
"Feyza! Feyza kendine gel!"
Karısını teleşla sarsan Jamal onun tepki vermemesi ile iyice telaşlanırken suni teneffüs yapmak için üzerine eğildi ve burnunu kapatarak dudaklarına uzanmıştıki Feyza öksürerek yuttuğu suları yüzüne puskurttu.
"Feyza! İyi misin!?"
Hâlâ öksüren karısını hafif yan çevirerek ona yardımcı olmaya çalışırken bir taraftanda korkudan ne dediğini bilmeden söyleniyordu.
"Ne demeye kaçıyorsun öyle?Hem yüzme bilmediğini neden söylemedin? Ayrıca sen nasıl yüzme bilmiyorsun Feyza?"
Kocasının soruları ile öksürüğünü bastırmaya çalışarak elini göğsüne koyarak öfkeyle ittirdi.
"Sen üstüme üstüme gelmeseydin ben de kaçmazdım! Senin yüzünden düştüm!"
Ne yaptığını bilmeyerek Feyza'nın sözlerini başını sallayarak onayladı.
Keaik kesik nefesler alan karısının sırtını sıvazlarken o tekrar öfkeyle söylendi.
"Söyledim ya o lanet mağazaya girmeden! Ayrıca Ankara'da deniz varda ben mi öğrenmedim!? Çekil başımdan saçma sapan konuşup durma!?"
Kendisini itekleyerek doğrulmaya çalışan karısının belinden tutarak yavaşça kaldırdı.
"Ben o mağazaya girmemek için yalan söylüyorsun sandım. Ankara'da denizin olmadığını elbette biliyorum. Sen hiç denize gitmedin mi bu yaşına kadar? Ayrıca yüzmeyi öğrenmek için deniz mi şart?Hiç havuza da mı gitmedin Feyza?"
Belinden tutan kocasının elini sertçe ittirerek ters bakışlar attı.
"Gitmedim!Senin aksine havuz da,denizler de,koylar da eğlenmeye falan vaktim yoktu benim! Merakını giderecek,çeneni kapayacaksa Ankara dışına da çıkmadım!"
Karısının sözleri ile şaşırsada dün yoldsa anlattığı hayat hikayesini hatırlayınca sorduğu soruların saçmalığını farketmişti.
Ellerinin ittirmesini önemsemeden onu aniden kucağına alarak kamaraya doğru ilerledi.
"O zaman şanslısın karıcığım. Yüzme de dereceleri olan bir kocan var. Ben öğretirim sana."
Feyza kendini aniden kocasının kollarında bulunca,üstüne bir de onun söylediği sözlerle panikle çemkirdi.
"İndir beni! Öğrenmek falan istemiyorum ben! Dereceleri varmış da öğretirmiş! Senin yüzünden ölüyordum az daha be! Bir de övünüyor adama bak ya!"
Kamara'nın kapısını açıp karısı ile içeriye girerken ona bakışlarını ona çevirip sırıtarak göz kırptı.
"Hep benim kendimi övmemle olmuyor karıcığım azıcıkta sen övsen ya. Kocamın on parmağında on marifet var diye."
Feyza tekrar baş gösteren mide bulantısı ile yüzünü buruşturarak iki yana başını salladı.
"İndir beni Jamal!"
Feyza'nın isteği ile Jamal gözlerini devirerek homurdandı.
"Şakadan da anlamiyorsun. Tamam övme. Şu suratla övsen de pek inan..."
"Jamal kusacağım!"
Karısının güçlükle söylediği sözlerle ona şüpheyle baktı. Aklına gelen şeyle kaşları havalanırken başını düşündüğü şeyi onaylarcasına salladı.
"Çok yedin diye sabahtan beri boşuna uğraşmışım seninle Feyza.Anlaşılan seni deniz tutuyor. Bu halinin sebebi o yüz..."
Bedeninde hissettiği sıcaklıkla gözlerini sıkıca kapatarak yüzünü buruşturdu ve bir umut düşündüğü şeyin olmamasını umarak konuştu.
"Kusmadım de!"
Feyza gelen rahatlamayla derin bir nefes alırken kocasının sorduğu soruyla bakışlarını onun yüzünden göğsüne çevirerek gördüğü manzarayla yüzünü buruşturdu.
"Feyzaaa!"
Kocasının sıktığı dişlerinin arasından ismini sertçe söylemesi ile Feyza'nın kaşlarıda sinirle çatılmıştı. Sabır sabır,sabrında bir sınırı vardı canım.
"Ne! Feyza Feyza! İndir beni demiştim sana indirseydin! Ayrıca deniz deniz diye tutturan da sendin! Ağzını açıp bir kelime edeyim deme yeter ettiğin eziyet! İki gündür yok orayı sil,yok burayı temizle,derhal,hemen! Senin alıştığın o uşaklardan yok karşında!"
"Feyza!"
Kocasının tekrar ismini seslenmesi ile daha da öfkelenirken, ilk gece göğsüne bıraktığı iz gözüne çarpınca tırnaklarını izin üzerine bastırarak çemkirdi.
"Suss! Yeminle şimdi göğsünü deşerim burada senin! Daha emir kipi ile konuşmalarını saymadım bile!"
Kocasının kıkırtısı ile bakışlarını yüzüne çevirdi.
"Ne gülüyorsun be!"
"Hiçç!"
Jamal'in hâlâ kıkırdaması ile tırnaklarını tenine biraz daha batırarak öfkeyle dişlerini sıktı.
"Hoşuna mı gidiyor benimle eğlenmek!? Sadist misin sen be adam!?"
Karısının sözlerine karşılık yüzündeki sırıtışla başını olumlu anlamda salladı.
"Sadist değilim!Senin böyle pençelerini çıkırtman hoşuma gitti."
Kocasının yüzündeki sırıtış ve sözleri ile ona şaşkınca bakakalmıştı. Derdi neydi bunun? Ruh hastası gibi davranıyordu sürekli. Anı anını tutmuyordu. Yok bu adamı boğacaktı kesin! İlk gün uykusunda boğmamakla hata etmişti zaten!
"Feyza!"
Daldığı düşüncelerden kocasının sesiyle çıkarken,katil olması için onu teşvik edip durmadan fısıldayan şeytanın sesinden kurtulmak için başını iki yana sallayarak sinirle gözlerini açtırdı.
"Neee! Ne var!?"
Jamal karısının tepkileri ile gülmemek için çabalarken kulağına doğru eğilerek fısıldadı.
"Duşa girelim diyecektim."
Kocasının sözleri ile sakin olmaya çalışarak gözlerini kapayıp homurdandı.
"Şeytan bu adamken,fısıldayan bunun çırağı olur ancak!"
Jamal kahkahasını serbest bırakarak kamaradaki banyoya doğru yönelince Feyza akkına birden gelen ayrıntıyla gözlerini hızla açarak şüpheyle baktı kocasına.
"Sen hani her şeyden tiksiniyordun? Titizlik hastasıydın? Üzerine kustum ve sen çıldıracağın yerde aşırı rahatsın?"
Banyonun kapısını açarak bakışlarını karısına çevirip güldü.
"Savaş bölgelerinde kaldım,öyle yerlere girip çıktım ki aklın hayalin durur. Kaldığım mekanları söylemiyorum bile. Üstelik bir doktorum ve sence mesleğimde karşılaştığım şeylere göre titizlik hastası olma gibi bir lüksüm var mı?"
Kocasının sözlerine anlam veremeyerek bakarken onun kendisini kucağından indirp suyu ayarlamaya çalışması ile şaşkınca fısıldadı.
"Neden öyle söyleyip,bana eziyet ettin o zaman!?"
Suyu ayarlayan Jamal karısına dönerek başıyla gel işareti yaparak cevap verdi sorularına.
"Çok gergindin,ben üzerine gelmesem konuşmuyordun bile. İlk tanıştığım da bana meydan okuyan o asi kızla,evlendiğim kız arasında uçurumlar vardı. İlk geceden öyle bana boyun eğince hoşuma gitmedi o hâlin. Kocan bile olsam bana bile boyun eğmeni istemedim. O yüzden üstüne gelerek eski Feyza'yı çıkartmaya çalıştım."
Karısının şaşkın bakışları ve çatılan kaşları ile onun elinden tutarak suyun altına çekti.
"Sabrına hayran kaldım orası ayrı tabi ama seni ezmeye,boyun eğdirmeye çalışan ben bile olsam kimseye bu kadar sabır gösterme Feyza!"
Bedenine değen suyun serinliği ile kendine gelirken yumruk yaptığı elini kocasının göğsüne sertçe vurarak bağırdı.
"Seni boğarım Jamal! Yemin ederim uykunda boğarım seni! Boyun eğmeyecek mişim! Boyun eğmek için mi alttan aldım zannediyorsun aptal mısın sen ya! Değişken ruh halini çözebildim de boyun eğeceğim kaldı öyle mi!?"
Karısının yumruk yaptığı elini tutarak kendine doğru çekip alnına bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Tamam özür dilerim. Bir daha olmayacak söz veriyorum. Şimdi rahat dur da temizlenelim."
Feyza işaret parmağını kaldırarak banyonun kapısını işaret edip çemkirdi.
"Çık dışarı! Çık yoksa uykuna bile gerek kalmayacak seni boğmam için!"
Jamal karısının öfkesi ile bir an ne yapacağını düşünsede hızla itiraz etti.
"Olmaz Feyza. Temizlenmem lazım. Böyle nasıl çıkayım kızım."
Feyza tek kaşını kaldırarak sinirle güldü.
"Temizlenmen lazım öylemi?"
Karısının sorusu ile başını olumlu anlamda sallarken bedeninde hissettiği soğuk suyla irkildi.
"Feyzaaa! Dur!"
Soğuk suyun bedenine çarpmasını engellemeye çalışırken karısının sinirle parlayan gözlerinden öfkesinin kolay kolay geçmeyeceğini anlamıştı.
Dört günlük tatil maceralarının ilk iki gününde karısı tavır yapsa da ona hak vererek gönlünü almaya çalışmıştı. İki gün boyunca karısı ona boykot uygulayarak yanına bile yaklaştırmazken üçüncü günü yüzme dersinde elde ettiği zaferle barışı sağlayan Jamal kollarındaki karısının şakağına bir öpücük bırakarak fısıldadı.
"Feyza bir konuda fikrini almak istiyorum."
Uyku mahmuru bir sesle kocasına bakmadan cevap verdi.
"Hangi konuda?"
Karısının uyku mahmuru çıkan sesiyle yüzüne bir gülümseme yayılırken,karısı ile birlikte kendini yukarı doğru çekerek yatağın başlığına sırtını yasladı. Onun bu hareketi ile Feyza uyumak için daha rahat bir poziyon ararken çenesinde hissettiği dokunuşla bakışlarını kocasına çeviridi.
"Bebek konusunda ne düşünüyorsun?"
Beklemediği soruyla uykusu bir den kaçarken yerinde huzursuzca kıpırdandı.
"Düşünmüyorum. Yani şimdilik."
Karısının cevabı ilk tepkisi ile bedeni gerilirken aldığı cevapla rahatlayarak başını olumlu anlamda salladı.
"Bence de şimdilik uygun bir zaman değil. Öncelikle evliliğimizin rayına oturması ve birbirimizi daha iyi tanımalıyız. Bu konuda hem fikirmiyiz?"
Kocasının sözleri ile Feyza yüzüne kondurduğu gülümseme ile başını hızla salladı. Evlilik kararı alırken ona fikrini sormasada,evlendiklerinde beri her konuda fikrini almaya çalışması onu rahatlatıyordu. Üstelik böyle önemli bir konu kendi aklına bile gelmemişken onun akıl edip zaman istemesi de hoş bir davranıştı. Çoğu erkeğin evlendikten hemen sonra bebek sahibi olmak istediğini ve eşlerine bu yönde baskı uyguladıklarını çok duymuştu. İkisinin karar vermesini istemesi kendisi normal olanıydı fakat kocasının yinede onun fikrini sorması garip bir şekilde hoşuna gitmişti.
"Ama ilk günden beri korunmadığımızın da farkındasın değil mi?"
Jamal'in hatırlattığı kendisinin aklının ucuna dahi gelmeyen ayrıntıyla panikle gözleri irileşti.
"Ne... Ne yapacağız?"
Karısının yüzüne yapışan saçlarını kulağının arkasına ittirerek onu sakinleştirmek için yüzüne bir gülümseme kondurdu.
"Panik olup kendine eziyet et diye söylemedim,sakin ol. Korunmadığımız benimde biraz önce aklıma geldi ve ben bir ihtimal hamile kalmışsan sorumluluğu sadece bana yüklemenden korktum. Yemin ederim benim de yeni aklıma geldi."
Kocasının sözleri ile Feyza başını olumlu anlamda sallasada endişeyle fısıldadı.
"Ne yapacağız peki?"
Karısının sorusu ile Jamal dudaklarını büktü.
"İlk beraber ligimizde sonra aklımıza gelse ertesi gün hapı kullanırdık fakat sonuç ortada. Şimdilik regl gününü bekleyeceğiz. Duruma göre bakarız. İkimizin ve evliliğimizin bir bebek için hazır olmadığı konusunda hem fikir olduğumuza göre,bir an önce korunma yöntemlerinden birini seçmemiz lazım."
Feyza dudaklarını sıkıntıyla dişleyerek baktı kocasına.
"Ya hamileysem. Aldıracak mıyız yani?"
Karısının cevabına şiddetle itiraz etmek istesede yapamadı.
"Aldırmak ister misin?"
Öyle bir şeye izin vermezdi. Bir ihtimal hamile kalmışsa ne yapıp edip karısını ikna ederdi ama yine de fikrini öğrenmek istiyordu.
Gelen soruyla Feyza uzunca düşündü. Birbirini yeterince tanımıyorlardı. Evlilikleri rayına oturmamıştı. Henüz tam anlamıyla alışamamışlardı bile. Birbirini tanıma aşamasında oldukları için sürekli didişiyorlardı ve bu durum şimdi bile ikisinide yıpratırken bir bebeği bu durumun ortasında dünya ya getirmek mantıksızlık olurdu. Bir cana kıymak,onun yaşam hakkını elinden almak isteyeceği en son şeyken yine de yapamazdı. Mutsuz bir evlilikleri olursa bebeklerini de o mutsuz yuvada büyütmek istemiyordu. Bebeği de kendi gibimi mutsuz bir evliliğin,mutsuz iki ebeveynin arasında kalsın istemiyordu.
"Evet!"
Karısının verdiği cevapla güçlükle yutkundu. Bir şeyler söylemek onu bu düşüncesinden vazgeçirmek istiyorsun ama henüz bir bebeğin varlığı bile belli değildi. O yüzden zamana bırakmayı ve duruma göre hareket etmeyi daha uygun bularak karısının başına bir öpücük bırakarak fısıldadı.
"O zaman dua edelim de hamile kalmamış ol."
Karısının başını onaylarcasına sallaması ile burnundan sıkıntılı bir nefes aldı. Canı sıkılmıştı ama bu sıkıntıyı karısına belli etmek istemiyordu.
Ertesi gün akşam dönüş yoluna çıkmışlardı. Jamal dün geceki mevzuyu unutmaya çalışsada aklından bir türlü çıkmıyordu ve karısının huzursuzluğunu hissetmemesi için üstün çaba harcıyordu. İki gün sonra olacak Soner'in isteme mevzusunu açarak aracın içindeki sessiliği bozdu.
Ankara'ya döneli nerede ise bir haftayı geçmişti ve karısı ile aralarındaki ilişki garip bir evredeydi. Normal çiftler gibi birlikte kahvaltı yapıyor,yemek yiyorlar,film izliyor birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Hatta cinsel hayatları belki de normal çiftlerden bile daha ileri seviyedeydi fakat bir gariplik vardı işte. Kendisi ne kadar sıcak davranıyor ve karısının gönlüne girmek için çabalıyor olsada Feyza rutin bir düzene bindirmiş gibiydi aralarındaki ilişkiyi.
Beraber olduklarında hiç bir sıkıntı yoktu kendisi kadar karısıda istekli ve ilgiliydi ama o durumda bile hissediyordu aralarındaki garipliği. Normal bir çift gibilerdi fakat gariplerdi. Bir şeyler eksikti sanki. Kendisi ilk gördüğü an hoşlanmıştı karısından ve evliliklerindeki kısa sürede hisleri daha da yoğunlaşmıştı. Aşık değildi henüz biliyordu ama onunla zaman geçirmekten keyif alıyordu. Onunla yaptığı herşey goşuna gidiyordu.
Karısının bu duygular için zamana ihitiyacının olduğunun farkındaydı ve kendisi ona istediği kadar zamanı vermeye hazırdı ama aralarındaki o garip his canını sıkmaya yetiyordu. Düşüncelerle boğuşarak işten dönmüş ve aracını park ederek bakışlarını eve çevirmişti. Evin yanan ışıkları ile yüzünde bir gülümseme oluşurken adımlarını hızlandırdı.
Geçen günler aynı rutinde devam ederken Soner'in düğün telaşı herkesi sarmış,kendisin ise nöbetleri ve sınava hazırlanma yoğunluğu,karısının karışan işleri ve Mahru ile ilgilenmesi ile evde bile birbirlerini zor görür hale getirmişti ikisini.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Göğüsne inen cılız yumruklar ve karısının sma sözleri ile sırtındaki ince sızıyı görmezden gelmeye çalışan Cenk gözlerini açmadan derin bir nefes aldı.
"Ayy gitti dağ gibi kocam! Koruma beyy! Dul kaldım galiba!"
"Dul kaldığını korumalara bildirmenin alemi ne Verda!?"
İşittiği sesle gözlerini hızla kocasına çevirerek şaşkınca kırpıştırdı.
"Ayy Cenk yaşıyor musun sen?"
Cenk nefesini sertçe bırakarak doğrulmaya çalışırken bezgince homurdandı.
"Hasbin Allah! Yok Verda! Öldüm de öbür dünyadan konuşuyorum!Karım dul kaldığını korumalara bildirme ihtiyacını neden hissetti acaba bi izin verin sorup geleyim dedim!"
Yüzünü buruşturarak doğrulurken kendilerine yaklaşan korumalara eliyle gidin işareti yaparak öfkeli bakışlarını karısına çevirdi.
"Kızım manyak mısın sen? Bu korumalara olan ilgin nereden geliyor hayırdır! Bir de dul kaldım diye naklen yayın yapıyorsun lan!?"
Kocasının oturur pozisyona gelmesi ile onun kolununnaltına girerek kaldırmaya çalıştı.
"Ayy öldün sandım! Ne dediğimi biliyor muyum ben? Yas tutuyordum öyle çıkıverdi işte ağzımdan. Ne ilgim olacak benim senin korumalarına. Güçlü kuvvetliler ya cenazeni kaldırırlar diye düşündüm heralde,ondan öyle ses..."
"Suss! Kurbanın olayım o ağzını mümkünse odaya kadar açma bir daha Verda!"
Karısının yardımı ile doğrularak onun desteğinden kurtulup üzerindeki tozları temizleyerek tekrar karısına çevirdi bakışlarını ve şüpheyle kıstı.
"Bir de yas tutuyordum diyorsun! Ulan gözünde bir damla yaş yok be! Ölüp gitsem arkamdan ağlamayacak mısın sen kızım!?"
Karısının kendisine boş boş baktığını fark edince sinirle kükredi.
"Cevap ver cevap! Bakma öyle boş boş! Bir damla göz yaşı dökemeyecek kadar değersiz miyim lan ben senin gözünde!?"
"Ayy sende bi karar ver Cenk!"
Karısının ani çıkışı ile elini damağına götürerek hafifçe kaldırırken o sözlerine devam etti.
"Bi ağzını açma diyorsun,bi cevap ver diyorsun! Senin bu kararsızlıklarında beni öldürcek yani."
Kendisine arkasını dönerek eve doğru ilerleyen karısının arkasından ilerleyerek alayla güldü.
"Esas seni bu ani çıkışların beni bir gün kalpten götürecek. Düşmanlarımın yapamadığını sen yapacaksın bu gidişle. Ayrıca lafı değiştirme. Öldüğümü düşündüysen niye ağlamadın onu söyle!?"
Verda adımlarını durdurarak kocasına döndü ve bir kaç adımda ona sokularak elini göğsüne koyup hafifçe okşadı.
"Bu kadarcık yerden düşmeyle sana bir şey olmayacağını,yatakta geçirdiğimiz anlardan bilecek kadar iyi tanıyorum bedenini Cenk!"
Karısının yakınlığı ve söylediği sözlerle sertçe yutkundu.Göğsünde gezinen ele uzanarak avcunun içine alıp kulağına doğru eğilerek fısıldadı.
"Yemezler yavrum! Ağzıma süreceğin bir parmak balla avutacağın bir çocuk olmadığımı anlamadın mı hâlâ!?"
Stratejisinin ters tepmesi ve kocasının çocuk kelimesini bastırarak özellikle vurgulaması ile hastanedeki sözlerine atıfta bulunduğunu anlayarak fısıldadı.
" Etrafta korumalar var uzaklaş biraz. Yoksa seni yoldan çıkartmaya çalışan edepsiz bir kadın zannedecekler beni."
Karısının uyarısına inat ona biraz daha sokularak bedenini bedenine bastırdı sertçe.
"Bir daha ağzından koruma lafı çıkarsa gece o ağzını açamayacak hale geleceksin! Ayrıca her defasında kendi topuğuna sıkıp beni baştan çıkartacak kadar da edepsizsin karıcığım."
Sözlerini bitirip karısından uzaklaşarak elinden tuttu ve çekiştirerek kendi kendine sessizce konuştu.
"Edepsiz miş! Ulan yürüyen ateş topusun be! Değdiğin an ikimizide ateşe veriyorsun! Çıkartacağın yangından korktuğun halde hâlâ yapacağından geri durmuyorsun!"
Merdivenlerden çıkarken arkasından gelen kıkırtıyla bakışlarını karısına çevirdi.
"Sende benim yaktığım o ateşi her defasında bile isteye körüklüyosun ama Cenk!"
Karısının sözleri ile kapıdaki korumalar istiflerini bozmadıkları halde dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken Cenk o seslerle onlara dönerek sert bakışlar atarak uyardı ve karısını tekrar çekiştirerek eve girerip kapıyı kapatarak homurdandı.
"Yok! Ne dilinin,ne edebinin ayarı yok senin kadın! Lan adamların yanında söylenecek sözmü onlar!?Manyak mısın sen verda!?"
Kocasının sözleri ile umursamazca omuzlarını silkti.
"Senden öğrendim. Ne demeye ağaçta röntgenciler gibi ora mı bura mı gözetliyorsun? Sen edepsizlik yaparken bir şey olmuyor da ben yapınca mı suç?"
Verda'nın sözleri ile gördüğü manzara aklına gelince yüzüne yayılan sırıtışla ona yaklaşıp kollarını beline doladı.
"Karım değil misin? Ne var baktıysam?"
Verda gelen cevapla yüzünü ekşitti ve kollarını kocasının beline dolayarak imali bir şekilde baktı.
"Kocam değil misin ne var edepsizce konuştuysam?"
Karısının kollarını beline dolamsı ile gerilirken onun silahına kazayla dokunup,tekrar huzursuzlanmasını istemeyerek yüzüne bir gülümseme kondurarak belindeki kolları çözdü ve elini avcuna alarak çekiştirdi.
"Konuş zaten sen anca konuş yavrum. İcrâta geçirmeye gelince de kaçacak delik ara."
Karısının kıkırdaması ile sözlerine devam etti.
"Gelde bir şeyler yiyelim artık. Eve geliyoruz karımız evde yok. Aç aç koşturtuyorsun beni peşinde."
Mutfağa girerek peşinden karısını da sürükleyip ocağın üzerindeki tencerelere doğru yöneldi. Karısının elini bırakıp tencerelerdeki yemekleri kontrol etmek için kapağını açarak içine baktı.
"Ayy Cenk! Eve benden önce gelince yemek mi yaptın? Allahım ne şanslı kadınım."
Karısının sözleri ile yavaşça arkasını dönerek sevile tencerelere bakan karısına baktı.
"Heee Verda hee! Ben sıkılınca böyle tencere tencere yemek yapıyorum işte! Kızım sen iyi misin!? Ben yemek yapmaktan ne anlarım lan? "
Verda tenceredeki yemekleri iştahla kontrol ederken kocasının sözleri ile ona döndü.
"Eee kim yaptı peki?"
Aklına gelen şeyle gözleri irileşirken şaşkınca konuştu.
"Koruma beyler yemek yapmayı da mı biliyor yoksa Cenk? Ayy görüyor musun, senin o taraklarda bezin yok ama adamların nasıl meziyetli ya."
Cenk dolaptan aldığı tabakları sertçe tezgaha bırakarak karısına ters ters baktı.
"Bak başlayacağım şimdi korumana beyine senin haa! Kırdırtacaksın bana bir yerlerini hepsinin! Gidip korumalardan yemek yapmalarını falan istersin sen şimdi var sen de o potansiyel! Yıllardır çalışan bir kadın var,evin temizliğiyle,yemeği ile ilgilenen."
Tezgaha bıraktığı tabakları masaya bırakırken karısının sandalyeyi çekip oturması ve rahat bir şekilde bacak bacak üstüne atıp kendini kıstığı bakışları ile izlemesiyle başını sağa sola salladı.
"Kalkta yardım etsene kızım! Ne demeye mabadını yayıp oturdun şimdi oraya!?"
"Kaç yaşında?"
Cenk karısına anlam veremeyerek bakarken onun parmağı ile masada ritim tuttuğunu fark edince kimi sorduğunu anlayarak tencereleri masaya getirmek için ocağa yöneldi.
"Ne yapacaksın yaşını?"
"Güzel mi!?"
Elindeki tencereyi masaya bırakarak tabağa uzanıp dudakşarını büktü.
"Yaniii. Evet güzel."
Karısının masada ritim tutan parmakları hızlanırken çorbayı koyduğu tabağı onun önüne koydu.
"Kaç yıldır burada çalışıyor?"
Diğer tabağa da çorbayı koyarak tezgahtaki salataya uzanıp onu da masaya bıraktı.
"Üç yıldan fazla oldu."
Feyza aldığı cevapla dudaklarını büzüp nefesini sertçe buraktı.
"Baya maharetli demek?Üç yıldır aynı kadınla çalıştığına göre!"
Cenk sandalyeyi çekip otururken bakışlarını karısına çevirip güldü.
"Oldukça maharetli. İşini itina ile yapar. Her konuda iyi yani."
Verda'nın tek kaşı havaya kalkarken sinirle güldü.
"Her konuda derken!?"
Karısının sinirlendiğini anlayan Cenk,uzatıp onu daha fazla kızdırmamak için ekmeğe uzanarak konuştu.
"Yemeğini ye Verda. Kurma yine kendi kendine."
Kocasının sözleri ile çatalını sertçe salataya daldırarak bakışlarını ona çevirerek çemkirdi.
"Ne yi kuruyormuşum acaba!? Üç yıldan fazladır genç,güzel,işini itina ile yapan,her şeyde mükemmel olan hizmetçinle aranda ne olduğunu düşünmem mi kurduğum anlamına geliyor! Hahh! Halt etmişsin sen! Ne diye kuracakmışım! Düşünmedim bile!"
"Genç demedim yavrum! Uydurma durduk yere. O kafanda senaryolar yazma çünkü kadın ablam yaşında."
Feyza elindeki çatalı sertçe masaya bırakarak rahatça çorbasını yudumlayan kocasına baktı.
"Ablan yaşındaki kadını güzel buluyorsun ama! Olgun kadınlar dan mı hoşlanıyorsun sen Cenk! Hayır ben de senden üç yaş büyüğüm ya ha..."
"Lan siktirtme bana yaşını falan Verda! Taktın yaşta yaş! Çocuk muyum kızım ben senin gözünde!?"
Kocasının sinirlenmesi ve bakışlarındakii kırgınlık ile bu mevzuyu bir daha dillendirmemesi gerektiğini anlamıştı. Kendisi değil ama kocası aralarındaki ufak yaş farkına biraz takmıştı belliki. Gerçi adamın aklında yokken aklına sokanda yine kendi tutamadığı dili olmuştu. Cevap vermediği her an kocasının bakışlarının kararması ile Mahçupça fısıldadı.
"Hayır. Öyle görsem seni baştan çıkarmazdım. Bana dokunmaktan çekindiğin o anda senin aklını çelmezdim.ilk andan beri daha fazlasını istemezdim. Sadece ağzımdan çıkıverdi. Yoksa sorun ettiğim bir şey değil Cenk. Sen o kadın hakkında öyle söy..."
Oturduğu sandalyeden kalkıp kendisine yaklaşan kocasıyla sözleri yarım kalırken,Cenk elinden tutup onu kaldırdı ve dudaklarına sert bir öpücük bırakarak geri çekildi.
"Çalışan kadın 55 yaşında güzelim. Takılacağın,kıskanacağın bir durum yok ortada. Yaş mevzsunu da sakın bir daha açma! Hayatımda senden başka kimse olmamamış olabilir tecrübesiz olabilirim ama ben bir tek senin beni baştan çıkartmana izin verdim."
Karısının boynuna sokularak küçük öpücükler bırakıp fısıldadı.
"Yemeğimizi yiyelim hadi. Uzatmayalım daha fazla. Hem seninle konuşmam gereken bir mevzu var."
Kocasının sözlerini başını sallayarak onaylayıp, onun elini bırakması ile az önce kalktığı sandalyeye tekrar oturdu ve kocasının da karşısına oturuşunu izleyip bakışları birleşince merakla baktı.
"Benim bi iş için şehir dışında olmam gerekiyor."
İşittiği sözlerle Verda gerilirken kocasına belli etmemeye çalışarak başını olumlu anlamda salladı.
"Ne kadar sürecek? Ne zaman gideceksin?"
Cenk elindeki kaşığı çorbasının içine koyarak oynarken cevap verdi.
"Ne kadar süreceği belli değil. Belki bir hafta,belki bir ay. Pazar gecesi gitmem lazım."
Karısının sinirlenip itiraz etmesini beklerken onun kabulenmiş bir şekilde üzgünce başını sallaması ile sözlerine devam etti.
" Ben yokken güvende olman için evimizde kalman gerekiyor. Hergün iletişimde olamayız ama fırsatım oldukça mutlaka haberleşiriz. O yüzden arayamazsam endişelenme.Çocuklar her ihtiyacınla ilgilenecek. İşine de Yakup ve bir kaç korumayla gidip geleceksin. Merak etme uzaktan izleyecekler olası tehlikelere karşı ama nereye gidersen git mutlaka yanında olmalılar o yüzden dikkat et!"
Cenk'in son sözleri ile huzursuzca kıpırdandı.
"Yakup seninle gelmeyecek mi? Tek başına mı gideceksin?"
Cenk başını olumlu anlamda sallayarak onu rahatlatmak için gülümsedi.
"Tehlikeli bir iş değil o yüzden Yakup'un senin yanında kalmasını istiyorum. Hem fena mı olur özel şöför istiyordun ya Yakup'u sana özel şöför tahsis ediyorum işte."
Kocasının sözleri ile Verda'da huzursuzluğunu belli etmek istemeyerek kıkırdadı.
"Hiç fena fikir değil. Diğer koruma beyleri de peşime takar günümü gün ederim ben de. O kadar karizmaları var ortalığın tozunu attırırız birlikte."
"Verdaaa!"
Kocasının uyarısı ile elindeki kaşığı gelişi güzel havada sallayarak yüzinü ekşitti.
"Ayy tamam! Sen de Verda Verda! Böğürüp durma Cenk! Yemedik ya adamlarını!"
"Bir de yeseydin bari!? Beni çileden çıkartmada yemeğini ye hadi!"
Geçen günlerin ardından Cenk söylediği gibi pazar gün gitmiş Verda ise yaşadıkları ilk ayrılığın etkisi ile karalar bağlarken kocasından gelecek bir haber için yüreği ağzında günlerce beklemeye başlamıştı.
Soner'in düğün telaşı herkesi sararken Verda yalnız katılmak zorunda kalacağı için daha kötü hissetmeye başlamıştı kendisini.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Umduğundan daha kötü geçen isteme merasiminin ardından,sonunda yinede Mahru ile evliliğin ilk şamasına geçmiş olabilmek Soner'i biraz olsun rahatlatsada nikahı kıyıp onu eşi yapana kadar temkinli davranması gerektiğinin farkındaydı.
O gece anlamıştıki düğün günlerine kadar geçirecekleri kısa zaman,o gece yaşadığı gerginliğin kat kat fazlasını yaşatacaktı ona. Kendisinin aksine Mahru gayet sakindi ki onun verilmesinden ziyade kendisi gerilmeyi tercih ederdi. Sonuçta nişanlısının sağı solu belli olmuyordu. Üstelik arkasında Yasemin gibi bir komutan varken en ufak hatasında savaş borazanları çalıp ittifak olarak ailedeki bütün kadınlarıda yanına çekecek potansiyel vardı. Öyle bir durumda başına gelecekleri düşünemiyordu bile.
Yasemin'in o geceki kendine attığı bakışları hatırlayınca boynundaki kravatı biraz gevşeterek nefesini sesli bir şekilde bırakıp homurdandı.
"Kazıklı Voyvoda gibi kadın! Kanımı içmeye and içiyordu sanki o bakışlarla!"
Düşüncelerinden sıyrılmak için başını sağa sola sallayarak bakışlarını tekrar önündeki çizime odakladı ve elindeki kalemi çizimin üzerinde gezdirerek son dokunuşları yaptı. Çizim kağıdını kaldırıp yüzünde oluşan gülümsemeyle izlerken kapıdan gelen sesle bakışlarını o yöne çevirdi.
"Soner, oğlum yine uyumadın mı sen?"
Annesinin sorusu ile oturduğu sandalyeden kalkarak vücudunu esnetirken onun kendisine doğru endişeyle yaklaşmasıyla konuştu.
"İşim vardı anne."
"Üç gecedir ne işiymiş bu Soner?"
Oğlunun sağ gözünün kanlandığını fark edince telaşla konuştu.
"O gözünün hali ne Soner? Ne yapıyorsun oğlum sen?"
Soner'in çenesinden tutup gözünün durumunu kontrol etmek isterken o annesinin eline uzanıp avcuna alarak masaya doğru yönlendirerek çizim kağıdına uzanıp annesine uzattı.
"Bak bakalım Esha sultan. Gelinin beğeneceği bir model olmuş mu?"
Soner'in sözleri ile Esha'nın bakışları kendisine uzattığı çizim kağıdının üzerinde gezindi uzun süre. Yüzüne yayılan gülümseme ile bakışlarını oğlunu çevirerek elini yanağına koyarak cevap verdi.
"Bana göre tam Mahru'yu yansıtan bir tasarım ama nişanlının fikrini alman daha doğru değil mi oğlum?"
Annesinin sözleri ile Soner kaşlarını olumsuz anlamda kaldırdı.
"Olmaz sürpriz olsun istiyorum. Sende sakın ağzından kaçırma anne."
Esha oğlunun sözleri ile başını olumlu anlamda sallayarak yanağını hafifçe çizdi.
"Gözünün bu halde olmasının sebebi üç gecedir nişanlın için tasarladığın gelinlik demek."
Oğlu başını onaylarcasına sallayınca Esha yanağındaki elini koluna indirerek çekiştirdi.
"Çok ince bir düşünce. Bir kadın olarak çok hoşuma gitti,çok etkilendim ama,bir anne olarakta artık biraz dinlenmen gerektiğini düşünüyorum. Hadi bakalım doğru yatağa."
Annesinin kendisini çekiştirerek yatağa sürüklemesi ile bakışlarını kolundaki saate çevirdi ve gördüğü rakamlarla,yatağın örtüsünü açan annesinin elinden tutarak onu engelledi.
"Açma anne. Uyku için vaktim yok. Duş alıp çıkmam lazım."
Esha çattığı kaşları ile oğluna çevirdi bakışlarını.
"Ne demek çıkmam lazım? Soner üç gecedir uyumadığının farkında mısın? Hem sabahın beşinde ne işin var oğlum?"
Soner üzerindeki tişörtü çıkararak,kendisinden bir cevap bekleyen annesine çevirdi bakışlarını.
"İmzalamam gereken bir kaç dosya var şirkete uğrayacağım. Sonra da Mahru ile buluşacağım. Biliyorsun Yasemin ablalara ancak geçebildi ve ben üç günğn ardından nişanlımla ilk defa görüşeceğim. Önce kahvaltı yapacağız daha sonra da bulduğum bir kaç ev var onlara bakacağız. Eşyada bakmamız lazım. Çok işimiz var anlayacağın."
Oğlu sözlerini bitirip banyoya doğru ilerlerken Esha tekrar konuştu.
"Soner işinize karışmak istemiyorum ama ev işini bari düğünden sonraya bırakın oğlum. Evin var zaten idare edin düğünden sonra rahat rahat bakarsınız. Düğün telaşının içinde bir de ev işi ile uğraşmasanız mı?"
Soner bakışlarını annesine çevirerek başını olumsuz anlamda salladı.
"O dediğin olmaz anne. Ya aynı sitenin içinde,geniş ailemizle aramızda bir kaç blok varken ben böyle bir riski alamam. Sizin kuşlar,babamların ajanlar varken o dediğin hiç olmaz!"
Oğlunun sözleri ile yüzünü buruşturan Esha memnuniyetsizce homurdandı.
"Ayy biz de çok meraklıydık sizin evliliklerinize müdehale etmeye! Ne halin varsa gör. Seni düşünende kabahat!"
Kapıya doğru yönelerek söylenmelerine devam etti.
"Sanki ebediyen dibimde otur dedim. Düğün telaşında sıkışıklığa getirme sonra gönlünüzce,içinize sinen bir ev bulun diye dedim."
Odasından çıkan annesinin arkasından sabır dilenerek banyoya girdi. Herkes üstüne gelmek zorunda mıydı? Afrika kabileleri gibi bir arada olmak istemiyordu işte.
Esha ise gerçekten sadece fikir amaçlı söylediği sözlere oğlunun verdiği tepkiyi fazla bulmuştu. Mahru ile nasıl bir düzen kurmak istiyorsa her şey istedikleri gibi olsun istiyordu. Sanki oğlunu dizinin dibinden ayırmak istemeyen kaynana moduna düşürmüştü onu.
Aldığı duştan sonra ilk işi şirkete gitmek olmuş işlerini halledikten sonra Mahru'yu beklerken gelinliğin hazırlanması için gerekli görüşmeyi yapmıştı. Telefonu kapattığında odanın kapısının tıklatılması ile bakışlarını kapıya çevirdi.
"Gel."
Hafif araladığı kapıdan Mahru başını uzatarak gülümsedi.
"Müsait misiniz Soner bey?"
Nişanlısını gördüğü an yüzüne yayılan gülümseme işittiği bey lafıyla silinirken gözlerini bıkkınlıkla devirip sandalyesinde kalktı ve kapıya doğru ilerledi.
"Ne beyi kızım ya? Söyleme dedikçe inadıma yapar gibi?"
Mahru kıkırdayarak içeriye girmiştiki Soner kapıyı kapatarak dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Hoşgeldin."
Soner'in yüzünde tekrar oluşan gülümseme ile Mahru içeriye doğru ilerleyip çantasını koltuğa bırakarak bakışlarını ona çevirerek gülümsedi.
"Hoşbuldum."
Yüzündeki gülümseme Soner'in gözünün halini fark etmesi ile silinirken bir kaç adımda ona yaklaşatak telaşla gözünü inceledi.
"Gözüne ne oldu Soner?"
Yüzündeki eli tutarak geri çekerken avcunun içine bir öpücük bıraktı.
"Enfeksiyon kapmış. Önemli bir şey değil. Geçer bir kaç güne."
Mahru başını anladım dercesine sallayarak bakışlarını masaya doğru çevirdi.
"İşin bitmedi mi? Ayrıca gözün o halde diye mi görüntülü aramalarımı açmadın sen?"
Mahru'nun koltuktaki çantasını alarak elinden tutup kapıya doğru ilerledi.
"Bitti çıkalım hemen çok acıktım ben. Evet o yüzden açmadım. Muhteşem gözlerimi bu halde görmeni istemedim."
Soner'in cevabı ile Mahru kıkırdayarak onun önğne geçip kapıyı açtı.
"İlk defa böyle görmüyorum Soner. İlk tanıştığımızda bu hale ben getirmiştim hatırlarsan?"
Mahru'yu belinden tutup kendine doğru çekerek kulağına yaklaşıp fısıldadı.
"Sonrada korkmuştun hatırlarsan.Sonra da hayran kalmıştın gözlerime."
"O senin kenafir gözlerine yanmışda sen ne dimiye ateşi başına vurmuş gibi dolandın gıza lan?"
Duyduğu sesle Soner yüzünü buruştururken bakışları ne oluyor dercesine Mahru'ya kaydı.
"Hayatım hâlâm da bizimle gelecekmiş. Adettenmiş nişanlı kız ve erkeğin başbaşa kalması pek uygun olmazmış. Elalem laf edermiş."
Soner aldığı bilgilerle Mahru'ya biraz daha sokularak fısıldadı.
"İyi de bu laf edecek diye önümüze sürdükleri elalem kim Mahru kurbanın olayım?"
Mahru dudaklarını büküp omzunu bilmiyorum diye silkerken Yasemin ikiliye yaklaşarak Soner'in,Mahru'nun belindeki eline bir fiske indirdi.
"Çek lan şu elini.Ayıp dinen bişi var. Hem ben pek bi acıkdım din gidem gali."
Soner elini Mahru'nun belinden çekerken kendine sakin olması gerektiği hakkında telkinler veriyordu. Yasemin belliki bu süreçte savaş baltalarını kuşanıp hazırlıklı bir şekilde karşısında yer alacaktı. O yüzden akıllı olmalı ve onun ekmeğine yağ sürmemeliydi.
"Sen de hoşgeldin Yasemin abla."
Yasemin başındaki eşarbını düzelterek göz ucuyla Soner'i süzdü.
"Hoşbuldum. Emme hala di gali bağa. Atı alıp üsgüdarı giçmişin da Yasemin abla diyon olmayo Soner ifendi."
"Neyy anlamadım? Nereyi geçmişim?"
Yasemin ikiliyi arkasında bırakarak asansörlere doğru ilerlerken söylendi.
"Amaan sen bakma canım bağa. Mahru'yu aldın ya onu diyom işde."
Soner'in gözleri şüphe ile kısılırken Mahru'nun çekiştirmesi ile giden kadının arkasından ilerledi ve onun çağırdığı asansöre binerek aşağıya inmek için tuşa bastı.
"Lan Soner..."
"Efendim Yasemin ab... Yani hala."
Mahru,Soner'in gergin hali ile kıkırdarken o uyarıcı bakışlar atsada Mahru'nun pek umursadığı söylenemezdi.
"Gahvaltıdan sona ne idecez? Plan ne?"
Soner onun yapacağı hamleye karşı yemkinli olmaya çalışarak cevap verdi.
"Bir kaç ev var onlara bakacağız. Sonra da eşya bakmamız lazım."
Yasemin başını olumlu anlamda sallarken Mahru bakışlarını Soner'e çevirdi.
"Evin var ya Soner niye ev bakıyoruz? Ne gerek var uğraşmaya şimdi?"
"Benim ev olmaz Mahru. Aile sitesine döndü koskoca site kızım. Herkes orada rahat edemeyiz."
"Niye olmasın lan. Siz ahh diseniz ohh didi dirler diyimi gorkuyoğuz. Gorkman hiç boş yere performanslarda düşüş var kimse ağnamıyo bile gali. Yaşlandık."
Mahru ve Soner halasının garip sözleri be tuhaf çıkan sesi ile ona anlamsızca bakarken Yasemin açılan asansör kapısıyla dışarı çıktı.
"Ne oluyor Mahru? Ahh ohh falan ne demek istiyor halan kızım?"
Mahru yüzünü buruşturarak Soner'e bakıp fısıltıyla konuştu.
"Ben nereden bileyim Soner? Sanki halam normal bir kadınmış gibi bana soruyorsun.Her zamanki hali diyeceğim ama bu defa eğlenerek sokmuyor lafları sanki?"
Mahru'nun tespitini başını sallayarak onaylayan Soner önlerinden yürüyen kadına kısa bir bakış atarak fısıldadı.
"Keşke eğlenerek soksa o lafları Mahru ama özellikle beni iğneliyor gibi sanki.Sanki eziyet taktiklerini değiştirmiş gibi stratejisini çözemiyorum ve bu beni korkutuyor kızım!?"
Yasemin arkasından fısışdaşarak gelen ikilinin sözlerini dinlerken gülmemek için kendini güçlükle tutuyordu.
Öyle bir şeyi ikisinden de beklemiyordu. Eski kafalı,dar görüşlü diye bilirlerdi kendisine ama yalan dünyanın bin bir türlü hali vardı. Ufak bir aksilikle nikah masasından bile dönen nice aşıklar vardı. Ölüm vardı. En önemlisi cahil değillerdi. Allah katında birbirine helal olmadıktan sonra yaptıkları şey doğru değildi. Yargılamıyordu,yargılamak ona düşmezdi ama ikisi de elinde büyüdüğü için günahı sevabı bildikleri halde böyle bir hata yapmaları onu üzmüştü. Kim ne derse desin ona göre kadında erkekte evleneceği eşine ve o özel geceye saklamalıydı o özel anları.
Alışveriş ve düğün hakkında yapılacakları konuşarak yaptıkları kahvaltıdan sonra Mahru hiç istemesede Soner'in ısrarı ile bulduğu evlere bakıyorlardı.
"Burası da mutfak. Yine en kaliteli malzemeler kullanılarak Fransız tarzı bir tasarımla şıklığa ve rahatlığa öncelik vermişler."
"Bence bu ev çok güzel. Tam bize göre."
Soner hevesli bakışlarını Mahru'ya çevirdi fikrini merak ederek. Baktıkları üçüncü evdi ve Mahru hepsine bir kulp bulmuştu.
"Ben beğenmedim."
Soner'in bakışlarındaki heves yerini bezginliğe bırakırken emlakçı şaşkınca konuştu.
"Neresini beğenmediniz Mahru hanım?"
"Ayy bi kere ben Country tarzı mutfak severim."
Soner nişanlısına yaklaşarak bezgince söylendi.
"Mahru babanın evinde Country mutfak mı var? Diğerinin banyosunu beğenmedin,öbürünün kapısına penceresine bi kulp buldun. Neden beğenemiyorsun acaba?"
"Var Soner! Babamın evinde Country mutfak var!"
"Varrr! Abimin evinde contuk mutfak var,banyosu türk hamamı,kapısı penceresinde en ala ahşap doğrama. Sen şimdi ne dimek isdeyon Soner?"
Soner nefesini sertçe bırakarak bakışlarını Yasemin'e çevirmiştiki emlakçı alay edercesine konuştu.
"Sizin babanızın,sizinde abinizin evini çok merak ettim doğrusu. Milyonluk evleri beğenmediğinize göre saray falan heralde."
"Sanane be!"
"Bağa baksana sen!"
Soner elini ikiliye durun dercesine kaldırarak onları sustururken sert bakışlarını yanındaki adama çevirdi.
"Ne biçim konuşuyorsun sen benim nişanlımla!?"
Soner'in çıkışı ile emlakçı bir an afallasada alttan almaya çalışarak konuştu.
"Yanlış anladınız Soner be..."
Soner elini hesap sorarcasına kaldırarak öfkeyle çıkıştı.
"Ne yanlış anlaması lan? İster beğenir ister beğenmez! Sana mı soracak!? İşini yap!"
Mahru ve Yasemin Soner'in koluna girip çekiştirdiler aynı anda.
"Sakin ol hayatım. Bize ev mi yok? Gül gibi evin var. Aramamız hata zaten."
"Ama ben ne dedim sim..."
"Suss! Şimdi gafağı ikiye ayırıvirim senin. Gurt bakışlım ne diyosa o. Beğenmek zorundamı senin evini!?"
Adam Yasemin'in elindeki çantayı üzerine doğru sallaması ile bir iki adım geri kaçarken o bakışlarını Soner'e çevirerwk Mahru'ya da başıyla çıkalım işareti verdi.
"Gidem gali hadi benim gurt bakışlım. Miss gibi evin durukana ne idecen bu densizin evini?"
Soner adama ters ters bakarak kadınların çekiştirmesiyle homurdanarak ilerledi.
"Haklısınız siz haklı! Böyleleri ile uğraşacağıma otururum evimde daha iyi be!"
Mahru sırıtarak halasına göz kırpıp Soner'in elinden tutarak çekiştirdi.
"Öyle tabi Soner. Hiç gerek yok eve falan. Biz en iyisi gidip eşya bakalım canım."
Adamın alaylı sözleri aklına geldikçe hâlâ öfkelenen Soner Mahru'nun sözlerini onayladı başını sallayarak.
Mobilya mağazasında eşya beğenirken Yasemin elindeki çayı yudumlarken bakışlarıda Soner'in üzerindeydi. Herkese karşı Mahru'yı koruması hoşuna gidiyordu. Ailesinden uzak ev istemeside en doğal hakkıydı lakin Mahru orada oturmak istiyordu. Tanıdığı herkes orada olduğu için Soner'in aksine o bu durumdan memnundu. Tek çocuk olmanın verdiği yalnızlık ve yıllarca iki erkekle aynı evde yaşamanın zorluklarını billdiği için kalabalık onun için korkulacak bir sebep değildi. Kızlar ne zaman köye gelse Mahru da gelir onlarla yalnızlığını ve unytmaya çalışırdı.Yasemin yiğeninin derdini bildiği için bu isteğinde ona ayak uydurarak yardımcı oluyordu.
İkilinin yatak baktığını görünce sinsice gülerek onlara doğru yaklaştı.
"Gız Mahru sen gendi yatanı da götür emi. Odanın birine gorsunuz Soner'e gızdıkça yatana gaçan."
Ne diyordu bu kadın böyle? Ayrı yatmak falan ne saçmalıyordu? Yasemin'in söylediği sözlerle sinirle çıkıştı.
"O rahatsız yatağa gerek yok! Hem ne demeye ayrı yatacakmış benden? Sokma kızın aklına şöyle şeyler."
Yasemin sahte bir şüpheyle Soner'e baktı.
"Sen Mahru'nun yatanın rahatsız oldunu ne biliyon!?"
Üzerinde gezinen şüpheli bakışlarla Soner güçlükle yutkunarak bakışlarını kaçırarak cevap verdi.
"Nereden bileceğim ben Yasemin ab... Aman hala? Mahru işe uykusunu almadan bazende beli tutulmuş geliyordu da ondan şey ettim.Yoksa ben nereden bileyim?"
Bakışlarını Mahru'ya çevirerek sessizce fısıldadı.
"Sende bir şeyler söylesene Mahru!"
"Ne fısıldaşıp duruyonuz siz?"
Mahru halasının sözleri ve sorduğu soruyla panikle oturduğu yataktan kalkarak yüzüne kondurduğu gergin gülümsemeyle konuştu.
"Yatak rahat mı,hoşuna gittiyse alalım mı diyordu hala ne konuşacağız başka? Sen de yani... Duyanda sanki benim yatağı test ettik zan..."
"Maahruu! Tamam güzelim saçmalıyorsun!"
Soner'in dişlerini sıkarak uyarırcasına söylediği sözlerle Mahru dudaklarını dişleyerek bakışlarını kaçırınca Yasemin arkasını dönerek biraz önce kalktığı sandalyeye doğru ilerledi.
"Eccik da test ideydiniz. İt oynamış yonca tarlasına döndereceniz ortalı...Rahatlık önemli tabi.Yini evlilerde bel uçun daha önemli yatan rahatlı."
Soner,Mahru'ya bakarak başını sağa sola sallayarak homurdandı.
"Kızım bu halan şüpheleniyor bizden bak ben söyleyim. Nasıl laflar Mahru bunlar. Şimdi bombanın pimi ile oynuyor,düğün günü füze atar lan bu halan!"
Soner'in sözleri ile Mahru ona ters ters bakarak koluna bir çimdik attı.
"Saçmalama Soner! Neden şüphelenecek kadın. Huyu öyle onun. Sen damarına basma yeter. Eğer bir şeylerden gerçekten şüphelenirse o füzeyi düğün gecesi ben atarım sana! Dikkat et o yüzden."
Kendisini arkasında bırakıp halasına doğru giden nişanlısının arkasından yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Lan sen dikkat et asıl. Sanki az önce ben kırdım o potları."
İki kadının bakışlarının da birden kendine dönmesi ile biraz sesli söyledndiğini farketmiş çaktırmamaya çalışarak yüzüne sahte bir gülümseme kondurmuştu.
Günler Soner için işkence gibi geçerken Yasemin o günden sonra Mahru ile kendisini olmayan adetlerini bahane ederek hiç görüştütmemişti. Sadece telefonla gizli aşıklar gibi iletişim kurmak Soner'in sınırlarını zorlamaya başladığı bir gece kafası atınca soluğu Yasemin'in evinde almış onda da yakalanınca Yasemin Mahru'yu düğüne üç gün kalmasını bahane ederek baba evine göndermiş bütün ümitleride suya düşmüştü.
Bazen Mahru'nun da sırf kendisine eziyet olsun diye halasına ayak uydurduğunu düşünmüyor değildi. Yoksa hangi kız nişanlısını görme fırsatlarının geri püskürtülmesine sesini çıkartmazdı. Gelinliği kendi tasarlamamış olsaydı en azından prova bahanesi ile görüşebilirdi nişanlısı ile ama o fırsatıda bu başına gelenleri önceden tahmin dahi edemediği için kaçırmıştı.
Bakışlarını evin içinde oradan oraya koşturan annesi ve arkadaşlarına çevirdi. Eşyalar gelmişti ve onlar telaşla bir düzen oturtmaya çalışıyorlardı. Soner ise onların bu telaşını yüzünü buruşturarak memnu iyetsiz bir sesle ablasına yaklaşarak fısıldadı.
"Evimizin dizaynını nişanlım ve benim yapmamız gerekmiyor muydu abla?"
Zeynep kardeşinin sorusu ile yaptığı işi bırakarak ona doğru yaklaşırken diğer kadınları kontrol etti göz ucuyla ve kulağına doğru fısıldadı.
"Ne halt yedin bilmiyorum ama bunu o haltı yemeden önce düşünseydin evet nişanlınla yapabilirdiniz evinizin dizaynını. Şimdi daha fazla göze batma bu kadınların elinden bununla kurtuldığun için şükret! Hem senin işin gücün yokmu? Dolanıp durma ayak altında! Yoksa daha beterlerine maruz kalman an meselesi!"
Ablası sözlerini bitirip geri çekilirken kendisine ters bakışlar atmayıda ihmal etmemişti.
Tamam bir halt yemişti yemesine ama o yediği haltın bu kadar insan tarafından biliniyor olması imkansızdı değil mi!? Babasına açıkça değil ama imalı yollarla söylemişti bu durumu ve bilen sadece babasıydı. Yasemin'in kendisine uyguladığı ambargonun sebebinin yediği o halt olduğundan şüphelenmişti ama nasıl öğrenmişlerdi yahu!? Bakışları evin içinde telaşla dolaşan kadınları bulunca ablasının sözleri tekrar yankılandı kulaklarında. Eğer düşündüğü sebepten ötürü bu haldeydisie kadınlar en iyisi fazla göze batmamaktı. Aldığı kararla sessizce ayrıldı evden. Düğün olduktan sonra karısı ile istediği gibi düzenleyebilirdi evlerini.
Kına günü herkes farklı havalardaydı. Ali ve Mehmet amcası aileleri ve Asya ile beraber kına günü sabahı gelmişti. Verda ise kayınvalidesi ve yanlarında ki bir kaç koruma ile gelmişti ve herkes bu durumu Cenk'in tehlikeli bir görevde olduğunu düşündükleri için normal karşılamaya çalışmıştı. Kızlar erkenden Mahru'nun yanına giderken,erkekler ise Soner'in hazırlanmasını eğlenerek izliyorlardı.
Kıravatını düzeltirken bakışlarını yavaşça yanına sokulan Ayaz'a çevirdi ve onun sırıtması ile ne var dercesine başını salladı.
"Lan Soner. Uzun yıllar yurt dışında yaşadığım için evliliği çok uzun zaman düşünmüyorum diyordun ama evleniyorsun.Kaan'ın düğün gecesi Mahru'nun sana yaptıklarından dolayı intikam naraları atıyordun ama fos çıktı. Geniş ailemle aynı yerde otutmam diye direttin geldin diplerine sokuldun. Bak Mahru tarafından zorla nikah masasına falan oturtuluyorsan bir işaret vermen yeterli. Kurtarırız seni hemen bu vahim dur..."
"Senin işim gücün yok mu lan!?"
Ayaz'ın sözleri ile odadaki herkes gülerken Soner'in çıkışı ile dikkatle ikiliyi izlemeye koyuldular.
"Saracak kimseyi bulamadında sıra bana mı geldi oğlum!? Sen dön kendi durumunla eğlen. Aramızda senden daha vahim durumda olan yok nede olsa. Daha nikahlı karını bile bulamadın gelmiş benimle eleniyorsun."
Ayaz kolunu Soner'in boynuna dolayarak sırıtırken bakışlarını da diğerlerinin üzerinde gezdirerek konuştu.
"Attığınız o kazık hayatımda yediğim en büyük kazık olsada karımın kim olduğunu bulmama çok az kaldı beyler. Kızı bir bulayım sizden o çevirdiğiniz dümenin hesabını soracağım. Ama yaptığınız hayvanlığı telafi etmeniz için size bir şans veriyorum kızı getirin benim azabımdan kurtulun."
"Kusura bakmayın ama adam haklı. Hem adamı oyuna getirip evlendiriyorsunuz,hem de kızın kim olduğunu gizliyorsunuz. Nikah var arada daha fazla günaha girmeyin de kızın ismini falan bari söyleyin kardeşim sizde.Hem yıllar süren bir oyun mu olur böyle?"
Erkekler birbirine ne yapsak dercesine bakarken Soner omzunda eliyle ritim tutan adamın elini hırsla ittirerek homurdandı.
"Ben ne oyun oynanırken vardım ne de senin onlara oynadığın oyunlarda buradaydım. Beni sakın karıştırma inyikam oyunlarına da ne halt yiyorsan ye. "
Elini hırsla itekleyen Soner'e bakışlarını çevirerek dudaklarıno büktü.
"Demek öyle. Oyun oynanırken,ben onlara oyunlar oynarken burada olmaya bilirsin ama bu bir şey bilmediğin anlamına gelmiyor Sonerciğim! O yüzden bildiğin şeyleri ya şimdi söyle ya da intikam günümü bekle."
Soner sesli bir şekilde nefesini bırakarak homurdandı.
"Ayaz farkında mısın her isteme,her düğün günü sürekli bu konu hakkında nabız yokluyorsun ve elinde ne var sıfır! Lan onlar söylemedikten sonra ben söyleyip onların gazabını üstüme çekermiyim sence? Sedece seninle uğraşmak varken neden hepsi ile uğraşayım! Kızın adı Fatma git bul işte."
Ayaz sen görürsün dercesine başını sallayarak bakışlarını tekrar kendisine sırıtan adamlara çeviridi.
"Fatma! Nasıl unuturum Fatma idi tabi! Ulan anasının adı Müjgan,babasının adı Harun olduğu halde bulamadım ben o sade Fatma'yı be! Soyu sopu kim bu kızın!? Bu yaptığınızı fena öde..."
"Nereden öğrendin sen kızın ana adını,baba adını kardeşim?"
Kayra'nın şüpheli bakışları ile diğerleride gelecek cevabı beklerken Ayaz sinsice sırıttı.
"İşbirlikçi mi ele verecek kadar aptal değilim!"
Hepsi birbirine doğru olabilirimi diye bakarken Ayaz sözlerine devam etti.
"Eğer bana yarın düğün gecesine kadar karımın ismini,cismini delilli ıspatlı halde rapor etmezseniz hepinizi koyun gibi meletmeyen Ayaz'ın ağzına sıçsınlar!"
Erkekler Ayaz'ın tehtidi ile huzursuzlansalarda dava arkadaşlarının birbirine ihanet etmeyeceğinin bilinci ile umursamazca tekrar günün odak noktası Soner'e döndüler.
Verda önündeki tabaktan avcuna biraz çekirdek alarak bakışlarını etrafta gezdirdi. Havalar bahar ayı olmasına rağmen sıcaktı ve hatta bunaltıcı bir sıcaklık vardı. Bahçede ki masadan kızların Mahru ile ilgilenişini izlemek,onların komik nasihatlarını dinlemek hoş olsada canı hiç bir şey yapmak istemiyordu. Bir de biraz ilerisinde bekleyen korumaları gördükçe canı daha fazla sıkılıyordu. Nefesini sesli bir şekilde bırakarak bakışlarını yanında oturan Asya'ya çevirdi.
"Hazırlanmayacak mısın?"
Asya üzerine kısa bir bakış atıp başını olumsuz anlamda sallayarak Verda gibi çekirdeğe uzanıp aldı.
"Sen hazırlanmayacak mısın?"
Asya'nın sorusu ile Verda omzunu umursamazca silkti.
"Cenk yok. Hazırlansam ne olacak ki? Kime beğenileceğim?"
Asya onun cevabı ile çekirdeğin kabuğunu önündeki tabağa bırakıp söylendi.
"Sanki her zaman Cenk için hazırlanıyordun da?"
Verda dudaklarını bükerek bir tespit yapıyormuş gibi kısa bir an düşündü ve bakışları kıyafeti ile cebelleşen Mahru'dayken tekrar cevap verdi.
"Hayır ama onunla aramızda bir şeyler gelişmeye başladığından beri onu çıldırtmak için hazırlanıyordum. Şimdi o yok ,hazırlanmanında keyifli bi yanı yok. O olmayınca canım sıkılıyor. Eğlenecek,kızdıracak,çıldırtacak kimse yok."
Verda'nın cevabı ile Asya sesli bir şekilde burnunu çekince Verda,Mahru'da ki bakışlarını hızla ona çevirdi ve ağladığını görünce şaşkınca fısıldadı.
"Kız niye ağlıyorsun şimdi?"
Asya elinin tersi ile gözyaşını silerek dudaklarını büktü.
"Tuğra'yı özledim. Her gün konuşuyoruz ama ben çok özledim kocamı.Hem sesini duydukça daha da artıyor özlemim."
Asya'nın küçük bir çocuk gibi ağlayışı ve sözleri ile Verda'da dolan gözlerini kırpıştırarak yaşların akmasına izin verince bu defa ağlamaklı bir sesle Asya sordu.
"Sen niye ağlıyorsun?"
"Ben ağlamayım da kim ağlasın Asyaaa? Sen en azından her gün sesini duyuyorsun ben iki haftadır bir kere duydum sesini."
İkili birbirine bakıp akan göz yaşlarını gördükçe ağlamaları daha da şiddetlenirken kızlar onların haline anlam verememişti. Hızla yanlarına gidip onları sakinleştirmeye çalışsalarda ikisi bir den daha şiddetli ve sesli bir şekilde ağlamaya devam edince ne yapacaklarını şaşırmışlardı.
"Verda hanım bir sorun mu var?"
Kızlar aralarına telaşla giren genç korumayla şaşkınca genç adama bakarken o hiç birini umursamadan dikkatle Verda'yı inceliyordu.
"Var koruma beyy var olmaz mı?"
Verda'nın sözleri ile genç adam biraz daha telaşlanırken sakin kalmaya çalışarak tekrar sordu.
"Peki sorununuz ne Verda hanım?"
Verda yaşlarla parlayan gözlerini korumaya dikerek sertçe çemkirdi.
"Kocam yok koruma beyy! Kocam!"
Adam Verda'nın çenkirmesi ile bir adım gerilerken o akan göz yaşlarını sertçe silerek eliyle yanındaki Asya'yı işaret edip sözlerine devam etti.
"Onun da kocası yok!"
Asya,Verda'nın sözlerini onaylarcasına başını olumlu anlamda salladı.
"Benim de kocam yok koruma bey. Yani var da işi var. Yanım da yok. Her gün arıyor konuşuyoruz ama kısacık."
İşaret parmağı ile başparmağını kaldırarak Tuğra ile yaptığı telefon görüşmelerinin kısa olduğunu belirtmek istercesine karşısındaki korumaya gösterirken kızların kıkırdamaları ile koruma ne diyeceğini bilemeyerek şaşkınca etrafına baktı.
"Gördün mü koruma beyy onun kocası hergün arıyormuş ama senin patronun olacak o keseli sıçan kılıklı beni bir kere aradı."
Verda hem ağlayıp,hem bağırarak söylediği sözlerin arasında birden aklına gelen şeyle oturduğu yerden aniden kalkınca koruma onun tuhaf halleri ve bu defa da sırıtan yüzüyle korkuyla bir adım geriledi.
"Ara patronunu!"
Herkes Verda'ya şaşkınca bakarken koruma temkinli bir şekilde sordu.
"Anlamadım Verda hanım."
Verda aklına gelen şeyi onaylarcasına başını sallayarak elini kaldırıp havada gelişi güzel sallayıp sabırsızca ayağıyla ritim tuttu.
"Ara dedim ara çabuk! Pembe oda görüşmesi yapacağım kocamla!"
"Neee?"
Pembe oda kelimesini duymaları ile kızlarda en az yanlarında ki koruma kadar şaşkın bir halde Verda'ya bakarken onun delirmiş olabileceğini düşünmeye başlamışlardı? Zira Cenk görevdeydi ve pembe oda hapisanede olurdu bu kız gerçekten kafayımı yedi fısıldaşmaları olurken,çalan telefon melodisi ile bakışlar bu deda da Asya'ya döndü.
Asya çalan telefonunun ekranına baktı ve Tuğra'nın aradığını görünce heyecanla cevapladı.
"Tuğraa!"
Karısının çatallaşmış sesini işiten Tuğra içini saran sıkıntıyla teleşala konuştu.
"Asyam. Sen ağladın mı yine? Bir şey mi oldu?"
Kocasının sorularını sanki o kendisini görüyormuş gibi başını olumsuz anlamda sallayıp geçiştirerek aceleyle konuştu.
"Tuğra,gemi de pembe kamara var mı? Gelip görüşeceğim seninle."
"Neee!? Asyam ne pembe odası hapisanemi burası?"
Kocasının cevabı ile Asya kısa bir an düşündü ve saçma bir soru sorduğunu anlayınca burnunu sertçe çekerek tekrar konuştu.
"Haklısın. Mavi kamara var mı diye sormalıydım? Denizle uyumlu olacaksa mavi olmalı yani? "
Sonra farkettiği ayrıntıyla anlam veremeyerek gözlerini kısıp bakışlarını Verda'ya çevirdi.
"Hapisane ile pembe oda pek uyumlu değil ki Verda. Neden pembe oda? "
Verda arkadaşının sorusu ile dudaklarını büküp omuzlarını silkerken kızlar artık iki Asya ve Verda'nın gerçekten delirmiş olduğuna kanat getirmişti.
"Verda hanım Cenk abim görevde ve sizde biliyorsunuz görevde oldu..."
"Evet görevde ama hapisanede bir görevde! Patronun Yakup'la konuşurken duydum her şeyi koruma beyy. O yüzden hemen ara şimdi o patronunu!"
Kızlar Verda'nın sözlerini mantık çerçevesi içerisinde düşünüp, Cenk'in görev icabı hapisanede olduğuna kânat getirdikten sonra Verda'nın aklını kaybetmediğine karar verirken koruma ne yapacağını bilemeyerek çaresizce cebinden telefonunu çılardı.
"Asyam... İyi misin sen? Kim o adam? Ne oluyor?Pembe oda falan ne saçmalıyorsunuz siz?"
Kocasının sesi tekrar kulaklarına dolunca Asya dikkatini ona vererek ağlamaklı sesle konuştu.
"Koruma bey... Cenk'in,Verda'ya tahsis ettiği koruma yani."
Gözyaşları yanaklarından tekrar akmaya başlayınca elinin tersi ile silerek sözlerine devam etti.
"İyi değilim Tuğra! Hiç iyi değilim. Ben seni özledim. Gerçekten yok mu renkli bi kamara falan o lanet gemi de!"
Tuğra karısının sözleri ile gülsemi ağlasamı bilememişti.O da çok özlemişti ama elinden gelen bir şey yoktu. Her ayrılıklarında karısı bu hale gelecekti ve düşündükçe sürekli onun bu hallde olacak olmasına dayanamıyordu. Derin bir nefes alarak konuştu.
"Yok Asyam yok. Çok ses var orada,sesini duyamıyorum. Başka yere geçte rahatça konuşayım karımla."
Tuğra'nın sözleri ile yüzünde bir tebessüm oluşurken oturduğu yerden dikkatli bir şekilde kalkarken fısıldadı.
"Tamam."
Sıyrıldığı kalabalıktan biraz uzaklaşarak bahçenin en uç köşesine geçti.
"Senin eğitimin yokmu?Bu saatte pek aramazdın?"
Karısının sorusu ile bakışlarını kapıda dikilen arkadaşına çevirerek kısa bir an kontrol etti ve onun her şey yolunda işareti ile cevap verdi.
"Dinlenme arası verdik,bende fırsatı değerlendirip sesini duymak istedim."
Kocasının verdiği cevapla Asya telaşla konuştu.
"Akşamı bekleseydin keşke. Ya ceza alırsan yine."
"Ben sesini duyayım,iyi olduğunuzu bileyim de cezaya razıyım. Çok özledim seni. Akşama kadar dayanamadım Hem akşam kınada fırsat bulup benimle konuşamazsın."
İşittikleri ile Asya'nın morali biraz olsun düzelirken muzipçe fısıldadı.
"Bence bilerek şimdi aradın akşam konuşunca sonu senin için pek iyi olmuyor çünkü."
Karısının iması ile Tuğra bakışlarını tekrar arkadaşına çevirip kontrol ederek uyarırcasına fısıldadı.
"Asyamm. Tamam bilerek şimdi aradım ama sende bilerek eziyet eder gibi yapma gözünü seveyim."
Kocasının çaresizce kendisini uayarması ile kıkırdarken Tuğra nefesini sertçe bıraktı.
"Aşk olsun eziyet derken,duyanda telefonda sanal seks yapıyoruz zanneder. "
Karısının bilerek yaptığından emindi ama onun bilmediği şu an bulunduğu ortamın hiç müsait olmamasıydı. Zor durumdaydı ve o eğleniyordu belliki. Onun moralinin biraz olsun düeldiğini fark edince,ona ayak uydurmaya çalışarak yüzüne yayılan gülümseme ile konuştu.
"Asyam istediğin sanal seksse akşamı bekle güze..."
Kapıdaki arkadaşının kıkırdaması ile Tuğra dilini ısırsada artık çok geçti.Ağzından çoktan o lanet kelime çıkmıştı artık ve o piç duymuştu. Arkadaşının diline düşme düşüncesi,içinde büyüyen özlem karısının hali ile sinirle güldü.
"Öyle bir şey istemedim!Hem yapamam ben öyle şeyler Tuğra. Lafın gelişi söyledim ben onu."
"Tamam Asyam. Sonra konuşuruz bun..."
"Hem birbirimize hissederek dokunayacağımız bir şeyi yapıp kendimize eziyet etmenin alemi ne?Hayır,görüntülü bile konuşamazken üstelik. Yani şey görüntülü deyince de bi garip oldu şimdi. Öyle ekran önün..."
Karısının sözleri ile Tuğra gözlerinin önünde canlanan görüntülerle güçlükle yutkunurken sonunun hiç iyiye gitmediğini fark ettiği konuşmayı bitirme çabasıyla güçlükle fısıldadı.
"Asyam yeter. Zor durumdayım zaten,bir de sen böyle konuştukça daha da zor duruma sokuyor..."
Kapıdaki arkadaşının tekrar kıkırdaması ile sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle söylendi.
"Berke! Telekulaklık yap diye dikmedim seni oraya lan!? İşine bak yeminle tüm hıncımı senden alacağım şimdi!"
"Asayiş Berkemal dostum. Komutanlar görünürde yok. Rahat rahat işini hallet sen. Beni yoksay."
Tuğra arkadaşının eğlenen hali ve gevşek konuşma tarzı ile sinirle sabır dinlenirken Asya telaşla tekrar konuştu.
"Telefonlarımız mı dinleniyor yani? Rezil olduk Tuğra. Dokuzyüzlü hatları arayan ergenler gibi konuşmalarımızımı dinlediler şimdi bizim? Geçen akşam o anları da mı dinle..."
Karısının son sözleri ile geçen akşamki mevzu aklına gelince daha fazla ilereyi gitmemsi için panikle sözünü kesti.
"Asyam susss! Kurbanın olayım sus artık. Kimse bir şey dinlemedi güzelim. Rahat ol sakinleş. Şimdi kapatmam lazım. Yarın sabah eğitimden önce ararım ben seni."
"Akşam aramayacak mısın yani?"
Karısı ya durumunu anlamak istemiyordu,ya da cidden anlamıyordu. Elini yüzünde gezdirerek sanki Asya onu görüyormuş gibi başını olumlu anlamda salladı.
"Arayacağım Asyam arayacağım. Beni soktuğun şu haller sonra nasıl aramayım?"
Karı koca vedalaşıp telefonları kapattıktan sonra Asya yüzündeki gülümseme ile kızlara doğru ilerlerken Tuğra,görüşmeyi bitirir bitirmez kendisi ile dalga geçmeye başlayan arkadaşına ters ters bakarak çıktı.
******
Koruma telefonu kendisine uzatınca hevesle elinden alan Verda sırıtarak kalabalıktan uzaklaşırken telefonu kulağına götürerek sahte bir öfkeyle çemkirdi.
"Ya o pembe odayı ayarlarsın ya da aldığın o kırbaç ve kelepçelere ek olarak gardiyan kostümünü de ben alırım ve giyinip kuşanıp o hapisane müdürünün karşısına çıkar izni bizzat kendim alırım!"
Karşıdan gelen boğaz temizleme sesiyle Verda meydn okurcasına tek kaşını kaldırarak işiteceği kükremenin kulağına zarar vermemesi için telefonu biraz uzaklaştırdı kulağından.
"Yenge,benim Yakup."
İşittiği seslele ve duyduğu isimle Verda'nın yüzü kırmızının en koyu tonuna bürünürken sertçe yutkunarak güçlükle fısıldadı.
"Koruma bey den Cenk'i aramasını istemiştim ben o yüzden şey ettim. Öyle konuştum. Yani kırbaç,kelepçe,kostüm falan yok. Hem niye alsın ki abin öyle şeyler değil mi? Tarzı değil bi kere. Sevmez öyle şeyleri. Ben onu kızdırmak için şey et... "
"Ben abime ulaşıp isteğinizi ileyeceğim Verda hanım. "
Verda Yakup'a rezil olmanın verdiği utançla bahsetmeye çalışırken Cenk'in bu söylediklerini duyarsa vereceği tepkiyi düşününce gözleri korkuyla irileşti ve panikle konuştu.
"Yakup bey şeyleri söylemezsiniz değil mi? Yani öylesine çıkıverdi ağzımdan. Yok yani öyle bir şey. Hatta pembe oda olayını falanda unutalım biz benim can güvenliğim açısından."
Karşı taraftan gelecek cevabı beklemeden telefonu kapatıyordu ki Yakup'un sesi ile tekrar kulağına götürdü.
"Sizin isteklerinizi yerine getirmek zorundayım Verda hanım. Benden haber bekleyin gereken görüşmeleri yapıp size o izni ayarlamaya çalılacağım.Başka bir ihtiyacınız varsa söyleye bilirsiniz."
Verda istediği şeyin pişmanlığı ile omuzlarını düşürürken Yakup'un sın sözleri ile yüzünü buruşturarak fısıldadı.
"Bir top kefen hazırla Yakup. İstediğim şeyden sonra abin beni infaz edecek çünkü."
Verda'nın karamsar konuşması ile Yakup tekrar konuştu.
"Ben ihtiyaç derken öyle bir şeyi kastetmemiştim Verda hanım. Amazon kadın savaşçı kostümlerine ihtiyacınız olacak gibi."
Yakup'un sözleri ile Verda utançtan yerin dibine girerken sonra farkettiği ayrıntıyla hızla kaşları çatıldı.
"O Ragnar kılıklı kadın düşkünü abine söyle,beğendiği o amazon kadın savaşçıların taktikleri ile canını alırım onun!"
Verda'nın sözleri ve yüzüne telefonu öfkeyle kapatması ile Yakup neye uğradığını şaşırırken bir kaç saniye kararsızca düşündü. Ne yapacağını bilemeyerek elindeki telefonu bir açıp bit kaparken sıkıntıyla homurdandı.
"Ben ne anlarım kadınların derdinden! Kendi eserekliği yetiyordu şimdi bir de manyak yenge çıktı başıma! Arayıp haber etsem abim söylediklerimden dolayı ağzıma sıçar..."
Kendi düşüncesini kendi onaylarcasına başını sallayıp araca doğru ilerlerken Verda'nın biraz önceki öfkesi ve sözleri aklına gelince korkuyla başını iki yana salladı.
"Haber vermezsem de yenge beni kılıçla doğrar. Ne demişler kadın unutmaz sineye çeker,günü geldiğinde de iade eder.Allah korusun lann! Sonra yenge unutmaz gazap oklarını bana yöneltir falan,en iyisi isteklerini iletmek. Cenk abi biraz hırpalar,bir kaç gün sayar söver sonra unutur. Ama yenge öyke değildir heralde. Kadın sonuçta. En iyisi abiye haber yollayım ben.Karı koca ne halleri varsa görsünler."
Bedeninden geçen ürpertiyle sürekli açıp kapadığı telofununu tekrar açarak iletişime geçeceği kişiyi arayıp Cenk'le görüşme ayarladı.
Soner yanındaki kızı haranlıkla süzdü. Olaylı bir şekilde hayatına dahil olmuştu ve o günden sonra ona hep başına bela olduğunu söylesede biliyordu ki asıl kendisi onun başına bela olmuştu. Bela olmuştu ama o bela Mahru'yu ona getirmiş,diğer yarısını bulmasına neden olmuştu. Onu kendisine istediğini anladığında ise peşini bırakmayarak,inat edip sonunda istediğini almıştı. Mahru artık onundu. Bela bile olsa ömür boyu o beladan başına gelecek her şeye eyvallah demeye,sevdiğini anladığı o ilk andan beri gönüllüydü.
"Mahru. Gız ne demek gına yakdırmıyacam? Gınasız gelin mi olurumuş hiç? Ne dimiye gınayu sevmem diyi gandırdın gızları?"
Soner yanlarına gelen kadının sesiyle daldığı düşüncelerden sıyrılarak sertçe nefesini bıraktı. Her şeye eyvallah derken Yasemin'i ve onun tuhaf adetlerini kastetmediği kesindi ama belliki evrene yanlış mesajları yollamaya devam ediyordu.
"Çünkü sevmiyorum hala."
Aldığı cevapla Yasemin elini beline atarak oturan kıza üstten ters bir bakış atarak çemkirdi.
"Yalan dört nala gider dimişler ben seni şimdi şurada şahlandırmadan kak çabık!"
Yasemin,Mahru'nun kolundan tutup çekiştirirken Soner araya girerek durumu açıkladı.
"Ben sevmiyorum o yüzden istemiyor Yasemin hala. Sen bana sarma diye öyle söyledi."
Mahru,Soner'e uyarıcı bakışlar atarken Yasemin şaşkınca baktı.
"Lan sen ne din. Ananla gardaşın ellerinden gelse kendilerini gıçlarına gada gınalıyacaklar sen nası sevmen?"
Soner omuzlarını silkip dudaklarını büktü. Gözünün önüne gelen görüntüyle yüzü buruşurken karşılarında bekleyen kadına cevap verdi.
"Sevmiyorum. Belki de o görüntü ve kokuya fazla maruz kaldığım içindir. Kına falan sürmeyin Mahru'ya ben istemiyorum."
Yasemin başka bir mevzu olsa inadına yapardı Soner'in söylediklerini ama birazcık üzülmüştü. Yıllarca Hindistan da kalmak,etrafında sürekli her yeri kınalı insanları görmek onda travma olmuştu demek ki. Hem ona oynayacağı oyun kınadan daha etkiliydi. Kına gibi küçük bir noktaya takıkıpta büyük oyundan da olamazdı.
"Tamam. Emme gelin gınasız olmaz oğlum. Şimdi sen izin vir ben gınayı yakıyım sağa söz hemen yıkarım ben o gınaları."
Yasemin'in bu kadar çabuk kabullenmesi Soner'in işkillendirsede bakışlarını şüphe ile kısarak temkinle sordu.
"Gerçekten söz mü?"
Yasemin yüzüne kondurduğu masum gülümsemeyle başını salladı.
"Söz lan! Yimin iderim yıkıyacam hemen."
Yasemin'in verdiği yeminle Soner başını olumlu anlamda sallayarak bu defa da Mahru'yu uyarmak için avcunun içindeki elini hafifçe sıktı.
"Hemen yıkayacaksın! Tiksiniyorum ama gerçekten hoşlanmıyorum Mahru. O yüzden lütfen hemen yıka."
Yüzüne yayılan gülümseme ile Mahru 'da başını olumlu anlamda sallayarak Soner'in kulağına doğru eğilip fısıldadı.
"Yanıma gelmeyecek misin?"
Gelen soruyla Soner yüzünü buruşturarak fısıldadı.
"O an yanında oturmam şart mı? "
Mahru tekrar başını sallayarak cevap verirken Mahru'nun elini bırakmadan derin bir nefes alarak oturduğu yerden kalktı.
Kına merasimi boyunca Soner her an kaçacakmış gibi huzursuzca otururken merasim bitince Yasemin elini yıkaması için Mahru'yu kızlarla birlikte eve yollamıştı.
Soner bir kere daha şükretti aldıkları karara. Gerçi kendisi,kır bahçesi ve ya küçük bir mekanda yapmak istemişti daveti ama Mahru evinde olmasını rica edince kıramamıştı onu. Kendi aralarında fazla kimsenin olmadığı küçük bir kına organize etmişlerdi ve şu an ne kadar doğru bir karar verdiklerini anlıyordu. Fazla kalabalık bir davet olsaydı insanları bahane ederek Yasemin kesinlikle her adeti dayatırdı.
Mahru'nun dönmesini beklerken bakışları yalapalayarak masdan kalkan adama kaydı. Allah biliyor ya hiç sevmemişti Mahru'nun amcasını.Onun düşe kalka ilerlediğini görünce alkolü fazla kaçırıp sarhoş olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Bir olay çıkarıpta geceyi mahfetmesinden korktuğu için gece boyu huzursuz hissettirmişti adam kendisine. Şimdi gözünün önünden kaybolduğuna göre rahatlayan bilirdi.
Bakışları bu defa ortada eğlenen arkadaşlarına kaydı. Jamal'in yanına doğru ilerlerken Eren'in kolundan tutup oyun için sürüklemesi ile kendisini eğlenen adamların arasında bulmuştu.
Kızlar Soner'in isteği ile kına ritüelinden vazgeçen Mahru ile eğlenirken Feyza arkadaşını bu haline yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Aşk dediğiniz şey erkeklerin her isteğini yerine getirmekse ben istemiyorum bu duyguyu."
Kızlar onaylamazca homurdanırken Feyza elini kaldırarak yüzündeki sırıtışla ellerini kremleyen kızı gösterdi şaşkınca.
"Ne aaa sı ne yoku be. Şunun haline bakın! Gelen görücüyü kokudan kaçırmak için bir gece ahırda yatan Mahru,Soner bey kına sevmiyor,kokusunu almasın diye ellerini bile kremliyor!"
Kesinlikle bu kadar olmazdı. Aşk denilen şey bir insanın karakterini nasıl değiştirirdi? Mahru'ya kadar hiç birinin bu denli değişimine şahit olmamıştı. Kendisinin ağzıda bozuktu biraz ama Mahru başlı başına argo deyimler sözlüğü gibi kızken nasıl bu hale gelmişti aklı almıyordu.İmkanı yok bu aşk işleri ona göre değildi. Bir erkek için farklı bir kalıba girmek istemiyordu. Aşk insanı bozuyordu. Aralarında saygı olduktan sonra birbirlerine katalanabilecek kadar sabır ve az birazcıkta sevgi ile geri kalan hayatını geçirebilirdi.
"Sen de haklısın tabi,abim gibi bi öküz le yaşayınca aşk nasıl bir his anlamıyorsun. Ayrıca kaba,inatçı,pasaklı ve husysuz! Aşık olmak için ideal bir tip değil bencede."
Derya'nın abisi hakkında söylediği sözlerle Feyza ona ters bir bakış attı.
"Senin kocan çok ideal tipti çünkü! Saydığın niteliklere tam uyan hatta fazlası bile olan bir koca ile yaşıyorsun ve ona aşıksın Derya. Her ne kadar hâlâ deli olsanda erkekler,kendilerine aşık ederek kadınları değiştiriyorlar fark etmiyor musunuz? Bu adil değil. Onlar değişmezken bizi istedikleri kalıba sokuyorlar."
Bakışlarını kızların üzerinde gezdirip onlardan destek beklerken aklına gelen şeyle Derya'ya dönerek tekrar konuştu.
"Ayrıca abin hakkında söylediklerinde haklı olduğun tek bir nokta var o da pasaklı olması. Ben den bile pasaklı. Onun dışında gayet analyışlı ve kibar bir adam abin."
Feyza'nın sözleri ile Derya ve Arya şaşkınca birbirine bakıp aynı anda konuştular.
"Benim abim!?"
"Jamal mi !?"
İki kızın şaşkınlıkları ile diğerleri kıkırdaşırken Feyza olumlu anlamda başını salladı.
"Evet. Jamal. Ne var bu kadar şaşıracak? Beni kliniğe sabah bırakıp,akşam alıyor. Yemek ve temizlik yapıyor.Küçük sürprizler yaptığı bile oluyor."
Derya'nın kaşları düşünceli bir şekilde çatılırken Arya kıkırdayarak konuştu.
"Feyzacığım fitne vermek gibi olmasın ama işe bırakıp alması kıskançlığındandır onun. Çünkü bir penguen kadar kıskançtır kendisi. Annemi babamdan kıskanan,babamı annemden kıskanan,bizi ellerimizden kıskanan bir varlık o."
Arya'nın verdiği hayvan örneği ile yüzünü buruşturdu Feyza. Dünya üzeindeki en kıskanç hayvan Penguenler di. Gerçekten o sebeptenmiydi yani? Kıskanç olduğunu anlamıştı ama bu kadarını beklemiyordu doğrusu.
Yasemin eğlenen gençlere yaklaşarak Ayaz'a seslendi.
"Boncuğum! Ayaz! Laann bidenem bi bakıvir hele."
Yasemin'in seslenişi ile Ayaz ona doğru giderken o kendisi ve Ayaz'ın üzerinde dolanan şüpheli bakışlarla güldü.
"Lan ne bakıp durunuz öle gurbanlık goyun gibi? Gına şerbeti içilecek adetimiz bizim Harun abiğize yardım etsin diye çarıyom. Bişi itmiyecem gorkman.Yiğenimin gınasında oyun çevirecek gada deli değilim. Oynan siz hadi. Devam idin oyunuğuza."
Yasemin,Ayaz'ın koluna girip onu eve doğru çekiştirirken Soner içine düşen kurtla ikilin arkasından bakarak diğerlerine yaklaşarak telaşla konuştu.
"Kesin bi halt çeviriyor bu kadın!Bu eğlence ve intikam makinasını da yanına alarak gittiğine göre kesin benim başımı yakamak için bir işler çeviriyor!"
"Saçmalama lan. Adetleriymiş işte şerbet getireceğiz dedi ya kadın. Annesi öldükten sonra Gökçe'den ayırt etmedi Yasemin ablam Mahru'yu. O yüzden en mutlu gününü sabote etmez korkma boşuna."
Kayra'nın sözleri ile başını olumsuz anlamda salladı.
"Yok kardeşim öyle değil işte. Hissediyorum ben. Her düğünde,kına da bir oyun çevirdi Yasemin abla. Sadece Tuğra yırttı bu durmdan onun sebebinide hepimiz biliyoruz zaten. Ailenin prensine kimse kıyamıyor. Ama bana kıyar Kayra! Hatta kuş başı bile yapar bu kadın benden. İsteme gecesi gördüm bakışlarındaki intikam ateşini.Lan şimdiye kadar hiç bir şey yapmadı bu hayra alamet değil."
Diğerleri de uzun süre Soner'i sakinleştirmeye çalışsalarda onun sakinleşmemesi ile onlarında içine bir şüphe düşmüştü. Jamal ve Kayra yardım bahanesi ile giden ikilinin arkasından eve doğru ilerlediler.
"Çok fenasın sen. Vallahi babamdan korkmuyorum senden korktuğum kadar."
Ayaz cebinden çıkarttığı paketi Yasemin'e verirken o Ayaz'ın sözylediği sözlerle kıkırdadı.
"Gorkma boncuğum ben sana gıyar mıyım hiç?"
Başındaki yazmayı tepesinde bağlayarak kıstığı bakışlarını Ayaz'a çevirerek elindeki paketi alıp açtı.
"Gorkacak bi haltlar mı yidin yoğsa Ayaz?"
Ayaz başını olumsuz anlamda sallayarak sırıttı.
"Yok be Yasemin abla. Yediğim bi halt var onu sende biliyorsun zaten.O dışardaki puştların oyununa geldim evlendim şimdi it gibi süründürüyorlar beni. Ellerine fırsat geçti ya tabi kızın kim olduğunu söylemeyerek akıllarınca bana ceza kesiyorlar. Ama az kaldı bulacağım."
Ayaz'ın sözleri ile Yasemin ellerini yanaklarına uzatarak çocuk severmiş gibi hafifçe sıktı.
"Oyyy benim guzum. Dimek hale eziyet idiyolar sağa ölemi?"
Ayaz,Yasemin'i her zaman kendi tarafına çekmenin bir yolunu bulurdu ve şimdi de tam sırasıydı. Madem o piçler onunla uğraşıp inatlaşıyordu o da onlara yapacağını bilirdi. Yasemin'in üzerlerine salacaktı. Bulduğu her fırsatta onların başuna bin türlü çorap örecekti.
"Ben o zıravıtlara idecemi bilirim sen dur hele."
Açtığı paketteki tozu Ayaz'ın gözünün önünde sallayarak sırıttı.
"Eziyet neyimiş,nası idilivirimiş gösderivirem o zinzortlara."
Sözlerinden sonra Yasemin şen bir kahkaha atarken Ayaz'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Yok artık! Hepsine de mi!?"
"He yaa hepsine de?"
Ayaz kolunu Yasemin'in omzuna dolayarak keyifle sırıttı.
"Bana uyar kraliçe."
Yasemin başını olumlu anlamda sallayarak çekmeceyi açıp bir kepçe alırken sinsice güldü.
"Ayaz lan."
"Efendim abla."
Bakışlarını Ayaz'a çevirmek için ona döndüğü esnada Ayaz kadının rahat hareket etmesi için kolunu omzundan çekerek dinliyorum dercesine baktı.
"Kişke Gökçe'ynen seni baş göz ideydim ya ben. Tam birbirinize göreydiğiz.Damadım olacak potansiyele sahip bi sen varıdın,seni de gaçırdım ya lan pişman oldum şindi bak."
Gökçe ismini duyar duymaz bedeninden bir titreme gelip geçerken yüzünü buruşturmamak için kendisine güçlükle hakim oldu. Dilinin ucuna gelen onca şeyi söylememek için üstün bir çaba sarfetti çünkü Yasemin'in ters tarafının ne kadar vahim olduğunu biliyordu. Yüzüne sahte bir gülümseme kondurmaya çalışarak abartılı bir şekilde konuştu.
"Yooo... Yoo iyi ki aklına gelmemiş abla. Ben kim senin prenslere layık kızına eş olmak kim? Kızın dünyanın en ücra köşelerinde saklanması gereken,nadide bir mücevher gibi maşallah. Benimle heba olurdu be kraliçem. Ben çapkın,hovarda adamın biriyim. İşim gücüm eğlence,piçlik yapmak bana kız falan verilmezdi."
Ayaz'ın sözleri ile Yasemin kıkırdadı.
"Hadi ordan. Tamda Evlenilecek adamsın lan. En iyi goca giçmişine singer çeken hovarda ve çapkından olur dirler hiç duymadın mı? Emme evlisin işde ne edek?"
Ayaz yanındaki kadının sözlerini korkuyla başını sallayarak onaylarken o elindeki paketi sürahilere boşaltmak için hareketlendi.
"Yasemin abla!"
Dışarıdan gelen sesle elindeki paketi hızla Ayaz'ın eline tutuşturarak fısıldadı.
"Kayra'nın sesi bu. Sen şunu sürahilere boşalt hele ben bakıyım ne diyo bu gara cücük."
Ayaz başını sallayarak Yasemin'in onaylarken Kayra ve Jamal aynı anda mutfağa girdi.
"Ne var lan? Ne geldiniz siz?"
"Abla Hamit amca iyi değil. Sarhoş olmuş galiba ve hayvan pisliğinin içine düşmüş bi bak istersen sorun çıkmasın sonra."
Kayra konuşurken Jamal şüpheli bakışlarını karşısındaki ikilinin üzerinde gezdiriyordu ki Yasemin'in bağırtısı ile yerinde sıçradı.
"Anaaam! Vay başıma gelenler. Biliyodum ben bi halt yiyeceni. Kinseler duymasın böyük irezillik."
İkili şaşkınca Yasemin'in telaşını izlerken farkında olmadan onlarıda bi telaş sarmıştı.
"Gidem de onu bi yire kakıvirem kimseler görmeden. Mahru duymasın. Garip yavrım gınasında amcanın rezillik çıkardığını duyarsa pek üzülüviri."
Kendisini şaşkınca izleyen ikilinin kollarından tutarak çekiştirirken Ayaz'a da kaş göz işareti yaparak plana devam et dercesine uyardı.
Ayaz onu onaylarken Kayra bakışlarını ona çevirerek konuştu.
"Ayaz sende gel hadi halledelim şu işi. Yasemin abla haklı. Mahru duymasın zaten bir tarafı eksik birde bu rezilliğe üzülmesin kız."
Kayra'nın sözleri ile Ayaz sırıtarak başını salladı.
"Eh sarhoşla uğraşmakta eğlenceden sayıldığına göre tabiki kaçırmam. Ama önce bir bardak şerbet içip geliyorum hemen."
Kayra onun hala boğazını düşünmesi ile sabır dilenircesine bakarken o arkasını dönüp büyük kazanın içindeki şerbete göz attı ,sonra sürahilere baktı oyalanmaya vakti olmadığını Kayra'nın homurdanmalarından anlayınca avcunda sakladığı paketi büyük kazanın içindeki şerbete döktü. Yandaki kepçeyle karıştırıp bir bardağın içine biraz şerbet koyarak eline alıp arkasında kendisini bekleyen adamlara dönerek sırıttı.
"Gidelim beyler."
Kayra ve Jamal onun bu haline burun kıvırıp dışarı yönelirken Ayaz baş parmağını kaldırıp Yasemin'e görev tamamdır işareti verdi.
Kayra ,Jamal ve Ayaz ,Hamit'i zar zor taşırken Yasemin öfkeyle homurdandı.
"Zerhoş! İçecek böğönümü buldun iii olmaz olasıca! Zıggım içesice! Uuuu üleş gibi de kokuyo ya lan bu! Getirin,getirin şunu lu afıra sokun da zabaca yatsın burda da aklı başına gelsin."
Yasemin'in isteği ile üç adam bir birine ne yapacağız dercesine bakarken Jamal sıkıntıyka konuştu.
"Abla alkol komasına girmiş olabilir. Hem sanki bacağıda kırılmış gibi geldi bana."
Jamal'in sözleri ile Yasemin ona öfkeli bir bakış atarak işaret parmağı ile ahırı gösterip çemkirdi.
"Suss lan! Ne diyosam o! Atın içeri! Her zıggımlandığında bu hale gelir bu. Gırk yıldur gomaya neyim girdini görmedim. Bacada gırısa zabanan ne olacasa olsun. Gırık değilsede sürütlesin gezsin iyi olanaca!"
Üç adam çaresizce Yasemin'in dediğini yapmış ve diğerlerinin yanıba dönmüşlerdi lakin üzerlerine sinen kokudan herkes kaçacak yer arıyordu. Üçlü diğerlerinin arasında alay konusu olurken gelen şerbetler içilmiş kına merasimi son bulmuştu.
Herkes dağıldıktan sonra Soner bulduğu ilk fırsatta vedalaşmak için Mahru'nun odasına girmiş,onun itirazlarını umursamadan dudaklarından küçük bir öpücük alabilmeyi en sonunda başarmıştı. Günün kısa değerlendirmesinin ardından kimseye gözükmeden Soner odadan çıkıp Mahru'nun yolcu etmesini bekliyormuş gibi içeriye doğru seslendi.
"Babacığım iyi geceler. Ben de gideyim artık."
Seyfi bey işittiği sözlerle homurdandı.
"Hay babanın şarap çanağına!"
Yasemin'in uyaran bakışları ile sözlerine sesinden taşan sahte sevgi tınısıyla karşılık verdi.
"Sana da iyi geceler oğlum. Dikkatli git evladım."
Adamın sesindeki sahte sevgi tınısıyla Soner pişkince sırıtırken Mahru'ya yaklaşıp fısıldadı.
"Bu gece yasakların sonuydu. Yarın gece hiç bir kuvvet beni durduramaz ona göre. Özel gün falan kabul edemem Mahru. Eğer öyle bir durumun varsa ilaç falan bir şeyler kullan lütfen!"
Soner'in isyankar hali ile Mahru onu kolundan tutarak kapıya doğru çekiştirerek kapıyı açıp eliyle dışarıyı göstererek yüzündeki gülümseme ile sırıttı.
"Yok öyle bir durum ama sen böyle isyan etmeye devam edersen o korktuğun özel gün gününden önce gelecek. Beni de strese sokuyorsun durduk yere."
Soner itiraz etmek için ağzını açmıştı ki Mahru elini dudaklarına kapayıp yanağına bir öpücük kondurarak geri çekildi.
"İyi geceler. Yarın görüşürüz Soner bey."
Soner'in kaşları işittiği bey kelimesi ile çatılırken Mahru onun yüzünün aldığı şekille sırıtarak kapıyı kapattı.
Sabah yine bir telaşla başlamıştı. Kadınların hazırlıkları derken erkekler çocuklarla ilgilenmişti. En yoğun olan ise elbetteki Soner olmuştu. Mahru ve kendisinin hazırlıkları derken günün nasıl geçtiğini anlamamıştı.
Mahru'yu baba evinden almak için gittiklerinde onu gelinliğin içinde gördüğü ilk an buğulanan gözleri ile kızları hüzünlendirirken erkeklerin alay konusu olmuştu.
İlk defa Yasemin'in saçma adet takıntısından memnun kalmıştı çünkü gelin şerbeti dağıtılmasa kuzenleri o koca çenelerini akşama kadar kendisi ile alay etmek için kullanacaklardı.
Mahru'yu alıp düğünün yapılacağı mekana geldiklerinde ikili bekleme odasına geçmişti.
Mahru ayakkabısını çıkartıp bekar kızların adını yazacağını söyleyince Soner ona yardım etmek için önünde eğilip ayağına uzandı. Mahru gelinliğin eteklerini biraz toplayarak ona yardımcı olurken Soner bakışlarını ona çevirerek çapkınca sırıttı.
"Kocanı eve gitmeden baştan mı çıkartmaya niyetlendin Mahru?"
Elini bacağında okşarcasına gezdirirken Mahru ona doğru eğilerek dudaklarından bir öpücük alarak fısıldadı.
"Kocamın baştan çıkarılmaya ihtiyacının olduğunu düşünmüyorum. Dün gece büyük vaadleri vardı çünkü."
Mahru'nun sözleri ile yüzündeki sırıtış biraz daha büyürken ayakkabısını çıkarıp aşık kemiğinin üzerine sıcak bir öpücük bıraktı.
"Günün heyecanından,yorgunluğundan gece belki biraz ihtiyacım olabilir."
Mahru ciddimisin bakışları atarken kapı tıklatılmış ve kızlar yüzlerindeki gülümseme ile başlarını uzatmışlardı.
Düğün devam ederken Soner hissettiği gariplikle bakışlarını kısarak etrafındakileri izledi. Herkes fısıldayatak birbiri ile kulaktan kulağa oynar gibi bir hâl içindeydi ve bu durum hoşuna gitmemişti. Bakışları ile kendisi ve Mahru'yu inceledi ama bir gariplik yoktu. Bu defa bakışları hızla Yasemin'i aradı fakat onun da hararwtli bir şekilde annelerine bir şeyler anlattığını fark edince bakışları annesinin kendisine dönen üzgün bakışları ile kesişti.
Kesin bir şey olmuştu! Bir aksilik çıkmıştı ya da bir oyunlar dönüyordu. O bakışların başka açıklaması olamazdı.
Bakışları bu defa kuzenleri ve arkadaşlarını aradı onları bir masanın etrafında yüzlerinden düşen bin parça ile muhabbet ederken görünce artık emin olmuştu bir şey vardı. Ayaz'ın bile yüzü sirke satıyorsa kesinlikle vardı.
"Mahru bir gariplik var canım? "
Mahru'da fark ettiği şeyle bakışlarını Soner'e çevirerek fısıldadı.
"Bence de var. Kızlara baksana kocalarına öldürecekmiş gibi bakıyorlar."
Soner bakışlarını Mahru'nun işaret ettiği yöne çevirince yüzünü buruşturmadan edemedi. Gördüğü manzara pek hayra alamet değildi.
"Ayrıca ailele büyüklerinde de durum pek farklı gözükmüyor Soner. Acaba erkekler toplu halde yine bir şeyler mi yaptı?"
Soner'in bakışları bu defa babası ve amcalarını bulurken başını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır öyle bir şey değil. Öyle olsa Ayaz şempaze misali otuz iki diş gezer di ortada ama o bile bi garip. "
Sözlerini bitirmeden aklına gelen şeule bakışlarını telaşla Mahru'ya çevirdi.
"Amcan Mahru amcqn yok! Kesin o bir şey yap..."
"Sakin ol. Gece alkolü fazla kaçırmış düşüp bacağını kırmış evde yatıyor. O değil mevzu anlayacağın."
İkili bir süre daha durum hakkında teorilerde bulunsalarda daha sonra düşünmemeyi uygun bulup hayatlarınıj en özel gününün anbiyansına bırakmışlardı kendilerini.
Soner karşısındaki adamlara şaşkınca baktı. Gerçekten bunların derdi neydi? Birini gerdeğe sokarken ellerinden gelse sakat bırakacak kadar bokunu çıkarırken şu an gidebilirsin diyen onlar olamazdı değil mi?
"Ölecek miyim!?"
"Bir nevi öleceksin kardeşim. Yani bu gecenin sonun da ölmekte isteye bilirsin tabi ama zaten evlilik her erkeğin kapatıldığı bir tabuttur."
Ayaz'ın verdiği cevapla yüzünü buruşturarak öfkeyle çıkııştı.
"Abuk subuk konuşup durma lan. Niye böylesiniz kardeşim. Canlı cenaze gibi ne bu hal lan!? Şu an beni yumruklama yarışına girmeniz lazımdı. Birine bir şey mi oldu da bizden mi gizlemek için bu haldesiniz?"
"Yok kardeşim eşlerimizle tartıştık sadece o yüzden. Ama bu defa hiç bir suçumuz yokken acayip bir hale düştük. Eee onlarda haklıydı tabi sonuç olarak."
Doğan'ın sözleri ile Soner'in bakışları hızla Jamal'in buldu.
"Sen de mi? Lan yeni evlisiniz daha ne demeye tartışıyorsun kızla! Karına sahip çık evi terk edip benim Mahru'ya kaçmasın sabah!"
Jamal,Soner'in sözlerini başını sallayarak keyifsizce onaylarken Soner şüpheyle bekar erkeklere vaktı. Hadi evlileri anlamıştı ama bekarlara ne oluyordu acaba?
"Bir tane bari vurun lan adettendir.nuğursuzluk falan gelecek başıma sonra."
Soner'in sözleri ile erkekler bir biri ile sen vur tartışmasına girerken Sonet daha fazla dayanamayarak başını olumsuz anlamda sallayıp eve yönelmişti.
"Kahrol düşman al sana bomba!"
Sırtında hissettiği hafif acı ve işittiği sözlerin tuhaflığı ile yönünü arkasına çevirerek tuttuğu kahkasını serbest bırakıp güçlükle konuştu.
"Ayaz iyi misin abicim sen?"
Ayaz gelen soruyla umursamazca omzunu silkerek surat astı.
"Ne var lan!? İstedin vurduk işte. Ayrıca dün sabahta söylediğim gibi düşmanımsınız artık!"
Sözlerini bitirip arkasını dönüp giderken diğerleride peşinden gitmişti.
Soner ailesinin gün boyu anlam veremediği tyhaf davranışlarından dolayı şüphesiz en tuhaf düğüne imza atanlardan biri olduğunu düşünüyordu.
Mahru duş alırken kendiside oda da onu bekliyordu. Gerdek gecesini beklemeden birlikte olsalarda heyecanlıydı ve bu ona çok garip ve tedirgin hissettiriyordu. Birlikte olmuş olsalarda şükür namazlarını kılmalılardı. En azından üzerindeki bu farip heyecandan kurtulmak için biraz daha zamana ihtiyacı vardı.
Mahru'nun duştan çıkması ile namaz kılmak için hazırlanmışlar ve görevlerini yerine getirmişlerdi.
Yatağın üzerine oturup kendisini bekleyen karısına kısa bir bakış atarak yaklaştı.
"Sen böyle sessiz sedasız oturunca ne yapsam bilemedim."
Soner'in sözleri ile Mahru gülerek bakışlarını ona çevirdi ve onun yüzündeki ciddi ifadeyi fark edince şaşkınca fısıldadı.
"Sen ciddisin?"
Ayağa kalkarak Soner'in karşısına dikilerek şaşkınca bakmaya devam etti.
"Soner kaç gündür bu günü bekliyoruz farkında mısın? İlk birlikteliğimiz de değil üstelik neyin heyecanı bu!?"
Mahru'nun şaşkın hali ile ona yaklaşarak alnından öpüp kollarını beline dolayarak gözlerine baktı.
"Heyecan değil karıcığım. Yani bilmiyorum bir garip hissediyorum."
Soner'in tavrı ve işittiği sözlerle Mahru şok üstüne şok yaşarken şaşkınca fısıldadı.
"Anlamadım nasıl garip hissediyorsun?"
Soner ne diyeceğini bilemeyerek kollarını karısının belinden çözüp sıkıntıyla saçlarını karıştırdı ve onu kırmadan bir çıkış yolu bulmayı denedi.
"Bu gece dinlensek mi Mahru? Benim başım ağrıyor."
"Neeee!"
Yitenumutlar....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |