
Tuğra'nın aldığı karar ailede önce bir kaosa neden olsada sonra herkes anlayışla karşılamıştı. Asya ise önceleri yaptığı seçimden pek hoşlanmasada sonra kararına saygı duymuştu. Hoşlanmaması elbetteki tercih ettiği meslek değildi ama kendi mesleğini ayrı kalmamak için yapmayı istememesi,sanki bu seferki seçiminden pek farklı değildi ona göre.
Görevleri olacaktı,yine ayrı kalacakları günler olacaktı ve diğerinden daha tehlikeli bir işti ona göre yaptığı seçim. Ailelerinin yanında olacak olması kocasının yaptığı seçimi daha bir kabullenir hale getirmişti zamanla gözünde. Tuğra'nın da dediği gibi en azından kimsenin düzeni bozulmayacaktı onlar yüzünden.
Tuğra'nın yaptığı seçimin üzerinden bir ay geçmişti ve doktorunun yolculuk yapabileceğine dair verdiği kararla iki hafta olmuştu Ankara'ya geleli. Henüz bir düzen kuramadıkları için sıkıntılı zamanlar geçiriyorlardı. Çorbasını içerken yanağının sıkılıp bırakılması ile daldığı düşüncelerinden sıyrıldı.
"Kim üzmüş benim kardeşimi de yüzü sirke satıyor yine?"
Asya abisine ters ters bakarak çorbasından bir kaşık daha alıp söylendi.
"Kimse."
Emir de masaya oturup karısının önüne bıraktığı çorbadan bir kaşık aldı ve bakışlarını tekrar karısına çevirdi.
"Nerede bizim iç güveysi?"
"Emirrr!"
"Abiii!"
Karısı ve kardeşinin çemkirmesi ile ellerini pes edercesine kaldırarak sırıttı.
"Bir şey demedim tamam. Ne bu şiddet bu celal anlamadım ki? Seviyorum o yüzden takılıyorum kızım ne var bunda."
Asya kaşığını kasenin içine sertçe bırakırken Zeynep kocasının yanındaki yerine oturarak homurdandı.
"Ayı yavrusunu severken boğarak öldürürmüş Emir! Seninki o hesap! Rahat bırak Tuğra'yı arrık! Yoksa ben babamın evine giderim o zaman sen iç güveysi olacak bir evde bulamazsın!"
Karısının tehtidi ile Emir de kaşığını kasenin içerisine bırakırken Asya sinirle konuştu.
"Yaa senin görevin falan yok mu!? Niye evdesin sen bu ara hep!? Boşluktan canın sıkılıyorsa kendine bir uğraş bul,kocam la uğraşma!"
Emir karısı ve kardeşine şaşkınca baktı.
"Lan ne dedim bem şimdi!? İkiniz bir olup ne demeye üzerime geliyorsunuz? Zeynep ayrıca Ayı falan ne oluyor güzelim? Sen bu ara bana bi taktın sanki!"
"Şimdi de yengememi sardın abi!? Dönsen önce bi kendine bak! Kız resmen eve hapsoldu senin yüzünden.İşini bile yapamıyor! Ama hoşuna gidiyor tabi senin bu durum. Karının halini sor abi halini. Üç çocuk verdi bu kadın sana ama sen sanki o büyük aşkını rafa kaldırmış gibisin karına karşı."
Kardeşinin kendisine sürekli çemkirmesi ile Emir sinirlenirken sakin olmaya çalıştı. Kardeşi hamileydi ve hormonları yüzünden bazı konularda hasas olabiliyordu.
"Asyam.Güzel kardeşim. Ben yengeni yüreğime düştüğü ilk günki gibi seviyorum hâlâ. Halini de soruyorum merak etme sen. İşine gelince çaşışmasına gerek yok ki ama çalılmak istersede saygı duyarım. Sade şu an için bu imkansız. Çocuklar daha çok küçük ve annelerine ihtiyaçları var. Sende yiğenlerimi kucağına alınca anlarsın ne demek istediğimi."
Zeynep kocası ve görümcesi arasındaki mevzunun kendisi üzerine dönmesiyle huzırsuzca kıpırdandı.
"Asyacığım sen bırak şimdi abinle beni,sen ne yapacaksın karar verebildin mi?"
"Ne demek sen ne yapacaksın? Zeynep farkındaysan kız hamile ve riskli bir hamilelik süreci geçiriyor. Çalışamaz! Bebekler doğsun,büyüsünler sonra çalışır."
Zeynep kocasının her mevzuya kendi fikri ile giriş yapmasından bıkkın bir tavırla elini sertçe masaya vurarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Çeneni kapa! Sana fikrini soran olmadı ve zaten fikir beyan etmesi gereken kişi sen değilsin Emir!"
Emir karısının çıkışı ile ona ters ters bakarak sertçe karşılık verdi.
"Hamile ve tehlikeli bir süreçte olan bir kadına çalışma fikrini empoze etme! Ayrıca kocası da izin vermez çalışmasına!"
Asya yengesi ve abisi arasında kendi üzerinden yapılan soğuk savaşla gerilirken mevzuyu kapatmak için müdehale etmek adına araya girdi.
"Abi,yenge..."
"Karışma Asya!"
"Evet karışma Asya abin mağara adamı kişiliğini konuşturuyor yine. Koca oldukları için onların çizdiği sınırdan çıkamayacağımızı söylemeye çalışıyor aklı sıra! Ama söyle o abine ben o sınırların en uç noktasında geziyorum haberi olsun!"
"Yenge!"
Asya çaresizce Zeynep'i uyarmaya çalışsada bu defa da abisi kaş göz işareti yapmaya başlamıştı.
Emir karısının sözleri ile sinirle gülerek kollarını göğsünde birleştirip kaş göz işareti ile karısını işaret ederek konuştu.
"Asya söyle o yengene gezdiği o en uç noktaların sonunda yine kocası var! Senin üzerinden bana içinde biriktirdiklerini dile getirmesin! Yüzüme söylesin ne söyleyecekse!"
"Abiii!"
"Öyle mi! Hazır ol o zaman Emir! İşimi yapmaya karar verdim!"
"Yapamazsın! En azından şimdilik! Zeynep'im çocuklar küçük daha niye anlamıyorsun sen!?"
"Çocuklar sadece benim çocuğum değil Emir! Bir zahmet biraz da sen ilgilen!"
Emir karısının bir türlü kendisini anlamak istememesiyle ellerini yüzünde sertçe gezdirerek günlerdir aklındaki soruyu sordu.
"Zeynep'im sen hamile misin yine?"
Gelen soruyla Zeynep kocasına öldürücü bakışlar atıp,bir hışımla masadan kalkıp giderken Asya şok olmuş bir şekilde çemkirdi.
"Pess artık! Ya kadına resmen damızlık muamelesi yaptın abi! Yengem sadece çocuk doğurmaya programlı değil bunu o kalın kafana sok artık!"
Emir'de masadan kallarak şaşkın bakışlarını kardeşine çevirdi.
"Asya ben ne dedim şimdi? Yengen hamile kaldığında böyle dik başlı ve huysuz oluyor ben o yüzden şüphelendiğim için sordum. "
Sözlerini bitirip telaşla karısının arkasından seslendi.
"Zeynep'im! Yüreğimin türküsü yanlış anladın sen beni. Çalışmak istiyorsan çalış güzelim ama çocuklar çok küçük biraz daha büyüsünler karıcığım."
Asya abisinin arkasından yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Öküz! Yap et,sonra güzelim,karıcığım!"
Çorbasını tekrar içmeye başladığı esnada aklına gelen şeyle parmaklarını kulağına götürüp hafifçe çekiştirerek masaya vurdu. Sonra ellerini açıp gözlerini korkuyla kapayarak konuştu.
"Allahım sana şükürler olsun ki kocam abim gibi bir öküz değil. Bana öyle ince ruhlu,anlayışlı,kendinden önce bile beni düşünen bir koca nasip ettiğin için sana bin şükür yarabbim!"
Ellerini yüzüne sürdüğü anda başında hissettiği öpücükle gözlerini araladı.
"Bana da senin gibi bir kadını nadip ettiği için bin şükür Asyam ama şükrüne katmadığın bir özelliğim daha var. "
Asya yüzündeki gülümseme ile kocasına neymiş o dercesine başını sallayınca Tuğra bu defada dudaklarına bir öpücük bırakarak söylendi.
"Seni çok seven bir kocan var."
Kocasının sözleri ile kıkırdarken bir kaşık çorba alarak kocasına uzattı.
"Aç mısın?"
Uzattığı çorbayı içen Tuğra başını olumlu anlamda sallayınca Asya hareket len mistik ona engel oldu.
"Otur sen ben kendim alırım Asyam."
Mutfak dolabına yönelip bir kase alarak çorbayı koyan Tuğra karısının yanına otururken bakışlarını ona çevirerek elindeki kaşıkla içeriyi işaret etti.
"Emir abi Zeynep ablamın canını sıkacak bir şey mi yaptı yine? Zeynep ablaya sırnaşıyordu içeride.Kapıyı Mete'nin açtığını bile farketmediler."
Kocasının sözleri ile Asya abisinin tavrını hatırlayınca yüzünü buruşturdu.
"Her zamanki abimin öküzlükleri. Çocuklar büyümeden çalışamazsın diye kızı darlıyor. Sanki yengem çalışacağım deyince yarın çalışmaya başlayacakmış gibi tavırlar falan! Farkında değil böyle yaparak yengemi dahada biliyor bu mevzuda."
Tuğra başını olumlu anlamda sallayarak çorbasından bir kaç kaşık alarak bakışlarını karısına çevirdi.
"Bence bu kadar büyütülecek bir mevzu değil. Tamam Emir abi de haklı ama Zeynep ablayı da anlaması lazım. Üst üste üç çocuk. Kızda birden neye uğradığını şaşırdı. Biraz daha ılımlı yaklaşsa orta yolu bulurlar. Çocuklar sorun değil ki. Anenle Esha teyzem bakar onlara böylece Zeynep abla da istediği şeyi yaptığı için daha huzurlu olur."
Asya kocasının yanağına uzanarak hafifçe sıkıp çekiştirdi.
"İşte benim kocam."
Karısının eğlenen haliyle Tuğra kıkırdarken Asya sözlerine devam etti.
"Hayatım abim bir öküz olduğu için senin kadar ince düşünme kabiliyeti yok ama yengem onu yola getirmesini bilir. Hatta o yolun startını verdi de abimin dünyadan haberi yok."
Tuğra bu küçük ayrıntıyla anlamıştı ki Zeynep,Emir'in sivrilen uçlarını yakında törpüleyecekti.İçeriği bilmesinin bir önemi yoktu ona kafayı takmış olan Emir'in düştüğü durumu zevkle izlese kâfiydi.
"Annenler nerede Asyam?"
Asya tabağına yemek almak için hareketlenirken Tuğra onu tekrar oturtarak kendi kalkıp,yemeği koyarak karısına verdi.
"Rüzgar amcalara gittiler. Barlas bi işler çevirmiş yine Osman abi haber edince Rüzgar amca da resti çekmiş bu defa Barlasa. Konuşup sakinleştirmek için gittiler."
Tuğra başını anladım dercesine sallarken yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Bu defa biraz abartmış Barlas'ta. Alman diplomatın kızına asılmış! Her kuşun etini yedin de bir leylek eti kaldı denemediğin derler adama! Ulan ciddi bir ilişki peşinde değilsin niye kızın peşinde koşup başına iş açıyorsun hayvan!"
Asya kocasına artık şaşırmıyordu,şaşırmayı bırakalı çok olmuştu.Mevzudan babasının bile yeni haberi olmuşken nasıl haberi olmuştu Allah bilir?
" Bakma öyle Asyam. Kimsenin evini falan dinlediğim yok. Eve gelirken site görevlisi Gani abiyle karşılaştım,siparişleri dağıtırken Rüzgar amcayı telefonda biriyle konuşurken duymuş. Adam nasıl sinirlendiyse görvelinin kendilerini dinlediğini bile farketmemiş belliki. Bu haber sitede olay olur benden söylemesi. Gani abiyi bilirsin ağzı pek sıkı değildir."
Asya kocasının sözleri ile kıkırdarken o ne oldu dercesine bir bakış attı karısına.
"Kocam bilginin değil,bilgi kocamın peşinden koşuyor o komiğime gitti Tuğra."
Tuğra'nın yüzündeki gülüşle sözleirne devam etti.
"Dükkan işi nasıl gidiyor?"
"Rüya teyzemin de yardımlarıyla bir kaç güne biter. Pastaneyi cafeye tarzı işletmek isteyeceği kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Onun için çok değerliydi orası biliyorsun. Yeni fikirler almak kolay olmamıştır onun için."
Asya başını sallayarak kocasının sözlerini onayladı.
"Kapatmaktan iyidir.Yeyişemiyordu artık. Kaan ve Sarah'ın da kendi işi var ilgilenecek kimse olmayınca o da idare etmekte zorlanıyordu. Hem böylelikle onun da içi rahat etti. En azından sana emanet ettiği için içi rahat. Bence sende en az Rüya teyzem kadar iyi idare edeceksin. Hem ben de gelirim yanına."
Karısının eline uzanıp avcunun içine alarak küçük bir öpücük bırakarak gülümsedi.
"Her gün yanımda ol sen gözümün önünden ayrılma zaten ama gerçekten istiyorsan. Abinin Zeynep ablaya olan tavrı yüzünden benim düşüncelerimi merak ederek ağzımı arıyorsan o zaman farklı güzelim."
Asya kocasının ne yapmaya çalıştığını anlamasıyla bakışlarını kaçırırken Tuğra çenesinden tutarak bakışlarını birleştirdi.
"Çalışmana izin verip vermeyeceğimi merak ediyorsan sana engel olacak değilim Asyam. Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Eğer çalışmak istiyorsan çalış ama hamileliğin seni zorlamaya başladığını fark ettiğim zaman müdehale ederim.Bu konu da anlaşırsak içim daha rahat eder. Onun dışında ne kendini ne bebekleri riske atmayacağını biliyorum o yüzden benim için sıkıntı yok. Doğumdan sonrada ne zaman istersen o zaman başlayabilirsin. Hallederiz bir şekilde. "
Karısı yüzünde büyüyen gülümseme ile aniden dudaklarına kapanınca Tuğra dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı. Küçük bir öpücükten sonra geri çekilerek karısının yüzünü avuçları aradına alarak fısıldadı.
"Asyam abin görecek şimdi. Sonra al başına belayı."
Asya omuzlarını silkip tekrar kocasının dudaklarına uzanırken üzgünce fısıldadı.
"Tuğra bu gece biraz cık..."
Karısının istekli hali ve iki aydır ondan uzak durmanın özlemiyle Tuğra da boynuna doğru sokularak fısıldadı.
"Benim de sabrım kalmadı ama biraz daha sabret. Bir kaç güne buluruz bir ev Asyam."
Asya geri çekilerek isyan edercesine inleyerek söylendi.
"Ya sitede yok işte ev Tuğra! Niye zorluyorsun başka yere bakalım. İki haftadır ayrı gayrı kalıyoruz. Kocama dokunmayı bile özledim."
"Asyam annenin evinde rahat edersin diye burada kalmanı istedim. Ben memnun muyum bu durumdan sanki?"
"Bu gece bari burada kal o zaman!"
Karısının isteği ile Tuğra yüzünü buruşturarak fısıldadı.
"Asyam abin dalga geçiyor sonra. Bende saygımdan bir şey diyemiyorum sen üzülüyorsun arada."
Tuğra uzun süre karısının gönlünü yapmaya çalışmış sonun da başara bilmişti. Gecenin ilerleyen saatlerinde Ali ve Ayşe gelmişti hemde Asya ve Tuğra'yı rahatlatacak haberin müjdesiyle.
Altlarında kalan daire Rüzgar'ın dı ve oda oğlu Barlas'a vermişti. Barlas'ta bu gece babasına artık hayatını bir düzene sokacağının sözünü verince Rüzgar ve ikisi ortak bir karar almış Barlas'ta bu defa babasının başına büyük bir dert açmanın mahçubiyeti ile sırf onun gönlünü alabilmek için onlarla yaşamaya karar vermişti. Asya ve Tuğra'nın ev aradıklarını duyunca da ikili yeni bir karar alarak evi Asya ve Tuğra'ya vermişti.
"Anne Barlas'a ayıp olmasın şimdi? Tamam Rüzgar amcayla ikisi karar vermiş ama çocuğun da evi sonuçta."
"İçin rahat etmiyorsa yarın konuş Barlas'la oğlum. Ona göre karar verirsin sende."
Ayşe'nin sözlerini onaylayarak saatinde geç olmasıyla Tuğra da babasının evine geçmişti. Bu düzensizlik,karısından ayrı kalmak canını sıkıyordu artık. Barlasla görüştükten sonra alt kat olmazsa en azından çevreden bir ev bulmalıydı. Karısından daha fazla ayrı kalmak istemiyordu artık.
Ertesi gün Tuğra ilk iş olarak Barlas'la görüşmüş,dün gece Ayşe annesinin anlattığı gibi aynı açıklamayı ondan da duyunca evi tutmak için konuşup anlaşmışlardı. Üzerinden büyük bir yük kalkınca haberi ilk karısı ile paylaşmış ve iki gün içinde Barlas'ın eşyalarını aldıracağını sonrada kendilerinin yerlereşe bileceklerinin müjdesini vermişti.
Evin ve kafenin bütün eksikleriyle ilgilenmek Tuğra'yı iki gün boyunca periian etsede sonunda hem cafe işi bitmiş,hem eve yerleşebilmişlerdi.
Aldığı duştan sonra yorgun bedenini yatağa bırakırken Asya kocasının haline üzgünce baktı. Ne ev yerleşirken ne cafe açılırken bir yardımı dokunamamıştı. Doktorun uyarılarına harfiyen uyması için direten kocası ve ailesi yüzünden evden bile doğru düzgün çıkamıyordu. Anneleri ve diğer herkes elinden geldiğince yardımcı olmuşlardı ama işin büyük kısmı kocasında olduğu için sonunda yorgunluktan perişan hale gelmişti.
Parmaklarını kocasının alnına döküken nemli saçlarında gezdirdi bir süre.
"Tuğra..."
"Hmmm."
Yorgunluktan kapanan gözlerini aralamaya çalışarak kendisine bakan kocasına gülümsedi.
"Yemeğini ye sonra yat."
Elini karısının artık belirginleşmeye başlayan karnının üzerine koyarak konuştu.
"Şimdi canım istemiyor. Biraz dinleneyim kalkınca yerim Asyam. Ama sen aç bekleme."
Aldığı cevapla Asya'da uzanarak gözlerini kapayan kocasına sokulup fısıldadı.
"Birlikte yeriz o zaman. Benim de canım istemiyor şimdi."
Bu sözlerle kocasının itiraz edip kalkacağını düşünürken belli belirsiz başını sallaması ile dinlenmesinin daha iyi olacağını düşünerek ses etmedi bir daha.
Karnında gezinen elle gözlerini açan Asya arkasından sarılan kocasının elinin üzerine elini koyarak kıkırdadı.
"Tuğra."
"Söyle deniz gözlüm."
Dudaklarındaki kıkırdama yerini gülümsemeye bırakırken yönünü kocasına doğru döndü.
"Aynı yatağa girdiğimiz günden beri,beraber kaldığımız her gün elin karnımda uyanıyorum. Neden her sabah elin karnımda?"
Karısının sorusu ile bakışlarını gözlerine çevirdi. Yüzüne dökülen saçlarını geriye doğru iterek gülümsedi.
" Varlığımı hissetsinler,sizi yalnız bırakmayacağımı,bırakmadığımı anlasınlar istiyorum. Seni bana getirdikleri için nasıl mutlu olduğumu bilsinler,annelerini nasıl sevdiğimi hissetsinler istiyorum.Senin elimi tutarak bana verdiğin cesareti anlatıyorum. Onların varlığı ile nasıl mutlu olduğumu,tanışmak için nasıl sabırsızlandığımı hissetsinler istiyorum. O yüzden hergün onlarla sabahları duygu aktarımı yapıyorum."
Asya elini kocasının yanağına koyarak okşarken Tuğra onun dolan gözleri ile kaşlarını çattı.
"Asyam niye doldu gözlerin durduk yere şimdi? Seninle ilgilenmedim diyeyse uyuyordun sen güzelim. "
"Seni çok seviyorum ben."
Karısının söylediği cümleyle Tuğra'nın da gözleri dolarken alnına bir öpücük bıraktı ve başını göğsüne bastırarak kokusunu derince içine çekti.
"Asyam..."
"Hmm."
Parmakları karısının saçlarında gezinirken hatırladığı anı ile yüzünde bir gülümseme olmuştu.
"Hani soruyordun ya sen bana ne zaman aşık oldun diye?"
Kocasının sözleri ile Asya başını göğsünden kaldırarak hevesle salladı.
"Sinemaya gitmiştik hani.Lise ikinin son günleriydi. Günlerden Perşembe. Saat 15: 45 seansı senin üzerinde kırmızı bir elbise vardı."
Asya kocasının her söylediği sözde o günden kesitler gözünde canlansada filmin ismini hatırlayamıyordu. Filmin ismini hatırlasa o günü de hatırlayacaktı ama filmin ismi tamamen silikti.
"Filmin ismi neydi Tuğra?"
Tuğra karısının sorusuna direkt dudak büktü.
"Hatırlamıyorum."
"Konusu neydi peki?"
"İzlemedim ki güzelim nereden bileyim konusu ney?"
Asya yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Yaa dalgamı geçiyorsun sen yine benimle. Gününe,saatine,ne giydiğime kadar hatırlıyorsun ama filmin ne ismini, ne konusunu hatırlamıyorsun öyle mi!?"
Karısının hayal kırıklığı ile Tuğra'da yüzünü buruşturdu.
"Asyam onları hatırlamamın bir sebebi var çünkü."
"Öyle mii? Ney miş o sebep Tuğra bey!?"
Tuğra karısının kendisine inanmayışına ve hatırladığı şeylere sinirlenerek tısladı.
"Sinemaya dibinden ayrılmayan o şerefsiz Baran'la gitmiştin çünkü! Ben arkadaşlarımla tesadüf eseri başka bir filme gittiğim için gördüm seni. Üzerinde kırmızı elbisen vardı ve o it sanki kazayla dökmüş gibi elindeki içeceği senin üzerine dökmüştü. Sonra temizleme bahanesi ile sana dokunmaya çalışmıştı."
Asya hiç bir şey anlamamış halde kocasına baktı kısa bir süre.
"Baran'la yalnız değildim! O gün yanımızda Sevde ve Turan da vardı."
"Evet aranızı yapmaya çalışan ikili!"
Asya sinirle gözlerini devirerek homurdandı.
"Tuğra bana aşık olduğun kısm neresinde bu hikeyenin?"
Sorduğu soruyla kocasının yüzünde bir gülümseme oluşunca Asya gelecek olan cevabı bekledi hevesle. Dudaklarına bir öpücük bırakıp geri çekilen kocasının yüzündeki gülümseme daha da büyüdü.
"O şerefsiz elbiseni temizleme bahanesi ile sana yanaşınca sen panikledin ve izin vermedin o sırada beni fark ettin. Yüzünde öyle bir gülümseme oluştu ki o an sanki,sizi izlerken öfkeden kararan gözlerimde ki perde kalktı.Dünya sanki karanlıktı da senin gülüşünle aydınlandı. Sonra sen o çocuğa ve diğerlerine bir şeyler söyleyip koşarak yanıma geldin ve telaşla beni çekiştirip onların yanına götürdün. Elimi tutup,sevgilim bu işte Tuğra benim sevgilim dedin ya o an kalbim kulaklarımda attı sanki. Elim Ayağım birbirine dolaştı. İçimde tuhaf bir his peydah oldu."
Kocası yattığı yerden doğrulurken Asya çattığı kaşları ile kocasına baktı.
"Devamı? Devamında ne oldu Tuğra? "
Karısının sorusu ile kıkırdayan Tuğra onu belinden tutarak kendisine çekti.
"Asyam devamı hayâl kırıklığı benim için. Tabi o şerefsiz Baran için de öyle. Onların yanından ayrıldıktan sonra sen çocuğun sana askıntı olduğunu seninde rahatsız olduğun için beni kullanmak zorunda olduğunu söyleyince çok sinirlendim."
Asya o günü sonunda hatırladığında Tuğra'nın garip hallerini de hatırlamıştı. Elini tuttuğu anda titremeye başlaması,normalde öyle bir durum da ortalığı ayağa kaldıracakken sessizliğe bürünmesi. Olayı anlattığında kendisine nutuk çekmesi,azarlaması gerekirken hiç bir şey söylemeden öfkeyle çekip gitmesi. Ona da kendisine yaptığı şeyden dolayı tavır aldığını düşündürmüştü.
"Sana değil tabi o ite sinirlendim. O çocuğa seni rahatsız etti,sana dokunmaya çalıştı diye sinirlendiğim için o hale geldiğini düşündüm. Hislerimi anlamazlıktan gelmem için yeterli bir sebepti o gün ki öfkem. Aslında o öfkeye tutunduğum an benim yüreğim sana tutulmuşta ben kolaya kaçmışım."
Asya kolunu kocasının beline dolayarak çıplak göğsüne bir öpücük bıraktı.
"Ben de o gün bana seni oyunuma dahil ettiğin için sinirlenip ,tavır yaptığını o yüzden öfkeyle çekip gittiğini düşünmüştüm. Çünkü ben öyle bir şey yapmasaydım,sen beni o halde gördüğün an ortalığı bir birine katardın. Baran'ı elinden kimse alamazdı. Bana kızdığın ve seni kullandığım çin ses etmediğini düşündüm."
Karısının sözleri ile sinirle bir nefes alarak homurdandı.
"Sessiz kalmadım zaten! Ertesi gün o puşt hak ettiğini aldı. Keşke öbür kolunuda kırsaydım!"
Asya kocasının sözleri ile göğüsndeki başını kaldırarak şaşkınca baktı.
"Kolunu sen mi kırmıştın çocuğun Tuğra!?"
Suç işlemiş bir çocuk gibi bakışlarını kaçırıp,başını olumlu anlamda saalladı.
"Tuğra çocuk sayılırdık daha! Herkes o yaşlarda birileriyle takılmak ister. Yazık çocuğa kim bilir ne kadar canı yandı."
Şok olmuş bir şekilde bakışlarını karısına çeviren Tuğra onun acı çekercesine yüzünü buruşturduğunu görünce öfkeyle çıkıştı.
"Ne diyorsun sen Asyam!? Neyine açıyorsun o piçin!? Madalya mı taksaydım! Eli ayağı doğru dursaydı da kırdırtmasaydı kolunu! Acındırma bana o iti! Çünkü hiç pişman değilim! Keşke seni sevdiğini söyleyen çenesini de kırsaydım!"
Kocasının son sözleri ile Asya şaşkınca fısıldadı.
"Beni seviyormuştu yani!"
Tuğra'nın kaşları karısının sözleri ile çatılırken başını sağa sola çevirip nefesini sertçe bıraktı.
"Allah aşkına sus Asyam! Ne olacak!?Sevmişse ne olacak!? Beni sinirlendirme durduk yere!"
Öfekeyle yatağın kenarına oturan kocasına yaklaşıp arkasından sarılarak sırtına bir kaç öpücük bıraktı.
"Şaşırdım sadece Tuğra. Bir şey olacağı yok. Geçmiş gitmiş mevzular. Hem sevse bile ben karşıklık verdim mi? Niye sinirleniyorsun ki? Benim için her şeyin ilkinin sen olduğunu bildiğin halde neyin tepkisi bu?"
Beline dolanan kollar ve sırtında hissettiği öpücüklerle sakin olmaya çalışarak ellerini karısının ellerinin üzerine koyarak hafifçe okşadı.
"Asyam kurban olduğum şaşıracak ne var bunda? Güzelsin,hemde çok güzelsin. Masumiyetin çoğu erkeğin dikkatini çekti her zaman. Sen zannediyorsunki kimse sana ilgi duymadı o yüzden yanaşmadı. Yanaşmadı değil yanaşamadı! Yanaştırmadım!Hislerimin farkında değilken bile ben Kaan'ı bile kendimden fazla yanaştırmadım sana."
Karısına doğru tekrar dönerek yüzünü avuçları arasına alıp gözlerine baktı.
"Sen şimdi bir çocuğun öğrendiği her yeni bilgide heyecanlandığı gibi, mahrum bıraktığımız o hisler hakkında keşfettiğin her detayda hetecanlanıyorsun ya benim kalbim sıkışıyor. Benimle keşfettiğin duygularının heyecanını kaybetmeden korkuyorum. Öğrendiğin her detay seni benden uzaklaştırır diye aklım..."
Asya'nın dudaklarına değen dudaklarına karşılık verirken karısının ellini kalbinin üzerinde hissetmesi ile geri çekilmişti karısı.
"Kalbin kalbimle bir oldu Tuğra başka keşfedecek ne kaldı? Ben seninle keşfettim zaten o duyguları,dahası varsa da birlikte keşfedelim. Keşfetmek istediğim tek kişi farkında olmadan beni kendine saklayan kocam ve beni kendine saklarken neler hissettiği,neler yaşa..."
Karısının elini avcuna alarak kalbinin üzerine bastırıp dudaklarına uzanarak fısıldadı.
"Keşfedelim o zaman Asyam. Anılarımızda sakladığımız,gizlediğimiz,kendimizin bile bi haber olduğu hislerimizi,duygularımızı birlikte keşfedelim."
Dudaklarını birleştirerek karısını kucağına çekerken biraz önce sinirle verdiği tepkiyi unutturmak istercesine dokundu tenine.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Aracını park edip eve doğru adımlarını yönelten Jamal ışıkların kapalı olduğunu fark edince alt katın yanan ışıklarını görünce o yöne doğru ilerledi.
"Senin bu azgınlığın dan ben bıktım artık. Bu kaçıncı ya? Ne doyumsuzsun sen? Bir daha böyle geleme kapıma sakın."
İşittiği garip sözlerle Jamal bir an duraksarken karısının sesi tekrar kulaklarına doldu.
"Her gün her günde olmaz ki kudurdun mu? Böyle yapmaya devam edersen aramızdaki ilişkiyi bitireceğim. Her yıl bu halde kapıma dayanıyorsun.Düzgün bir hayatın olmalı artık. Her önüne gelenle oluyorsun sonra bana geliyorsun. Böyle olmaz."
Ne diyordu bu kız!? Kiminle konuşoyordu böyle tuhaf tuhaf? Biri taciz mi ediyordu karısını!? Öyle bir durum varsa niye hiç bahsetmmemişti bu kendine!?İşittiği garip sözlerle kaşları çatılırken hızlı bir kaç adımla içeriye girerek seslendi.
"Feyzaa!"
Karısından cevap gelmeyince adımlarını muayanehaneye çevirmiştiki karısı telaşla çıktı odadan.
"Jamal."
Onun saçı başı dağılmış bir şekilde karşısında kendisine şaşkınca bakarken görünce sinirle bağırdı.
"Kiminle konuşuyordun öyle garip garip!?"
"Bağırma sessiz ol."
"Lan ne sessizi!? Taciz mi ediyor birisi seni!? "
Karısının önünde durduğu kapya yanaşarak hafifçe kenara iterken öfkeyle söylendi.
"Çekil şuradan!"
Kocasının haline,öfkesine anlam veremeyen Feyza kolundan tutarak fısıldadı.
"Jamal sessiz ol. Korkutuyorsun."
Kolundaki ele ters bakışlar atarak elini üzerine koyup hırsla çekti.
"Kim o içeride ki!? Karımı taciz ederken korkmuyorda ben bağırınca mı korkuyor!"
Feyza kocasının sözleri ile şok olurken halinin ve öfkesinin sebebini anlayınca dudaklarından kaçan kahkahaya engel olamadığı gibi kocasının odaya girmesine de engel olamamıştı. Onun peşinden girip şaşkınca kendisine dönmesiyle yüzünün aldığı şekille kahkahasını tutmaktan şekilden şekile girmişti.
"Eee bu köpek!"
Jamal'in elini açıp şaşkınca köpeği işaret etmesi ile Feyza gülerek başını salladı.
"Sen ne zannettin Allah aşkına Jamal?"
Elini saçlarına götürerk mahçupça karıştırırken düştüğü duruma gülmemek için çabalayarak cevap verdi.
"Birisi seni taciz ediyor zannettim ama sende tuhaf tuhaf konuşuyordun Feyza."
Üzerindeki ünüformanın ceplerine ellerini koyarak kendisine mahçupça bakan kocasına doğru ağır ağır yaklaşarak önünde durup güldü.
"Birisi beni taciz edecek ben de öyle sakin sakin konuşacağım öyle mi kocacığım?"
Jamal'in başını olumsuz anlamda sallaması ile cebindeki elini çıkarıp elinin tersiyle göğsüne sertçe vurdu.
"Ciğerini sökerim o şerefsizin. Sen karını hiç tanıyamadın mı?"
Göğsüne çarpan eli tutarak dudaklarına götürüp avcunun içine bir öpücük bıraktı.
"Tanıdım tanımasına güzelim ama öyle bir durumda ne olacağı belli mi olur? Öyle bir durumda sen hiç başını belaya sokma senin yerine ben deşerim o ciğeri."
Karısının elini bırakmadan bakışlarını yanlarındaki köpeğe çevirerek başıyla onu işaret ederek konuştu.
"Nesi var?"
Feyza dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Kocasının beline kollarını dolayarak köpeğe bakarken,onun da kolunu omzuna dolamasıyla cevap verdi.
"Hamile. Her yıl daimi müşterimiz oldu Mila hanım. Sahibi de şaşkın. Kaşla göz arası nasıl sürekli bu duruma geldiğini anlayamıyor. Bence yaşadıkları semtten dolayı serbest bırakıyor bu zilli de hiç bir fırsatı kaçırmıyor. Sonuç her yıl gebelik."
Karısının sözleri bitince başına bir öpücük bırakarak ona ters ters baktı.
"Aklımı aldın. Köpekle öyle bir muhabbet edeceğin kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi."
Kocasının kollarından sıyrılıp sırıtarak köpeğin karnını okşadı.
"Bak kudurukluğun başıma iş açtı gördün mü? Korkuttun Jamal abini. Az daha kocam katil olacaktı zilli."
Köpeğin çıkarttığı sesle Jamal de gülerken Feyza ona döndü.
"Muayenesi bitti. Sahibi gelir birazdan.Sen eve çık istersen. Üzerini falan değiştir ben de geliyorum. Yemek yok ama Jamal. Yapamadım fırsatım olmadı."
Jamal başını sallayarak karısını onaylayarak köpeğede bir bakış atıp bakışlarını karısına çevirerek söylendi.
"Annemler bekliyor yemeğe zaten.Gecikme sen de güzelim."
Feyza kocasının sözlerini başını sallayarak onaylayıp tekrar köpekle ilgilenmeye başlayınca Jamal onun bu haline gülerek çıktı klinikten.
Eve geçince duşa giren Jamal kısa bir duşun ardından çıkmış kıyafetlerini giymiş ama hâlâ gelmeyen karısı ile köpeğin başından ayrılamardğını düşünerek onu almak için tekrar kapıya yönelmişti ki işittiği yabancı kadın çığlığı ile olduğu yerde kaldı.
"Yardım edin! Kimse yok mu!?"
İkinci kez aynı çığlığı duyduğu an hızla evden çıkarak sesin geldiği alt kata koşarak indi. İçeriye girip gözleri telaşla karısını ararken içeriden gelen sesle muayenehaneye girdi hemen.
Karısını yerde baygın halde gördüğü an telaşla koşarak yanına çöküp durumunu kontrol ederken yanındaki bir yandanda korkudan ağlayan kızdan bilgi almaya çalıştı.
"Ne oldu!?"
Kız titreyen ellerini Feyza'nın yüzünde gezdirerek korkuyla cevap verdi.
"Be...Ben anlamadım. Bir den. Bir den bayıldı. Kucağımda Mila vardı tutamadım."
Telaştan kendi elleride titrerken sakin olmaya çalışarak ellerini bir kaç kez yumruk yapıp geri açtı ve nabzını kontrol etti.
"Düşerken başını ve ya her hangi bir yerini çarptı mı?"
Kız başını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır. Bana tutundu önce sonra düştü."
Kızın sözlerinden sonra her ihtimale karşı başını ve bedenini de kontrol edip hızla kucağına alarak bakışlarını kıza çevirip aceleyle konuştu.
"Kliniğin kartviziti var dışarıda ki masada. Akın'ı ara ve durumdan bahset. O seninle ilgilenir. "
Başını sallayarak sözlerini onaylayan kızdan bakışlarını çekerek hızla çıktı klinikten. Aracın başına geldiğinde anahtarının yanında olmadığını farkedip aceleyle eve çıkmış ve anahtarı ve telefonu alarak tekrar garaja inmişti
Karısının hâlâ kendine gelmemesi endişesini arttırırken,aracı açıp arka koltuğuna yatırarak yüzüne dökülen saçlarını geriye doğru çekip kapıyı kapattı.
Yolda ilelerleken bir kaç sefer seslensede karısından bir tepki alamayınca endişesi korkuya dönüşmüştü. Mesleği gereği soğuk kanlı olsada hasta olan kendi sevdikleri olunca işler değişiyordu. İçini saran korku,panik karısının bayılma sebebini öğrenmedikçe geçecek gibi değildi. Titreyen ellerine bakışları kayarken sakin olmakmiçin kendisini zorlasada bir türlü başaramayınca hırsla elini direksiyona geçirdi.
Çıkan korna sesiyle karısının sesi bir birine karışırken aracı hızla sağa çekip bakışlarını ona çevirdi.
"Kalkma sakın!"
Feyza kocasının bağırması ile kaldırdığı başını tekrar koltuğa bıraktı.
"İyi misin!?"
Ne olduğunu anlamayan Feyza bakışlarını kısa bir an aracın içinde gezdirip tekrar kocasına çevirince bakışlarındaki korkuyla başını salladı.
" Sadece biraz başım dönüyor."
"Tamam kalkma sakın. Hastaneye geldik sayılır."
Kocasının telaşlı haliyle ne olmaya çalıştığını hatırlamaya çalıştı. Hafızasını yokladığında en son hatırladığı şeyin başının dönüp Mila'nın sahibine tutunmaya çalıştığı an olunca yüzünü buruşturdu.
"Bayıldım galiba."
"Evet. Kendini iyi hissetmiyordusan benimle niye çıkmadın eve. Ya da daha önceden çıkıp neden dinlenmedin Feyza."
"İyiydim. Bir şeyim yoktu Jamal. Birden başım döndü,gözlerim karardı gerisini hatırlamıyorum. Kötü hissetsem zaten seni yollamazdım."
Jamal dikiz aynasından bakışlarını karısına çevirdi.
"Ağrıyan bir yerin var mı?"
"Hayır."
"Daha önce böyle aniden bayıldın mı? Bildiğin bir hastalığın var mı güzelim?
Kocasının sorularının sebebini anlıyordu mesleğinden dolayı böyle irdeliyordu ama iyiydi bir şeyi yoktu ki.
"Bayılmadım. Hiç bir hastaşlığımda yok. Turp gibiyim ben."
Karısına aynadan tekrar bakıp ters bakışlar atarak homurdandı.
"Hastaneye gidelim,detaylı muayeneden sonra ona ben karar veririm Feyza."
Jamal'in pinpirikliği karşısında gözlerini devirirken aklına gelen şeyle telaşla konuştu.
"Mila ve sahibi ne oldu? Hemen geri dönelim Jamal. Hem annenlere gidecektik."
"Kıza söyledim Akın'ı arayacak. O ilgilenir. Sağlığın annemlere gitmemizden daha önemli. İyi olduğundan emin olalım başka bir gün gideriz."
Kocasını vazgeçiremeyeceğini anlayan Feyza nefesini sesli bir şekilde bırakırken kocasıda aracı park etmişti.
"Bekle kalkma sakın Feyza."
"Yürüye bilirim Jamal abartma."
Jamal emniyet kemerini çözerek bakışlarını karısından çekmeden tekrar söylendi.
"Kalkma diyorsam kalkma!"
Araçtan inip kapısını kapatarak arka kapıyı açıp karısını tekrar kucağına aldı.
"Jamal ne yapıyorsun!? Yatalak mıyım ben? Yürüye bilirim kendim."
Feyza'yı çıkarıp kapıyı kapatarak alnına bir öpücük bıraktı ve geri çekilip acile doğru yürüdü.
"Neyin var bilmiyoruz. O yüzden tedbirli olmam lazım."
Feyza ne kadar huysuzlansada Jamal onu dinlememiş kucağınden indiremeden acilden girerek ilerleyip boş sedyelerden birine yatırmıştı. Karısının saçlarını yüzünden çekerek fısıldadı.
"Geliyorum ben şimdi. Sakın kalkma Feyza."
Onun sürekli kendisini kalkma diye uyarması ile Feyza nefesini bıkkınca bırakırken Jamal sedyenin etrafındaki perdeleri çekip aklındaki tektikleri yaptırmak için nöbetçi doktorun yanına doğru ilerledi.
"Jamal hocayı gördün mü Nurşen?"
Başka hastadan kan alan kadın arkadaşının sorusu ile başını olumlu anlamda salladı.
Feyza kocasının ismini duyması ile işittiği sese kulak kabartırken biraz önce kocasının ismini söyleyen kadın tekrar konuşmuştu.
"Geçen seferde hastaneden kucağında çıkardığı kadın buydu işte."
Kadın hastanın kolundaki turnikeyi çıkarırken cevap verdi arkadaşına.
"Şimdi de kucağında aynı kadınla girdi. Evlendi diyorlar ya eşi dir belki."
"Benim kocamda gözlerimi var bunların?Bu nasıl iş ahlakı canım?"
İşittikleri ile kendi kendine sessizce homurdanırken adını bilmediği kadın tekrar konuşmuştu.
"Karısı bence. İkisinin alyansı da aynı."
Kadının sözleri ile Feyza sol elini kaldırarak alyansını incelerken yine sessizce homurdandı.
"Gözü göz değil bunun ne demeye bakıyorsun sen benim kocamın alyansına falan!?"
"Allah mesut etsin. Kız güzel ama yürüyemiyor galiba? Jamal hocanın ikidir kucağında taşımasına bakılırsa."
Feyza'nın kaşları hızla çatılmıştı. O kadar kucağından indir diye diretmişti ne demeye kendisini dinlemiyordu bu adam!
Elindeki kan tüpünü cebine koyarak hastada takılı olan seruma ilaç enjekte eden Nurşen arkadaşının sözleri ile dudaklarını büktü.
"Başka bir rahatsızlığı vardır belki Dilan. Gayet sağlıklı gözüküyordu. Bir yerini incitmiştir belki. Tansiyonu falan düşmüştür. Başı dönüyordur belki o sebeple."
"Kızz Nurşen!"
Feyza adının Nurşen olduğunu anladığı kadının sözleri ile başını olumlu anlamda sallarken diğer kadının ani çıkışı ile korkuyla yerinde sıçradı. Konuştuklarını duya bilme itimali akıllarına gelmiyor muydu bu kadınların? Bu ne genişlikti canım.
"Yine ne var Dilan!?"
Nurşen'in bezgin çılan sesiyle onun da kadının muhabbetinden sıkıldığını anlayan Feyza'nın yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
"Belki de hamiledir!"
İsminin Dilan olduğunu öğrendiği geveze kızın fikriyle şaşkınlıkla dudaklarından dökülenlere engel olamamıştı.
"Oha yok artık!"
"Belki düşük riski vardır da Jamal hoca o yüzden öyle kucağında taşıyordur karısını sürekli. Ayy ne ince adam Jamal hoca Nurşen. Ben de iki çocuk doğurdum benimki değil kucağında taşımak kalkıp suyunu bile almazdı. Öküz!"
Feyza kadının kendi hikayesini anlatmaya geçiş yapması ile rahatlasada onun adına üzülmüştü.
"Ayy Nurşen tamam sus başlama yine Allah aşkına. Boşadın gitti işte. Hâlâ ne dillendiriyorsun o mendebur herifi! Jamal beyin eşinin de neyi varsa Allah şifasını versin . Yeter bu kadar dedikodu hadi işinin başına!"
Nurşen'in çektiği ayarla,boşanmış ve iki çocuklu olduğunu öğrendiği dilan homurdanarak giderken kocasının sesini işitmesi de bir olmuştu.
"Nurşen hanım. Kan alınacak buraya bakar mısınız?"
Sözlerini tamamlamadan yanındaki perdeyi açan kocasına ters ters baktı. Onun yüzünden herkes hakkında neler düşünmüştü.
"İyi misin güzelim? Başın mı dönüyor yine? Niye öyle bakıyorsun?"
Feyza yanına gelen kadının geçmiş olsun dileğini teşekkür ederek cevaplarken Jamal elindeki barkotları uzatattı kadına. Feyza kendinden en fazla beş altı yaş büyük gibi gösteren kadına yardımcı olmak için kolunu açtı. İçindeki sinirle başını hafif yana yatırıp tepesinde dikilen kocasına bakışlarını dikerek sertçe söylendi.
"Hastaneden çıkarken beni tekrar kucağına almak için diretirsen buradan tekerlekli sandalyeyle çıkarsın Jamal! Gayet sağlıklıyım ve yürüye biliyorum!"
Nurşen ,Feyza'nın sözleri ile biraz önce konuştuklarını duyduğunu anlayınca renkten renge girmişti. Hepsi o boşboğaz dilanın suçuydu. Kan alma işlemini tamamlayıp turnikeyi Feyzanın kolundan çıkardı ve tekrar geçmiş olsun diyerek hızla uzaklaştı.
Jamal karısının saçlarına uzanıp okşarken Feyza ona ters ters baktı.
"Senin yüzünden hemşirelerin diline düştüm. İkidir beni kucağında taşıyormuşsun yatalak mıymışım? Tansiyon hastası mıymışım? Belki bir rahatsızlığım var mış?"
Kocası onun sinirlernmiş haline kıkırdarken Feyza koluna sertçe vurdu.
"Gülme! Ya belki hamileymişim de,düşük tehlikem olduğu için belki beni öyle taşıyormuşsun! "
Son işittiği teori ile Jamal'in eli karısının saçlarında kaldı. Öyle bir ihtimal varsa ne olacaktı? Karısı bir bebek istemediğini açıkça belirtmişti? Gerçi düzenli olarak regl görüyordu. Evliliklerinden sonra iki defa olmuştu. O yüzden bu ihtimali düşünmemişti lakin hamileliği boyunca nadirde olsa kanaması devem eden kadınlarda vardı.
Feyza kocasının hareketsiz kalışı ile sinirle onu dürttü.
"Sana diyorum Jamal! Sonuçlar çıkınca buradan yürüyerek çıkaca..."
Yataktan aniden havalanınca ağzından kaçan küçük çıplığa engel olamamıştı. Şaşkınlığını üzerinden atınca kocasının omzuna sertçe vurarak çemkirdi.
"Yaa ben iki saattir ne diyorum sana! İndir beni! Jamal bak kötü olacak! İndir diyorum!"
Jamal karısının uyarılarını umursamadan onu tekrar kucağına aldığı gibi arkadaşı Mina'nın odasına doğru ilerledi.
"Feyza suss! Anlamamız gereken bir durum var ve ben tahlil sonuçlarını bekleyemem!"
Kocasının telaşlı haline Feyza anlam veremezken sıktığı dişlerinin arasından sertçe tısladı.
"Nere gidiyoruz yine!?"
Bakışlarını karısına çevirerek cevap verdi.
"Kadın doğuma!"
Feyza aldığı cevapla daha da sinirlenirken şaşkınca bağırdı.
"Nee! Aklını mı kaçırdın sen ne işimiz var o bölümde!?"
Açışan asansöre kucağında karısı ile binip ineceği katın tuşuna basarak bakışlarını tekrar karısına çevirdi.
"Jamal saçmalıyorsun! Evlendikten sonra iki kere regl oldum ve korunuyoruz biz!Ne işimiz var kadın doğumda!? Bayıldım diye olayı nerelere bağladın abartma artık!"
"Hamilelikte dokuz ay boyunca kanaması devam eden kadınlar nadir de olsa olabiliyor Feyza! Abarttığım falan yok. Rahat dur da bir kontrol ettirelim."
Kocasının sözleri ile Feyza bezgince gözlerini devirdi.
"Ya madem içine şüphe düştü kan sonuçlarını neden beklemiyoruz o zaman? Ne diyeceksin!? Biz kan verdik ama bekleyemedim bi bakıverin mi diyeceksin! Rezillik! Dön geri! Kan sonuçlarını alalım önce. Hem ben eminim yok öyle bir şey!"
Açılan asansörden inerek arkadaşının odasının olduğu koridora doğru ilerledi. Bugün nöbette olduğunu biliyordu. Gerçi olmasa bile başka hangi doktor arkadaşı varsa ondan rica ederdi. Utanılacak şey değildi sonuçta.
Kendisini dinlemeyen kocası bir odanın kapısına gelince önce tıklattı içeriden gelen komut sesiyle hızla odaya girdi.
"Mina!"
Feyza duyduğu isimle yerinde dikleşip bakışlarını karşısına çevirince masasının başında önündeki ekranda bir şeylerle uğraşan kadınla karşılaştı. Hastaneye ilk geldiğinde karşılaştığı kadındı ve elinde kahve kupası ile kadın kendilerine şaşkınca bakıyordu.
"Jamal? Hayırdır?"
Feyza utançtan kızaran yüzünü kocasının göğsüne saklama gereği hissedercesine ona sokulurken kadının karşısında ikinci defa bu durumda olduğu için şu an kocasını boğmak istiyordu.
"Feyza'yı muayene etmen lazım. Biz kan verdik ama ben bekleyemedim."
Arkadaşının sözleri ile Mina kıkırdayarak elindeki kupayı masaya bırakıp koltuğundan kalktı. Feyza'nın halinden utandığını anlamıştı.
"Edeyim etmesine de,sen bu kızı ne demeye iki de bir kucağında taşıyorsun?"
Sözlerini bitirneden aklına gelen şeyle bakışları kısıldı.
"Kanaması mı var?"
Feyza daha ne kadar utancağını düşünüyordu. Herkese rezil oluyordu. Öfkeli bakışlarını kocasının gözlerine dikerek Mina'ya cevap verdi.
"Kanamam falan yok! Sadece laftan anlamayan,burnunun dikine giden bir kocam var! Aklına eseni yapıyor!"
Mina,Feyza'nın sözleri ile rahaylarken bakışlarını tekrar Jamal'e çevirdi.
"İndir kızı çabuk!"
"Muayene masasına bıraksaydım."
İki kadında Jamal'in verdiği cevapla tıslarcasına ismini telaffuz edince yere dikkatlice bırakmak zorunda kalmıştı Feyza'yı.
Ters bakışlarını kocasından çekmeden homurdandı.
"Çok şükür!"
Jamal de karısına ters bakışlar atarken Mina onların bu haline gülerek konuştu.
"Şimdi anlat bakalım Feyza neler oluyor?"
Feyza yüzüne dökülen saçlarını kolundaki tokayla toplarken,Mina'nın sorusuna cevap vereceği esnada Jamal araya girdi.
"Bir den bayıldı. Ben de ne olduğunu anlamadım. Telaşlandım hasta..."
"Yaaa sabır!"
"Jamal bana sordu hayatım garkında mısın? Benim de bir dilim var lal değilim sonuçta. Sayende hastanedekiler beni sadece nefes alan bir canlı gibi görecekler!"
"Güzelim sen baygındın ne bileceksin olanları. Ben anlatayım izin ver..."
Mina didişen ikili ile tekrar araya girme ihtiyacı hissetti.
"Karın haklı Jamal bırak kendisi anlatsın. Anlıyorum telaşlısın,almayı beklediğin güzel haber yüzünden heyecanlısın ama bu haberi bir an önce duyman için karınla konuşmam lazım."
Jamal,Mina'nın da karısını desteklemesi ile ortaya doğru elini uzatarak buyur anlat dercesine işaret verip masanın önündeki koltuğa doğru ilerledi ve bedenini bıraktı. Karısı eğer hamileyse o bebeği istiyordu ve bir an önce onun da kabullenmesini sağlamalıydı.
"Aslında anlatılacak pek bir şey yok. Başım döndü,gözlerimin önü karardı bayılmışım."
Mina başını onaylarcasına salladı.
"Peki en son ne zaman regl oldun?"
"Evlendiğimizden beri düzenli regl oluyorum. Ayrıca korunuyoruz.En sonda geçen hafta oldum ama nadir de olsa bir ihtimal hamile olabilme durumum varmış galiba o yüzden Jamal muayene olmam için tutturdu. Kan sonuçlarını bari alsaydık dedim ama dinlemedi beni."
Mina başını tekrar olumlu anlamda sallayarak anlayışla gülümsedi.
"Heyecan yapmış belliki. Jamal'in de bahsettiği gibi böyle bir ihtimal var ve hiç bir korunma yöntemi yüzde yüz güveli değildir Feyza ama muayene etmemi istemezsen etmeyebilirim. Kocan bu konuda istediği kadar ısrarcı olsa da ben senin fikrini duymak istiyorum. İçin öyle rahat edecekse kan sonuçlarından sonra da baka bilirim."
Jamal itiraz edercesine homurdanırken Feyza kocası ve Mina'nın içine düşürdükleri şüphe ile gerilmişti. Olabilir miydi? Hamileydise ne yapacaktı? Henüz kendini hazır hissetmiyordu ama o ihtimali duyduğu andan beride içini garip bir his sarmıştı. Üstelik birde ne kadar belli etmemeye çalışsada kocasının heyecan ve endişesini gözlerinden okuyabiliyordu. Daha önceki konuşmalarında henüz bir bebek istemediğini söylediği içindi belliki endişeli hali. Heyecanı ise bir ihtimalde olsa güzel bir haberi bekleyişinden olsa gerekti. Ne onu,ne kendini daha fazla şüphede bırakmak istemeyerek başını olumlu anlamda salladı.
"Muayene edebilirsiniz Mina hanım."
Jamal'in yüzünde bir gülümseme oluşurken Mina eliyle muayene odasını işaret etti.
"Sadece Mina de lütfen. Önce ultrasonla bir bakalım,gerekirse vajinal ultrason la bakacağım
anlaştık mı?"
Feyza nefesini sıkıntıyla bırakarak başını olumlu anlamda sallarken odaya girmişler Mina tam kapıyı kapatırken Jamal'le burun buruna geldi.
"Hayırdır sen neden ayaklandın?"
Mina'nın sorusu ile Jamal çenesi ile odayı işaret etti.
"Ben de gireceğim Mina. Böyle bir anda karımın yanında olmak istiyorum. Ayrıca unutma ki bende bir doktorum."
"Eşi olarak tamam da,alanın olmayan bi dal da doktorluğunu bahane ederek girmeye çalışman garip oldu biraz."
Başı ile geç işareti yaparak sırıttı.
"Diğer türlü muayene gerekirse ayarım dışarı ona göre."
Jamal bakışlarını karısından çekmeden başını sallarken Mina,Feyza dan muayene masasına uzanmasını isteyerek ultrasonun başına geçmişti.
"Hadi bakalım bismillah. İnşallah güzel bir haber veririm size."
Jamal ve Feyza ne diyeceklerini bilemeyip sessiz kalmayı tercih ederken Mina onların bu haline kıkırdayarak söylendi.
"Ayy siz daha bebeğin varlığı bile belli değilken böyle heyecan yapıyorsanız doğumu ve onu kucağınıza aldığınız anı düşünemiyorum bile."
Feyza'nın karnına jeli dökerken Mina'nın sözleri ile karıkoca göz göze gelmişti. Feyza kocasının bakışlarındaki heyecan da takılı kalırken,Jamal ise onun bakışlarındaki endişede takılı kalmıştı.
"Evet başlayalım bakalım."
Karnına değen alet ve teninde yayılmaya başlayan jelin soğukluğu ile Feyza irkilip bakışlarını kocasından ekrana çevirirken Jamal de ekrana çevirmişti.
Mina ekranı dikkatli bir şekilde incelerken bakışlarını Feyza'ya çevirdi.
"Hangi korunma yöntemini kullandınız?"
Gelen soruyla Jamal ve Feyza'nın bakışları birbirini bulurken ikisi de utanmıştı. Jamal ne kadar mesleki açıdan bu durumu yadırgamaması gerektiginin farkında olsada gelen soru arkadaşından olunca utanmış,Feyza ise böyle bir şeyi ilk kez dile getirecek olamanın sıkıntısıyla çekinmişti.
Mina onların utanması ile gülerken tekrar konuştu.
"Doğum kontrol hapı,Spiral gibi yöntemler beklenmeyen bu misafirimize ileride sıkıntı yarata bilir o yüzden soruyorum."
Jamal'in gözleri o an yakaladığı küçük ayrıntıyle mutluluk ve heyecanla parlarken Feyza utançtan farketmediği ayrıntıyla çekinerek cevap verdi.
"Jamal korunuyor."
Mina,Feyza'nın verdiği cevapla elindeki aleti yerine bırakırken Jamal içindeki heyecanı bastıtmaya çalışarak karısının tepkisini merak ederek bakışlarını ona dikmişti.
"Demek ki tam korunamamış Jamal hocam! Tebrik ederim Feyza yedi haftalık hamilesin!"
İşittiği cümle ile Feyza aceleyle yerinde doğrulamaya çalışarak eliyle ekranı işaret edip şaşkınca Mina'ya baktı.
"S...Sen bir daha bak! Nö...Nöbettesin yorgunsun,yanlış görmüşsündür belki."
Jamal karısının şaşkın halinden ne düşündüğünü anlayamazken onun bu hali istemsizce yüzünde bir gülümsemeye neden olmuştu.
Mina'da onun bu tepkisi ile küçük bir kahkaha atarak eline uzanıp hafifçe sıktı.
"Ünüversite yıllarımı da saayarsak onbir yıldır kadındoğum alanındayım ve bu süre içinde mesleğimi icra ediyorum canım. Yanlış görmedim. Hamilesin."
Feyza şok olmuş şekilde bakışlarını ekrandaki görüntüye çeviriken Mina kıkırdayarak onun elini bırakıp,otursuğu sandalyeden kalkarken bakışlarını Jamal'e çevirerek göz kırptı.
"Ben sizi yalnız bırakayım Jamal hocam. Haliyle bu sürpriz bebeğimizi başbaşa kutlamak istersiniz."
Jamal heyecandan dudaklarını ısırarak engel olamadığı yüzündeki gülümseme ile arkadaşına başını olumlu anlamda salladı.
Mina'nın odadan çıkıp kapıyı kapatması ile Jamal bakışlarını hâlâ şok olmuş bir şekilde ekrana bakan karısına çevirerek oturduğu sandalyeden kalkıp yanına oturdu ve alnına bir öpücük bıraktı.
Feyza'nın şaşkın bakışları kendisini bulurken hâlâ inanamıyormuş gibi eliyle ekranı işaret etti.
"Jamal..."
Karısının şaşkınlığını anlayabiliyordu ama kendine gelince vereceği tepkiyi,kararını hem merak ediyor hem korkuyordu. Biraz önce topladığı saçlarından firar eden bir kaç tutamı kulağının arkasına sıkıştırarak gülümsedi.
"Söyle Jamal'in canı. Ne düşünüyorsan söyleki canına can olayım."
Feyza'nın gözleri yaşadığı şokun ve anın etkisi ile dolarken başını kocasının göğüsüne gömerek ağlamaklı bir sesle fısıldadı.
"Ne yapacağım ben şimdi?"
Yüzünü göğsüne saklayan karısının saçlarını okşarken içindeki korkuyla güçlükle fısıldadı.
"İstemiyor musun?"
İstemediğini söylerse ne yapacağını bilmiyordu ve o cevabı duymak istemiyordu. O bebeği ilk aklına düştüğü andan beri istiyordu ama karısı aksine bir kararı dile getirirse a ne yapardı?
Karısı göğsündeki başını iki yana sallayınca Jamal'in içine çektiği nefes boğazında takılı kalmıştı. Küçük bir candı,ikisinden bir parçaydı nasıl istemezdi? Tamam hazır hissetmiyordu kendisini ama olan olmuş,Allah nasip etmişti işte. Bir bebeği isteyipte hasretini çeken,yanıp tutuşan onca insan varken onlara bahşedilen bu güzelliğe şükretmeleri gerekirken nasıl istemezdi aklı almıyordu.
"Öyle değil. Yani ben bilmiyorum Jamal. Tamam evliliğimizi rayına oturttuk sayılır birbirimizi seviyoruz,istiyoruz ama biz daha kendimize bakamıyoruz. Ben sana ve kendime bile doğru dürüst bakamazken bebeğimize nasıl bakacağım? Daha karnımızı doyurmayı bile beceremiyoruz. Bebek açmı kalsın!?"
Feyza'nın dile getirdiği düşünceler biraz önce yanlış anladığı hareketi unutmasına neden olurken içine dolan rahatlama ile farkında olmadan dolan gözlerini tavana dikerek derin bir kaç nefes çekti içine. Kararsızdı ama bu istemediği için değildi. Yetememekten korktuğu içindi. Yüzünde oluşan gülümsemeyle karısının göğsündeki başına uzandı.
Ellerini yüzüne koyarak avcunun içine aldı ve dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp geri çekilirken karısının gözlerine güven vermek istercesine baktı.
"Ben hep yanında olurum. Biliyorum ben de beceriksizim söylediğin her konuda ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım. Annem var teyzemler,kızlar var yardım ederler bize güzelim. Yine de için rahat etmezse kurslara gideriz beraber.Birlikte öğreniriz her şeyi. İstersen yemek kursuna bile gideriz güzelim."
Feyza akan göz yaşları arasında kocasına güvenmek istercesine bakarken Jamal onun akan göz yaşlarını silerek bebeği ne kadar çok istediğini bakışlarından anlatmak istercesine bakarak fısıldadı.
"Feyza ben çok istiyorum bu bebeği. Öyle çok istiyorum ki sana ilk dile getirdiğim an da henüz sadece bir şüpheye dayalı olduğunu bile bile sen düşünmediğin halde istedim ben. Biliyorum hazır hissetmiyorsun ama söz veriyorum yanında olacağım,zorlanmana izin vermeyeceğim. Aksi bir karar alma ne olur. Biliyorum kararın ne olursa olsun seni destekleyeceğimi söyledim ama yüreğimden dökülmedi o sözler. Ben yapamam! Öyle bir karar alırsan onaylayamam! Çünkü gerçekten çok istiyorum ben bu bebeği."
Korkuyordu Feyza ama kocasının bakışlarındaki,mutluluk,heyecan ve o istek onunda içini sarıyordu. Bebeği ne kadar çok istediğini ilk konuştuklarında da anlamış,sonrasında o kadar kesin konuştuğu için pişmanda olmuştu ama sonuç bekledikleri gibi olmayınca rahatlamıştıda bir yandan. Tabi onlar öyle olduğunu zannetmişlerdi şimdiki durumlarına bakılacak olursa. Korkuları yüzünden hep büyük konuşmuştu ve hepsi de başına gelmişti. Evlenmem demiş evlenmiş,aşık olmam demiş olmuş,bir bebek istemiyorum demiş ve yine olmuştu. Ne kadar büyük konuşsada sonuçları korktuğu gibi olmamıştı. İyi bir adamla evlenmiş,o adama aşık olmuş,şimdi ise aşık olduğu adamdan bir bebeğinin olacağını öğrenmişti. Hayatı zor ve acılarla geçsede o kadar büyük konuşmasına rağmen Allah onun yüzünü güldürecek bir eş nasip etmişti...
Zorda kaldığında destek olan,korktuğunda elini tutan,düştüğünde kaldırıp birlikte onunla aynı yola revan olan bir eş. Onu hayatıda zor geçmişti,şaşalı bir hayatın içinden kimseszilikten çıkıp gelmişti. Yalnız bir çocukluk geçirmişti ve o içinde sakladığı yalnız çocuk kendisine elini uzatıp tutmasını istiyordu. Kocasının yarasını,heyecanını,muttluluğunu içine akıttığı bakışlarına daha fazla dayanamayarak başını salladı Feyza.
Kocasının gözlerindeki endişe,korku yavaş yavaş silinip yerini mutluluğun en saf haline bırakırken bedenine dolanan kollarla sertçe söylendi.
"Sakın kucağına alma Jamal! O takıntın yüzünden koca hastane yanına yakıştırmaz oldu beni!"
Feyza'nın başına alnına öpücüklerini bırakarak geri çekilip homurdandı.
"Onlar kimmişte benim yanıma yakışıp yakışmadığının lafını ediyorlarmış! Rabbim yakıştırmış,ilk gördüğüm an ben yanımada,gönlümede seni yakıştırmışım onlar kim oluyormuş güzelim!?"
Yüzündeki mutluluktan genişleyen gülümsemeyle karısını kucağına almaya çalışırken Feyza onu itekleyerek kıkırdadı.
"Sakın yapma! Yarından itibaren de hastaneye duyur karım hamile diye! Yatalak zannetmesin kimse beni! Özelliklede dul ve çocuklu,bekar hemşirelerin! Kocamda gözleri mi var nedir anlamadım ki!"
Karısının kendisini engellemesi ile muayaene masasından inmesine yardım ederek dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilerek elinden tutup sırıttı.
"Senin gözün bende olsun yeter. Kimsenin gözüyle,gönlüyle,ne dediğiyle ilgilenmiyorum ben. Benim gözümde,gönlümde karımda!"
Kocasının sözleri ile Feyza kıkırdarken Jamal elinden çekiştirerek sözlerine devam etti.
"Ama bu kadar içerlediysen gel bakalım Feyza Toralı o laf edenlere gösterelim yanıma kimin yakıştığını."
Feyza daha ne olduğunu anlamadan odadan çıkıp Mina ile vedalaşmışlar geldikleri gibi acile ilerlemişlerdi. Acildeyken kanını alan hemşire ve yanında başka bir hemşire ile karşılaşınca kan alan hemşire sonuçların çıktığını söylemiş Jamal ise gerek kalmadığını karısının hamile olduğu için rahatsızlandığını iki kadına söyleyerek Feyza'nın şaşkın haline aldırmadan çekiştirerek acilden çıkartmış araçlarına ilelerleyerek karısını oturtup direksiyonun başına geçmişti.
Feyza yaşadıklarının şaşkınlığını üzerinden ancak atarken bakışlarını aracı çalıştıran kocasına çevirdi.
"Hemşirelere hamile olduğumu neden söyledin Jamal?"
"Güzelim sen demedin mi hastaneye duyur diye. Nurşen'in yanındaki diğer hemşire var ya kıvırcık saçlı hafif toplu olan işte o senin bahsettiğin dul ve iki çocuklu olan hemşire.Yarına kalmaz tüm hastane duyar sayesinde bu güzel haberi."
"Sen nereden biliyorsun kadının dul ve iki çocuklu olduğunu Jamal!?"
Karısının sorusu ile Jamal dudağını büküp omzunu silkerek cevap verdi.
"Hastanede kocasını nasıl boşadığını,iki çocuğu ile yeni bir hayat kurarken nasıl zorlandığını anlatıyor sürekli güzelim. Yoksa nereden bileyim ben elin kadının hayatını. Gelmiş kulağıma bir yerden de..."
"O kulaklarına kızgın şiş sokarım senin! Bir daha elin kadınlarının hayat hikayelerini dinleyecek bir kulağın olmaz! Kulağına gelmiş miş! Ben evde üç sefer seslenince sesim anca geliyor o kulağına! Elin kadınının şeceresine kadar gelmiş ne hikmetse!"
Jamal karısının bağırarak konuşması ile yüzünü buruştururken şaşkınca ona baktı.
"Ben ne yaptım şimdi Feyza?"
Kocasının omzuna sertçe vurarak çemkirdi.
"Suss! Bir de ne yaptım diyor! Saçından tut,kilosundan çık hayatını biliyorsun kadının! Daha ne yapacaksın! Çabuk annenlerr sür şu arabayı! Yunus babama söyleyeceğim! Oğlun hastanede hemşirelerle kıroştırıyor diyeceğim! Araştırsın ne haltlar yediğini!"
"Neee! Feyza kimle kırıştırmışım ben!? Baba min aklına böyle saçma sapan şeyleri sokma kurban olayım yok öyle bir şey!"
Jamal'in omzuna sertçe tekrar vurarak söylenmesine devam etti.
"Sür diyorum sana! Eğer o araştırmanın altından bir şey çıksın babana söyleyeceğim boşasın bizi! Karnım acıktı benim ayrıca. Deniz annem yemeğe beklemiyor muydu hem!?"
Jamal ikide bir koluna vuran karısına kısa bir an bakışlarını çevirdi ve sakince konuşmaya çalıştı. Çünkü karısının değişik bir huyu vardı. Sinirlendiği zaman lafının sözünün sonunun nereye gideceğini düşünöüyor,ne söylediğini kulağı duymuyordu. Şimdi olmayan bir şey yüzünden sinirlenmişti ve olmayan bir bu sinirle dile getirip hem babasını,hem annesi ve kadınlar komitesini üzerine salacak sözler kullanabilirdi farkında olmadan.
"Tamam Feyza gidelim. Yemeğimizi yiyelim güzel haberi verelim ama o aklındaki saçmalıkları dile getirme olur mu bitanem? Boşanılacak bir hata yapmışım gibi herkeside üzerime sıçratma. Ayrıca kolumada vurup durma kaza yapacağız."
Kocasına ters bakışlar atarken yol boyu didişselerde Jamal binbir güçlükle ikna edebilmişti karısını. İlk defa kıskançlığına şahit olmuştu ve bir daha olmamak için dua eder olmuştu.
Deniz çorbaları kaselere koyarken bakışlarını Feyza'ya çevirerek gülümsedi.
"Kızım iş kıyafetinle rahat edemezsen Arya ve Derya'nın kıyafetlerinden giy istersen."
Feyza,Deniz'in sözleri ile durumunu yeni farkedince bakışlarını kocasına çevirerek homurdandı.
"Akıl mı bıraktın insanda!Keşke hastaneden direkt eve uğrayıp öyle geçseydik ayıp oldu annemlere bu kılıkla!"
"Güzelim bende akıl kaldımı seni öyle görünce! Hem niye ayıp olsun yabancımı annemler. Rahatsızsan git de..."
"Neler oluyor Jamal!? Feyza'ya bir şey mi oldu!? Ne hastanesi!?"
Babasının telaşla sorduğu sorularla,annesi de endişelenirken Jamal haberi aldığından beri yüzünden silinmeyen gülümsemesi ile bakışlarını annesine çevirdi.
"Gelinine iyi bak anne."
Deniz'in bakışları şüpheyle kısılırken heyecanla fısıldadı.
"Yoksa düşündüğüm şey mi?"
Feyza'nın yanakları kızarırken Yunus öfkeyle bağırdı.
"Ulan anlamayan bir ben miyim be!? Ne oluyor?"
Deniz sevinçle Feyza'ya doğru ilerlerken Jamal bakışlarını babasına çevirdi.
"Annem yaylada ki evi bana verirse ben de sana müjdeli bir haberi vereceğim baba."
Oğlunun sözleri ile Yunus sonunda olayı çözrken elindeki kaşığı masaya sertçe bırakarak sevinçle bağırdı.
"Ulan sana ne diye verecekmiş be! Sen mi doğuracaksın torunumu!? Yayladaki ev yarından tezi yok gelinimin üzerine geçecek!"
Jamal babasının sevinci ile gülerken Feyza kendisine sarılan kaynanasına şaşkınlıkla baktı.
"Anne babama söyle kabul edemem ben böyle bir şeyi."
Feyza'nın yüzünü avuçları arasına alan Deniz sırıtarak cevap verdi.
"Aldın kabul ettin kızım. Senin hakkındır o ev."
"Kızım ne diye kabul etmeyecek misin ya! Gelin ilk bebeğin müjdesini verince kayınbabadan geline geçer o ev bizde. Adet böyle."
Yunus oğluna sarılıp tebrik ettikten sonra Feyza'ya da sarılıp tebrik ederek kolunu gelininin omzundan çekmeden konuştu.
"Ben de sana bir müjdeli haber vereyim kızım. Abine açtığımız davayı kazandık. Hakkın olan hernşey artık senindir. Borcunu da kuruşu kuruşuna ödeyecek."
Feyza tamamen aklından çıkan davanın sonuçlanması ile rahat bir nefes almıştı. Ne kadar abisi de olsa yıllardır yaptıklarından sonra hak etmişti başına gelenleri.
"Teşekkür ederim baba."
Yunus elini boş ver dercesine sallarken,yüzündeki gülümseme ile bakışlarını karısına çevirerek hevesle konuştu.
"Denizi'm. Yayladan gelen baldan,tereyağdan,kaynaktan fındıktan köyden organik ne geldiyse hazırlayalım hemen. Gelin zayıf biraz toparlasın yahu."
Deniz kocasının heyecanı ile başını olumlu anlamda sallarken karıkocayı bir telaş sarmış yemeği bile unutarak Feyza için hazırlık yapmaya başlamışlardı. Feyza olan biteni şaşkınlıkla izlerken Jamal de onlara katılarak annesinin kendilerine yardımcı olması için arkasında dolanıyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Mahru karşısındaki aynadan makyajını kontrol ederken telefonuna gelen mesajla eline alarak açıp mesajı okudu.
"Mahru benim toplantım uzadı biraz.Sen restoranta geç misafirleri karşıla. Önemsememiş gibi olmayalım ilk görüşmede. Ben direkt oraya gelirim güzelim."
Kocasını onaylayarak telefonunu çantasına koyup aynada son kez kendini kontrol ederek çıktı evden.
Anlaştıkları restoranta geldiğinde taksiden inerek restoranta doğru ilerleyip girdi. Ayırttıkları masaya doğru kendisini yönlendiren garsona teşekkür ederek masaya geçip oturdu ve kocasına geldiğini bildiren bir mesaj attı.
Bir süre bekledikten sonra randevu saatinin geçmesi ile Soner'le konuşmak için tekrar telefonunu eline almıştıki masaya doğru yaklaşan yaşlı sert görünümlü bir kadın ve onun yanında kendinden bir kaç yaş büyük bir kız ve onun yanında da ondan bir kaç yaş daha büyük adamı görünce yüzüne kondurduğu gülümseme ile masadan kalktı.
Yaşlı kadın karşısında durunca görüşme yapacakları kişiyi tanımadığı için ismini söyledi gülümsemesini bozmadan.
"Hanzade hanım."
Yaşlı kadın yüzündeki ciddiyeti bozmadan başını sallayarak onaylarken Mahru elini uzattı.
"Mahru Ataman!"
Yaşlı kadında elini uzatıp Mahru'nun elini sıkarak geldiğinden beri ilk defa mimikleri oynamış naif bir tebessümle karşılık vermişti.
"Hanzade Sungurlu. Memnun oldum Mahru hanım."
Mahru gülümseyerek başını salladı.
"Bende memnun oldum Hanzade hanım."
Kadının bakışları yanındaki kadın ve adama döndü ve tekrar konuştu.
"Yöneticim kurulu başkanımız Turan bey ve asistanı Gaye hanım."
Onlarlada tanışm faslını yerine getirip masaya geçerken yaşlı kadın bakışlarını Mahru'ya çevirdi.
"Ömer bey katılmayacak mı bize?"
Kadının sorusu ile Mahru gülümsedi.
"Ömer bey biraz rahatsızlandı ama oğlu Soner bey birazdan burada olur."
Yaşlı kadın kendisini onaylarcasına başını hafif bir şekilde eğerek sandalyesine otururken Mahru gergince bir nefes çekti içine. Kadının aşırı ciddi halleri ile istemsizce gerilmişti.
"Soner'in işlerin başına geçtiğini duymuştum ama henüz tebrik edememiştim."
Asistan olan kızın sözleri ile Mahru bir an şaşırdı. Demek ki eşini tanıyordu.
"Bu gün tebriklerimi iletirim artık."
Kızın sözleri ile gülümsemeye çalışarak başını sallarken kapıdan giren kocası ile zoraki gülümsemesi gerçek bir gülümsemeye dönüşmüştü.
"Soner bey de geldi."
Mahru tekrar ayağa kalkıp kocasının yanlarına gelmesini beklerken o yüzündeki gülümseme ile karısına göz kırpıp yanına gelerek bakışlarını masadakilere çevirdi.
"Merhaba Hanzade hanım hosgeldiniz."
Elini uzatarak herkesle sırayala rl sıkışıp yerine geçerken Mahru'nun kulağına doğru fısıldadı.
"Bu ne güzellik karıcığım gözlerim kamaştı."
Mahru masadakilerin duymasından çekinerek uyarırcasına fısıldadı.
"Soner!"
Mahru'nun uyarısı ile içten içe eğlenirken yerine geçip konukları ile kısa bir sohbet etti. Yemekler masaya geldikten sonra Gaye Soner'e bakarak gülümsedi.
"Seni de tebrik edemedim bir türlü Soner. Tebrik ederim şitketin başına geçmişsin."
Soner kızın tebriğini yüzünde hafif bir tebessümle kabul edip başını sallayarak geçiştirirken Mahru ikisinin nereden birbirini tanıdığını merak eder olmuştu.
"Soner bey biz babanızla bir görüşme yapacağımızı düşünerek gelmiştik ama rahatsız olduğunu söyledi asistanınız. Geçmiş olsun öncelikle. Ciddi bir şey değildir umarım?"
Soner bardağındaki sudan bir yıdum alarak bakışlarını tekrar karşısındaki kadına çevirdi. Babasını öne sürerek onu tecrübesiz olarak gördüğünü ima ediyordu belliki.
"Teşekkür ederim Hanzade hanım. Ciddi bir şey değil kronik rahatsızlığı. Şirketin Ceosu olarak benim katılmam gerektiği konusunda ısrar etti babam o yüzden şu an benimle görüşüyorsunuz."
Tek kaşını kaldırıp yüzüne sahte bir gülümseme kondurarak meydan okurcasına sözlerine devam etti.
"Hayal kırıklığına uğramamışsınızdır umarım. Sizin tecrübeli iş hayatınıza göre beni tecrübesiz olarak görmenizi istemem doğrusu."
Hanzade hanım başını hafifçe sallayıp söze gireceği esnada yanındaki kız araya girdi.
"Olur mu öyle şey Soner. Babaannem öyle demek istemedi."
Yaşlı kadının sert bakışları hızla yanındaki kızı bulurken geldiğinden beri ciddiyetini hiç bozmayan adam fısıldayarak sertçe uyardı kızı.
"İş görüşmesindesin! Aile yemeğinde değil Gaye! Babaanne ne oluyor Hanzade hanım diye hitap edeceksin kendine gel! Karşındaki bir zamanlar arkadaşın olabilir ama ona da isminin sonunda bey diye hitap etmen gerekir!"
Kız mahçupça bakışlarını kaçırarak fısıldadı.
"Özür dilerim abi."
Adam kızın kendisine karşı hitap şekilinden rahatsız olmuş gibi sinirle nefesini bırakırken Mahru'nun şaşkınlığı iki katına çıkmıştı. Karşısındakiler bir aileydi ama kraliyet soyundan gelmiş gibi bir üslupla birbirlerine hitap ediyorlardı.
"Soner bey. Babanızla şartları konuşmuştuk ama madem anlaşma sizinle olacak bir da..."
Soner elini kaldırarak kadının sözünü kesti.
"Bir yanlış anlaşılma var galiba Hanzade hanım."
Bakışlarını kadından çekmeden eliyle Mahru'yu işaret etti.
"Anlaşmanızı Mahru ile yapacaksınız."
"Anlamadım!Asistanınız ile nasıl bir anlaşma yapmamı bekliyorsunuz?"
Mahru kocasının sözlerinden hiç bir şey anlamazken Soner kaşlarını çatmış kendinden bir açıklama bekleyen kadına sahte bir gülümseme ile cevap verdi.
"Anlaşma yapacağınız şirket Mahru'nun şirketi. Mahru'da,Ömer Ataman'ın gelini yani benim eşim oluyor kendisi Hanzade hanım."
Yaşlı kadının kaşları yeni öğrendiği bilgilerler daha fazla çatılırken Gaye şaşkınca güldü.
"Ne ara evlendin sen? Hiç haberimiz olmadı. Tebrik ederim."
Mahru üzerindeki şaşkınlığı atamazken tebrik için kendisine elini uzatan kızın eline elini bıraktı.
"Yurtdışında Soner'le aynı okulda okumuştuk arkadaştık ama evlendiğinden yeni haberim oldu."
Kızın samimi gülümsemesi ve tavrına ile Mahru'da gülümseyerek karşılık verirken Turan'ın uyarısı ile kız geri çekilmişti.
"Soner bey. Bize böyle bir bilgi verilmedi. O yüzden taktir edersiniz ki biraz şaşırdık."
"Size gösterilen dosya da ayrıntılar mevcuttu Turan bey. Şirketin eşimin şirketi olduğuna dair bilgiler size açıkça sunulmuştu."
"Sizin şirketiniz olduğunu düşünerek değerlendirdik biz. Doğruyu söylemek gerekirse babanızla anlaşma yapmaktı niyetimiz. Bu durumda henüz iş hayatında adı sanı bile duyulmamış eşinizle anlaşma yapmak büyük risk almak demektir."
Yaşlı kadının sözleri ile Soner'in sinirlendiğini fark eden Mahru bacağına elini koyarak onu sakinleştirmeye çalıştı.
"Adım bir marka olmaya bilir ama benimde daha öncesinde sizin kadar büyük ve köklü şirketlerle olmasada iş anlaşmalarım oldu Hanzade hanım. Bazı aksiliklerden dolayı sektörden bir süre uzaklaştım ama bu demek değil ki Ömer babamın ve eşimin ismini arkama alarak geri döneceğim. Siz de iş yapacaksınız ve haliyle bu işten gelecek kârınızı düşünmek zorundasınız. Sizi anlıyorum."
Soner karısının konuşmasını gözünü bir an ondan ayırmadan dinlerken yaşlı kadın da büyük bir dikkatle dinliyordu.
"Şirket bilgilerini nasıl anladığınızla ilgilenmiyorum açıkçası. Çünkü benim için şirketin kimin adına kayıtlı olduğu belge değil,insanların karakterleri önemli. Sizde sıfırdan başlayarak bir şirket kurmuşsunuz ve bugünlere gelmeyi başarmışsınız. Eminim kolay olmamıştır. Benim içinde olmayacak ama dediğim gibi eşim bile olsa kimsenin isminin arkasına sığınmadan devam edeceğim yoluma. O yüzden anlaşmayı imzalayıp imzalamamanız sizin tercihiniz. Eğer benimle bir anlaşma imzalamak isterseniz Ömer beyin gelini,Soner beyin eşi olarak değil bana güvenerek imzalamanızı tercih ederim."
Uzun konuşmasından sonra derin bir nefes alıp bardağındaki suya uzanırken elinde hissettiği elle bakışları kocasını bulmuştu. Onun gözlerini kapayıp açarak kendisine destek olmak istediğini anlayınca derin bir nefes daha aldı. Şirketini geri vereceğini söylerken doğru söylemişti ve verdiği sözün arkasında durmuştu. Üzerine bir de ilk analaşma teklifi ile beraber bir sürpriz yapmıştı ama karşısındaki kadının bu durumdan memnun olduğu pek söylenemezdi.
"O zaman bize bir kaç gün zaman verin Mahru hanım. Olumlu dönüş yapmaya çalışacağız. Açık sözlülüğünüz ve dürüstlüğünüz güven verici. Anlaşabilirsek sizin gibi cesur bir kadınla güzel işlere imza atacağımızı düşünüyorum."
"Turan!"
Hanzade hanım torununu uyarırken o bakışlarını Mahru'dan çekerken Soner adama ters ters bakmıştı.
Onamı kalmıştı karısını övmek! Babası da nereden buluyordu böyle cins tipleri anlamış değildi.
"Hanzade hanım. Şirketin yönetim kurulu başkanı ve en büyük ikinci hissedarı olarak sizin kadar söz hakkına sahibim.Ben bu anlaşmayı iki şirketinde çıkarları açısından tekrardan değerlendirmeyi talep edeceğim. Anlaşmalar değerlendirilirken yönetimin oylamasına sunularak bir karar alınması sizin prensiplerinizin başında geliyor ve ben bu prensibinize güvenerek Mahru hanımdan bir süre talep ettim. Değerlendirmeyi uygun buluyorum."
Soner adamdan hiç haz etmemişti ama profosyonelce bir tutum sergilemesini de taktir etmişti.Mahru'nun bakışları adamın sözleri ile yaşlı kadına dönerken Soner'de bu konuşma üzerine bakışlarını kadına çevirdi. Yaşlı kadın torununa soğuk bakışlar atsada adamın yüzünde tıpkı babaannesi gibi hiç mimik oynamazken Hanzade hanım başını hafifçe salladı.
"Yönetim kurulumuzla teklifinizi tekrardan gözden geçirip oylamaya sunacağız. En kısa sürede size dönüş yapacağız Mahru hanım."
Soner ve Mahru kadının da onaylaması ile teşekkürlerini iletirken Gaye nefesini sertçe bıraktı.
"Soğuk savaş ortasında kalacaktık az daha. Abim ve babaannem ilk defa karşı karşıya geldi. Bu ne demek bir bil..."
"Gaye hanım!"
Abisi ve babaannesinin aynı anda ismini uyarırcasına sert bir dille söylemesi ile dudaklarını büküp kaşlarını havalandırarak suyuna uzandı.
Yemek gergin bir şekilde bittikten sonra Soner ve Mahru eve dönmüştü. Mahru makyaj masasının önünde otururken bakışlarını üzerini değiştiren kocasına çevirdi.
"Neden önceden söylemedin şirketi tekrar devrettiğinizi."
Soner üzerindeki gömleği çıkarıp bir kenara bırakırken yüzündeki gülümseme ile karısına doğru yaklaştı ve ellerinden tutarak oturduğu yerden kaldırdı.
"Sürpriz olsun istedim."
Karısının yüzünü avuçlarının aradına alarak dudaklarına uzanarak fısıldadı.
"Doğum günün kutlu olsun karıcığım."
Mahru'nun kaşları kocasının sözleri ile havalanırken unuttuğu doğum gününüde onun sayesinde hatırlamıştı. Dudaklarını kocasının dudaklarına değdirip geri çekilerek güldü.
"Doğum günü hediyem mi yani?"
Soner başını olumlu anlamda sallarken Mahru teşekkür için dudaklarına öpücük kondurup geri çekilirken Soner izin vermeyip öpücüğü derinleştirdi. Karısının da istekle karşılık vermesi ile kucağına alarak bacaklarını beline dolayıp yatağa doğru ilerledi.
Sabah erkenden şirkete gitmek için hazırlanırken Soner bir türlü bulamadığı annesinin doğum gününde hediye ettiği saatini arıyordu.
"Ne arıyorsun Soner. Geç kalıyoruz."
Soner açtığı çekmeceyi tekrar kapatırken bakışlarını nereye bıraktığını düşünürcesine odada gezdirip sıkıntıyla başını kaşıdı.
"Annemim doğum günümde hediye ettiği saati. Sen gördün mü? Bulamıyorum bir türlü."
Küpesini kulağına geçirmeye çalışan Mahru çenesi ile makyaj aynasının altındaki çekmeceyi işaret etti.
"Orada. Banyoda unutmuşsun. Benim de acelem vardı çıkarken çekmeceye koymuştum."
Karısının sözlerini başını sallayarak onaylayıp bir kaç adımda çekmeceye yanaştı ve açarak gözüne ilişen saatini alıp koluna geçirdi. Tam çekmeceyi kapatırken gördüğü şeyle kaşları çatılmış anlam veremeyerek eline alıp incelemişti. Kutuyu açıp içeriğini okuduğunda içine dolan kırgınlıkla bakışlarını karısına çevirerek elindeki kutuyu kaldırıp sertçe konuştu.
"Bu ne Mahru!?"
Mahru'nun bakışları kocasının elinde tuttuğu kutudan öfkeyle bakan gözlerine kayarken neden bu kadar öfkelendiğine anlam verememişti.
"Doğum kontrol hapı."
Karısının verdiği cevapla Soner sinirle gülerken alt dudağını dişleyerek başını aşağı yukarı salladı. Sakin olmaya çalışsada içindeki kırgınlık buna izin vermiyordu.
Mahru ise kocasının anlam veremediği tepkisi ile ona şaşkınca bakarken o ellerini yüzüne kapatarak sertçe ovup geri indirdi ve öfkeden daha da parlayan gözlerini karısına dikerek bağırdı.
"Benim neden haberim yok böyle bir şeyi kullandığından peki Mahru!?"
Soner'in ilk defa kendisine bu denli bir öfkeyle sesini yükseltmesi Mahru'yu dahada şaşırtırken kendini savunma ihtiyacı ile cevap verdi.
"Hiç konusu geçmedi Soner. Ben de henüz bir bebek istemediğini düşün..."
"Ne diyorsun lan sen!? Konusu geçmese bile insan kocasına böyle bir şeyden bahsetmez mi Mahru!?Sen ne diyorsun Allah aşkına!?"
Kendisini açıklamasına bile izin vermeden sürekli bağıran kocasının karşısında sakin kalmaya çalıştı.
"Sakin olurmusun biraz? Konusu açılmış olsa ben..."
"Ne konusu Mahru? Ne sakinliği!? Bende diyorum biz de bir sorun mu var!? Konuşsam erken olduğunu mu düşünür,incinir mi diye düşünüryordum ben de salak gibi! Verda hamile,Feyza hamile onlara içten içe imreniyorsa doktora gidelim desem üzülür,kırılır mı diyordum bir de! Kendi hislerimi dile getiremedim ben seni üzülüp kırılır diye!Üzerine gitmeyim zamana ihtiyacı vardır,kendisini hazır hissedince konuşur diye bekliyordum!"
Elindeki ilaç kutusunu karısının önüne hırsla atarak bağırdı.
"Ama karım zaten ama karım bırak zamanı,ikimizi ilgilendiren böyle önemli bir konuda fikrimi almaya bile gerek duymamış! Ulan konuşsan zamana ihtiyacım var desen ben anlamayacak mıydım ha!?"
Başını iki yana sallayarak sert adımlarla odadan çıkarken Mahru arkasından seslensede dönüp bakmamıştı bile.
O gün şirkete hiç gelmemiş,aramalarına da cevap vermemişti.Mahru önce bu kadar büyük tepki vermesine anlam veremesede düşündükçe hak vermişti. Hatalıydı. Kocası bebek mevzusunu açmasada kendisi açıp fikrini öğrenmeli ona göre hareket etmeliydi. Bir bebek istiyordu Soner tepkisinden de belliydi. İlacı gördüğü an bakışlarındaki kırgınlıktan anlamıştı istediğini ama dediği gibi kendisi istemediği sürece onun üzerine gelecek,sıkboğaz edecek biri de değildi kocası. Ne kadar zaman istese o kadar zaman tanırdı.
Gerçi bir zamana ihtiyacı varmıydı onu bile düşünmemişti.Sadece konusu açılmadığı için kocasının henüz bir bebek düşünmediğini düşünerek kullanmıştı ilacı. Onun önceliği her zaman kendisi olurken,kendisi ona hiç öncelik tanımamış,fikrini dahi sormamıştı. Haklıydı... Kırılmakta haklıydı ama konuşmadan böylede halledilecek bir mesele değildi bu. Açmayacağını bilerek bir kez daha aramış ve sonuç aynı olunca mesai saati bittiği için hazırlanıp çıkmıştı şirketten.
Eve geldiğinde kocasını koltukta uyurken bulmayı beklemiyordu. Yavaşça ona doğru yaklaşıp koltuğun kenarındaki küçük boşluğa oturdu. Kocası yanındaki hareketlenmeye hissetmiş gibi huzursuzca kıpırdanıp gözlerini aralarken Mahru elini onun alnına dökülen saçlarına uzatıp geriyr doğru iterek uyku mahmuru gözlerine çevirdi gözlerini.
"Özür dilerim. Sen haklısın ben bencillik ettim.Senin fikrini de almam gerekirdi."
Kocası gözlerinden gözlerini çekmeden ukudan boğuklanmış sesiyle fısıldadı.
"Bir bebeğimiz olsun istemiyor musun? Hazır mı hissetmiyorsun kendini?"
Sabahki öfkesinin aksine sakin çıkan sesi ve anlayışlı olmaya çalıştığı bakışlarından bile belli olan tavrıyle Mahru dolan gözlerini ondan çekti.
"Öyle değil Soner."
Karısının saçları ile oynayan eline uzanıp avcunun arasına alıp,yattığı yerde kenara kayarak biraz alan açtı ve Mahru'yu elinden çekerek yanına uzanmasını sağladı.
"Gerçekten konusu açılmadığı için bir bebek istemedi..."
Karısının boynuna bir öpücük bırakarak başını aynı noktaya gömüp fısıldadı.
"İstiyorum Mahru. Rabbim nasip ederse ben de baba olmak istiyorum ama sabahta dediğim gibi sen kendini hazır hissedene kadar seni zorlayamam böyle büyük bir karar için. Sabah içinde özür dilerim. Açıklamalarını önemsememiş,senin fikrine saygı duymamış gibi hissettirdim."
Kocası konuştukça boynuna çarpan sıcak nefesi ile Mahru'nun yüzünde bir tebessüm oluşurken onun yüzünü görebilmek için hafif geri çekildi. Karısının geri çekilmesi ile Soner bakışlarını onun gözlerine çevirerek gülümseyen yüzüne pişmanlıkla baktı.
"Çok kırdım seni değil mi?"
Mahru başını olumsuz anlamda sallayarak parmaklarını kocasının yüzünde gezdirip dudaklarında durdurdu.
"Baba olmaya hazır hissediyor musun kendini?"
Karısının sorusu ile dudaklarındaki parmaklarına öpücük bırakıp avcunun içine aldı.
"Hazır olmasam sence öğrendiğim şeyden sonra o kadar tepki verir miydim,biraz öncede söyledim istiyorum ama sen iste..."
"Deneyelim o zaman Soner. İlacı bugün almadım. Bundan sonra da almayacağım. "
"Ben istiyorum diye mi almadın o ilacı."
Mahru başını olumsuz anlamda sallayarak kocasının gömleğininin düğmelerini yavaşça açmaya başladı.
"O da var tabi ama ben de istiyorum bir bebeğimizin olmasını. Sadece senin istmenle olacak şey değil biliyorsun.Keşke aramızdaki bu iletişimsizlik hiç yaşanmasaydı da daha önce alsaydık bu kararı."
Soner bir hamlede Mahru'yu altına alarak onun gülümseyen yüzüne öpücükler bırakarak kendiside güldü.
"O zaman bir daha kendi başımıza karar almak yok. Ne düşünüyorsak konuşacağız.Madem bebek kararını almakta geç kaldığımızı düşünüyorsun başlayalım bakalım karıcığım."
Mahru kocasının aniden değişen ruh hali ile doğru bir karar aldığını düşünürken Soner üzerindeki gömleğini çoktan çıkartmıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yakup nefesini bıkkınca verirken bakışlarını kolundaki saate çevirdi ve gördüğü rakamla içini saran telaşla konuştu.
"Yenge kurbanın olayım in artık! Bi sakatlık çıkacak! Abim senin şu yaptığını görse,sana izin veridiğimiz için bizi öldürür! Senin amacın bizi öldürtmekse söyle abimin elini kanda koymayalım biz kendi kendimizi imga ederiz.
Yakup'un sözleri ile etraftaki korumalardan sıkıntıyla Verda'nın bi an önce inmesini beklerken,böyle bir durumda Cenk'e yakalanmamak için de dua eder olmuşlardı.
"Ayy Yakup saçmalama! Ne diye öldürecekmiş sizi!? Siz niye kendinizi imha edesiniz canım? Ayrıca böyle pek zevki çıkmıyor. Beni biraz sallasana Yakup. Bir kere salla söz veriyorum ineceğim salıncaktan."
İşittikleri ile Yakup'un gözleri irice açılırken başını korkuyla iki yana salladı.
"Yenge ne diyorsun sen!? Öyle bir şey yapacağıma gider kafama sıkarım daha iyi. Abim bi duyda bi görse ben ne derim? İn hadi artık gözünü Seveyim."
Yakup'un sözleri ile başını olumsuz anlamda sallayıp çocuk gibi omuzlarını silkti.
"İnmem! Sallanacağım ben Yakup. Biraz da benim sözümü dinle hep abinin sözünümü dinleyeceksin? Bir kerede benim sözümü dinle. Yoksa doğunca kızımı üzerine salarım ikimizle de uğraşmak zorunda kalırsın."
Yakup gözünün önünde beliren küçük bir kız çocuğunun sürekli peşinde koşup onu darlamasını düşünürken yüzü buruşmuş nefesi daralmıştı.
"Yenge bana işkence etme. İn şu salıncaktan şimdi bi sakatlık çıkacak!"
Verda başını arkasındaki Yakup'a doğru çevirerek bakışlarını kıstı.
"Salamayacak mısın Yakup?"
Yakup başını iki yana sallarken Verda salıncağı durdurup yere indi ve bu sefer ayakta kalacak şekilde salıncağa çıkınca, yapmaya çalıştığı şeyle Yakup panikle bağırdı.
"Yenge sakın!"
Verda dizlerini kırıp kendisini sallarken Yakup'un uyaran sesini korumaların telaşla salıncağın peşinde bir ileri bir geri koşmasıyla gülerken gözlerini kapatıp yüzüne çarpan serinliğin tadını çıkarttı.
Bir kaç saniye içinde kesilen seslerle gözlerini açmıştıki karşısında kızgın bir boğa misali burnundan soluyan kocasını görünce korkuyla dudaklarını dişledi.
"Delirdin mi sen!? Lan o halinle salıncak tepesinde ne işin var senin!?"
Verda salıncağın yavaşlamasına izin verirken kocası bu defa da Yakup ve korumalara bağırarak üzerlerine dopru ilerledi.
"Ulan hadi bu deli siz ne demeye izin veriyorsunuz buna Yakup! Kim kurdu lan bu salıncağı!?"
Korumların üzerine doğru ilerleyen kocasının onlara bir zarar vereceğini düşünerek hızla bağırdı.
"Sakın dokunma onlara Cenk! Ne koruma beylerin ne Yakup'un bir suçu yok. Ben istedim!"
Cenk ateş saçan bakışlarını karısına çevirerek işaret parmağını kaldırıp salladı.
"Seninle sonra görüşeceğim ben! Dikkatli bir şekilde in aşağı!"
"İnmem"
Karısının cevabı ile Cenk yüzünü buruşturup inanamıyormuş gibi bağırdı.
"Ne demek inmem lan in çabuk! Bir yerine bir şey olacak! Beğemize bir şey olacak Verda! İn aşağı çıldırtma beni!"
Verda'yı ne kadar uyarsada bir türlü durulmuyor sanki hamile kaldığından beri enerjisi patlaması yaşıyordu. Rahat bir nefes alamaz hale gelmişti. Hamile değilmiş gibi hiç dikkat etmiyor sürekli tehlikeli şeyler yapıp yüreğini ağzına getiriyordu.
"Koruma beyler ve Yakup'a dokunmayacağına söz ver öyle ineyim."
Yüzünde sinirli bir gülümseme gelip geçerken bir elini beline koyup gözlerini kapattı ve sakin olmaya çalışarak içinden saydı. Gözlerini tekrar açtığında nefesini bırakarak kükredi.
"Ulan hamile olduğunu bile bile salıncak kurmuşlar sen dokunma diyorsun! Sende akıl yok,onlarda da akıl yok! Ben seni kime emanet edeceğim şaştım artık Verda! Yoldan çıkartmadığın kimse kalmadı lan!"
"Abi vallahi biz kurmadaydık yenge kendisi ağaca çıkıp kuracaktı. Biz de bi sakatlık çıkmasın diye şey ettik. Yavaş yavaş sallanıyordu bir den böyle ayakta sallanma işini çıkardı başımıza. Biz de dedik ama..."
"Sen salla dediğim de sallassydın ben de ayakta sallanmak zorunda kalmazdım Yakup! Ne var sanki valla yi verseydin!? Eline mi yapışırd"
Cenk karısının sözleri ile şok olurken Yakup kadının kendilerini öldürtmeye ant içmişcesine konuşması ile sıkıntıyla söylendi.
"Yenge elime yapışmazdı ama abim gırtlağıma yapışırdı. Adamın halini görmüyor musun yahu? Hem ben niye sallayım seni ya! Yeşilçam romantizm sahnesi mi çekiyoruz? Senin o salıncağa binmen tehlikeli diyo..."
"Ulan ben senin şimdi elini de romantizmini de...."
Cenk,Yakup'a doğru öfkeyle bir hamle yapmıştı ki Verda panikle bağırdı.
"Kaç Yakup kaç! Korma beyleri de al kaç!"
Yakup'un hareket etmemesi ve başına gelecekleri beklemesi ile Verda sahte bir endişeyle bağırdı.
"Ayyy Cenk başım dönüyor benim..."
Cenk işittiği sözlerle telaşla karısına doğru hızla ilerlerken Yakup endişeyle homurdandı.
"Ama yenge dedim ben sana bi sakatlık çıkacak dedim! Hiç dinlemiyorsun ki beni sen!"
Cenk telaşla karısının belinden tutup salıncaktan indirirken Verda kaş göz işareti ile Yakup ve korumalara gidin işareti yaparken onlar şaşkınca birbirine bakmış Yakup,Verda'nın numara yaptığını anlayınca nefesini sertçe bırakarak diğerlerine de baş işareti ile uzaklaşmak için komut vermişti.
"Verda iyi misin!? Sen ne demeye biniyorsun yavrum salıncağa falan ya. Çok mu dönüyor başın!?"
Kocasını korkuttuğu için küçük bir pişmanlık hissi içini kaplasada görmezden gelmeye çalıştı. O da biraz rahat verseydi. Elinden gelse yataktan çıkartmayacaktı. Onunki de candı ama. Hamile diye bu kadar da üzerine gelinmezdi ya canım. Ne olmuştu sanki salıncağa binivermişse? Hem o Yakup'un da alacağı olsundu sallamamıştı da zaten. Elini alnına götürerek yüzünü buruşturup nazlı bir edayla başını salladı.
"Biraz geçti ama hâlâ dönüyor."
Karısının sözleri ile onu kucağına alarak eve doğru ilerleyip merdivenleri hızla çıktı ve kapının önündeki korumalara ters bir bakış attı.
"Yakup'a söyle hemen bahçe sakin canlarından getirtsin! O salıncağı da kaldırın gözümün önünden!"
Korumanın cevabını beklemeden diğer korumanın kapıyı açması ile eve girerken Verda kocasının boynuna kollarını dolayarak hevesle baktı.
"Cenk hamakta alalım."
"Kızım sen beni öldür en iyisi! Böyle yavaş yavaş öldüreceğine bi sefer de al canımı Verda! Lan ne hamağı be!?"
Verda'yı salondaki krem koltuğun üzerine bırakarak alnına bir öpücük bırakıp geri çekildi ve dizlerinin üzerine yere çökerek elini saçlarına götürüp okşatken bir taraftan da kiçik bir çocuğu ikna etmeye çalışır gibi konuşmasına devam etti.
"Bahçe salıncağı ile idare edeceksin.Korumaları ve Yakup'u rahat bırakacaksın! Sana karşı gelemedikçe benim gazabıma uğruyorlar Verda.Bana acımıyorsan onlara acı yahu. Şaşkın ördek yavrusuna döndü koca adamlar. Sen ve benim aramda kalıyorlar rahat bırak yavrum onları."
Korumalara ve Yakup'a eskisi kadar öfkelenmeyen kocasının sözleri ile güldü. Onların bir suçu olmadığını,yoldan çıkartanın kendisi olduğunu anlamıştı sonunda. Arada bir yine onlara sarsa da eskisi kadar uğraşmıyordu onlarla. Yüzündeki tebessümü silmeden elini kocasının yüzüne götürerek sakallarının üzerinde hafif dokunuşlarla gezdirdi.
"Ama sıkılıyorum ben de akşama kadar. Onlarla da uğraşmasam kafayı yiyeceğim sıkıntıdan Cenk."
Cenk'in onaylamaz bakışlarını üzerinde hissederken aklına gelen şeyle hevesle konuştu.
"Ayy Cenk bende seninle şirkete gelsem ya! Sana yardım ederim,benim de canım sıkılmaz hem."
Karısının isteği ile bedeninden bir titreme geldi geçti. Kesinlikle artık ne yapacağını şaşmıştı. Evde güçlükle baş ediyordu bir de şirkete gelirse sonu ya hapishane,ya akıl hastanesi,ya tımarhane,ya da kabristan olurdu. Gelme dese inat damarı tutar daha beter işlerden çılardı. Gelmesi başlı başına sorundu. Ne yapacağını bilemeyerek geçiştirmeye çalıştı.
"Yavrum senin yapacağın bir iş yok ki orada.Hem yorulursun hamilesin sen."
Sözlerini bitirip karısının ilna olmuş olmasını umut ederek alnına bir öpücük bırakıp oturduğu yerden kalkarak mutfağa doğru ilerlerken karısının da hareketlenmesi ile ikna olmadığını anlamıştı.
"Niye geçiştiriyorsun beni Cenk? Ne saklıyorsun orada sen? Bir kez bile gelmeme izin de vermedin!"
Mutfağa girip ocağın üzerindeki yemeklerin altını yakarken karısına çaktırmadan derin bir nefes aldı ve bakışlarını ona çevirerek gülümsemeye çalıştı.
"Ne saklayacağım yavrum abartma. Güvenlik şirketinde o kadar adamın içinde ne yapacaksın sen Verda?"
Dolaptan tabakları çıkarıp karısının eline tutuşturarak başıyla masayı işaret ederken karısının kıstığı bakışlarını yüzüne dikmesi ile huzursuzca kıpırdandı. Kesinlikle vazgeçmeyecekti. Takmıştı kafasına bir kere.
"Sekreterin olurum. Okullar açılana kadar geleyim Cenk."
Tezgahtaki salata kasasini kuttuş biletiymiş gibi önüne çekerek soslamaya başladı.
"Benim bir sekreterim var zaten birtanem. Ne deyim kıza senin işine son verdim karımı atadım yerine mi deyim. İşinden mi edeceksin kızı. Sana yakışıyor mu hiç?"
Cenk'in sözleri ile bakışları biraz daha kısılırken elindeki tabakları tezgaha bırakıp salata ile uğraşan kocasının kolundan tutarak kendisine çevirdi.
"Senin sekreterin kadın mıydı Cenk?"
Gelen sorunun ne anlama geldiğini çözemeyen adam bir kaç saniyelik duraksamanın ardından başını olumlu anlamda sallayarak tekra salatayı karıştırmaya döndü.
"Bana gelince o kadar adamın içinde ne işin var diyorsun! O kadar adamın içinde sekreterliğini yapacak kimse kalmadımı da kadın bir sekreterin var senin!"
Kulağının dibinde aniden bağıran karısı ile yerinde sıçrarken bakışları hızla onu bulmuş,anlam veremdiği şekilde kızarmış yüzünde bakışları şaşkınca gezmişti.
"Ne demeye bağırıyorsun Verda!? Yahu kız,samimi olduğum bir tanıdığımın kızı. İşe ihtiyacı varmış rica ettiler ben de kıramadım. Hem yıllardır çalışıyor kız. Ne var bunda bu kadar celallenecek!?"
Kocasının koluna bir çimdik atarak kaşlarını öfkeyle çatıp çemkirdi.
"Karnında bebeğini taşıyacak kadar samimi olduğun kadın için ,samimi başka arkadaşlarına rica et bende çalışacağım!"
Verda'nın kurduğu cümleyi kısa bir an anlamaya çalıştı ve algıladığı şeyle kaşları hızla çatıldı.
"O ne biçim cümle lan! Samimi olduğun kadın ne Verda!? Metresim mişsin gibi abuk subuk konuşma! Ben Cenk Ateş samimi olduğum arkadaşlarımdan karımı işe almaları için rica edeceğim öyle mi!? Dediğin lafı kulağın duyuyor mu lan senin!?"
Hırsla karıştırdığı salatayı masaya bırakırken karısının sandalyeyi sertçe çekip oturması ile ona ters bakışlar atarak homurdandı.
"Ya sabır! Bana atarlı giderli hareketler yapma Verda! Bir kerede normal bir şey iste! Normal bir şey çıksın o ağzından kurban olayım. Çok sıkılıyorsan baldızı çağır gelsin yanına. Kızları çağır.Ne bileyim sen git onların yanına yapın bir şeyler işte."
Verda çatalını hırsla salataya batırırken Cenk başını sağa sola sabır dilenircesine salladı. Ne kadar kızdırıp,sinirlendirsede onun küskün halleri hoşuna gitmiyordu. Karısı bu huyunu bildiği için her fırsatta zayıf yönünü başarılı bir şekilde kullanıyor,kendiside bile isyeye izin veriyordu. Çünkü kendisinin küsme huyu yoktu ve karısı küsünce içi sıkılıyordu.Nefesini sesli bir şekilde bırakarak başını olumlu anlamda salladı.
"Tamam yavrum gel. Ama bir gün sadece anlaştık mı? Çalışman için çağırmıyorum çünkü senin bir mesleğin var. Gelme diye diretsem şimdi kıskançlığından sen kurarda kurarsın kafanda o yüzden gel ortamı gör sen de rahatla ben de rahatlayayım."
Aldığı cevapla gözlerinin içi parlayan karısının,gerçektenmi sıkıldığını,yoksa onu çileden çıkartmak için yeni bir yol bulduğu için mi heveslendiğini anlamayan Cenk sıkıldığı için sevinmiş olmasını dileyerek dua etti.
Yerinden hızla kalkan karısının boynuna sıkıca sarılması ile söylendi.
"Yavaş Verda! Yavaş güzelim!"
Kocasının uyarısı ile sırıtarak dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Yarın geleceğim."
Cenk karısının çocuk gibi sevinen haliyle kıkırdayarak başını olumlu anlamda salladı.
"Gel Yavrum gel. Yarın gel,öbür gün gel.Bana gelişin hep böyle olacaksa her gün gel. Ama şimdi oturda yemeğimizi yiyelim artık."
Elini karısının hafiften kabarmaya başlayan karnına koyup okşayarak başıyla masayı işaret etti.
"Sen otur ben servis ederim yemekleri. Sanki elimden bir iş gelmiyormuş gibi her gün sen yapıyorsun."
Karısının itelemesi ile masaya oturan Cenk onun başında dikilmesi ile gülerek söylendi.
"Öyle marifetlerin var mıydı yavrum?Evlendiğimizden beri mutfakla pek bir alakanı görmedim de."
Verda kocasının kendisine sataşması ile gözlerini kısarak bir bakış atıp eliyle kendini işaret etti.
" Siz beni bir şeye benzetemediniz heralde ama bir bu kadar da yerin altında var Cenk bey! Yataktan çıkmama fırsat verseniz görürdünüz.
Cenk'in kaşları sahte bir şaşkınlıkla havalanırken işittikleri ile gülmemek için kendisini zor tutmuştu.Gerçekten karısını mutfakta hiç görmemişti ve şu an salladığına adı kadar emindi. Ayrıca ima ettiği şeyle lafmı sokmuştu şimdi?Hâlâ başında dikilen karısının kalçasına hafif sert bir şekilde vurarak çapkınca güldü.
"Yavrum o ima ettiğin şey için koştur koştur beni de sürükleyerek doktora giden sen değil miydin? Ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa? Ayrıca Leyla annem mutfakta bu kadar ustayken eminm kızına da öğretmiştir hünerlerini. Sende kendinden bu kadar eminsen bir gün içli köfte yap o zaman kocana."
Cenk'in sözleri ile Verda sertçe yutkundu. O kadar da değildi. Menemen neyine yetmiyordu bu adamın? İçli köfte nereden çıkmıştı şimdi? Aslında olsa çok güzel olurdu. Ne demeye hamile kadının yanında içli köfte muhabbeti yapardı ki? Canı da çekmişti şimdi?"
"Ayyy Cenk! Niye içli köfte falan diyorsun şimdi durduk yere?"
"Leyla annem güzel yapıyorya oradan aklıma geldi. Sen de öyle mutfakta iyiyim diye havalara girince söyleyiverdim."
Karısının dudaklarını yalaması ile yüzünde bir sırıtış olurken heyecanla sordu.
"Canın mı çekti yoksa Verda? Canın çektiyse hemen gidip alayım güzelim."
Havalara girdin mi demişti o!? Küçümsemişti onu değil mi!? Şimdi gösterirdi ona dünya kaç bucak!
"Yok Cenk! Yani canım çektide hazır olmaz. Yemem ben hazır. Ben de tam bilmiyorum yapmayı."
Karısının yüzünü buruşturarak itiraz etmesi ile kısa bir an düşündü ve aklına gelen şeyle oturduğu sandalyeden kalktı.
"Leyla annemi alıp geleyim ben o zaman."
Cenk'in gitmek için hareketlenmesi ile Verda telaşla koluna yapıştı ve yüzüne üzgünce bir ifade yerleştirdi.
"Olmaz Cenk. Annemle bugün konuştuk biraz hasta gibiydi. Yormayalım kadını."
Öğrendiği kiçük bilgiyle Cenk'te karısına hak vererek başını olumlu anlamda salladı.
"Olmaz o zaman. Dinlensin kadın. Eee ne yapayım yavrum o zaman? Teyzelerinden bilen varsa getireyim mi?"
Verda kısa bir an düşünüyormuş gibi yapıp başını olumsuz anlamda salladı.
"Kimseyi rahatsız etmeyelim. İkimiz yapsak."
"Yavrum ben ne anlarım içli köfte yapmaktan? Hazır alıp geleyim ben nefsini körelt yarın Leyla annemi getirir Yakup o yapar sana."
Verda başını hızla iki yana salladı.
"Olmaz Cenk bekleyemem! Hazır da istemiyorum! Yaparız ikimiz gel hadi."
Cenk ne kadar itiraz etmeye çalışsada Verda kabul etmemiş sonunda Cenk pes etmişti. Bakışlarını etrafında kendisini gülmemek için zor tutan korumaların üzerineden Verda'ya çevirerek dişlerini sıkıp sinirle homurdandı.
"Senin aklına uyan beynime sıçsınlar Verda! Ulan hadi aklına uydum bunu yapmaya kalktım da ne demeye bahçeye çıkartıyorsun sen beni kadın!?"
Verda kocasının yoğurmaya çalıştığı hamurdan bir parça kopartarak sırıttı.
"Ayy Cenk abartma çiğ köfte yoğuruyormuşsun gibi düşün. Hem koruma beylerden saklımız gizlimiz mi var sende canım aaa..."
"İki de bir yeme şu hamurdan lan!? Rahatsız olacaksın!? Ayrıca ne demek koruma bey... Başını sağa sola sallayarak sözlerine devam etti. Ne demek korumalardan saklımız gizlimiz yok!? Ne konuşuyorsun sen bunlarla akşama kadar kızım!?"
"Abi olmuyor. Öyle değil bak böyle yoğuracaksın."
Yakup'un sesi ile bakışlarını ona çevirerek yüzünü buruşturup hamura uyguladığı işlemi inceledi. Nereden biliyordu bu dangalak böyle şeyleri?
"Elinin ucuyla yapma gönülsüz gönülsüz abi. O ne öyle thai masajı yapar gibi. Sertçe yoğur sertçe!"
Yakup'un söylediği sözlerle hanuru biraz daha sert yoğurmaya çalışırken karısının kıkırdaması ile ona ter ters baktı.
"Vallahi abi senin de elinden bir iş gelmiyor. Ne kadar beceriksiz adamsın sen ya."
Karsisindaki bakışları hızla Yakup'u bulurken bacağına sertçe bir tekme savururken avuçlarının arasındaki hamuru sertçe önündeki tepsiye attı.
"Ulan kırarım senin o çeneni! Usta mı kesildin lan sen benim başıma!?"
Yakup kendisine doğru savrulan tekmeyle geri kaçarak sırıttı.
"Estağfurullah abi. Tamam sustum sen bildiğin gibi yap."
Yakup'a ters bakışlar atıp bakışlarını önündeki hamura çevirmiştiki gördüğü görüntüyle sinirle bağırıdı.
"Sana da yeme şu hamurdan diyorum Verda! Mideni bozacaksın! Sabret iki dakika kadın!"
Verda elindeki hamur parçasını ağzına atarak omuzlarını silkti.
"Ne iki dakikası Cenk.İki saattir bir hanurun kıvamını tutturamadın. Dayanamıyorum artık ne yapayım."
Yakup yaptığı içli köfteyi Verda'ya doğru uzatarak güldü.
"Yenge sen abimi beklersen o hoo."
Bakışlarını Cenk'in şekil vermeye çalıştığı hamura çevirerek dilini damağına bir kaç kez vurup onaylamazca cıkladı.
"Allah aşkına oluyor mu hiç abi? O nasıl bir şekil gözünü seveyim? Mandalina büyüklüğünde kopartacaksın hamuru. Hem çatlak olmuş ayrıca o. Olmaz öyle. Yeniden ya..."
Cenk karısı ve Yakup'un sözlerine daha fazla dayanamayarak elindeki hamuru öfkeyle tepsinin içine atarak kükredi.
"Çeneni kırarım lan senin! Her işe bahane veren kaynanalar gibi başımda söylenip durma gebertirim seni Yakup!"
"Ayy ne kızıyorsun çocuğa Cenk!?"
Bakışları hızla karısını bulurken hamurlu elinin işaret parmağını uyarırcasına salladı.
"Suss! Suss sen hiç konuşma Verda! Senin aklına uyup bu işe girende suç! Hata bende hata! Canı çekti gönlü olsun dedim! Rezilliğin bini bin para be!"
Hırsla üzerindeki önlüğün kuşağını açmaya çalışmış fakat başarılı olamayınca ağzından bir küfür firar etmişti.
"Çöz şu kuşağı Verda! Yok içli köfte falan! Götürürüm seni istediğin yerde yersin!"
Verda kocasının sinirle tepinecek hale gelmesi ile gülmemek için kendine güçlükle hakim olurken ona doğru yaklaşarak arkasına çekip önlüğün kuşağına uzandı.
"Ne gerek var kocacığım. Yakup yapıyor bak. Maşallah elinden her iş geliyor. Onun yaptıklarını yerim ben. Zahmet et..."
"Yenmeyecek o içli köfteler kadın! Daha fazla beni çileden çıkartma da git hazırlan!"
Yiyemezdi!Kendisi becerip yapamadıysa Yakup'un yaptığını da yiyemezdi!
Verda kocasının sözleri ile yüzünü asarak kırgınca söylendi.
"Dışardan yemek istesem zaten başta kabul ederdim o teklifini. Senin yapmanı istedim. Ne olmuş birlikte bir şey yapsak sanki?"
Yakup abisinin neden bu kadar tepki verdiğini anlarken,Verda'nın da niyetini anlamış yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. Arayı bulmak için karısına ters bakışlar atan Cenk'e yaklaşıp fısıldadı.
"Abi yengemin amacı içli köfte yemek değil. Seninle ortak bir şeyler yapmak istiyor belliki kadın. İlgi bekliyor anlasana. Bütün gün evde yoksun sen gelince de naz yapıyor ilgi bekliyor işte. Zaten ne oluyorsa senin eve geleceğin vakitte bir haller oluyor yengeme.Demek ki o da ilgi istediğini öyle belli ediyor. Kadınlar böyledir abi değişikler biraz anlayamazsın.Ben çocukları alıp çekileyim sen yengeyle birlikte yap. Gönlü olsun kadının."
Yakup'un sözlerini bir kaç saniye düşündü. Olabilirdi kadınlar ilgiyi sever derlerdi ama Verda'nın ilgi isteyiş şekli gerçekten bir garipti ama bu Yakup dingili nereden biliyordu kadınlar hakkında bu kadar bilgiyi. Kendisi bile evli olduğu halde bilmezken o nasıl bilebilirdi!?
Sert vakışlarını Yakup'a çevirerek kulağına doğru yaklaşıp homurdandı.
"Sen bu aralar bir garipsin farketmedim sanma Yakup! Ne bu kadınlar hakkında ileri düzeyde bilgili hallerin falan!? Kadınlar üzerime tez falan hazırlıyorsun da ben mi bilmiyorum Yakup! Aşk doktoru gibi ortalarda gezme senin yüzünden bir de o yüzden saracak yengem bana! Öyle bir şey olursa kırarım kafanı!"
"Kırarsın abi!"
Yakup nefesini sertçe bıkkınlıkla bıraktı. Akıl veriyordu yine yaranamıyordu. İncelikten nasibini almamış bir adamdan ilgi beklemekte tam yengesine göre bir hareketti. İkiside manyaktı! Korumalara başıyla gidiyoruz işareti yapıp önden kendisi ayrıldı.
Giden korumalarla Cenk bakışlarını Verda'ya çevirdi ve onun hâlâ asık bir yüzle hamurdan yemeye devam ettiğini görünce içi sızladı. Hamuru çiğ çiğ yiyecek kadar çok mu çekiyodu canı gerçekten. Şekli olmış ya da olmamış bir önemi var mıydı yeterki karısının gönlü olsundu. Eline önündeki tepsiyi alarak bakışarını karısına çevirdi.
"İçeri geçelim yavrum. Ne olursa olsun yapacağım istediğin o içli köfteleri. Belki şeklini tutturamam ama önemli olan senin istediğin şeyi yapabilmek. Hadi gel eve."
Verda'nın yüzünde kocaman bir gülümseme olurken başını hevesle sallayıp önünden eve doğru ilerlemişti. Onun yüzündeki mutlulukla Cenk'in yüzünde de bir gülümseme olurken ikili eve girerek tekrar içli köftenin başına geçtiler.
Saatler süren uğraştan sonra şekil ve görüntüde pek başarılı olamasada lezzet açısından karısının hoşuna giden bir iş çıkartmak Cenk'i de memnun etmişti. Fazla yememesi konusunda sürekli uyarsa da karısı yine bildiğini okumuş sabaha kadarda mide bulantısından uyuyamamıştı.
Araçtan inerek kocasının kendisine yaklaşmasını beklerken iki kat üzerine her tarafı camla çevrili binayı izledi Verda. Elini kavrayan elin sıcaklığı ile kendine gelirken Cenk'in homurdanması ile gözlerini devirdi.
"Sabaha kadar uyumadın Verda.Ne diye inat edip geldin. Dinlenseydin evde. Kaçmıyordu ya şirket başka gün gelirdin."
Verda omuzlarını silkerek karşılık verdi kocasına.
"Yorgun değilim Cenk."
Kocası başını iki yana sallarken yüzündeki sırıtışla şirketin bahçesinden girmişlerdi. Güvenlikten geçip içeriye girdiklerinde bir etrafını merakla incelerken çalışanların büyük bir çoğunluğunun erkek olması kocasının sözlerini doğrular nitelikteydi. Çok az kadın çalılan vardı ve herkes işinin başında görünüyordu. Onları fark edenler selam verirken Verda'nın esas merak ettiği sekreter kızdı.
Kocasının odasının önüne geldiklerinde bakışları hızla masasının başında oturan kıza kaydı.
Kaşları şaşkınlıktan haffiften havalanırken kocasının elini sıktığının farkında değildi.
"Eee bu kız hamile Cenk!?"
Kızın bakışları işittiği sesle onları bulurken yüzünde hafif bir gülümseme ile yerinden kalktı.
"Hoş geldiniz Cenk bey."
Cenk başıyla kızı onaylarken kızın bakışları önce Verda'nın kocasının elini tutan elini bulmuş bir saniye sonra yüzündeki gülümsemeyi silmeden bakışları hızla gözlerine dönmüştü.
"Sizde hoşgeldiniz hanımefendi."
"Hoş buldum."
Verda da farkında olmadan kıza gülümserken Cenk araya girdi.
"Eşim Verda."
Bakışlarını karşısındaki kızdan Verda'ya çevirerek gülümsedi.
"Bahar hanım da sekreterim hayatım."
İkiside yüzünde gülümseme ile memnuniyetlerini bildirirken Verda'nın gözleri kızın en az altı aylık olan karnına kaymıştı ki Cenk tekrar konuştu.
"Bahar,Verda ablana taze sıkılmış portakal suyu getir bana da her zamanki gibi kahvemi getir."
"Hemen abi."
Kızın hareketlenerek uzaklaşması ile Cenk karısını çekiştirerek odasına girdi.
"Cenk o kız hamile!"
"Evet."
Karısının yüzündeki sinirli ifadeyi fark edince aklına gelen şeyle hızla konuştu.
"Babası ben değilim yavrum.Saçma sapan bir şeyler kurma aklında,çünkü hayal gücünden korkuyorum artık."
"Ayy saçmalama Cenk! Sen benden başkasına ne dokunur ne bakabilirsin tanırım ben malımı. Öyle huyların yok senin."
Karısının çemkirerek söylediği sözlerle rahat bir nefes alırken ona doğru yaklaşıp kollarını beline dolayarak fısıldadı.
"O zaman ne demeye kıskançlık krizlerine girip iş yerime kadar beni kontrol etmek için geldin güzelim?"
Verda da kollarını kocasının boynuna dolayarak kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.
"İş yeri fantezisi yaparız belki dedim kocacığım."
Karısının sözleri ve kulağına çarpan nefesi içini gıcıklarken kolları biraz daha sıklaşınca o gülerek geri çekildi.
"Başladın edepsizliğe yine."
Kendiside karısı gibi gülerek burnunun ucuna bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Cenk Bahar'ın başına kötü bir şey mi gelmiş? Daha yaşı küçük ve kız hamile."
Soruyu sorarken bile canı yanarken kocasından alacağı cevabı korkuyla bekledi.
"Kötü bir şey geçmiş başından ama zannettiğin gibi bir şey değil. Bahar 19 yaşında. Sevdiği çocuk varmış ve ailesi yaşı küçük diye evlenmesine izin vermediği için çocukla kaçmışlar. Nikah falan kıyılmış ailesi affetmiş ama çocuk motor kuryecisiymiş bir trafik kazası geçirmiş dört ay önce ve vefat etmiş. Bir şekilde kesişti yollarımız bende kol kanat gerip abilik yapıyorum işte."
Verda duyduğu hikaye ile çok üzülmüştü. Gözleri dolu dolu kocasına bakarken onun alnına öpücük bırakıp sıkıca sarılması ile oda kollarını beline doladı ve kalbinin üzerine bir öpücük bıraktı. Biliyordu ki Bahar'la yollarının kesişmesi pek hoş olmayan sebeplerden kaynaklıydı. Hikayeyi anlatırken tanışma kısmını anlatırken bakışlarının saniyelik sertleşmesi dikkatinden kaçmamıştı. Kıza sahip çıkması hoşuna gitmişti. Kim bilir ne kadar zorlanmıştı o kız.
"Seni çok seviyorum! İyiki Tuğra beni yanlışlıkla senin arabana bindirmiş o gece. Yoksa ben nereden bulacaktım senin gibi yüreği güzel bi adamı?"
Karısının sözleri ile Cenk'te o geceye giderken başına bir öpücük bırakarak güldü.
"Tabi ya iyi ki benim arabama saklanmışsın yavrum.Yoksa beni her fırsatta çıldırtıp delirtecek bir kadını nasıl bulurdum ben."
Kocasının sözleri ile kaşları çatılırken hafif geri çekilerek ciddiyetini ölçmek için yüzünü inceledi.
"Ayy Cenk. Tuğra'nın ayarladığı diğer aracın sahibi nasıldı acaba? Merak ettin bak şimdi? Yakışıklı mıydı acaba? Seninle zaten karşılaşırdık her türlü ama keşke o çocuğu sorsaydım ben bi Tuğra'ya. Onu beğenmezsem seni görünce yine olurduk biz nasıl ol..."
"Verda ne diyorsun Allahını seversen sen!? Sanane kızım elin çocuğundan falan!? Kaderin kısmetin benmişim ki benim araba saklamış Tuğra seni! Yakışıklı olsa sanane Verda!? Ne demeye düşünüyorsun elin puştunu!?"
Verda kocasından biraz uzaklaşarak dudaklarını büküp omuz silkti.
"Ne bileyim Cenk aklıma geldi işte birden. Ayrıca benim kaderim demek ki Tuğra'nın arkadaşlarından birine yazılmıştı. Sen o gece gelemsen belki ben o ço..."
İki adımda hızla karısına yanaşıp işaret parmağını uyarırcasına salladı.
"Bir daha o piçi düşünme bile fena olur Verda! Ne geliyorsa Tuğra'dan geliyor başıma zaten!Senin hamilelik haberini verirken yaptığı şakayı unutmadım daha! Kendi yetmiyormuş gibi bir de diğer kuzenlerinide alet etmiş hayvan! Onların yüzünden işler karıştı çocuğumun haberini benden önce Yakup öğrendi lan!"
Aklına gelen anılar tekrar sinirlenmesine sebep olurken bir elini beline koyup diğerini hesap sorarcasına Verda'ya doğru sinirle salladı.
"Bak sen Tuğra dedikçe benim de aklıma ne geldi şimdi!?Benden önce hamile olduğundan neden bütün sülalenin haberi oluyorda en son ben duyuyorum?Tuğra benden önce senin hamile olduğun bilgisine nasıl erişti onu açıkla sen önce kızım!"
Kendisine doğru hesap sorarcasına elini sallayan kocasına şaşkınca baktı.
O mevzuyu unutmamış mıydı yani?
"Ayy Cenk sanki senden önce Tuğra'ya söylemişim gibi konuşma ya. Hamile olduğumu öğrenince sana sürpriz yaparak söyleyecektim. Asya hastanede yatarken kızlarla toplu görüşme yapıyorduk ben de sürprizle alakalı aklıma bir şey gelmeyince kızlara sordum. Ben ne bileyim Tuğra'nın da Asya'nın yanın da odada olduğunu? Hem benim yapamadığım sürprizi yaptı işte fenamı oldu?"
Karısının verdiği cevabı mantıklı bulsada yinede bebeğinin haberini ilk kendisi almak isterdi ama olan olmuştu yapacak bir şey yoktu artık.
Kapının tıklatılıp Bahar'ın,elinde biraz önce istediği içeceklerle gelmesi ile Cenk'te biraz daha sakinlemiş ve Verda'ya doğru yaklaşarak elini uzatıp oturması için masasının önündeki koltuğu işaret etmişti. O esna da Bahar içecekleri ortadaki sehpanın üzerine bırakıp küçük bir tebessümle Afiyet olsun diyerek ayrılmıştı odadan.
Kocasının işaret ettiği koltuğa doğru ilerleyerek bakışlarını aklına gelen şeyle ına çevirdi.
"Cenk aklıma bir şey daha geldi bak."
Cenk koltuğa oturup kahvesini alırken karısının sözleri ile nefesini sertçe bırakıp gözlerini devirdi.
"Kurban olayım biraz dinlendir o beynini yavrum. Sen kendi beynine acımıyorsan bana acı artık Verda. Nerede beni çıldırtacak bir tuhaflık var o geliyor senin aklına."
"Ayy ne yaptım ben Cenk.Sen ruh hastası gibi bağırıp duruyorsun bi kere. Ben kocamla iki çift lafın belini kıramayacak mıyım canım?"
Koltuğa oturup portakal suyunu eline alarak bir yudum alıp sırıtarak kocasına baktı.
"Söyleyim mi?"
Karısının çocuk gibi kıpırdanıp sırıtarak sorduğu soruyla Cenk dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayacak başını olumlu anlamda salladı.
"Söyle güzelim güzelim konuş! Ne geliyorsa söyle aklına. Anlatma desem anlatmayacaksın sanki?"
Kocasından aldığı onayla koltukta biraz öne doğru kayıp yüzünün önüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı ve gözlerindeki merakla kocasının gözlerine baktı.
"Cenk hani ilk tanıştığımız gece sen vurulmuştun ya?"
Cenk başını olumlu anlamda sallayıp kahvesinden bir yudum aldı.
"Hani böyle kitaplarda filmlerde kötü karakterler olur kızın yanındaki adamı dövdürür ve ya tıpkı sana yaptıkları gibi vurdurur kızı kaçırır,sonra kaçırdığı kıza aşık olur ve kızda sonra vurulan çocuğu unutur o adama aşık olur ya,seni vurduran adam yakışıklımıydı Cenk?"
İşittikleri ile hem şaşkınlık hem öfkeyle içtiği kahve boğazına kaçarken Verda kocasının öksüren haline bakarak sinsice sırıttı.
"Sikeceğim şimdi senin kaçırılmanı filmini kitabını lan! Yakışıklı olsa ne olmasa ne Verda!? Orada canımı verir seni yine vermezdim o puşta! Bak son kez uyarıryorum bir daha başka adamlardan ne bahset,ne merak et,ne de ilgi duy! Düşünme bile! Kalbini kırmak istemiyorum ama böyle devam edersen istemediğim şeyi zorla yaptıracaksın! Kıskanıyorum yapma,söyleme öyle şeyler!"
Verda yerinden kalkıp kocasına doğru yaklaşarak yanına oturdu ve kollarını beline dolayarak yanağına küçük bir öpücük bıraktı.
"O gece ellerime bulaşan kanınla yazdım ben seni bahtıma, kör bıçakla kazıdım gönlüme! Daha ötesi var mı? Kıskanınca verdiğin tepkiler çok hoşuma gidiyor o yüzden uğraşıyorum seninle. Nasıl tatlı oluyorsun bir bilsen. Uğraşmak nasıl tatlı olu..."
Dudaklarına kapanan kocasına anında karşılık verirken onun kendini kucağına çekmesi ile hareketleride sertleşmeye başlamıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Tuğra kardeşinin sözleri ile elindeki kahve kupasını önündeki masaya bırakarak kıkırdadı.
"Lan ne sünnet düğünü oğlum. Sünnet düğünü mü kaldı Kayra?"
Kayra kardeşine ters bakışlar atarken işaret parmağını dudaklarına götürdü.
"Sessiz ol hayvan! Babam duyacak şimdi! Tutturdu torunlara köyde sünnet düğünü yapacağım diye. Diğerleri de bizim torunların başı kelmi deyince yine toplu bir organizasyon yapmışlar Tuğra."
Tuğra'nın bakışları elinde tatlı tabakları ile salona giren karısına kaydı. Hamileliğimin altıncı ayına girmişti ve ikizler kızdı. Onun dikkatli bir şekilde tatlı tabağını babasına uzatması ile gülümseyerek bakışlarını tekrar Kayra'ya çevirince onun kendisine ter ter baktığını fark edip hemen kahve kupasına sarıldı.
"Gülersin tabi puşt! Yiğenlerim erkek olsaydı o zaman görürdüm ben seni! Ulan iki hafta sonra kurban bayramı Tuğra! Babamın bu bayramda ne kadar gergin olup herkese kök söktürdüğünü bilmiyormuş gibi gevrek gevrek gülme bir de! Bayramın ikinci günü yapacaklarmış sünnet düğününü ve tüm sülale kurbanı bizim köyde kesme kararı almışlar lan bu ne demek bir düşün!?"
Tuğra algıladığı şeylerle başını olumsuz anlamda salladı. İmkanı yoktu böyle bir şeyin! Yapamazlardı! En azından kurbanı ayrı kesmeleri lazımdı çünkü her işleri bir rezillikler sonuçlanıyordu. Babasının çok önem verdiği titizlikle hazırlandığı o kutsal günde eğer bir olay çıkarsa ufak çaplı bir katliamda çıkabilirdi.
"Kayra! Tuğra!"
İkilinin bakışları kendilerine seslenen babalarına döndü hızla.
"Kurban bıçaklarını iyice biletin bu yıl! Geçen yıl ne halt yediyseniz hayvana eziyet oldu! Bu yıl da öyle bir hata yaparsanız sizi keserim kurban niyetine!"
Yitenumutlar
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |