Farkında olmadan dilinden dökülenlerin pişmanlığı ile içi yanarken,kimsenin yaşatamadığı eziyeti kendi diliyle yaşatmıştı hem kendine hem Asya'ya. Pişmanlık içini yakıp kavururken kollarının arasındaki karısının fısıltıyı anımsatan sözleri kulaklarına ulaşıyor fakat ne söylediğini,üzüntüsü yüzünden anlayamıyordu. Başının üzerine küçük öpücükler bırakarak fısıldadı tekrar.
"Özür dilerim Asya. Ben doğum lekeni gör..."
"Tuğra lütfen sus artık! Utançtan yerin dibine gireceğim sus artık!"
Karısının sözleri kulaklarında yankılanınca sesindeki tını bir şeylerin farkına varmasını sağlamıştı.Bir tuhaflık vardı. Asya onu suçlamıyordu. Kısa bir an düşünsede sesindeki o tınınıyı neye yorması gerektiğini bilememişti. Korktuğu gibi onu suçlamıyorsa neden hatırladığını anladığında şaşırmış,hatta şok olmuştu ki? Endişesinden dolayı aklı iyiden iyiye karışırken,karısına sıkıca sardığı kollarını çözüp,yüzünü göre bilmek için göğsündeki başına uzandı ve çenesinden tutarak hafifçe kaldırıp bakışlarını birleştirdi.
Gözlerinin altındaki yaşları,parmak uçları ile silerken,hafif dağılmış makyajınıda temizlemeye çalışarak fısıldadı.
"Özür dilerim. O geceyi hatırlamamın seni inciteceğini düşünmeli ve konuşurken daha dikkatli olmalıydım."
Asya,Tuğra'nın sürekli özür dilemesi ve incineceğini düşündüğü için sürekli kendini yıpratmasına artık dayanamıyordu. Aynı şeyleri dün gecede konuşmuşlardı ama belliki o hala aşamıyordu bazı düşüncrlerini. O gece onun bir suçu olmadığını o da biliyordu ve bu yüzden o soruyu sorarken düşüncelerini yanlış anlayıpta onu suçladığını düşüneceği aklının ucundan bile geçmemişti. O gecenin anılarını,bir müddet sonra hatırlamaya başlamıştı ama o sadece kendinin hatırladığını düşündüğü için biraz da olsa rahattı. Tuğra'nın da hatırladığını anlaması onda aniden şok etkisi yaratmış,hissetiği gerginlik ve utançla ne yapacağını bilememişti. Enjekte edilen ilacın etkisinde de olsalar birbirlerine dokunduklarında sanki yıllardır arkadaş olarak yaşayan onlar değilmiş gibi bir tutku bir çekim vardı aralarında o gece. Hatırladıktan sonra bunun farkına varmıştı. En azından kendi açısından o tutkunun çekimin bir arkadaşa karşı hissedemeyeceğini bilecek kadar kendini tanıyordu.
Aklını kurcalayan tek şey ise,onlara enjekte edilen ilaçın o denli bir cinsel çekime,şehvete sebep olup olmayacağıydı. Günlerdir kendi aklındaki düşüncelerin,Tuğra'nın da hatırladığı o geceyle sanki yüzünden okunacağını düşünerek paniklemişti. Yaşamak zorunda kaldıkları birliktelikte onun gözünde şehvet düşkünü bir kadınmış gibi görünme olasılığı düşüncelerine sızınca panikle çıkmıştı o sözler ağzından. Tuğra ise tamamen yanlış anlamıştı kendisini.
Bir şeyleri aşmayı başarmışlar ve bu zorlu süreçte şüphesiz Tuğra onun can simidi olmuştu. Geldikleri şu noktada yanlış anlaşılma yüzünden tekrar en başa dönüp onu daha fazla zorlamak,üzmek istemiyordu. Ne kadar utanç verici bir durumun içinde olsada bu defa kendisi ona bir açıklama yapmak zorundaydı,yoksa Tuğra incindiğini düşünerek kendi kırgınlıklarını onu mutlu etmek için yine geri plana atacaktı.
Bakışları hala Tuğra'nın gözlerindeyken,onun uzayan sessizlikten rahatsız olmaya başladığını fark edince kuruyan dudaklarını yalayıp,cesaretini toplayarak konuştu.
"O geceyi hatırlayanın sadece ben olduğumu düşünüyordum. Senin de hatırladığını öğrenince şaşırdım,panikledim utandım o yüzdendi o tepkim. Seni hiç suçlamadım."
Asya'nın sözleri beyninde bir kaç sefer döndükten sonra,ne anlatmaya çalıştığını ancak idrak edebilmişti.
Gözlerine doğru söyleyip söylemediğini ankamak istercesine baktı ve onun tekrardan utanıp kızarmaya başlaması ile doğru söylediğine kanaat getirerek tuttuğu nefesini bıraktı. Kızın bakışlarını tekrardan kaçırması ile bu defa neden bu kadar utandığını anlaması uzun sürmemiş çünkü Tuğra'da utanıyordu ve ne diyeceğini bilemiyordu.
Utanmamasını söylese kendi hali ne olacaktı? Üstelik o gece,kendine emanet edilen,yıllardır arkadaşı olarak gördüğü kız değildi dokunduğu kız. Bir kadına duyulan isteğinde üstünde bir hazla dokunmuştu Asya'ya. Böyle bir şeyin utancını kendisi kaldıramıyorduki kıza nasıl utanma desin. Asya da hatırladığına göre ona olan dokunuşlarının şehvet ve arzudan daha üstün olduğunu anlamayacak kadar saf değildi. Ne yapacağını bilemeyerek boğazını temizledi. En iyisi geçiştirmekti hem ikisi de daha fazla utanmazdı böylece.
"Yanlış anlamayı hallettiğimize göre çıkalım mı artık,biraz uzun sürdü çıkmamız merak etmişlerdir."
Asya'nın bakışları tekrar Tuğra'yı bulunca başını olumlu anlamda salladı. Daha fazla konuşupta urançtan yerin dibine girmektense geçiştirmek daha iyiydi. Başıyla verdiği onaydan sonra Tuğra gibi yüzüne bir tebessüm kondurarak,kendisine uzatılan ele,elini bıraktı.
Kapıdan çıkan Asya ve Tuğra ile bakışlar onları bulurken,Kayra kendisine saydıran karısına sırıtarak cevap verdi.
"Allah aşkına sus artık yavrum be." Çenesi işe kapıdan çıkan Asya ve Tuğra'yı işaret ederek sözlerine devam etti. "İkizim olacak uyanık seni başından postalayıp,Asya'yı alabilmek için seni yemlemiş,sen de bir güzel oltaya gelmişsin. Benim Halime ile falan ne işim olur güzelim. Gönlümün ezelden beri sende olduğunu bilmiyor musun sanki?"
Derya nın bakışları,kocasının işareti ile onun gösterdiği yöne kaymış yüzüne yayılan tebessümle ikiliyi izledikten sonra Kayra'nın yapmaya çalıştığı şeyi fark etmesi ile tekrar onu bulmuştu.
Kayra kendisine bir türlü inanmayan karısına bezgince bakarak söylendi.
"Ulan kim bu Halime kim?Bir bilsem,o Halime'ye de soracağım eski anılarımız neymiş ama tanımıyorum ki kim!?"
Kocasının göğsüne sertçe vuran Derya yüzünü buruşturarak çemkirdi.
"Haaa bilsen unuttuğun anılarını yad edebilecek cesaretin var demek!?"
İsmi dışında,cisminden bile haberi olmayan Halime'nin yarattığı kaos ortamı yüzünden,karısının kabaran kıskançlık duyguları Kayra'yı hayrete düşürmüştü. Olmayan bi kadın yüzünden yediği laflar ve karısın çemkirerek gitmesi ile arkasından şaşkınca bakarak fısıldadı.
Herkes düğünün yapıldığı alanda kendi aralarında eğlenirken nikahın kıyılmasının ardından Asya ve Tuğra biraz olsun üzerlerindeki günlerin gerginliğinden biraz olsun sıyrılmışlardı. Kendilerine ayrılan masada eğlenen ailelerini arkadaşlarını sanki bir film izler gibi izlerken bakışlarının değdiği her karede farklı bir ayrıntıya takılmaları ikisinin eski günlerdeki gibi,şahit oldukları manzaraları eğlenerek birbirleri ile paylaşmalarına neden oluyordu.
Asya bakışlarının odağındaki çiftin haline kıkırdayarak Tuğra'ya çevirdi bakışlarını.
"Acaba Verda,Cenk hakkında neler duymak istiyordu senden?"
Asya'nın aylar sonra yüzünde yer edinen mutluluğa içi titreyerek baktı Tuğra. Aylar sonra gülümsemesi gözlerine kadar ulaşmış,eskisi gibi kendisi ile çekinmeden muhabbet ederek eğleniyor olması onu da mutlu etmişti. Gök yüzünü anımsatan mavi gözlerindeki ışığı bir sis perdesi gibi kaplayan o hüzünün silinmesi ile kendisine gülümseyerek bakan karısına gülümseyerek dudaklarını büküp omuzlarını silkti.
"Bilmem. Verda bu, ne öğrenmek istediğini tahmin etmem mümkün değil. İstediği bilgileri değil de yanlış bir bilgi verip aralarındaki kimyayı bozarım korkusu ile Cenk'in ellerine bıraktım zaten. Ne öğrenmek istediğini bilsem en azından onu tanıması ve ona karşı koz olarak kullanacağı bilgiler verirdim."
Cenk'in aslında tanıdığı kişiden çok farklı bir kişiliğe sahip olduğunu ve esas kişiliğini,bürünmek zorunda kaldığı o kişiliğin arkasına sakladığını dün gece babasından öğrendiği andan itibaren içi ferahlamıştı. Asya ve kendisinin geleceği için Verda'nın öyle bir adamla evlenmiş olması düşüncesi bir ilmek gibi boğazını sıkarken öğrendiği bilgi,o ilmeği çıkartmasada nefes alabilecek kadar gevşemesine yetmişti. O ilmiğin tamamen çıkması için ise ikisinin birbirini sevmesi gerekiyordu ve kendisi bunun için dua eder olmuştu. Yoksa vicdanını rahatlatmasının başka yolu yoktu.
"Hakkımda ne öğrenmek istiyordun Tuğra'dan? Hafiyelik yapmana gerek yoktu banada sorabilirdin? Sabah gayet iyi bir iletişim şekli bularak beni tanımaya çalışman istediğin cevapları almana yardımcı olmadımı acaba?"
Verda bakışlarını sahnede oynayan Kayra'nın arkadaşlarından çekerek yanındaki adama çevirdi bıkkınca. Tuğra'nın onu Cenk'in kollarına bıraktığı andandan itibaren kendisini darlayan adamın yüzündeki imalı sırıtışı görmesi ile homurdandı.
"O iletişim şeklini bulan aklıma tüküreyim!"
Verda'nın homurdanarak söylediği sözlerle Cenk dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Sabah Verda'nınnkendisine yönelttiği sorularla, geçte olsa yapmaya çalıştığı şeyin farkına varmıştı. Kendisini hafif bir kadın gibi gösterip ondan uzaklaşmasını sağlayacaktı ama o bu planı yutacak kadar tecrübesiz değildi. Az çok tanımıştı Verda'yı ve öyle bir kadın olmadığını biliyordu. Lakin sabah o halde koşturarak gitmesinin de bir bedeli olmalıydı. Onu kendi silahı ile vurup daha ne kadar ileriye gidebileceğinin merakı ile biraz daha sokuldu yanındaki kıza. Kendisine ters bakışlar atan Verda'nın üzerine biraz daha gitmek isteyerek kulağına fısıldadı.
"İletişim kurmak için ve kocanı tanımak için bulduğun fikirler bencede çok iyi fikirler. Sonuçta cinsellikte bir kadının kocasını tanıması için en kestirme yollardan bi..."
Kulağını yalayıp geçen nefes ve işittikleri ile Verda yerinde huzursuzca kıpırdanıp Cenk'le aralarına mesafe koymaya çalıştı. Onu göğsünden ittirmesi ile adamın sözleri yarım kalırken,o kendisinin bu hareketini umursamayıp,belinden kavrayarak biraz daha kendisine çekince, eskisinden daha yakın bir pozisyona gelmişlerdi.
Cenk'in haline ve tavrına bir türlü anlam veremeyen Verda paniklesede belli etmemeye çalıştı. Sabah o söylediği o sözlerden hiç memnun olmamışken,acaba içinde uyuyan sadist yanı söylediklerini düşündükçe uyanmışmıydı? İçinden kendi kendine homurdandı
"Ah Verda ah! Uyuyan yılanın kuyruğuna ne demeye basarsın ki! Aldın mı başına belayı şimdi!"
Kısa bir an ne söyleyip,nasıl hareket edeceğini düşünürken Cenk'in kendisinin ağzından laf almak için bu yönteme başvurmuş olabileceğini düşündü. Sonra iç sesi ile yine kendi düşüncesini onayladı.
Sabah öyle fantezilerini olmadığını gayet açık bir şekilde belirtmişti ve aralarında geçen cinsel içerikli konuşmadan rahatsız olmuştu. Boşuna tırsıyordu onun tek fantezisi adam kan dökmekti. Oltaya gelmememeli ve planına devam etmeliydi. Üstelik onun merak ettiği kadar önemli bir ayrıntıda değildi öğrenmek istediği bilgiler.Sadece sıradan şeyler öğrenmek istiyordu. Neyi sevip neyi sevmediği gibi. Elbetteki sevmediği ne kadar şey varsa hepsini yapıp kendinden bıktırmak içindi merakı sadece. Yoksa ne diye merak etsindiki elin adamını? Ama eline ne geçmişti koca bir hiç! Çünkü Cenk beye yakalanmıştı! Adamın kendisine olan yakınlığı ve öğrenmek istediği bilgileri öğrenmeden ona yakalanmanın siniri ile sinirlensede sakin bir yüz ifadesi takınarak karşılık verdi Cenk'e.
"Kadının kocasını tanımak için cinsellikte uygun bir iletişim yöntemi.Sen benim bu fikirlerime ve düşüncelerime göre seks üzerine kurulu bir evlilikte uyar bana demeye getiriyorsun yanlışmı anldım acaba?"
Verda'nın uzun süren sessizliğinin ardından patlattığı yeni bomba ile Cenk tekrar ve tekrar onun düşüncelerinin bir sınırı olmadığını kendine hatırlatsada işittikleri yüzünü buruşturmasına yetmişti.
Cenk'in yüzünün aldığı şekille Verda gülmemek için büyük bir çaba harcarken dudaklarını bükerek sözlerine devam etti.
"Aslında bi nokta da haklısın. Seks için duygusal bir ilişkiye gerek yok sonuçta değil mi? Bence mantıklı bir bakış açısı. Karşılıklı alış veriş gibi. Nede olsa iki tarafında ihtiyaçlarını karşılaması lazım."
Kısa bir an düşünüp aklına yeni bir şey gelmiş gibi yüzüne kondurduğu sahte hayal kırıklığı ile sözlerine devam etti.
"Seninle evlenmeden önce nasıl aklıma gelmedi bu benim. Neyse çok geç..."
"Sus Allah aşkına sus be kadın! Yemin ediyorum senin ayarın yok Verda ayarın! Fanteziden,oyuncaktan girdin seks üzerine kurulu bir evliliğe kadar getirdin mevzuyu! Ulan hakkımda neyi merak ediyorsan normal bir şekilde iletişim kur benimle! Direkt sor be!"
Cenk'in kükremesi ile Verda yerinde korkuyla sıçrasada planından vazgeçmeye niyeti yoktu.
"Ne demeye bağırıyorsun be! Seninle iki dakika normal bir iletişim kuramayacakmıyız!? Bir birimizi tanımaya çalışıyoruz şurada. Kısa da olsa bir evlilik sürecimiz olacak. Ben sana kendimi en şeffaf halimle,en özel bilgilerimle açarken sen böğürmekten başka bir şey yapmıyorsun. Ne var cevap versen sanki?"
Kızın bir türlü vazgeçmeyişi ile Cenk öfkelenirken ellerini sertçe yüzünde gezdirdi. Mahsus yapıyordu! Niyeti onu delirtmekti ve başarılıda oluyordu! Normal bir iletişim kurmaktan bahsedip,ısrarla cinsellikten bahsetmesinin sebebi onu yoldan çıkartmak olamazdı değil mi? Yoksa öylemiydi? Acaba aklındakileri yanlışmı anlamıştı? Yok canım o kadar da değildi? Onu istemediğini açıkça söylüyordu her seferinde? Kendisini istemesede,ihtiyaçları için seks arkadaşı dedikleri şey gibi kullanmak mı istiyordu yoksa bu manyak!?Aklındaki düşünceler saçmada olsa daha fazla sinirlenmesine sebep olurken bakışlarını kısarak Verda'ya bakıp şüpheyle sordu.
"Sen ne demeye cinselliğe,sekse bu kadar taktın birden? Beni kullanmayı mı düşünüyorsun Verda!?"
Kızın utançla gözlerini kaçırmasını yanlış anlayan Cenk,kolunu tutarak tekrar kendisine bakmasını sağladı ve sıktığı dişlerinin arasından sertçe sordu.
"Nikahlı kocanım farkındaysan! Jigolalık yapacak değilim!"
İşittiği sözle utancının yerini gülme istegi alırken kendisine engel olamayan Verda kahkasını serbest bırakınca Cenk ona deli görmüş gibi baktı.
"Nikahlı karınım farkındaysan!Senden jigolalık yapmanı isteyecek değilim! Cinsel bir birliktelik isteyecek olsam kocamdan isteöiş olurum. O yüzden bu durumda Jigola olarak senin yerinde başkası olması gerekir. Söylediğinin ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?"
Kahkasını bastıramayan karısına ters ters bakan Cenk başını sabır dilercesine gök yüzüne kaldırarak homurdandı.
Bakışları tekrar Verda'yı bulurken söylenmeye devam etti.
"Kocanın aklını sikeyim Verda oldumu!?Başka adamı aklına dahi getirme! Yazdığın o saçma ölüm senaryolarının o adamın başına gelmesini ve sen gerçekte nasıl olduğuna bizzat şahit olmak istemiyorsan tabi!"
Karısının ürkek bakışları korkudan irileşirken fazla sert çıktığını düşünerek sakin olmaya çalışıp nefesini sertçe bıraktı ve daha yumuşak olmaya çalıştığı bi ses tonuyla sözlerine devam etti.
"Konuştuklarının nasıl bir açıklaması olabilir başka?Senin aklındaki o tuhaf senaryoları anlamaya çalışırken akılmı kalıyor bende Verda?Ne istediğini neyi öğrenmeye çalıştığını anlamak için mümeccn bokumu yemem lazım kızım! Her fırsatta beni delirtip bir de gülüyorsun rahat rahat!"
Cenk'in ürkütücü yüzü yumuşarken ,sesinin tınısının yumuşaması ile Verda da rahatlamıştı. Aniden sinirlenen bir yapısı olduğu aşikar olsada,kendisi ne kadar damarına basarsa bassın onu kırmamak,incitmemek çin kendini frenleye biliyordu adam. Onun bu huyu hoşuna gitmişti. Bir anda değişen ruh hali ile rahatlamışken son sözlerini işitmesi ile biraz önce korkudan bastırmak zorunda kaldığı kahkahası tekrar firar ederken,Cenk'e doğru sokularak sessizce fısıldadı.
"Bu kadar sinirlenecek,gerilecek ne dedimki ben? Hem bak uzmanlar rahatlamanın en iyi yolunun sek..."
Cenk,yanındaki kadından biraz uzaklaşarak aralarına mesafe bırakıp öfkeyle dudaklarını dişleyerek başını aşağı yukarı anladım dercesine salladı. Ne kadar sinirlenirse sinirlensin ona karşı sakin kalma çabaları belliki Verda hanımın da gözlerinden kaçmamıştı ve bu zayıflığını kullanarak üzerine daha fazla gelecekti belliki. Fark ettiği gerçekle o da taktik değiştirerek sözlerine devam etti.
"Anladım ben seni! Beni görünce libidon tavan yapıyor senin. Bu sözlerinin,hareketlerinin başka bir açıklaması olamaz yoksa. Bende merak ettiğin tek şey cinsel hayatım madem,bizde oradan başlarız bir birimizi tanımaya! Hevesine bakılacak olursa senin içinde sorun olmaz bu yöntem!"
Sözlerini bitirip karşısında şok olmuş bir şekilde kendisini izleyen kadına çapkınca göz kırptı ve oturduğu yerden kalkarak başının üzerine bir öpücük bırakıp fısıldadı.
"Kocan olarak merakını gidermek benim görevim nede olsa öğretmen hanım."
İşittikleri ile Verda serçe yutkunurken Cenk bir kaç adım uzaklaşmıştı kendinden. Gözlerinin önünde canlanan görüntülerle kendine gelmeye çalışarak giden adamın arkasından hareketlenip güçsüzce seslendi.
"Cenk! Vallahi yanlış anladın sen beni. Vallahi merak falan etmiyorum ben öyle şeyler. Cenk!"
Kendisine dönen adamın gözlerine korkuyla bakarak pişmanlıkla devam etti sözlerine.
"Bak vallahi yanlış anladın be. Hem benim ne işim olur öyle şeylerle ne diye merak edecekmişim ki? Tamamen cahilim ben bu konularda. Sana istediğin gibi eşlik edemem. Ne anlarım ben kırbaçtan,kelep..."
Cenk,kızın yine korkusundan dolayı nefes almadan aklına geleni söylemeye başladığını anlasada gittikçe ayrıntıya inen düşüncelerini dile dökmesi ile anlayışla karşılayamadı bu halini.
"Anlarsın Verda anlarsın! Bana bile öğretecek kadar bilgiye sahisin maşallah! Öyle ki biraz daha zorlarsan bu işin kitabını yazacaksın be! Allah aşkına kaybol gözümün önümden,daha fazla üzerime gelme,yoksa yemin ederim düğün fala n dinlemeyeceğim bulduğum yatağa atacağım seni! Belki o zaman anlarısın beni nasıl zor durumda bıraktığını!"
Cenk'ten işittiği sözler ve sözlerinin sonundaki tehtidle Verda'nın ağzı bir karış açık kalırken başını hızla sallayarak onu onayladı ve geri geri giderek konuştu.
"Sustum sustum valahi konuşmam daha da. Yatağı,seksi falan çıkart sen aklın..."
Koşar adımlarla kendisinden uzaklaşan kızın arkasından uzun süre baktı. Yüzüne yayılan tebessümle başını sağa sola salladı.Ne kadar kızıp,sinirlense de çekilmez olan hayatına renk getirmişti Verda. Nilay ve Uras denen şeytan hayatını mahfetsede,farkında olmadan ona yeni bir hayatın kapılarını açmışlardı. İntikam için Nilay'ın peşine düşmese Tuğra ile tanışamaz ve şimdi buz tutmuş yüreğine yavaş yavaş sızan bahar güneşini asla tanıma fırsatı bulamazdı. Tuğra'nın hayatına dahil olması ona kocaman bir ailenin de arasına girme fırsatı sunmuştu.Nilay'ın yaptığı kötülük,belkide hepsinin kaderinin birleşnesine neden olmuştu. Düşüncelerinin yine Nilay'a kayması ile rahatsız olurken kızlarla hararetli bir şekilde konuşan Verda'yı bulunca yeniden yüzünde bir gülümseme peydah oldu.
Nasıl baş edecekti bu kızla?Ele avuca sığmıyordu. Aklına ne gelirse dilindeydi. Kendisine izin verse elbette o çok merak ettiği şeyleri bizzat öğretirdi lakin hem kendisini istemiyor,hem kışkırtıyordu. Üstelik bir de olur olmadık yerde yapıyordu bunu. Ona karşı hislerinden çok,onun zamansız yerde,zamansız sözleri zorluyordu kendisini. Sonuçta o da sağlıklı bir erkekti ve Verda tehlikeli sularda yüzdüğünün ya farkında olamayacak kadar bilgisizsizdi erkekler konusunda. Dilini tutmayı öğrenmezse bu tarz konuşmaları başkalarının yanında da yapmasından endişeleniyordu.Başka bir erkeğe bu söylediklerini söylese sonu onun için hiç iyi olmazdı. Son düşünceleri ile kaşları hızla çatıldı ve kendi saçma düşüncelerine yine kendi iç sesi karşı çıktı öfkeyle.
"Söyleyemez! O sözleri duyması gereken tek kişi benim! Bir an önce o diline ayar çekmeliyim!İster oyunla,ister planla öğrenecekti Verda hanım o şehvet saçan dilini tutmayı! Ya da sadece kendisine bahsede bilirdi fikirlerinden! Her zaman açıktı karısının uçuk fikirlerine."
Ortamdaki kalabalık dağılıp aileler kendi aralarında eğlenmeye devam ederken,kuruyemiş yiyen Yasemin'in bakışları ilerideki genç erkek topluluğuna çarpması ile şüpheyle kısıldı. Bir süre ne konuştuklarını anlamaya çalışırken boş yere kafa yormasının gerekmediğini gözüne çarpan dört gençle fark edince gözleri hinlikle parladı. Yanında ki Azra ve Mehmet'e durumdan bahsederek onların onayını da alıp yanlarından ayrılırken gözü hala dört gencin üatündeydi.
Emir'in kendilerini toplamasına anlam veremeyen erkekler onun sürekli Tuğra'ya bakması ile neler döndüğünü anlamaya çalışıyorlardı. Neyseki Emir uzayan sessizliğini bozarak,karın ağrısını dile getirmişti sonunda.
"Lan bu Tuğra her şeyden yırttı ama gerdek dayağından yırtamaz kardeşim izin vermem! İçime oturuyo lan bunun rahatlığı! Biz üvey evlatmıydık!? Şamar oğlanımıydık oğlum biz her oyun bizim üzerimize oynandı!O yüzden acil bir plan yapmamız lazım. Tuğra denen mit faresi bugün o dayağı yiyecek başka yolu yok!"
Diğerleri Emir'in hırsını abartılı bulsalarda,haklılık payıda vardı. Neden her eziyeti onlar çekmiştide Tuğra bey ağzı kulaklarında damat oluyordu?Onların suçu neydi?Hepsi savaştan çıkmış gibi o gerdeğe girmişlerdise Tuğra beyde en azından bir yumruk yesindi. Hepsi gaza gelip kendilerince kendilerini haklı çıkaracak bir şeyler bulurken sonunda Emir'in sözlerini onaylamışlardı.
Kayra,kardeşinin sabah karısını doldurup üstüne saldığını hatırlayınca başını hırsla salladı.
"Bu defa bende destek veriyorum kardeşim. İkizim olacak o sinsi köpek Derya'yı yok yere başıma sardırdı. Sabahtan beri kıskançlıktan trip atıyor kız ya!"
Derya'nın abartılı kıskançlığını bilen erkekler Kayra'ya acıyarak bakarken,Mehmet girdi araya bu defa.
"Yıllardır hep kızlardan yana oldu. Bir kerede bizden yana olmamanın cezasını keselim bu gece."
Jamal,Soner ve Cenk'in acıyan bakışları Tuğra'yı bulurken bu defa Selçuk araya girdi.
"Oğlum deli misiniz lan siz?Savaşa mı hazırlanıyorsunuz ne bu haller?Yazık çocuğa elinizde kalacak be. Tamam bana da biraz çektirmiş olabilir Tuğra,ama başımıza gelenleri biz kendi akılsızlığımızdan çektik çocuğun suçu ne? Günahtır kendinize gelin lan."
Hepsi bir den Selçuk'un sözlerine homurdanarak itiraz ederken o artık bu işe karışmama kararı almıştı.Uyarısını yapmıştı nihayetinde. Karısını da uyarırdı gerekirse. Hem bunların saçmalığı yüzünden karısı ile arasını bozamazdı. Onların hala ne yapacaklarını tarrışması ile yüzünü buruşturarak yanlarından ayrılmak için hareketlendi.
"Akıl olmayınca neylesin fikir,çalsın Abdurrahman oynasın Bekir! Kime diyorum ki ben. Bakın kızların hepsi Tuğra dan yana. Başınıza iş alacaksınız. Karılarınız bu yapacağınız şeyin cezasını fena keser. "
Sözlerinin yine kaale bile alınmadığını anlayınca başını siz adam olmazsınız dercesine sallayarak ayrıldı yanlarından.
Selçuk'un gidişi ile Emir homurdanarak bakışlarını Jamal ve Soner'e çevirdi.
"Jamal ve Soner sağdıçı olarak onu koruyamamış gibi yaparsanız hallederiz bu işi."
İkili Emir'in sözleri ile birbirine bakıp itiraz ettiler.
"Cenk'te sağdıç niye sadece biz giriyoruz okkanın altına!?"
İkilinin sözleri ile Cenk biten sigarasını yere atarak ayağının ucuyla ezip bakışlarını onlara çevirip omuzlarını silkti.
"Bana karşı bir yanlışı olmayan bir adama niye eziyet edeyim kardeşim? Ben aklımı peynir ekmekle yemedim. Ayrıca ben sağdıçlıktan damatlığa terfi ettim ya hani,o yüzden size göreviniz de başarılar dilerim."
Cenk'in sırıtarak söylediği sözlerle Mehmet ona doğru bir tekme savurarak çıkıştı.
"Damatsan damatlığını bil hayvan. Artık senin abin olduğuma göre benim haklarımı koruman gerekiyor. Yan çizme acıdığın Tuğra'dan beter hale getiririm seni gerdek gecende!"
Mehmet'in çıkışı ile Cenk sinsice gülümseyerek göz kırptı.
"Acınacak duruma düşürmen için ben gerdeğe girerken senin burada olman lazım sevgili kayınçom. Sen bu gece yolcu olduğuna göre bana boş tehtitler savurmayı bırak istersen."
Mehmet karşısındaki adamın uyanıklığı karşısında işaret parmağını kaldırarak diğerlerine şaşkınca Cenk'i işaret edip hayretle söylendi.
"Gördünüz mü abiciğim şu dingili!? Şundaki rahatlığa bakın lan! Tuğra'nın yanında dura dura uyanıklık bulaşmış bunada. Dolapçı beygiri kılıklı dönek herif!"
Diğerleri Mehmet'in söylemlerine gülerken o Cenk'in üzerindeki ters bakışlarını Emir ve diğerlerinin üzerinde gezdirerek hırsla söylendi.
"Ben o kara günde burada olmasam bile bu hayvanı gerdeğe sokmadan önce pestilini çıkartın kardeşim! Sizden tek isteğim ve vasiyetim budur!"
Hepsinin parlayan gözleri Cenk'i bulurken o rahatça omuz silkmekle yetindi.
Yapılan planın ardından şüphe çekmemek için dağılmışlar Zeki ve arkadaşları bir köşeye geçerek günlerdir irtibata geçemedikleri kızlarla nasıl görüşeceklerini düşünüyorlardı.
Düğünler kınalar gizli buluşmalar için avantajlı yerler olsada kızların abilerinin gardiyan misali başlarından ayrılmayışı ile o avantajı bir türlü değerlendirme mişlerdi.
Zeki bakışlarını arkadaşları ile birlikte sahnede oynayan Korhan'a çevirerek yüzünü buruşturup homurdandı.
"Şu hallere bak hallere. Zannedersin yedi köyün ağası şerefsiz. Ulan sanki kötü niyetle yaklaşıyoruz karde..."
"Yedi köyün ağasımıdır,paşasımıdır bilinmez emme boş değil Korhan.Ayanı denk al Zeki ifendi."
Yanlarından gelen sesle adamların bakışları sesin geldiği yöne dönerken Zeki kendisine elindeki kuru yemiş uzatan kadına baktı anlamsızca.
Yasemin onların şaşkın halleri ile sırıtarak tekrar konuştu.
"Gorkman lan,zihirli değil. Al da yi."
Zeki kadının avcundaki kuruyemişe uzanırken aklına gelen şeyle tam ağzını açmıştıki kadının konuşması ile susmak zorunda kaldı.
"Barışı salayıvirem didim. Gerçi ben sizi hiç düşmanım olarak görmedim orası ayrıda siz eccik gaşındığız ben de sizi gaşıdım. Emme iyi oldu demi?"
Yasemin'in kendilerine bakarak sorduğu soruya Saruhan cevap verdi hızla.
"Ne yalan söyleyim başı tatsız başlasada sonucu güzel oldu. Ruh eşimi buldum sayende."
Saruhan'ın sözleri ile Yasemin şen bir kahkaha atınca Saruhan üzgünce ona bakarak konuştu.
"Ama gardiyan kılıklı abileri yüzünden kızlara yanaşamıyoruz bir türlü."
Yasemin aradığı fırsatın eline geçmesinin sevinci ile elindeki çekirdeği çitleyip bakışlarını kısarak genç adamları süzdü kısa bir süre.
"Gardiyan değil yavrılarım cehennem zebanisi onlar. Onların hakkından ben gelirim sade. Emme siz beni düşman olarak gördüğüz uçun ne idiyim oturup bi plan yapamayoz işde. Bağa galsa ben sizi gaç kere guytuda köşede buluşturduydum em..."
". Ne düşmanı abla aşk olsun. Sen anamız sayılırsın bizim. Bizim işi yapsan yapsan sen yaparsın."
Yasemin oltaya gelen gençlere gülümseyerek başını salladı.
"Tabi lan kim yapacadı başka. Ben sizin yuvağızıda yapar bıldırcınlarığızı o yuvaya sokuvirim."
Yasemin'in sözleri ile genç adamların bakışları hevesle parlamıştı.
"Emme böğön bu Emir dinen zebellah,izbandut beni çileden çıkardı. Onun cezasını kesmem uçun yardımığıza ihdiyacım var benimde."
Zeki şüpheyle karşısındaki kadını süzsede bakışları Rana 'ya kaydıkça içi gidiyordu iki laf edemediği için. Diğerlerinin de ondan aşağı kalır yanının olmadığını bilmesi ile konuştu.
"Ederiz! Sen yeterki kızlarla bizi bir araya getir."
Yasemin planını onlara anlatmadan önce alması gereken bilgileri almış daha sonrada planını anlatarak onları yolcu edip yanlarından ayrılmıştı.
İkinci durağı ise Mahru ve Feyza oldmuştu. Eee sabah Kayra'ya bir söz verdiğine göre bir taşla iki kuş vurabilirdi bu sayede.
Öğrendiklerini onlarada anlatarak,aldığı onaylardan sonra onlarla da ayrı bir palan yapıp devreye sokmak için söylenerek yanlarından ayrıldı.
"Seni dağ azmanı seni! Dimek bağa meydan okun iii. Ben bu davayı unutmam dimedim mi Emir ifendi.Şimdi sen yimedin mi naneyi!"
Adımlarını Tuğra'nın yanındaki Soner ve Jamal'e doğru çevirerek sahte bir telaşla yaklaştı.
Soner'in bakışları Yasemin'i bulunca o telaşla sözlerine devam etti.
"Sonerim sağa bi işim düşdü yavrım."
Soner buyur dercesine başını salkarken Tuğra,Asya ve Jamal'de merakla Yasemin'i dinliyordu.
"Ben bi hata idivirdim. Emme düğün telaşesinden işin ucunun nereye dokunaca hiç aklıma gelmedi. Aklıma gelincede bana sen yardım iden didim. Bizim Halil emmilerin ineği buzalayomuş Feyza'ya haber gelince gız yalığız başına aşam aşam taaa köyün depesindeki afıra gitmesin diye Mahru'yu da yanına gatıvirdim ben."
Soner kadının halindeki gariplik ve telaştan gerildiğini hissederken bu işin altından bir iş çıkacağının korkusuyla inlercesine konuştu.
"Eee Yasemin abla sonuca gel yahu!"
Yasemin dudaklarını dişleyerek endişeyle cevap verdi.
"Halil emminin torunu Burak,ezelden Feyza'ya yanık lan. Malların başını o diyos bekleyodu. Hemide iki dene ne edüğü belirsiz gazık gibi herifinen. Ya gızların başına bişi gelirse Soner? Ben ne iderim? Abime ne dirim? Ya o Burak dinen çükündürük,gözü dönerde Feyza'ya bişicikler idi...!"
Jamal ve Soner'in aynı anda kükreyişi ile Yasemin bir an korkuyla yerinde sıçrasa da hemen toparlanarak kızları yolladığı yöne doğru Jamal ve Soner'i de yolladı.
Asya ve Tuğra'nın endişeli bakışlarına karşılık onlara muzipçe gzö kırparak söylendi.
"Bişi yok guzularım telaşlanman siz. Ben onlara güccük bi oyun idivirdim."
Asya ve Tuğra'nın hala anlam veremeyerek kendine baktığını görünce ikisinin arasından başını uzatıp omuzlarına sarılarak sır veriemiş gibi sözlerine devam etti.
"Bu Emir maymını, sükalaledeki bütün genç irkekleri toplayıp,seni güvey guyarkana gomalık itmiye garar virince ben de onun planını bozu viriyim didim."
"Bi şey yapamadıya gözü döndü abimin resmen! Ne yaptı Tuğra ona? Ne istiyor anlamadım ki? Hele bir dokunsun ona ben yapacağımı bilirim!"
Asya'nın bakışlarına şittikleri ile korku yerleşirken,abisine dönen bakışları öfkeyle parlamıştı bu defa.
Tuğra onun sakinleştirmek için elini avcunun arasına alarak her şey yolunda bakışı atıp Yasemin'e çevirdi bakışlarını ve onuda rahatlatmak adına konuştu.
"Teşekkür ederim Yasemin abla ama yorma kendini boş yere. Belliki Emir abi gözümü korkutma niyetinde. Her fırsatta engellendiğinden dolayı öyle davranıyor. Bırak istediğini yapsın.Hem öyle söylesede o kıyamaz hiç birimize. Üstelik kız kardeşini aldım katlanacağım artık o kadarına da."
Asya'nın inlercesine ismini seslenmesi ile ona bakarak gülümseyip,kendisine çekti ve şakağına küçük bir öpücük bırakıp fısıldadı.
Karısı şakağına değen dudaklarla nefesini tutup yine kızarmaya başlarken Tuğra farkında olmadığı durum karşısında kendi düşünceleri ile savaşıyordu. Asya'yı sakinleştirmek ve abisine karşı kırılmasını istemediği için böyle konuşsada biliyordu ki Emir'in eline bir düşerse canına okuyacaktı. Bir açıdan haklıda sayılabilirdi tabi. Adam yıllardır ona güvenip kardeşini emanet etmişti ve sonuç Asya ile evlenmişti. Kim bilir aklından neler geçiyordu? Yıllardır kandırıldığını düşünüyor olabilirdi. Hemde kardeşi ile ayrı bir şehirde yalnız beraber kaldığı süreyi de düşündükçe adamın öfkesi anlayışla karşılanabilirdi. Emir sevdadan anlamayan biri değildi. Asya ile aralarında bir aşk olsaydı ve Emir bunu en başından bilseydi,ikisi ailelerin karşısına çıkmak zorunda kaldıklarında en büyük destekçisi olacağından adı gibi emindi. Ama şimdi biliyordu ki,o kardeşi ile onun bir birini severek evlendiğini düşünüyor ve bu sevdadan haberi olmadığı için kendini suçluyordu. Bütün öfkesi bu yüzdendi.
"Ne niyetde olursa olsun! Ben onu sağa elletmem işde o kadar! Böğön benim depemin tasını addırdı o makaryos! Cezası da sağa dokunamamak olacak! O gerdeğe dipçik gibi girencen işde o kadar! Böğön senin sağlıklı olman ilazım gara guzum. Eee sonuçda gerdek giceğiz. Gaç gündür heve.."
Tuğra uyarırcasına yanlarındaki kadının ismini söylerken,o oturan ikilinin omuzlarını sıvazlayıp muzipçe göz kırtı ve çalan oyun havasının ritmine ayak uydurarak uzaklaştı.
Yasemin'in sözleri ile ikili utançtan bir birine bakamazken arada uzayan sessizlik Tuğra'nın rahatsız olmasına sebep olmuştu. Karısının birazda olsa kendisini topaladığı şu günlerde böyle şeyler düşünüp tekrar kendisine eziyet etmesini istemiyordu. Ne kadar utansada boğazını temizledi ve Asya'nın yüzüne bakmaya çekinerek konuştu.
"Yasemin abla işte. Olur olmadık şeyler düşünüyor kendince. "
Asya'nın başını belli belirsiz salladığını fark etsede yüzünü kaldırıp bakacak cesareti bulamadı kendinde. Avcunun içindeki karısının elini sıktığının bilincinde bile değilken Asya'da bir şeyler söylemek istercesine utançtan titreyen sesiyle fısıldadı.
"Normal bir evlilik yaptığımızı düşündüğü için öyle söyledi."
Tuğra'da karısının sözleri ile başını belli belirsiz sallasada,onu rahatlatmak,aklında endişe tohumları bırakmak istemeyerek güçlükle tekrar konuştu.
Kısa bir an söyleyeceklerini toparlamak için bekledi ve gerginliğinin geçneyeceğini anlayınca sözlerine devam etti.
"Yine de korkup,endişelenme sakın. Yasemin ablamın ima ettiği şeyler gibi düşünceler aklıma bile gelmedi."
Asya'yı rahatlatmak isterken kendisi haddinden fazla gerilmişti ama gerçekten aklının ucundan bile geçmemişti o düşünceler. Evet zamanla normal bir evlilikleri olup olmayacağı aklında dönüp dursada bu geceyi ve aynı evde yaşayacakları günlerin gecesi hiç aklına gelmemişti. Ne olacaktı? Nasıl yapacaklardı hiç konuşmamışlardı ve konuşulması gerekiyor muydu onu bile bilmiyordu henüz. Onun tek sitediği Asya'nın ve bebeğinin huzurlu ve mutlu olmasıydı.
Tuğra'nın her sözü ile Asya rahatlayacağı yerde daha fazla gerilirken,onun sıkmaya devam ettiği elinin uyuşukluğuna odaklanmaya çalışsada başarılı olamıyordu. Odaklanamamsının sebebi ise Tuğra gibi onunda aklında aynı soruların dönüp durmasıydı. Altüst olan hayatlarını bir düzene oturtmaya çalışmışlar ve geri kalan hiç bir şeyi düşünmemişlerdi. Evlenmişlerdi ama sonrası ne olacaktı? Sağlıklı ve genç bir adamın istekleri olacaktı. Ondan böyle bir talepte bulunmazdı biliyordu tanıyordu onu. Peki nasıl olacaktı? Başka bir kadına ihtiyaç duyar mıydı? Duyarsa kendisi bu durumu nasıl karşılardı hiç bir şey bilmiyordu. Bu düşüncesi içinde bir yerlerin sızlamasına sebep olurken dolan gözlerinin farkında bile değildi. Tuğra da tamamen susmuştu ve sanki onun da bir şeyler söylemesi için zaman tanımıştı. Fakat aklı,mantıklı bir şeyler söylemeyi bırak olmaması,düşünülmemesi gerekn ihtimallerle dolmuştu. Yinede sessizliği bozmak adına aklına gelen ilke şey döküldü dudaklarından.
Uzayan sessizlikte bir cevap beklemeyen Tuğra sadece ne söyleyeceğini bilemeyerek susmuştu aslında. Hala ne söyleyeceğini,Asya'yı kırmamak için nasıl kelimeler seçeseğini düşünürken karısı konuşmuş o ise gelen soruyu anlamadığı için ne kadar utansa da bakışlarını Asya'ya çevirmişti.
Karısının yüzünün kırmızının en koyu haline büründüğünü fark edince sertçe yutkunmuş o esna da Asya da içinde gittikçe daha fazla büyüyen utançla bakışlarını kendisini izleyen Tuğra'ya çevirmişti. Onun sorusunu anlamadığını fark edince zaten dolu olan gözlerini kırpıştırarak fısıldadı.
"Benimle bir şeyler düşünmeyeceğini biliyorum,ya da bir şeyler talep etmeyeceğini. "
İşittiği sözlerin karısının ona olan güveninden kaynaklı dudaklarından döküldüğünü bilsede,Asya'nın bu konuda ne düşündüğünü anlamak istiyordu bir yanı. Cevap vermeden yaşlarla parlayan endişeli gözlerine odakladı gözlerini. İstediği tek şey o gözlerde dilinden dökülenlere inat kendisine güvensizlik endişesi ile baktığını görmemekti. Yaşların arkasındaki endişe yüreğini sıkıştırırken karısı sözlerine devam etti.
"Başka bir kadn olacak mı? Olursa da hakkın ama bu duyulursa aileme nasıl..."
Karısını kendine çekerek sıkıca göğsüne bastırdı. Elleri saçlarını okşarken onun sözleri içini yakmıştı. Nasıl böyle bir şey düşünebilmişti? Söylediklerinden bunumu çıkarmıştı gerçekten. O sözleri sadece onu rahatlatmak için söylemişti. Oysa karısı biraz önceki halinden daha fazla endişeyle dolmuş,daha fazla huzursuzlaşmıştı.
Kuruyan dudaklarını ıslatarak söyleyeceklerini toparladı aklında önce. Daha sonra asya'yı kendisinden biraz uzaklaştırarak bakışlarını ıslak gözlerine odakladıki sözlerinde ne kadar kararlı olabildiğini anlamasını istercesine.
"Seni kırmamak incitmemek için nasıl çabaladığımı biliyorsun Asyam."
Asya işittiği hitap şekli ile yine içinde kığırdanmaya başlayan şeye anlam veremezken Tuğra sözlerine devam etti.
"Böyle bir kötülüğü sana ve bebeğimize nasıl yaparım ben? Herşeyden geçtim böyle bir iğrençliği kendime nasıl yaparım?"
Asya'nın gözünden damlayan yaşı parmak uçları ile silerek üzgünce devam etti sözlerine.
"Ben sadece senin o sözlerden sonra rahatsız olduğunu düşünerek söyledim. Sözlerimi o kadar ileriye çekip,kendine eziyet edeceğini bilseydim ağzımı dahi açmazdım. Nasıl evlenmiş olursak olalım,sen herşeyden önce benim çocuğumu taşıyorsun! Karımsın! Birbirimizi kıracağımızdan korkarak konuşmadığımız,aklımıza bile getirmediğimiz düşünceler gün yüzüne çıktıkça belliki daha çok kırılacağız."
Asya dile getirdiği düşüncesinin ve Tuğra'yı zor durumda bıraktığı anın üzüntüsü ile başını çevirip gözlerini kaçırmaya çalışsada,Tuğra karısının yüzünü avuçlarının arasına alarak sözlerine devam etti.
"Bilmeden ve istemeyerekte olsa sana dokunduğum o günden sonra ve daha öncesinde başka hiç bir kadına dokunmadım ben! Sana o balkonda elimi uzattığım o an başka bir kadına gözlerimi de,yüreğimi de kapattım ben. İhtimali bile yok düşündüklerinin! O tarz bir ilişki yaşaya bilme ihtimalim varsa o günden ve yaşadıklarımızdan sonra o ihtimal karımla olur ancak!"
Sözlerinden sonra Asya'nın yüzündeki yaşları kurulayarak onun kızaran yanaklarında gezdirdi bakıllarını kısa bir süre. Bir cevap vermesini beklesede belliki sözleri karısında şok etkisi yaratmıştı. Onun şaşkın bakışlarının kendi yüzünde gezindiğinin farkındaydı lakin söylediği sözler kendisi içinde dile dökmekten çekindiği sözlerdi ve ne kadar söylemiş olursa olsun o da utanıyordu. Aslında bir cevap beklesede alamadığı o cevap bir yandan onu sevindiriyordu çünkü karısı şaşkınlıkla bir şeyler söylerde konu daha fazla derinleşirse ne diyeceğini,ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu. Bir yandan da üzülüyordu çünkü Asya'nın evliliklerinin gidişatı hakkında bir şeyler söylemesini istiyor,en azından onun da zamanla bu evliliğin normal bir evlilik olabilme ihtimalini düşündüğünü bilmek istiyordu.
Ellerinin üzerinde karısının ellerini hissetmesi ile hem umutla,hem ürkerek bakışlarını Asya'nın gözlerine çevirdiği anda,karısı yüzündeki ellerinden hızla kurtulmuş aceleyle ayaklanarak zor duyulan bir ses tonuyla mırıldanmıştı.
"Ben lavaboya gitsem iyi olacak sanırım."
Sözlerinden sonra karısının kaçar gibi kendisinden uzaklaşmasını izleyen Tuğra,giderken onun gözlerinde gördüğü rahatlamayla kendisi de rahatladığını hissederek yüzüne yayılan tebessümle bakışlarını sahneye çevirdi. Mutluydu en azından ufakta olsa bir ilerleme kaydetmiş,düşüncelerini karısını kırmadan dile getirebilmişti. Rahatlamasına bakılırsa zananla Asya'da evliliklerinin normal bir evliliğe dönüşmesine karşı pozitif yaklaşa bilirdi.
Elindeki tepsilerle Emir ve Korhan'ın ekibine doğru yanaşarak seslendi Yasemin.
Korhan'ın bakışları onu bulunca elindeki tepsileri gözleri ile işaret ederek sözlerine devam etti.
"Damat tatlısını siz götürseniz olurmu aslanım?"
Korhan,Yasemin'in elindeki tepsilere bakarken Emir şüpheyle kadına bakarak Korhan'ın yerine cevap verdi.
"Götürseniz derken Yasemin abla?"
Yasemin,Emir'in sorusu ile gözlerini irice açtırarak çemkirdi.
"Sağa gızgınım Emir hiç gonuşma sen beninen."
Bir şeyler dönüyordu ama Emir anlamamıştı. Tuğra ve Asya İzmir'e yarın döneceklerdi ve bu gece Mehmet amcasının evinde kalmayacaklarmıydı? Yani şu an bulundukları köy evinde. Peki bu tepsiler nereye gidecekti ki? Tuğra'yı elinden kaçırabilecek olmanın tehlikesi ile bir iki adımda Yasemin'e yaklaşıp Şirince sırıttı.
"Özür dilerim Yasemin ablacığım hepsi babamın suçu. Yoksa ben seninle aşık atarmıyım hiç?"
Yasemin sahte bir şüphe ile Emir'i baştan aşağı süzerek başını olumsuz anlamda kaldırıp cevap verdi.
"Atman tabi. Atarsan başına gelecekleri bilin. Zeynep'i nasıl elinden düğün gecesi gaçırdığımı hatırla ayanı oğa göre denk al."
Emir hatırladığı anıyla yüzünü buruşturdu. Fena oltaya gelmişlerdi o gece. Bu gecede aynı şey yaşanmaması için Yasemin'e biraz daha sokularak kolunu omzuna atıp tekrar konuştu.
"Hatırlamam mı hiç. Hak etmiştim ben de yani. Ama bu defa bi suçum yok. Babamın isteği üzerine oldu. Yoksa ben seni hiç kırar,incitirmiyim başıma geleceklerin korkusundan."
Yasemin'in yumuşaması ile o gözünü kırparak tepsileri işaret etti.
"Nereye gidiyor bunlar? Asya ve Tuğra bu gece burada kalmayacaklar mıydı?"
Yasemin sır verirmişcesine Emir'e sokularak fısıldadı.
"Yok lan. O Ali abimin sizi durdurmak uçun önüğüze attığı bi yim. Bunlar Memet abimin..."
Çattığı kaşları ile öfkeli bakışları hızla Emir'i bulurken çemkirdi.
" Sen benim azımımı arayon lan! Eğer öleyse direkt sor Tuğra nerde gerde girecek diye söyleyivirim merek itme."
Emir'in bakışları şüphe ile kısılırken Yasemin,dirseği ile Emir'i dürttü ve kıkırdayarak sözlerine devam etti.
"Gelin alma başka güvey girme başka. Güvey zopasız gerde girerse gelinin gıymatını bilmez. Abisisin şöyle zıpgın gibi garşısına durda Asya'mı üzmüye cesaret idemesin."
Emir'in yüzünde bir sırıtış peydah olurken Yasemin elindeki tepsileri onun eline tutuşturarak başındaki yazmayı düzeltti.
"Emme benimde senden güccük bi ricam olacak bu değerli bilginin garşılında."
Emir elindeki tepsinin üzerindeki örtüyü kaldırıp tepsinin içindeki tatlıdan ağzına bir parça atarak aceleyle konuştu.
"O bilginin karşılığında dile benden ne dilersen."
Yasemin içinden Emir'i tongaya düşürmenin verdiği zevkle sırıtırken Emir'e biraz daha yaklaşarak sessizce fısıldadı.
"Kayra'nın arkadaşları bizim gızlarla gözürşemeyolar ya bu cehennem gaçgını abileri yüzünden,Emir'in başını devam et dercesine sallaması ile sözlerine devam etti Yasemin. Biz şindi ikimiz iş birliği yapıp bu izbandutları oyuna getirivirecez.
Emir başını olumlu anlamda salladı.
"Olur o iş kolay. Sen şimdi söyle bakalım bu tepsiler nereye gidecek? "
Yasemin gelen soruyla memnuniyetsizce homurdandı.
"Baban olacak işgüzar sizi gandırıp Tuğra ile Asya'yı Memet abimin şeher deki eve yollayacadı. Neymiş efendim damadı hırpalanırsa kızı üzülürmüş. Ne var canım iki yumruk yise. Eski köye yeni adet getiriyo senin bu baban Emir. Gocadıkça sapıttı. Hiç hoşuma gitmeye bu halleri. Siz niye yidiğiz o zopaları? Size yazık değil miydi? Deli senin bu baban oğlum.Gendi oğlunu gendi eliyle dövdürüp,gızı üzülecek diye damadına dokundurmamak da nesi lan?"
Emir,Yasemin den aldığı gazla kıstığı bakışlarını arkadaşları ile eğlenen babasına çevirerek homurdandı.
"Haklısın Yasemin abla. Yaşlandıkça adetimizi falan unutur oldular."
Aklına Mehmet amcasının bebek planları da gelince sertçe seslendi arkasindaki genç adama.
Korhan'ın bakışlarının kendisini bulması ile sözlerine devam etti.
"Damat tatlılarını arabaya yerleştir. İstikamet bizim site koçum. Babamlar oyun çevirmiş Tuğra beyi hırpalayacağız diye. Yemi yıtmuş gibi yapalım ama gözünüz babamlar ve Tuğra'da olsun."
Korhan aldığı bilgi ile sırıtarak başını olumlu anlamda sallarken Emir sözlerine devam etti.
"Sen herkesi topla, sahneye çıkıp iki oyun çıkaralımda bizim yaşlı kurtlar şüphelenmesin şimdi.Benim Zeki ve diğerleri ile ufak bir işim var.
İşittikleri ile Emir'e şüphe ile bakarken,onun yanlarına gelen Zeki'ye değişen planı anlatıp onu ve diğerlerini gelin arabasının başına bekçi niyetine dikmesi ile bütün şüpheleri uçup gitmişti."
Yasemin her şeyi halletmenin rahatlığı ile Emir'e dönerek sahneyi işaret edince o başını sallayarak kadını onaylayıp ilerledi.
Kızları sürüklerken Burcu'nun eline tutuşturduğu anahtarla aceleyle konuştu Yasemin.
"Gız akılmı galdı bizde anam. İki ayamı bi pabıca sokdular. Her şi hazırımış zati Burcum siz gidin Asya ve Tuğra'nın valizlerini alın çabıkça gelin emi guzum."
Burcu,Yasemin'in sözleri ile başını olumlu anlamda sallarken Ayça geri dönmüştü ki Yasemin kolundan tutarak çemkirdi.
Ayça şaşkın bakışlarını kolunu tutan kadına çevirerek cevap verdi.
"Çantalarımız kaldı onları alacağım. Bir aksilik olur falan telefonlarımız çantalarda."
Yasemin kızı diğerlerinin arkasından niteleyerek aceleyle tekrar konuştu.
"Ne olacak gız Ayça? İtme Allah aşgına anam. Ben diyom Asya'nın gıçına giymiye fantezi bi donu bile yok,sen diyon telefon. Acele idin di hele gı! Gız gelinlinen galımı virsin öle. Böğön gerdek gicesi. Anadan üryan mı çıksın gız Tuğra'nın garşısına. İlk gice utanır yavrım. Diğer giceler olsa fark itmez emme böğön olmaz. Gendinizi onun yerine gon gız şıllıklar!"
Kızlar işittikleri ile kıkırdarken Burcu önündeki aracın kapısını açarak küçük bir kahkaha atıp konuştu.
"Allah utanacak dert vermesin be Yasemin abla,gecenin ambiyansı ve şehveti ile zaten çıkmayacakmı her şey. O geceliği giymeden kocamın karşısına çıkıp aklını başından almak daha mantıklı . En azından gecenin hakimiyeti bende olur."
Araca binen kızın sözleri ile Yasemin de kahkaha atarak söylendi.
"Allah canığı almasın gız Burcuu! Gapat şu gapıyı gapatda git gali."
Burcu'nun kendisine sırıtarak aracın kapısını kapatması ile Yasemin gözlerini kısarak ilerleyen aracın arkasından bakıp kıkırdadı.
"Ataşın başına vurdu da senin,hadi bakam bu yolun sonun da bi söndürecek bulunur elbet! "
Jamal'ın sinirle sorduğu soruyla Soner yine bıkkınlıkla gözlerini devirerek cevap verdi.
"Ne bileyim lan ben!? Yasemin ablanın tarif ettiği yöne gidiyoruz işte."
Bakışları merakla etrafını tararken yolun iki yanındaki ağaçlarla yüzünü buruşturdu. Yanlış yolamı girmişlerdi acaba? Keşke arabayla gelseydik daha çabuk gelirdik diye düşünürken etrafın Yasemin ablasının bahsettiği kadar ıssız olmaması ile dudaklarını büktü.
Bakışları yine elindeki telefonunu bulurken tekrar Mahru'nun isminin üzerine tıklayıp aramaya başladı ve bir türlü alamadığı cevapla öfkeyle homurdandı.
"Ulan Mahru ben istesem kıçını kaldırıp iki adım atmazsın,kıçı kırık bi inek iç..."
Sırtında hissettiği sertlikle sözleri yarım kalırken başını hafifçe yana çevirerek Jamal'ı kontrol etmiştiki onun da kendisi gibi kazık yutmuş misali dikilmesinden bir şeylerin ters gittiğini anlaması uzun sürmemişti. Gözünü kırparak Jamal'e ne oluyor dercesine başını salladığı anda Mahru'nun sesini işitmesi bir oldu.
"Benim kıçımla kafayı bozacağına kendi kıçını kolla sen zıpır!"
Mahru'nun sözleri ile Feyza kıkırdarken elindeki tüfeği Jamal'in sırtına biraz daha bastırarak alayla konuştu.
"Erkeklerin aklı kadınların kıçında başında olunca,kendi kıçlarını kollamak akıllarına bile gelmiyor canım. Böyle keklik gibi avlanıyorlar işte."
Jamal ve Soner birbirine bakarak yüzlerini buruştururken Jamal arkasindaki kıza öfkeyle cevap verdi.
"Manyak mısın kızım sen!? Ne kıçı ne başı ulan!? O sırtımdaki her neyse hemen onu indir yoksa ben o çok kıymetli kıçının üzerine oturtturacağım seni birazdan!"
Mahru,Jamal'in sözleri ile küçük bir kahkaha atarken Feyza tekrar konuştu.
"Dene de bi istersen! Usta nişancılığımla elimdeki tüfeği yok saymayı göze alabiliyorsun tabi!"
Feyza'nın sözleri ile Jamal hareketlense de sırtında artan baskıyla geri adım atmak zorunda kalınca bu defa Soner konuştu.
"Mahru, ne demeye silah doğrultuyorsunuz kızım siz bize ya!? Ulan sen mafya mısın!? Silah,bıçak,tüfek, biber gazı! Bir günde normal çık karşıma yavrum be!"
Mahru adamın sırtındaki namluyı biraz daha bastırarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Ağzını topla! Nereden yavrun oluyormuşum senin ben şavşak!"
Sözlerini umursamayan Soner'in kıkırtısı ile gözlerini devirerek tekrar konuştu.
"Sağdıç avında pusuya düştünüz! Şimdi yavaşça geldiğiniz yöne dönün düğün evine gidiyoruz! Tuğra'nın arkasından yaptığınız planların nasıl tersine döndüğünü hep birlikte zevkle izleyeceğiz."
Jamal ve Soner işittikleri ile birbirine ne yapacağız dercesine baktı kısa bir süre. Bakışma süreleri ızayınca kızların dürtmeleri ile tekrar geldikleri yöne döndüler.
"Şu tüfekleri bari indirin be! Gören de suç işledik zanneder. Altı üstü sizin kıytırık adetlerinizin saçma sonuçları! Katil miyiz,hırsız mıyız ,sapık mıyız!? İndirin şu tüfekleri."
Feyza iki adım önünden ilerleyen adamın sözleri ile kıkırdayarak elindeki tüfeği Jamal'in başına dayayarak söylendi.
"Öyle olmadığın için şanslısın ya Doktor. Katil,ya da sapık olarak elime düşseydin beynini dağıtırdım şuracıkta."
Arkasındaki kız sanki kendisini görüyormuş gibi Jamal yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Boşuna endişelenme, lanet köyünüze bir katilin dadanma ihtimali yok çünkü delilerden oluşan bir kabile ile kimse uğraşmak istemez! Sapık yolunu şaşırıp bu köye düşse,senin gibi kızkuruları yüzünden arkasına bakmadan kaçar!"
Jamal'in biraz abartıya kaçan sözleri ile Soner onu uyarmak istercesine bakışlarını ona çevirmişti ki onun kendisine arkasındaki kızları işaret ederek göz kırpması ile ne yapmaya çalıştığını anlayarak hafifçe başını salladı.
Feyza ise işittikleri ile sinirlenirken elindeki tüfeğin ucunu sertçe Jamal'in başına vurarak çemkirdi.
"Sen kurban ol benim köyüme de kızla..."
Feyza'nın küçük çığlığı ile Mahru bakışlarını ona çevirmiştiki elindeki tüfeğin çekilmesi ile neye uğradığını şaşırmıştı.
Silahlar el değiştirince kızlar öfkeyle karşılarındaki adamlara bakarken Jamal öfkeli,Soner ise eğlenir bir haldeydi.
"Ağzını açayım deme düş önüme!"
Jamal kızın kendisine öldürücü bakıllar atması ile elindeki namlunun ucuyla önüne geçmesi için kıza emir verirken Feyza kılını bile kıpırdatmamıştı.
Soner eğlenen bakışlarını Mahru'nun üzerinden çekmeden Jamal'e seslendi.
"Bu iki deli öyle yola gelmez kardeşim. Ben başımdakin den biliyorum."
Soner'in ne söylemeye çalıştığını anlamayan Mahru bakışlarını kısıp onu şüpheyle incelerken o tekrar Jamal'e seslendi.
Jamal anlam veremeyerek Soner'e bakınca o Mahru'dan bakışlarını ayırmadan sinsice sırıttı.
"Mahru,Feyza'nın ellerini bağlayacak!"
Jamal hızla kıravatını çıkartırken öfkeli bakışları hala Feyza'nın üzerindeydi.
Mahru'nun itirazı ile Soner tek kaşını ima ile kaldırıp sırıtarak cevap verdi.
"Restoranda başına gelenin şimdi arkadaşın ve Jamal'in yanında da başına gelmesini iste..."
Sözlerini tamamlamasına izin vermeyen kıza bakarak başını aşağı yukarı salladı.
"Ben de öyle tahmin etmiştim güzelim!"
Mahru,Jamal'in elindeki kravatı hırsla çekerek homurdanarak Feyza'ya ilerleyip gözlerine özür dilercesine bakarak ellerini bağladı.
Bu arada Soner de elindeki tüfeği omzuna asarak boynundan çıkarttığı kravatla kendisine yaklaşan kızın ellerini bağlayarak kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.
"Gerçekten kocan olduğumda bunu tekrar deneyelim."
Mahru'nun gözleri işittikleri ile fal taşı gibi açılırken Soner onun yüz ifadesi ile kahkahalarını serbest bıraktı.
Kızları avlamışlardı ama inatlarından yerlerinden bile kıpırdatamıyorlardı bu da Jamal'in zaten öfkeden kaynayan kanını daha çok ateşliyordu. Ne biçim koydu burası!? Ne saçma adetleri vardı!? Başına neler gelmişti böyle!? Bir daha kimsenin sağdıçı olmamayı aklına not ederek önündeki kızı kalan son sabrı ile tekrar dürttü.
"Ya o lanet adımı atarsın ya da seni sürükleyerek götürürüm duydun mu beni!?"
Feyza yine sözlerine omuz silkmekle karşılık verince kalan son sabır kırıntısı da tükenmişti. Feyza'nın belinden tuttuğu gibi omzuna atarak,onun çığlıklarını umursamadan homurdandı.
"Dua et senin aksine insani duygularım var benim! Yoksa düğün evine kadar sürüklerdim seni!"
Kızın sırtına attığı yumrukları umursamadan bakışlarını Soner'e çevirmiştiki onunda Mahru'yu omzuna attığını görünce öfkeyle söylenerek ilerlemeye başladı.
"Ualan indirsene beni Soner! Bak aklımızı başınıza toplayın bu işin sonu iyiye gitmiyor! Belliki halam hepimizi oyuna getirdi! İndirde konuşalım be Plaza kazığı!"
Var gücü ile bağırıp bacaklarını sallayıp tepinen kızın kalçasına sertçe vuran Soner onun ağzından kaçan küçük çığlıkla sırıtarak cevap verdi.
"Sonu nereye gidecek olursa olsun,şu görüntümüzle o ortama girdikten sonra,o son benim istediğim yönde olacak Mahru. Yani belki nişanlık evresini bile geçip direkt düğün masasına otururuz ha ne dersin yavrum!?"
Mahru işittikleri ile daha çok tepinirken Jamal de de durum farklı değildi. İşittikleri sesle iki adam durup kısa bir an söylenenleri dinledi.
"Diggat! Diggat! Acil durum!Köyümüzün genç gızları Veteriner Feyza ve, benim garının yiğeni Mahru hayvan tedavi etmeye giderken yolda kimliği belirsiz iki genç tarafından gaçırılmıştır.Şüphelilerin hala köy içinde olduğu duyumunu aldık. Köy ahalisini acilen gızları aramaya davet idiyorum.Canları ve namısları söz konusu olabilir! Bu bir namus davasıdır!Acil düğün evinde toplanın!"
Mahru'nun dudaklarından dökülen isimle Soner kahkahasını tutmakta güçlük çekerken Jamal artık çıldırma noktasına gelerek söylendi.
"Saçma sapan adetleriniz yüzünden köyü ayağa kaldırdınız be! Kaçırılmışlar mış! Ulan siz bizi kaçırıyordunuz az daha! Tepinip durma bir an önce gidelim de şu yanlış anlama düzelsin!"
Feyza adamın fark etmediği,fakat kendinin gayet net fark ettiği gerçekle,yumruk yaptığı elini sırtına sertçe indirerek bağırdı.
"Ne dikiliyorsun hala kazık yutmuş gibi! Hemen düğün evine gitmemiz lazım! Yoksa çok fena şeyler olacak!"
Kızın sonunda yola gelip,inadından vazgeçmesi ile Jamal sırıtarak yürümeye devam etti. Az daha herkese rezil olacaklardı. İki kadın tarafından kaçırıldıkları için. Neyseki ucuz yırtmışlardı.
Düğün evine geldiklerinde karışan ortalık ve elinde silahla ortada öfkeyle gezinen adamları görünce yüzünü buruşturdu Jamal. Bu köy gerçekten toptan deliydi. Saçma sapan adetleri yüzünden kızları o ıssız yerlere gecenin bir vakti kendileri yolluyor birde ortalığı velveleye veriyorlardı.
Bütün gözlerin kendilerini bulması ile Feyza'yı omzundan yavaşça indirerek kolundaki kravatın sallanan ucundan tutup çözerken kızın korkulu bakışları ile gözleri kesişince dudaklarından kaçan fısıltıyla kıkırdadı.
"Demek birilerinden korka biliyormuşsun baytar!"
Kendilerine doğru öfkeyle gelen abisi ile Jamal'i kendisine sper ederken adam öfkeyle elindeki silahın kabzası ile sertçe Jamal'in başına vurarak kükredi.
Jamal şaşkınca başına aldığı darbenin geldiği yöne dönerken yüzüne doğru akan ılık sıvıyı hissetmesi ile yüzünü buruşturmuştu ve tabi kulağının dibinde kükreyen adamla.
"Ulan sen benim gız gardaşımı nası gaçırın puşt!"
Soner ortada dönen olayla işlerin karıştığını anlarken müdehale etmek istesede bu işin sonunun onun için hayırlı olacağını düşünerek sessiz kaldı. Hem bu devirde iki genci zorla evlendirecek değillerdi ya canım.
Jamal elini kanayan şakağına götürüp,geri gözlerinin önüne getirince parmaklarının ucundaki kana şaşkınca bakakalmıştı.
"Abi yanlış anlamışsınız siz öy..."
Jamal üzerindeki şaşkınlığı adamın kıza bağırması ile atarken öfkeyle oda ona çıkışmıştıki adamın öfkeli bakışları tekrar kendini bulunca Feyza aralarına girerek telaşla konuştu.
"Abi öyle değil işte.Mahru ile biz onları kaçırdık aslında!"
Jamal önündeki kızın sözleri ile kolunu sertçe kavrayarak kendisine çevirmiştiki Yasemin'in kahkahası ve Feyza'nın abisinin ikinci kükreyişi ile kime bakacağını şaşmıştı.
"Feyza sen docaya mı daçdın dız!"
Rüstem sinirli bakışlarını abisine çevirerek öfkeyle bağırdı.
"Feyza bile docaya daçtı. Ben de darı isdeyom abi. Yitti gali."
Orta yaşlı adam Rüstem'i azarlarken Jamal yanına sokulup kendisine ters ters bakan babasının bağırması ile ona döndü.
"Tüh! Ulan kalıbından utan be! Bir kız tarafından utanmadannkaçırıldın mı bir de Cemal!"
"Ne kaçırılması baba ya! Bu kızı omzumda getirdim farkındaysan! Kaçırılmış olsam kız omzumda olur mu sence!?"
Yunus kısa bir an düşünürken Soner başını onların arasına doğru uzatarak konuştu.
"Jamal doğru söylüyor Yunus amca biz onları kaçırdık!"
Yunus bir Soner'e bir omzunda tepinen Mahru'ya şaşkınca bakarken Soner başına aldığı darbeyle yüzünü buruşturdu.
"Eşşoğlu eşşek! Ulan indir Mahru'yu aşağıya it oğlu it! Tasdiklemene ne hacet koca köy göreceğini gördü zaten!"
Babasının sözleri ile Soner sırıtarak başını sallayıp Mahru'yu indirince onun hırsla bacağına tekme atması bir olmuş Soner acıyan bacağını tutarak ortada tepinirken bu defa da Harun amcası yakasından tutmuştu.
"Derhal Mahru ile evleneceksin yoksa seni buraya gömerim Soner! Senin sülalen yüzünden bu kızın adı kaç kere lekelenecek daha lan it! Şu olanlardan sonra kızların adı çıkar lan bu köyde. Kimle evlenecek bu kızlar sonra!?"
Feyza'nın abisi kardeşi ve Jamal'e öfkeyle bakarak homurdandı.
"Sizin gizi bilmem emme bizim gızın evlenece tek kişi var o da bu puşt! Kim kimi gaçırdı ben anlamam gardaşımı alacan,ya da canından olacan!"
Kadınlar yaptıkları planın memnuniyeti ile sahte telaşlarla ahlayıp vahlarken Kayra kusursuz işleyen planı ile kendisini tebrik ediyordu.
Deniz sahte bir üzüntü ile hızla şoka giren oğlunun yanına gelip koluna hafif bir çimdik atarak yine sahte bir panikle fısıldadı.
"Allah aşkına olur de oğlum. Bu gözü dönmüş adam yüzünden canından mı olacaksın!? Hem Feyza'ya yazık değil mi?"
Feyza kadının sözleri ile şaşkınca gözlerini kırpışturdı.
"Bana neden yazık olsun Deniz teyze?"
"Kızım abin benim oğluma kıyarsa,seni tutarmı yanında,seni ezelden beri isteyen Burak ayyaşına verir seni mazallah!"
Feyza'nın gözlerinin önünde Burak'ın görüntüsü canlanırken mide bulantısı ile öğürmemek için kendisini güçlükle tuttu.
"Ne cana kıyması anne! Hangi devirde yaşıyoruz yahu! Yapmadığım bir şeyin bedelini neden ödeyim ben ya!?Saçmalamayın Allah aşkına!"
Ortamı saran kahkaha sesiyle herkesin bakışları Mehmet'i bulmuştu. O ise kahkahalarını güçlükle bastırıp kendini şaşkınca izleyen kalabalığa doğru konuştu.
"Kusura bakmayın tekerrür eden tarihle tutamadım kendimi."
Kendisini hala şaşkınca izleyen kalabalığın arasından geçerek Jamal'e yaklaştı ve çenesinden tutarak şakağındaki yara ya bakıp sırıtarak sözlerine devam etti.
"Baban da ananı istemem diye tepindiğinde böyle mıhlanmıştı. Ama bak sonuç ananla evli ve üç çocuklu."
Mehmet'in sözleri ile ortamdan kıkırtılar yükselirken Yunus onun oğlunun çenesini tutan eline sertçe vurarak homurdandı.
"Sıçtırma o gevşek ağzına patavatsız herif! Yaşlandıkça iyice gevşedi çenenin yayları!"
Arkadaşının üzerindeki sert bakışlarını oğluna çevirerek öfkeyle çıkıştı.
"Sende madem bi bok yedin temizlemeyi de bileceksin hayvan! Toralılara yakışmaz bir bir kızı yarı yolda bırakmak!"
Jamal babasına hayretler içerisinde bakarken Mehmet tekrar araya girdi.
"İzin vermiyorsun ki bi konuşayım. Baban haklı Jamal bu yaptığın Toralılar yakışmaz Feyza kızımı alacaksın işte o kadar!"
"İsterse almasın! Dinime imanıma and olsun çeker vururum bu iti!"
Feyza çığırından çıkan olaylara müdehale edememenin çaresizliği ile inlerken,yanındaki adama acımaya başlamıştı. Adamın ne suçu vardı Allah aşkına! Her şey bir yanlış anlaşılmadan ibaretti.
"Baba biz de Mahru'yu almak zorundayız değil mi? Almalıyız çünkü ben bu kadar laftan sözden sonra ortada bıraka..."
Ensesine yediği şaplakla eli ensesine giderken babasının kükremesi de bir olmuştu.
"Ulan Toralı'lara yakışmayan bir şeyi biz yapıp şeref madalyası diye göğsümüzde mi taşıyacağız it! Onlara yakışmayan bize hiç yakışmaz! Derhal Mahru ile evleneceksin!"
Soner yanında dikilen Mahru'ya dönüp çapkınca göz kırpınca göğsüne aldığı dirsek darbesi ile Mahru'nun cıyaklaması bir oldu.
"İstemem ben bu şimşir kaşığını! Oyuna geldik biz ya! Her şey hala..."
"Ehhh! Yiddiniz gali canım sizde! Ben size sağdıç gaçırma aderi görevini virdim. Oğlanların depesine çıkında köy meydanında filim mi çevirin didim! Her işiğizi benden bilmen gali canım! Benim de bi sinirim var! Namısınıza laf getirecek işlerden çıkarmıyım hiç!? Hesabını bilmiyen çavışlar döner g..."
"Tamam Yasemin ileri gitme sen daha fazla!"
Ali'nin uyarısı ile dudaklarını bükerek başındaki yazmasını düzeltip sözlerine devam etti.
"Hem yiter burada olay çıkartdığınız. Gelin,güvey gerdeğe girdi ayıp dinen bişi var canım. Eccik anlayışlı olun."
Emir'in ani çıkışı ile Ali oğluna dönerek öfkeyle kükredi.
"Senden hicazetmi alacaklardı bir de hayvanoğlu hayvan!"
Bakışlarını oğlundan çekerek önündeki kalabalığa çevirdi.
"Yasemin haklı. Eve geçelim. Bunlar ulu orta konuşulacak şeyler değil. Koca köye yeterince rezil olduk zaten."
Ali'nin sözlerini onaylayan aile büyükleri eve doğru ilerlerken Jamal bu saçma ortamdan kaçıp kurtulmak istiyordu bir an önce. Kendi düşünceleri arasında ikilemde kalırken yanında ki kızın abisinin peşine düşüp arkasından ilerlemesi ile çatılan kaşları ile onu izledi. Konuşup her şeyi açıklığa kavuşturmadan,bu saçmalığa boyunmu eğecekti yani!? Soner'in de onların arkasından ilerlediğini gördüğü an beyninde şimşeklerin çakmasına neden olmuştu.
Soner'in sabah söylediği sözlerin anlamı bumuydu. O hayvan doktoru onu oyuna getirip nikah masasına mı oturtacaktı yani! Ulan bunun için böyle bir oyun mu tezgahlamıştı bu deli!?
Eve doğru ilerleyen kalabalığın arkasından yükselen korna sesleri ve ani frenlerle duran araçlarla ortalıkta koşuşturan kızlar,onları kovalayan abileri ve abileri durdurmaya çalışan diğer adamlarla ortalık iyice panayır yerine dönerken Jamal artık bir kabusun içinde olduğunu düşünüyordu.2
Babasının arkasına saklanan Rana başını adamın arkasından çıkartarak ağlamaklı yüz ifadesi ile abisine çemkirdi.
"Manyak! Deli! Sana bir şey olmadı diyorum be! Neyini anlamiyorsun!?"
Ayça da arkasına geçtiği adamın ceketini korkuyala sıkarak bağırdı.
"Hayvan! Ne demeye saçımı çekiyorsun! Baba bir şey söyle şu oğluna ya!?"
"Ayçacığım baban ben değilim yavrum. Her ne halt yediysen git kendi babanı sper et kendine ben senin bu agın köpek abinle baş edecek yaşta değilim kızım."
Ayça başını öne doğru uzatarak konuşan adamın yüzüne baktı ve babası olmadığını anlayınca dudaklarını bükerek konuştu.
Simay babasının yanına geçerek koluna sarılıp karşısında dikilen adama öfkeyle bağırdı.
"Minare kandili! Şebelek! Sanane be sanane! Babam dururken sanamı kaldı karışmak!" Bakışlarını babasına çevirerek üzgünce dudaklarını büküp karşısındaki adamı şikayet etti. "Baba bu öküz Ayaz benim kolymu kırıyordu az daha!"
Diğerlerinin aksine Burcu annesine sığınmış ve işaret parmağını kaldırarak abisini göstererek kulakları tırmalarcasına bağırmıştı.
"Anne senin bu azman oğlun bana hakaret etti. Oynaksın dedi! Sen yüz verdin Saruhan da peşine takıldı dedi!" Annesindeki bakışlarını abisine çevirerek yüzünü buruşturup çemkirdi."Pislik! Beni kendinle mi karıştırdın sen!"
Kadınlar dışında erkekler anlam veremediği olayları film izler gibi izlerken Yasemin kızlara yaklaşarak hoşnutsuzca söylendi.
"Eeee gerçekten yiter gali emme! Bu da gafa be! Mart kedisi gibi hep birlikte gudurdunuz mu anam ne itdiniz!? Ne yidiniz,ne içdiniz siz yavrım gı? Işığı gören goca diyerek,garı diyerek geliyo! Mındar itdiniz köyü! Gızım ben sizi Asya ve Tuğra'nın valizlerini alın gelin diyi yollamadım mı!? Gız siz ne ara bu oğlanlarınan görüşüp,buluşup oynaşıviridiniz gı!?"2
Kızlar o olayın nasıl olup gerçekleştiği konusunda anlam veremeyerek bir birine bakarken Yasemin başındaki yazmayı düzelterek başını iki yana salladı.
"Yok anam yok! Benim bile bunların hızına yitişmem uçun kırk fırın ekmek yimem lazım. İrkeği,garısı gudurdu çıktı. Bu köyün havasından mı suyundan mı bilmeyomkine."
Kızların üzerindeki bakışlarını kocasına çevirerek işveyle seslendi.
"Harunum! Eee gel gali herifim.Zannımca bizim evde şinlik var. Gaçanlar, göçenler,asılanlar,basılanlar din gali benim eve giçin."
Bakışları bu defa da Tuğra ve Asya'yı binbir oyun sonucu soktuğu evin penceresine kayarken yüzündeki sinsi gülüş ve sahte bir öfkeyle biraz daha yüksek sesle bağırdı.
"Tuğram gerdeğe girdi sizimi diğneyecek zabaca benim garaguzum! İşi var gücü var canım!"
Yasemin'in sözleri ile herkes ikinci defa hareketlenirken,Asya ve Tuğra alel acele sokuldukları evden,biraz önce vuku bulan olayı bizzat izlerken ne olacağının merakı ile pencereye koşmuşlardı. Olayların arka arkaya patlak vermesi gergin olan sinirlerinin boşalmasına sebep olurken kahkahalarını bastırmakta güçlük çeker hale gelmişlerdi. Taki Yasemin'in kendilerine dönen bakışları ile bakışları kesişip son sözlerini işitene kadar.
İşittikleri sözlerden sonra Tuğra pencereyi nasıl kapatacağını şaşırmış bir vaziyette bocalayarak güçlükle kapatırken Asya da kendini hızla geri çekerek geri geri kaçmıştı.
Telaştan ayağının gelinliğin eteğine takılması ile yere sert sayılabilecek bir şekilde poposunun üzerine düşmesi ile ağzından kaçan acı inilti Tuğra'nın bakışlarının hzıla ona dönmesine neden olmuştu.
Tuğra'nın endişeli bir şekilde kendisine yaklaşması ile panik ve utanç karışımı bir sesle hızla konuştu.
"Bir şeyim yok Tuğra! Vallahi bir şeyim yok! İyiyim ben!"
Sözleri kocasına etki etmeyip bir kaç adımla yanına yaklaşınca kızaran yanakları ve ürkek bakışları ile bir hamlede kendisini kucağına alıp kaldıran Tuğra'nın kendi kendine öfkeyle söylediği sözlerle utançtan deve kuşu misali kocasının göğsüne soktu başını.
"Başlayacağım şimdi Gerdeklerine de,gecelerine de! Ulan benim cinsel hayatım koca köye dert oldu be!"
Kocası hala homurdanarak onu yavaşça yatağın üzerine bırakıp geri çekilirken kaşlarının yavaş yavaş çatılması ile ne olduğunu anlamayan Asya bakışlarını kocasının baktığı yöne çevirdi. Çevirdiği anda hiç çevirmemiş olmayı dilesede,gördüğü siyah fantezi gecelikle utancının artık hangi boyuta kadar ulaşabileceğini düşünür hale gelmişti.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |