 

"Bir ihtimal bizden olur mu Verda?"

 

İşittiği sözlerle içinde oldukları anbiyanstan soğuk duş almış gibi irkilerek çıkan Verda başını ürkekçe iki yana sallayarak sertçe cevap verdi.

 

"Asla!"

 

Cenk'in bakışlarındaki beklentinin yavaş yavaş yerini yavaş yavaş hüznün kaplaması ile güçlükle yutkunarak sözlerine devam etti.

 

"Bir insanın kanının bulaştığı ellere ellerimi bırakmam ben!"

 

"Senin insan dediğin bir hayvandan bile daha aşağıydı."

 

Verda'nın sözleri ilk defa canını yakmıştı. Sebebini henüz anlayamasada bir kaç haftadır yıllar önce buz kesen kalbi ılık bahar meltemleri ile ısınmaya başlamıştı. Ruhundaki bu değişimi görmezden gelmeye çalışsada Verda'nın etrafında olduğu her an o his bütün benliğini sarıyordu. Bu his Asya'ya hissettikleri ile kıyaslanamazdı bile. Asya'ya olan hislerinin kardeşine olan hisleri ile aynı olduğunu intihar etmeye kalkıştığı o gece anlamıştı. Onu kaybettiği kardeşinin yerine koymuştu. O şerefsilerin kardeşi gibi ona da zarar vermelerinden korktuğu için üzerine titremişti. Fakat acemi kalbinin aşk ile bağlandığını düşünerek bir yanılgıya düşmüştü.

 

Karşısında bir kuş gibi çırpınan,kendisinden ölesiye korksada yine de karşı gelmekten geri durmayan kadının ona hissettirdiği şeyler daha farklıydı. Asya'ya bir kadın gözüyle hiç bakmamıştı,bakamamıştı. Sadece korunması,koruması gereken masum tertemiz bir kızdı.Oysa Verda'nın gözleri ile gözleri her kesiştiğinde bütün hücreleri elektirik akımına tutulmuş gibi tepki veriyordu. Hiç bir kadının hayatını karartamayacağının oda farkındaydı ama dili,kalbi ve beyni şu an bir birinden bağımsız hareket ediyordu.

 

"Nasıl bir suç işlemiş olursa olsun,eline silahı alıp cezasını kesmek,adalet dağıtmak sana düşmezdi! Kaldıki ellerinde kanı olan sadece o pislik değil! Sana bize bir şans verecek olsaydım, sadece o pisliğin kanı olsaydı elinde bir şekilde belki anlardım ama sen bir katilsin! Elin de kim bilir kaç kişinin kanı var! Sen olmazsın Cenk! Asla olmazsın! Bir cellatın baltasının önüne başımı koymaktansa kendi idam sehpamı kendim iterim!"

 

Sözlerini bitiren Verda kısa bir an Cenk'in yüzünde bakışlarını gezdirdi. Sözlerindeki ciddiyetini anlamasını umuyordu. Onu tanıdığından beri hiç bir zararını görmemişti,hatta yardımı bile dokunmuştu ama nihayetinde eli silahlı bir katildi. Hikayesine üzülmüştü,normal bir hayatı,yaşantısı,normal bir mesleği
olsaydı asla geri çevireceği biri değildi Cenk ama hayatları çok farklıydı.

 

"Biz de bilirdik kalem tutan ellerle önümüze konulan temiz kağıtlara sevgiliye şiirler yazmasını,ama silah tutuşturdukları elimizle ölümü çizdik o temiz kağıtlara!"

 

Sözleri ile Verda'nın kaşları düşünceli bir şekilde çatılırken Cenk yüzüne yayılan acı tebessümle tekrar konuştu.

 

"Bir cellatın da kalbi olduğunu unutma Verda!"

 

Verda'yı karmaşık düşüncelere sevk ettiğinden habersiz kilitlediği kapıya ilerleyerek açıp dışarıya çıktı.

 

Mahru elinde ki tüyleri poşete sertçe bırakarak karşısındaki Soner'e ters ters baktı.

 

"Senin yüzünden kabak benim başıma patladı. Nasıl erkeksin sen be!? Tüylü şeylerden tiksiniyormuş! O horozu kesemezmiş!"

 

Önündeki horozun tüysüni hırsla çekerek tüylü olan elini aynı hırsla Soner'e doğru hesap sorarcasına salladı.

 

"Ulan anan seni süs bebeği diye mi doğurdu be! Çakma ken!"

 

Soner,Mahru'nun elini kendisine doğru sallaması ile hafif geriye doğru çekilerek aniden gelen hapşırma hissiyle kendini güçlükle frenleyip burnunu çekerek konuştu.

 

"Yaklaştırma şu lanet tüyleri bana! İsteyerek yaptığım bir şey mi sanki? Ayrıca söylediklerinle erkekliğin ne alakası var abuk subuk konuşma Mahru!"

 

Mahru bakışlarını horozdan ayırarak tekrar Soner'e çevirdi ve yüzünü buruşturarak cevap verdi.

 

"Çok alakası var! Süt bebesi misin sen!? Erkek dediğin dipçik gibi olur! Bastığı yerden ses gelir be! Yürüdüğünde heybetine dönüp kızlar ağzı açık bi bakmalı! Bir de nişanlımmış gibi oyun oynayacaksın. Ulan o kırpık Arşad bile inanmaz senin benim nişanlım ola bilme ihtimaline! Az çok biliyor huyumu çünkü!"

 

Mahru'nun iğnelemelerine karşı Soner sabretmeye çalışsada başarılı olamamıştı.

 

"Her lafın içine sokup durma şu Arşad denen lavuğu benim de asabımı bozma! O pezevenk seni kandırıp kaçarken erkek oluyor da ben tavuk kesemiyorum diye süt bebesi mi oluyorum!? Huyunu suyunu biliyor muş! Lan sen de benim huyumu,sana karşı hislerimi biliyorsun ne demeye iki de bir o Arşad puştunu ortaya atıyorsun!? Nuh devrinden kalmış erkek profili örneği verme bana kızım!"

 

Mahru kendisine bağıran adamla iyice sinirlenirken horızun boynundan tutarak ayağa kalktı ve Soner'e karşı sallayarak çemkirdi.

 

"Sen bana artı on sekiz filmlerden fırlamış gibi boy gösteren kadınları örnek verirken sorun yokta ben edepli adaplı yiğit erkekleri örnek verince mi sorun oluyor beyzade bastonu! Ben isterim Cüneyt Arkın gibi yiğit karşıma çıkanlar Jim Carry'nin tiplemeleri gibi karakterler!"

 

Mahru'nun elinde tuttuğu horoz'u işaret parmağı ile göstererek sinirle söylendi.

 

"Elindeki ne mi güvenip damarıma damarıma basıyorsun! Sabrımı sına ma daha fazla Mahru! Bitir işini çıkalım artık!"

 

İkili bir biri ile didişirken Yasem'in onları kontrol etmek için kapının deliğinden ikiliyi izliyordu. İşlerin yolunda gittiğini Esha'ya rapor etmesi lazımdı sonuçta. Yoksa kimsenin özel anlarını dikizlemek gibi bir huyu yoktu.

 

Mahru'nun elindeki tüyleri yolunmuş horozu iki de bir Soner'e doğru sallaması ile yüzünü buruşturarak elini hafifçe dizine vurdu.

 

"Yok anam yok. Valla bu gızdan iş çıkmaz. Anam ben boşuna mı didim eccik işve cilve yap diyi. Almış eline horuzu sallayıp duru. Horuzu sallıyacana eccik bi yirlerini sallasaydın ya şıllık!"

 

İçinden kendi kendine söylenirken Soner'in hiç bir şekilde atak yapamaması ile kaşlarını öfkeyle çattı.

 

"Tühh senin de galıbığa lan! Sevdin gızınan bi odada baş başa galıyon da iki tüy gorkusuna depesine çöküpde altığa alamayon! Lan dut golundan öle irkek olunmaz böle olunur di yapışıvir lan!"

 

Başını olumsuz anlamda sallarken kalçasında hissettiği hafif sızıyla hızla kapıdan çekilerek arkasını döndü. Karşısında kocasını görünce kolundan tutarak çekiştirip kapıdan uzaklaşarak söylendi.

 

"Ne dimiye galçamı ısdırıyon lan gudurdun nu?"

 

Karısının sözleri ile Harun başıyla kileri göstererek konuştu.

 

"Sen ne dimiye dikizliyon çocukları? Gudurdum emme zamanı değil şindi."

 

Kocasının sözleri ile Yasemin kıkırdayarak ilerlerken aklındaki planlardan bahsetmeyi de ihmal etmedi.

 

Soner'in sözleri ile Mahru alayla sırıtarak horozu biraz daha ona doğru uzattı.

 

"Az bi işim var. Tüylerinden sana üstün cesaret madalyasıda yapınca bi..."

 

Soner,Mahru'nun kendisi ile daha fazla dalga geçmesine dayanamayarak ona doğru bir hamle yaparak kollarını beline sıkıca dolayıp kendisine şaşkınca bakan kıza sinirle güldü.

 

"Önce benimle alay etmenin hesabını ver de o üstün cesaret madalyasını kendi ellerimle ben sana takayım!"

 

Mahru irice açılan gözlerini kırpıştırarak şaşkınca fısıldadı.

 

"Oyuna getirdin beni.Alerjin falan yok senin! Tiksinmiyorsunda!"

 

Mahru'nun farkına vardığı gerçekle Soner kaşlarını yukarıya kaldırarak sinsice sırıttı.

 

"Kıçı kırık bir hayvanın tüyünden korkacak kadar cesaretsiz olsaydım, senin gibi yırtıcı bir kuşa aşık olmazdım!"

 

İşittiği sözlerle Mahru hırsla dizini Soner'in kasıklarına geçirerek onun acıyla kıvranışını umursamadan çemkirdi.

 

"Bana aşık olurken,her fırsatta etinin tadına baktığın o kuşlardan biri olmadığımı da anlaman lazımdı!"

 

Elindeki horozu acıyla kıvranan Soner'in eline tutuşturarak söylendi.

 

"Şimdi en iyi bildiğin işi yap,şu lanet horozu pişir!Ne de olsa çevir kazı yanmasın işleri senden sorulur!"

 

Soner acısını umursamamaya çalışarak elleri belinde başında dikilen kıza bakarak homurdandı.

 

"Yemin ediyorum işlevsiz bırakacaksın sen beni Mahru! Ceza keserken dikkat et biraz dikkat! Sonra çok pişman olursun!"

 

Mahru işittikleri ile yüzünü buruşturarak omuz silkti.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

"Gözlerinde bir sorunmu var senin! Sana sağa at diyorum sola atıyorsun! Elinin ayarı da yok nasıl doktor oldun bilmem ki!"

 

Jamal yanında dikilen kızın bitmek bilmeyen dırdırı ile nefesini sertçe bırakıp yönünü ona çevirdi.

 

"Benim gözlerimde sorun yok ama senin çenen de bir sorun var anlaşılan! Sen hiç susmaz mısın be!? Makinalı tüfek gibi işliyor çenen mübarek!"

 

Feyza gözlerini devirerek karşılık verdi yanındaki adama.

 

"Ne oldu zoruna mı gitti. Biraz önce o tavuklardan birini yakalasaydın işaret parmağı ile ağaçtaki yumurta kovasını işaret ederek sözlerine devam etti. Şimdi bu yumurtaları vurmak zorunda kalmazdın. Senin kadar beceriksiz bir adamı bu yaşıma geldim görmedim be!"

 

Jamal sabır dilercesine gözlerini kapayıp açtı kısa bir an ve homurdanarak yere eğilip ufak bir taş parçası daha alarak elindeki sapana yerleştirdi.

 

"Çenen çalışacağına elin çalışsın! Git taş topla! Çocukken bile oynamadığım bir şeyi tutuşturdular elime neymiş efendim kovadaki yumurtaları vurup düşürecekmişim! Ulan böyle ceza mı olur be! Cezanın kralını yanıma dikmişler bir de üstüne tüy diktirecekler!"

 

"Şurdan sana bir geçiririm cezamıyım ödülmüyüm anlarsın! Nesli tükenmiş mamut!"

 

Feyza hırsla Jamal'ın elindeki sapana uzanarak sertçe çekip aldı ve yere eğilerek uygun bir taş aramaya odaklandı.

 

"Elindeki ile hedefi vurmak kolaydı sanki? Üstelik senin çenenden odaklanamıyor bile insan. Bir de havalara giriyor sanki milli atıcı!"

 

Feyza bulduğu taşı sapana yerleştirerek doğrulup yanındaki adama baktı ve başıyla hedefi işaret ederek çemkirdi.

 

"Beceriksiz!"

 

Jamal sabır çekerek yan tarafta kendilerini eğlenerek izleyen adamlara sinirle homurdanırken,Feyza çoktan kovaya nişan almıştı.

 

"Ben dedim size abiciğim bu kız yanlış meslek seçimi yaptı. Keskin nişancı olarak bizim tim de olsaydı var ya dağların tozunu attırırdı."

 

Emir'in sözleri ile Jamal yüzünü buruştururken ortamda yankılanan tok ses ile bakışları hızla önce yumurta kovasını sonra Feyza'yı bulunca şaşkınca konuştu.

 

"Yok artık! Ağzına makinalı tüfek derken esas meziyetini fark etmemişim ya ben senin."

 

Şaşkın bakışları yere dökülen kırık yumurtaları tekrar bulurken işaret parmağı ile yumurtaları işaret edip gördüğü manzaraya inanmak istemeyerek sözlerine devam etti.

 

"Harbiden sen mi vurdun o yumurtaları baytar!?"

 

İşittiği son cümle ile Feyza nefesini sertçe bırakarak elindeki sapanı Jamal'ın göğsüne sertçe çarparak sinirle söylendi.

 

"Bana dalaşıp durma bir dahaki sefere hedef tahtası niyetine seni kullandığımda anlarsın kimin vurduğunu!"

 

Sözlerini bitirerek eve doğru yönelerek sert adımlarla ilerlerken erkekler gülmemek için güçlükle kendilerini tutarken Ayaz kolunu Jamal'in omzuna dolayarak sırıttı.

 

"Bence bizim baytarı hafife alma derim."

 

Başı ile biraz önce kırılan yumurtaları işaret ederek piç bir sırıtşla sözlerine devam etti.

 

"Yumurtalara dikkat et,hedef tahtası olayım deme.Mazallah bu genç yaşında işlevsiz bırakır Feyza seni yoksa."

 

Ayaz'ın sözlerine anlam veremezken onun işaret ettiği nokta ve ardından muzipçe göz kırpması ile omzundaki kolu hırsla ittirerek diğerlerinin kahkahaları arasında eve doğru ilerledi homurdanarak.

 

" Hiç bir uzvunun ayarı yok! Ettiği laflara bak! Sanki askerlik arkadaşıyım kızın. Biraz daha zorlasam kahvehanede iki el tavla atarız resmen! Kibarlık yanına uğramamış bile hanımefendinin!"

 

Erkekler hırsla giden Jamal'in arkadından bakarken Doğan cebinden çıkarttığı sigarayı dudaklarına götürüp ateşleyerek kıkırdayıp Kayra'yı dürttü. Onun bakışlarının kendisine dönmesi ile sırıtarak konuştu.

 

"Gözün aydın kayınço. İntikam günü geldi. Bu Jamal dangalağı,Veteriner hanıma yürüyor."

 

Doğan'ın sözleri ile ondaki bakışlar tekrar hızla Jamal'i bulurken o sözlerine devam etti.

 

"Eee sen ayarı verirsin artık. Sana çektirdiği eziyetlerden sonra dört nala koştur bunu kızın arkasından göreyim seni."

 

İşittikleri ile Kayra'nın gözleri parlarken bu defa acıyan bakışlar Jamal'i bulmuştu.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Asya ve Tuğra hazır bir şekilde imamın karşısında otururken ikiside heyecandan parmakları ile oynuyordu.

 

Bütün gözlerin üzerlerinde olduğunun bilinci ile stresleri iyice artmıştı.

 

"Leyla. Nerede kaldı bunlar? İmamın da işi gücü var yahu! Sabaha kadar bunlarımı bekleyecek adam?"

 

Leyla artık kocasına ne diyeceğini bilemez bir halde bıkkınca nefesini vererek fısıldadı.

 

"Allah aşkına sus artık Yusuf! Susmak nedir biliyormusun sen acaba!? Kaçmıyorlar ya gelirler birazdan! Zaten yangından mal kaçırır gibi nikah kıyıyorsun çocuklara biraz rahat bırak bari."

 

Tuğra işittiği nikah kelimesi ile neye uğradığını şaşırırken bakışları hızla babasını buldu.

 

Ne oluyor dercesine anlam veremeyerek babasına bakması ile onun konuşması bir oldu.

 

"Biraz sakin ol be kardeşim. Cenk ile konuştum ben. Usulünce anlattım kıyılacak nikah işte."

 

Tuğra'nın aklı iyice karışırken Mehmet odaya girmeden önce Cenk ile yaptığı konuşmayı düşünüyordu. Cenk tamamdı da Verda ne alemdeydi onu endişelendiren oydu işte. Gerçi en büyük endişesi öğrendiklerinden sonra arkadaşının vereceği tepkiydi ama bulacaktı bir yolunu. O görmüştü iki gencin bakışlarındaki hisleri. Gerçi Cenk'in ağzından da Yasemin sayesinde duymuştu hislerini ama,aması vardı işte.

 

On beş dakika önce....

 

"Ne diyorsun sen Mehmet amca? Ne nikahı? İçin de bulunduğumuz durumu en iyi sen biliyorsun. Benim gibi bir adamla Verda'nın oluru yok. Oluru varsa da ben yaşadığım hayata Verda'yı dahil edip onun hayatını da tehlikeye atamam."

 

Mehmet,Cenk'in omzuna elini koyarak babacan bir tavırla hafifçe sıktı.

 

" Ne varmış adamlığında!? Ben ne adamım diye ortalarda gezip ciğeri beş para etmez insanlar gördüm biliyormusun sen!? Adamlık parayla,ele alınan silahla, yaptığın işe olmaz Cenk! Adamlık yürekle olur! Adamlık merhametle olur! Adam dediğin tanımadığı çocuklar,kadınlar,insanlar için kendi hayatını hiçe sayıp onları korumaya çalışan kocaman bir yürekle olur! Varsın adam yerine cellat desinler,varsın cellatların da bir kalbinin olduğunu bilmesinler ama sen bir kalbin olduğunu biliyorsun ya bu yetmez mi?"

 

Cenk'in bakışları Mehmet'in son sözleri ile hızla onu bulurken, biraz önce banyoda Verda'ya söylediği sözleri onun ağzından duymanın şaşkınlığı ile gözleti irileşirken onun kendilerini duyma ihtimalini idrak edince utançla irileşen bakışlarını kaçırdı. Adamın evinde kızlarını banyoda sıkıştırmış pozisyonuna düşmüştü.

 

Mehmet onun bu haline gülerek sözlerine devam etti.

 

"Sen bir kalbinin olduğunun farkındasın,kalbinde filizlenmeye başlayan tohumun farkındasın yeşermeden söküp ata bilirmisin o filizi?"

 

"Atmak zorundayım! Verda eli kanlı bir katilin elini tutmaz!"

 

Cenk'in umutsuzca fısıldadığı sözlerle Mehmet tekrar konuştu.

 

"Ne zamandan beri devlet için çalışan tetikçiler eli kanlı katil oldu Cenk!?"

 

İşittiği şey ile Cenk'in şaşkın bakışları ikinci defa Mehmet'i bulurken o yüzüne yayılan tebessümle sözlerine devam etti.

 

"Devlet'in cellatlara da ihtiyacı vardır. Verda bunu elbet anlayacak,sen anlatmasını bilirsen. Verda için sorun kardeşinin intikamı yüzünden eline bulaşan kan değil o bunun sebebini bir kadın olarak zaten anlıyor,sorun senin kendini ona cellatmış gibi göstermen. Sen devleti ve Vatanı için kendini feda eden bir adamsın.Verda'ya göstermen,anlatman gereken Cenk bu! Kardeşinin intikamı için elini kana bulayan Cenk'i zaten anlıyor,tanıyor Verda."

 

Cenk işittikleri ile düşüncelere dalarken Mehmet boğazını temizleyerek fısıldadı.

 

"Şimdi yılların tecrübesine dayanarak sana bir sır vereyim. Bizim kız sana karşı boş değil. Yap bir AliCengiz oyunu bas nikahı kıza. Zemin zaten hazır oğlum. Kayınbaban olacak o dangalak dünden razı lan."

 

Cenk,Mehmet'in son sözleri ile Verda'nın evinde Yusuf'un onu sorguya çektiği geceyi hatırlayınca yüzünde oluşan hüzünlü tebessüme engel olamadı. Evet adam kızını vermeye dünden razıydı ama onun tanıdığı Cenk'le aynı hayatı yaşayan Cenk değildi. Verda onu kesin bir dille red etmese bir şekilde babasını ikna edebilirdi ama yüreği ikilemde kalmıştı. Yaşamak zorunda kaldığı hayata ne Verda'yı ne ailesini dahil etmek istemiyordu. Lakin yıllardır içini üşüten o kara kış artık ılık bahar rüzgarları estiriyordu buz tutan kalbine ve ne kadar karşı koymak istesede ne yüreği ne mantığı onun tarafında değildi. Gün geçtikçe bedenine ve hislerine karşı koymakta zorlanıyordu.

 

Mehmet karşısındaki adamın kendi içinde duyguları ile çatışmaya başladığını görebiliyordu. Cenk'in yaşamak zorunda kaldıkları,çektiği zorluklar,acılar,kendine vurduğu Cellat damgası ve kendini bu yüzden herkesten soyutlaması onu çok üzmüştü. Oysa kendisini yaşarken mezara sokacak kadar kötü bir insan değildi Cenk. Araştırmış,araştırdıkça öğrendikleri ile yüreği sızlamıştı. Hasta bir baba,yokluğun,fakirliğin içinde verilen yaşam mücadelesi içinde çırpınan bir çocuk. Ödenemeyen borçlar,alınamayan ilaçlar dahada kötüye giden babasının hastalığı ile parasızlıktan tek çaresi ilaçları çalmak olunca on iki yaşında koluna vurulan kelepçeler.

 

Adaleti olmayan dünya da belkide ilk defa adaletin ne demek olduğunu mahkeme salonunda onu savunan avukatın sayesinde öğrenmişti Cenk. O avukatın ona araladığı kapıyla hayata karşı olan hıncını yine kendinden çıkartmış ve kendine yakıştırdığı cellat maskesi altına saklanmıştı.

 

Ama Mehmet kararlıydı,o maskeyi çıkartacak Cenk'in içine hapsettiği on iki yaşındaki çocuğun üşümüş ellerinden tutacaktı. Çünkü o çocuk kendi farkında olmasada kurtulmak için titreyen elleri ile onun ailesine tutunmuş yardım istiyordu. Cenk istese oynadıkları oyunu bitirir arkasına bakmadan hayatına dönebilirdi. Ama o farkında olmadan içindeki o küçük çocuğun yarım kalan hayallerine tutunuyordu. Yalnızlığını unuttuğu insanlar vardı çevresinde şimdi. Baba olan,kardeş olan arkadaş olan,anne olan. İçinde büyütemediği çocuğu eğlendiren bir sürü insan vardı yanında. En önemlisi ruhunun yalnızlığına,kalbinin yarasına dokunan,onun gibi yaralı bir kalp,yalnız bir ruh vardı hislerini gün yüzüne çıkarıp,hayatının hiç bir evresinde karşılaşmadığı genç bir çocuğu içinden çıkaran. Cenk içinde çatışma halinde olan kaybolmuş kişiliklerin farkında olmasada onlar kara kışın altıdaki topraktan filizlenip baş göstermişti.

 

Düşüncelerini hızla toparlayıp derin bir nefes alan Mehmet sözlerine devam etti.

 

"Her kara kışın sonunda bahar illaki gelir evlat.Belki çiçekler biraz geç açar baharda ama tomurcuğun içinden çıkmak için mücadele verdiklerini sakın unutma. Mücadele vermeden açan çiçeği yalancı baharın soğuğu vurur. Zamandan kastım hislerini kendine saklayıp beklemen değil, tam aksine baharı ilk karşılayan çoşkun dereler gibi ol ve önüne çıkan bu fırsatı tepme. Bas nikahı Verda 'ya.Baktın bizim kız naza mı çekiyor at omzuna kaldır dağa. Ben arkandayım koçum. Sen onun çemkirdiğine bakma onun Azra teyzesi de öyle hep çemkirir ama ben binbir türlü oyunla her zaman istediğimi alırım. Güven bana beni örnek al. Hadi göreyim seni."

 

Kendisine şaşkınca bakan adama kaş göz işareti yaparak önünde durdukları kapıyı işaret ederek itelerken,Cenk şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışarak sordu.

 

"Devlet için çalıştığımı nasıl anladın? "3

 

"Lan şimdi bunun sırasımı!? Ben ne diyorum sen ne diyorsun!? Eski kulağı kesiklerden tanıdıklarım var. Eli kolu uzun olan bir sen değilsin Cenk efendi."

 

Cenk'in kaşları aldığı cevapla anlam veremeyerek çatılırken Mehmet kolundaki saati kontrol ederek telaşla sözlerine devam etti.

 

"Ohooo! Oğlum sen böyle ağır hareket edersen Verda'yı elinden kaçırırsın benden demesi. Biraz daha gecikirseniz kayınbaban yedek damat arayışuna girer. Ki bizim ailede her zaman bir yedek damat halihazırda bekler ve bu yedek damadın babası bir an önce oğlunu baş göz etmek için yanıp tutuşuyor haberin olsun."

 

Yedek damat lafını duyan Cenk karşısındaki adamın abarttığını düşünürken Verda'nın yedek gelin olduğu ve bu vesile ile tanıştıkları aklına gelince önünde durduğu kapıyı hızla açarak aniden odaya daldı.

 

"Sana beni kaçır dedim! Kaçmam lazım neyini anlamıyorsun!? Çıkacaksa benim adım çıkacak kaçak geline be sana ne oluyor!?"

 

Cenk aniden girdiği odada düşüncelerini toparlamaya ve Verda'yı bu nikaha nasıl ikna etmeye çalışacağını düşünürken işittiği sözlerle neye uğradığını şaşırmıştı.

 

"Sanane beee! Seviyorum ve hamileyim diye kaçamam mı!? Ne aldatması be!? Ne diye aldatayım ben Cenk'i!? Aldatmam için onun çıtasını aşacak biri olması lazım önce ki bu da mümkün değil. Yahu ne hakareti be! Ben sana ne demeye hakaret edeyim şimdi. Cenk'i daha yakışıklı bulmam senin çirkin olduğun anlamına mı geliyor? Aldattınmı diye sorduğun saçma sorunun cevabıydı o. Benim gözümde Cenk'in yanına yakışıklılığı tescillenmiş başka bir erkekte koysan yine Cenk'i seçerim demek istedim."

 

Cenk'in, sırtı kendisine dönük bir şekilde pencereden sarkmış aşağıdan birisi ile konuşan kızın sözleri ile içine tarif edemeyeceği bir sıcaklık yayıldı. Farkında olmadan yüzüne tayılan gülümseme ile onu izlerken içinden yükselen sesle bakışları şüphe ile kısıldı. Ne demeye kaçmaya çalışıyordu ki yine? Ayrıca kiminle konuşuyordu bu? Verda'nın kendisini yakışıklı bulması aşağıdaki kişinin gururunu incittiğine göre farkettiği ayrıntıyla sessizce fısıldadı.

 

"Hangi şerefsizle işbirliği yapıyor bu kız yine!?"

 

"Ayrıca her şey tip değil canım. En önemlisi güven meselesi. Ya ne alakası var ben Cenk'i neden test edeyim durduk yere? Hem o beni uçan sinekten bile kıskanıyor tamammı? Teste ihtiyacım yok. Senin de bugün bizzat çamurların içinde sergilediğimiz performansa şahit olman gibi. Hepsi beni kıskanması sonucunda oluyor bunların. Çok kıskanç çok. Neyyy! Allah senin belanı vermesin Ayaz! Sen beni şimdi kaçır buradan gör bakalım adam benden kurtulduğu için davulmu çaldırıyor,yoksa peşimize düşüp kurşunmu yağdırıyor!"

 

Cenk bu konuşmanın daha ne kadar uzayacağını merak ederken Verda'nın kaçma isteğinde ne kadar ciddi olduğunu da anlamaya çalışıyordu. Aşağıdaki kişiyi merak ederken Verda'nın dudaklarından dökülen isimle, Mehmet'in sözleri çınladı kulaklarında. " Bizim ailede yedek damat bitmez!"

 

"Dur be şakaydı vallahi şaka! Ne demeye kurşuna dizsin Cenk bizi durduk yere. Ayaaaz!! Yahu katil mi adam abartma ne demeye kaçıyorsun be topuklarını kıçına vura vura! Ayazzz dedim! Kaçmam lazım benim acilen beee!"

 

Giden adamın arkasından ümitsizce bakarak elini sertçe pencere pervazına vurarak homurdandı.

 

"Pis sırık! Tek kurtuluş biletimdin be! Acaba kendimi acındırmalımıydım!"

 

Elini bu defa sertçe başına vurup söylenmeye devam etti.

 

"Salaksın Verda! Adamı övdün ,yere göğe sığdıramadın,sevgi dedin,bebek dedin yakışıklılığını nirvanaya çıkarttın bu sözlerden sonra Ayaz ne demeye yardım etsinki sana! Gerçi hak edene hakkını vermek gerekir yakışıklı adam yalan mı söyleyim yani."

 

Verda kendi kendine panikle söylenirken Cenk,Ayaz mevzusunda takılı kalmıştı. Bu kız ne demeye o telgraf direğinden yardım istemişti başka kimse yokmuydu yardım isteyecek yani? Sahra'dan ve diğer kızlardan istese dümenin alasını çevirip kaçırırdı o kızlar Verda'yı. İçinde kuşkuyla tam odadaki varlığını hissettirmek adına konuşacaktıki Verda tekrar konuştu.

 

"Yanlış kişiye yanlış taktikle oynadım.Ayaz eğlencesine yapar böyle işleri ama benim içinde bulunduğum durum pek eğlenceli değil. Herkes beni hamile sanıyor. Ayaz böyle bir durumda asla bu plana dahil olmazdı zaten. Düşünmeden hareket ettim. Keşke kızlardan yardım isteseydim. Beni aldattı demem yeterliydi."

 

Kendi sözlerini başını sallayarak yine kendisi onaylarken Cenk daha fazla sessizliğini koruyamadı.

 

"Kurtuluş olarak düşündüğün o bahane hiç bir zaman olmayacak Verda! Ne senden öncesinde hayatımda bir kadın oldu nede biraz sonra kıyılacak olan nikahımızdan sonrasında gölgeme bile senden başka bir kadının gölgesi düşmeyecek. O yüzden o bahaneyi unut bir an önce!"

 

Verda işittiği sesle korkuyla yerinde sıçrarken hiç beklemediği sözlerle öfkeyle dişlerini sıkarak söylendi.

 

"O nikah kıyılmayacak! Asla!"

Bölüm : 26.01.2025 11:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...