Tuğra'nın acı feryadı ve yerde gördüğü kanla Kayra ne yapacağını bilemez halde kalakalmıştı. Derya'yı hastane yatağında kanlar içinde gördüğü o an gözlerinin önüne gelince şoka girmiş gibi bütün yaşadıkları beynine istila etmişti.
Kardeşinden bir tepki alamayan Tuğra bakışlarını Derya'ya çevirerek gözyaşları içinde sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Şu kocanı kendisine getirecek bir şey yap! Karım ve bebeklerine bir şey olacak Derya!"
İşittikleri ile Derya başını hızla sallayarak korkuyla fısıldadı.
"Ambulans gelir şimdi sen sakin ol."
Tuğra ve Asya'nın yanından hızla fırlayarak kocasına yaklaştı. O da yaralıydı fakat Tuğra acısından farkedemiyordu kocasının durumunu. Telaşla kocasına yaklaşıp yüzünü avuçları arasına alarak gözyaşları içinde sarstı.
"Kayra kendine gel. Toparlan biraz."
Kocasının yüzündeki acı çeken ifade ile hâlâ bakışlarını Asya ve kardeşinden ayırmaması ile bağırarak daha sert sarstı.
"Kayra lütfen! Tuğra'nın bizim sana ihtiyacimiz var! Kendine gel!"
Kayra'nın neden donup kaldığına anlam veremiyordu. Şoka girmiş gibi hiç bir tepki vermiyordu ama şimdi hiç sırası değildi. Hepsinin ona ihtiyacı vardı. En önemlisi o da yaralıydı. Kocasından bir tepki alamayınca bütün gücünü toplayarak yüzüne sert bir tokat geçirip bağırdı.
"Kendine gel diyorum!Kardeşinin ihtiyacı var sana!Yaralısın Kayra kendine gel!"
Kimseye yetememenin çaresizliği ve içinde büyüyen korkuyla gözyaşları içinde kocasının göğsüne başını dayarken,sırtında hissettiği ellerle kulağında kocasının derin derin aldığı nefesleri sesini işitti.
O esnada ortamı dolduran ambulans sesiyle kocası kendini bedeninden uzaklaştırarak fısıldadı.
"Ben iyiyim! Asya...Asya'ya odaklan sen! Tuğra'yı sakinleştirelim önce!"
Karısını bırakıp kardeşinin yanına diz çöktü hemen. Gelen ambulans ekipleri ile sert tutmaya çalıştığı sesiyle Tuğra'ya seslendi.
"Asya ve bebeklere bir şey olmayacak. Bak ambulans geldi hastaneye yetişecekler. Sen kendine gel biraz. Sana ihtiyaçları var."
Tuğra kardeşinin sözleri ile başını olumsuz anlamda sallarken görevlilerin müdehale etmek için Asya'yı sedyeye almak istemeleri ile gözyaşları içinde bağırdı.
"Bırakmam karımı! Kucağımda yapın ne yapacaksanız! Hamile o canı yanacak!"
Görevli teknisyen Tuğra'nın bağırması ile önce korkuyla sıçrarken daha sonra sakin olmaya çalışarak onu ikna etmeye çalıştı.
"İzin verin müdehale edelim lütfen. Böyle yaparak eşinize bir yardımınız dokunmuyor. Müdehaleyi geciktirdiğiniz için daha kötü sonuçlar doğurabilir."
Tuğra kadının sözleri ile başını olumsuz anlamda sallarken Kayra kardeşine sarılarak güç vermek istercesine fısıldadı.
"Bırak işlerini yapsınlar Tuğra. Seni anlıyorum kolay değil ama sakin olmaya çalış. Asya'yı ve bebekleri tehlikeye atıyorsun böyle yaparak."
Kayra geri çekilip başıyla bırak işareti yaparken Tuğra gözyaşları içinde kadına bakıp çaresizce fısıldadı.
"Korkar o! Kandan korkar! Kucağımda kalsın! Ne yapacaksanız böyle yapın!"
Kadın Tuğra'nın haline üzülürken Derya yanına yanaşıp yüzünü avuçları arasına alarak başını kendisine çevirip bakışlarını birleştirdi.
"Bırak lütfen Tuğra. Onların iyiliği için bırak ve kendini toparla. Kendine gel doktorlar işini yapsın. Bebeklerini,Asya'nı yanında istiyorsan bırakmak zorundasın. Şu an kendi acını korkularını değil onları düşünmek zorundasın. Çünkü sen Asya'nın kocası,bebeklerin babasın! Kendi acını içine gömecek önce onların iyiliğini düşüneceksin! O yüzden bırak lütfen Tuğra!"
Derya'nın sözleri ile Tuğra'nın bakışları kucağındaki baygın karısına kayınca çaresizce başını salladı. Kollarındaki bedeni yanlarındaki sedyeye bırakarak karısının alnına bir öpücük bıraktı ve görevlilerin hızla müdehale edip onu ambulansa götürüşünü boş gözlerle izlerken bakışları kolundan çekiştiren Derya'ya dönünce biraz önce onun söylediği sözler yankılandı zihninde.
"Ben hiç bir zaman kendi acımı korkularımı onlardan önde tutmadım Derya ama şimdi elimde olmadan,istemeden benim korkularım,acım onların önüne geçiyor. Ben onları kaybetmekten korkuyorum! O yüzden bırakmak istemedim! Beni bırakıp gitmelerinden korktuğum için bırakamadım ben karımı!"
Derya karşısında ağlayan Tuğra'yı kendine çekerek sıkıca sarılarak sırtını sıvazladı.
"Geçecek. Korkma hiç bir şey olmayacak onlara. Siz birlikte neleri atlattınız bunu da atlatacaksınız. Şimdi kendine gel lütfen. Ben arkadaşımı,sırdaşımı bana destek olduğu,arkamda dağ gibi durduğu günlerdeki gibi görmek istiyorum. Yine öyle ol ki Asya'ya güç verebilesin. Yine öyle ol ki size ve kocama bunu yapanlardan hesabını soralım!"
Derya geri çekilirken Tuğra başını olumlu anlamda sallayarak bakışlarını etrafında gezdirip fısıldadı.
"Kayra nerede? O da yaralıydı."
Tuğra'nın biraz daha sakinleşmesi ile Derya rahat bir nefes alarak cevap verdi.
Önlerinde duran araçla Tuğra ve Derya şaşkınca araca bakarken Kayra başıyla geçin işareti yapınca şöför kapısını açarak sertçe konuştu.
"Aklını mı kaçırdın lan sen!? Bu halde araba kullanmakta ne demek Kayra!? Yaralı olduğun halde ne demeye binmedin ambulansa!? İn çabuk kullanırım ben!"
Kayra itiraz etmesi sonucu Tuğra ile münakaşaya girmişlerdi ve Derya daha fazla dayanamayarak ikisini de susturarak aracı kendisinin kullanacağını söyleyip,kocasını şöför koltuğundan kaldırarak direksiyonun başına geçmişti.
Kısa bir süre sonra hastanenin aciline geldiklerinde Kayra'nın da artık kaybettiği kandan dolayı halsizleşmeye başlaması ile daha bir telaşlanmışlardı.
Kısa bir muayenenin ardından kurşunun hala içeride olması yüzünden Kayra acil ameliyata alınmış Derya korkusunu ve endişesini bastırmaya çalışarak bu defa da Tuğra'nın yanına koşmuştu. Kocası için endişelensede,Asya ve bebekler için korkuyor,Tuğra'nın hali de bu korkusunu dahada katmerliyordu. Adımlarını bekleme odasında panik ve korkuyla volta atan Tuğra'ya çevirerek kolundan tutup sandalyelere doğru çekiştirdi.
"Otur biraz dinlen. Yorgunsun ve gelir gelmez kötü şeyler yaşadın. Bayılıp kalacaksın ben hangi birinize koşacağım o zman?"
Homurdanarak kendisini çekiştiren Derya'ya ayak uydurup sandalyeye oturarak sabırsızca konuştu.
"Derya niye kimse bir şey söylemiyor!? Geldiğimizde o odaydı hâlâ orada ve bir Allah'ın kulu da çıkıp durumu şu demiyor!"
Derya ,Asya'yı aldıkları odadaki kapıdan bakışlarını Tuğra'ya çevirdi. Ağlamaktan kızarmış gözleri,dağılmış saçları ile perişan halde gözüküyordu. Onun her zaman yüzünde var olan tebessümü görememek içini acıtmıştı. Tuğra ve Asya bu yaşadıklarını hak edecek hiç bir şey yapmamışlardı ki neyin bedelini ödüyorlardı? İkisi de kimseye zarar vermez,kimseyi incitmez,herkesin sıkıntısına koşar ellerinden geldiğince yardım ederlerdi. O şeytan hayatlarına girdiğinden beri yüzleri gülmemişti ikisininde. Tam hayatlarını düzene soktukları anda yine çıkmıştı meydana yılan. Kocasını da yaralamıştı! İçine dolan ağlama isteğini bastırmaya çalışarak Tuğra'nın kolunu sıvazladı.
"Birazdan haber verirler.Biliyorum senin içinde kolay değil ama sakin olmaya çalış. Asya'nın karşısına bu şekilde çıkamazsın. Perişan haldesin."
Derya'nın sözleri ile Tuğra ellerini sertçe yüzünde gezdirdi. Kötü bir haber almak istemiyordu artık. Asya zaten onun yüzünden bütün kötülüklere maruz kalmıştı daha fazlasını yaşasın istemiyordu.Bebeklerine bir şey olursa bakamazdı yüzüne.Ne teselli edebilir,ne yaralarını sarabilirdi artık. Ne de karısı toparlaya bilirdi artık. İkisi de son direnişlerini Asya'nın intihar etmeye çalıştığı o gece göstermişlerdi ve daha fazla acıya direnecek takatleri kalmamıştı. O gece birbirlerinin elini tutarak beraber direnmişlerdi acılarına ama bir acıyı daha kaldıramazdı ikisi de.
Bakışları tekrar karşısındakş kapıyı bulunca bu defa da Kayra geldi aklına. Kendi başındaki bela yüzünden sevdiklerinin canı yanmıştı. Tekrar dolan gözlerini Derya'ya çevirdi.
"Kayra'nın durumu nasıl? Ne dediler?"
Gelen soruyla Derya'da dolan gözlerindeki yaşları daha fazla tutamadı. O da çok korkmuştu. Mekandan çıktığı an kocasının yaralndığını görünce korkudan nefesi kesilmişti. Arkasında korumaya çalıştığı Asya'yı fark ettiği an,kendine gelebilmiş, mesleği gereği aldığı eğitimlerinde avantajı ile sakin olmaya çalışarak temkinle onlara yaklaşıp Asya'yı uzaklaştırmıştı o cendereden. Ama kocasının yaralandığı o sahne hiç gitmiyordu gözlerinin önünden. O an onu kaybettiğini düşümüştü.
"Ameliyata aldılar. Kurşun içeride kalmış."
Derya'nın titreyen ellerinden onun da korktuğunu anlamıştı Tuğra. Kardeşi ile ikisi panik ve korkuyla ne yapacağını bilemezken,Derya'yı unutmuşlar o ikisini de sakinleştirmeye çalışmış,Asya ile ilgilenmişti. Kızın o an ne kadar korkup çaresiz kaldığını şimdi korkudan titreyen göz bebek lerinden anlıyordu.
Kolunu omzuna dolayarak kendisine çekip başına küçük bir öpücük bıraktı.
"Korkma bir şey olmaz kocana. Katır gibi bünyesi vardır onun sende bilirsin."
Dili öyle söylesede aklının bir köşesi de Kayra'day dı. Bir aksilik ve ya komplikasyon çıkmasından korkuyordu.
Derya'nın göz yaşları içinde kıkırdayarak başını sallaması ile Asya'yı aldıkları odanın kapısı açılmıştı. Çıkan doktorlar ikisi de hızla oturdukları yerden fırlayarak doktorun karşısına geçtiler.
Yaşlı sayılabilecek görünümdeki adam yüzündeki kırıışıklıklara inat hafifçe gülümsedi.
"Kanamayı durdurduk iyiler şimdilik. "
Tuğra tuttığu nefesini sesli bir şekilde bırakırken dolan gözlerine avuç içlerini bastırarak sevinçle fısıldadı.
"Bir kaç gün gözetim altında tutulması lazım. Hâlâ düşük riski var. İlaç tedavisine de devam edeceğiz bu süre içinde. Bir aksilik olmazsa duruma göre en fazla bir hafta içinde taburcu ederiz."
Derya yaşlı adamın sözlerini başını sallayarak onaylarken yüzüne yayılan gülümseme ile konuştu.
"Şu an kendinde mi?Eşi yanına girebilir mi peki?"
Tuğra panik ve sevinçten aklına gelmeyen şeyi Derya'nın sorması ile minnetle baktı ona.
"Henüz uyuyor.Zor saatler geçirdi şimdi rahatsız etmeyelim.Bir kaç saate odasına alacaklar o zaman göre bilirsiniz hastayı."
Tuğra ve Derya gülümseyip tekrar başını sallayarak doktoru onaylarken adam da yüzündeki tebessümle ayrıldı yanlarından.
Derya bakışlarını Tuğra'ya çevirerek gülümsedi.
"Gözün aydın. Ben şimdi kocamın yanına gideyim çıkınca trip atmasın şimdi. Bu halde bile beni bırakıp Tuğra'nın yanına mı gittin kadın diye."
Derya'nın kendi acısını ve korkusunu saklamaya çalışıp,destek olma çabaları ile Tuğra'da ona gülümseyerek sarılıp fısıldadı.
"Teşekkür ederim Derya. Sen olmasan ben nasıl baş ederdim bu durumla."
"O ne demek Tuğra!? Ne teşekkürü!? Sen benim zor zamanlardaki kurtarıcım,sırdaşım arkamdaki destektin. Seni yalnız bıracağımı aklının ucundan dahi geçirme!Ortağız biz be! Bunları da atlatacağız. "
Derya'nın geri çekilmesi ile ona muzipçe göz kırptı.
"Kardeşim olacak öküz çok trip atar seni bunaltırsa refakatçısı olarak yanında benim kalacağımı söyle bir halt yiyemez."
Tuğra'nın sözleri ike Derya gülerek başını olumlu anlamda salladı.
"Gelmemi ister misin? Yalnız kalma şimdi. Asya'yı henüz göremeyeceğime göre istersen gelebilirim."
"Sen burada kal. Bir ihtiyaç falan olur belki. İdare ederim ben."
Derya'nın sözlerine hak veren Tuğra başını olumlu anlamda salladı.
"Tamam. Haber et bana mutlaka."
Derya'da onu onaylarken arkalarından gelen telaşlı ve şaşkın seslerle ikilinin bakışları o yöne döndü.
Hepsinin ağzından korku ve telaşla aynı sorular dökülürken Derya Ege ve Efe'yi görünce göz yaşlarını tutamamış. Korkudan onları bile unuttuğu için daha kötü hissetmişti kendini.
Mehmet korkuyla ağlayarak kendine yaklaşan gelini kollarının arasına alarak bir baba şefkati ile sarılırken Tuğra ilk Asya'nın hamileliğini küçük bir yalanla onlara açıklamıştı. Ali ve Ayşe'nin haberinin olmadığını düşündüğü için ilk bu haberi vermesi gerektiğini düşünerek daha sonra gerekli açıklamaları yaparak onları sakinleştirmeye çalışmıştı.Hepsi rahat bir nefes alırken Ali ve Mehmet öfkeden kudurur haâlde koridorda volta atar olmuştu.2
Mehmet,Derya ile Kayra için giderken,Azra aklı ne kadar Kayra da olsa da gelini ve Tuğra'ya destek olmak için orada kalmıştı.
Saatler ilerlerken Asya odasına alınmış,Kayra'da ameliyattan çıkmış durumunun iyi olması ile oda odasına alınmıştı.
Asya'yı ilk Tuğra'nın görmesini uygun buldukları için Azra ve diğerleri Kayra'yı ziyarete gitmişti.
Odadan çıkan doktorun Asya'yı artıl görebileceğini söylemesi ile hızla odaya giren Tuğra gözleri dolu olsada karısına moral vermek için yüzüne bir gülümseme kondurarak yataktaki karısına yaklşaştı.
Karısının bakışları kendisini bulunca gözlerindeki yaşları farketmesi ile adımlarını hızlandırarak yatağın yanına geçti ve doğrulmak için hareketlenen karısına engel olarak telaşla konuştu.
"Sakın! Kalkma kurban olduğum."
Gözyaşları içinde kendisine hasretle bakan karısının yanına yatağın kenarına oturarak karnındaki ellerine uzanıp avuçlarının arasına aldı.
"Sana sürpriz yapmak için tatlıcıya gelmiştim. Sen baygın olduğun için sürpriz falan yapamadım tabi."
Sözlerini bitirip karısının alnına uzun bir öpücük bırakarak geri çekildi. Daha fazla o anları hatırlatıp onu üzmek istememişti.
"İyimisin? Ağrın falan var mı?"
Asya başını olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı.
"Çok korktum Tuğra. Kayra vuruldu. Beni korumak için arkasına aldığı an o silah patladı ve onun acısını sanki ben hissettim. Benim yüzümden..."
"Şhhtt! Bir şey yok. Korkma iyi Kayra. Ufak bir sıyrık sadece. Sen iyisin,bebeklerimiz iyi o da iyi olacak."
Kayra'nın durumun dan bahsedip karısını daha fazla korkutmak istememişti. Durumunun ameliyatlık olduğunu söylese Asya kendini perişan ederdi.
"Gerçekten iyi mi? Omzu çok kanıyordu! Derya beni uzaklaştırırken gördüm çok kanaması vardı Tuğra."2
Karısının saçlarını okşayarak ona güven vermek istercesine gülümsedi.
"İyi güzelim. Bir kaç dikiş attışar dinleniyor şimdi. Sabaha gelir ziyaretine üzme kendini artık."
Asya başını olumlu anlamda sallarken Tuğra yanaklarındaki yaşları silmeye çalıştı. Zaten beyaz olan teni daha bir beyazlamıştı. Ağlamaktan kızaran gözleri ve burnu dışında karısının yüzünün rengi çekilmişti sanki. Onun bu hali içindeki acının yerini öfkeye bıraktıkça Nilay'ı parçalayası geliyordu.
"Bebeklerimizin iyi olduğunu söyledi doktor. "
Kendisinden de bu bilgiyi doğrulamasını istermişcesine gözlerinin içine bakan karısının karnına doğru eğilip iki defa öpücük bırakarak gülümseyerek geri çekildi.
"İyiler çok şükür ama biraz burada kalacaksınız. Sizin iyiliğiniz için gerekli."
Asya kocasının da doktorun sözlerini onaylaması ile rahat bir nefes verirken aklına gelen şeyle telaşla konuştu.
"Babamlar hamile olduğumu bilmiyordu! Seninle birlikte söylemek istemiştim. Şimdi bu durum..."
"Sakin ol Asyam. Ben daha önce anlaştığımız gibi anlattım durumu. Benim de yeni öğrendiğimi ve ben gelince bu haberi vermek için beklediğimizi söyledim. Hamileliğimin yeni olduğunu söyledim. Babam doktorla konuşup ayarlayacak merak etme sen. Üzme kendini."
Kocasının sözleri ile rahat bir nefes daha alırken tekrar yerinde kıpırdananınca Tuğra yatağın kenarından kalktı.
"Rahatsız mısın? Bir şey mi oldu? Doktoru çağıra..."
Tuğra'nın yanından kalkması ve telaşla konuşması ile ona üzgünce baktı.
"İyiyim ben... Bir şey istemiyorum. Doktora da gerek yok."
Karısının cevabı ile ona inanmayarak baktı.
"Niye kıpırdanıp duruyorsun o zaman Asyam?"
Kocasının sorusu ve kendine inanmayarak bakması ile bakışlarını kaçırarak nefesini sesli bir şekilde bırakıp sessizce fısıldadı.
"Sen niye hemen kalkıyorsun yanımdan?"
Tuğra ona tekrar yaklaşıp bu defa yatağa oturmadan ellerini tuttu.
"Bir şey istiyorsun zannettim. Hem ağrın falan vardır rahatsız olma diye kalktım."
Asya'nın hala bakışlarını kaçırması ile anlam veremeyerek ona bakarken onun dudaklarını dişlemesi ile fısıldadı.
"Bir şey isteyeceksin ama söylemeye çekiniyorsun sen. Söyle hadi."
Kocasının sözleri ile bakışlarını ona çevirerek dolu gözleriyle fısıldadı.
Karısının gözlerindeki yaşlarla fısıldadığı cümle Tuğra'nın güçlükle yutkunmasına sebep olmuştu. Yatağın kenarına tekrar oturarak ayakkabılarını çıkarıp uzandı ve Asya'yı dikkatli bir şekilde göğsüne çekerek fısıldadı.
"Ben de çok özledim Asyam. Kokun burnumda tüttü."
Karısı tek kolunu beline sararken başına bir öpücük bırakarak sözlerine devam etti.
"Biz nasıl farkedemedik birbirimizi? Nasıl geç kaldık birbirimize bunca vakit? Nasıl bir körmüşüm ki ben gözümün önündeki seni görememişim?Benim dünyam senmişsin de ben bilememişim."
Kocasının sözleri kalbinin ritmini değiştirirken yüzünde oluşan gülümsemeyle başını hafifçe kaldırarak ona baktı.
"Bana geç kaldığını farkettin ama ne zaman gönlüne sızdığımı hâlâ hatırlamıyorsun öyle mi?"
Karısının kendine gülümseyen gözleri ile onun da yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
"Hatırlamaz olur muyum güzelim?"
Asya'nın gözleri parlarken merakla sordu.
"Ayşe annemin senin saçlarını kazıttığı gün."
Göğüsüne inen yumrukla kıkırdarken karısı sinirli tutmaya çalıştığı bir ses tonuyla tekrar konuştu.
"Yaa Tuğra! Ne saçmalıyorsun!? Verecek cevabın olmadığı için dalga geçiyorsun. Ayrıca dediğin zamanda beş altı yaşlarında çocuktuk. Öyle bir şeyin imkanı yok bi kere."
Asya ile biraz uğraşıp onun moralini düzeltmeye çalışırken bir taraftan da düşünüyordu. Ne kadar düşünsede gönlüme böyle düştün diyeceği o zamanı hatırlayamıyordu. Zaten var olduğu bir yüreğe girmenin vakti mi olurdu ki?
"Ne zaman girdin gönlüme hatırlamıyorum ama sana çok fena bozulduğum bir an hatırlıyorum."
Asya işittiği sözlerle biraz düşünsede Tuğra'nın kalbini kıracak kadar nasıl bir eylem gerçekleştirdiğini hatırlayamamıştı. Taki Kaan ve onun la yine gizli saklı gittikleri o barda olanlara kadar.
"Ama ben o çocuğun numarasını sen kardeşini çok beğendiğin için kabul etmiştim. Ben onunla görüşürsem o da senin kardeşiyle görüşmene izin verecekti.Hem öyle uzun süre görüşmedik ki. Bir iki sefer buluş..."
İlk defa duyduğu şeylerle kısa çaplı bir şok yaşarken,o zamanlar kendisi yanındayken bile karısına sahip çıkamadığını farkedince şaşkın bir o kadar da sinirle çıkıştı.
"Nee! Ne çocuğu Asya!? Kimin numarasını aldın sen benden habersiz!? Bir de buluştun mu onunla!?"
Kocasının sert çıkışı ve şaşkın yüz ifadesi ile Asya bir an pot kırdığını düşünsede gözlerini kırpıştırarak biraz daha hangi olaydan bahsettiğini düşünüp bulamayınca fısıldadı.
"O olaydan bahsediyorsun zannettim ben Tuğra. Kız senin yerine Kaan'a yürüyünce,bende Kaan benim sevgilim sen bununla idare et dediğim için bozuldun diye düşündüm."
Karısının açıklaması ile yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Hatırlattığın iyi oldu bak! Doğru bir de o vardı! Kaan'ı bana tercih etmiştin! Çekip kolumdan istemezsen isteme ben alırım taş gibi çocuk diye beni o rezil durumdan kurtaracağın yerde Kaan'ı kurtarmayı seçip beni kakalamaya çalışmıştın!"
Kocasının özet geçtiği durumla dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı.
"Gülme! Sen neden beni hep direkt eliyordun!Ablamlar Tayland'a kaçtığında Emir abinin seni kimseye vermeyeceği ile akalı tehtitleri yüzünden,Meyra ablam seni bana almayı teklif etti ama sen tiksinircesine tepki vermiştin! Bozuldum derken ondan bahsetmiştim ama unuttuklarımda varmış demek ki! Ayrıca sen ne demeye o kızın abisi ile buluştun!?"
Kocasının belindeki elini yanağına koyarak hafifçe okşadı. Yeni çıkmaya başlayan sakalları avuç içinde değişik bir his bırakırken dudaklarındaki gülümseme ile cevap verdi.
"Tiksinir gibi tepki vermedim sen yanlış hatırlıyorsun. O fikir beni utandırmıştı ve ne yapacağımı bilememiştim. Bir de abim faktörü dibimdeydi ve havadan bile nem kapan bir yapısı olduğunu sende biliyorsun. Olmayan bir şeyi var diye ortalığı ayağa kaldırır. Hem ne yapsaydım Tuğra lütfen beni al diye kollarına mı atlasaydım."
Karısının açıklaması ile yüzündeki küskün ifadeyi silmeden cevap verdi.
"Hayır tabiki ama öylede kestirip atmaya bilirdin. Tuğra iyidir,hoş çocuktur,gayette iyi anlaşıyoruz o da isterse neden olmasın falan diye bilirdin Asyam. İstemesen bile gönlüm olsun diye iki güzel laf söyleye bilirdin. Ayrıca o çocuk ile buşuşup ne yaptın iki dir soruyorum bu üç oldu! Geçiştiriyorsun farketmedim zannetme."
Kocasının son sözleri ile nefesini bezgince bıraktı.
Tuğra'nın kaşları karısının isteği ile çatılırken Asya tekrar fısıldadı.
Düşündüğü şeyi yapmış olma ihtimalini aklında tartarken yavaşça karısına yaklaştığı esnada onun dudaklarına kondurduğu öpücükle kaşları mümkünü varmış gibi daha da çatıldı.
"Yaa ne saçmalıyorsun Tuğra? Ne demeye öpeyim ben elin çocuğunu?O bir kaç sefer buluşmak istedi ben gitmedim diyecektim. İzin vermiyorsun ki lafımı tamamlayım. Ayrıca o öpücük,bozulduğun o an için özür dilemek içindi sadece."
İçine yayılan o duygu yerini rahatlığa bırakırken kendisine ters bakışlar atan karısının yanağını öperek güldü.
"Bir özür borcun daha var o zaman Asyam. Kaan'ı bana tercih etmiştin çünkü."
Kocasının dudaklarını büzerek beklemesi ile Asya biraz önceki sinirini unutup kıkırdayarak istediği öpücüğü bırakmıştıki Tuğra geri çekilmesine izin vermeyerek yanaklarını avuçları arasına alıp,hasret giderircesine küçük öpücüğü derinleştirdi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kayra kendine geldiği ilk an Asya'nın ve bebeklerin durumunu sormuş iyi olduklarını öğrenince sonunda rahatlayabilmişti.
Ailelerinin neden kendi başında beklediklerini Tuğra ve Asya'yı yalnız bırakmak amaçlı olduğunu düşününce bir müddet onlara hak versede Ege ve Efe'nin perişan halini görünce dayanamayarak karısının avcundaki elini sıkarak bakışlarının kendisine dönmesini sağlayıp sessizce fısıldadı.
"Derya çocuklarda rezil oldu burada sen eve mi gitsen güzelim. Annemlerin gideceği yok."
Kocasının isteği ile bakışları Azra ve Ayşe'nin kucağında rahatsızca uyuyan çocuklarına kaydı. Kayra haklıydı onlarda perişan oluyordu ama onu burada bırakıp gitmekte istemiyordu. Bakışlarını tekrar kocasına çevirerek üzgünce fısıldadı.
"Seni bırakıp nasıl gideyim Kayra?"
"Yavrum ben de kalmanı istiyorum ama kimseden bir atak göremiyorum gitmek için. Hayır çocukların halini akıl edende yok ki ben ne deyim şimdi?"
Kayra ve Derya'nın fısır fısır konuşması ile Mehmet onların haline sinsice gülümseyerek konuştu.
"Kayra karını göndermeyi düşünmüyor musun oğlum? Torunlarım perişan oldu burada."
Babasının sözleri ile karısındaki bakışları bezgin bir şekilde babasına dönünce Ali onun bakışlarından ve yüz ifadesinden karısından ayrılmak istemediğini anlayınca biraz eğlenmek istedi.
"Baban haklı oğlum.Çocuklar rahatsız oldu yeterince Derya annenlerle gitsin ben refakatçın olurum.Kızım için hayatını riske attın sonuçta."
Ali'nin sözleri ile yüzü buruşurken başını olumsuz anlamda salladı.
"Olur mu öyle şey Ali amca? Ne demek riske attın? Asya benim de kardeşim.Üstelik bana emanetti ve ben onu koruyamadım bile.Zaten size ve Tuğra'ya karşı bu yüzden mahcubum,bir de refakatçım olup beni daha fazla mahçup etme. Gerek yok kalırım ben tek. Siz Derya ve çocukları da alıp dönün eve."
Derya kocasının kendisine yüklenmesi ile üzülürken diğerleride onun bu düşüncesi ile onaylamaz bakışlar atarak homurdanmışlardı.
Ayşe kucağındaki Ege ile kalkarak diğerlerine döndü.
"Asya'yı da ziyaret edip gidelim biz artık."
Bakışlarını Derya'ya çevirerek sözlerine devam etti.
"Sen kocanın yanında kal kızım. Biz çocuklarla ilgileniriz. Aklın kalmasın."2
Ayşe'nin sözleri ile Derya ona minnetle bakarken diğerleride ayaklanmıştı ki Mehmet çalan telefonunu cebinden çıkararak arayana bakıp bakışlarını gelinine çevirdi.
"Kızım babanın haberi var mı bu olanlardan?"
Derya başını olumsuz anlamda sallayınca Mehmet aramayı cevapladı.
"Yunus. Ne oldu lan sesimi duymadan gözüne uyku girme..."
Mehmet'in sert ses tonu ve endişeli haliyle bütün bakışlar ona döndü.
"Allahın cezası psikopat kadın! Cenk'in haberi var mı?"
Odadakiler Mehmet'in yaprığı konuşmadan bir şey anlamadıkça onları da bir endişe sarmıştı.
"Eş zamanlı saldırı düzenlemiş resmen manyak!"
"Asya'ya saldırdı Kayra vuruldu hastanedeyiz şu an."
"Asya hamileymiş düşük riski oluştu saldırıdan sonra şimdi iyi çok şükür durumları. Kayra da iyi çok şükür.Omzundan yaralanmış,küçük bir operasyon geçirdi."
"Gelme desem de geleceksiniz zaten ama çocukların haberi olmasın. Ortalığı velveleye verme şimdi."
"Araz'a da haber et buradan bizimle ilgilenecek bir Savcı ayarlasın,ya da kendisi gelsin. Bir kaç güne lazım olacak. Cenk bir adamdan bahsetti,bir kaç mekan adresi verdi. Bitsin artık şu mesele fazla uzadı! Bak hukuka uygun haraket edelim dediniz beni frenlediniz benim artık sabrım kalmadı Yunus! İster hukuka uygun ister benim yöntemimle ama bitecek artık bu mesele! Ne gerekiyorsa ayarla ister kitabına uydur ister uydurma ben o kadını bu dünyadan siler gerekirse hapiste paşa paşa yatarım!"2
"Tamam! Haber et gelişmelerden."
"Ne oluyor lan!? Başka kime zarar vermiş o yılan!?"
Ali'nin sorusu ile nefesini sesli bir şekilde bırakarak sakinleşmeye çalıştı kısa bir an. Kendisine endişeyle bakan arkadaşına bakışlarını çevirerek öfkeyle söylendi.
"Verda'ya da saldırmış manyak!?"
Kadınların çığlıkları Ali ve Kayra'nın küfürleri ile Yunus'tan edindiği bilgileri aktararak ellerini yüzüne kapatıp sertçe sıvazladı.
"Asya'nın haberi olmasın bu durumdan. Daha fazla üzülmesin. O kadını bulup cezasını kendi ellerinle vermezsen bir daha karşıma çıkma Mehmet! Bizim ailemizin çocuklarına bunları yaşatabiliyor ve sen hala hukuka kanuna göre hareket etmeyi düşünüyorsan silerim seni! Önce yaşattığını yaşayacak sonra adalete teslim edilecek! Gerekirse git yat o hapiste ben seni bir ömür beklerim!"
Sözlerini bitiren Azra içinde büyüyen öfkeyle odadan çıkarken Ayşe de kocasına dönerek tısladı.
"Bu olayların başlı başına sebebi sizsiniz! Tuğra ve Asya'yı bu oyuna mecbur bırakmasaydınız bu yılan başımıza bela olmayacaktı! O yılanı nasıl bulursun bilmem ama başını ezmeden karşıma çıkarsan,dönüp karım var diye bakma bir daha! Şimdi oğlundan mı, Osman dan mı yoksa Tolga'dan mı yardım alısın bilmem ama o kadın bulunacak! İstersen otur aynı kafaya sahip arkadaşlarınla plan yap! Siz seversiniz gizli kapaklı işler yapıp başımıza dert açmayı! Ne yapıyorsanız yapın ama o akrebi bulun bir an önce!"
Mehmet ve Ali esip gürleyip giden eşlerinin arkasından şaşkınca bakakalmışlardı.
"Yargı dağıtmaya yer arıyorlar yeminle!"
Ali'nin sözleri ile Mehmet başını olumlu anlamda sallayarak homurdandı.
"Lan bunlar hakim ,savcı olsaymış ülkede suç oranı sıfırlanırmış. Kısasa kısas deyip asıp kestiler resmen."
İkiside hareketlenip eşlerinin arkasından odadan ayrılırken Derya şaşkınca eliyle kapıyı göstererek kocasına çevirdi bakışlarını.
"Ali amca ve Ayşe Teyzemin her şeyden haberi var Kayra! Ben hiç bir şey anlamadım bu işten!"
Kayra karısının bileğinden tutup yanına çekerken söylendi.
"Onları anlamak için onlar gibi düşünmek lazım yavrum. Bizde de o kafa olmadığına göre işlerine karışmasak daha iyi bence ama Nilay mevzusunda annemler haklıydı. O sürtük yaptıklarının bedelini ödemeden o deliğe giremez! Buna ne babamlar ne ben izin veririm! Gerçi Verda' ya yaptıklarından sonra birazcık şansı varsa bizim elimize düşer. Eğer Cenk'in eline düşerse bu defa canını almadan bırakmaz onu."
Derya kocasının sözleri ile ne diyeceğini bilemeyerek yanına otururken bildiği ve istediği tek şey Nilay'ın yaptıklarının bir an önce cezasını çekmesiydi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~'~~~~'''~~~
Ali kızının göğsüne sinip ağlaması ile haline içi parçalanmış ne yapacağını,nasıl sakinleştireceğini bilememişti. Ne kadar büyüyüp evlenip bir yuva kursada korktuğu zaman hâlâ kollarında ağlayan o küçük kızıydı. Yıllar geçsede bu huyunu bırakamamıştı Asya. Şikayetçi değildi elbette ama döktüğü her göz yaşı damlası içini parçalıyordu hâlâ.
Başına küçük bir öpücük bırakarak,geri çekilirken yüzüne bir gülümseme kondurarak yanaklarını avcunun arasına aldı. Bu defa da alnına bir öpücük bırakıp göz yaşlarını silerken gülümseyerek konuştu.
"Kocaman kız oldun Asyam. Yakışıyor mu sana hâlâ babanın göğsüne saklanıp ağlamak?"
Diğerleri baba ve kızın hâlini üzgün gözlerle izlerken, Asya'nın küçük bir çocukmuş gibi omuzlarını silkmesiyle yüzlerinde bir tebessüm oluşmuştu.
"Anne olacaksın artık. Sencede göğsümdeki yerini artık torunlarıma bırakmanın vakti gelmedi mi? Sana benden daha güvenli bir sığınak olan adama emanet ettim ben seni Asyam. Acını,kederini,mutluluğunu onun göğsüne sakla. Ben bundan sonra artık hep arkandaki sığınağınım,yanındaki sığınağın artık Tuğra. Böyle yaparak damadımla aramı açacaksın."
Kızının geldiği andan beri göğsünde ağlaması,belli etmek istemesede Tuğra'yı suçlu hissettirmiş ve mahçup bakışlarla kızı ile ikisini izlemişti. Onun bu haline daha fazla dayanamayan Ali hem onun hem kızının moralini biraz olsun yükseltebilme umudu ile konuşmaya çalışmıştı Asya ile. Küçük bit çocukken nasıl göğsünde saklıyordusa,hâlâ yeri aynıydı fakat yaşadıkları olay kızı kadar damadını da yıpratmıştı. İkisinin birbirine destek olup birbirini teselli etmesi onların tesellisinden,desteğinden daha önemliydi.
Babasının sözleri ile burnunu sertçe çeken Asya bakışlarını babasının gözlerine dikerek karşılık verdi.
"Torunların babalarının göğsüne saklanabilirler baba. Burası benim sığınağım. Ağlayınca çirkin oluyorsun ,kimse o halini görmesin benim göğsümde gizlice ağla diyen sendin. Çirkin halimi mi görsün herkes?"
Asya'nın sözleri ile herkes kıkırdarken Ali damadına başıyla işaret vererek tekrar konuştu.
"Gel oğlum gel. Geç karının yanına."
Tuğra,Ali'nin isteği ile karısı ve ona doğru yaklaşırken Ali damadını kalktığı yere çekip oturttu ve kızının başını kocasının göğsüne bırakarak onların şaşkın ve utangaç bakışları altında kapıya doğru ilerleyerek homurdandı.
"Çirkin miş! Kızım bu çocuk senin beş altı yaşında at istiyorum diye bir hafta ağladığın için en çirkin haline şahit olmuş adam be! Görmediği bir şey mi!?"
Ali'nin sözleri ile Tuğra hatırladığı anıyla dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken bunu duyan Asya isyan edercesine çemkirdi babasına.
"Yaaa baba! Ne demeye hatırlatıyorsun şimdi utanç verici anılarımı!? Çocuktum bir kere o zaman!"
Ali kapıdan içeriye doğru dönerek kızına seslendi.
"Hâlâ çocuksun kızım! Ama senden daha küçük iki çocuk var ve bugün yeterince rezil oldular. İzin verirsen artık gidelimde rahat etsin çocuklar."
Sözlerini bitirip Mehmet ve diğerlerine gidelim dercesine başıyla işaret verirken onlarında vedalaşıp çıkması ile odanın kapısını kapattı.
Başını yasladığı göğüsün sürekli inip kalkması ile Asya biraz daha sokularak utançla fısıldadı.
"Gülme Tuğra!"2
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Verda sesini kimseye duyuramamanın umutsuzluğu ve hissettiği korkuyla debelenirken üzerindeki adamı var gücüyle ittirmeye çalışsada kolundaki ve bacağındaki yaralardan dolayı pek başarılı olamıyordu.2
Hadi vedalaşma faslından be toparlanmaya çalıştığı zaman kaybından dolayı okulda hiç bir eğitim görevlisi kalmamıştı da hizmetlilere ne olmuştu? Neden kimse sesini duymuyordu? O an Yakup'a bugün geç çıkacağını söylediği için bin pişman olmuştu. Belliki bu saldırıyı daha önceden planlamışlardı ki ortalarda kimseler yoktu. Acaba onlarada mı bir zara verdiler diye tehlike anında bile aklında dönen sorulara anlam verememişti. Çığlıkları ve üzerinden itmeye çalıştığı adamı bir türlü durduramıyor engel olamıyordu. Yaşlar gözünden aktıkça görüş açısı bir türlü netleşemiyordu.
Adamın dudaklarını boynunda hissettiği an bütün kanı çekilmişti adeta. Bedenine bırakacağım imzadan kocan anlar derken kastettiği şeyin bu olduğunu düşünmemişti. Korku tüm bedenini ele geçirirken boğazı yırtılırcasına bağırdı. Ölmek istemiyordu ama bedenine dokunupta kocasına mesaj vermeyi düşünmeleri ona ölümü bile kabullendirmişti o an.
Açılan kapı duvara sertçe çarpıp büyük bir gürültü boşlukta yankılanırken üzerindeki ağırlığın kalktığını hissetmişti. Korkudan titreyen bedenine hükmetmeye çalışarak hızla kendini bir köşeye çekerek üzerini toparlamaya çalıştı ve titreyen elleri ile gözyaşlarını silip görüşünü netleştirirken bir adamın kendisine saldıran adamla mücadele ettiğini farketti.
Genç adam elindeki tornavidayla saldıran adama doğru bir hamle yaparken bir taraftan da bağırıyordu.
Saldıran adamda elindeki bıçakla afama doğru hamle yapmıştıki adam elindeki tornavidayı adamın bacağına saplayıp bu defa kendisine bağırdı.
"Öğretmen bacım çık hemen buradan!"
Genç adamın kendisine seslenmesini güçlükle algılarken adam halinden anlamışki daha yüksek ve sert bir sesle tekrar bağırdı.
Verda adamın bağırışı ile kendisine gelirken bacağındaki ve kolundaki yaraların acısını yok saymaya çalışarak olabildiğince hızla toparlandı ve hâlâ boğuşan ikilinin yanındna korkuyla geçerek kapıdan topallayarak çıktı. İçerideki adamda aklı kalmıştı. Korkuyordu. O manyağın ona da zarar vermesinden korkuyordu. Adımlarını olabildiğince hızlı tutmaya çalışıp var gücüyle bağırarak çıkış kapısına doğru ilerledi.
Kapının önüne geldiğinde kolundan akan kana gözüne ilişsede sakin olmaya çalıştı. Gözleri kararıyordu ama kendinde kalmalıydı. Onu kurtaran o genç adam hala o psikopatlar oradaydı yardım etmeliydi. Kararan gözlerine inat gücünü toplayarak bir kez daha bağırdı.
Bedenini daha fazla taşıyamayan yaralı bacağı yüzünden kapının önüne yığılırken gözleride kapanmak üzereydi.
Yakup ve diğer korumaların hızla bahçe kapısında giridiğini görünce tuttuğu nefesini bıraktı.
Saniyeler içinde yanına gelen korumaların şok olmuş bakışları üzerinde kısa bir an gezinmiş,sonra sanki görünmez bir komut almışlar gibi hızla içeriye doğru hareketlenmişti bir kaçı.
Yakup hayatında ilk defa duyduğu küfürlerle ve gözlerinde ilk defa şahit olduğu bir korkuyla onu kucağına almaya yeltenmiştiki Verda koluna dokunarak telaşla konuştu.
"Bıçağı vardı Yakup! Beni kurtaran adama da zarar verecek o manyak."
Yakup'un yüzü işittikleri ile kararırken Verda sözlerine devam etti.
"Tuvaletteler!Adama yardım et! Ona bir şey olursa ben vicdan azabından yaşayamam Yakup!"
Yakup,öfkeyle kararan yüzüne inat başını olumlu anlamda sallayarak ağlayan kadını sakinleştirmeye çalıştı.
"Sakin ol yenge. Tamam halledeceğim ben her şeyi."
Verda'nın yaralarının çok ciddi olmadığına kanat getirdikten sonra yanlarındaki korumalara dönerek seslendi.
"Yengeyi hemen arabaya götürün!"
Sözlerini bitirir bitirmez içeriye doğru bir hamle yapmıştı ki diğer korumaların iki adamla birlikte kendilerine yaklaştıklarını görünce hızla onlara yaklaşmıştı ki genç olan adamın bağırarak kollarından tutan korumaları silkelemeye çalışması ile kaşları çatıldı.
"Dağ başımı lan burası!? Öğretmen hanım nerede!? Ulan ırz düşmanları kadının kılına zarar verdiyseniz bu şerefsizliğinizin peşinini bırakmam! Yanınıza bırakırsam andım olsun bana da yörük Acar demesinler! Ulan yedi ceddinizi si..."1
"Sakin ol koçum. Öğretmen hamım iyi. Bizden ona zarar gelmez yengemizdir kendisi."
Yakup genç adamın kaşının üzerinden yüzüne doğru olan kesikten akan kanı fark edince başka bir yerinde hasar varmı diye hızla konturol etti. Kalçası ve baldırı arasında ki yarayı da görünce öfkesi daha bir artmıştı. Bakışları bu defa korumaların tuttuğu ağzı gözü dağılmış iki bacağından yaralı olan adama kaydı ve sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Hamza! Götürün bu şerefsizi kapatın bir yere! Dikkat edin gebermesin!"
Yakup'un emri ile diğerleri yarı baygın adamı sürükleyerek götürürken o Verda aklına gelince aceleyle adının Acar olduğunu öğrendiği adama çevirdi bakışlarını.
"Sana can borcumuz var kardeşim. Abim bu yardımının karşı...."
Acar kollarını silkeleyerek korumalardan kurtarıp karşısındaki adama bir adım yaklaşarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Abin de minneti de umrum da değil! Öğretmen hanımı göreceğim! Sizi tanıyıp,tanımadığını anlamadan,iyi olduğuna gözlerimle şahit olmadan seni de beylik laflarını da dinleyecek değilim!"
Acar'ın yanındaki korumalar onun asi tavırları ile tekrar bir hamlede bulununca Yakup elini kaldırarak onları engelledi ve bakışlarını karşısındaki cesur ve inatçı adama çevirdi.
"Eyvallah koçum. İstediğin gibi olsun madem. Öğretmen hanımı hastaneye götürmemiz lazım ama sen görmeden rahat etmeyeceksin belliki ayrıca seninde tedavi olman lazım."
Eliyle kapıyı işaret ederek sözlerine devam etti.
"Görüş madem öğretmen hanımla. Sonra ikinizi de tedavi ettirelim."
Acar eliyle kapıyı işaret eden adama,güvensiz ve ters bakışlar atıp yaralı bacağını sürüyerek çıktı kapıdan. Okul bahçesinden çıktıklarında kapının önündeki araci işaret eden Yakup'la o yöne doğru ilerledi. Yakup'un işareti ile kapıyı açan korumalarla Acar onlara temkinli bir şekilde bakarak açık kapıdan hafif eğilip içeriye baktı.
Dakikalar önce korkuyla çırpınan kadının aracın içinde baygın bir şekilde yattığını görünce sert bakışları anında yanındaki adamı buldu.
"Öğretmen hanım kendinde değil! Ben nereden bileceğim şimdi sizin ona bir zarar verip vermeyeceğinizi!?"2
Yakup bir an önce Verda'yı hastaneye götürmek istiyordu lakin yanındaki adamın inadından bir türlü başaramıyordu.
"Bak kardeşim. Yengemi bir an önce hastaneye götürüp tedavi ettirmem lazım. Uğraşacak bi dünya işim var ve senin inadın yüzünden ben seninle uğraşmak zorunda kalıyorum. Yengeyi kan tuttuyor! O yüzden baygın! Arkadaki araca geç hastanede anlarsın tanışıp tanışmadığımızı!"
Acar,Yakup'un sözleri ile arkadaki aracı kontrol etti. Kendi işini kendi görürdü kimseye minneti yoktu lakin kadını mafya bozuntusu kılıklı adamlarla yalnız bırakmayı istemiyordu. Başını olumsuz anlamda sallayarak kapısı açık araca binerken homurdandı.
"Ben de öğretmen hanımın yanında gideceğim!"
Yakup başını sabır dilenircesine göğe kaldırdı. Bir an önce Verda'yı tedavi ettirip abisini bilgilendirmesi gerekiyordu. O kısım ise şu an içinde bulunduğu durumdan bin beterdi. Nasıl diyecekti yengeyi koruyamadık yaralandı diye. Öğrendiklerinden sonra onu zapt edemeyeceğini biliyordu ve bu durum daha beter canını sıkıyordu.2
Acar'ın isteği ile başını olumlu anlamda sallayarak aracın kapısını kapatıp bakışlarını arkasındaki adama çevirdi.
"Okul müdürü ile iletişime geçin. Abimi tanıyor zaten o yüzden bu olanları usulüne göre halledin. Kimsenin haberi olmasın bu durumdan."
Koruma Yakup'un isteğini onaylarken o araca binerek şoför koltuğuna oturdu ve dikiz aynasından bakışlarını atkadakilere çevirdi. Acar la bakışları kesişince onun avına odaklanır gibi kendisine bakması iyice sinirini bozmuştu.3
Homurdanarak aracı çalıştırıp her zaman gittikleri hastaneye doğru yola koyuldu.
Geldikleri hastanede Verda ve Acar tedavi edilmiş,yaraları hafif olduğu için dikiş atılıp taburcu olabilecekleri söylenmişti. Acar biraz olsun etrafındaki adamlara güvensede yinede Verda ile görüşmeden gitmek istememişti.2
Uzandığı sedyenin arasındaki perdenin açılması ile toparlanırken bakışları karşısındaki sedyede oturan kadını buldu.
Onu gördüğü o an dan çok daha iyi durumda olduğunu farketsede yinede iyi olduğunu duymak için sormak istemişti.
"Geçmiş olsun öğretmen hanım."
Verda'nın bakışları adamın sesiyle alnındaki bandajdan yüzüne kayarken minnetle gülümsedi.
"Teşekkür ederim. Size de geçmiş olsun. Benim yüzümden yaralandınız. Siz yetişmeseydi.."
Acar kadının o anları hatırlamasından rahatsız olmuş ve hızla sözünü kesmişti.
"Siz iyisiniz ya gerisi önemli değil."
Bakışları yanlarında dikilen adama kayınca içindeki şüpheyi dile getirmek adına sözlerine devam etti.
"Bu adamlar tanıştığınızı söylüyor. Lakin ben güvenemedim. Eğer durum başka ise korkmanıza lüzüm yok bilesiniz."
Verda genç adamın sözleri ile yüzüne gülümseme yerleştirmeye çalışsada pek başarışılı odluğu söylenemezdi.
Yakup'un bıkkınca homurdanması ile kendinden cevap bekleyen adama çevirmiştiki bakışlarını Yakup söze girdi.
"Ulan yengemiz diyorum yengemiz!"
Abisine haber uçurmuştu lakin kendisi iletişime geçemediği için aklı ondaydı bir de bu adamla uğraşıyordu. Tamam minnettarlardu ama bu kadar inatlaşmakta neyin nesiydi? Aklına gelen şeyle gözleri şüpheyle kısıldı. Olayın telaşı ile daha önce aklına gelmemişti.
"Bizi takacağına sen söyle bakalım senin boş okulda ne işin vardı!? Ne demeye o saatte oradaydın!? "
Yakup'un sorusu ile Verda uyarırcasına fısıldadı.
Elini kaldırarak kadını susturan Yakup şüpheli bakışlarını adamın gözlerinden çekmemişti. Önece aklına gelmesede şu an düşününce garip gelmişti.
"Elektirik arızası yüzünden bir haftadır okuldaydık zaten. Sadece bodrum kattaki arıza kaldığı için ben bugün tek gelmiştim. Öğrencilerin güvenliği açısından okul boşalınca yapıyorduk işimizi. O yüzden o saatte okuldaydım."
Soruyu soran her ne kadar Yakup olsa da Acar onu kale almadan cecabını Verda'ya vermişti. Onun tekrar minnetle kendisine bakması ile sorduğu sorunun cevabını hâlâ alamadığını hatırlayarak yineleyince Verda aradaki huzursuzluğun daha fazla uzamaması için cevap verdi.
"Yakup benim eşimin koruması. Okula gelip giderken bana eşlik eder kendisi. Benim güvenliğimi düşünüp,yarıdım ettiğiniz için tekrar teşekkür ederim. "
Konuşurken ayağa kalkan Verda sözlerinin sonunda kurtarıcısı olan genç adamla vedaşlaşmak için elini uzatmıştı.
Acar bir Verda'ya bir yanındaki adamın çatık kaşlarına bir de kendisine uzatılan ele baktı ve içindeki şüpheyi silerek kadının kendisine uzattığı eline o da elini uzatarak hafifçe sıkıp gülümsedi.
"Acar ben öğretmen hanım. Geçmiş olsun tekrardan."
Verda adamın sözleri ile hafifçe gülümseyerek başını olumlu anlamda sallarken ikili ellerini birbirinden ayırdı.
"İsmim Verda. Öğretmen hanım demenize gerek yok. Size de tekrar geçmiş olsun.İzniniz olursa yardımınız karşılığı Yakup sizi evinize bırakatırsın. Bu halde olmanızın sebebi benim nihayetinde."
Adam olduğu yerden haraketlenerek Verda'nın sözlerine karşılık verdi.
"Hiç gerek yok. Ben başımın çaresine bakarım. Önemli bir şeyim yok zaten."
Verda ve Yakup adamın bu isteğine itiraz etmek istesede adam iyigünler dileyerek ayrılmıştı yanlarından.
Verda'nın bakışları giden adamın ardından yanındaki Yakup'a dönünce içindeki sıkıntıyla konuştu.
"Abinin haberi olmasın bu olaydan Yakup. Haberi olursa bu işin peşini bırakmaz. Ufak bi kaza geçirdiğimi söyleriz çık..."
"Abimin haberi var yenge lakin ulaşamıyorum kendisine."
Yakup'tan aldığı cevapla Verda sakinleşmek istercesine gözlerini kapattı. O kocasının böyle işlerle uğraşmasını istemiyordu. Devletin verdiği görev ayrıydı,kendi kişel meseleleri ayrıydı. Kanun ve nizama göre hareket etsin elini kana bulamasın istiyordu. Biliyorduki böyle bir olaydan sonra onu kendisi bile durduramazdı.
"Ulaşamasanda en azından hâlâ cezaevinde olduğundan eminsin değil mi Yakup?"
Adamın bakışları Verda'yı bulunca onun koluna girerek çıkışa doğru yönlendiridi.
"Çıkmak için görüşmeler yapıyormuş yenge ama benimle görüşmedi henüz."
Yakup neden kendisi ile görüşmediğini bilirken Verda 'da az çok nedenini anlamıştı. Onu durdura bilmeyi ummaktan başka bir şey gelmiyordu şu an elinden.
"Yenge bir de babanız aradı bir kaç sefer ama ben açmadım. Haberi yok durumunuzdan ama ulaşamayınca merak etmiştir. Siz bi görüşün isterseniz."
Yakup'un sözleri ile Verda nefesini sesli bir şekilde bıraktı.
Babası durumunu öğrenir bir de sebebini anlarsa bir daha Cenk ile iplerini kopartması için elinden geleni yapardı. Bir taraftan Cenk'i nasıl durdura bileceğini düşünürken,bir taraftan da babasından bu durumu gizlemenin yollarını arıyordu. Üç gün önce aniden onun evine gelmişler birlikte kalıyorlardı ve o bu durumu nasıl gizleyeceğini bilmiyordu.
Araca bindikten sonra annesini arayarak aklına gelen ilk yalana sığındı. Cenk'in bugün eve döneceğini söyleyince annesi babasını da alır eve dönerdi. Görüşme tamda istediği gibi gitmişti. Verda akşama Cenk'in eve döneceğini söyleyip,annesinin ona yapamayacağını bildiği için hep beraber yemek yeme teklifin de bulunmuştu. Annesi ise haftalar sonra damadının dönmesi ile bu teklifini anında red etmiş başabaşa kalmalarını,onların bugece yanlarında olmasının uygun olmadığını söyleyip durmuş,bir an önce evine gitmek istediğini,onun ise kendisini oyaladığını söyleyip durmuştu.Sonunda Verda annesinin isteğini onaylayarak sahte bir kırgınlıkla telefonu kapatmıştı.
Derin bir nefesi içine çekerken en azından babası ve annesini bu olayın dışında tutabilmeyi başardığı için rahatlamıştı.
Eve geldiklerinde Verda yine Yakup'un yardımı ile araçtan inerek eve doğru ilerlemişti. Evin giriş kapısından onu içeriye geçiren Yakup'a teşekkür ederek aksak adımlarla merdivenlere yöneldi ve yavaş yavaş odasına çıktı. Aklı kocasındaydı ve haber alamamak onu daha da endişlendiriyordu.
Elindeki telefonu komodinin üzerine bırakarak odanın içerisine ilerledi. Yaşadığı anlar aklına geldikçe hala ürperirken adamın ona tecavüz etmek niyeti ile saldırması aklına gelince tiksintiyle yüzünü buruşturduğu an eli istemsizce boynuna gitti temizlemek istercesine sertçe sürttü elini. Duş almak bedenindeki o pis dokunuşlardan ve kan kokusundan kurtulmak istiyordu. Giysi dolabına doğru ilerleyerek kıyafet çıkartmak için kapağına uzanmıştı ki aynada gördüğü görüntüyle korkuyla gözleri büyüdü.
Boynununun etrafındaki bariz bir şekilde belli olan iğrenç morlukları fark edince gözleri tekrar yaşlarla dolmuş,o an beyninde tekrar dönmeye başlarken gözlerini aynadan hızla çekerek aceleyle kıyafetlerini çıkarıp yatağın üzerine bırakarak banyoya ilelemişti. Henüz kocasından bir haber yoktu lakin gelipte kendisini bu hâlde görmesini istemiyordu. Sakıncalı olsada o duşu alıp bir an önce o morlukları elinden geldiğince kapatıp gizlemeliydi. Cenk yaralarının üzerine bir de bu morlukların sebebini öğrenirse her şey daha kötü olabilirdi.
Her ne kadar o pislikler ölümü hak etmiş olsalarda o kocasının böyle bir şey yapmasını istemiyordu. Göz yasalari arasında sargılarına dikkat ederek kısa bir duş alıp çıktı banyodan. İç çamaşırlarını giyinip kıyafetlerini giyeceği esnada sertçe açılan kapıyla korkudan ağzından kaçan çığlığa engel olamamıştı.
Gelenin kocası olduğunu fark ettiği an korkusu anında uçup gitsede bakışları buluştuğu an onun gözlerindeki duyguyla güçlükle yutkunarak ürkekçe fısıldadı.
Kendisini baştan aşağı süzen kocasının bakışları ile biraz önce kendi gördüğü görüntü aklına gelince dolan gözleri ile çıkarttığı bornozu hızla üzerine geçirerek sıkıca bağlayıp yakasını da avuçları arasında topladı.
Kocasına arkası dönüktü ve onun sessizliği ve biraz önce bakışlarında şahit olduğu o ifade onun yapabileceklerinin kanıtıymış gibi içine işlerken korkutmaya da yetmişti.
"Ce...Cenk. Sakin ol. İyiyim ben."
Evi inletircesine bağırırken Verda korkuyla istemsizce ona doğru dönmüştü.
Yaşlarla parlayan,içi öfkeden kan çanağına dönmüş gözleri ile bakışları buluşunca avuçlarının arasındaki bornozun yakasını biraz daha sıkarak güçlükle fısıldadı.
"İyi...İyiyim ben. Bir şey olmadı. Ufak bir kaç kesik."
Kocası titreyen elini bornozun yakasındaki eline doğru uzatsada, dokunmaya korkar gibi elini geri çekerek yumruk yapmıştı.
Verda'da tıpkı onun ki gibi dolan gözleri ile başını iki yana sallayarak itiraz edince Cenk sert bir kaç nefes alarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
Kocasının sesindeki acıyı hissettiği an onu biraz olsun rahatlatmak adına istemeyerekte olsa önce yakasındaki elini çekip sonra bornozun kuşağını çözerek üzerinden sıyırdı.
Cenk'in bakışları önce bacağındaki sargıda,daha sonra kokundaki sargıda gezinmişti.Kaşları mümkünmüş gibi daha da çatılırken,yumruk halindeki ellerinin eklem yerleri sıkmaktan beyaza dönmüştü. Bakışları tavaşça göğüsleri ve boynununda gezinirken öfkeden alnındaki damarın atmaya başladığını farkeden Verda ona doğru bir adım atarken Cenk'in yumruğunu birden yanlarındaki dolabın kapağına ardı ardına vurmaya başlaması ile Verda onun kendini kaybetmiş halinden korksada yaklaşarak beline sarılıp başını sırtına yaslayarak gözyaşları içinde fısıldadı.
"Sakin ol ne olur Cenk. İyiyim ben."
Kocası kendisini duymuyormuş gibi öfkesini kusmaya devam ederken Verda'nın içi parçalanmıştı onun haline.
Kardeşinden sonra kaybetme korkusunu yaşadığı bakışlarından belliydi. Üstelik bir de bedenindeki iğrenç dokunuşları görmüştü ve bu durumun onu ne hale soktuğunu anlayabiliyordu fakat ona kendisinin bile engel olamayışı korkmasına sebep oluyordu.
"Cenk korkuyorum! Kendine gel korkuyorum!"
Korkudan dilinden dökülen sözlerle kocası sanki transtan çıkmış gibi aniden dururken Verda alnını sırtına dayayıp gözyaşları içinde çaresizce fısıldadı.
"Canın yanıyor yapma artık. Yapma."
Derin derin nefesler alan Cenk onu korkuttuğunu karnının üzerindeki titreyen ellerinden ve çaresiz çıkan ses tonundan anlarken belindeki ellerin üzerine elini koyarak karısını kendisine doğru çekip dolapla arasına sıkıştırarak alnını alnına yaslayıp nefesini sertçe bırakarak acıyla fısıldadı.
"Özür dilerim... Canını yakmalarının sebebi olduğum,seni koruyamadığım,yanında olamadığım için özür dilerim."
Verda kendi akan gözyaşlarını umursamadan kocasının yanaklarındakine uzanrak fısıldadı.
"Geçti. İyiyim ben. Şimdi yanımdasın ya canımın acısı bile geçti."
Dudaklarını karısının alnına bastırarak titreyen elini karısının boynundaki morluklarının üzerine getirerek dokunmaya korkarcasına parmaklarını gezdirdi. Bu hareketi ile gözlerinde yeniden peydah olan o ifade Verda'nın korkusunu dahada katmerlemişti. Alnına değen dudakların sıcaklığı ile boynundaki dokunuşları unuturken kocası tekrar alnını alnına dayayarak soğuk bir ses tonuyla konuştu.
"Yerin yedi kat dibine de girse o yılanın yaptıklarını misliyle ödeteceğim! Andım olsun o sürtüğe ulaşana kadar bu içimdeki ateşle,bu şehri yakıp onun ve sana bunu yaşatanların kanıyla söndüreceğim!"
Kocasının sözleri onun içinde yanan ateşin aksine kendi içinde daha büyük bir ateş yakarken başını olumsuz anlamda sallayarak yüzünü avuçlarının arasına alıp korkuyla fısıldadı.
"Ya...yapma! Yalvarırım. İstemiyorum. Yapma!"
Kocası yüzündeki elleri çekip avuçlarının içine birer öpücük bırakarak geldiğinden daha büyük bir öfkeyle odadan çıkarken Verda arkasından onu durdurmak için canhıraş bağırsada fayda etmemişti.
Saatler ilerledikçe ne ağrıları ne de geçen vakit Verda'nın içindeki korkuyu söküp atmaya yetmişti. Kocasına engel olmamıştı,olmayacağının da farkındaydı ama istemiyordu. Başına daha büyük bela açmasından korkuyordu. Kaybolmuş gibiydi kocası. Yaşadığı acıların arasında kaybolmuş gibiydi ve ona bu acıları yaşatan yine aynı kadındı.Gözlerindeki ifadeden anlamıştı durmayacaktı ve o durmadıkça ellerinin arasından kayıp gideceğini biliyordu. Gözlerinde gördüğü o masum büyüyememiş,yaralı çocuğun yerini içindeki ateşe bırakmıştı. O ateşin onu yakıp küle çevirmesinden,o ateşte kaybolmasından korkuyordu Verda.
Ne yapacağını bilemez halde saatler geçmiş,gece sabaha döner olmuştu. Oturduğu yatağın üzerinde düşünceleri arasında kaybolurken dışarıdan gelen yüksek seslerle anlamıştı kocasının geldiğini. Yataktan kalkıp yavaş adımlarla pencereye doğru ilerledi ve bahçeye çevirdi bakışlarını.
Kocası karşısında topladığı adamlara bağırıp çağırıyor öfkesinden bir kaçını itip kakıyordu. Yanına gelip onu durdurmak isteyen Yakup'un yüzüne yumruğunu geçirince Verda'nın elleri korkuyla ağzına kapanmıştı. Yakup'a saldırmasını,hıncını ondan çıkarmaya çalışmasını daha fazla izle yemeyeceğini anlayarak odanın içerisine doğru yöneltti adımlarını.
Yatağa doğru ilerlerken aradan geçen bir kaç dakikanın ardından odanın kapısı gürültüyle açılınca bakışları odaya giren kocasını bulunca ağzından kaçan çıplığa bu defa engel olamadı.
Kendinin görünürde bir yarası yoktu fakat eli yüzü,kıyafetleri kan içindeydi. Onun bakışarıda kendisini bulmuş fakat hiç bir şey söylemeden banyoya doğru ilerlemişti.
Verda'da ağır adımlarla arkasından ilerlerken o üzerindeki gömleği hırsla çıkarıp kirli sepetine atmıştı. Lavaboya yönelip suyu açarak elini yüzünü yıkarken Verda kapıda durarak korkuyla konuştu.
Kocasının bakışları bir an kendisini bulsada hemen geri ekmiş yaptığı işe devam etmişti.
"Yapma! Durmanı istiyorum. Ne yapıyorsun? Kimin kanıyla geldin sen bana Cenk!? Sen katil değilsin! Benim kocam katil..."
Söylediği sözleri ve sorularını umursamayan kocasının gözlerine dolan gözlerini dikti.
Onun havluyla elini yüzünü kurulayıp onuda kirli sepetine atarak yanından geçmesi ile onun hareketlerini izledi. Dolaptan çıkardığı gömleğini üzerine geçirirken bakışları tekrar buluşunca Cenk tekrar sordu.
Başını olumlu anlamda sallayan karısına o da başını sallayarak kapıya doğru ilerleyip geldiği gibi çıkıp gitmişti.
Verda onun bu haliyle göz yaşlarına engel olmazken Cenk karısına saldıran adama uyguladığı en ağır işkencelerle bile konuşmaması üzerine hapisane de öğrendiği bilgilerin peşine düşmek için ayrılmıştı evden. O piçi öldürmeyecekti,ölümü o kadar kolay olmayacaktı ce ne olursa olsun o yılanı bulup yaptuklarının hesabını soracaktı.
Gün tekrar akşama dönerken Asya ve Kayra'nın başına gelenleride öğrenen Cenk öfkeden hiç bir yere sığamaz olmuştu. Araz ve Yunus'la her an iletişim halinde olup bilgi alışverişi yapsalarda ellerindeki çoğu bilgi asılsız çıkmıştı. Nilay'a bir türlü ulaşamıyor bu da öfkesini katlıyordu. Bu defa kaçamayacaktı. Kaçacağı tüm yolları öncesinden zaten bağlamışlardı lakin sanki yer yarılıp içine girmişti.
Verda o günden sonraki gün Cenk'in eve hiç gelemeyişi ile ne yapacağını bilemez haldeydi. Babasına durumundan bahsetmemişti ama kızlardan Asya ve Kayra'nın başına gelenleri yaptıkları telefon görüşmesinden öğrenmişti. Asya'nın hamileliği ve başına gelenlerden sonra Verda artık Nilay'ın başına gelebilecek her şeyi hakettiğini kabullenmişti ama yinede korkuyordu.
Kimsenin durumundan haberi olmadığı için kimseden yardımda isteyemiyordu. Aklına gelen son çare Cenk'in annesini arayarak yanına çağırmak olmuştu.
Hiç bir şeyden haberi olmayan orta yaşlı kadın onun halini görünce fenalık geçirmiş Verda bu defa da onu sakinleştirmeye çalışmıştı. Olan biteni bir çırpıda Kadriye hanıma anlatan Verda kendi durduramadığı kocasını onun durdurabilmesini umut ederek kendince çıkar yol aramıştı. İkili uzun süre geçmişten,Cenk'in kardeşinin kayıbından bugünlere nasıl geldiğinden,böyle bir adama nasıl dönüştüğünden bahsetmişlerdi. Kadriye hamım daha sonra yanında getirdiği kendi ördüğü bebek hırkası ve yeleğini Verda'ya vererek doğacak torununa giydirmesini rica etmişti.
Verda onunla tanıştıkları ilk gün söylediği yalanın hala devam ettiğini hatırlayınca sessiz kalmayı tercih etmiş,başınınolumlu anlamda sallayarak kadının hediyelerini kabul etmişti.
Saatler ilerleyip akşam olduğunda Cenk'in hâlâ gelememsi ile iki kadın daha fazla beklemeden yemeklerini yemişti. Verda ilaçlarını almak için tekrar mutfağa giderken açılan kapıyla kocası ile karşılaşmıştı.
O geceki kanlı görüntüsü gözünün önüne gelirken gözlerini kapayarak derin bir nefes aldı ve tekrar açarak bakışlarını kocasının üzerinde gezdirdi. Dün gece eve gelmemişti ve bugün de geç saat olmasına rağmen yeni gelmişti ki belliki yine gidecekti.
Onun yorgun hali dikkatini çekerken gözlerinin etrafındaki kırmızılık ve altlarının siyah halkalara dönüşmeye başlamasından uykusuz kaldığı açıkça belli oluyordu. O geceki gibi elleri üzerindeki gömleğin düğmelerine gittiğinde Verda'nın bakışları ellerinin üzerindeki kabuk bağlamaya yön tutmuş yaralara kayınca acıyla yüzünü buruşturdu.
Eve gelmiyor,aramıyor,sormuyordu. Geldiğinde ise ne konuşuyor ne de gözü onu görüyor geldiğinden daha büyük öfkesiyle çıkıp gidiyordu.
Karısının sorusu ile merdiven basamağındaki adımı havada kalırken bakışlarını çevirmeden cevap verdi.
"Halletmem gereken işler var Verda."
Tekrar yukarıya çıkmak için bir hamle yapması ile Verda dayanamayarak bağırdı.
"Yüzüme bak! Her gidişinle arkanda bıraktığın enkazı görmeye dayanamadığın için mi yüz çeviriyorsun benden!"
Gelininin bağarması ile Kadriye hanımda oturduğu koltuktan kalkarak koridora doğru ilerledi.
"Yüz çevirdiğim yok! Yüzüne bakmaya utandığım için bakamıyorum! Benim yüzümden bu yaşadığın şeylere katlanamadığım için,sana bunu yaşatanın cezasını hâlâ kesemediğim için bakamıyorum sevdiğim kadının yüzüne!"
Kocasının son sözleri Verda'nın boğazını düğümlerken ona doğru bir kaç adım atarak yaralı eline uzanıp avuçlarının arasına aldı ve avcuna bir öpücük bırakarak gözyaşları arasında fısıldadı.
"İstemiyorum. Ceza vermeni de,intikam almanı da,gitmeni de ,belindeki o lanet silahı da istemiyorum! Korkuyorum Cenk! Sana bir şey olacak diye korkuyorum! Dur artık! Onlar değil senin intikam hırsın yakıyor benim canımı!"
Çıktığı bir basamağı geri inerek ağlayan karısına kolunu sarıp başına bir öpücük bıraktı.
"Gideceğim! Durmayacağım! O silahı elimden bırakmadığım halde seni koruyamadım,bırakırsam seni benden alırlar! Sende bunu anla artık! Ben bu silahı bırakamam! Bırakmak istesemde bırakamam!"
Ne yalvarışı ne yakarışı hiç bir şeyin etki etmediği kocasının dinmeyen öfkesine isyan edercesine göğsünden ittirip kollarından sıyrılmıştıki arkadan gelen sesle ikisinin bakışlarıda o yöne döndü.
"Nereye gideceksin! Yetmedimi ölümün üzerine yürüdüğün!?"
Annesinin kendisine ağlayarak ve bağırarak yaklaşması ile Cenk'in bakışları Verda'yı bulmuştu. Karısının kendisine arka çıkması için annesini çağırdığını elbette anlamıştı.
"Yıllarca hergün yüreğim ağzımda ölüm haberini bekledim. Ömrüm hapisane kapılarında yüzünü göre bilme umuduyla sürünmekle geçti! Bir evladımı kaybettim,birini daha mı kaybedeyim!?"
Cenk annesinin sözlerine dayanamayarak uyarmak istercesine fısıldadı.
"Anne yeter. İsteyerek mi yaptım sanki!?"
Kadriye hanım oğlunun uyarısını dinlemeyerek onun dibine kadar geldi. Verda akan gözyaşları ile anne oğulu izlerken orta yaşlı kadın yıllardır içinde biriktirdiklerini oğlunu durdurabilmek adına isyan edercesine dile döktü.
"Ben yeter diyecekken sen neye dersin yeter diye! Kör bir kurşunla izbe sokaklarda öl diye mi doğurdum ben seni!? Elalemin kötüsü ol,herkes senden korksun diyemi büyüttüm!?"
Elindeki bebek patiğini ve hırkasını oğlunun yüzüne doğru savurarak bağırıdı.
"Bak bunlara! Senin bebeğin olunca giyer diye kendi ellerimle yaptım!"
Cenk yüzüne çarpıp yere düşen kıyafetlerde bakışlarını gezdirerek acı çekercesine yüzünü buruştururken annesi var gücüyle tekrar bağırıdı.
"Güzel gününü görmeyecek miyim senin! Oğlum değil misin sen benim! Yüreğim dayanmıyor artık! Evlat acısını bir kere daha mı yaşatacaksın!? Sevdiğin kadını arkanda bırakınca mı düşecek o silah elinden! Bu kızın örünü de mi benim ömrümü çürüttüğün gibi hapisane kapılarında çürüteceksin!?"
"Yeter anne! Yeter!Yeter!Yeter!"
Cenk annesinin sözlerinin ağırlığına daha fazla dayanamazken yumruk yaptığı ellerini başına öfkeyle vurdukça Verda gözyaşları içinde ona doğru bir hamle yapmıştı ki bağırışı ile olduğu yerde kaldı.
"Ben meraklımıyım sanki ölmeye! Ben istemez miyim sevdiğim kadınla mutlu olayım,çocuklarım olsun! Nasıl büyüdüm sen bilmez misin!? Açık,çıplak! Yarı aç yarı tok! Ven mi istedim böyle olsun!? Başka çarem mi vardı!? Sen el kapılarında hizmetçilik yaparken,babam hastane köşelerinde can verirken elaleme avuç açtım ben! Size sahip çıkabilmek için! Yaşamak için aldım bu silahı elime! Öldürmezsem öldürürler!"
Kadriye hanım daha fazla dayanamayarak oğlunun yüzüne ardı ardına tokatlar atarken bir taraftan da canhıraş bağarıyordu.
"Öl o zaman! Öl! Öl! Parçalasınlar seni! Adam olmazsın sen! Ölüme kafa tutuyorsun!Durmazsan ben öldüreceğim seni! Kendi ellerimle ben öldüreceğim!"
Cenk'in yüzüne inen tokatlar sanki Verda'nın yüzüne inercesine canını yakarken acıyla kadının ellerine yapışırken gözyaşları içinde bağırdı.
"Anne yeter! Yapma! Canı acıyor! Dur artık!"
Sinir krizi geçiren kadını güçlükle durudururken Cenk kendisine gözyaşları içinde pişman halde bakan annesinin ellerine uzanarak öptü ve tekrar merdivenlere yönelerek hızla odaya çıktı.
Verda odaya girdiğinde Cenk'i bulamayınca,banyodan gelen su sesi ile onun duşa girdiğini anlamıştı. Akan gözyaşlarını durdurmadığı için ve biraz önceki olayın üzüntüsü ile kendine kızıyordu. Durmayacaktı belliydi. Kardeşinin ölümünden sonra küllenen o ateş tekrar harlanmıştı ve o ateşi söndürmeden huzura ermeyecekti kocası.
Yatağın üzerine oturarak çıkmasını bekledi kısa bir süre sonra kocası çıkınca kendisinden yana hiç bakmadan dolaba ilerlemiş ve aldığı kıyafetlerini üzerine geçirmeye başlamıştı.
Kısa bir an duraksayan kocasının kendisini dinlediğini anlayınca o üzerini giymeye devam ederken tekrar konuştu Verda.
"İçindeki ateşin farkındayım belliki o ateş sönmeden huzura edemeyeceksin. Ne desem de ne yapsam da gideceksin ama ben sana olan aşkımdan senden gidemem Cenk. Senden gidemeyişim bu yaptıklarını,annenin yaşadığı o hayatı,acıları,tükenmişliği benim de kabul edeceğim anlamına gelmez..."
Verda'nın sözleri Cenk'in yüreğine bir bıçak gibi saplanmış,günlerdir içinde büyüyen kaybetme korkusunu körüklemişti.
"Gidemeyişim kabullenip oturmam gerek demek değil ama ben annen kadar güçlü değilim. Beni içten içe yer bitirir,öldürür bu yaptıkların!Değmeyecek insanların hayatı bile olsa,ben senin ellerinde onların vicdan azabını çekerek can vermek istemiyorum. Beni öldürme Cenk!Benim acımı da acılarının üzerine eklemeni istemiyorum."
Karısının sözleri yüreğinin sıkışmasına neden olurken,onu teselli edecek,yüreğini ferahlatacak bir kaç söz dilinden dökülemedikçe kendine olan öfkesi daha da harlanıyordu. İçindeki ateşi söndürecek ondan sonra karısının karşısına başı dik geçecekti. O zaman gönlünü almak için gerekirse canını ortaya koyardı ama şimdi değildi.O ateş sönmedikçe ikisini de yakacaktı. Üzerine tişörtünü geçirip bakışlarını karısına çevirerek ona doğru ileleyip alnından öptü ve onu gözyaşları içinde ardında bırakarak kapıya doğru ilerlemiştiki karısının sözleri ile duraksadı.
"Ben senden kaçtıkça sen beni bırakmadın Cenk. Aşkımı istedin. Ama görüyorum ki aşkım bile seni durdurmaya yetmiyor! O günden beri artık sadece gidiyorsun,dönüşlerin bana değil."
İşittiği sözlerle gözleri dolsa da kapının kolunu var gücüyle sıkarak arkasını dönmeden fısıldadı.
"Durdurman için yetersiz olan aşkın değil duramayışımın nedeni aşkın!Sana olan sevdalı yanıma yediremiyorum yaşadıklarını Verda.Sen yüreğime düştüğünden beri ben senden gidemedim ki döneyim. "
Kocasının sözleri ile yüzüne bakmadığını bilse bile başını hızla olumsuz anlamda salladı.
"Sen ben den gittin Cenk! Kaybettim ben seni! Durdurmaya ne gücüm ne aşkım yetiyor! Bana sadece aşkının kalmasını istemiyorum! Elimde kalan sadce bir aşka tutunup beklemek istemiyorum!Sen olmadıktan sonra aşkınla avunmamı bekleme benden!"
Karısını arkasında o halde bırakmak içini kavursa da durmamıştı. Dönmesini fısıldayan yüreğine inat durmamış çıkmıştı odadan.Merdivene yönelmiştiki son basamakta annesinin elindeki bebek kıyafetleri ike oturduğunu görünce derin bir nefesi ciğerlerine çekmişti. Hayatında ki iki kadında bu gün canını yakıp ,kızgın demirlerle yüreğini dağlamaya and içmişti belliki. Merdivenleri inmek için attığı ilk adımda işittiği sesi yok saymaya çalışarak nefesini sesli bir şekilde bıkıp basakmaları inmeye başladı.1
Yusuf'u kaybettim Kenan ilinde
Yusuf bulunur Kenan bulunmaz
Kadriye anım gelinin evde yankılanan hüzünlü sesi ve oğlunun sevdiği kadına bile boyun eğmeyişi ile ne yapacağını şaşırmıştı. Yanında duran adımlarla oğluna ıslak gözleri ile baktı. Onun yanına eğilerek tekrar elini öpmek için uzanması ile elini öfkeyle geri çekti.
Bu akl-ı fikr ile Leyla olunmaz
Bu ne yâredir ki çare bulunmaz
"Beni dinlemiyorsun madem ardında bıraktığın yetimin çırpınışlarını dinle. Ölsen aklını kaybeder o kız! O kızı bu cendereye sen sürükledin Cenk! Ölmez hapise düşersen yolunu gözlemekten günden güne solup gider! Bu kadar zalim olma!"
Kulağında karısının sesi,yüreğini deşen annesinin ağır kelamları ile eğildiği yerden doğruldu ve hızla kapıya doğru yöneldi.
Aşkın pazarında canlar satılır
Satarım canımı alan bulunmaz
Kapıya ulaştığında karısının son sözleri içini parçalarken güçlükle yutkunup kapı kokuna uzanmıştı ki Verda'nın sesinin kesilmesi ile eli kapı kolunda kalakalmıştı.
Yüreği sıkışırken bir türlü kapının kolunu indirip açamıyordu. Odada söylediği sözler kulaklarında tekrar tekrar yankılanırken aklına düşen şeyle kaşları çatılmıştı.
Ortamdaki sessizlik uzarken karısının kendisine zarar verecek olma korkusu bedenini bir koza misali sarınca kapı kolundan elini çekerek yönünü merdivenlere dönüp içindeki korku diline yansımışcasına bağırdı.
Oğlunun bağırışı ve ateşe düşmüş gibi merdivenlere yönelip yanımdan hızla geçmesi ile Kadriye hanımın eli korkuyla kalbine gitmişti.
İ
kişer üçer çıktığı basamakalardan sonra nefes nefese odanın kapısına gelerek hızla açıp içeriye girdi.
Karısını yatağın üzerinde başını dizlerine kapatmış bir şekilde sarsılarak ağlarken görünce tuttuğu nefesini bırakarak hızla yanına yaklaşıp yanına oturarak kollarını bedenine doladı ve korkuyla fısıldadı.
"Bir can satılacaksa benim canımı sat! Yoluna kurban olsun benim canım yeterki öyle şeyler söyleme bir daha!"
Başına küçük öpücükler bırakarak korkuyla sözlerine devam etti.
"Nasıl düşünürsün öyle bir şeyi!? Nasıl dile getirirsin!? Ben senin canına kurban etmişim kalan ömrümü sen nasıl kendi canından geçmeyi dile getirirsin Verda!?"
Kadriye hanım oğlunun arkasından korkuyla çıkmıştı merdivenleri. Kapı eşiğinden gördüğü manzara yüreğini ferahlatırken sesini çıkartmadan kapıyı yavaşça kapatıp ayrıldı.
Verda'nın başını kaldırıp gözlerine acıyla bakması ile haline içi acımıştı.Yaşlarla parlayan gözlerine birer öpücük bırakıp geri çekilerek yüzündeki yaşları kurularken Verda titreyen sesiyle fısıldadı.
"Üç gündür döktüğün kanla kendi bedenini benim yüreğimi yıkadın yetsin artık Cenk! İsyanım ne işine ne silahına! İşini de silahını da kabul ederek geldim ben sana ama bu işin değilken daha fazla anlayış bekleme benden! Bırak bu davanın arkasını!Ettiğin yemine kefaret sayılır üç gündür döktüğün kan! Yetmez diyorsan,seni durduracaksa benim kanımıda dök ama dur artık!"
Verda'nın sözleri ile onun ağlamaktan kanlanan gözlerine baktı uzun uzun. Korkmuştu. Bu güne kadar korku nedir bilmemişti ama karısının bir çift sözü,uzun yıllar önce unuttuğu o hissi gün yüzüne çıkartmaya yetmişti. Onu kaybetme korkusunu iliklerinden saç diplerine kadar hissetmişti.
Karısının kendisine umutla bakan yalvaran gözlerinden bakışlarını çekmeden başını olumlu anlamda salladı.
Aldığı onaydan sonra karısının gözlerindeki sevinç pırıltılarına yaşlar tekrar eşlik ederken titreyen ellerini yüzünde gezdirerek fısıldadı.
"Ağlama artık. Bir damla daha akarsa o gözlerinden verdiğim sözde duramam Verda!"
Verda yüzüne kondurmaya çalıştığı gülümseme ile başını olumlu anlamda sallayarak kollarını kocasının beline dolayıp göğsüne sığındı.
Göğsüne sığınan karısını kucağına çekerek yatak başlığına sırtını yaslayıp saçlarında gezdirdi parmaklarını. Söz vermişti ama gitmesi gerekiyordu ve bunu karısının anlaması lazımdı.
Karısı başını hafifçe kaldırıp gözlerinin içine içli içli bakınca o bakışlarla yüreği titremişti. Yüzüne kondurmaya çalıştığı gülümseme ile dudaklarını alnına bastırıp geri çekildi.
"Bakma öyle içli içli. Sözlerinle yüreğimi söktün bugün daha da insaf etmez misin?"
Kocasının sözleri ile elini kaldırıp yanağına koyarak hafifçe sakallı yüzünü okşadı.
"Yüreğini sökmek değil,yüreğime katmak istedim. Acımı,korkularımı gör istedim."
Cenk başını sallayarak nefesini sesli bir şekilde bıraktı.
"Gördüm Verda gördüm de benim yine de gitmem lazım güzelim."
Karısının kaşları anında çatılırken Cenk sözlerine hızla devam etti.
"Çatma kaşlarını hemen. Söz verdim sana bir şey yapacak değilim. Sen ne kadar bu meselenin işim olmadığını düşünüp geri durmamı istesende duramam Verda. O yılanın canını sana söz verdiğim için alamasamda senin istediğin gibi adalete teslim etmeden durmamı bekleme benden. Ayrıca sadece sana saldırmakla kalmamış o sürtük! Asya ve Kayra'ya da saldırmış."
O mevzuyu ne kadar gizlemek istesede karısının gönlünü yapmak için mecburen dile getirmişti.
"Biliyorum. Kızlar dan aldım haberlerini."
Cenk başını olumlu anlamda sallayarak devam etti sözlerine.
"Hem yanına sığındığı adamı bulmam içinde bana daha önceden görev verilmişti yani istesem de uzak duramam ama üzülme,sıkma canını sen bitti sayılır. Bu meseleyi kökten kapatıp döneceğim sana."
Verda kocasının gözlerine doğru söyleyip söylemediğini anlamak istercesine bakarken Cenk tekrar konuştu.
"Bir de Mehmet amcalarda bu meselenin içinde oldukları için yardımım gerekli onlarada. O yüzden izin ver gideyim. Sana söz veriyorum burnum bile kanamadan döneceğim."
Kocasının yüzünün her karesinde özlemle gezdirdi bakışlarını Verda. Her noktasını ezberlemek istercesine inceledi. İstemeyerekte olsa başını olumlu anlamda salladı.
"Değil burnunun kanaması,tırnağın bile kırılmış vaziyette gelirsen elimden çekece..."
Dudaklarına kapanan dudaklarla sözleri yarım kalırken hasretle öpen kocasına hemen karşılık vermişti. Öpüşleri derinleşirken kocası nefes nefese geri çekilip dudaklarının yönünü boynuna çevirmişti. Sert öpücükleri boynunda dolanırken Verda aldığı hazla ona biraz daha alan açmak için boynunu geriye doğru atmıştı ki kocasının hareketsiz kalması ile nefes nefese ona baktı. Onun bakışlarının boynundaki noktada takılı kaldığını farketmesi ile o günden kalma izler aklına gelince gerilemesine neden olmuştu.
Nefeslerini düzene sokmaya çalışırken Cenk tekrar karısının boynuna doğru sokulup o noktolara dudaklarını bastırarak sıktığı dişlerinin arasından homurdandı.
"İzin vermiyorsun öldüreyim o sürtüğü!"
Geri çekilirken Verda beklentiyle dolu bakışlarını kocasının gözlerine çevirerek huysuzca söylendi.
Karısının haline içi gitsede geri çekilerek bacağındaki sargıda gezdirdi bakışlarını.
"Olmaz yavrum. Canın acır. Bir kaç gün daha sabretmemiz lazım."
Cenk'in itirazını duymazdan gelerek üzerindeki tişörtün eteklerine uzanmıştıki tekrar kocasının engeline takıldı.
"Verda ben de sınırdayım ama olmaz. Hem canın yanar hem dikişlerine zarar. Hem sen pansumanlarını yapıyor musun?"
Kendinden kaçan kocasına sinir olarak onu da sinir etmek için başını olumlu anlamda salladı.
"Ben yaralara bakamıyorum,içim kaldırmıyor biliyorsun ama merak etme aksatmadan yaptırıyorum her gün."
"Yaptırıyorum derken? Kime yaptırıyorsun?"
Kocasını tuzağa düşürmenin zevki ile içinden sırıtırken masumca cevap verdi.
"O gün kapıyı hangi koruma bey bekliyorsa ona yaptırıyorum Cenk. Kime yaptıracağım baş..."
"Lan elin adamlarına kıçını mı açtın! Verda sen beni delirtecek misin!?"
Karısının cevabı ile anında kan beynine sıçramış sözlerinin devamını dinlemeye tahammül bile edememişti.
"Ayy ne bağırıyorsun Cenk? Kıçımı açmadım heralde baldırımda yara."
Cenk öfkeyle elini saçlarının arasından geçirdi.
"Kızım ha kıçın ha baldırın ne farkediyor lan!? Başka birilerini bulamadın mı!?"
Kocasının tepkisi ile Verda kaşlarını çatarak elini beline atıp çıkıştı.
"Ayy kimi bulayım Cenk!? Yakup'u da sen aldın yanına. Kaç gündür ortalarda yok. Yüzünü gören cennetlik çocuğun."
Karısının söylediği isim ve son sözler ile nevri dönerken,şaşkınlığında dibine vurmuştu artık.
"Ney ney ney! Verda yemin ediyorum o Yakup'u öyle bir benzetirim ki yüzünü görünce cehennem zebanisi görmüş gibi kaçacak delik ararsın!"
Cenk'in kulağının dibinde bağırması ile yüzünü buruşturarak eliyle göğsüne sertçe vurdu.
"Bağarmasana ya kulağımın dibinde! Ayrıca o gece Yakup'u hırpaladığını gördüm daha ne kadar hırpalayacaksın çocuğu!? Utanmıyorsun değil mi kazık kadar adam!?"
Cenk her sözüyle damarına damarına basan karısı yüzünden öfkesi tavan yapmış bir şekilde oda da dolanıp işaret parmağını kaldırarak uyarırcasına salladı.
"Bir daha Yakup ismini ağzından duyarsam o günkü yediği dayağı mumla arar! İki de bir de çocuk deyip durma benimle aynı yaşta o hayvan! Ayrıca bir daha korumalarla samimi olursan bende evi yabancı uyruklu hizmetçilerle doldururum ki tercihim Arjantin kadınlarından yana olur ve bu işe ilk olarak sana pansuman yapacak bir hemşire bulmakla başlarım!"
Verda'nın ağzı işittikleri ile açık kalırken son sözler beyninde tekrar yankılanınca sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Hele bir getir,beğendiğin o Arjantinli şıllıklarla bir olup rio karnavalını bu evde yapıp o kıskandığın koruma beylere bayram ettirmezsem benim de adım Verda değil! Bilirsin işbirliği yapmakta üstüme yoktur! Yakup'u bile yoldan çıkartma potansiyelini gösterdim ayağını denk al!"5
Cenk karısının tehtidi ile ellerini sertçe yüzünde gezdirdi. Ne yapsa,ne söylese ters tepiyordu. Dediklerini yapacak kadarda cesarete geldiği anlar olunca tırsmadan edemiyordu. O cesarette ne hikmetse hep kendisine diklenirken gün yüzüne çıkmıyor muydu işte o zaman onun şartelleride atıyordu. Ellerini dur dercesine kaldırarak suyuna gitmeye çalışıp bezgince konuştu.2
"Tamam yavrum tamam! Ben kızları unutuyorum sende aklındaki o saçma planları. Bak birazdan gideceğim kurbanın olayım aklımı daha da bulandırma benim. Korumalardan uzak dur,Yakup'la da arana biraz mesafe koy. Benden yakınsın o itle Verda! Arkamdan birlik olup iş çeviriyorsunuz lan!"
Kocasını sinir edip yaşadıklarını biraz olsun unuttura bilmenin keyfiyle yüzüne masum bir gülümseme kondurup yataktan kalkarak kocasına yaklaştı.2
"Yakup ta seninle gelecek mi?"
Kocasının kıskançlıktan kızaran yüzünü avuçları arasına alarak dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilerek fısıldadı.
Karısının dudaklarına bıraktığı öpücükten daha derin ve sert bir öpücüğü bu defa Cenk dudaklarına bırakarak geri çekildi.
"Uslu dur.Kimsenin canını yakmak istemiyorum."2
Verda yüzündeki muziplikle başını olumlu anlamda sallayınca Cenk'te onun moralinin düzeldiğini görünce mutlu olmuştu.
"Kendine dikkat et. Bir kaç gün süre bilir işimiz. İlaçlarını aksatma sakın. Geldiğimde iyileşmiş ol ki rahatça hasretimi gidereyim."
Kocası sözlerini bitirip birde üzerine çapkınca göz kırpınca Verda'nın heyecandan yüreği titremişti. Yüzündeki gülümseme ile alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırmış kapıya doğru ilerleyen kocasını hayranlıkla izlerken onun kapıyı açıp tekrar bakışlarını kendisine çevirmesi kıkırdamasına neden olmuştu.
"Gerçekten korumalar mı yaptı pansumanını?"
Önce sinirlensede içini bir pişmanlık sarmıştı. Karısının huyunu biliyordu. O yara enfeksiyondan kapsa korkusundan açıp bakamazdı. Kendiside öfkesinden kör olmuş gibi davranarak ilgilenememişti onunla.
"Hayır. Yakup bir hemşire ayarlamış o eve gelip yapıyor."
İnkar etmeye çalışsada içten içe rahatlamıştı. Karısının bacağını görmek ne haddineydi korumalarının!?
Verda'nın yüzündeki tebessümle kendisine cevap vermesinin gider ayak onu rahatlatmak için olduğunu anlamıştı. Gidecek olmasa sabaha kadar kendisi ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynardı. Tabi kendisi korumalardan bilgi alana kadar sürerdi en fazla bu oyun.
Geçen iki günün ardından sonunda Nilay ve yanına sığındığı kuzgun Suat'ın Ankara'dq olduklarına dair bir bilgi almışlardı. Bu bilgi en çokta Mehmet ve Cenk'i sevindirmişti zira onu bulunca prosödürlere takılmak istemiyorlardı. Başka ülkede,hatta başka şehirde bulmak demek bu olayda buldukları yerin güvenlik güçleri ile aralarında bir prosödür durumunun olması demekti.
Ali,Ayşe,Azra ve Deniz Asya'nın yanında İzmir'de kalırken ne kadar uğraşsalarda Tuğra'yı orada kalmaya ikna edememişlerdi. Cenk,Tuğra,Doğan ve Selçuk dün geceden beri,Nilay ve Suat denen şerefsizi bir kez daha ellerinden kaçırmamak için adeta pusuya yatmışlardı. Cenk'in adamları ise olası bir aksiliğe karşı tetikte bekliyorlardı.
Mehmet,Kayra ve bir kaç gün önce kardeşi ile kuzenlerine düzenlenen saldırıyı öğrenen Emir'le Cenk'ten gelen bilgiye göre yola koyulmuşlardı. Gençler ne kadar Mehmet'e kendilerinin halledebileceğini söyleselerde o bu teklifi kesin bir dille red etmişti. Öfkelerine geo vuramayıp başlarını belaya sokmalarından korkarak tepelerine çökmüştü resmen. Ne kadar kendiside öfkeden o yılanı gözünü kırpmadan öldürecek durumda olsa da Yunus ve Araz'ın hukuki yollar teranesini dinlemekten bezdiği için sakin kalmaya zorluyordu kendini.1
Araz ve Yunus bütün delileri toplayıp o kadını hak ettiği yere toplamak için bu meselenin paravan kısmındayken,Yususf'un kızının başına gelenlerden haberi yoktu. Cenk'in iyiliği için gizlemeyi uygun görmüşlerdi. Ömer,Yusuf ve Kenan ise aile işleri ile ilgilenerek bu şekilde destek olmaya çalışıyorlardı çocuklara ve arkadaşlarına.
Emir öfkesini güçlükle bastırmaya çalışırken Kayra onun salladığı bacağının üzerine elini koyarak konuştu.
"Sakin ol abi! Bu sefer bitecek!"
Emir öfkeli bakışlarını yoldan çekmeden sertçe yutkunarak başını olumlu anlamda salladı. Kardeşinin ve kuzenlerinin başına neler gelmişyi ve o daha yeni öğreniyordu. En başından beri kardeşinin başına musallat olan o kadını gizlemişlerdi ondan ve bu durum onu dahada öfkelendiriyordu.
Aklı almıyordu zaten Tuğra'dan ayrılmıştı ve Tuğra kardeşini sevmiş onunla bir yuva kurmuştu. İnsan sevilmediğini,istenmediğini bile bile böyle alçakça oyunlara neden başvururdu. Onun kardeşinin Tuğra'nın heleki Verda'nın kimseye bir zararı dokunmazdı ki.Cenk'in kardeşinin intikamını alıp,onun gerçek yüzünü ortaya çıkartması ve Tuğra'nın ondan vazgeçip kardeşi ile evlenmesi ne Asya'nın suçuydu ne Verda'nın suçuydu. Bu mevzuda en alakasız kişiler Verda ve kardeşiydi lakin en büyük zararı o yılan tarafından iki suçsuz kadın görmüştü.
Kardeşi hamileydi ve hem kendi,hem bebekleri tehlikeye girmişti o psikopat kadın yüzünden. Abisi olarak o ne yapabilmişti hiç bir şey! Sahip çıkamamıştı,koruyamamıştı kardeşini ! Olayı öğrendikten sonra bile kendisine olan öfkesinden karşısına çıkamamış sadece arayıp durumunu sormakla,teselli etmeye çalışmakla yetinmişti. Düşündükçe öfkeden kuduruyordu! O yılanı elinden kimse alamayacaktı!4
Kayra'nın sözleri ile öfkesini harlayan düşüncelerinden sıyrılarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Bulacağız ve benim kardeşime,kardeşlerime yaptıklarınınn bedelini ödeteceğim o orospuya! Girdiği delikten keşke çıkmasaydım diyecek o sürtük!"
Kayra,Emir'in öfkesinden korkuyordu. Yapısı ve mesleki defarmasyon nedeni ile kendilerine nazaran çok daha hırçın ve gözü kara olabiliyordu ki Asya onun ince çizgisiydi. Küçüklüklerinden beri kardeşine kimseleri yaklaştırmaz,kimselerin zarar vermesine izin vermezdi. Kıskançtı ama bunun en büyük etkeni yine Ali amcasının kızına karşı aşırı korumacı tavrı ile Emir'i sürekli işleyerek büyütmesiydi. Olay'ın iç yüzünü bilmiyordu ve Kayra'nın korlmasına sebep olan kısımda buydu. Eğer ki Asya'nın vaşına gelen talihsizliği o Nilay denen yılan dile getirir Emir 'de öğrenirse onu hiç birinin yapt edemeyeceğini adı gibi biliyordu. Öyle bir durumda kardeşinin başına gelecekleri hayal bile edemiyordu. Ne demeye bu manyağa olaydan bahsettiler acaba diye düşünmeden edemiyordu Kayra.
Bilmediği şey ise Emir'in her şeyi bildiğiydi. Asya'nın kına gecesinde karısı her şeyi duymuş,Asya,Verda ve Kayra'nın başlarına gelen bu olaydan sonra daha fazla gizleyemeyerek işittiklerini bir bir anlatmıştı Emir'e. Öğrendiğindeki öfkesi ile Tuğra'ya bir zarar vermesinden bile korkmuştu karısı. Onu sakinleştiremeyeceğini anlayınca konuya daha çok hakim olan babasından yardım istemiş ve o gece sabaha kadar Emir'e yaşananların iç yüzü anlatılmış güçlükle sakin eleştirilmişti. Damadı ve kızını Asya ve Tuğra'nın bu durumu Mehmet,Azra,Derya ,Kayra ve Cenk dışında kimsenin bilmediğini düşündükleri için ağızlarını sıkı tutmaları tembihlenmiş,konunun bir daha açılmamak üzere kapatılması uygun görülmüştü. Emir de önceleri Tuğra'yı öldürecek raddeye gelse de öfkesi azlıp mantığı devreye girmeye başladıkça onun da bir suçu olmadığına inanmıştı.
Fakat son olanlar güçlükle yatışan öfkesini,bir kaç gün öncesinden daha beter şekilde gün yüzüne çıkartmıştı.
"Hepiniz sakin olacaksınız Emir! Yeterince başımıza bela oldu o yılan! Onun yüzünden birinizin daha kılına zarar gelsin istemiyorum! O manyak yüzünden başka hiç bir evladımın daha yüzünde acının gölgesini,çaresizliği görmek istemiyorum! Öfkenizi kontrol edeceksiniz! Asya ve Verda için bunu yapmak zorundasınız!"
Kayra ve Emir'in sözlerini umursamadığını fark edince uyarırcasına daha yüksek sesle konuştu.
"Şimdi yapacağım uyarıları diğerlerinede yaptım! Eğer ki sözümü dinlemez,uyarılarıma kulak asmazsanız,o sürtüğün ölümü birinizin elinden olurda kanı birinizin üzerine sıçrarsa Allah şahidim olsun,o yanlışı biriniz yaptı demem hepinizi eşlerinize,çocuklarınıza son nefesinize kadar hasret bırakırım! Kızlarımın gözünde sizin yüzünden bir damla yaş görürsem hepinizi bitiririm!Bilirsiniz ki bunu yapacak güç hem yanımda hem de arkamda! Ayağınızı denk alın aklınızı başınıza toplayın!"
Mehemet'in ona göre küçük ama çocuklarına göre büyük tehtidi ile Emir ve Kayra'nın bakışları birbirini buldu. Biliyorlardı ki söylediklerini yapardı.Üstelik yanında Azra gibi bir faktör,arkasında anne babaları gibi destekçileri olduktan sonra Mehmet'in tehtidi yabana atılır cinsten değildi. Üstelik tehtidi sadece burada olan adamları kapsamıyordu ailedeki bütün erkek çocukları ve damatlarıda bu bedele ortak koşmuştu.2
Şehir dışına yakın dağlık bir arazinin içine konumlanmış çiftlik evi tarzı bir evin yakınlarında buluştuklarında Mehmet etrafındaki gençleri tekrar uyardı.
"Kimse Dediklerim dışında hareket etmeyecek! Uyarılarımı dinlemediğiniz takdirde başınıza geleceklerden siz sorumlusunuz tekrar tekrar hatırlatmak istemiyorum ona göre."
Etrafındaki gençler homurdanırcasına sesler çıkartırkan Tuğra onlara bakarak memnuniyetsizce söylendi.
"Ben de bu durumdan hoşnut değilim lakin karım ve çocuklarıma ömrü billah hasret kalmak istemiyorum. Asya ve Verda zaten yeterince şey yaşadı,bizim en ufak bir hatamız yüzünden daha fazla zarar görsünler istemiyorum.Lütfen ona göre hareket edelim."
Emir yanında söylenen Tuğra'ya ters bakışlar attı. Tamam onun da bir suçu yoktu kabullenmişti de lakin kardeşini aldığı günden beri ağzının üstüne iki tane çakası vardı. Şimdi içinden geleni yapsa kim ne deye bilirdi ki? Ama olmaz dedi iç sesi. Biliyordu ki öyle bir şey yaparsa kardeşi daha fazla üzürlürdü ve o kardeşinin şu durumda daha fazla üzülmesini istemiyordu. Elbet zamanı gelirdi. İçindeki öfkeyle yüzünü buruşturarak homurdandı.2
"Sana kimse dokunmaz üzme kendini! Aile içi dokunulmazlık abidesisin sen! Sen ne halt yersen ye bizi köpek gibi süründürürler ama sen el üstünde tutulursun! İstihbarat faresi! "2
Emir'in tavrı ve kendisine laf çarpma çabalarını görmezden gelmeye çalışan Tuğra ona da hak veriyordu. Kardeşinin başına gelenlere üzüldüğü nü bildiği için ne kadar yüklenirse yüklensin ses etmeyecekti.
"Emir sırası değil şimdi didişmenin."
Emir bakışlarını bu defa Tuğra'nın yanındaki Cenk'e çevirdi.
"Sen sus! Sen de onun ekurisi gibisin! Ne hikmetse ailedeki herkesin size karşı bir zaafı var! Zaten ikinize de bu durum yüzünden herkes uyuz daha fazla tüy dikmeyin üstüne! Bir de birbirinizin avukatlığını yapmayın canınızı yakacağım artık!"4
Cenk sebepsiz yere Emir'den işittiği laflarla gözlerini devirirken,Selçuk onun susmayacağını anlayarak araya girme ihtiyacı duydu.
"Komutanım yeter. Bazen Sahra'nın triplerinden daha beter trip atıyorsunuz.Yersiz ve zamansız! Çocuklar haklı. Sırası mı şimdi Allah aşkına ya!?"
Emir,Selçuk'a öldürücü bakıllar atarken bu defa Kayra memnuniyetsizce homurdandı.
"Enişte senin de bulduğun her fırsatta gelinini eleştiren kaynana gibi ablamı eleştirip laf soktuğun gözümden kaçıyor sanma! Kaşınıyorsun yine! Dikkat et bu defa numaranı kartvizitlere bastırmakla kalmam direkt seni bastırırım."2
Kayra'nın tehtidi ile diğerleri kıkırdaşırken Selçuk ona ters ters bakarak homurdandı.
"Allahım sen bana sabır ver! Bu çocuk her fırsatta beni kötü emellerine alet ediyor sen beni bunun şerrinden koru yarabbim!"2
Mehmet uzaktan gözlemlediği evden bakışlarını çekerek damadının omzuna hafifçe bir kaç sefer babacan bir tavırla vurup söylendi.
"Amin oğlum amin ama didişmeniz bittiyse başlayalım artık."
Hepsi başını olumlu anlamda sallarken Mehmet bakışlarını Tuğra'ya çevirdi.
"Sen benimle burada bekleyeceksin Tuğra."
Oğlunun itiraz etmek için hareketlenmesi ile elini kaldırarak konuşmasına fırsat vermeden sözlerine devam etti.
"Onların hepsi devletin askeri,polisi bir terslik olursa bir şekilde halledebilir onları temize çıkara biliriz ama senin henüz böyle bir avantajın yok. O yüzden seni riske atamam. Bu yüzden gelmeni de istememiştim ama sen beni dinlemedin. Şimdi onları bekleyeceğiz ve işlerini halledince bizde gireceğiz o eve."
Tuğra önce kabullenmek istemesede diğerlerinin de babasını desteklemesi ile mecburen kabul etmişti.
Mehmet bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezdirerek sözlerine devam etti.
" Siz içeriye sızıp işinizi halledikten sonra on dakikamız var. Araz ve Yunus düğmeye basarak çoktan ipini çekmiştir bu iki manyağın. Onları alacak ekipler gelene kadar en fazla on dakika içinde fazla ileri gitmeden kimin ne hesabı varsa görmesine benden izin."
Mehmet'in son sözleri ile az da olsa içleri ferahlayanlar kadar,endişeyle dolanlarda olmuştu. Selçuk ve Doğan diğer dörtlüyü zapt edememekten korkarken Mehmet ve Tuğra dışında herkes yaptıkları plana göre hareketlenmişlerdi.
Evin etrafındaki korumaları Emir,Selçuk ve Doğan sessizce hallederken Cenk ve Kayra'da içeriye girmişti. Cenk gizlendiği duvar dibinden bir kaç adım ötesindeki Kayra'ya kısa bir an bakarak askılıktaki koluna gözleri ilişince endişeyle sessizce fısıldadı.
"Keşke sende Mehmet amca ve Tuğra ile kalsaydın. Kolunu zorlarsan ileri de bir aksilik çıkabilir ve bu durum mesleğini bile etkileyebilir Kayra."
Kayra yaklaşan adamı çenesi ile işaret ederek aynı fısıltıyla cevap verdi.
"Atın ölümü arpadan olsun kardeşim! Bir şey olmaz bana merak etme sen."
Cenk kendilerine doğru yaklaşan adamı çevik bir hamleyle duvarın üstünden çekerek boğazına yaptığı bir hamleyle bayılmasını sağlayarak Kayra'nın uzattığı plastik kalepçeyi alarak adamın ellerini kelepçeleyip bakışlarını tekrar ona çevirdi.2
"Sen yine de dikkat et Kayra. Arkamda kal. Zarar görme durduk yere."
Kayra,Cenk'in uyarısı ile gözlerini devirerek başını bezgince salladı.
İkili gizlendikleri yerden ayrılıp evin ön kısmına doğru ilerlerken diğerleri de içeriye girmişlerdi.
Kısa süre sonra kendi yollarındaki korumalardan tamamen kurtulan Cenk ve Kayra biraz önce farkettikleri havuza doğru ilerlediler.
Havuzun içindeki Nilay ve Suat hiç bir şeyin farkında değilken Kayra havuz kenarındaki sehpanın üzerinde duran silahı alarak jarjörünü çıkarıp cebine attı.İkilinin bakışları havuzun içinde sevişen kadın ve adamı bulunca tiksintiyle yüzlerini buluşturdular.
"Orospuyu mezara koymuşlar kürek kalsın demiş! İki şeref yoksunu birbirinizi bulmakta pek zorlanmamışsınız anlaşılan!"1
Cenk'in tiksinircesine söylediği sözlerle ikili birbirinden hızla ayrılırken ikisinin korku dolu bakışlarıda karşılarındaki adamları bulmuş yaşadıkları şokun etkisi ile aynı anda farklı isimler dökülmüştü dudaklarından.
Kayra yüzüne yayılan gülümseme ile kahkahasını bastıramazken Cenk havuza doğru eğilip elindeki silahın namlusunu suya sokarak sırıttı.
"Ulan ne adi kadınsın sen be!"
Cenk'in sözlerini duymazlıktan gelen Nilay korku dolu bakışlarını biraz önce panikle ayrıldığı adama çevirerek çemkirdi.
Cenk ve Kayra ikilinin panik haline keyifle sırıtırken adamın bakışları sehpanın üzerine bıraktığı silahına kayarlen Kayra'nın onu elinde gelişi güzel çevirdiğini görünce sinirle kadına bağırdı.
"Şu an senin saplantılı aşkının ölüp ölmediği umrumda mı lan!? Hani seni kandırıp intikam oyunununa alet eden adamları bitirecektin!?Cenk Ateş'in bu mevzu ile alakası ne!? Benim başıma nasıl bir bela açtın sürtük!?
Adamın daha da panikleyen hali ve ikilinin birbirine girmesi ile Cenk ortalığı inletircesine bir kahkaha patlattı.
"Pezevenk Suat! Ulan bu yılan daha sevdim dediği adamı bile tanıyamayacak kadar körken,senin bu kancığın oyununa gelmen beni şaşırtmadı."
İkilinin anlam veremeyen bakışları altında yüzündeki gülümseme karanlık bir öfkeye yerini bırakırken sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Oyuna gelip gelmemen umrumda değil! Benim kadınıma,kardeşim dediğim insanlara zarar vermen canını almam için yeterli."
Suat,Cenk'in tehtidi ile güçlükle yutkunurken bedenini havuzun köşesine doğru yavaşça çekti.
Nilay'ın Kayra'nın üzerinde ki bakışları şüpheyle kısılırken Kayra kaşlarını alayla kaldırarak elindeki silahla el salladı.
"Yine tutturamadın Nilay! Gerçi tanımanın daha öncede,şimdi de bir önemi olmadı çünkü sen hep gözü dışarda olan bir kadındın. Bunu anlamayan benim aptal kardeşimdi ama tabi bunun da bir önemi yok artık!"
"Oyuna getirdiniz beni! Başkasının altından çıkan kadını kendine eş yapan ,boynuzu göğe dayanan kardeşinle..."
Ortamı dolduran acı çığlıkla hepsinin bakışları Nilay'ı saçından tutarak havuzdan çıkaran Emir'e dönünce ne ara geldiğini,ne ara Nilay'a yaklaştığını bile fark edemedikleri için şok içinde bakakalmışlardı.
Nilay'ın elleri acıyan saç diplerine giderken Emir öfkeyle kadını kendine çevirip saçlarını bırakmadan bu defa sertçe çenesini kavradı.5
Nilay hissettiği acıdan yaşlarla parlayan gözlerini kulağının dibinde bağıran adamın öfkeden kararan gözlerine dikerek korkuyla baktı.
"Kardeşimin değil ama senin Tuğra'ya taktığın o boynuzları senin bir tarafına monte ederim! Burada ki kimseye benzemem yemin ediyorum elimden kimse alamaz seni!"
Selçuk ve Doğan yeni geldikleri ortamda Emir'i Nilay'ın saçlarına yapışmış bir vaziyette görünce Doğan direkt Mehmet'e haber vermiş Selçuk ise karşılaştığı manzaranın şokunu üzerinden atınca homurdanarak hızla arkasını dönmüştü.
"Estagfurullah tövbe! Ulan bu ne rezillik! Şu manyağın üzerini örtecek bir şeyler yokmu bacanak! Günah lan!"2
Doğan,Selçuk'un sözleri ile kıkırdarken o ters bakışlarını ona göndererek homurdanmalarına devam etti.
Nilay artık her şeyin sonuna geldiğinin bilinci ile saçlarını Emir'in elinden kurtarmak için tırnaklarını koluna geçirirken bir taraftan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
"Bırak beni! Kuzenim ve Cenk'le oynaşıp karnına hangisinin piçini koyduğu belli olmayan kardeşin ve onu koruyamayan Tuğra'dan çıkart öfkeni!"
Cenk işittiği sözlerin ağırlığı ve iğrençliği karşısında daha fazla sabredemeyip hızla ikiliye doğru yaklaşırken Emir'in tokadı Nilay'ın yüzüne inince ortamda çıkan ses herkesin girdiği şoktan çıkmasına neden olmuştu.
Doğan,Nilay'ı parçalamak isteyen Cenk'i güçlükle tutarken Kayra havuzdaki adamı çıkartmış ellerini kelepçeliyor,Selçuk ise az önce tanık olduğu manzaradan dolayı olaya bir türlü müdehale edemiyordu.
Doğan,Emir'in kıza ardı ardına attığı tokatlar ve tekmelerle bakışlarını panikle Selçuk'a çevirip bağırdı.
"Lan sırasımı şimdi günahı sevabı düşünmenin Selçuk! Emir'in elinden alsana kızı! Adamın gözü döndü öldürecek kızı!"
Selçuk içine düştüğü duruma yüzünü buruşturarak söylendi.
"Olmaz bacanak! Ben o günah torbasına elimi bile sürmem!"
Doğan ne yapacağını bilemez bir şekilde bir Emir'e bir Selçuk'a bakarken tutmakta zorlandığı Cenk'te daha fazla paniklemesine neden oluyordu.
"Enişte ablam ve yiğenim baba evine dönünce de ne günah işledim diye düşünürsün artık."
Kayra'nın sözleri ile Selçuk çaresizce nefesini bıraktı.Kendi günahlarından değil ama bu ailenin yüzünden bulaştığı günahlar yüzünden sonu cehennem olacaktı. Karısı ve kızından ayrılmayı istemeyerek el mecbur yaklaştı ikiliye doğru ve komutanının baldırındaki bir noktaya sert bir tekme atıp yere çökmesini sağlarken işini sağlama almak istercesine iki kürek kemiğinin arasında ki bir noktaya da ufak bir hareketle baskı uygulayarak acı içinde kıvranması ile Nilay'ı ellerinden kurtardı.2
Kadının bakmamaya çalışarak kolundan tutup güç bela kaldırmıştı ki kayınbabasının sesi ile bakışları o yöne döndü.
"Selçuk eniştem okşadı biraz baba."
Kayra'nın alayla söylediği sözlerle Selçuk homurdanırken Mehmet başını sabır dilenircesine sağa sola sallayarak yerdeki Emir'e uzanıp yardım ederek kaldırdı.
"Baba komutanımla ben ilgilenirim. Sen şu şeytanla ilgilen kurbanın olayım. Günaha sokuyor bunlar beni."2
Mehmet damadını başıyla onaylarken Emir'i bırakıp Nilay'a yönelmişti ki Tuğra'nın önünden hızla geçmesi ile Selçuk'a uyarırcasına bağırdı.
Selçuk kendilerine doğru ateş saçan bakışlarla yaklaşan Tuğra'yı görünce artık şansına lanet eder olmuş kızı hızla arkasına çekmişti.
"Ulan senin derdin benimleydi! Ne istedin Asya'dan!? Verda'dan ne istedin!?"
Tuğra'nın yeri göğü inletircesine bağırışı ile Nilay,Selçuk'un arkadından çıkmaya çalıltıkça Selçuk arkasına çekiyor,Tuğra Nilay'ı karşısına dikip hesap sormak için öfkeyle etraflarında dönüyordu.
"Onu seçtin! Ayrılırken bile bana aranızda bir şey olmadığını söylediğin halde o sürtüğü seçtin! Kirlenen masumluğunu bile umursamadan kendine karı yaptın!"
Nilay'ın her sözü bir zehir gibi Tuğra'nın içine işlerken,Emir ve Cenk'te ondan pek farklı durumda değildi.
Nilay'ın sözleri ile Tuğra'nın gözleri kararırken ona doğru öfkeyle yaptığı hamle Selçuk'un karnına attığı sert tekmeyle başarısız olmuştu.
"Kendine gel Tuğra! Asya'yı düşün! Bebekleri düşün koçum!"
Selçuk,Tuğra'yı ne kadar uyarmaya,engellemeye çalışsada arkasındaki kadının da susmaya niyeti yoktu.
"Bebekler mi!? Sahi o bebeklerin senden olduğuna emin misin!? Ne de olsa o gece sen yetişemeden önce iki kişi geçti o odadan! Uras'ın mı,Cenk'in mi senin mi o piçler Tuğra! Söylesene hanginizin!? Gerçi karına ilk dokunanın kim olduğunu umursamadıktan sonra,bebeklerin kimden olduğunu umursamanı beklemekte garip olur şimdi."
Tuğra'yı ve Cenk'i çileden çıkaran sözler onlar olmuştu.
Tuğra işittikleri ile dünyaya kendini kapatarak Selçuk'a doğru saldırmış,Cenk'te Doğan'ın burnuna kafasını geçirerek onun hissettiği acıdan dolayı verdiği açıkla tutuşundan kurtularak hızla ikiliye doğru koşmuştu.
Selçuk arada kalmanın zorluğu ile Tuğra ile mücadele ederken bir anlık boşluğundan faydalanan Tuğra Nilay'ın boğazına yapışarak Selçuk'u öfkeden gelen gücüyle iterek bir kenara savurmuştu. Selçuk hızla toparlanıp Tuğra'yı geri çekmeye çalışırken son anda farkettiği Cenk'le onu tutarak uzaklaştırdı.
"Çevirdiğin oyunun en ince ayrıntısına kadar bilgim var! Beni çileden çıkaran her şeyi bilmeme ve seninde benim bildiğimi bilmene rağmen karıma attığın iftiralar! Senin bilmediğin şey ise o kendini inandırmaya çalıştığın oyunların,iftiraların doğru bile olsaydı benim Asya'yı onurla,şerefle yanımda taşıyacağım!"
Babasının ve diğerlerinin uyarılarını umursamadan Nilay'ın boğazına biraz daha bastırdı ve onun nefessizlikten kızarmaya başlayan yüzünü umursamadan söylediklerini aklına kazımak istercesine bağırdı.
"Bebekler benden olmasaydı,sen iğrenç emeline ulaşsaydın bile ben Asya'yı asla bırakmazdım! Çünkü o benim,çocukluğumun masumluğu,gençliğimin ilk heyecanı ve ne zaman olduğunu bile bilmediğim ama hep içimde benimle var olan aşık olduğum kadın! Şimdi o çeneni kapa! Yok kapamazsan,nefesini keserek o lanet çeneni kapamak isteyen bende dahil kaç adam var etrafında bir düşün! Ama ven bırakmam! Hiç birine o zevki yaşatmam! Seni bu insanların başına ben bela ettim ben gebertirim!"
Sözlerini bitirip Nilay'ı sertçe ittirirken onun öksürerek nefes almaya çalışmasını umursamadan tiksinircesine bakarak adamlarını havuz kenarında ki koltuklara doğru yöneltti. Bu yılanın tutuklanıp gittiğini görene kadar kimse onu buradan götüremezdi.
Diğerleri şaşkınca Tuğra'nın hareketlerini izlerken nefeslerini düzene sokmaya çalışan Nilay ne yaparsa yapsın kendisini öldürmeye yanaşmayan adamlara şaşkınca baktı. Hapisane denen o lanet yere giremezdi. Orada başına gelecekleri biliyordu. Bu adamlar işlediği suçlar yüzünden ceza almasını sağlayacaktı ve orada işlediği suçlardan ötürü ceza alanlara neler yapıldığını biliyordu. O işkencelere maruz kalmaktansa ölmeyi tercih ederdi.
Bakışları bu defa biraz önce kendini tutan adamın tutmakta zorlandığı Cenk'e kayınca son şansınında ondan yana kullanmak istercesine bağırdı.
"Her şey senin yüzünden oldu! Sen o lanet kardeşinin intikamı için peşime düşmeseydin bunlar başıma gelmeyecekti! Kardeşin cesaret edip,kadınlığını kullanamadı sevdiğini elinde tutamadı diye geldi bütün bunlar başıma! Ama ne var biliyor musun kendi canına kıyarken bile senin erkeklik gururunu düşündü o salak kardeşin! Bacaklarını açmaya cesareti yoktu ama abisine karşı gelip onaylamadığı bir adama sevdalandığı için pişmanlığından kıydı canına! Peki karında o cesaret var mı Cenk!? Kardeşin kadar temiz kalabildi mi karın!? Sen başkasının elini dahi sürdüğü kadına dokunamayan Cenk Ateş! Karının bedenine dokunulmasınınnsebebi senken nasıl alabildin koynu..."
Nilay'ın sözleri bu defa da boğazına Cenk'in yapışması ile yarım kalırken Cenk gözünden akan yaşları umursamadan bağırdı.
"Öldürürüm seni lan! Gebertirim! "
Selçuk karnındaki acıyla yaşaran gözlerini biraz önce elinden kurtulan adama çeviridi. Zaten tutmakta zorlandığı adamı o sözlerden sonra kafesten kurtulan yaralı bir aslan misali zaptedememişti.
Cenk bastıramadığı öfkesi ile boğazını sıktığı kadının kolunu ters bir hareketle bükerken çıkan ses diğerlerinin yüzünün buruşmasına neden olmuştu.
"Bu kirli ellerinle mi mahfettin lan onca insanın hayatını!? Onca çocuğun,sübyanın kanına bu ellerinle mi girdin!?"
Nilay'ı ileleterek arkasındaki ağaca başını sertçe vurup kükredi.
"Bu yılan beyninle mi yaptın o iğrenç planları. Karıma,kardeşime kurduğun tuzaklar bu lanet kafandan mı üredi!"
Cenk kollarından çekiştiren adamları savururken Nilay'ın başını bir kez daha ağaca çarparken Mehmet onun yüzüne sert bir yumruk geçirerek boşluğundan faydalanıp geri çektiği esnada Nilay'ın kolunu tutarak ettigi acı çığlık etrafta yankılandı.
"Kendine gel! Bilerek yapıyor! Bilerek yaranı deşiyorki onun için kurtuluş olan ölüme kavuşsun!"
Cenk'in kendisinden kurtulmaya çalışmalarını engellemek için belinden çıkarttığı kelepçeyi koluna geçirerek engelledi.
"Verda'yı düşün oğlum! Karını düşün! Seni bekliyor evlat! Sana yemin ederim rahat nefes aldığı bir anı olmayacak artık! İçeride ona neler yapacaklarını sen benden daha iyi biliyorsun! O yüzden sakin ol! Karını düşün oğlum tamam mı!?"
Mehmet'in sözleri ile Cenk'in gözlerinin önüne karısının iki gün önceki hali ve ona verdiği söz gelince nefes nefes başını salladı.
"Tamam! Seni bu sürtüğün oyunlarına yem edermiyim oğlum ben! Sakin ol!"
Mehmet,Cenk'in alnından öperek şefkatle sıkıca sarıldı. Belli etmemeye çalışsada Cenk'in o halinden korkmuştu. Onun o haliyle içi parçalanırken dolan gözlerini saklama ihtiyacı hissederek bir kaç dakika,sarıldı Cenk'e.
"Babamın yaptığı şey hiç birinizinde de aklına gelmeyip kendi kendinizi yaralamanız şaka mı?"
Kayra'nın sorusu ile Doğan ona ters ters bakarken Kayra'nın ensesinden tutarak iki düzünün üstünde elleri kelepçeli beklettiği adamın şahit olduğu sahnelerden dolayı korkuyla söylediği sözler bu bakışmayı kesmişti.
"Cenk'i benden uzak tutun. Bildiğim ne varsa anlatacağım. Yeterki p benden uzak olsun muhebbet yesem razıyım."
Kayra önündeki adamın kafasına elindeki silahın dipçiğini geçirerek sertçe söylendi.
"Sıranı bekle puşt! Öyle kolay mı her şey!? Önce Cenk öpecek,sonra sana özenle tahsis edilen koğuştakiler öpecek! Adamın karısına zarar vermek için yolladığın adamdan sonra seni öldürmediğine dua et!"
Adamın öne düşen başını,saçlarından tutarak çekip kaldıran Doğan,kulağına doğru yaklaşıp konuştu.
"Bak! İyi bak sürtüğünün haline! Onun hali senin yaşayacaklarının fragmanı olur ancak! İçinizde gram erkeklik olsaydı savunmasız kadınlara saldırmazdın ibne!"
Adam Kayra ve Doğan'ın sözleri ile başını korkuyla salladı.
"O öğretmenin Cenk'in karısı olduğunu bilmiyordum!"
Kayra elindeki silahın dipçiğini bu defa adamın çenesine geçirerek ağzından boşalan kanı umursamadan tısladı.
"O öğretmen Cenk'in karısı,silahlı saldırı yaptırdığın kadın,senin için özel koğuş tahsis eden Mehmet Yaman'ın gelini!"
Adamın gözleri öğrendiği iki gerçekle yuvalarından fırlayacakmış gibi açılırken korkuyla bağırmaya başlamıştı.
Tuğra oturduğu koltuktan karşısındaki manzarayı film izler gibi izliyordu. İçinde acıma duygusu olmadan soğuk bakışlarla. Nilay bu hayattaki en büyük pişmanlığı olmuştu. Onu hayaylarına,ailelerinin içine dahil ettiği için ömrü boyunca yüreğinde taşıyacağı bir pişmanlık. Bu yaşına kadar kimsenin ne kalbini kırmış,ne canını yakmıştı. Kimsenin kötülüğünü istemezdi lakin Nilay onun dilini o günden sonra bedduaya,lanete bulaştırmıştı. Dahada ötesi bir karıncayı bile incitince sızlayan yüreğini,öldürmeyi isteyecek kadar karartmıştı.
Tüm bunların yanı sıra garkında olmadan yaptığı bir iyilikte vardı ki Asya'yı ona vermekti. Kurduğu oyun ne kadar iğrençte olsa belkide farkına ömür boyu varamayacağı gerçekleri yüzüne vurmuş,yüreğinin en gizli köşesinde saklayıp büyüttüğü,dile getirmeye bile çekindiği sevdayı gün yüzüne çıkartmıştı. Kendinden bile gizlediği sevdası ve iki mucizesiyle tanışmasına vesile olmuştu.
Boğazına yapışıp canını almaya niyetlendiği o an aklına düşen karısı ve bebekleriyle güçlükle tutmuştu kendini. Öldürmediği için pişman değildi çünkü artık Asya ve çocukları ile mutlu olmak istiyordu. Değmeyecek biri yüzünden Asya'ya yollarını gözletecek bir ayrılık yaşatmak istememişti.
Cenk'i güçlükle sakinleştiren Mehmet,kendiside üzerindeki duygusallıktan sıyrılıp geri çekilirken ortamı saran polis srenleri ile Doğan ve Kayra'ya seslendi.
"O yılan havuzdan çıkarken ayağı merdiven basamağına takıldı,basamaklara çarpan ağzı yüzü dağılırken,kolunuda havuzun mermer kenarına çarparak kırdı! O şerefsiz de kıza yardım etmeye çalışırken ıslak zeminde kayıp düştüğü için o hale geldi! Sizden istenen raporlara bunları yazacaksınız!"
Bı defa bakışlarını diğerlerine çevirdi.
"Siz bu işin dışında tutulacaksınız! Ola ki bir pürüz çıkar sizde aynı ifadeyi vereceksiniz! Ne eksik ne fazla Dediklerimi söyleyin gerisini Araz ve Yunus halleder!"
Hepsi Mehmet'in sözlerini onaylarken o Cenk'in koluna biraz önce taktığı kelepçeyi çıkararak omzuna bir kaç sefer vurdu.
Ortalık birden karışırken Araz bakışlarını yarılı kadına ve adama ilk müdehaleyi yapan sağlık ekiplerinin üzerinden çekerek yüzüzndeki sırıtma ve elindeki ni salayarak Mehmet'e yaklaşıp eğlenircesine fısıldadı.
"Ceset torbasını boşuna mı getirdim lan şimdi ben!?"
Mehmet yanına yaklaşan arkadaşına ters bakışlar atarak öfkeyle homurdandı.
"Nerede kaldın lan sen!? Bu çocukları zaptetmekten göbeğim çatladı hayvan! Cenk az daha öldürüyordu o manyağı!"
Mehmet'in sözleri ile kıkırdayan Araz kolunu omzuna atarak onun gibi fısıldadı.
"Gençler biraz eğlensinler,nadide parçaların tozunu alsınlar dedim kardeşim. O yüzden biraz gecikmiş olabiliriz."
Mehmet omzundaki kolu hırsla ittirerek söylendi.
"Baba oğul ne eğlence meraklısı adamlarsınız lan siz!? Eğer bu çocukların başına bir iş açılsın ben eğlencenin kralını yaşatırım sana Araz! Elindeki o ceset torbasına sen girersin bilmiş ol!"
İkili bir süre daha didişirken ortalık toparlanmış Nilay ve Suat ilj müdehaleden sonra Araz'ın hastane yerine polis merkezine götürülmeleri ni uygun görmesi ile merkeze doğru yola çıkmışlardı.
Sonrasında her şey hızlı bir şekilde gelişirken Mehmet,Araz ve Yunus'un yaptığı plan kusursuz bir şekilde sona ermişti. Nilay ve Suat savcılığa gönderilirken Araz'da onlarla gitmişti.
Diğerleri sonunda rahata ermiş bir şekilde merkezin bahçesindeki bankta otururken Doğan burnundaki bandajdan dolayı Cenk'e söylenirken Selçuk'ta sol kaburgasındaki ağrıdan dolayı ona söylenmelerinde eşlik ediyordu. Cenk mahçup bir şekilde ikiliden özür dilemiş ve telafi edeceğini söyleyerek ayaklanmıştı.
Emir'in sorusu ile yüzüne bir gülümseme yayılırken cevap verdi.
"Karımın yanına. Evlendiğimizden beri bitmeyen aksilikler ve bu olay yüzünden doğru dürüst ilgilenemedim bile kızla gideyim de gönlünü alayım."
Emir anladım dercesine başını sallayıp eliyle git hadi işareti yaparken Kayra sırıtarak seslendi.
"Lan ilgilenemedim diye üzme kendini o kadar, o deli şimdi korumalarla parti yapmıyorsa ben de bir şey bilmiyorum."7
Kayra'nın sözleri ile Cenk'in kaşları çatılmış,ağzında gevelediği sözlerden kimse bir şey anlamazken o hızla ortamdan ayrılmıştı.
"Lan niye damarına basıyorsun adamın!?"
Kardeşinin sözleri ile Kayra anlamayarak ona baktı.
Tuğra başını sağa sola sabır dilenircesine sallayarak söylendi.
"Verda korumalarla samimi oluyor diye kıskançlıktan kuduruyormuş zaten adam sende tutmuş parti marti diye ortalığı karıştırıyorsun."
Öğrendiği ayrıntı ile Kayra'nın yüzü buruşurken Selçuk iki kardeşede onaylamazca bakarak homurdandı.
"Biriniz patavatsız biriniz dedikodu makinası nasıl bir şeysiniz lan siz!? "4
Tuğra elindeki çay bardağını masaya sertçe bırakarak eniştesine memnuniyetsizce baktı.
"Ben dedikodu yapmıyorum enişte. Kızlar Asya'yı görüntülü aradıklarında konuşurken yanlarındaydım sadece. Uyarmakta suç oldu iyi mi! Mesela bir şey daha duydum enişte İkra ile alakalı ama söylüyormuyum durduk yere yok! Neden söylemiyorum sence? Çünkü söylersem dedikodu olur!"2
Selçuk'un gözleri şüphe ile kısılırken Tuğra'da masadan kalkarak,bakışlarını Kayra'ya çevirdi.
"Biz de kalkalım ikiz. Bir saate uçağımız kalkacak. "
Kayra başını sallayarak kardeşini onaylayıp ayaklanırken Selçuk Emir'e doğru yaklaşıp fısıldadı.
"Komutanım şunun ağzını ararmısınız bi İkra ile alakalı ne duymuş acaba? Şimdi ben sorsam tükürdüğümü yalamış gibi olurum,siz sorun en iyisi."
"Bana bak Selçuk ben o istihbarat faresinden bilgi almak için dedikoducu karılar moduna giremem hiç! Beni bulaştırma hayatta en sevmediğim şey dedikodu ve dedekoducu erkeklerdir."
Son sözlerini Tuğra'ya bakarak söyleyince Tuğra ona demek öyle bakışları atarak söylendi.
"Haklısın Emir abi dedikoducu erkekler itici oluyor. Mesela senin Zeynep ablamla timindeki adamlarını çekiştirirken olduğun gibi."
Tuğra ve Kayra sırıtarak diğerlerini arkalarında bırakıp yola koyulurken Doğan kahkahasını tutamazken Selçuk şaşkınca yanındaki emir'e bakıyordu.
"Komutanım siz Zeynep'le,bizim dedikodumuzu mu yapıyorsunuz cidden!? Gerçi geçen ay Sahra'nın bana kızıp iki gün eve almadığında tevekkeli değil Zeynep'in durduk yere beni arayıp gel bizde kal diye arayıp ısrar etmesinden anlamalıydım ama eşeklik bende anlayamadım!"
Komutanına ters bakışlar atan Selçuk'ta,Doğan'ı da kaldırıp söylenerek ortamdan ayrılırken Emir kıpkırmızı olmuş bir yüzle öfkeyle kalakalmıştı.2
Cenk,karısını Yakup ve korumalarla çay sohbet eşliğinde bahçede bulurken siniri tepesinden çıkar vaziyete gelmiş,onun koşarak kendisine gelip boynuna sarılması bile sakinleştirmemişti kendisini. Bir süre Yakup önde kendisi arkada onu kovalayarak geçerken daha sonra karısı ve korumalara özellikle Yakup'a uzun uzun nutuklar çekmişti. Hâlâ çay çekirdek muhabbeti yapan karısını omzuna atarak zorla onun kalmayı istediği ama kendisinin zinhar kabul etmediği ortamdan uzaklaştırmıştı.3
Tuğra ve Kayra ise akşam ilerleyen saatlerde İzmir'e gelince Kayra karısının yanına eve Tuğra ise Asya'nın yanına direkt hastaneye gitmişti. Odaya girdiğinde karısını uyurken,annesi de tv izlerken bulan Tuğra,Asya'yı uyandırmaktan çekinerek onu koridora çağırmış gerekli açıklamaları yaparak onunda rahatlamasını sağlamıştı. Ali ve Ayşe'nin de ellerindeki yemeklerle gelmesi ile onlara karısının yanında kendisinin kalacağını söyleyerek eve gitmelerini söylemişti. Anneleri itiraz etsede kayınbabasının da destek çıkması ile hepsini yolcu edip sonunda odaya girebilmişti.
Karısına kısa bir bakış atarak lavaboya girip elini yüzünü yıkamış ve odaya geçerek adımlarını karısının yatağına doğru çevirmişti.
Ayakkabılarını çıkartarak karısının yanına uzanırken onun kıpırdanıp uyanması ile pişman olsada kolunu başının altından geçirerek şakağına bir öpücük bıraktı.
Karısının neyi kastettiğini anlayan Tuğra başını olumlu anlamda sallayarak fısıldadı.
"Bitti Asyam. Bitti sonunda. Nilay meselesi kapandı. Artık ebediyen çıktı hayatımızdan."
Kocasının son sözleri ile Asya panikle yerinde kıpırdanarak korkuyla kocasına baktı.
"Bir şey yapmadığını söyle Tuğra!? Öldü..."
"Asyam sakin ol bir şey yapmadım. Evet öldürüp bu dünya üzerinden silmek istedim ama sen ve bebeklerimiz aklıma geldi yapamadım."
Kocasının açıklaması ile tatmin olmayan Asya'nın kaşları çatılırken sesi titreyerek fısıldadı.
"Cenk mi yaptı!? Niye durdurmadınız! Neden engel olmadınız ona!?"
Tuğra karısının neden böyle panik yaptığına anlam veremezken Asya dolan gözlerinden damlayan yaşlarla üzgünce fısıldadı.
"Verda hamileydi! Ne yapar o kız şimdi Tuğra!?"6
Okur Yorumları | Yorum Ekle |