
Alınan ceza kararına gençler itiraz edip ortslığı tekrar bir gürültü sarınca bu durumu daha fazla kaldıramayacağını düşünen Ömer öfkeyle bağırdı. Fenalık gelmişti, şekeri fırlıyordu! Bu gün bunlar yüzünden şeker komasına girip hastanelik olmazsa daha da bir şey olmazdı.
"Kesin sesinizi hepinizde!"
Ömer'in bağırması ortamdaki uğultuyu bıçak misali keserken Rüzgar karşısındaki üç kıza bakarak üzgünce konuştu.
"Mehmet..."
Arkadaşının bakışları kendisini bulunca sözlerine devam etti.
"Asya,Verda ve Feyza'yı ceza dan muhaf tutatlım. Kızlar hamile bu ceza onlar için pek uygun değil. Ceza verelim derken Allah korusun daha kötü sonuçlara yol açmayalım."
Kadınlar ve diğerleri de Rüzgar'ı onaylarken Mehmet başını salladı ağır ağır.
"Kızlardan üçü ve eşleri cezadan muaf tutulacak."
Emir,eşlerinin de muaf tutulması ile memnuniyetsizce homurdandı.
"Kızlar tamamda eşleri neden muaf tutuluyormuş!? Ben anlamam onlatda bu cezaya dahil olmazsa kılımı kıpırdatmam! Benim de çocuklarım var!Karım tekrar iş hayatına atıldı ben de onlarla ilgileneceğim beni de muaf tutun!"
Emir'in itiraz için sunduğu bahane ile diğerleri gülüşürken Zeynep kocasına bakarak yüzünü buruşturdu.
"Tühh! Allah seni kahretmesin Emir! Cezayı duyunca mı çocuklarla ilgilenmek aklına geldi!?"
Kocasına olan siniri ile bakışlarını Mehmet'e çevirerek sözlerine devam etti.
"Kestiğiniz ceza kabulüm Mehmet amca. Ben hem çocuklarımla ilgilenir hem ceza mı çekerim! Bazıları gibi çocuklarımı kullanarak cezadan yırtmak bana göre değil. Ayrıca ceza olarak değil seve isteye giderim. Erkeklerin aksine,Yasemin abla ve Harun abiye yardım etmek bana göre ceza değil. Sizin kadar emekleri var üstümüzde."
"Ulan Zeynep! Ulan kadın! Lan biz yardım etmeyelim mi dedik!? Ayrımcılığa karşı direniş sergiliyorum ben burada! Ne olur bir kerede kocanın tarafında olsan be! Ben yaparım o işleri! Sen çocuklarla ilgilen!"
Emir'in son sözleri ile tekrar didişmeye başlayan çiftle Mehmet bir kez daha bağırarak susturdu.
"Yeter artık! Kesin didişmeyi! Jamal,Cenk ve Tuğra ev deki işlerle ilgilenip Yasemin'e yardım edecek!Eşleri de hepinizin çocukları ile ilgilenecek! Adil bir ceza olduğunu düşünüyorum Emir bey! Çocuklarınla da ilgi len ile cebine göre var mı başka itirazın!"
Emir,Cenk,Jamal ve Tuğra'ya ters ters bakarak başını olumsuz anlamda salladı. Bu üçü her boktan yırtıyordu ve ona hepten geliyorlardı artık!
Cenk nasıl böyle bir olayın içine düştüğüne anlam veremiyordu. Resmen çocuk gibi ceza kesmişlerdi koca adamlara. İşten gocunduğundan ve ya kaçtığından değildi lakin tuhaf bir durumdu. Yıllarca herkes kendisinden korkmuş çekinmişti ama şimdi sanki o herkesin korktuğu adam kendisi değilmiş gibi karşısındaki adamlardan ceza almıştı. İşte bu hayatında yaşadığı en acayip deneyimdi. Gerçi Verda'yı ve ailesini tanıdığından beri her saniyesi acayipti ama hala şaşırabiliyordu başına gelenlere. İtiraz edebilirdi ama Yusuf'un bakışlarındaki öfke ve kararlılık onun içindeki baş kaldırı hissini bastırıyordu. Yine de şansını denemek istercesine konuştu.
"İyi hoşta Mehmet amca bizim de işimiz gücümüz var. Yardım edelim etmezsek olmazzaten ama izin ver ben çalıştıracak adamlar bulayım,siz bu cezayı başka türlü kesin bize. Bu kadar insan işinden mi kalsın? İşçi bulayım hem Harun abinin işi görülür,gem bizler işimizden kalmayız."
Cezayı verselerde Cenk'te sözlerinde haklıydı bir noktada. Hepsinin işi vardı ve böyle bir durumda onlarda zorda kalacaktı.
"Vardiyalı çalışacaksınız! Düzenli işi olanlar mesai bitiminde burada olacak!Nasıl bir iş çevirirken işinizi ayarlıyorsanız yine ona göre ayarlayacaksınız! Hafta sonları da hep birlikte işin başında olacaksınız! Soner,Jamal,Barlas,Koray,Eren,Ayaz ve Kerim için işleri açısından sıkıntı yok! Onlar çalışacak sizde mesai saati sonunda onların yanına geleceksiniz! Sabahta tekrar kendi işinize gidersiniz!"
Yusuf'un bulduğu çözüm gençlerin yine kendi aralarında anlaşmazlıklara yol açıp itiraz homurdanmaları yükselirken o sinirle sözlerine devam etti.
" Kalıbınızdan utanın be! Siz kadar sızlanıp,şikayet etmedi kızlar!"
Elini kaldırarak işaret parmağını erkeklere doğru göz dağı vermek istercesine öfkeyle salladı.
"Bir itiraz daha duyarsam eşlerinize ve çocuklarınıza hasret bırakırım lan sizi!Benim inadımın bunların hiç birine benzemediğinide az çok bilirsiniz! Bu işi daha fazla uzatırsanız ne babalarınız,ne analarınız yapacağım şeyde benim karşımda duran atacaklarını bilir! Sözümü yabana atıp onlara da güvenmeyin!Ona göre beni daha fazla çileden çıkartmayın ayağınızı denk alın!"
Yusuf'un kesin ve kararlı sözlerine gözlerindeki sözünden caymayacağını belirten ifadede eklenince Tuğra telaşla konuştu.
"Bize beş dakika zaman ver Yusuf amca şu vardiyalı çalışma meselesini halledelim aramızda."
Sözlerinden sonra bütün erkekleri biraz ileride toplayarak sıkıntılı bir şekilde konuştu.
"Daha fazla itiraz edip adamı çileden çıkarmayalım bu işin sonu pek iyiye gitmiyor!"
Tuğra'nın uyarısı ile Barlas yüzünü buruşturarak bir türlü anlam veremediği noktayı dillendirdi.
"Lan o değil de en sakinleri Yusuf amca göründüğü halde siz neden en çok ondan ve onun bu tehtidinden bu kadar tırsıyorsunuz?"
Barlas'ın sözleri ile Tuğra ensesine bir tane geçirerek telaşla söylendi.
"Kız peşinde koşmaktan evliliğe vakit ayırsaydın,bir karın olsaydı o zaman anlardın neden tırstığımızı! Adam aşık olduğu evli karısından,kendi rızası ile yedi yıl inadı yüzünden ayrı kalmış! Kendine bu eziyeti reva gören bir adam sence bize acır mı kardeşim?"
Tuğra'nın sözleri ile Cenk bıkkınca nefesini bıraktı. Neden en gaddar kayınbaba ona denk gelmişti? Tamam sessiz sakindi ama bu yedi yıl mevzusunu her duyduğunda kanı çekiliyordu. Karısından değil yedi yıl bir gün bile ayrı kalamazdı!
"Yok artık! Ben bu mevzuyu hiç duymamıştım lan? Mazoşist mi Yusuf amca? Yedi yıl aşık olduğun hatta evli olduğun karından ayrı kalmakta nesi? "
Eren'in sözleri ile herkes onun yüzünün aldığı garip şekle odaklanmışken o telaşla söylendi.
"Tuğra haklı. Kabul edelim. Sizi eşlerinizden,çocuklarınızdan falan ayrı koyar sonra benim naif vicdanım buna el vermez. Benim iş açısından bir sorunum yok çalışırım ben tarlada yeterki siz mağdur olmayın. Kabul edin. Kabul edin hemen."
Cenk,Eren'in kendileri için bu kadar telaşlanmasına şaşırırken bir kez daha dış görünüşe aldanmayıp ön yargılı olmamayı düşünüyordu ki Tuğra bu defa da Eren'in bacağına bir tekme savurdu.
"Biz de yedik puşt! Ulan sen şuna desene Güney'i bana vermez diye korkuyorum da o yüzden tutuştum diye! Bizi bari bahane etme hayvan! Ama unuttupun bir ayrıntı var koçum Güney'in inat damarı babasına çekmiş. Sen kızı bir kere kaçırdın elinden ve artık yedi yıl mı beklersin on yedi yıl mı Güney'in insafına kalmış!"
İşittiği ayrıntıyla Cenk şaşkın bakışlarını yanındaki Eren'e çevirdi. Baldızını mı istiyordu yani!? Bacanak mı olacaktı bu Karayip korsanı kılıklı herifle!?
"Her neyse. Şimdi Eren'in gönül meselesi değil mevzumuz! Öncelikle bu ceza olayını halledelim bir an önce sonra Eren isterse onun durumuna da el atarız. Bence işimizden izin alalım ve bu ceza olayını biran önce halledelim. Bu mevzu uzadıkça işler daha çok karışacakmuş gibi hissediyorum."
Selçuk'un sözlerini diğerleri de onaylarken Emir,Kayra'ya çevirdi bakışlarını.
"Sen yıllık iznini kullandığın için izin alman zor olur. Sıkıntıya girme hiç. Biz hallederiz."
Emir'in sözleri ile Kayra sırıtarak başını olumsuz anlamda salladı.
"Kurban kazasını bahane gösterip rapor alırım. Bacağımda hayvanın toynak izi var lan. Anca beraber kanca beraber. Halledelim bu işi de!"
Aldıkları kararı Yusuf'a bildirtikten sonra hepsi yarın işlerini halledip öbür gün Harun'un tarlaları için geleceklerini söyleyip cezalarını kabullenmişlerdi.
Anneler ve babalar bu karardan farklı sebeplerden dolayı mutlu olurken Harun endişeli Yasemin ise yeni maceraların heyecanı içindeydi.
Söyledikleri gibi gençler ertesi gün işlerini halledip akşamına toplu halde tekrar köye gelmişlerdi. Eşleri kendileri ile gelmemişti çünkü aralarındaki gerginlik hala aynıydı. Bazıları küslüğe kadar götürmüştü olayın sonunu.
Kızlar bir karar alarak harman kalkana kadar eşlerinden ayrı kalmaya karar vermişti. Onlarda köyde kalacakları için ayrı evlerde kalmaları daha uygundu. Sonuçta evli olmayan bekar erkekler ve kızlarda vardı aralarında. Bu kararı eşleri de olumlu karşılamıştı. Akşam yemeği yendikten sonra kızlar Yasemin'in evine erkekler ise Mehmet ve Kenan'ın evinde iki gruba ayrılmıştı.
Sabahın erken saatlerinde kızlar kahvaltı gazırlığına girişirken erkeklerde el birliği ile hayvanlarla ilgilenmiş Yasemin'in o yükten de kurtarmışlardı. O kadar insanı doyurma işi süt ürünlerinin yapımı,temizlik faslı falan kadının işi başından aşkın olacaktı zaten. Evde kalacak kızlarda çocuklarla ilgileneceği için pek yardımları dokunmayacaktı kadına.
Güney kahvaltılıkları masaya burakırken Ayça'nın homurtusu ile bakışlarını ona çevirdi. Onun başka bir yana bakarak homurdandığını görünce onun bakışlarıda istemsizce o yöne döndü.
"Tipe bak! Vallahi salak benim bu abim be. Zaten biraz sonra tarlada sıcağın altında canın çıkana kadar çalışacaksın,daha spor senin neyine gerizekalı. Bir de köy yerinde koşuya çıkmış. Görenler akıl yoksunu demişlerdir heralde."
Güney üzerinde spor atleti ve altındaki uzun şortla bahçe kapısından giren adamla bakışları kesişince hızla bakışlarını kaçırıp sertçe yutkundu. Ayça haklıydı. Köy yerinde ne demeye çıkmıştı öyle gösteriş yapar gibi?
Eren kahvaltı masasına doğru yaklaşırken bakışları biraz önce göz göze geldiği Güney'in üzerindeydi.
"Beyninin yerinde ne taşıyorsun merak ediyorum abi?"
Kardeşinin sözlerine anlam veremezken bakışlarını ona çevirdi.
"Bir şey mi dedin Ayça?"
Abisinin sorusu ile nefesini sertçe bıraktı. Gerçekten aptal olabilir miydi? Yoksa Güney'in olduğu ortamda mı beyni görevini unutuyordu?
"Sabah sporun bittiyse terli terli dikilme başımızda git duşunu al gel kahvaltı hazır dedim abi."
Kardeşinin sözleri ile başını sallayarak onu onaylarken kısa bir an tekrar Güney'e çevirdi bakışlarını. Lakin o kendisi sanki ortamda yokmuş gibi tepsideki bardakları masaya bırakma işini tamamlayıp hızla eve girmişti. Kardeşide arkasından girince yönünü Kenan'ın evine çevirdi. O cadının sözlerini elbette duymuştu fakat Güney'in yanında onunla ağız dalaşına girmek istememişti. Nasıl olsa acısını çıkartırdı.
Kahvaltı yapıldıktan sonra anlaşıldığı gibi iş paylaşımı yapılmış ve tarlaya doğru yola çıkılmıştı. Tarlaya gelindiğinde önceden aldıkları cezalardan dolayı deneyimli oldukları için herkes görevini bilerek işe koyuldu. Aralarındaki gerginlik hala devam ediyordu. Eşler bir biri ile gerkemedikçe iletişim kurmazken,diğer kızlar abilerinin gazabına her fırsatta maruz kalıyordu.
Yasemin ve Azra bu fırsatı değerlendirmek adına Kayra'nın arkadaşlarını da yardım bahanesi ile tarlaya yollayınca ortam kızların abileri yüzünden biraz daha gerilmişti.
"Ben senin geliş sebebini biliyorum da dua et daha fazla ceza almak istemediğim için katlanıyorum sana! Yoksa öküz niyetine seni koşardım bu tarlaya!"
Koray'ın yanında tırpanla uğraşan Zeki'ye saydırdığı sözlerle o hiç istifini bozmadan tırpanı onun önüne doğru salladı.
"Laaan! Ne bok yemeye önüme sallıyorsun tırpanı hayvan!? Tavuk bacağımı bu! Biçecektin az daha bacaklarımı!?"
"Kusura bakma abi. Yanlışlıkla oldu."
Kendisinden sırıtarak özür dileyen adama sinirle baktı Koray. Bu ceza işini bu kadar abartmasalardı olmuyor muydu!? Teknoloji denen bir şey vardı yahu! Taş devrinden kalma gibi tırpanla koca tarla biçilirmiydi!?
"Nereden abin oluyorum lan ben senin!? Küçülde cebime gir puşt! Abi falan deme biçerim o kafanı gövdenden!"
"Korayy! Rahat bırak çocuğu! Yardına geldi ayıptır!"
Selçuk'un uyarısı ile başını olumlu anlamda sallayıp bakışlarını Zeki'ye çevirerek öfkeyle sıktığı dişlerinin arasından konuştu.
"Yanımdan ayrılmayacaksın! Eğer gözünün ucu kardeşime değerse,bir dakika gözümün önünden birinizin ayrıldığını fark edersem ikinizi de bu tarlaya gömerim!"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Burcuu! Su getir bana!"
Burcu elindeki tırmığı sertçe yere bırakarak bıkkınca ofladı.
"Uşağın mı var yaa!? Git kendi suyunu kendin al!"
Kardeşinin çemkirmesi ile yanında sırıtan Saruhan'a doğru bir tekme savurarak homurdandı.
"Ne bok var da sırotıyorsun lan sen!? Çok mu hoşuna gitti!?"
Saruhan savruşan tekmeye aynı şekilde karşılık vererek alayla güldü.
"Hoşuma gitti ama sana verdiği cevap hoşuma giden. Kardeşin senden daha dişli. Ama ben yola getiririm onu merak etme."
Barlas'ın sinirle homurdanmalarını umursamadan bakışlarını Burcu'ya çevirdi.
"Burcu abine su getirir misin? Sıcak çarptı galiba. Bir garip haller sergiliyor."
Saruhan'ın sözlerinden sonra Burcu telaşla onlara doğru elindeki şişeyle koşturdu. Abisini tanıyordu arada bir harman cezası alsalarda o pek alışık değildi böyle şeylere. Genelde bir kaç gün takılır sonra cezalardan yırtmanın bir yolunu bulurdu her seferinde. Abisine yaklaştığında onun yüzünün kıpkırmızı olduğunu görünce telaşla konuştu.
"Abiii! İyi misin!? Sarah'ı çağırayım mı?"
Burcu'nun telaşı ile Saruhan onun elindeki suya uzanarak şişedeki suyun kapağını açıp içince Barlas sinirle bağırdı.
"Ulan ben isteyince gelmiyorsun eşin piçi iki uyduruk laf edince mi telaşa bineceğin tuttu! Başlarım senin abine! Yürü işinin başına!"
Saruhan elindeki suyu Barlas'a uzatırken Burcu'ya çapkınca göz kırptı.
"Teşekkür ederim Burcu. İçim yanmıştı valla iyi geldi."
Burcu'nun kaşları hızla çatılırken,Barlas,Saruhan'ın uzattığı su şişesini alarak kalan suyu üzerine doğru attırdı.
"Yangınına sıçarım senin piç! Ben seni öyle bir yakarım ki Dokuz vilayetin itfayesi gelse söbdüremez o yangını!"
"Barlasss!"
"Allahın suyu için bu kadar tantana neyin nesi koçum! Sus artık da!"
Kerim'in uyarısı ile Barlas bakışlarını kardeşine çevirdi.
"Bak hala dikiliyor! Git kız çabuk!"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Sen ne iş yapıyordun Eren?"
Aykut'un sorusu ile Eren elindeki tırpanı kaldırıp ucunu Aykut'a doğru çevirdi.
"Uygulamalı olarak göstereyim mi?"
Aykut karşısındaki adamın gergin hali ile gülerken o ona ters ters baktı.
"Ek iş galiba anlatmaya çalıştığın. Tiyatroyla falan ilgileniyorsan kabiliyetin muazzam."
Aykut'un kendisiyle eğlenircesine konuşması ile öfkeyle tısladı.
"Ek iş! Evet ek iş ama tiyatro değil o iş! Kardeşimin peşine düşen ayarsız dangalakları avlıyorum böyle ara sıra!"
"Ek iş haline getirdiğine göre,o kadar çok demek kardeşinin peşindeki dangalaklar."
Eren bir an söylediklerine pişman olmuştu. Öyle söyleyince sanki kardeşi biraz rahat bir kızmışta peşine sürekli birileri takılıyormuş gibi mi algılamıştı bu it.
Aykut'ta elindeki tırpanı tıpkı Eren gibi kaldırarak tek kaşını meydan okurcasına kaldırdı.
"Bundan sonra birlikte avlayalım o kardeşinin peşine takılan dangalakları!"
Aykut'un bakışlarındaki kararlılıkla Eren'in kaşları hızla çatıldı.
"Sen kim oluyorsun da senin le avlayacakmışım ben lan!? O listede ilk sıradaki dangalak sensin puşt!"
Kız bakışlarını tarlada çapayla uğraşan arkadaşlarının üzerinde gezdirerek muzipçe sırıttı. Uzun yıllar olmuştu onlardan ayrılalı. Babası rahatsızlandığından dolayı annesi, yardım için arkadaşlarının ve eşlerinin geldiklerini söyleyince ayağının tozuyla onların yanına koşmuştu.
Bakışları yanlarındaki erkeklere kayınca yüzünde sinsi bir gülüş peydah oldu. Çoğu evlenmişti. Evlenenlerin düğünlerinde yanlarında olamasa da en azından diğer kızlar hala bekardı. Evli de olsalar eski eğlenceli,aksiyonlu günlerini yaşamaktan onları kimse alı koyamazdı değil mi ? Eski hatıralar gözünün önünde canlanınca,geldiğini fark etmeyen arkadaşlarına kendisini belli etmenin vakti gelmişti. Tabiki eski bir anıyla dönüş yapacaktı aralarına.
Eee ne de olsa annesi gibi onun da adı deliye çıkmıştı bir kere. Ayakkabılarını eline alarak tarlanın sert toprağına ayağını bastı. İçine çektiği toprak kokusuyla yüzüne yayılan gülümseme genişlerken yıllar önce kızlar ceza alarak tarlaya sürülünce eğlence olsun diye birlikte kendilerince uydurdukları bir şarkıyı patlattı.
Ekinler biçilecek,
Harmana serilecek.
Değirmene gidince,
Kızlara koca seçilecek.
Kızlar işittikleri ses ile hepsi aynı anda arkasını dönerken Gökçe elinde ayakkabıları göbek atarak arkadaşlarına doğru ilerledi. Onun bu haliyle arkadaşları yüzlerindeki şakınlıkla ona bakarken kız ellerini beline atarak kalçasını onlara doğru salladı.
Yakışıklı olsun,
Kınskanç olsun,
Efendi olsun,
Yüreğimin baş köşesine konsun.
Kızlar ellerindeki çapaları bırakıp Gökçe'nin haline kahkahalarla gülerken ,bir taraftan da eski günlerdeki gibi eşlik ediyorlardı arkadaşlarına.
Gökçe'niz geldi,
Köyde eğlence kurulsun.
Kızlar kocaya varmış,
Davulları vurulsun.
Erkekler şaşkınlıkla karşılarındaki kızı ve eşlerini izlerken Gökçe'yi tanıyanlar homurdanmaya başlamıştı bile.
"Allah senin cezanı vermesin delii! Ulan bu geldi ya şimdi köy başımıza yıkılır demedi demeyin!"
Kayra'nın homurdanması ile Zeki bakışlarını şüpheyle kısarak fısıldadı.
"Bu kızın tuhaf hallerini bir yerden çıkaracağım ama nereden bilemedim komserim." Zeki hala kızı incelerken Rana bir koşu kızın yanına giderek boynuna sarıldı.
Kaan karşısındaki kızların hallerine sırıtarak kolunu Zeki'nin omzuna atıp alayla fısıldadı.
"Tanıştırayım abicim. Yasemin yengemin kızı Gökçe!"
Zeki yüzünü buruşturarak bir Kaan'a bir kıza bakınca Saruhan araya girdi.
"O deli kadından normal bir üretim beklenemezdi zaten." Çenesi ile kızın başına toplanan kızları işaret etti. "Şuna bak iki dakika da kızları baştan çıkarttı. Ne biçim şarkı, ne biçim dans lan bu!?" Saruhan yüzünü buruşturarak kızlara bakarken onlar tuhaf danslarına ve şarkılarına devam etti.
Ağzı laf yapsın,
Yüreği aşkla çarpsın,
Ateşi yaksın,
Aman çapkın olmasın,
Kızlar Gökçe'ye eşlik ederken Koray, Barlas ve Eren tuhaf hareketler le dans eden kardeşlerine öfkeyle bakıp, yanlarına gelmesi için uyaran sözler söylese de nafileydi.
Ateş vurdu bacaya,
Kızlar gitmiş kocaya.
Bu adamlar benziyor,
Sanki birer gılmana.
Bana koca kalmamış,
Bizim kızlar hamlamış,
O kadar söyledim de,
Bana kimse koca bulmamış.
Ayaz elindeki su şişesi ile erkeklerin yanlarına yaklaşarak elindeki şişeyi kaldırıp oynayan kızı işaret ederek sırıttı.
"Bu manyak kim lan!? Sizin eşler ve bizim kızlar ne demeye akıl yoksunu gibi tepiniyorlar bunun etrafında?"
Emir bıkkınca derin bir nefes alarak bakışlarını Ayaz'a çevirip cevap verdi.
"Seni küçükken hayvan pisliğine gömen kız! Hatırladın mı zatıalini!?
Emir'in sözleri ile Ayaz kısa bir an geçmişe gidip gelirken,yüzünü hiç hatırlamadığı ama ismini hiç unutmadığı kızla alaylı sırıtışı yerini saf bir öfkeye bıraktı. Sıktığı dişlerinin arasından sertçe tısladı.
"Gökçeee!"
Gözlerine dalayım,
Boylarına yanayım,
Hani benim yiğidim ,
Ben ona kurban olayım.
Tuhaf şarkılarını ve danslarını bitiren kızlar hep birden Gökçe'nin boynuna sarılırken üstüne çullanan arkadaşları ile sendeleyen kızın, düşmeden önce gözlerinin kesiştiği bir çift öfkeli mavi gözdü.
"Gökçee! Allahın belası! Nereden çıktı durup dururken şimdi bu!? Yıllardır hangi cehennemdeydise kalsaymış ya orada!"
Vücudundan gelip geçen titremeyle homurdanmasına devam etti.
"Yüzünü görenin işi kırk yıl rast gitmez bu mendeburun! Şeytan görmüş gibi oldum yeminle!"
Selçuk,Ayaz'ın yüzünün aldığı şekille keyifle güldü. Eeee onlarla eğlenirken,başlarına çorap örerken keyfi yerindeydi Ayaz beyin. Şimdi biraz da o çarpılsındı bakalım.
"Duyduğuma göre fena çarpıyormuş Ayaz."
Selçuk'un sözleri ile bakışlarını ona çevirerek yüzünü buruşturdu.
"Bana bulaşırsa ben onu bir çarparım,aklındaki cinlerle birlikte halaya durur!"
Selçuk kolunu Ayaz'ın omzuna dolayarak hafifçe sıktı.
"Dikkat et iki cambaz bir ipte oynamaz derler. Çarpacağım derken çarpılan olmada."
Bakışlarını kızlarla koyu bir muhabbete dalan kıza çevirdiği an tekrar gözgöze gelince kaşları öfkeyle çatıldı.
"Sizinkiler pek memnun olmadı geldiğime. Hepsinin yüzü sirke satıyor."
Kızların bakışları Gökçe'nin sözleri ile eşlerine dönünce o sözlerine devam etti.
"Hele şu elektirik direği gibi boyu plan hanginizin sevgilisiyse fena halde sinirlendi. Kim bilir ne anlattı eşleriniz abileriniz sevgililerinize de adamlar şeytan görmüş gibi bakıyor bana."
Gökçe'nin işaret ettiği kişiyle Simay kıkırdayarak Gökçe'yi dürttü.
"Tanımadın mı?"
Başını sorarcasına sallayan Gökçe gözlerini kısarak sordu.
"Kimi?"
"Elektirik direği gibi olanı!"
Simay'ın sözlerinden sonra kızlar gülüşürken Gökçe dudaklarını büktü.
"Yoo. Kim ki o?"
Sahra kaşlarını havaya kaldırıp sırıtarak ellerini şaşkınca bir birine vurdu.
"Ay vallahi tanımadı!"
Kızlar bu defa kahkaha atarken Gökçe iyice işkillenmişti onların halinden.
"Kızım kim söylesenize be!"
"Ayaz!"
Arya'nın söylediği isimle Gökçe'nin yüzü tiksintiyle buruşmuş ve bakışları hızla Ayaz'ı bulmuştu.
"Iyyy! Meymenetsiz! Bunu ne ara besiye çekmişlerde bu hale gelmiş. En son gördüğümde yer cücesiydi bu be! Uçkurunun derdinde bir ergendi! Köyde oynaşmadığı kız kalmamıştı! Ciğersizin!"
Gökçe'nin sözleri ile kızlar gülüşürken o istemedende olsa hâlâ Ayaz'ı inceliyordu. Onu hayvan pisliğine gömdüğü günden sonra bir daha gelmemişti köye. Tamamen silinmişti hafızasından ismide cismide. Burada olabileceği aklının en ücra köşelerinden dahi geçmezdi. Hiç haz etmiyordu bu cibiliyetsizden! Ne hikmetse annesi çocukken pek bi sever,hoş tutardı bu sırığı! Burada olduğuna göre belliki annesinin Ayaz aşkında bir eksilme yoktu. Ama mekanın sahibi geri gelmişti ona yaylanmak düşerdi. Gitmezde ona bulaşacak olursa başına geleceklere katlanırdı.
Aradan geçen zamanda Ayaz'ın bakışları hâla muhabbet eden kızlara takılınca içine dolan anlam veremediği öfkeyle bağırdı.
"Simay!"
Ayaz'ın öfkeli sesi yankı yapıp tekrar edince Simay korkuyla sıçradı yerinde. Bakışları hızla Ayaz'ı buldu.
"Aklımı mı alacaksın! Ne var!?"
Mert kızın korktuğunu uzaktan bile fark edince içinden bir küfür savurdu. Ne demeye kızı korkutacak kadar böğürüyordu şimdi bu hayvan!
"Yeter bu kadar lak lak ettiğiniz! Hepiniz de işinizin başına çabuk! Eğlence yerimi lan burası!? On saattir bi dedikodunuz bitmedi!"
"Ayyy! Ayyy! Canımdan bezdim yeminle!"
Söylenerek kalkan Simay'ın arkasından diğerleride kalkarken Simay homurdanmalarına devam etti.
"Sanki öz abim! Babam da bi alem! Bir nüfusuna geçirmediği kaldı bu deccali!"
Gökçe'de onlarla birlikte ayaklanarak eteğindeki toprakları sileleyip Simay'ın omzuna kolunu atıp sırıttı.
"Benim cinleri musallat edeyim mi kız eski aşkının üzerine."
"Ayy! Aman sus hatırlatma! Çocukluk aklı işte. Hemmne aşkı canım beğeniydi o sadece! Aklıma sıçayım diyeceğim de hakkını yemeyim yakışıklı çocuk."
Simay'ın son sözleri ile Gökçe yüzünü buruştururken o sözlerine devam etti.
"Gerçi artık aklımı çelen yanındaki ama Ayaz öküzü yüzünden çeldiğiyle kalıyor garibim."
Gökçe'nin bakışları bu defa Ayaz'ın yanındaki adamı buldu. Esmer uzun boylu,yapılı ve gerçekten de yakışıklı bir adamdı.Gerçi karakter bozuk olduktan sonra tipin önemli olmadığının en büyük kanıtı Simay'ın aklını çelen çocuğun yanındaki adı lazım değil olan şahıstı. Uyuz!
Bakışlarını ondan çekerek ilerideki ikiliye çevirdi. Yüzündeki eğlenen ifade,yaramaz bir çocuğun ifadesi ile eş değer olan sarışın,mankenlere taş çıkartır cinsten olan genç adamda takılı kaldı.
"Barlas'ın yanındaki fırlama tip hanginizin sevgilisi?"
Burcu,Gökçe'nin sözleri ile kıkırdadı.
"Sevgili demeyelimde abimden fırsat buldukça bana yazan fırlama o."
Mahru gülerek başını salladı.
"Tam senin tipin."
Bakışları bu defa köprüdeki inatçı iki keçi misali birbirine diklenen adamlara kaydı.
"Eren'in yanındaki inatçı keçi de senin ki mi Ayça?"
Ayça bakışlarını o yöne çevirerek sırıttı.
"Çok tatlı değil mi?"
"Öyle. Allah sahibine bağışlasın."
"Aminnn!"
Ayça'nın ellerini yüzüne sürmesi ile gülerek bu defa da bakışlarını diğer ikiliye çevirdi ve kısa bir süre sonra dudaklarından bir ıslık döküldü ve gülerek bakışlarını Rana'ya çevirdi.
"Kızım bu ne! O kaslara dokunduğunu söyle bana!"
"Biraz dokunmuş olabilirim."
Kızlar Rana'nın utançla kızarışı ile kıkırdarken Gökçe onun koluna bir çimdik atarak söylendi.
"Sakın bu çocuğu kaçırayım deme."
Bakışlarını diğerlerinede çevirerek işaret parmağını kaldırarak sırıttı.
"Aynısı sizin içinde geçerli. Ben eniştelerimi beğendim. Temiz çocuklara benziyor hepside. Ama bence ilk köprüyü geçen Rana'nın ki olacak gibi. Belliki nabza göre şerbet veren cinsinden. Uyanık belli. Söyleyin sizinkilerden o taktiği uygulasın."
"Ayyy geçse sanki isteyen var o dağ ayısını!"
Rana'nın işveli bir şekilde saçlarını omzunun üzerinden attırması ile kızlar gülmüştü. Aslında biliyorlardı ki Rana ilk kalbini açan olmuştu ama belliki zoru oynayacaktı.
"Hadi bakalım o zaman! Başlasın harman zamanı!"
Gökçe'nin sözleri ile kızlar hep bir ağızdan bir of çektiler.
Offff offff
Yüce dağ başında
Harman geç olur
Bir tanem gel gel
Sevdiğim gel gel
Çirkinin yanında
Sabah güç olur vay
Erkeklerin bakışları o ilk of çekişle kızları bulurken homurdanarak yaptıkları işe döndüler. Gökçe'nin onları zorlayacağı an itibari ile tescillenmişti.
Ayaz ise sinirden yerinde duramıyordu. Bu kızı görmek istemiyor hatta sesini dahi duymak istemiyordu. Onunla aynı ortamda olunca ona nasıl katlanacağına dair hiç bir fikri yoktu. İçine dolan sıkıntıyla gözlerini kapatıp derin derin nefesler almaya çalıştı.
Perişanım vay vay
Ah gündüz gelme gece gel
Buluşalım vay vay
Tehnalarda menhalarda
Görüşelim vay vay
Evli olan erkekler bu türküyü eşlerinden açıkça bir davet olarak algılayıp bir an önce akşamın olmasını dilerken yaptıkları işe daha bir gayret eder olmuştu.
Abiler ise öfkeyle yine kardeşlerine çatacak sebep arar olmuştu.
"Lan bu nasıl türkü! Ayça yemin ediyorum yanına gelirsem kaçacak tenha menha yer ararsın! Kes sesini!"
"Ranaaa! Eve gideceğimiz günü bekle! Zira arkadaşlarının yanında seni ayağımın altına alıp küçük düşürmek istemiyorum! Evde soracağım sana hesabını!"
"Kapatacağım lan seni! Yeminle sahte rapor düzenletip akıl hastanesine kapatacağım! Sen başka türlü akllanmayacaksın Burcu!"
"O yanındaki şeytanın ipine bir daha sarıl bak bakalım nasıl perişan olınuyormuş Simay!"
Zeki ve arkadaşları abilerine bu defa hak verirken kızlar onların ağzından dökülen cümlelerin bir harfini dahi umursamayıp eğlenerek işlerine devam etti.
Gökçe hem işe girişmiş hem kızların akşam için yaptıkları palanları dinlerken gelir gelmez eğlencenin içine düşmenin sevinciyele kızlara akşamki palanları için tavsiye vermeye başlamıştı.
Kızlar ise annelerinin tehtitleri ile Gökçe'ye,Ayaz'la arasındaki ilişkiden bahsetmeyecek üzerine birbirlerine alışıp,ısınmaları için uğraşacaklardı. Bu cezanın amacının bu ilişki olduğunu iki gece önce cezayı kestikten sonra fırsatını bulunca açıklamışlardı kendilerine.Fakat bundan eşlerinin ve babalarının kesinlikle haberi olmayacaktı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~'
Başına inen mendille Cenk etrafına şaşkınca bakarken Mete onun haline kıkırdayarak konuştu.
"Cenk amca ebe sensin."
Çocuğun elindeki mendili alan Cenk yanındaki karısına dönerek homurdandı.
"Yavrum ne bu yaaa! Sabahtan beri,yağ sattık,bal sattık,saklanbaç oynadık yeter ya!"
Verda kocasının isyanı ile oturduğu yerden kalkıp onun elindeki mendili aldı ve çocuklara döndü.
"Cenk amcanız yorulmuş çocuklar. Birlikte oynayalım mı biraz da."
Verda'nın sözleri ile Sarah'ın kızı yüzüne dökülen kızıl saçlarını küçük elleri ile geri attırarak Cenk'e doğru ilerleyip bacağına sarıldı.
"Cenk amca kördede de oynayalım lüften."
Cenk bacaklarına sarılan kızın yeşil gözlerindeki hüzünlü bakışla ne diyeceğini bilemezken bu defa da Selçuk'un kızı Betül gelip diğer bacağına sarılmıştı.
"Cenk amca kördede ol sen. Biz de saklanalım."
Cenk bu defa da Betül'ün sırıtarak yüzüne bakması ile şaşkınca Verda'ya döndü.
"Güzelim sen bu küçük cadıları al karşına oturt akşama kadar seyret.Balım gibi kızıl saçlı yeşil gözlü,Betül gibi beyaz tenli gamzeleri olan bi kızımız olur belki."
Verda kocasının hevesle söylediği sözlerle bakışlarını kıstı.
"Hani bana benzeyen bi kız çocuğu istiyordun sen Cenk! Sen beni beğenmiyor musun!?"
Verda'nın sinirli çıkan sesiyle pot kırdığını anlayan Cenk,yüzündeki gülümseme ile ona sokular
ak fısıldadı.
"Deliliğini senden alacak ya güzelim. Biraz banada acı insaf etki güzelliğini bari senden almasın."
Verda kocası kendisini övüyormu seviyormu anlamadığı için bu meevzuyu kapatmaya karar vererek kocasının bacağına sarılan Balım'a doğru eğildi ve kucağına almak için kollarının altından tuttu.
"Verda kaldırma çocukları be! Kaç kere diyeceğim yaa!"
Karısının beline kolunu sarark geri doğrulttu ve kendisi eğilerek bacağına sarılan kızları kucağına alarak güldü.
"Kördede oynamak istiyorsunuz demek?"
Kızlar hevesle başlarını sallarken o bakışlarını kısarak fısıldadı.
"O zaman ebe Pars abin olsun."
Balım dudaklarını bükerek başını iki yana salladı.
'Olmaz. O benim saçlarımı çekiyor!"
Cenk kızın bahanesi ile gülerek bu defa Betül'e baktı.
"Mete abin olsun mu ebe?"
Kız başını olumsuz anlamda sallayarak kıkırdarken küçük elini ağzına kapatıp çekti.
"O benim abim değil ki. Emir amcam öyle söyledi. Ama babama söyleme Cenk amca sonra kızıyor. Hem Mete beni hemen bulur ki."
Cenk,Emir,Selçuk ve Kaan arasındaki bu çekişmeyi biliyordu ve belliki Selçuk şimdiden kaybeden taraf olacaktı. Aklına takılan şeyle bakışlarını Mete'ye çevirerek Betül'e sordu.
"Peki nasıl hemen buluyormuş seni Mete?"
Betül küçük elini Cenk'in göğsüne koyarak kulağına yaklaşıp fısıldadı.
"Bana yaklaşınca burası Betül-Betül diyormuş!"
İşittiği cevapla Cenk'in gözleri irice açılırken bakışları hızla karısını buldu.
"Yavrum kızımı bu senin ailende doğmuş,doğacak ne kadar erkek çocuk varsa hepsinden uzak tutacağız! Ulan el kadar velet kıza abayı yakmış be! Benim kızımı kimse alamaz! Vermem!"
Verda ve kocasının kucağındaki kızlar Cenk'e şaşkınca bakarken o çoktan erkek çocuklarına çevirmişti kıstığı bakışlarını.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Jamal elindeki enjektörü masanın üzerine bırakarak bakışlarını tekrar Harun'a çevirdi.
"Abi yarın tekrar yapalım bi kasgevşetici daha. Ağrıların olursa söyle ağrı kesicide yapayım."
Harun başını sallayarak açık kapıyı konturol edip bakışlarını Jamal'e çevirerek fısıldadı.
"Lan ben o kadar kötü değilim ama neden bana yatalak muamelesi yaptılar çözemedim. Yasemin ablan da bi garip. Hayır önceden de pek normal değildi ama daha bi garipleşti kadın. Bi iyilik meleği kesildiki sorma gitsin. Jamal ölecek miyim lan ben?"
Harun'un sözleri ile Jamal gülerken o ona ters ters baktı.
"Abi Yasemin ablaya abartıyor diyorsun ama sen daha fazla abarttın bence. Korkma ölümcül değil rahatsızlığın. Belin incindi sadece. Yasemin abla da üzülüyor haline ne yapsın kadın ilgileniyor işte daha ne istiyorsun?"
"Anlamıyorsun Jamal! Bir garip diyorum lan! Bi muayenemi etsen sen acaba onu?Tansiyonu fırlıyorya onun belki beynine zarar vermiş..."
"Harunum! Yiğidim!"
Dışarıdan seslenerek gelen eşiyle korkulu bakışlarını Jamal'e çevirdi.
"Bak! Laflara bak! Yalnız bırakma beni korkuyorum Jamal!"
Jamal şaşkınca Harun'a bakarken Yasemin odaya girip bakışları ile önce kocasını kontrol edip sonra Jamal'e çevirdi.
"Yapdın nı ballı çöremin innesini Jamal?"
Jamal gülmemek için kendisini güçlükle tutarak başını olumlu anlamda salladı.
"Yaptım abla yaptım."
"Hahh! İyi gözel."
Yasrmin bakışlarını tekrar kocasına çevirerek sırıttı.
"Feyza ahıra gitdi. Süt sağıvirecek. Aşama sağa sütlaç idiviriyim sen pek bi seven şahanım!"
Karısının sözleri ile başını olumlu anlamda sallayarak gülümsemeye çalıştı.
"Olur Yasemin olur. Yap sen çocuklarda yer hem."
Kocasına doğru bir iki adım yaklaşıp yatağın başında dikilerek onu baştan ayağı süzdü.
"Sular kesilmiş gine. Yıkayıvirecedim Seni.. Merak itme emme dışarı gazana su godum lan. Isınıvirsin esgi günlerdeki gibi yıkar yurum ben seni aslanım."
Harun,karısının garip sevgi sözcükleri ile yüzünü buruştururken Jamal işittiği sözlerin gidişatının pek uygun olmayan yönlere kaydığını düşünerek ile hareketlendi.
"Ben Feyza'ya bakayım bi."
Harun Jamal'a gitme dercesine bakışlar atarken o çoktan odadan çıkmıştı.
Ahıra doğru geçerken bahçede Cenk ve Verda'nın çocuklarla oynadığını görünce yüzüne yayılan gülümsemeyle ilerledi.
Feyza'yı bir ineğin yanında taburenin üzerinde oturduğunu görünce ona doğru ilerledi.
Kendisini farketmeden süt sağan karısının yanına yaklaşarak hayvanı ürlütmemek için sessizce fısıldadı.
"Feyza..."
Karısı önce bir irkilsede onu farkedince rahatlayarak yüzüne gülümseme kondurdu.
"Sen niye geldin Jamal. Ben birazdan gelecektim zaten."
"Merak ettim seni. Hayvanların sağı solu belli olmaz. Bir aksilik çıkar falan,yanında durayım bende."
Karısı yaptığı işe tekrar dönerken Jamal onun yanına çökerek kısa bir an onun gayet rahat bir şekilde süt sağışını izledi. Kovanın yarısına kadar gelen sütten gözlerini tekrar karısına çevirerek gülümsedi.
"Ev işlerinde pek becerikli olmasanda böyle işlerde maşallahın varmış. Şu halini görmesem hiç beklemezdim senden böyle şeyler."
Feyza ineğin memelerini çekip bırakarak bakışlarını kocasına çevirerek güldü.
"Mutfakta pek becerim olmasada,köy hayatında aklına gelebilecek her türlü işe vakıfım kocacığım. Belki senin aktivitelerin kadar eğlenceli değiller ama bunlarda bizim eğlencelerimizdi işte."
Bakışlarını yaptığı işe çevirerek sözlerine kocasıyla uğraşırcasına devam etti.
"Gerçi senin yaptığın aktiviteleri bir çok kişi yapabilir ama köy hayatının aktivitelerini herkes yapamaz."
Karısının kendisiyle uğraştığını farkeden Jamal'ın kaşları havalanırken aynı tavırla karşılık verdi.
"Kocan o herkes değil güzelim. Köy hayatından bir çok aktiviteyi de yapar."
Feyza yazmasının altından yüzüne dökülen bir kaç tutam saçını omzuyla ittirmeye çalışırken kocasının sözleri ile kılırdadı.
"İnanmıyorsun değil mi?"
Çöktüğü yerden doğrulup karısının başına dikilerek tekrar konuştu.
"Kalkta göstereyim o zaman."
Jamal'ın isteği ile Feyza'nın bakışları kocasına dönerken başını olumsuz anlamda salladı.
"Saçmalama Jamal. İnek huysuzlanırsa zarar verebilir sana. Süt dökülür olmaz."
Karısının itirazına aldırmadan belinden tutarak onu oturduğu tabureden kaldırarak Feyza'nın şaşkın bakışları altında kendisi oturdu.
Bakışlarını karısına çevirerek muzipçe göz kırpıp fısıldadı.
"izle ve gör bakalım. Kocan herkes gibimiymiş?"
Feyza endişeyle kocasını caydırmaya çalıştı.
"Jamal bahsettiğim aktivite bu değildi. Köyde ben bir erkeğin süt sağdığını görmedim ki sen niye oturdun şimdi oraya. Başka şeylerden bah..."
Kocasının en az kendisi kadar rahat bir şekilde süt sağdığını görünce şaşkınca bir kaç defa gözlerini kırpıştırdı.
"Bunu nereden öğrendin Allah aşkına!?"
Karısının sorusu ile Jamal gülerek cevap verdi.
"Gönüllü doktor olarak gittiğim savaş bölgelerinde. Her zaman oteller,evler olmuyordu kaldığımız yerler. O yüzden kendi başımızın çaresine bakmamız gereken zamanlarda oluyordu. İşte o zamanlardan birinde Kazakistan'lı bir arkadaştan öğrenmiştim."
Feyza kocası hakkında öğrendiği her yeni bilgiyle biraz daha şaşırırken gülerek konuştu.
"Yeterli bu kadar. Hadi çılalım artık."
Karısının sözleri ile oturduğu yerden kalkarak süt kovasını da eline alıp kolunu Feyza'nın beline dolayarak kendine çekti.
"Başka aktivitelerde varmı yapmamı istediğin karıcığım."
Jamal'ın boynuna sokularak dudaklarını bastırması ile Feyza geri çekilerek kıkırdadı.
"Köylerde yazları su kesintileri çok oluyor kocacığım. O ima ettiğin aktivitenin zamanı değil çünkü sular kesik ve müsait bir ortam yok."
Jamal karısının gözlerine istekle bakarak fısıldadı.
"Kim demiş yok diye?Evler boş. Yasemin abla Harun abiyi yıkamak için kazan kurup su ısıttı. Bu fırsatı değerlendirmemiz lazım güzelim. Akşamları ayrı kalıyoruz zaten en azından şimdi karıma dokuna bileyim."
"Jamal... Bir sürü çocuk var ortada! Diğerleri de var. Ya biri görürse? Ya basılırsak olmaz!"
Jamal karısının itirazlarını umursamazken onunda gönlünü yapmayı başarmıştı sonunda.
Kenan'ın evine karısını önden yollayarak,kendiside ahırdan aldığı iki kovayla kazanın başına geçerek ısınan suyu kovalara boşaltıp yerine tekrar su doldurarak o da evin yolunu tuttu.
Verda gördüğü görüntüye anlam veremezken kendisine doğru yaklaşan gözleri bağlı kocasını farkedince kıkırdayarak kenara kaçtı.
"Asyam yeter bu kadar."
Karısının topladığı domatesleri yanındaki kasaya bırakarak onun elinden tutup yanına çekti. Elindeki kızarıklıklar gözüne çarpınca bakışlarını karısına çevirdi.
"Patlıcan fidelerine mi dokundun sen?"
Asya'nın bakışlarıda ellerindeki kızarıklıklara kayarken başını olumsuz anlamda salladı.
"Fasulye toplarken oldu."
Karısının cevabı ile üzerindeki elbisesinin kollarını kıvırarak kollarını kontrol etti. Aynı kızarıklıklardan orada da görünce eğilerek bacaklarına bakıp doğruldu.
"Kaşınıyormu?"
"Biraz."
"Fasulye yaprakları yapmış olmalı. Meyra ablamda patlıcan fidelerine dokunumca böyle kabarır her yeri. Eve gidelim de bir an önce duş al Asyam. Yoksa akşama kadar her yerin kabaracak."
Kocasının sözlerini başını sallayarak onaylarken Tuğra eğilerek domates kasasını alıp tekrar karısının eline uzandı ve eve doğru yola çıktılar.
Yasemin geldiği kazanın başında suyun ısısını kontrol etti. Hala ısınmamış olduğunu farkedince kazanın altına tekrardan odun atarak eve girdi.
Tuğra,Cenk'in yardımı ile bahçeden topladıkları mahsulleri araçtan indirirken Asya yanlarına gelince bakışlarını ona çevirdi.
"Niye geldin Asyam duş al demedşm mi ben sana?"
"Sular kesik Tuğra."
Cenk içeriden çıkarken Tuğra karısına doğru yaklaşarak kulağına fısıldadı.
"Sen eve geç ben geliyorum şimdi. Ocakta ısıtırız olmazsa."
Asya başını sallayarak tekrar eve giderken Tuğra elindeki son kasayı da kiler olarak kullanılan ambara götürürken gözüne çarpan kazanla güldü. Ocakla falan uğraşmaya gerek kalmamıştı işte. Ambara girip elindeki kasayı diğerlerinin yanına bırakarak köşedeki kovalardan ikisine su doldurdu ve diğer ikisini de eline alarak kazanın başına geçti. Kazandaki sıcak suyu kovalara boşaltıp getirdiklerini de tekrar kazana boşaltarak boş kovaları kenara bırakıp eve yöneldi.
Kucağında uyuyan çocuğu kocasına vermek için ona seslenen Verda ikinci defa gördüğü görüntüyle kaşlarını çattı. Ne yapıyordu onlar öyle? Bir Jamal sıcak su taşıyordu bir Tuğra. Ne yapacaklardı o sularla?
Kocası kucağında uyuyan Efe'yi alıp Yasemin'in evine doğru ilerlerken Verda bu defa da dizlerine başını koyan Ege'ye gülümseyerek kucağına aldı. Çocukların çoğu uyku saati geldiği için uyumuş Yasemin'in evi yatakhaneden hallice olmuştu. Diğer evlere uyutamıyorlardı. Genelde Yasemin'in evinde oldukları için uyanırda duymazlarsa başlarına bir kaza gelir diye orada yatırmalarını istemişti Yasemin. Uyuyan çocuklara göre yaşça büyük olanlar bahçedeki salıncakta sallanıp,top oynarken Verda bakışlarını kısa bir an onların üzerinde gezdirdi. Yorulmak bilmemişlerdi bir türlü. Mete,Alp,Pars,Göktuğ ve Betül hâlâ oyun derdindeydi. Mete hepsinden büyük olduğu için diğer erkek çocukları ile top oynarken Betül de salıncakta sallanıyordu.
Kucağındaki Ege'nin sırtını sıvazlarken düzenli nefes alış verişlerini işitince yüzünde bir gülümseme oluştu.
Kocası hâlâ evden çıkmayınca tam Ege'yi götürmek için kalkıyordu ki Jamal ve Feyza'nın,Kenan'ın evinden çıktığını farkedince sessiz olmaya çalışarak Jamal'e seslendi ve kendisine doğru yaklaşması ile Jamal durumu anlamış,Verda'nın kollarında uyuyan yiğenini alarak eve doğru ilerlemişti.
Oturduğu yerden kalkan Verda bedenini esnetirken bakışları Feyza'nın ıslak saçlarına takılınca biraz önceki garip olaya sonun da anlam vermişti.
"Ben,Yasemin ablaya yemeklerde yardım edeyim. Sen biraz dinlen Verda. Çocuklar çok yordu seni."
Verda arkadaşının sözleri ile başını olumlu anlamda sallayarak söylendi.
"Jamal'e söylede çocuklara göz kulak olsun."
Feyza başını sallayarak Yasemin'in evine doğru ilerlerken Verda'nın bakışları hızla Mehmet'in evini buldu.
Demek iki arada bir derede o sular boşuna çekilmemişti evlere. Yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Bizim başımız kel mi? Benim kocamın canı yok mu? Sabahtan beri biz burada çocukları avutalım onların yaptığına bak!"
Verda kendi kendine söylenirken Yasemin tekrar kazanın başına geldi ve suyun ısısını kontrol ederek anlam veremediği olay karşısında kendi kendine söylenerek altına tekrar odun attı.
"Selamın gavlen! Anam bu ne böle. Ne ısınmadık suyumuş bu? Geliyom gidiyom ıpılık!"
Kendi kendine söylenerek tekrar eve girerken Cenk'te sonun da çıkmıştı evden. Kocasının çıktığını gören Verda koşarak ona doğru ilerledi.
"Yavaş Verda! Ne koşuyorsun öyle kızım sen ya!?"
Kocasının elinden çekiştirerek homurdandı.
"Yavaş falan olamam Cenk! Kazandaki suyu boşaltmamız lazım çabuk!"
Kendisini sürükleyerek kazanın başına getiren karısının haline anlam veremeyen Cenk bakışlarını kazana dikti.
"Yavrum ne yapacaksın kazanı boşaltıp?"
Verda,Tuğra'nın biraz önce kenara bıraktığı kovaları getirip kocasının önüne bıraktı.
"Seni pişireceğim o kazanda Cenk! Ayy ne yapayım boş kazanı Allah aşkına?"
Parmak uçlarında yükselip kocasının kulağına işveyle fısıldadı.
"Sıcak su lazım kocacığım. Duş için?"
Geri çekilerek bakışları ile kazanı işaret etti.
Cenk bir karısına bir kazana bakıp yüzüne yayılan sırıtış ile fısıldadı.
"Ben de geleceğim.Bensiz duş falan alamazsın yavrum."
Kocasının sözleri ile Verda onunla uğraşmak istercesine kıkırdayarak sahte bir itirazla başını iki yana salladı.
"Ayy olmaz Cenk. Bir gören olur. Hem çocuklar ne olacak?"
Verda'nın sözleri ile Cenk'in bakışları bahçede oynayan çocukları bulurken asılan yüzüyle başını olumlu anlamda salladı.
"Haklısın güzelim. Çocukları yalnız bırakmayın ben. Başlarına bir iş gelir falan. Emanetler sonuçta. Sana suyu taşıyım sen al duşunu en iyisi."
Verda biraz cilve yapmak için itiraz ettiğine pişman oldu. Ne demeye hemen caymıştı sanki! Çocuk deyince adam hayattan soyutlanıyordu resmen! Sanki ilgilenecek insan yoktu!? İçini saran sinirle isyan edercesine homurdandı.
"Ayy Allahım! Adam çocukla bozdu kafayı! Milletin kocası iki arada bir derede karısını götürdü,benim ki çocuk diyor hâlâ!"
Cenk karısının sözleri ile kazana doğru eğilirken işittiği son cümleyle kaşlarını çatarak doğrulup sinirle karısına baktı.
"Millet kim Verda? Başladın yine bak millet teranesine!? Sanane lan karısını nereye götürdüğünden adam..."
Cenk'in bakışları Mehmet'in evinden karısının boynuna öpücük bırakarak çıkan Tuğra'ya kayarken Verda bu defa sinirle sessizce çemkirdi.
"Ne banane ya!? Jamal ve Tuğra gizlice götürdü işte karılarını! Ama sen bahane üretiyorsun! İstemiyorum bir şey tamam! Seni isteyende suç za..."
"Yavrum bunlar o iş için mi..."
Cenk sözlerinin devamını getiremezken Verda sıktığı dişlerinin arasından fısıldadı.
"Evet Cenk! O iş iç..."
"Çabuk hangi ev boşsa oraya geç kadın! Ben suları alıp geliyorum hemen!"
Verda kendisini sırtından hafifçe iteleyen kocasının haline kıkırdarken Cenk bakışlarını kısarak Yasemin'in evine giren ikiliye baktı.
"Ulan ben sabahtan beri çocuk bakıcılığı yapmaktan karımın saçının teline dahi dokunamadım be! Adamlara bak! Git Verda! Hemen! Çabuk!"
"Eeee ga gali! Alacasan al şu suyu yoğsam ben alacam lan!"
Verda Yasemin'in sesiyle kırmızının en koyu haline bürünürken Cenk bakışlarını Yasemin'e çevirdi.
"Su savaşı çıkartırım yine vermem bu suyu sana abla! O su bize lazım!"
Kocasının sözleri ile Verda daha da kızarırken Yasemin kıkırdayarak Cenk'in omzuna vurdu hafifçe.
"Lan Allah'ın suyu uçun savaşmı çıkar kuduruk! Sen gözüğü açanaca ötekiler iki kere boşatdı gazanı! Di gali al alacasan! Tarladakılar gelirse değil suyu garığı zor görünsen!"
Yasemin'in küçük uyarısı ile Cenk kazandaki suyu hızla kovalara boşaltıp eline alarak karısına bakışları ile Kenan'ın evini işaret etti.
"Verda çabuk güzelim. Acele et biraz lan. Yasemin abla haklı tarladakiler gelirse esas o zaman açlık oyunları misali su savaşı çıkacak! Hadi yavrum hadi."
Evin merdivenlerini telaşlaç çıkan Verda kocasının hâlâ söylenmesi ile homurdandı.
"Senin yüzünden kadına rezil olduk Cenk!"
"Ne rezilliği yavrum evliyiz lan biz. Hem kadın kendisi söyledi al suyu diye. Vallahi senden çok anlıyor insanın halinden Verda. Ne yapayım o iş için dağa çıkıp gölet mi arasaydık güzelim!?"
Eve giren Verda kocasının da arkadından girmesi ile her ihtimale karşı kapıyı kilitleyip kıkırdadı.
"Ayy Cenk. O da fena fikir değilmiş aslında. Acaba gölet falan varmı köyde?"
Elindeki kovaları banyoya bırakarak karısına doğru yaklaşan Cenk onu aniden kucağına alarak dudaklarına sert bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Yoksa ben orayada su taşır bir gölet yaparım yavrum. Sen iste yeterki."
Verda kocasının sözleri ile kıkırdarken Cenk çoktan onu yatağın üzerine bırakmıştı.
Yasemin tekrar doldurduğu kazanın altına yeniden odun atarken derin bir iç çekti.
" Gazanlara su doldurdum ılıdı
Mermerle sabın godum eridi
Benim herifde yedi bıldırdan uyudu
Hevesimi gursama dizdi,ataşım başıma vurdu...
Oğşa beni sar beni..."
"Yasemin teyze ateşin var? Soğuk suyla yıkanırsan geçermiş babaannem Ali dedeme öyle dediydi."
Yasemin,Emir'in büyük oğlu Mete'nin sözleri ile yüzünü buruşturarak elini dizine sertçe vurdu.
"Gızana gelesice Harun! İlin herifleri ataşı başında geziyo,senin içiğe buz mu doldurdular bu ara anamadım kı!?"
Birden aklına gelen şeyle bakışları kısılırken kendi kendine homurdandı.
"Acep hâlen şapın etkisinden mi ola kı?"
"Yasemin teyze,gızan ne? Şap ne?"
Çocuğun sorusu ile Yasemin ne cevap vereceğini bilemezken gözleri bir bir sağa sola döndü bir kaç sefer.
"Ali deden gibi ataşı başına vuranların haline dirler gızan diyi guzum. Şapda o hasdalığın ilacı."
Çöktüğü yerden kalkarken sözlerine devam etti.
"Daha da soru neyim sorma git ötekilerin yanına. Anammne meraklı veledimişin sen? Babanda pek bi haz itmez merakdan emme Tuğra inişdene çekdin besbelli."
Çocuğun poposuna hafifçe vurarak onu diğerlerinin yanına yolladı ve onun kıkırdayarak gidişiyle eve doğru seslendi.
"Tuğra...Jamal... Lan ayrılın garılarığızın gıçından da şu bebelere göz kulak olun gali! Zabahdan bu yana Cenk eğledi eccikde siz oynadı virin şu bebeleri!"
Akşam olup herkes eve geldiğinde Yasemin ve Harun yıllardır ayrı kaldıkları kızlarına kavulmanın sevincini yaşarken diğerleri Cenk'in deyimi ile duş almak için su savaşına girişmişlerdi.
Herkes sofranın başında toplandığında erkekler Harun'a günün raporunu verirken ilk tarlayı bitirmenin gururu ile yemeklerini yediler.
Çay faslına geçildiğinde kızlarda çocukları uyutup çardakta oturanların yanına gelerek muhabbete koyulurken Soner karısı ile gece ayarladığı buluşmayı düşünüyordu. Diğerlerinin de ondan kalır yanı yoktu. Hepsi birbirinden habersiz aynı şeyleri düşünürken içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan Ayaz ve ekibi vardı.
Ayaz,Gökçe ile aynı ortamda bulunmanın gerginliği ile huzursuzken yanındaki Mert'in varlığı da onu daha fazla huzursuz ediyordu. Diğer kız abileri de Ayaz'la aynı durumdalardı. Huzursuz,gergin...
"Güney..."
Gökçe'nin seslenmesi ile Güney'in bakışları onu buldu.
"Bunların hepsi evlendi ve biz hâlâ bekarız ya sence bu bir işaret mi?"
Kızlar Gökçe'nin sözlerine anlam veremezken Güney çayından bir yudum alarak güldü. Belliki bir şey yumurtlayacaktı arkadaşı.
"Ne gibi bir işaret?"
Gökçe oturduğu sedirin üzerinde ayaklarını toplayıp bağdaş kurar vaziyette oturunca toplanan elbisesinden açıkta kalan bacaklarını örtmek için elbisesini çekiştirdi.
Ayaz'ın bakışları kızın sözleri ile onu bulmuştu ve gözüne çarpan bacakları ile hızla başını başka yöne çevirerek sinirle homurdandı.
"Adap yoksunu! Kıçını da açsaydın şempaze misali!"
Eren yanındaki arkadaşının homurdandığı sözleri duyunca küçük bir kahkaha patlatmış onun gülmesi ile bütün bakışlar anlamsızca onu bulmuştu.
Güney ve Gökçe'nin bakışlarıda o yöne dönsede göz göze geldikleri adamlarla tiksinircesine yüzlerini buruşturup tekrar birbirlerine çevirdiler bakışlarını.
"Şöyle bir işaret. Bu yıl geleneksel değirmen şenliklerinde düzenlenen aşıklar yürüyüşüne katılmamızın zamanının geldiği işareti! Kısmetimiz o yürüyüşte olabilir. Bu yıl biz de katılalım!"
"O ne lan? Koca bulmak için yürüyüşemi çıkıyor kızlar?"
Koray'ın sorusu ile Tuğra gülerek ortaya konuştu.
"Onun gibi bir şey. Evlenme yaşı gelmiş bekar kızlar ve erkekler,o şenlikte aşıklar yürüyüşüne katılır. Kızları beğenen bekar erkekler tanışıp görüşmek için hem kızlardan hem ailelerinden izin isterler ve kızlarda o taliplerden beğendikleri varsa görüşüp tanışmak istediklerini bildirirler ve flörtleşme başlar."
"Ulan ne biçim adetleriniz var be!? Nerede acayip acayip işler var sizin köyden çıkıyor! Köy değil aşıklar şehri mübarek! Flört nedir lan? Ecnebi adetleri! Beğendiyse usulünce görüşsün,tanışsın oluru varsa gitsin istesin kızı ailesinden!"
Jamal'in homurdanarak söylediği sözlerle Eren yerinde huzursuzca kıpırdanırken Gökçe'ye ters bakışlar atıyordu. Bu fikirden hoşlanmayan diğer erkeklerde vardı ki ilk sırada ki Selçuk'tu. Gökçe'nin evli olduğundan haberi yoktu ve kız bu yüzden zinaya davetiye basıyordu resmen. İlk defa onları habersizce evlendirdikleri için içini bir pişmanlık sarmıştı. Ya kız o geldiği yerlerde de bu tarz yaklaşımlarda bulunduysa o zaman bu günahın bedelini nasıl öderdi. Bakışları hızla Emir'i bulurken onun da kendisine aynı düşüncelerle baktığını farketti ki sadece ikisi değildi bu düşüncelerle boğuşan. Bu meseleden haberi olan herkesi şu an bir telaş,bir korku sarmıştı.
Ayaz'dan yana sıkıntıları,korkuları yoktu. Çünkü o Gökçe ile evli olduğunu bilmsede,evli olduğu kadına saygı duyarak uzak durmuştu kadınlardan bu süre içerisinde. İşler sarpa sarmadan bir plan yapıp Ayaz ve Gökçe'yi birbirine aşık etmelilerdi. Bu yüzden bir an önce eşleri ile iş birliği yapmaları gerekiyordu ama ilk iş olarak bu mevzuyu hep birlikte ele almalılardı.
Gökçe'nin sözleri ile Burcu sahte bir alınganlıkla konuştu.
"Aşk olsun Gökçe! Biz de evli değiliz. Biz neden bu plana dahil değiliz aca..."
Burcu'nun sözlerini tamamlamasına izin vermeden Saruhan sahte bir öksürük ile ona uyarı gönderirken,abisi de aynı anda kükremişti.
"Burcuuu! Dilini keserim senin!"
Barlas'ın ve Saruhan'ın uyarısı ile diğerleride söylenirken Eren de barlas gibi sertçe çıkıştı. Tek fark,kızım sana söylüyorum gelinim sen anla tarzı sözleriydi.
"Ayça aklını alırım lan senin! Hele bir katılın öyle bir saçmalığa şenlik yerine katliam alanına döner orası! Burada ki hiç bir bekar kız katılmayacak o şenliğe!"
Güney,Eren'in uyarısı ile umursamazca gözlerini devirip kızlara dönmüştü ki bu defa Rana konuştu.
"Gökçe Gülce'yi de getirebilir miyim? Değişiklik olur eğlenir biraz. Hem belki o birini bu..."
"Ranaaa! Duyuyorum seni! Kendinin gidebileceğini aklın alıyormu ki,bir de Gülce'yi götürmeyi düşünüyorsun! Gidemez Gülce o siktiğimin şenliğine falan! Sende aklından çıkart yoksa ben çıkartmasını bilirim!"
Ayaz,Koray'ın yine abartılı bir şekilde Gülce'yi sahiplenmesi ile gözlerini devirdi. Tamam anlıyordu kendisi de Simay için endişeleniyor onu korumaya çalışıyordu abisi olarak ama Koray biraz fazlaya kaçıyordu. Elinden gelse kıza nefes aldırmayacak,evden burnunun ucunu dahi çıkartmayacaktı. Rana bile Gülce den daha rahattı.
Rana sanki Ayaz'ın düşüncelerini okumuşcasına çemkirdi abisine.
"Ya bak sana kırk defa söyledim! Karışma Gülce'nin hayatına! Hadi ben neyse ama kızı benden bile daha fazla sikiyorsun abi! Senin bu yaptığın arrık zulüme giriyor! Bu şenlik olmasa başka bir gün birisi elbet çılacak karşısına rahat birak artık kızı. Gülce artık on iki yaşında değil!"
Koray kardeşinin sözleri ile oturduğu yerden öfkeyle kalkarak işaret parmağını kaldırıp kardeşine doğru uyarırcasına salladı.
"Karışma! Karışma kalbini kırarım Rana! Gidilmeyecek dediysem gidilmeyecek! Sen gitmek istiyorsan babamdan izin alırsın verirse gidersin ki sonra sana yapacaklarımı göze alabiliyorsun tabi! Ama Gülce benden izin almadan hiç bir yere gidemez! Ve ben o izni vermiyorum! Bitti! Konu kapanmıştır!"
Erkekler sinirle çekip giden Koray'ın arkasından anlam veremeyerek bakmışlardı. Emanetin yükünün onu bu kadar zorladığını daha önce fark etmemişlerdi fakat belliki Koray epey zorlanıyordu.
"Hâlâ aynı öküz! Gülce evde kalır bunun yüzünden. Kız bunun yüzünden birini bulamayacağına göre Beyza Teyze ve Özgür amca el atsaya duruma. Tanıdıkları bekarlar vardır illaki görüştürsünler de kız bunun eziyetinden kurtulsun. Onlara itiraz edemez şehir eşkıyası abin!"
Rana üzgünce başını salladı.
"Onlarada böyle esip gürlüyor. Ağızlarını açtırmıyor. Gülce'nin dedesi de Koray oğlum ne derse o deyince annem ve babamın da elini kolunu bağlıyor. Kızı hayata küstürdü resmen. Bu güne kadar bir erkeğin adını andığını duymadım ağzından."
Kızlar Rana'nın anlattıkları ile Gülce için üzülürken Gökçe bakışlarını kısarak Güney'e çeviridi.
"Senin arkadaşlarından yok ou bekar ve şöyle adam gibi bir adam! Biz el atalım gizliden görüştürelim kızla.Özgür amaca ve Beyza teyzede destek olursa bize sanki olur gibi. Hem kız istiyorum dediktem sonra bu öküze ne oluyor canım! Başlarım onun abiliğine!"
"Aslında var bi kaç..."
"Sana mı kaldı milletin sevgilisi,kocası! Sen kendine bul birini de herkes rahat bir nefes alsın! Geldin dakika bir gol bir ortalığı birbirine kattın be! Kızların üzeirndeden elini çek! Kendin koca bulmak için şenliğe mi katılıyorsun,festivale mi katılıyorsun ne bok yiyorsan ye! Ama kızlardan uzak dur!"
Ayaz'ın sözleri ile Gökçe bakışlarını ona çevirdi. O ne karışıyordu ki? On neydi? Hadi Koray kıza abisi olarak sahip çıkıyordu ama bu uyuz it kılıklı ne demeye burnunu sokuyordu şimdi. Birden aklına düşen şeyle dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.
"Koray ,Gülce'yi kardeşi gibi gördüğü için böyle davranıyor da sana ne oluyor. Kızları bahane ederek Gülce'yi koruma çabalarına ne demeye giriyorsun ki? Gülce'ye aşıksan orası ayrı tabi! Ki sergilediğin tavırda buna işaret."
"Lan sen Gülce'ye mi aşıksın cidden?"
Barlas'ın sorusu ile öfkeyle ona dönerken bu defa şaşkınca konuşan Eren olmuştu.
"Oğlum sen canına mı susadın! Koray bunu duysa ne olur senin haberin var mı? Arkadaş falan dinlemez leşini serer yere!"
Ayaz bu saçma mevzuya daha fazla sakin kalamayarak öfkeyle oturduğu yerden fırladı.
"Lan mal mal konuşup benim canımı sıkmayın! Delinin biri kuyıya bir taş atmış,kırk akıllı çıkaramamış hesabı! Aşık falan değilim aklınızı mı kaçırdınız be! Sizin kardeşleriniz benim gözümde neyse Gülce'de aynısı insanı çıldırtmayın!"
Diğer erkekler Ayaz'ın açıklaması ile rahat bir nefes alırken o öfkeli bakışlarını Gökçe'ye çevirdi ve göz göze geldikleri anda istemsizce yüzü buruştu.
"Senin ağzına geo vurmak lazım gem! Üstüne vazife olmayan işlere karışıpta benim canımı sıkma yoksa ben de senin canını sıkarım! O zehirli dilini uzak tut benden! Kızları da zehirleme keserim o dilini!"
Ayaz da tıpkı Koray gibi öfkeyle oryamdan ayrılırken Gökçe öfkeyle homurdandı.
"Ben bunu bu defa hayvan pisliğine değil yerin yedi kat dibine gömerim! Ne zannediyor bu sırık kendini be!"
Gökçe'nin sözleri ile kızların bakışları eşlerine dönmüştü. Bu iki deliyi bir araya getirirken akılları nerelerine kaçmıştı da başlarına bela almışlardı acaba.
"Mısır piramitlerinin gizeminin bir gün çözülme olasılığı bu iki manyağın birbirine aşık olma olasılığından daha yüksek!"
Sare'nin fısıldayarak söylediği sözlerle kızlar eşlerine bakarak umutsuzca başlarını sallarken Sahra aklına gelen şeyle güldü.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Soner'in deyimi ile el ayak çekilip,herkes uykuya daldığında Soner karısı ile buluşmak için yattığı yataktan ayaklandı. Odanın ortasında yer yatağında yatan arkadaşlarını çiğnemeden çıka bilmek adına büyük bir çaba harcasada sonun da kendisini dışarı atabilmişti. Mahru'nun gelip gelmediğinin merakı içini kemirirken saat vermeyi akıl edemediği için kendisine bir kaç küfür edip samanlığın yolunu tuttu.
Sessiz olmaya çalışarak açtığı kapıyla yüzünde bir gülümseme peydah oldu. Bir gün nikahlı karısını dokunabilmek için gizli saklı işlerden çıkıp,samanlıklarda buluşacağı aklının ucundan dahi geçmezdi. İçeriye doğru ilerlerken kendi kendine sırıtarak söylendi.
"Eskiden yaşayan insanlarda baya adrenalinli aşklar yaşamış anlaşılan. Sevgilileri ile hasret gidermek için adamların katlanmak zorunda oldukları zorluklara bak be. Gerçi değişik bi ambiyans. Sıcak ortam ..."
"Çok heveslenme sonra buz kesiyor o sıcak ortam kayınço!"
İşittiği sesle kaşları hızla çatılırken bakışları hızla sağ tarafa dönünce Emir'le karşılaşmış,yanındaki Selçuğ'u görünce yaşadığı şokla yüzünü buruşturmuştu.
"Enişte siz ikiniz ne yapıyorsunuz burada gece gece ya!?"
Selçuk elindeki saman çöpünü Soner'e doğru fırlatarak öfkeyle homurdandı.
"Sacma sapan konuşma hayvan! Ne yapacağım ben komutanımla gece gece! Sen ne yapmaya geldiysen biz de onun için geldik!"
Öfkeyle dilinden dökülen sözün farkına varan Selçuk sinirle tövbe çekerken Emir ve Soner onun haline gülmemek için çabalıyorlardı.
"Derya!"
Kayra'nın fısıldayarak karısının ismini seslenmesi ile Soner sesini incelterek seslendi.
"Buradayım Kayra!"
"O nasıl ses lan!? Kızım ne oldu se..."
Diğerleri kendilerine şaşkınca bakan Kayra'nın syrat ifadesi ile kahkahalara boğulurken bu yeniden açılan kapının sesiyle anında sus pus oldular.
"Meyriğim bu işte bi gariplik var sanki. Kayra ve Doğan yatakta değildi basıl..."
"Basıldın enişte eller yukarı!"
Kayra'nın sözleri ile Doğan şaşkınca ellerini kaldırırken yaptığı şeyin farkına vararak ellerini geri inrip sinirle kendisine gülen adamlara doğru bir tekme savurup yerdeki saman parçalarını havalandırdı.
"Puştluk yapmayın lan!? Ne bok yemeye geldiniz buraya!? Karım gelecek siktirin gidin!"
Doğan'ın hala algılayamadığı olayla diğerleri tekrar gülerken Emir alayla konuştu.
"Olmaz Doğan'ım. Sırayla bu işler önce ben geldim. Siz gidin işim bitince haber ederim sırayla gelirsiniz."
"Tövbe estagfurullah! Konutanım Allah için edebinizi takının yahu!"
Emir sırıtarak Selçuk'un ımzuna hafif bir yumruk atarken Doğan da sonun da anlamıştı olayı.
"Ulan başka yer kalmamış gibi hepiniz de samanlığa mı davet ettiniz karılarınızı be!"
Kerim'in isyan edercesine söylenerek kendilerine doğru yaklaşması ile diğerleri homurdanırken Max'in sesini işittiler.
"Aşkim. Bu defa buldum galiba samanliği. Ne bileyim ben orasının ahirin arka kapisi olduğunu güzelim. Az daha hayvan boynuzlayacakti beni. Tamam bekliyorum ben kapat telefonu gel çabuk hadi. Nasul acele ettirmeyim,özledim Sare!"
"Ulan kendime değilde enişteme acıdım be. Adam samanlığı bulmak için ne badireler atlatmış ama hevesi kursağında kaldı garibin haberi yok."
Diğerleri de Kayra'nın sözlerini kıkırdayarak onaylarken o kapıya doğru seslendi.
"Eniştee! Gel gel hele. Samanlığı buldun ama umduğunu bulamadın be eniştem ya!"
Max işittiği sese doğru gelince karşısında gördüğü adamlarla gözlerini kapatıp derin bir kaç nefes alarak gözlerini tekrar açtı.
"Hanginizin karısının fikriydi bu demeyeceğim,çünkü ben biliyor ki böyle bir intikam benim baldızdan baskasinin aklına gelmez!"
Hepsi bakışlarını Selçuk'a çevirince o ne diyeceğini bilememişti. Çünkü o da biliyordu ki bu plan kesinlikle karısının başının altından çıkmıştı. Hâlâ o gecenin tribini atıyordu anlaşılan. Sabah tarlada yanına sokulup öyle durduk yere işveli işveli konuşmasından aniden yumuşamayacağını bilmeli şüphelenmeliydi.
" Tuğra,Cenk ve Jamal den ses yok! Bu durum şaibeli?"
Emir'in sözleri ile diğerleri sessizliğini korurken Doğan bakışlarını kıstı.
"Biz gibi salak mı kardeşim onlar? Belliki zokayı yutmamışlar.Fena oltaya geldik lan. Yeminle rezillik.Ergen misali iki iş ve cilveye tav olup buraya gelen bizlerde suç. O geceki haklı davamızın arkasında duramadık! Hemen yelkenleri indirdik."
"Madalya takacağım lan o üçüne! Bundan sonra uğraşmayacağım Tuğra ile! Gerçi o gece Asya pek bi övünce ben de gerçekten destek veriyor zannetmiştim ama belliki bizden iyi tavır yapıyor Tuğra. Cenk ve Jamal'e de helal olsun! Biz gibi uçkurlarının peşine düşmemiş herifler. "
Diğerleride Emir'in sözlerini onaylarken Soner pek emin olamıyordu. Akşama kadar eşlerinin yanındalardı sonuçta illaki değerlendireceklerini birer fırsatları olmuştur.Kendisi gibi onlarda yeni evli sayılırdı. O gecenin kızgınlığını,öfkesini bir kenara bırakıp karısıyla hasret gidermek için tükürdüğünü bile yalamaya razıyken kendisi,onlar nasıl kayıtsız kalırdı bu davete?
Hadi kendisi yeni evliydi de karısına dokunabilmek için yanıp tutuşuyordu,karşısındaki adamlar yıllardır evli olduğu halde aynı istek ve cışkuyla gelmişlerdi buraya. Peki o üçünde yeni evli oldukları halde bunlarınki kadar özlem ve istek yok muydu? Belki de eşleri hamile diye mecburi bir isteksizlik söz konusuydu. Düşüncelerinin derinleşmesinden hoşnut olmayarak başını iki yana sallayıp sıyrıldı.
"Sizi bilmem ama bu benim için bir meydan okuma gibi geliyor. Oyuna getirdiler bizi,ben bunun altında kalmam! Kalamam!"
Diğerleri de Soner'i onaylar cümleler kurarken ortamda yeni sesler duyuldu.
~~~~~~~~~~
"Asyam elimi bırakma biraz karanlık ayağın falan takılır."
Tuğra'nın sözleri ile eşlerini bekleyen erkeklerin gözleri irileşirken Emir şaşkınca fısıldadı.
"Ulan bu dingil kardeşimi de alıp gelmiş ya la!"
"Verda beni neden çekiştiritorsun Allah aşkına!?
"Ayy saman alerji yapınca Burnum kaşındı,bir an Cenk'in elini bırakmışım. Karanlıkta seni Cenk zannetim Tuğra."
Karısının elinden tutarak kendine çekti Cenk.
"Yanındayım yavrum bırak Tuğra'nın kolunu."
Diğerlerinin bakışları bir birini bulurken ne oluyor dercesine fısıldaşıyorlardı.
"Feyza önünde basamak var güzelim dikkat et!"
"Gördüm hayatım. İlerle sen."
"Ayyy hadi artık ama yaaa! Ben gitseydim önden madem! Biriniz de eşinizin elini bir saniye bırakıp duvardaki elektirik düğmesini açsanız daha rahat hareket edebileceklerini düşünmüyor musunuz!?"
Soner karısının sesiyle sırıttı. Her ne kadar beklediği buluşma olmamış olsada en azından çıkarlen başka yere götürme şansı vardı.
Kapıya doğru hareketlenirken bir yandanda karısına sesleniyordu.
"Mahruu! Hayatım sen bekle. Bir yere çarpıp zarar verirsin kendine şimdi. Ben açarım elektirik düğmesini."
Kerim diğerlerine,kapıya doğru karısına yağ çekerek ilerleyen Soner'i başıyla işaret ederek söylendi.
Bu değil miydi az önce kıza sinirlenip esip gürleyen? Dönme dolap bile bu kadar hızlı dönmüyor lan! Yağcı pezevenk!"
"Gelme Soner açarım ben!"
Soner uzandığı elektirik düğmesindeki hissettiği diğer elle sinirle söylendi.
"Ama başlayacağım böyle cezaya ya! Karımın elleri daha ilk günden nasıl sertleşmiş!"
"Hanım köylü puşt!"
Emir'in homurdanması ile diğerleri de Soner'e ters ters bakarken kapı tarafındaki lamba açılınca Cenk,Soner'e ters ters bakarak homurdandı.
"Elimi bırak artık lan! İnsan karısının eliyle bir erkeğin elini ayırt edemez mi piç herif!"
Cenk'in sözleri ile Soner'in bakışları elinin altındaki ele kayınca yüzünü buruşturarak hızla çekerken Mahru'da yanından söylenerek hızla geçti.
"Bilmez o! Ne bilsin karısının eli mi,başkasının eli mi!?"
Sabaha kıyasla daha fazla öfkelenen karısının az önceki olaya bozulduğunu anlayan Soner telaşla açıklama yapmaya çalıştı.
"Ama güzelim sen dedin ya ben açarım düğmeyi diye. Ben o yüzden senin elin zannettim. Yoksa bilmez miyim ben karımın elini?"
Cenk,Soner'in kıvranışı ile kıkırdarken Tuğra'da düştüğü duruma sırıtıyordu.
"Arkasından esip gürleyip,yüzünede canım,cicim moduna girip iki yüzlülük yaparsan böyle çarpılırsın işte şerefsiz!"
Kayra'nın sözleri ile ona kaş göz işareti yaparak susmasını isterken Derya kapıdan elindeki çubuğa bağladığı beyaz kumaşı sallayarak girdi.
"Derya ne yapıyorsun sen yavrum? Ne o elindeki Allah aşkına? Savaş mı çıktıda beyaz bayrak sallıyorsun!?"
Derya elindeki çubuğu kolunun altına sıkıştırarak kocasına ters bir bakış atıp cevap verdi.
"Geçici ateş kes ilanı için salladım o bayrağı Kayra! Ayrıca madde 1- geçici ateşkes sürecinde olsak bile eşler birbirine sevgi sözcüğü dahi kullanmayıp sadece isimleri ile hitap edecek!"
"Ne!"
Erkeklerin ağzından hep birden aynı şaşkınlık nidası dökülürken,ilk kendini toparlayan yine Kayra olmuştu.
"Hangi ara savaş başlattık ve hangi ara ateş kes ilan ettik peki Asteğmen Derya Yaman!?"
"Malum geceden sonra eşlerinize karşı uyguladığınız psikolojik şiddet,baskı,mobbing ve küçümseyici davranışlar sergileyerek,eşlerinize destek olmak,özür dilemek yerine,akabinde geçen iki gün boyunca sergilediğimiz kusurlu davranışlar ve tavırlardan dolayı kadın haklarını ihlal etmek suçundan aramızda açık bir savaş siz erkekler tarafınca başaltılmıştır Kayra Yaman! Ve madde 2- bu savaş ve bitene kadar geçici ateş kes süreside dahil olmak üzere ceza uygulaması dışında eşler gerekmedikçe iletişim kurmayacak!"
"Neee!"
Erkekler şok üstüne şok yaşarken Selçuk karısına bakarak sinirle çıkıştı.
"Kafayı mı yediniz kızım siz!? Mareşal mi kesildin başıma!?Kendine gel! Saçma sapan sebeplerden dolayı askeri mahkemeye çevirdiniz ortalığı! Oldu olacak münasebet yasağıda getirin be!"
"Madde 3- Savaş süresince ve geçici ateşkes dahilinde zaruri ihtiyaçlar dışında ki bu zaruri ihtiyaçlar çocuklarla alakalı hiç bir şekilde karı koca münasebetinde bulunulmayacak böyle bir istek talep edilmeyecek!"
Arya'nın saydığı madde ile Kerim arkadaşlarına bakarak işaret parmağı ile karısını gösterip sinirle güldü.
"Ne dedi o!?"
Arkadaşları öfkeyle homurdanırken Kerim karısına doğru bir adım atmıştı ki Derya elinde tuttuğu beyaz kumaşın bağlı olduğu çubuğu eniştesinin karnına dürttü.
"Geri bas Kerim Arıkan!"
Kerim baldızına ters ters bakarak bakışlarını karısına çevirdi.
"Size toplu halde güneş çarptı galiba Arya! Lan ne demek münasebet yok be!? Evliyiz biz evli! Saçma sapan bir mevzu yüzünden neyin kuralını maddesini koyuyorsunuz siz be! Benim kafamın tasını attırma ceza falan dinlemem omzuma attığım gibi yaylada bulursun kendini güzelim!"
"Madde -4 Eşlerine zor kullanarak bastırmaya çalışan,taraf gerekli karşılığı geçici ateşkes süresi dahilinde bile karşılığını misliyle alacak!"
Meyra sözlerini kocasının gözlerinin içine bakarak meydan okurcasına söylerken Doğan sinirle yüzünü sıvazladı.
"Meyriğim,güzelim Allah aşkına siz bu saçmalıkları ne demeye düşündünüz kadın!? Lan neyin savaşı!? Karı koca arasında savaş mı olur delirtme beni! Zor kullanmaktan kastınız olan maddeyi bir düşünün. Bi kere orantısız güç var aramızda! Zor kullanmaya mecbur ederseniz nasıl bizim gücümüzün karşısında duracaksınız acaba hiç düşündünüz mü!?"
"Madde -5 Güç kullanılarak yapılan zorbalıklarda,kadınlar eşlerine karşı güç kullanabilir! Her türlü silahı kendini koruma amaçlı kullana bilir! "
"Benimki de olmuş Savunma bakani! Milli güvenlik sorunu çözüyor sanki! Her türlü silahtan kastın ne kariciğim? Füze atacak siz bizi durdurmak için? Yoksa dinamit döşeyip buuuum uçaracaksiniz bizi havaya?"
İşaret parmağını kaldırıp kızları göstererek bakışlarını karısı Sare'ye çevirip sinirle sözlerine devam etti.
"Hemen ayrılıyor sen o ittifak kurduğun komiteden! Sizin plânlar bitmiyor! Neden plân yapıyorsunuz ben bunu da anlamıyor! Yetti! Yeter! Burama kadar geldi! Delirmeme az kaldi!"
Max'in sinirle burnunu göstermesi ile Zeynep onun sinirden kızaran haliyle gülmemek için kendisini güçlükle tuttu. Erkeklerin arasında en sakin Max'ti lakin bu maddelerle onu bile çileden çıkartmışlardı. Kocasının şimdiye kadar çoktan sinir krizi geçirmesi gerekirken derin bir sessizliğe gömülerek onları dinlemesi Zeynep'i ürkütsede umursamamaya çalışarak konuştu.
"Madde -5 Geçici ateş kes talebi ile gelen tarafı aldığı kararlardan,tatlı dil,psikolojik şiddet ve tehtid unsurları ile caydırma çabaları hiç bir şekilde kabul görülmeyecek,bu savaşı bitirmenin tek yolu olan şart yerine getirilene kadar bu başkaldırı devam edecektir! Ateş kes dahilinde tarafların aralarında düzenlenecek müzakerelere tarafsız görüşleri ile Tuğra,Cenk,Jamal ve eşleri hakemlik yapacaktır! Şartımız kabul edildiği takdirde eşlerin ittifak kurma durumunu göz önünde bulundurarak tarafımız ateşkesi bu yüzden öne sürmüştür!"
Zeynep'in sıraladığı sözlerle erkeklerin bakışları ellerini çırpan Emir'e döndü.
"Brovo Zeynep hanım bravo!"
İşaret barmağını kaldırıp öfkeyle karısını işaret edip sessiz olmaya çalışarak sertçe çıkıştı.
"Savaş,ateşkes değil bu yaptığınız soykırım lan! Ne saçma maddeler bunlar be!? Eşler arası münasebet olmaması demek soykırım demek lan! Ulan babanın soyunumu kurutacaksınız el birliği ile be!?"
İşaret parmağı ile karşısında biraz önce söylediği sözden dolayı kendisine şaşkınca bakan Soner'i göstererek sözlerine devam etti.
"Bu çocuk yeni evli! Ne demek eşler arası münasebet yasak! O dediğiniz madde yüzünden bu çocuk babanın soyunu nasıl devam ettirecek acaba! Çıkartın o maddeyi! Ayrıca anlaşma maddeleri tek taraflı olarak düzenlenip,tek taraflı karar alınmaz!Maddeler iki tarafın anlaşması ve rızası olacak şekilde düzenlenir!"
Öfkeli bakışları bu defa Tuğra,Cenk ve Jamal'i bulunca öfkeyle yüzlerine doğru tükürdü.
"Tühhh sizinde kalıbınıza puştlar! Ulan hadi bu Tuğra baştan beri kılıbıktı onu anladıkta size ne demeli be! Sizde gurur denen bir şey yok mu!? Erkek değil misiniz de bir de karşımıza geçip meclis hakem komitesi modunda geriniyorsunuz! Biz o işe sadece kendi adımıza mı karşı çıktık lan!? Ailedeki bütün erkekler adına bu onurlu direnişi başlattık! Kılıbıklar! Hanım köylüler! "
Diğerleri de Emir'in sözlerini desteklercesine homurdanırken Cenk bakışlarını Emir'in gözlerine dikerek alayla konuştu.
"Eşlerinin davetine koştur koştur gelmenizden belli o övündüğün onurlu direnişiniz kardeşim! Ama sen merak etme biz o onurlu direnişi sizin gibi birbirimize savaş açarak yapmıyoruz. Eşlerimizle birbirimizi dinleyerek ve anlamaya çalışarak halledeceğiz o mevzuyu. Zîrâ sizin direnişinizin temelinin nasıl zayıf olduğu şu durumunuza bakılırsa açıkça ortada!"
Emir'in bakışları arkadaşlarını bulurken Cenk'in sözlerinin haklılık payı ile hem kendisine hem onlara olan öfkesi ile homurdandı.
"Bir uçkurumuza,nefsimize sahibim çıkamayıp bu rezilliği yaşadıkya bizimde kalıbımıza tüküreyim lan!"
Bu defada kızlar ve diğer üç erkek kıkırdarken Selçuk sıkıntıyla başını kaşıyarak bakışlarını karısına çevirdi.
"Kendi aranızda bizden habersiz bize cephe alıp savaş başlattığınız için bizi yaptığınız planla buraya topladınız,şimdide gelmiş haberimizin bile olmadığı tarafımızca açılmış savaşta ateşkes ilan edip,bir şart sunarak anlaşma yapmak çin geldiğinizi söylüyorsunuz!?"
"Size dedim Max eniştemin türkçesi yetersiz kalacağı için aralarında bu durumu en çabuk kavrayacak ve sorgulayacak olan birisi varsa bu Selçuk eniştemdir dedim. "
Tuğra'nın sözleri ile hepsi ona öldürücü bakışlar atarken Selçuk sözlerine devam etti.
"Sahra uğruna savaş başlattığınız şeyin tek bir şartı olur iki tarafın anlaşmaya varması. Sizin bu inadınıza bakılırsa bu da pek mümkün gözükmüyor. Anlaşmaya varamayacağımız için aramızdaki bu garip durum devam mı edecek!?"
Kocasının sözleri ile Sahra erkeklere doğru adımlayıp kocasının önünde durarak gözlerine bakıp gülümseyerek başını iki yana salladı.
"Sizin için biraz şok etkisi yarattığından dolayı ben anlayacağınız dilden anlatayım tarafınıza karşı olan bu başkaldırıyı. Savaş başlatma sebebimiz,az önce sıraladığımız maddeler o malum gece bize gösterdiğiniz tepkilerden dolayı ama ateşkes için gelme ve şartımızın sebebi o geceyle alakalı değil. Lakin şartımızı kabul edip anlaşmaya yanaşırsanız bizde o savaşın başlama sebebinden ötürü sizinle oturup makul bir anlaşma yapacağız."
"Şart ne!?Her neyse kabul ediyorum ben! Böyle saçma maddeler yüzünden karımdan ayrı kalamam daha fazla!"
Soner'in bakışlarını karısının üzerinden bir an çekmeden söylediği sözlerle erkekler ona onaylamazca bakarken Mahru yüzüne yayılan gülümsemeyle kimseye çaktırmadan kocasına küçük bir öpücük gönderdi. Yeni eevlilerdi ufak bir kaçamaktan kimseye zarar gelmezdi sonuçta. Karısının attığı öpücükle Soner derin bir nefes alırken Sare onların bu halini görerek kıkırdamasına engel olamadı. Kendisini toparlayıp kimse bu küçük kaçamağı anlamasın diye hemen cevap verdi.
"Şart: Ayaz'ı Gökçe'ye aşık edeceksiniz ve en kısa zamanda birleştireceğiz! Gökçe'yi duydunuz evlilik planı yapıyor,sevgili arıyor. Eğer planlarında başarılı olursa bu işin sonu çok kötü olur!"
Önerilen şartla Max telaşla başını iki yana salladı.
"Siz aklinizi kaçirmişsiniz Sare.Kuzey Kore ve Güney Kore birleşir o ikisi birbirine aşık olmaz hayatim! Bizden istediğiniz şey imkansiz!"
"Baldız haklı. Bu işe bir çözüm üretmemiz lazım. Ayaz evli olduğunu bildiği için kadınlardan uzak durdu bugüne kadar. Ama Gökçe bilmediği için kız haklı olarak yuva kurmak istiyor ve biz onları habersizce evlendirdiğimizde o kadar acele ettik ki bu mevzular aklımıza gelmedi. Eğer Gökçe, Ayaz ile evlendikten sonra bir ilişki yaşadıysa ve ya şimdiden sonra böyle bir şey olursa biz bu yaptığımızın vebalinin altından kalkamayız. Büyük günah işlemiş oluruz. Bir an önce bu meseleyi halletmemiz,ikisine de gerçekleri açıklamamız lazım."
"Gökçe böyle bir şeyi asla kabul etmez ve onu böyle bir oyuna alet ettipiniz için hepinizin canına okur! Halamı hesaba hiç katmıyorum bile!"
Soner karısının sözleri ile korkuyla başını salladı.
"Mahru haklı. Yasemin abla sebepsiz yere bile hepimizle eğlencesine uğraşıyor. Şap mevzusunu unuttunuz sanırım? Böyle bir şeyi öğrendiği an hepimizi toplu hadım eder o kadın! Ayrıca Ayaz evlendiği kadının Gökçe olduğunu öğrendiği an direkt boşar! Hiç haz etmiyor kızdan ki keza Gökçe'nin hisleri de karşılıklı."
Emir o zamanlar gözlerinden kaçırdıkları küçük ayrıntıların şimdi böylesine büyük sorunlar çıkartmasının sıkıntısı ile ellerini sertçe yüzünde gezdirdikten sonra bakışlarını arkadaşlarında tek tek gezdirdi. Kızlar da başlarına açtıkları belanın büyüklüğü ile çare aramaya koyulmuşlardı. İttifak kurma sebepleri tek başlarına bu işi başaramayacaklarını bildiklerinden dolayıydı. Bu durum karşısındaki çaresizlikleri onları baş kaldıracak kadar kararlı oldukları yapacakları işte bile kendileri ile anlaşmaya ittiğine göre hepsinin işi de gerçekten zordu.
"Evli olduğu kadının Gökçe olduğunu söylemeden önce ikisini bir birine aşık etmeliyiz. Yoksa Soner haklı Ayaz anında Gökçe'yi boşar!"
Tuğra bakışlarını çaresizce düşünen kalabalığın üzerinde gezdirerek ortaya konuştu.
"Boşayamaz."
Herkesin bakışları anında kendisini bulunca ortaya küçük bir bilgi attı.
"Evlendiği gece birlikte olduğu kızın karısı olduğunu biliyor çünkü. Gökçe den ne kadar haz etmesede onu yüzüstü bırakacak kadar zalim değil Ayaz."
Tuğra'nın verdiği bilgi hepsini bir nebze olsun rahatlatsada Ayaz'a o bilgileri verenin Tuğra olduğunu anlamalarını da sağlamıştı. Lakin şu durumda Tuğra'yı bu yaptığından dolayı takdir edecek hale geldikleri için ses çıkartmamışlardı.
"Ayaz boşayamaz ama Gökçe bu olayı öğrenince önce bizi mahfedip üstünede Ayaz'ın onu boşaması için elinden geleni yapar!"
Derya'nın sözleri ile Kayra sinirle çıkıştı.
"Bankok macerasına atılmasaydınız o iki manyak bir araya gelmeyecekti! Sayenizde ucu döndü dolaştı yine bize dokundu bu işin!"
Derya kocasına ters bakışlar atıp öfkeyle ağzını açmıştı ki Max araya girdi.
"Koyinço sirsımi şimdi birbirimize düşmenin!? Kapat o mevzuyu ortalık karışacak iyice. Hem kızlardan ziyade Emir'in kuzeni Osman ve benim süper zeka bacanağımın fikriydi bu ki bizde hep birlikte destekledik bu fikri!Şimdi suçu sadece kızlara yüklemek mantıklı değil."
"Kocam haklı. Beraber yaptık bu planı sonuçlarına da beraber katlanacağız!"
Sare'nin kocasına verdiği destekle Kerim alayla güldü.
"Tabii sizin göreviniz bize göre daha kolay Sareciğim. O yüzden böyle rahatsınız. Kalbi boş olan bir kızı bir erkeğe aşık etmek kolay nihayetinde."
Sare,Kerim'in sözleri ile gözlerini devirirken Arya ellerini belşne atarak kocasına çemkirdi.
"Eğlenceden başka bir şey düşünöeyip,zamanında yaptığı çapkınlıklar nirvanaya ulaşmış bir erkeği bir kıza aşık etmekte pek zor olmasa gerek Kerim Arıkan!"
Ortamın tekrardan gerilmeye başlaması ile Jamal ve Cenk birbirlerine bıkkınca bakıp söylenirken Doğan araya girdi.
"Seninde unuttuğun bir şey var yenge. O çapkınlığı nirvanaya ulaşmış eğlence düşkünü adam artık tövbekar bir evli. Adam evlendiği günden bu yana kadinlardan uzak duruyor diyoruz bilmem anlata bildim mi? Evli adamın kalbine bir kız sokmaya çalışırsak hakkımızda ne düşünür bir fikriniz var mı?"
"Ayaz'ın hakkınızda ne düşüneceğini bilmem ama bu işi halledemezsek evliliklerimizin geleceği hakkında sizi düşünmeye davet ediyorum kocacığım! Zira dediğiniz o kötü senaryolar gerçekleşir ve Gökçe başka birisine aşık olurda işler karışırsa annemlerin neler yapabileceğinden haberiniz var mı? Çok uzun zaman önceyi düşünmenize gerek yok Derya hastanedeyken babamlar ve sizde dahil olmak üzere sürgün edildiğiniz günleri hatırlayın. Bu defa sürgünlede yırtamazsınız çünkü bu olayda bizim de parmağımız var."
Meyra'nın sözleri ile erkekler her türlü olayın başlarına patlayacağının korkusu ile düşünürken Sahra konuştu.
"Benim bir planım var!"
Bütün bakışlar Sahra'ya dönerken Selçuk bakışlarını karısının gözlerine sabitleyerek fısıldadı.
"Bu kadar organizasyonu boş yere planlamadığını biliyordum zaten. Bu defa saçma bir planda olsa karşı gelmeyeceğim çünkü gerçekten bir plana ihtiyacımız var. Daha fazla günaha girmek istemiyorum. Anlat bakalım neymiş planın karıcığım."
"İddiaya gireceğiz!"
Erkekler anlam veremedikleri cümleyle yüzlerini buruşturup Sahra'ya bakarken Emir umursamazca homurdandı.
"Birbirimizle iddialaşmamızın bu olaya ne faydası var Allah aşkına Sahra?"
Emir'in homurdanması ile Sahra nefesini öfkeyle bırakırken Zeynep onun koluna dokundu sakin olması için uyarırcasına.
"Sen onların anlama kıtlıklarını mazur gör Sahracığım. Akılları fikirleri bizimle inatlaşmak olduğu için başka türlü plana akılları basmıyor."
"Ya sabırr! Zeynep'im bak sürekli laf sokup durma hiç zamanı değil güzelim!"
Zeynep bakışlarını kocasına çevirerek cevap verdi.
"Madde -1 Ateşkes dahilinde bile eşlerinize sevgi sözcüğü kullanamazsınız Emir bey! Şartımızın henüz kabul edildiğine dair bir anlaşmaya varılmadı çünkü."
"Hay sizin maddenizi si..."
Sekçuk'un uyarırcasına öksürmesi ile sözlerinin devamını getirmeyen Emir sakin olmaya çalışarak tekrar konuştu.
"Anlamadığımız,kafamızın basmadığı o müthiş,eşsiz planınız neymiş Zeynep hanım? Açıklama inceliğini gösterip bize bir lütufta bulunurmusunuz acaba?"
Cenk,Tuğra ve Jamal'in kıkırtıları ile Emir öfkeli bakışlarını onlara çevirmiştiki bu defa Sarah araya girdi.
"Şöyleki Emir abi, siz Ayaz abi ile biz ise Gökçe abla ile iddiaya gireceğiz. Siz Ayaz abiyi kışkırtıp Gökçe ablayı kendisine aşık ederse evli olduğu kadını söyleyeceğinizin sözünü vereceksiniz,biz de Ayaz abinin egosundan yola çıkarak Gökçe ablayı gaza getirip iddiaya gireceğiz. İnşallah başarılı oluruz. Yoksa sonumuzu düşünemiyorum."
"Sarah bu planda risk altında olan yine biziz farkındaysanız. Ayaz evli olduğu için bu iddiayı geri çevirecektir."
Kaan'ın yaptığı değerlendirme ile Verda kıkırdadı.
"O da sizin ikna kabiliyetinize kalmış Kaan. Ayaz kiminle evli olduğunu bilmeyi ne kadar istiyormuş bakıp göreceğiz hep birlikte. Hem bu işte hiç dahili olmayan eşin ve sen,kocam,Tuğra,Jamal ve biz,Soner ile Mahru da dahil olmak üzere diğerlerine destek veriyoruz. Başarılı olmaktan başka şansları yok. Bizlik bir durum yok ortada. Ceza alacağımız sürgün edileceğimiz bir olaya dahil değildik ama biz yinede elimizi taşın altına koyuyoruz onların ve Ayaz ile Gökçe'nin evliliklerinin geleceği için. Onlarda Ayaz'ı ikna etmek için bi zahmet biraz çabalasınlar değil mi?"
Verda'nın yaptığı konuşma ile Kaan ve Soner aydınlanma yaşamışcasına sırıttı ve aynı anda konuştu.
"Doğru bizim ve eşlerimizin bu evlilik mevzusunda bir suçu yok."
"Ama evlilik olayını bilip uzun süredir Ayaz abiden saklayarak Tuğra gibi abimlere destek oldunuz. Kocamın en azından yırtacağı sebepleri var. Ufakta olsa verdiği bilgilerle yardımı dokundu iki tarafa. Cenk,Jamal ve eşlerinin hiç bir suçu yok ama siz bu suça hem ortaklık yapıp hem kaçıyorsunuz öylemi!? Seni ayrıca kınıyorum Soner. Gökçe Mahru'nun kuzeni olduğu halde yardım etmekten kaçınman hiç hoş değil."
Mahru'nun sert bakışları kocasını bulurken Soner ne diyeceğini bilemeyerek söylendi.
"Ki... Kim. Ben mi kaç mışım? Yok canım niye kaçayım. Ben sadece ufak bir hatırlatma yapmak istemiştim. Tamam ben varım bu plana."
"Soner bugün sürekli geri vitesmi yapıyor bana mı öyle geliyor Jamal?"
Jamal Feyza'nın kıkırtısı ile başına bir öpücük bırakıp güldü.
"Her zaman önce en az zararla kurtulacağı yollara baş vurur ama sonra mecburi bir dönüş sergiler güzelim. Soner ve başarız taktikleri."
"Kızların şartını ve planını kabul ediyor musunuz?"
Tuğra'nın sorduğu soruyla erkekler başlarını olumlu anlamda salladı.
Onların kabullenişi ile Tuğra kızlara dönerek muzipçe göz kırptı.
"Şartınız kabul edildiğine göre yapacağınız iş üzerinde ellerinizle anlaşmayı otomatikman kabul ettiğinizi varsayıyorum hanımlar."
Kendilerine gelen soruyla kızlarda başını olumlu anlamda sallarken erkekler sonunda biraz olsun rahatlamıştı.
"Kızları yapmak istedikleri işten vazgeçirmek için Jamal ve Cenk'le birlikte sizin adınıza bir orta yol bulmaya çalıştık. Kızları bu işten bir şartla vazgeçirdik.Sizinde bu anlaşmaya itiraz etmeyeceğinizi düşünüyorum."
Erkekler yinemi şart şurt meselesi diye homurdanmaya başlayınca Jamal araya girdi.
"Sakin olun beyler. Sadece eşlerinizin küçük bir ricası olduğunu var sayın. Eşleriniz çalışmak istediği zaman bahaneler üretip karşı çıkmayacaksınız. Onlar anne olarak çocuklarını zaten bizden daha fazla düşünüyor. Çocuklarının ve kendilerinin hazır olduklarını hissettikleri zaman çalışma taleplerine karşı çıkmayacaksınız."
Emir bu taşın kendisine geldiğinin bilinciyle huzursuzca kıpırdandı. O günden beri düşünüyordu ve karısı haklıydı. Çocuklar ve kendisinin yaptığı baskılarla onu bunlıma itmişti. Üstelik işinden dolayı kendisi çocuklar büyürken ona gereken şekilde manevi destek sağlayamamıştı bile. Burnunun dikine gitmeyip karısını dinleseydi şu an bu noktada olmayacaklar,karısı böyle bir işe kalkışıp diğerlerini de peşinden sürükleyerek onlarında eşleri ile aralarında soruna neden olmayacaktı.
Hatalı olan kendisiydi ve biraz daha bu mevzuyu uzatırsa karısını kendisinden soğutacaktı ya da o işi yapmaya karısını,hiç istemediği halde daha fazla itecekti. Bu durumda da huzursuz olan sadece kendisi ve eşi olmayacak hepsi huzursuz olacaktı. Düiüncelerinin arasında sesli bir nefes bırakarak başını olumlu anlamda salladı.
"Kabül!"
Kızlar zafer kazanmış bir şekilde gülüşürkem Emir sözlerine devam etti.
"Ben abarttım biraz Zeynep'im özür dilerim. Çalışmak istediğini söylediğinde müdehale etmemeli desteklemeliydim seni. Zaten müdehale etme gibi hakkım da yoktu. Sonuçta yıllarını vermiştin emeklerin vardı. İşimden dolayı ben çocuklarımla fazla vakit geçiremediğim in en azından seninle vakit geçirsin,yalnız kalmasınlar diye düşündüğüm için olabildiğince erteledim çalışma isteğini. Madem kendini daha iyi hissedeceksin benden izin almana gerek yok güzelim."
Kocasının sözleri ile Zeynep yıllar sonra rahat bir nefes alırken dolan gözlerine aldırmadan bir kaç adımda ona doğru yaklaşıp boynuna sarılarak yanağına bir öpücük bırakıp fısıldadı.
"Çok inatçısın! Yıllardır seni ikna edeceğim diye kurudun resmen!"
Karısının sözleri ile Emir kıkırdayarak kollarını beline dolayıp oda yanağına bir öpücük kondurarak fısıldadı.
"O kadar inatçı olmasaydım seni nasıö alırdım Zeynep'im."
"Komutanım ayıp oluyor ama artık. Ayrılın yahu! Zeynep yenge narına yanan biziz ama hasret giderip keyfini çıkaran sizsiniz olmuyor böyle ama!"
Selçuk'un sözleri ile Sahra kocasına doğru yaklaşarak koluna belini dolayıp gözlerine baktı.
"Bunlarda hiç edep adap kalmamış kocacığım,yaşlı bir adamın önünde böyle şeyler yapılır mı? Ayıp biraz saygılı olunur ama."
Selçuk'ta karısının beline kollarını dolarken işittiği sözlerle kaşları hızla çatıldı.
"Sen bana yaşlı mı diyorsun Sahra!? Ayıp ya! Zaten geçen gün kü kasiyer kız da beni abin zannetti. Ulan senin yanında yaşlı mı duruyorum ben be!?"
Selçuk'un bahsettiği olayı hatırlayan Sahra'nın içini bir kıskançlık sararken öfkeyle çemkirdi.
"Bak iyi oldu hatırlattığın o mevzuyu! Kızın abin mi diye sormasındaki amaç seni beğendiği için di! Gözlerinden kalpler firar edecekti az daha edepsizin!O markete gitmeyeceksin bir daha!"
Ortamdaki herkes şaşkınca tartışan karı kocayı izlerken arkadan gelen sesle o yöne döndüler."
"Gece gece ne işiniz var samanlıkta be!?Ne demeye toplandınız buraya?Hayvanları çalmak için hırsız girdi zannettim!"
Gökçe'nin kendilerine doğru yaklaşırken şaşkınca bakışlarını üzerlerinde gezdirmesi ile herkes panik olurken arkadan gelen ikinci sesle Gökçe korkuyla yerinde sıçrarken elindeki küreği arkasındaki adama doğru salladı.
"Silahları olabi..."
"Ahhhh! Kafam!"
Gökçe korkuyla yaptığı hamlenin ardından bakışlarını hızla adamın yüzüne çevirirken onun alnından sızan ince kan çizgisi ile yüzünü buruşturarak ile şaşkınca fısıldadı.
"Ayaz!"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |