Asya'nın bakışları Tuğra ile kesişince ne oluyor dercesine başını salladı.
"Rüzgar amcam çıldırdığına göre Esha teyzemin hamileliğini öğrendi."
Asya ve Mahru'nun şaşkınlık ifadesi ile Acar,Tuğra'ya yaklaşarak fısıldadı.
"Dışarıdaki tepkilere bakılırsa onlar bile yeni öğreniyorlar. Sen bu bilgiye nasıl ulaştın Tuğra kardeş?"
Acar'ın şok olmuş bir şekilde kendisine bakması ile işaret parmağı ile yaklaş işareti yaptı.
Acar bir adım daha kendisine yaklaşınca kulağına doğru fısıldadı.
"Sana ilginç bir şey söyleyeyim mi?"
Acar başını olumlu anlamda salladı.
"Ömer amcamın da şimdi haberi oldu."
Acar'ın gözleri şaşkınlıkla açılırken Tuğra dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.
"Geçen hafta annemlerle kafeye geldiklerinde lavaboda yapmış Esha teyzem hamilelik testini. O yaştan sonra paniklemiş kadın demek ki testi orada unutmuş. Lavaboların ampullerinde sıkıntı vardı,onları değiştirmek için arkasından ben girdim lavaboya oradan biliyorum."
Asya ve Mahru,Tuğra'nın sözleri ile bir şok daha yaşarken dışarıdan tekrar sesler yükseldi.
"Baba bu ne demek oluyor ya! Sen beni kıskanıyor musun bu yaştan sonra ne bebeği Allah aşkına!?"
"Lan ben ne bileyim ne bebeği!? Ben de şimdi öğrendim be!"
Bakışlarını karısına çevirmiştiki bu defa da Emir çıkıştı.
"Torun torba sahibisin baba! Yaptığın olacak ismi yahu! Ya kız olursa o bebek şimdi!? Bu saatten sonra baldız kahrı mı çekeceğim bir de!"
Ömer'in bakışları bu defa damadına dönerken şaşkınca fısıldadı.
Emir Ömer'in sorusı ile bu defa bakışlarını Esha'ya çevirdi.
"Kız mı anne!? Çekinme söyle! Sen kız bebek tutturamadın ama baban ikinci defa tuttur..."
Emir ağzına aldığı darbeyle bakışlarını yanındaki karısına çevirip şaşkınca bakarken Zeynep sessizce fısıldadı.
"Utanmadın değil mi lan!? Madem bir bebek düşünüyordun neden bize söylemedin puşt!?"
Ömer'in bakışları sinirle söylenen Yusuf'a dönerken kadınlar da en az erkekler kadar şaşkındı.
"Lan benimde haberim yoktu diyorum be!"
"Ne yoktu ne!? Kırkından sonra azanı teneşir paklarmış hayvan! Gençken de azgın piçin tekiydin sen ama olsun o söz senin için söylenmiş!"
Yunus'un sözleri ile Ömer yüzünü buruştururken Ali memnuniyetsizce homurdandı.
"Hep severdi gizli kapaklı işler yapmayı zaten! Eşlerimiz bizi terkettiğinde de bizden habersiz gitip kamp kurmuştu onların karşısındaki eve! Hala aynı sinsilik!"
Ömer'ib sözünü tamamlamasına izin vermeyen bu defa Mehmet olmuştu.
"Hiç haberim yoktu ayaklarına yatma boşuna! Ulan eşşek kadar herifsin nasıl haberin olmayacak hayvan! Yeni yetme ergen misin sen! Gizlice yapmışsın işte! Kıskanıyorsunuz abi! Hepiniz beni kıskanıyorsunuz! Torunlarda bile sizden ileriyim diye böyle oluyor hep! Ama unuttuğunuz bir şey var Yaman genleri çift dikiş gider! Ben bazıları gibi gizli yapmam yapacağım işi! Aha da söylüyorum bugün itibari ile bende başlıyorum bebek çalışmasına! Yetişin bakalım nasıl yetişiyorsunuz!"
Mehmet'in sözleri gençler arasında kahkahalara sebep olurken diğerleri ona ters ters baktı.
"Otur oturduğun yerde lan! Futbol takımı mı kuracaksın şerefsiz! Biz o çalışmalara başlayalı çok oldu ama bizde henüz bir belirti yok."
Kenan'ın sözleri ile bütün bakışlar ona dönerken bu defa da Kaan bağırdı.
"Ya kafayı mı yedin baba bu yaştan sonra!? Ya senin torunların var torunların! Ablam doğuracak iki ayı var ama sen onunla yarışır gibi bebek çalışmasına mı başladın bir de!"
Azra,Esha'nın utancına Ömer'in şok içindeki haline daha fazla dayanamayarak çemkirdi.
"Yeter. Herkes sizden izin alacak değil! Büyüğünüz ayrı küçüğünüz ayrı dertsiniz!Tebrik etmeyeceksiniz kaybolun gözümün önünden! Tek kelime daha ederseniz dilinizi dağlarım sizin!?"
Sert bakışlarını bu defa Ömer'e çevirdi.
"Sen de çık bir an önce girdiğin şoktan be adam! Görmüyor musun karının halini!?"
Bakılları bu defa Rüzgar'ı bulunca onun göğsüne elinin tersiyle sertçe vurdu.
"Sen ne demeye böğürüyorsun ulu orta! Madem milletin üremesi bu kadar zoruna gitti, git sende üre! Bu yaptığın Hüma'nın kulağına gittikten sonra ikna edebilirsen tabi!"
Ortamdaki uğuldaşma Azra'nın onlara attığı sert bakışlarla kesişirken Rüzgar yaptığı şeyin Hüma'nın kulağına gitmemesi için Azra'ya dil dökerken o arada giridği şoktan ancak çıkabilen Ömer karısını elinden tuttuğu gibi çekiştirerek diğerlerine seslendi.
"Tebriklerinizi bebeğimizin kutlama yemeğinde kabul ederiz beyler. Şimdi karımla başbaşa kutlamam lazım bu müjdeli haberi."
Erkekler Esha'yı çekiştirerek götüren Ömer'in arkasından yüzlerini buruşturarak bakarken gençler homurdanarak Asya'yı ve bebekleri görmek için sırayla içeriye girmeye başlamıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
*4 ay sonra*
Tencereden gelen kokuyla Feyza umutsuzca kocasına baktı.Onun doğrama tahtasında sebzeleri bir şef edası ile doğramasını yüzünü buruşturarak izledi.
Fısıltıyla kocasının ismini söylediğinde onun bakışlarını kendisini bulması ile ağlamaklı bir yüz ifadesi ile ocağın üzerindeki tencereyi işaret etti gözleri ile.
Karısının yüz ifadesi ve fısıldadığı cümle ile Jamal bakışlarını önlerinde ki şefe çevirerek kontrol edip tekrar karışana çevirdi bakışlarını.
"Benim tencereyle değiştirelim."
Feyza çaresizce başını sallarken şefin sesiyle yerinde sıçradı.
"Bu güne kadar mutfakta ilerleme kaydedememenizin başvuruduğunuz hilelerden ötürü olduğunu ne zaman fark edeceksiniz Feyza hanım!?"
Feyza şeften işittiği azarla dudadklarını dişlerken dolan gözlerini gizlemek için başını önüne eğerek fısıldadı.
"Hileden dolayı değil şefim. Beceriksizim bu konuda o yüzden."
Jamal karısının üzerine giden adama ters ters bakarken o sert sözlerine devam etti.
"Becerinin olmadığınızın farkındaysanız baştan başlamayacaktınız derslere!Benim zamanım kıymetli ve ders almak için bekleyen bir sürü ins..."
"O zaman bekleyenleri al mutfağına!"
Jamal üzerindeki önlüğün arkasındaki bağcığını açarak sertçe tezgahın üzerine fırlattı ve kendisine çattığı kaşlarının altından bakan adama öfkeyle bakarak karısına ilerleyip üzerindeki önlüğün bağcığını açtı.
"Becerisi olmasa bile onu azarlamak senin haddin değil! Sen kim oluyorsun da benim karıma bağırıyorsun!? Hamile görmüyormusun da üzerine gidiyorsun bu kadar!"
Feyza kocasının şefe karşı olan öfkesini sakinleştirmek için kolundan tutarak fısıldadı.
"Şef haklı Jamal. Başlamamalıydım ben hi.."
"Haklı falan değil! İnsan gibi ders verirse haklı olur benim gözümde! İyi olmadığını bu şekilde aşağılayarak söylerse hiç haklı değil hemde!"
"Ama Jamal bey! Siz kursa başlayalı altı ayı geçti ve eşinizde hiç ilerleme..."
Jamal işaret parmağını adama doğru kaldırıp uyarırcasına salladı.
"O çeneni kapa yoksa zevkle kıracağım birazdan! Müşteri kaybetmek istemiyorsan özür dileyeceksin karımdan! Özür dileyip insan gibi anlatacaksın derdini!"
Jamal'in öfkeyle söylediği sözler karşısında adam bakışlarını Feyza'ya çevirdi.
"Özür dilerim Feyza hanım. Altı aydır gösterdiğiniz çabalar sonucu pek ilerleme gösterememenizin sebebi sorunun bende olmasından kaynaklı olabilir. Ben mutfakta biraz sert tutımlar sergilediğim için siz panik olunca bildiklerinizi ve öğrendiklerimizi de unutuyorsunuz anlaşılan. O yüzden daha sakin ve daha iyi bir şeftan ders alırsanız eminim ki mutfakta başarılı olacaksınız."
Sözlerini bitiren adam Jamal'e oldumu dercesine bakışlar attı. Bir an önce sorunsuz bir şekilde kendisini bezdiren bu kadından kurtulmak istiyordu ve bunun için kocası övgüler yağdırmasını istese onu bile yapardı şu an.
Jamal adama tiksinircesine bakarak karısının eline uzanıp avcunun arasına alarak çıkışa doğru çekiştirdi.
"Vok tavası kılıklı meymenetsiz! Hayrandık biz de senin mutfağına sanki!"
Çıktıkları kapıyı sertçe bırakarak bakışlarını karısına çevirdi.
"Sen niye boyun eğiyorsun o kendini beğenmişe?"
"Mutfakta beceriksizim çünkü! Dedim sana ben gelmeyim sen öğren bana kendin öğret diye.Şimdi niye bana kızıyorsun?"
Sözlerini bitirince elini bırakıp önden sinirle yürüyen karısının arkasından bir kaç adımla yetişerek tekrar elini tutup kendisine çevirdi. Dolu dolu olmuş gözlerini görünce,o herife olan öfkesi yüzünden karısına çıkıştığı için pişman olmuştu. Yüzüne kondurduğu gülümseme ile yanağını okşadı.
"Kurstaki kadınlardan beni kıskanıp tek başıma göndermeyende sendin ama."
Kocasının yüzündeki elini ittirerek ona ters bir bakış atıp elinden çekiştirdi.
"Kurstan her geldiğinde kadınların mutfaktaki becerilerini ballandırarak anlatan da sendin! Sonucu bile bile keyfimden mi takıldım peşine!?"
Jamal yüzüne yayılan gülümseme ile aracın kapılarını elindeki düğmeye basarak açıp karısının kapısını açtı.
"Sonucun nasıl olduğu umrumda değil. Yanımda olman,birlikte vakit geçirmemiz daha önemli benim için. Üzme kendini. Başka bir kurs buluruz."
Açtığı kapıdan araca girmesi için kendisini bekleyen kocasının gözlerine yalvarırcasına baktı.
"Jamal bulma lütfen.Hem yoruluyorum da artık. Karnım burnumda! Kocaman göbeğimle zaten zor hareket ediyorum. Aldığım kilolardan cabası! Sen öğrendin zaten yeterince bana da sen öğretirsin. Ne olur lütfen."
Feyza'nın sözleri ile ona yaklaşıp beline kolunu dolayarak alnına bir öpücük bıraktı. Son iki aydır aldığı kilolardan şikayetçiydi karısı ve sürekli söyleniyordu. Fazla kilo almamıştı aslında ama hareket ederken anlayamadıkları bir sebepten zorlanıyordu. Belki de nazlanıyordu kendisine...
"Fazla kilon falan yok. Hamilesin sen Feyza olacak o kadar."
Kocasının belindeki koluna bir fiske vurarak çemkirdi.
"Önce tek kolunla sardığın belimi şimdi iki kolunla anca sarıyorsun ama! Bu ne demek kilo aldım demek!"
Jamal karısının gösterdiği sebeple gülmemek için kendisini güçlükle tuttu.
"Şimdi aramızda bebeğimiz var güzelim. O yüzden tam yaklaşamıyorum ki. Normal değil mi sence de iki kolumla ancak sara bilmem?"
"Başka durumlarda bedenime sokulurken bebeğimiz engel olmuyor ama!"
Sözlerini bitirerek kollarından sıyrılıp aracın koltuğuna oturan karısının sözleri ile kıkırdyarak ona doğru eğlip emniyet kemerini bağladı.
"Sen edepsizleştin mi bu ara bana mı öyle geliyor."
Bakışlarını kocasına çevirmişti ki dudaklarından bıraktığı sert öpücükle geri çekilmesi bir oldu.
Kendisi şaşkınca ona bakarken o aracın kapısını kapatıp kendi tarafına doğru ilerleyip aracın kapısını açarak oturdu ve aracı çalıştırarak bakışlarını karısına çevirdi.
"Acıktın mı? Annemlere gidelim mi yemeğe?"
Feyza başını hızla iki yana salladı.
"Yok biz eve gidelim önce. Sonra gideriz annenlere."
Karısının sesindeki tuhaf tınıyla bakışlarını yoldan çekerek endişeyle ona çevirdi.
Karısının doğru söyleyip söylemediğini anlamak için bir kaç saniye daha bakışlarını üzerinde tutarak tekrar yola çevirdi.
"Tamam o zaman dışarıda bir şeyler atıştırıp öyle geçelim o zaman eve. Acıkmışsındır. Annemlere gidene kadar aç kalma şimdi."
Karısının ısrarla eve gitmek istemesine anlam veremeyen Jamal ikna etmek için tekrar konuştu.
"Nasıl aç değilsin Feyza? Öğlende yemek yemedin. Kilo alıyorum diye yapıyorsan sinirleniyorum bak art..."
"Yol vallahi ondan değil Jamal."
Yoldaki bakışları bir kaç saniye tekrar karısına çevirdi.
"Niye ısrar ediyorsun eve gitmek için pe..."
Karısının kızarmış yanaklarını farkedince aracı hemen müsait bir yere çekip endişeyle ellerini yüzünde gezdirdi.
"Ateşin mi var? Hastalandın mı? Feyza doğruyu söyle ağrın falan mı var?"
Telaşla yüzünde gezinen ellere uzanarak avcunun içine alıp kocasının gözlerine anlamasını istercesine bakarak fısıldadı.
"İyiyim. Öyle bi şey değil Jamal."
Kocası yüzüne anlam veremeyerek bakarken emniyet kemerini açarak ona biraz daha yaklaşıp dudaklarına uzandığı esnada Jamal ancak anlaya bilmişti niyetini. Feyza'nın öpüşüne karşılık verirken derinleşen öpücük nedeniyle nerede olduklarının bile farkında değillerdi.
Nefeslenmek için birbirlerinden ayrılınca Feyza küskünce fısıldadı.
"Kaç gündür uzak duruyorsun. Emniyet kemerini bağlarken öyle öpünce..."
"O öpücükle mi bu hale geldin?"
Karısının kasıklarındaki eliyle şaşkınca ona bakarken onun başını olumlu anlamda sallaması ile dudaklarına tekrar bir öpücük bırakarak güldü.
"Sen haklısın eve gitmemiz lazım bi an önce! Kemerini bağla."
Biraz önceki öpücüğün etkisiyle düzensiz nefesleri arasında titreyen elleri ile kemerini bağlamaya çalışsada bir türlü başarılı olamıyordu.
Jamal onun bu haliyle kendisine hakim olmakta zorlanırken arzudan boğuklaşan sesiyle fısıldadı.
Feyza'nın bakışları kocasının boğuk sesiyle onu bulunca gözlerindeki arzuyu farkedince sertçe yutkundu.
"Ne demeye uzak durdun sanki! Senin yüzünden yolun ortasında üstüne çık..."
Jamal nefesini sesli bir şekilde bırakarak bir kaç derin nefes alıp sakinleşmeye çalışsada pek başarılı olamamıştı.
"Son aylar olduğu için Feyza. Eskisi gibi devam edemezdik haliyle. Benim için kolay mı zannediyorsun? Her gece birlikte olduğum karımdan uzak durmak. Halime baksana! Sen de hiç yardımcı ol..."
Karısının isyan edercesine sorduğu soruyla bedenini saran ateşten dolayı,kendini hakim olmak için verdiği mücadele yüzünden alnında bir kaç damla ter belirmişti.
"Tamam! Oldu! Gidebiliriz artık."
Sertçe bıraktığı nefesten sonra alnındaki bir kaç damla teri elinin tersiyle silerek aracı tekrar çalıştırıp yola koyuldu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kendisinin aksine rahayta uyuyan kocasının sırtına çıkarak beline oturan Mahru çıplak sırtına bir kaç öpücük bıraktı.
Soner üstündeki ağırlıkla yüzünde bir gülümseme oluşurken uyku mahmuru bir sesle fısıldadı.
"Bırakta uyuyayım. İstediğim şey olmuyor zaten."
Mahru kocasının sesinden isyan değişde eğlenerek konuştuğunu anlayınca onunla biraz daha eğlenmek istercesine sırtuna küçük öpücükler bırakırken bu defa huysuzca söylendi Soner.
"Mahruuu! Eziyete giriyor bu yaptığın ama."
Kıkırdayarak kocasının sırtından inip yanına uzanarak onun gözlerine baktı.
"Sende kalk artık sıkıldım ben.Hem benmi izin vermiyorum istediğin şeye. Mina yasak koydu bilmiyorsun sanki."
Soner yastığın altına başını sokarken bezgince söylendi.
"Minaaa ah Minaa! Bilmez miyim hiç! "
Mahru yastığı çekince Soner yüzünü buruşturarak karısına baktı.
"Başka doktoramı gitsek Mahru? Belki Mina abartıyordur. Dokuz ay yasak mı olur kızım ya!?"
Soner'in sözleri ile Mahru telaşla söylendi.
"İstemem ben başka doktor Soner. Hem böyle bir şey için başka doktoramı gidilirmiş. Ne diye abartsın ki Mina. Sende her şeyden şüphele..."
"Sen niye telaş yaptın ki şimdi bu kadar?"
Mahru bakışlarını kaçırarak yatktan kalkamak için hareketlendi.
"Yooo! Telaşlanmadım. Niye telaşlanacakmışım ki hem? Bir şey mi saklıyorum ki telaşlanayım?"
Soner'in bakışları şüpheyle kısılırken yatktan kalkan karısına doğru bir hamle yaparak bileğinden tutup tekrar yatağa çekerek altına aldı. Mahru'nun dudaklarını dişlemesi ile kaşları çatılmıştı.
"Tedavi sürecinde hiç bir sıkıntı yaşanmadı.Bebeğin yerleşme sürecinde bile tehlikeli bir durum yaşamadık. Önce ilk üç ay riskli dedi tamam eyvallah yasağa uyduk. Ama şimdi kanaman yok,düşük riski yok hiç bir sıkıntı yok şükürler olsun ki,peki bu yasağın sebebi ne güzelim? Mina neyin yasağını koydu bize?"
Soner'in sorusu ile Mahru ne diyeceğini bilemeyerek ağzını bir kaç kez açıp kapatınca Soner tekrar konuştu.
"Gebelik sürecinde bu saydıklarımın hiç biri yaşanmıyorsa yasak içinde bir sebep olmadığını söylüyor doktorlar."
Kocasının göğsüne elini koyup ittirirken telaşla baktı gözlerine.
"Bir de araştırdın mı Soner? Yasak diyorsa vardır bir bildiği! Hem beni doktorumdan daha iyi mi bilecek senin araştırmaların beni?"
"Sebep Mahru sebep ne güzelim?"
Kocasının üstelemesi ile Mahru sahtr bir kızgınlıkla çemkirdi.
"Ayy ne bileyim Soner? Doktormuyum ben canım? Vardır bir bildiği elbet. Nereden çıktı şimdi bu sorgu sual? "
Soner başını sallayarak kalktı karısının üzerinden. Yataktan da kalkarken karısına bakarak konuştu.
"Kalk sen de hadi. Sorgumun sualimin cevabını veremiyorsun madem,bu anlam veremediğim durum karşısında aydınlatacak birini bulurum ben!"
Kocasının sözleri ile Mahru'nun gözleri irileşirken hızla yataktan kalkıp kocasının elini tuttu.
"Başka bir kadın doğum doktorunun hamilelikteki cinsel hayatımızın karanlık noktalarını aydınlatması karıcığım!"
Karısının yüzünün aldığı şekille Mina ile birlik olup kendisinden bir şey sakladığına emin olmuştu artık Soner. Madem kendisi söyleyemiyordu,o da başka doktordan öğrenirdi sorunu.
"Duşa giriyorum çıktığımda hazır ol. Çıkalım hemen."
Mahru'nun başına bir öpücük bırakarak banyoya doğru ilerlerken onun koşarak önüne geçip banyo kapısının önüne dikilmesi ile ona ne oldu dercesine başını salladı.
"Soner gitmeyelim başka doktora falan."
Mahru elini tutarak yatağa doğru çekiştirdi.
"Şey... Anlatacağım ben sana. Sen otur önce şuraya."
Karısının yönlendirmesi ile biraz önce kalktığı yatağa tekrar otururken bakışlarını onun yüzünden hiç çekmemişti.
"Kızmak,sinirlenmek yok ama tamam mı? Başka doktor da yok."
Karısının istekleri ile başını olumlu anlamda sallayarak onu yanına çekerek yatağa oturmasını sağlayıp yüzünü avuçları arasına aldı.
"Anlatacak mısın artık? Neler olduğunu."
Mahru'nun söylediği kelimeyi düşündü bir süre ama neden korktuğuna bir türlü anlam veremedi. Acunun arasındaki yanaklarına hafifçe baskı uygulayarak eğdiği başını kaldırıp bakışlarını birleştirdi.
"Umutlandığımız her ay hayal kırıklığına uğradık. Sonunda tedaviyle hamile kalabildim. Yanlış bir şey yaparda bebeğimizi kaybederim diye korktum. Mina çok söyledi sorun olmayacağını ama ben kendi içimdeki korkuyu yenemeyince o da benim ricamı geri çevirmedi sana yasak olduğunu söyledi."
Soner'in kaşlarının yavaş yavaş çatılmaya başlaması ile telaşla komuşmasına devam etti.
"Ama vallahi ilk üç ay yasaktı Soner. Sadece bir aydır korkum yüzünden yasak yalanına sığındım."
"Madem korkuyordun bana neden söylemiyorsun Mahru? Durumuna anlayış göstermeyeceğimi mi düşündün?"
Karısının alnına bir öpücük bırakarak geri çekildi.
Mahru'nun sorusu ile başını iki yana sallayarak gülümsedi.
"Kızılacak ne var bunda. Ben de korkuyorum ve eminimki her anne baba bebeklerini kucaklarına alana kadar yaşıyordur bu korkuyu ama doktorlar bir sakınca görmüyorsa bu korkumuzu da aşmamız lazım değil mi?"
Mahru söylediği yalandan dolayı mahçupça başını sallarken Soner dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp sözlerine devam etti.
"Madem korkuyorsun senin istediğin kadar ileriye giderek bu korkunu aşmaya çalışalım."
Kocasının sözleri ile endişeyle fısıldadı.
"Ya bebek doğana kadar aşamazsam."
"Dua et o zaman zatüre olmayım karıcığım."
Soner'in cevabı ile kıkırdayarak onu. dağınık saçlarını düzeltmeye çalıştı.
"Aşamazsam dokunmayacağın anlamına mı geliyor bu cevap?"
Mahru'yu aniden kucağına çekerek başını boynuna doğru uzatarak hafifçe ısırdı.
"Mecbur öyle olacak hayatım. Zorla yapacak değilim ama kocana acıyıp bu durumu aşacağına inanıyorum. İlk birlikteliğimizde beni yatağa atanın sen olduğunu düşünürsek o cesaretin tekrar gün yüzüne çıkacaktır."
Dudaklarını karısının biraz daha dolgunlaşan göğüslerine doğru indirirken,sertliği karısını rahatsız,etmesindiye onu dizlerine doğru kaydırınca Mahru'nun kıkırtısı ile o da kıkırdayarak fısıldadı.
Bıraktığı küçük öpücüklerin arasında hissettiği acıyla yüzünü buruşturarak homurdandı.
"İnsaf yok mu kızım sende gülüyorsun bir de?"
Soner'in sözleri ile Mahru sütyeninin kopçasını açarak az da olsa kocasına yardımcı olmaya çalıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Verda elindeki dondurmayı yerken oturduğu sandalyeden annesi ve kayınvalidesini izliyordu.
Leyla kadının gösterdiği battaniyeye bakarak gülümsedi.
"Söylemeyim diyorum ama tutamayacağım artık kendimi Kadriye anne!"
Yakup elindeki dondurma kasesini şifonyerin üzerine bıraktı.
"Ne oldusu mu var Kadriye anne? O nasıl renk?"
Kadriye hanım elindeki battaniyeyi incelerken Leyla cevap verdi.
"Ne var renginde pembe işte Yakup."
Yakup başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Olur mu Leyla anne çingene pembesi o! Hiç yakışır mı Verda yengemin kucağına o renk!? Olmaz ama dikkat edin biraz!"
Cenk duvara monte etmeye çalıştığı dekoratif rafı sinirle sıkarak homurdandı.
"Tövbe estagfurullah başladı yine ileri geri konuşmaya!"
Verda ağzına aldığı dondurmayı yutarak elindeki kaşıkla Yakup'u işaret etti.
"Yakup haklı annelerim çingene pembesi olmaz. Sevmedim o rengi? Pembeyi de sevmiyorum ben.Mor varsa o olabilir. "
"Eee ama yengem sende daha beter batırdın yani?"
"Yine ne oldu yakup oğlum? Mor rengin nesi var?"
Yakup bakışlarını Kadriye hanıma çevirerek gözlerini devirdi.
"Hiç yeni doğmuş bebeğe mor renk olur mu hiç Allahını seversen Kadriye annem? Bebek zaten kara kuru morarmış bir şekilde gelecek. O renkte iyice kara gösterir. Siyahi zannede..."
"Ulan senin çeneni vidalatım bir daha açamazsın!"
Cenk elindeki matkapı Yakup'a doğru tehtid edercesine öfkeyle çalıştırırken Verda hızla oturduğu yerden kalkıp kocasının yanına gidip elindeki matkapa uzandı.
"Ayy Cenk ver şunu elinden bir kaza çıkacak şimdi. Sakin ol biraz."
Karısının uzanmaya çalıştığı matkapı arkasına doğru saklayarak söylendi. Burnundan nefesini sertçe bıraktı.
"Bir şey yok yavrum.Tamam geç otur sen."
Yakup,Cenk'in sert bakışları altında Kadriye hanıma biraz daha sokuldu.
"Kadriye geceliği falan set şeklinde alalım. Terliği falanda oluyor içinde. Lohusalara özel tasarlıyorlar ondan al..."
Cenk'in öfkeli homurdanması ile Leyla bakışlarını Yakup'a çevirdi.
"Tüylü,peluş fqlan oluyor onlar Leyla annem. Hem hijyen açısından uygun değil,hem bebeğe alerji yapar,hem de abim sevmez o tarz şeyleri! Tüyler peluşlar onun tarzı de..."
"Lan defol git! Çık dışarı be!"
Yakup oturduğu yerden sırıtarak Leyla'ya doğru sokuldu bu defada.
"Yakup git! Git güzel kardeşim! Ulan çık şu odadan elimden bir kaza çıcak!Sekiz aydır anamdan emdiğim süt burnumdan geldi be! Her işin,her lagın içindesin! Bilgilerin bir alanla sınırlı değil senin Yakup boğuyorsun beni!"
Cenk nefes alamıyormuş gibi yakalarını çekiştirirken Verda kaş göz işareti yaparak Yakup'a uyarı gönderdi. Bakışlarını kocasına çevirerek koluna girip çekiştirdi.
"Sakin ol canım sen. Gel biraz hava alalım biz. Benim de oturmaktan belim ağrıdı hem."
"Yenge sana da oturma diyorum uzun süre. Sık ve kısa yürüyüşler yap. Zaten çok kilo aldın bir de yürümüyorsun sezeryanla olacak be..."
Üzerine doğru öfkeyle gelen Cenk'le korkuyla Leyla'nın arkasına saklandı.
"Öldürürüm lan seni! Sanamı kaldı karımın yapacağı doğum şekli!?"
"Hani normaldi kilom!? Hepinizde beni kandırıyorsunuz! Şişmanmışım işte!"
Verda'nın ağlayarqk odadan çıkması ile Leyla ve Kadriye hanım bir birine şok olmuş bir şekilde bakarken Cenk ağzındaki küfürleri geri yutarak öfkeden kararan gözlerini Yakup'a çevirip işaret parmağını tehtit edercesine salladı.
"Aşağı in! Bekle beni! Senin belanı si..."
Annelerinin varlığını hatırlayınca dilinden dökülecek olan küfürlere güçlükle engel olarak hızla karısının arkasından gitti.
"Yakup niye böyle yapıyorsun evladım sen?"
Kadriye hanımın sorusu ile Yakup sırıtarak gömleğinin yakalarını düzeltti.
"Yengem ve abimin arasında kalmıyorum böyle yapınca Kadriye anne. Öbür türlü abim yengene sahip çıkamıyorsun diye hıncını benden ve korumalardan alıyor. O da yetmiyormuş gibi yengem de hep abinin tarafını tutuyorsun diye hem trip yapıyor,hem de daha beter delilikler üretip abimi üzerimize bile isteye salıyor. Hal böyle oluncada olan arada çocuklarla vana oluyor. Ama böyle yapınca yengem benden yana oluyor ve abimin gazabından bizi bir şekilde kurtatıyor. Kısacası abim ve yengeme karşı geliştirdiğim bir taktik."
Yakup'un açıklaması ile iki kadın kıkırdarken Leyla,Yakup'a yandan bir bakış attı.
"Ama biraz önce yengeni kırdın Yakup? Bu defa abinin elinden alamaz seni. Üstüne bir de o ceza keser haberin olsun."
Leyla'nın sözleri ile Yakup muzipçe göz kırptı.
"Yengemle aramızda anlaştık biz önceden merak etmeyin siz."
Verda ve Yakup'un kurduğu ittifakla iki kadın Cenk'in haline üzülürken Cenk odalarından gelen ağlama sesiyle hızla odalarına girip yatakta çocuk gibi sesli bir şekilde ağlayan karısının yanına oturarak kollarının arasına aldı.
"Yavrum ne demeye ağlıyorsun o yarım akıllının sözlerine bakıpta. Aklına eseni söylüyor işte puşt!"
"Doğru söylüyor. Şişmanım işte davul gibiyim!"
"Yok öyle bir şey Verda saçmalama."
Krısından biraz uzaklaşıp çenesinden tutarak başını kaldırıp gözlerine bakarak gülümsedi.
"Hadi gel aşağı inelim bahçe de dolaşalım biraz. Bugün yürüyüş yapmadık hiç."
"İstemem! Yapmayacağım! Hem niye bahçeden çıkmıyoruz ki biz!? Neden bir parkta falan yapmıyoruz o yürüyüşü? Sen benden utanıyor musun? Yanına yakıştırmıyor musun?"
Verda'nın sözleri ile Cenk şaşkınca ona baktı. Onun düşündüğünün aksine aldığı kilolar başka şeylere sebebiyet verdiği için çıkartmak istemiyordu dışarıya. Zaten dolgun olan göğüsleri ve kalçaları daha bir göze çarpar olmuştu ve hamile bile olsa o karısına başkalarının bakışlarından rahatsız oluyordu.
"Bahçeye bile çıkarken kıyafet radarına takılmamdan belli aslında benden utanman! Üzerime en az iki beden büyük elbise giymeden çıkmama izin vermiyorsun! Niye kilolarımdan utanıyorsun,beni yanına ya kültür miyorsun çünkü!"
Yüzündeki ellerini hırsla ittiren karısının yataktan kalkması ile onu kendine çekerek kucağına oturttu ve kalkmak için çabalamasını unurdamadan bir kolunu beline sararak hafifçe sıktı.
"Bol kıyafetler giymeni istiyorum çünkü bazı vücut hatların,senin düşündüğünün aksine daha bir kışkırtıcı oldu."
Verda çattığı kaşları ile ona bakarken o demek istediğini vurgularcasına hafifçe göğsünü sıktı.
"Göğüslerin ve kalçalarından bahsediyorum. Sende inadına yapar gibi daracık şeyler giyip beni çıldırtmasan dışarıya da çıkarız."
Karısının boynuna doğru sokularak dudaklarını gezdirdi.
"Paronayak oldum sayende. Bahçedeki korumaları kaç defa değiştirdim haberin var mı senin güzelim? Yanlışlıkla sana birinin gözü değse yerine başkasını getirttim."
"Onadan mı korma beyler ihtiyarlar heyetine döndü. Ayy Cenk onlar nasıl koruyacak bizi? Kendilerine hayrı yok ki onaların. Bende diyorum bu üzerimdeki ağırlık neden kaynaklı? Toplamışsın içi geçmiş ihtiyarları,geri getirt genç ve atletik koruma beyle..."
"Ulan ben ne diyorum sen ne diyorsun kadın!?"
Kocasının kükremesi ile Verda huzursuzca yerinde kıpırdanırken hissettiği sertlikle güçlükle yutkundu.
"Toplu mezarlık niyetine kullanırım bu bahçeyi Verda! Siktiğimin korumalarına kafayı taktığın kadar beni takmıyorsun lan!"
Verda kocasının kıvama gelmeye başladığını anlayınca gülmemek için kendisini güçlükle tuttu. Aldığı kilolar umrunda bile değildi. İki aydır kendisinden uzak duran kocasını istiyordu. Gerçi bu defa Yakup'u koruyamayacaktı kocasından ama yapacak bir şey yoktu. Kendisi kabul etmişti yardım etmeyi.
"Sen benimle ilgileniyor musun ki bir de bana böğürüyorsun!?İki aydır uzak duruyorsun benden! Madem öyle ben de bundan sonra takmayacağım seni! bu geceden itibaren başka oda da yat Cenk!"
Sahte bir sinirle kocasının kucağından kalkmaya çalıştı fakat onun belini biraz daha sıkıp kendisine bastırması ile kıpırdanmakla yetinmişti sadece.
"Sana dokunmuyorum diye mi böyle saçma sapan düşüncelere kapıldın?"
Kocasının sorusu ile Verda sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle konuştu.
"Sen beni koruma beylerden kıskanınca saçma sapan olmuyor da ben kocamın bana neden dokunmadığını düşününce mi saçma sapan düşünce oluyor!?"
"Ulan bir kere de her lafın içine sokma şu korumaları be! Ben neden istemeyim seni!? En son birlikte ligimizden sonra ağrın oldu diye uzak duruyorum ben kadın! Beğenmesem gece gündüz soğuk suyun altına mı koşarım Verda yapma Allah aşkına!"
Verda kocasının son sözlerini acı çeker gibi inlercesine söylemesi ile masumca gözlerini kırpıştırdı.
"Bende mi gece gündüz soğuk suyun altına koşayım Cenk. Bir kere ağrım oldu diye onu ne demeye yaşadığımız birlikteliğe bağlıyorsun ki?"
Elleri karısının bacaklarında dolanırken boynuna küçük öpücükler bırakarak göğüslerine doğru ilerledi.
"Sizi riske atmak istemiyorum. Biraz daha sabret beni de yoldan çıkartma."
Verda kocasının kucağında daha rahat bir pozisyona geçerek parmaklarını alnına dökülen saçlarında gezdirdi.
"Ben yoldan çıkarmıyorum ki sen kendi kendine eziyet ediyorsun. Sonra ben konuşuncada suçlu oluyorum. Kendini geri çektikçe aklına başka şeyler geliyor ve sinirini etrafındakilerden çıkartıyorsun. Yapma bunu. Hamileyim ama senin bizi düşünerek uzak durman bile bu hormanlar yüzünden benim seni yanlış anlamama sebep oluyor. İkimizinde kendimize olan güvenimizi sorgulatıyorsun."
Dudaklarına yönelen kocasının dudaklarının üzerine elini kapatarak başını iki yana salladı.
"Devamını getirmeyeceksen hiç başlatma lütfen ve ayrı odalar konusunda da gayet ciddiyim. İkimizede eziyet oluyor bu durum en azından doğum olana kadar ayrı kalırsak sağlığımız açısından daha iyi olacak."
Dudaklarının üzerindeki karısının avcuna bir öpücük bırakıp elinden tutup çekti.
"Ayrı odaları çıkart aklından. Yok öyle bir şey olamaz.Ben bu eziyete katlanırım biraz daha ama madem sen zor durumdasın senin için bir şeyler düşünelim yavrum."
Kocasının sözleri ile Verda yüzünü buruşturarak omzundan ittirdi.
"Ayy Cenk tamam bir şey söylemedim ben bırak! Git soğuk duşmu alacaksın,buz küvetine mi dalacaksın ne yapacaksan yap!"
Karısının sözleri ile kıkırdayarak boynunu hafifçe ısırıp üzerine öpücük bırakarak geri çekildi.
Verda'nın kalçalarını kendisine biraz daha bastırarak boğuklaşan sesiyle fısıldadı.
Verda hissettiği sertlikle ağlamaklı bir yüz ifadesi ile alnını kocasının omzuna yaslayarak inlercesine fısıldadı.
"İstediğim şey sadece o değil ki! Seni özledim ben! Tenini,kokunu sıcaklığını hissetmeyi özledim! Seni hissedemedikten sonra o umrumda mı sanıyorsun!"
Karısının sıcak nefesi boynuna çarparken kesik bir kaç nefes alarak onu ani bir hareketle yatağa yatırarak onun heyecanla parlayan bakışları altında elini kasıklarına doğru yönelterek bacağına bir öpücük bırakıp fısıldadı.
Verda hissettiği dokunuşlarla sert bir nefes alarak gözlerini kapayıp başını hızla iki yana salladı.
Karısının duş almasına yardım edip birlikte duştan çıktıktan sonra önce onun giyinmesine yardım edip,daha sonrada kendisi giyinerek bakışlarını yatakta uyku mahmuru uzanan karısına çevirdi. Yüzünde oluşan gülümseme ile ona doğru yaklaşarak yanına oturup alnına bir öpücük bıraktı.
Verda kocasının sorusu ile başını sallayınca Cenk yatağın üzerindeki pikeyi üzerine örterek ıslak karısının ıslak saçlarına baktı kısa bir an. Böyle uyumasını istemiyordu ama yorulmuştu belliki. Yataktan kalkıp tekrar banyoya ilerledi ve aldığı havluyla geri dönüp onu karısının ıslak saçlarına sardı. Onun huysuzca homurdanması ile gülerek fısıldadı.
"Biraz dinlen sen. Annemlere bakayım ben önce sonra hep birlikte yemek yeriz."
Verda belli belirsiz başını sallayınca yataktan tekrar kalkarak kapıya doğru ilerledi.
Leyla ve annesini hâlâ bıraktıkları gibi bebek kıyafetlerinin arasında cebelleşirken bulunca onların yanına yaklaşarak karısının istediği ve alması için başının etini yediği sallanan sandalyeye oturdu.
Leyla'nın sorusu ile yüzüne bir gülümseme yayılırken başını olumlu anlamda salladı.
Kadriye hanım bakışlarını oğluna çevirince nemli saçlarını farketmiş ve dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı.
"Karınla ilgilenirsen bu kadar alıngan olmaz,sende sakinleştirmek için bu kadar uğraşmazsın oğlum."
Leyla Kadriye hanımın sözleri ile kıkırdarken Cenk annesinin sözlerindeki imayı farkedince uyarırcasına öksürüp annesinin kendisine dönen bakışlarına Leyla'yı işaret ederek başını onaylamazca sağa sola sallayıp sandelyeden tekrar kalktı.
"Daha bir ay var doğuma. Halledersiniz sonra bu işleri. Yemek yesek artık. Verda da acıkmış..."
Karısının çığlığı ile sözleri yarım kalırken bakışları anneleri ile kesişti.
"Tövbe bismillah! Ayy vallahi bir şey oldu! Canını alıyorlar sanki gelinin!"
Verda'nın çığlığını işittikten sonra hızla kapıdan çıkarken annesinin sözleri içindeki korkuyu iyice arttırmıştı. Hızla girdiği odada bakışları yataktaki karısını bulurken onun acı çeken ifadesi ile donup kalmıştı. Yanından hızla geçen annesi ve Leyla'yı bile farkedecek durumda değildi.
Verda hissettiği acıyla yüzünü buruşturarak avuçlarının arasındaki pikeyi tüm gücüyle sıkarak güçlükle cevap verdi.
"Bir şey oluyor anne! Sıcak bir şeyler akıyor bacaklarımdan!"
Kadriye hanım ve Leyla birbirine telaşla vakatken Cenk hâlâ donmuş bir şekilde karşısındaki manzarayı izliyordu.
Verda'nın sözleri ile kadriye hanım hızla pikenin ucunu kaldırarak baktı. Gördüğü manzarayla telaşla söylendi.
"Biraz önce bir şeyi yoktu! Ne oldu birden bire!"
Verda duyduğu kan kelimesi ve ani gelen sancıyla bir çığlık koparırken Cenk işittiği çığlıkla ellerini hızla kulaklarına kapadı.
"Sakin ol kızım. Hastaneye gitmemiz lazım bir an önce!"
Kadriye hanım gelinine telkin versede işe yaramazken Leyla kızını kolları arasına alarak onu sakinleştirmek için konuşuyordu.
Kadriye hanım hızla oğluna doğru yaklaşarak telaşla konuştu.
"Oğlum hemen hastaneye gitmemiz lazım. Kanaması var."
Cenk annesinin yüzğne anlam veremeyerek bakarken Kadriye hanım onu bir kaç kez sarsmış fakat yinede kendine getirememişti.
Verda çektiği acıdan dolayı gözlerinden akan yaşlarla anne ve oğulu izlerken acıyla bağırdı.
Leyla kızının çığlığı ve seslendiği isim ile şaşkınca ona baktı.
"Kızım ne Yakup'u!? Ne yapacaksın Yakup'u kocan burada ya!"
Verda annesinin sözlerine karşı sinirle güldü.
Leyla'nın bakışları Cenk ve onu kendine getirmeye çalışan Kadriye hanıma dönünce yüzünü buruşturarak telaşla bağırdı.
"Yengeee! Leyla annee! Ne oluyor!?"
Yakup isminin koca evi inletircesine seslenilmesi ile yukarıya nasıl çıkmıştı anlamamıştı. Bakışları yataktaki Verda ve Leyla'yı bulunca onların halinden durumu kavraması uzun sürmemişti. İçeriye girmek için hareketlenirken kapının yanındaki Cenk ve annesinin mücadelesini görünce de yüzünü buruşturarak bağırdı.
"Amann bee! Yine mi yahu!Bebeği öğrenir şoka girer,doğum başlar şıka girer! Ne alem adamsın sen abi ya! Çekil sen Kadriye annem çekil! Onun ilacı bende!"
Orta yaşlı kadını kenara iterek Cenk'in karşısına geçip sıktığı yumruğunu çenesine geçirdi.
Cenk çenesine aldığı sert darbeyle kendine gelirken Leyla ve Kadriye hanımın attığı çığlığın farkında bile değildi. Hızla karısına doğru yaklaşırken bir taraftan da Yakup'a isteklerini sıralıyordu.
"Mina' yı ara! Hastanede değilse gemen hastaneye geçsin! Ama önce in arabayı çalıştır çabuk!" Mina'yı giderken de ararsın!"
Karısının üzerindeki pikeyi açtığı gibi gördüğü manzara ile hızla geri kapatıp pikeyi belinden altına sararak aceleyle kucağına aldı.
Pikeyi kaldırdığı an kocasının yüzünün aldığı şekil ve renginin atması ile Verda başını yatağa doğru çevirmiştiki Cenk'in bağırması ile bakışları korkuyla onu buldu.
Karısının bakışları kendisininkini bulunca alnına bir öpücük bırakıp dolan gözleriyle fısıldadı.
"Bakma sakın! Kanaman olmuş biraz. Kötü olursun sen şimdi. Benden başka hiç bir yere,hiç kimseye bakma tamam mı!?"
Verda kocasının halinden ters giden bir şeyler olduğunu anlayarak başını olumlu anlamda salladı. Onun koşar adımlarla kapıdan çıkması ile tekrar gelen sancıyla tırnaklarını kocasının boynuna batırmış dudaklarından firar eden çığlığa da engel olamamıştı.
Yakup'un çalışturdığı araca karısı ile birlikte geçerken Yakup Leyla ve Kadriye hanıma arkadaki aracın onları getireceğini söyleyerek,aracı kulakları tırmalayan bir sesle kaldırıp yola koyuldu.
İki kadın şok içinde bir birine bakarken Kadriye hanım son anda aklına gelen doğum çantasını almak için tekrar hızla eve girip aldığı çantayla tekrar yola koyuldular.
Verda'nın arada bir gelen sancıtla attığı çığlıklar azalırken Cenk üzerinde gittikçe daha çok hissettiği ıslaklıkla Yakup'a bağırdı.
"Biraz daha hızlı sür lan şu arabayı!"
Cenk'in ani kükremesi ile Yakup bakışlarını dikiz aynasından ona çevirdi.
"Tamam abi! Sen sakin ol yetiştireceğim ben yengemi! Bir şey olmayacak korkma sen! Böyle yaparak beni de korkutuyorsun! Zaten yengemin çığlıkları haddinden fazla gerilmeme neden oluyor sen bari yapma gözünü Seveyim!"
Cenk'in bakışları her saniye solan karısının yüzünde gezinirken terden alnına yapışan saçlarını geri çekerek fısıldadı.
"Verda... Yavrum bırakma kendini. Az kaldı güzelim geldik sayılır."
"Söyle canımın canı. Ömrümün baharı söyle."
Karısının sorusu ile başını olumsuz anlamda salladı.
Karısının boynuna doğru eğilerek dudaklarını bastırıp kokusunu içine çekti uzunca.Karısına uyup uzak duramadığı için kendine kızıyordu. Uzak dursaydı engel olabilseydi böyle olmayacaktı belki de.
Verda aldığı kesik ama derin nefesleri arasında kıkırdayarak başını halsizce hareket ettirdi.
"Canım yanıyor ama huylanıyorum da. Yapma şunu. Ter kokuyorum dur."
Cenk onun sözleri ile gözyaşlarına hakim olamayarak biraz daha sokuldu boynuna ve sesli bir şekilde çekti kokusunu içine.
"İsmin gibi gül kokusu var teninde..."
Kocasının titreyen sesiyle kaşları çatılırken yüzünü görmek için güçsüzce başını çekmeye çalıştı boynundan. Başaramayınca kararan gözlerine inat bilincini açık tutmaya çalışarak fısıldadı.
"Niye ağlıyorsun Cenk!? Bana bak!"
Kocasının boynundan başını kaldırmadan olumsuz anlamda sallaması ile tekrar fısıldadı.
"Bana bak Cenk! Hani sadece bana bak demiştin. Sen niye bakmıyorsun yüzüme? Korkutma beni Cenk lütfen!"
Verda'nın sözleri ile güçlükle yutkunarak başını boynundan kaldırıp gözlerine baktı.
Karısının soğuk parmaklarını yüzünde hissettiğinde kalbi teklerken Verda gülümsemeye çalışarak fısıldadı.
"Seni ilk gördüğümde de ağlamaktan kızarmıştı gözlerin. Ağlama! Korkmada! Burakmam ben seni! Herkes bıraksa da ben seni bırakmam! Daha kızımla seni çıldırtmadan kurtulamazsın benden!"
Kuruyan dudaklarında dilini gezdirip kocasının yana doğru kıvrılan dudaklarında parmaklarını gezdirdi.
"Bir şey isteyeceğim senden söz ver bana yapacaksın."
Cenk başını olumlu anlamda sallayınca Verda sözlerine devam etti.
"Tövbe estagfurullah yengem şu halde derdin korumalar mı yahu!"
Yakup'un sözleri ile yüzünü buruşturdu Verda.
"O ihtiyarların kendine hayrı yok Yakup. Abini ve seni koruyamazlar. O yüzden lütfen geri getirin korumaları."
"Tamam yavrum. Söz getireceğim geri! Ama yorma artık kendini sen."
Verda derin bir nefes alarak başını salladı.
"Ceren koyalım kızımızın ismini."
İşittiği isimle aldığı nefes Cenk'in boğazında takılı kalırken Yakup aracı parkederek fusıldadı.
"Geldik yengem geldik! Abi sedye getireyim hemen!"
Yakup hızla araçtan inerek acile doğru koşturunca Cenk'te kucağında karısı ile hızla indi araçtan.
Acile girmeden gözleri kapanan karısıyla hastaneyi inletircesine bağırdı.
Doğumhanenin kapısında bir ileri bir geri volta atarken açılan kapıdan çıkan hemşire ile hepsinin bakışları onu buldu.
"Acil kana ihtiyacı var hastanın. Biz elimizdekileri kullanıyoruz şu an ama Mina hanım sizinde hazırlıklı olmanızı istiyor."
Elindeki küçük not kağıdını Cenk'e uzatarak sözlerine devam etti.
"Aranızda AB negatif kan grubu olan varsa bu birime giderek kan versin hemen."
Hemşire sözlerini bitirip çıktığı gibi tekrar doğumhaneye girerken Cenk korkuyla elindeki kağıda bakıp Yakup'a döndü.
"Herkese haber et!AB negatif kanı olan hemen hastaneye gelsin!"
Yakup başını olumlu anlamda dallarken telaşla konuştu.
"Abi benim kan grubum uyuyor. Ben veririm."
Yakup'u kendisine çekip sıkıca sarıldıktan sonra onu hemen söylenen birime gönderirken Yusuf ve diğerleride gelmiş Verda'nın durumundan kısaca bahsedilmişti.
Ailedeki kimsenin kan grubu Verda ile uyuşmazken herkes telefona sarılıp uygun kanı arama telaşına düştü.
Gelen her olumsuz cevapla Cenk'in içindeki korku biraz daha artarken sırtını duvara yaslayarak elleriyle yüzünü sertçe ovdu. İçindeki korkuyla birlikte karısına uyupta birlikte olduğu için pişmanlığıda her geçen saniye büyürken dolan gözlerine avuç içlerini bastırarak nefesini sertçe bıraktı.
Omzunda hissettiği el ve işittiği sesle bakışlarını yanındaki adama çevirdi.
"Biliyorum zor hatta çok zor bir durumdasın. Yıllar önce aynı korluyla ben de yüzleştim. Ne kadar korkma desemde elinde olmadığınıda biliyorum. Ama toparlanmak ve güçlü durmak zorundasın oğlum."
Yusuf'un sözleri ile dolu olan gözlerini kırpıştırarak fısıldadı.
"Onu da kaybedersem ben ne yaparım baba? Hep arkada kalan ben oluyorum! O benim kışa mahkum olan hayatımı bahara çevirdi baba. Ben tekrar onunla işittim kuşların sesini. Onunla yeniden gördüm tomurcuklanan çiçekleri,dünyanın renklerini. Şimdi Verda giderse kuş sesleri gidecek! Baharın tomurcuklanan çiçekleri açmadan kuruyacak! Dünya yine zifri karanlık olacak! O benim dünyam! Nefes alabildiğim tek yer onun yanı!"
Yusuf,Cenk'in yüzünü avuçları arasına alarak yüzündeki gülümseme ile hafifçe sarstı.
"Gitmez! Güven bana. Ben bilmiyor muyum kızımdaki inadı."
Cenk'in yüzünü hafifçe sıkarak kıkırdadı.
"Lan seni hem sevip hem uzak durmak için inadından çevirdiği dolapları ben bilmiyor muyum sanki? Bana karşı seni korumak için kaç takla attığını farketmedim mi sanıyorsun? Söylediği hamilelik yalanını açığa çıkmasın diye,sen benim karşımda mahçup olma diye karşıma geçip yalan söyledim bile diyemedi. Ben seni sevdiği için evlenmenize izin veridiğim halde o olmayan hamileliği yüzünden evlendirdiğimi düşündü de yinede öyle değil baba ben yalan söyledim demedi."
Cenk'i kendisine doğru çekip sıkıca sarılarak sırtına bir kaç kez babacan bir tavırla vurarak fısıldadı.
"Kendine gel! Toparlan! Ne olursa olsun,kim olursan ol seni seviyor!Seni istemediğini söylediğinde bile bırakamayacağının vageçemeyeceğinin farkındaydı. Biraz farklı savaşır istediğini almak için ama istediğini aldığı zamanda bırakmaz! O yüzden korkama istediğini almışken arkasında bırakıp gitmez!"
Cenk'i bırakıp omuzuna bir kaç sefer daha vurarak güldü. Yakup kan vermek için bir kaç kişi daha getirdikten sonra hepsi biraz da olsa rahat bir nefes almıştı.
Doğumhanenin kapısında kalabalık çoğalınca Cenk,Yusuf,Leyla,Güney,Kadriye hanım ve Yakup dışında herkes hastene bahçesi ve kafeteryasına dağılmış fazla kalabalıktan kimsenin rahatsız olmasını istememişlerdi.
Verda'nın doğumhaneye alınmasının üzerinden Kırkbeş dakika geçmişti.Endişeleri zaman geçen zaman uzadıkça artarken açılan kapıdan bir hemşire çıkarak küvözün içindeki bebek ile bekleyenlere yaklaştı yüzündeki gülümseme ile.
"Gözünüz aydın. Kızınız dünyaya geldi."
Cenk hızlı bir kaç adımda küvöze yaklaşarak gözünden damlayan yaşlarla şeffaf plastiğin üzerinde kızona dokunuyormuş gibi parmaklarını gezdirerek fısıldadı.
İşittiği isimle Kadriye hanımın eli kalbine giderken oğluna gözünden akan yaşlarla baktı.
Hemşire küvözü götürmek için hareket ettirirken Cenk telaşla koluna yapıştı.
"Benim bilgi vermem pek uygun olmaz. Zor bir doğumdu çünkü.Mina hanım bilgi verecektir."
Cenk kızın kolunu bırakarak başını olumlu anlamda sallarken hemşire sözlerine devam etti.
"Bebeğiniz bir buçuk ay erken doğduğu için bir süre gözetim altında tutulacak. Kontrollerini yapalım tekrar bilgilendiririz."
Yusuf geçmişte oğlu ve kızının yaşadığı o zorlu süreci hatıtlayınca telaşla sordu.
Yusuf'un sorusu ile Cenk'in bakışları hızla onu bulmuş,sonra tekrar küvözün içindeki bebeğine çevirmişti bakışlarını. Korkulu bakışları ile bebeği incelerken onun normal ve sağlıklı göründüğüne kanaât getirmiştiki hemşire cevap verdi.
"Hayır şu anlık bir sıkıntısı yok gibi ama rutin kontrolleri yapmamuz gerekiyor. Sonuçta erken doğduğu için prematüre grubunda bir bebek ve takip edilmeli."
Yusuf ve Cenk hemşirenin açıklaması ile tuttukları nefeslerini bırakırken Güney bebekle birlikte gideceğini söyleyerek yanlarından ayrıldı.
Annesinin sesi ile bakışlarını ona çeviren Cenk onun ağladığını farkedince yanına yaklaşarak kolunu omzuna dolayıp kendisine çekti.
"Anne niye ağlıyorsun şimdi. Bak sağlıklı işte torunun. Verda da çıkacak birazdan."
"Çok şüküt oğlum. İnşallah gelinimde çıkacak sağ salim ama torunumun ismi...Yani Verda'nın fikrini almadan uygun olmaz oğlum. Eşine sor önce. O taşıdı torunumu aylarca istediği bir isim vardır belki kızın gönlünde."
Cenk annesinin sözleri ile gülümseyerek başına bir öpücük bırakıp geri çekilerek gözlerine baktı.
"Verda istedi. Kızımıza,kardeşimin ismini vermemi karım istedi anne."
Orta yaşlı kadın bakışlarını Leyla ve Yusuf'a çevirerek göz yaşları arasında bakarken onlarında başını sallayarak onay vermeleri ile gülümseyerek fısıldadı.
Cenk annesinin haline üzülerek onu arkasındaki sandalyeye oturturken Doğumhanenin açılan kapısından bu defa Mina çıkınca hepsi hızla ona yaklaşıp merakla baktılar.
Hepsi tuttuğu nefesini bırakırken Cenk ellerini yüzüne kapatarak sertçe ovup geri çekerken Mina sözlerine devam etti.
"Kanaması fazla olduğu için anneyi ve bebeği daha fazla riske atmamak için genel anestezi vererek sezeryanla yaptık doğumu. Kanamayı kontrol altına aldık. Fazla kan kaybettiği için ve hala anestezinin etkisinde olduğu için uyuyor. Yarım saate odasına alınır. Ama siz fazla kalabalık yapmayın zaten yorgun olacağı için yarın sabaha anca toparlanır. Bir kişi kalsa yeterli."
Mina sözlerini bitirip tebriklerini de ilettikten sonra Yusuf ve Cenk gözgöze gelince Yusuf damadının derdini anlayarak sırıttı.
"Cenk kalsın yanında. Biz Verda'yı ve torunumu gördükten sonra gidelim."
"Ay olur mu öyle Yusuf. Sezeryan dedi duymadın mı? Cenk nasıl bakacak. Anlamaz çocuk."
"Dünürüm haklı Yusuf bey. Ben den de çekinir belki Leyla kalsın,ya da Güney kızım. Cenk anlamaz o işlerden pek."
Cenk annesinin sözleri ile gözlerini devirirken Yusuf karısına bakarak kaş göz işareti yaptı.
"Leyla'm ne var anlamayacak! Sende sezeryanla doğum yaptın ve yanında kalan bendim. Bakar Cenk karısına! Ne zannediyorsunuz siz benim damadımı yahu!?"
"Yusuf amca haklı Kadriye anne! Hem siz bebeğin odasını bile düzenleyemediniz hâlâ. Abim kalsın biz odayı halledelim."
"Ayy ben onu unuttum ya evladım. Doğru söylüyorsun. Abin o işten hiç anlamaz. En iyisi burada karısının yanında dursun. Evde de asık suratı ile onu çekemem ayol ben!"
Cenk annesine şaşkınca bakarken annesi Leyla'nın koluna girerek çekiştirip yapılacaklar listesini sıralamaya başlamıştı. Yusuf damadının yüzünün aldığı şekille gülerek omzuna vurup eliyle asansörü işaret etti.
"Alış bunlara damat. Senin pabuç dama atıldı artık. Kadınlar doğumdan sonra bir süre kocalarına karşı ilgisiz oluyor dikkat et Verda'da atmadın pabucunu dama. Elinden geldiğince Ceren'le sen ilgilen. Özellikle geceleri. Anne yeterince dinlenirse sende huzurlu olursun ama öğütlerimi yabana atar kendi bildiğini yaparsan pabucun dama atılmadan kapının önüne bile konulabilirsin!"
Cenk,Yusuf'un verdiği kısa dersi dikkatlice dinleyip başını olumlu anlamda salladı. Adam tecrübeliydi sonuçta. Ayrıca söylediklerinde yanlış bir şey de yoktu.
Yusuf dışarıda bekleyen arkadaşlarını ve çocukları durumdan haberdar ederek göndermişti. Kendiside eşi ve diğerlerinin yanına gitmeden önce torununu görmek için yönünü yenidoğan ünitesine çevirdi.
Geldiği bölümde Jamal ve Sarah'la karşılaşınca onlarında bebeği görmek için geldiklerini anlamış ve didişerek üçü birlikte büyük camın önüne geçmişlerdi.
İçeride Cenk ve Güney'i görmeyi beklemeyen üçlü şaşkınca onları izledi.
"Ulan bunlar nasıl girdi içeriye be!? Enfeksiyon kapacak torunum bunların yüzünden!"
Yusuf'un sesindeki kıskançlık tınısı ile Jamal kıkırdarken Sarah önündeki camı tıklatarak ikilinin bakışlarının kendilerine dönmesini sağlayarak işaret parmağını kaldırıp onaylamazca sallayarak dışarı çıkın işareti yaptı. Güney'in yanaklarını şişirip nefesini bırakması ile Sarah gülerek bakışlarını bebeğe çevirdi.
"İzinsiz giremezler Yusuf amca. Zaten şartlara uyarak girmişler bak endişelenme sen. Torunun da gayet sağlıklı gözüküyor hem."
"Vallahi ben ne annesine ne babasına benzettim bu ufaklığı Yusuf amca. Karıştımı acaba? Anne baba esmer bebek sarışın."
Yusuf ,Jamal'e ters ters bakarak homurdandı.
"Zevzek zevzek konuşma Jamal! Nasıl karışacak torunum acaba?"
Bakışlarını torununa çevirerek yüzündeki buruk gülümseme ile fısıldadı.
"Fotoğrafını görmüştüm Cenk'in evinde,halasına benziyor torunum."
Yusuf'un cevabı ile Jamal bakışlarını tekrar içeriye çevirerek Cenk'e baktı üzgünce.
"Halası pek bi güzelmiş demek ki? Şuna bak Jamal abi. Dudaklarına falan baksana şunun bebek katologlarından fırlamış gibi!"
"Maşallah desene kızım nazar değdireceksin yahu!"
Yusuf'un çıkışı ile Sarah kıkırdayarak onun sözlerini onaylarken Güney ve Cenk bebeğin başında didişiyordu.
"Enişte sen git eve ben kalayım ne olur? Yarın sen kalırsın hıı ne olur ya!"
"Olmaz Güney! Ben kalırım karımın yanında! Sen Ceren'i seveceğim diye Verda ile ilgilenmezsin."
Hemşirenin uyarısı ile ikili bebeğe son bir kez daha bakarak çıkarken Güney tekrar şansını denedi.
"Vallahi ilgilenirim ya! Ben kalayım hadi lütfen! Bak kalmama izin vermezsen uzun süre senin eve yerleşirim görürsün!"
Güney'in küçük tehtidi ile kıkırdayarak ona döndü.
"Yapsana kız öyle bir iyilik. Geceleri nöbetleşe bakarız Ceren'e. Ama bak o karayip korsanı kılıklı herifle zırt pırt görüştürmem ona göre!"
Cenk'in son sözleri ile Güney kaşlarını çatarak çemkirdi.
"Enişte dediğime bakma benden küçük olduğunu unutma Cenk! Ayrıca sen görüştürsen bile ben görüşüyormuyum acaba o Eren denen zibidi ile!?"
Başındaki boneyi çıkarıp çöp kutusuna atarken Cenk kıkırdayarak baldızının kolunu dürttü.
"Şhtt! Baldız. Ben Eren olduğunu söylememiştim ama belliki senin aklındaki o. Hemen kendini savunmaya geçtiğine göre."
Güney üzerindeki önlüğü çıkarırken Cenk ona göz kırpıp arkasında öfkeyle bırakarak çıktı odadan.
Verda henüz kendisine gelemesede aile büyükleri onu da görüp eve gitmek için ayrılırken deyim yerindeyse Güney'i sürükleyerek götürmek zorunda kalmışlardı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Tuğra kucağındaki Gece'yi uyutmaya çalışırken bakışlarını karısının çizdiği resimden Acar'a çevirdi.
"Lan bu kızı ben bi yerden çıkaracağım ama bir türlü aklıma gelmiyor nerede gördüğüm."
Kocasının sözleri ile Acar umutla bakışlarını Tuğra'ya çevirmiştiki Asya kıkırdayarak konuştu.
"Dalga geçiyor Acar. Daha tamalamadım bile resmi, nasıl birine benzetmiş acaba benim çok bilmiş kocam? Umutlanmadan önce onu sorgula istersen."
Acar'ın bakışlarındaki heyecan sönerken kucağında uyuyan Güneş'i yanındaki pusete yatırdı.
"Asyam vallahi dalga geçmiyorum. Çok tanıdık geliyor ya! Gördüm ben bir yerde!"
"Tuğra etme eyleme beni boş yere umutlandırma kardeşim."
Asya uyuşan bedenini esneterek bakışlarını kocasına çevirdi.
"Hayatım Acar haklı. Yapma yazık çocuğa. Bitirince incele ondan sonra engin bilgilerini bizimle paylaş olur mu?"
Mehmet elinde tatlı tabağı ile yamlarına gelirken uyuyan torunlarını uyandırmamak için fısıltıyla konuştu.
Mehmet'in sorusuna Asya cevap verdi.
"Daha bitmedi baba. Var biraz daha?
Tuğra başını karısının omzunun üzerinden tekrar resmi incelemek için uzatırken Asya sıkıntıyla söylendi.
Karısının huysuzlanması ile kıkırdayarak yanağına bir öpücük bırakarak babasına çevirdi bakışlarını.
"Baba bi de sen bak şu çizime. Ben tanıdık geliyor diyorum ama Asyam inanmıyor bana."
Mehmet çatalındaki tatlıyı ağzına atarak Asya'nın çizdiği resme doğru ilerleyip inceledi. Tanıdık gelen sima ile gözleri kısılırken elindeki çatal ile resmi işaret edip konuştu.
"Dilimin ucuna geliyor ama kim olduğunu çıkaramıyorum."
"Haahhh! Ne oldu Asyam!? Ne dedim ben!? Bak babama bile tanıdık geldi işte."
Tuğra'nın heyecanla verdiği tepki ile kucağındaki bebek sıçrarken Acar onun kucağından bebeği alarak sinirle çıkıştı.
"Kızı bulacağız diye bebeğin aklını alacaksın kardeşim. Dikkatli olsana biraz."
Mehmet oğlunun ensesine hafifçe vurarak homurdanırken Asya ona ters ters bakıp oturduğu yerden kalktı.
"Tamam yeter bu kadar Yoruldum ben. Yarın devam ederiz."
Acar Asya'nın sözlerini onaylarken onun çıkması ile tuvaldeki çizime odaklanan ikiliye çevirdi bakışlarını.
"Mehmet amca dalga geçmiyorsunuz değil mi? Bak vallahi bi umut,bi heyecan sarıyor beni."
Acar'ın hali ile Mehmet gülerek başını salladı.
"Yürek ile sevda ile dalga geçecek adam mıyım ben it. Gerçekten çok tanıdık."
Aldığı cevapla Acar'ın yüzünde bir gülümseme peydah olurken Mehmet bebekleri işaret ederek söylendi.
"Siz torunlarımı götürün odalarına ben biraz daha düşüneyim bakalım hatırlaya bilecek miyim?"
Tuğra ve Acar başlarını olumlu anlamda sallayıp bebekleri alırken Mehmet tekrar çizime odaklandı ve farkettiği şeyle heyecanla bağırdı.
Karısının söylenerek gelmesi ile sırıtarak seslendi.
"Gel yavrum gel! Lan bak şu çizime bir. Acar'ın sevdalısını tanıyabilecek misin!?"
"Ne böğürüyorsun be adam! Gece ve Güneş uyanacak senin yüzünden!"
Kocasının koluna bir çimdik atarak elindeki tabağa bakıp yüzünü buruşturdu.
"Yine mi tıkınıyorsun sen!? Bir kerede boş göreyim şu ağzını!"
Mehmet elindeki tabağı yanındaki sehpanın üzerine bırakarak söylenen karısının omuzlarından tutup tuvale çevirdi.
"Bırak şimdi tatlıyı falan yavrum ya! Şu çizime bak!"
Azra'nın bakışları tuvalin üzerindeki çizimi incelercesine gezinirken diğerlerinin aksine ilk bakışta tanımıştı kim olduğunu. Yüzüne yayılan gülümseme ile kocasına döndü ve işaret parmağı ile tuvaldeki yöresel kıyafetli kız çizimini işaret etti.
Mehmet karısının sorusu ile başını olumlu anlamda salladı. Kocasının onayı ile Azra şaşkınca tekrar resme bakarak fısıldadı.
"Bir şey yapmayacağız hayatım. Kader zaten Acar'ı nasibinin yanına yöresine çekmiş. Bizim bir şey yapmamıza gerek kalmamış. Çok geçmeden kendisi görür zaten kızı. Biz karışmayalım hiç."
Azra kocasına şaşkınca baktı. İlk defa bir işe burnunu sokmuyordu öyle mi? İşte bu tarihte bir ilkti. Kocasının göğsüne solularak bakışlarını tuvalden çekmeden fısıldadı.
Karısının saçlarına bir öpücük bırakıp muzipçe güldü.
"Bazı durumlarda hâlâ gençlere taş çıkartırım karıcığım. Gece uygulamalı göstereyim istersen."
"O durumu bırak sen şimdi de niye el atmıyorsun Acar'ın durumuna?Sem seversin gizli kapaklı milletin yuvasını yapmayı?"
Mehmet karısının sorusu ile elinden tutarak üzgünce söylendi.
"Ayaz ve Gökçe'den sonra gizli kapaklı işlere tövbe ettim."
Aldığı cevapla Azra elini kocasının yüzüne götürerek hafifçe okşadı.
"Öyle sonuçlar doğuracağını tahmin edememeniz kötü oldu ama sadece kendini suçlaman sana haksızlık Mehmet. Onların evliliğini çocuklarda dahil hep birlikte planlamışsınız. Şimdi kendine yüklenme bu kadar. En büyük hatanız onların aralarındaki ayrılığı bu kadar uzun tutmanızdan kaynaklıydı. Daha önce birleştirseydiniz şimdi sizde pişmanlık yaşamazdınız."
Mehmet karısının sözlerini başını sallayarak onaylarken Tuğra'nın sesi ile kapıya yöneldiler.
"Acar gidiyormuş baba. Hatırlaya bildin mi kızı?"
Mehmet ve Azra odadan çıkarak yüzlerine bir gülümseme kondurup Acar'a baktılar.
"Hatırlayamadım ama hissediyorum en kısa zamanda bulacaksın evlat aradığını."
Selçuk,Mehmet'in sözleri ile ona çaktırmadan gülerken Tuğra'yı dürtüp fısıldadı.
"Babam o kızı bulmuş belliki kayınço. Yok eğer bulamadıysa altıncı hissine güncelleme gelmiş demektir.Bu kadar emin konuşmasına bakılırsa."
Selçuk'un sözleri ile Tuğra bakışlarını babasına çevirdi ve eniştesinin haklı olduğu kanaatine varmış gibi başını olumlu anlamda salladı.
"Güncelleme gelmiş mi bilmem ama yeni bir plan yükleniyor gibime geldi enişte. Bulduğu halde söylememesinin başka açıklaması olamaz."
Acar hepsi ile vedalaşıp evden ayrıldıktan sonra asansöre binerek ineceği rakamı tuşladı. Mehmet ve Tuğra'nın sevdiği kızı tanıyor olabilme ihtimali bile içini tarifi imkansız bir heyecanın sarmasına neden olmuştu. Derin bir kaç nefes alırken titreyen elleri çekti dikkatini.
"Heyy koca yörük heyy! Daha kızı bulmadan bu hale geldiysen bulunca kalpten gitmezsen iyi."
Bakışları ellerindeyken asansörün açılan kapılarını bile bir kaç saniye sonra farkedebilmişti. Bakışlarını ellerinden çekip yüzündeki gülümseme ile bir adım atmıştı ki çarptığı şeyle şaşkınca sendeleyen bedeni hızla tutmuş o esnada asansörün kapanmak üzere olan kapısı sertçe koluna çarpınca acıyla inleyerek tuttuğu beden kendisini dışarı çekmişti.
"İyi misiniz!? Ben farkedemedim sizi kusura bakmayın!"
Acar başını olumlu anlamda sallarken kollarındakinin bir kız olduğunu ancak idrak edebilmişti. Kollarını hızla kızın üzerinden çekerek bir adım geriye çekilip kolunu ovarak cevap verdi.
"İyiyim. Kusura bakmayın ben de sizi farkede..."
Bakışları karşısındaki kızı bulduğu an sözleri yarım kalırken nefesi boğazında takılı kalmıştı. Kız bir şeyler söylüyordu fakat Acar ne söylediğini anlayacak,ne de algılayacak durumdaydı. Onun yere eğildiğini farkedince bakışlarıda kızı takip etti.
Yerdeki yöresel kıyafetleri görünce yüzünde oluşan gülümsemeyle farkında olmadan derin bir nefes alıp fısıldadı kendi kendine.
"Yaylaların kuşlarımı cıvıldaşır,yoksa ben aklımı mı yitirdim tümden?"
Kız topladığı kıyafetlerini tekrar elindeki büyük çantaya koyarak bakışlarını kısa bir an kendisine çevirince Acar güçlükle yutkundu.
Acar yine cevap veremeyeceğini anlayınca sadece başını sallamakla yetinmişti.
Kız elini kaldırdığı an rüyalarında bile burnuna dolan kına kokusunu algılayınca bakışları hızla ellerini buldu.
"Şeyy. Asansörü çağıracağımda."
Bakışlarını kızın ellerinden güçlükle çekerek arkasındaki asansöre baktı.
"Biraz kenara çekilir misiniz. Tuş sizin arkanız da kalıyor çünkü."
Kızın karşısında suspus dilsiz gibi dikildiğini algıladığı an gözlerini sıkıca kapayarak,alt dudağını dişlerinim arasında sıkıştırıp burnundan nefesini sertçe bıraktı. Gözlerini tekrar açıp dudağını dişlemeyi bırakarak kıza dönmeden asansörün tuşuna basıp bakışlarını kıza çevirdi.
Kız başını yüzüne bakmamaya çalışarak olumlu anlamda başını sallayıp fısıldadı.
Asansörün gelmesini beklerken Acar kendisini toparlamaya çalışarak boğazını temizleyip konuştu.
"Bu arada ben de özür dilerim. Benim dikkatsizliğinden kaynaklandı."
Acar kızın gökyüzünü anımsatan gözlerini bir kez olsun görmek için bakışlarını yüzünde gezdirirken o kısacık bir an yüzüne bakmıştı.
"Önemli değil.İkimizde de bir sıkıntu yok çok şükür."
Sözlerini bitirip gözlerini hızla çektiği esnada açılan asansör kapısı ile hareketlenen kıza baktı.
Onun asansöre girerken söylediği söze karşılık başını hafifçe eğerek asansör kapısı kapanana kadar kızı izledi.
Asansörün kapısı kapandığı an nefesini sesli bir şekilde bırakarak ayaklarının taşımakta güçlük çektiği bedenini yanındaki merdiven basamağına bırakarak titreyen ellini göğsüne bastırdı sertçe. Bulmuştu sonunda bulmuştu yıllardır aradığı yayla çiçeğini.Yüzü tekrar gözlerinin önünde belirince dudakları istemsizce kıvrıldı. Zaman durmuştu sanki onu gördüğü an ve duran zamanla beynide bedenine komut vermeyi durdumuş iki çift kelam edememişti karşısında. Tekrar derin bir nefes alırken birden aklına gelen şeyle bakışları asansörün ekranındaki kat rakamına kaydı. Gördüğü rakam hafızasına kazınırken oturduğu yerden yavaşça kalktı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İşittiği sesle bakışlarını televizyon ekranından çekerken Tuğra'nın hareketlenmesi ile başını göğsünden kaldırdı.
"Sen devamet izlemeye Asyam ben ilgilenirim kızlarla."
Tuğra'nın kalkaması ile Asya onun kalktığı yere uzanırken kızların odasına doğru giden kocasının arkasından gülerek seslendi.
"Karınları acıkmıştır. Sen mi emzireceksin Tuğra?"
Evde olduğu zaman kızların sesini duyar duymaz kendisinden önce harekete geçiyordu kocası. Bu durum hoşuna gitsede onun kızlarına olan düşkünlüğü karşısında eğlenmeden edemiyorduda.
"O özellik bana bahşedilse onu da yapardım Asyam. Hem kızlarımla aramda daha güçlü bir bağ olurdu o zaman."
Asya kumandanın durduma tuşuna basarak izledikleri filmi durdurup kocasının arkasından kızların odasına doğru ilerlerken söylendi.
"Şimdiden benden daha kuvvetli bir bağ var zaten aranızda. Daha be kadar kuvvetlenmesini bekliyorsun?"
Bakışlarını söylenerek odaya giren karısına çevirerek güldü.
"Hayatları boyunca hissettikleri her duyguyu onlarla birlikte yaşıyormuşum gibi his sevebileceğim kadar kuvvetli olsun istiyorum. Gözlerine baktığım an bana dertlerini anlatmadan bir bakışlarından anlayacağım kadar olsun istiyorum."
Tuğra'ya doğru yaklaşarak onun Güneş'in bezini değiştirmesini izlerken yüzündeki gülümseme ile konuştu.
"Bence o kadar ileri gitmek istemenin sebebi kızlarını kontrol altında tutmak istemenden kaynaklı. Kıskanç baba sendromu seninkisi."
Kızının altını değiştiren Tuğra kucağına alarak başına bir öpücük bırakıp karısına uzattı.
"Beni Cenk'le karıştırdın galiba Asyam? Kıskanıp onlara baskı uygulamam ben,gelip benimle her duygularını paylaşsınlarki ben de onlara doğru yolu gösterebileyim. Hem neden kıskanayım,önünde sonunda onların da kalbini çalacak biri çıkacak. Sen de babanın biricik kızıydın ama ben aldım. Benim kızlarımı alacak biride olacak bu düzen böyle kurulmuş. Neden aksini isteyip onlarada kendimede hayatlarının en güzel anlarını zehir edeyim?"
Kocasının sözleri ile Asya yüzünü buruşturarak kızını alıp emzirmek için odadaki koltuğa ilerlerken Tuğra'da Gece'nin altını değiştirmeye başlamıştı.
"Sendeki bu genişlik varken kızlar karşına hoşlandıkları bütün erkekleri sıralar! Biraz dişli olman lazım Tuğra."
"Sıralamazlar merak etme sen. Benden duygularını gizlemezlerse karşıma çıkaracakları tek erkeğşn evlenecekleri erkek olacağını ben onlara öğretirim. Seçimlerini de ona göre yapar benim kızlarım."
Asya kocasına şaşkınca baktı. Gerçekten hiç kıskanmıyormuydu kızlarını? Oysa Cenk şimdiden aslan kesilmişti Ceren'e karşı. Hem Osman abisi ne bile meydan okumuştu,daha kızı dünyaya gelmeden. Kocası gerçekten çok farklı bir karaktere sahipti.
Bu düşünceleri kendi yaşadıkları sıkıntılardan kaynaklı olduğu için böyle düşünüyor olabilirdi. Kızlarını kısıtlayıp,fazla korumacı davranarak onları kendileri gibi hata yapmaya itmekten korkuyordu belkide. Ama sanki bu kadarı da biraz fazla gibi gelmişti Asya'ya. Ailedeki o korumacı ve kısıtlayan model kendisi olacakmış gibi hissediyordu çünkü onlarla ileride baş edememekten korkuyordu.
"Zaten bunları düşünmek için çok erken daha Asyam. Biz en iyisi bugünlerin keyfini çıkaralım. Güneş sakin bir bebek ama benim korkum Gece'den yana. Nasıl cazgır baksana aynı Sahra ablam gibi!"
Kocasının ağlayan bebeklerini susturma çabasını izlerken son sözleri ile kıkırdadı.
"O zaman Gece'den değil Güneş'ten kork hayatım. Çünkü sessiz olan her zaman daha büyük dertler açar babalarının başına. Arya abla,Meyra abla ve ben gibi."
Asya'ya doğru yaklaşarak yanındaki diğer koltuğa oturup bakışlarını kıstı.
"Benim karım kimsenin başına dert açmadı! Baban,babamlarla birlikte seni kısıtladıkları için o derdi kendisi açtı başına. Ayrıca sen beni dert olarak mı görüyorsun Asyam!?"
Kocasının son sorusu ile bakışları hızla onu bulundica telaşla açıkşamaya çalıştı.
"Hayır sen benim hayattaki en büyük şansımsın Tuğra o nasıl söz öyle. Ben yaşadıklarımızı kastetmiştim dert derken."
"Yaşadıklarını benimle yaşadığına göre ben başına dert olmuş olmuyor muyum peki?"
Asya şok içinde baktı kocasına? Öyle demek istememişti! Nereden çıkmıştı bu alınganlık şimdi birden bire? Manipüle etmekteden üstüne yoktu doğrusu!
"Sen bi alınganlaştınmı bu aralar? Hem neden altından girip üstünden çıkıp laflarımı çarpıtıyorsun Tuğra?"
Karnını doyurduğu bebeğini kocasına uzatarak onun tutması ile diğer bebeğini alıp emzirmeye başladı. Tuğra kızının gazını çıkartmaya çalışırken uzanıp karısının yanağına bir öpücük bıraktı.
"Asma yüzünü. Takıldım sana biraz. Hem dertte olsam belada olsam aldın bi kere beni Asyam geri iade edemezsin."
Onun kendisi ile eğlendiğini anlayan Asya ters bakışlarını kocasına çevirerek homurdandı.
"O kadar emin olma kocacağım! Beklentiyi karşılamadı,defolu ürün diye geri iade edebilme hakkım var!"
"Nee! Asyam kullanım koşulları sözleşmesini onayladın ve beni uzun vadeli kullandın. Hem benden malmışım gibi söz etme rica ediyorum. İade falan da yok! Çıkar aklından!"
Kocasının sözleri ile bu defa eğlenen Asya olurken Tuğra gazını çıkartan kızını beşiğine yatırdı.
"Alınan mal geri iade edilmez! Yaman müessesinin kurallarına aykırı!"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Jamal önündeki çorbaya yüzünü buruşturarak baktı. Tam dört gündür aynı çorbayı yiyorlardı ve gına gelmişti artık.
Karısı başını önündeki çorbadan kaldırarak kendisine bakınca yüzünü buruşturarak çorbayı işaret etti gözleri ile.
"Güzelim bu çorbayı daha ne kadar yiyeceğiz? Bir kazan mı yaptın tam dört gündür aynı çorbayı yiyoruz."
Elindeki kaşıkla çorbayı karıştırarak o da kocası gibi yüzünü buruşturdu.
"Biraz fazla olmuş haklısın ama yarın akşamda yersek biter galiba Jamal. İsraf olmasın günah."
Karısına inanamaz gibi bakarak nefesini sertçe bıraktı. Yemek istemiyordu bu çorbayı ve karısı devamının da olduğundan bahsediyordu öyle mi? Elindeki kaşığı tabağın kenarına bırakarak bakışlarını karısına çevirdi.
"Kalk hazırlan bu gün dışarıda yiyelim. Midem bulandı artık."
Feyza kocasının sözleri ile önündeki çorbaya tekrar bir bakış atarak başını olumlu anlamda salladı.
Geldikleri restorantta yemeklerini yedikten sonra Feyza sinemaya gitmek isteyince Jamal de onun teklifini geri çevirmemişti.
Koltuklarına yerleşirken karısının oturmasını bekleyip elindeki mısırı ona uzattı.
"Başka film seçseydin keşke. Korkarsan,sonra bana suç bulma. Kendin seçtin sonuçta güzelim."
Feyza kocasının yanındaki koltuğa oturması ile elindeki mısırı uzatarak sırıttı.
"Ben korkmam ama sen sanki korkuyorsun."
Karısının uzattığı mısırdan bir kaç tane alan Jamal yüzüne yayılan gülümaeme ile karısına doğru yaklaşıp fısıldadı.
Kocasının bayat espirisi ile Feyza gözlerini devirirken film de başlamıştı. Filmin ilerleyen bölümlerinde Feyza kımıldanmaya başlayınca Jamal ona dönerek sessizce fısıldadı.
"Korkuyorsan çıkalım güzelim. Gerilme şimdi durduk yere."
Karısı olumsuz anlamda başını sallarken onun bakışlarının,tüm dikkati ile ekranda olduğunu farkederek güldü. Onun o kadar ilgiyle filmi izlemesi komiğine gitmişti. Film ilerleyip katil ekranda yeni bir kurbanın öldürürken ekrana yansıyan ani ölüm görüntüsüyle salondan çığlıklar yükselmiş fakat hepsini bastıran çığlık Feyza'dan gelmişti.
Jamal'in bakışları hızla karısını bulurken onun hala çığlık atması ile elini ağzına kapatarak fısıldadı.
"Suss! Yahu ben sana izlemeyelim korkarsın demedim mi!?"
Feyza'nın bir şeyler homurdanması ile diğer eliyle elini tutup tekrar fısıldadı.
"Sakın bakma ekrana hemen çıkıyoruz!"
Elinde hissettiği acıyla bağıran bu defa kendi olmuştu.
"Ahhh! Feyza ne yapıyorsun kafayı mı yedin sen!?"
"Şhttt! Sessiz olur musunuz biraz!"
Jamal'in bakışları arkalarından kendisini uyaran kadına dönerken mahçupça özür dilemiştiki ikinci bir ölüm görüntüsü ile tekrar karısının çığlığı salonda yankılanınca hızla ona döndü.
"Yeter ama maden bu kadar korkuyordunuz gelmeseydiniz filme kardeşim!"
Bu defa da önündeki adamın homurdanması ile Jamal mahçupça ondanda özür dileyerek hızla karısının elinden çekiştirdi.
"Kalk güzelim. Çıkalım şu lanet filmden yoksa birazdan filmin sahneleri gerçek olacak!"
"Eee yeter be ama! Bu ne be!?"
Jamal önünde sürekli söylenen adama ters bir bakış atarak sıktığı dişlerinin arasından konuştu.
"O çeneni kapa yoksa ben kapayacağım! Korkuyor kız işte anlamıyor musun!?"
Jamal'in tepkisi ile ön koltuktaki adam da ayaklanıp onlara döndüğü esnada Feyza can havliyle ile kocasının koluna yapıştı.
Karısının çığlığı ile Jamal'in bakışları hızla ona dönerken ön koltuktaki adam da duyduğu sözlerle şaşkınca söylendi.
"Doğuruyor mu yani!? Burada mı!?"
Jamal öndeki adama bakışlarını çevirerek homurdanıp tekrar karısına dönereke şaşkınca konuştu.
"Feyza ne gelmesi!? Sırası mı şimdi burada doğurmanın!?"
Kocasının şaşkın hali ve söylediği sözlerle Feyza sık sık nefes alarak dişlerini sıktı.
"Doğumun sırası mı var!? Nerede olacağını ne bileyim ben!?Daha önce doğurdum mu hiç!? Ne saçmalıyorsun sen yaa!?"
Karısının sözlerini kısa bir an düşünüp hak verdikten sonra başını salladı.
"Ben ne dediğimi biliyor muyum hayatım? Haklısın tabi de, ne yapsak ki!?"
Feyza'nın sancıdan dolayımı yoksa kendisine olan öfkesinden dolayımı irileşen gözlerine anlam veremezken onun çığlığı ile kendine geldi.
"Hastaneye gitmemiz gerek miyor mu!?"
Karısının sorusu ile başını olumlu anlamda sallayarak onu kucağına almak için hareketlendiği esnada salonun ışıkları yanmış oluşan kargaşa ile herkesin bakışları onları bulmuştu. Herkes şaşkınca kendince yorumlar yaparken Jamal daha da panik olmuştu.
Feyza'yı kucağına aldığı esnada hissettiği ıslaklıkla bakışlarını ona çevirdi.
"Suyun geldi galiba! Bi ıslaklık hissediyorum şu an!"
Feyza gittikçe artan sancıları ile kocasına anlamsızca bakarak bağardı.
Karısının sorusu ile Jamal başını hızla iki yana sallarken tam hareket len mistik ön sıradaki adam Feyza'nın çantasına uzanıp karnının üzerine koydu.
Adamın sözleri ile Jamal anlamsız bir kaç kelime homurdanarak koşar adımlarla çıkışa ilerledi. Herkesin şaşkın bakışları arasında sonunda araca ulaşabildiklerinde karısını arka koltuğa yatırarak koşar adımlarla direksiyona geçti ve aracı çalıştırarak yola koyuldu.
Karısının her attığı çığlıkla yüzü buruşurken dikiz aynasından ona baktı.
"Anbulans çağırsaydım keşke. Daha hızlı giderdik!"
Aracın koltuğuna tırnaklarını geçiren Feyza derin bir nefes alarak bağırdı.
"Nasıl gideceğim umrumda değil! Şu acı geçsin bir an önce! Bu nasıl acı!? Ben ne demeye bebek yaptım Allah'ım?"
Karısının sözleri ile Jamal onun haline acıyarak telaşla konuştu.
"Deme öyle güzelim. Allah'ın gücüne gider. Geçecek birazdan. Sonra unutacaksın çektiğin acıyı."
Karısının bağırması ile korkuyla yerinde sıçrarken Feyza sözlerine devam etti.
"Senin canın yanmıyor tabi! Benim canım yanıyor! Sen mi doğuruyorsun ha sen mi!? Sen ne bileceksin! Sadece yaptın çekildin kenara!"
Feyza'nın sözleri ile şaşkınca fısıldadı.
"Ama yapabileceğim sadece o! Ben ne yapayım yani güzelim? Doğurabilme özelliği bana verilse ben de doğururdum heralde."
Feyza gelen sancı ile dudaklarını ısırarak burnundan bir kaç kez nefes aldı.
"Bu kadar acı çekeceğimi söylememiştin sen bana! Çok acıyo...."
Karısının ağlamaya başlaması ile endişesi iyice artarken direksiyonu var gücüyle sıktı.
"Feyza lütfen sakin ol! Ağlama lütfen bak beni de korkutuyorsun ama."
Karısının aniden tekrar bağırması ile yine yerinde sıçrarken içinden dualar etmeye başlamıştı.
"Sakin falan olamam! Olmayacağım! Bir daha doğurmam! Bir daha bana bebek deme seni öldürürüm!"
"Tamam canım. Tamam güzelim. Bir daha istemeyeceğim bebek falan ama biraz sakin ol. Sen panikleyip,stres yaptıkça canın daha çok yanıyor bak."
"Ne sakini yaa... Bir... Ja...mal...Bir şey oluyor!"
Feyza'nın sözleri ile dikiz aynasından korkuyla ona baktı.
Karısının birden ıkınmaya başlaması ile gözleri irice açıldı.
"Bir... Bir şey var...O...Orada!"
"Nereden yaptıysan bu bebeği orada varrrr!"
Jamal karısının sözlerine bir türlü anlam veremezken sakin olmaya çalışarak bir kaç derin nefes almıştı ki o sözlerin anlamını kavrayınca gözleri şaşkınlıktan irice açıldı. Bebek mi gelmişti!? Sakin olmalıydı? Sonuçta o da bir doktordu. Sakinliğini korumalıydı. Kendine verdiği telkinlerle aracı müsait bir yere çekerek konuştu.
"Galiba hastaneye kadar bekleyemeyecek bizim oğlan Feyza."
Jamal emniyet kemerini çözerken Feyza çektiği acıyla şaşkınca kocasına baktı.
"Ne demek bekleyemeyecek!? Niye durdun sen!?"
Karısına bakışlarını çevirerek araçtan inmeden cevap verdi.
Araçtan inip hızla arka kapıya doğru ilerleyip kapısını açarak karısının şok olmuş ifadesine aldırmadan sakince konuştu.
Feyza başını hızla iki yana sallayarak korkuyla fısıldadı.
"Olmaz! Senin alanın değil! Doğurmam! Doğurmayacağım! Tutarım ben içimde!"
Gelen ıkınma hissi ile kocasına bakarak tekrar başını hızla iki yana salladı.
Karısını ikna edemeyeceğini anlayan Jamal onun bacaklarından tutarak kendine doğru çekti. Çırpınışlarını umursamadan iç çamaşırını çıkarıp kontrol etti.
"Jamal ne olur hastaneye gidelim! İstemiyorum ben! Korkuyorum! Doğurmam vallahi burada doğurmam! Mina'yı istiyorum ben!"
Jamal karısının ağlayarak söylediği sözlerle ona üzgünce baktı. Gidecek zaman yoktuki nasıl riske atacaktı onları?
Karısı hafif oturur pozisyona gelerek tekrar yalvarmaya başalayınca onun yüzünü avuçları arasına alıp terden yüzüne yapışan saçlarını ittirdi.
"Sakin ol. Bebeğin başı zaten gelmek üzere. Açılman yeterli gibi. Sen uzan ve bana yardımcı ol sadece lütfen Feyza. Beraber başarabiliriz bunuda. Her şeyin üstesinden beraber geldik yine başarırız güzelim."
Feyza akan göz yaşları ile başını olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı.
"Korkuyorum! Ya bir şey olursa!?"
Karısının alnına bir öpücük bırakarak geri çekilip fısıldadı.
"Biliyorum korktuğunu ama hastaneye yetişemeyiz. Bebek zaten kanalda ve şu an risk altında. Hadi yarım et bana."
Feyza çaresizce kocasına bakarak başını olumlu anlamda salladı.
Onun onayı ile Jamal tekrar alnına bir öpücük bırakarak gülümsedi.
"Hadi uzan şimdi ve ben ne söylersem onu yap. Uzun sürmeyecek zaten."
Kocasının sözleri ile Feyza sık sık nefes vererek daha rahat bir pozisyon almaya çalışsada çektiği acıdan hangi pozisyon daha rahat ona bile karar veremiyordu. Elleri ile koltuların başına tutunarak güç almak istercesine sıktı.
Etraftan geçenlerin şaşkın bakışarı altında Jamal ne yapacağını bilemezken bebekleri ile yürüyüşe çıkıp durumu anlayan bir çift,Jamal'den izin alarak yardımcı olmaya çalıştı. Jamal'in onayı ile ikisi de arkalarını onlara dönerek bebek arabasındaki battaniyenin iki ucundan tutarak mahremiyet alanında yardımcı olmaya çalıştılar.
"Derin nefesler al ver güzelim. Sakin olmaya çalış."
Feyza kocasının söylediklerini uygularken Jamal sürekli bebeği kontrol ediyordu. Feyza'nın ıkınmaları,alıp verdiği nefeslerle bebeğin başı sonunda gelmişti.
"Son bir defa daha güçlü ıkınman lazım Feyza. Yoksa karnına daha sert baskı uygulamak zorunda kalacağım ve bu daha sonra canının yanmasına neden olacak."
Kocasının sözleri ve çektiği acının bir an önce geçmesini isteyerek Feyza bütün gücünü tıplayıp son bi kez daha ıkındığında Jamal ellerine gelen bebeği ile küçük bir kahkaha attı.
Feyza gelen rahatlama hissi ile nefesini düzene sokmaya çalışarak hafifçe doğrulup kocasına baktı.
"Ne...Neden ağlamıyor!? Jamal niye ağlamıyor!? Bir şey mi oldu!?"
Karısının korku dolu bakoşları ile Jamal'de tuttuğu bebeğine korkuyla baktı. Bi sıkıntı mı var dı? Ne olmuştu? Neden ağlamıyordu? Sakin kalmaya kendini zorlayarak doğumu gerçekleştirmişti ama sakin kalması pekte kolay olmamıştı. Korktuğunu karısına belli etmemek için ecel terleri dökmüştü. Doktor olmasının avantajı bile soğuk kanlılığını korumasına yetmemişti fakat her şeye rağmen başarmışlardı. Kucağında bebeği varken ve onun henüz sesini dahi duymamışken ne doktorluk bilgileri kalmıştı aklında ne de biraz önce yaşadılları o zorlu anlar. Boş bakışlarla bebeğine bakıp korkuyla fısıldadı.
"Bi...Bilmiyorum Feyza! Ne...Neden ağlamadığını bende bilmiyorum! Hiç bir şey düşünemiyorum şu..."
Kollarından alınan bebeğindeki boş bakışları karısının korkuyla ağlamasını her şeyi boş bakışlarla izledi.
Kendilerine mahremiyet açısından yardım eden kadının bebeğinin poposuna bir kaç sefer vuruşunu izlerken birden ortamı saran ağlama sesi ile gözleri şaşkınca açıldı.
Bakışları hızla karısını bulurken yüzüne yayılan gülümseme ile fısıldadı.
"Dayak istiyormuş eşek sıpası!"
Feyza'nın korkudan ağlaması bebeğinin ağlama sesini işittiği an mutluluk gözyaşlarına dönerken ambulans sesiyle Jamal'in bakışları aracın arkasına park eden ambulansı buldu. Onların hızlı hareketleri ile yanlarında ki kadının eşi gülerek konuştu.
"Geçmiş olsun kardeşim. Güle güle büyütün."
Adamın sözlerini Jamal yüzündeki gülümseme ile onaylarken,karısı gelen sağlık ekiplerine kucağındaki bebeği teslim edince adam sözlerine devam etti.
"Sizin yaşadığınız panikten dolayı ambulansı aramak aklınıza gelmeyeceği için biz aradık. Tekrar geçmiş olsun."
Jamal adam ve eşine yardımları için teşekkür ederken sağlık ekipleri Feyza'yı da almış,Jamal de yanındaki çiftle vedalaşarak ambulansın arkasından hastaneye doğru yola çıkmıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
*5 ay sonra*
Soner yanında telaşla dolanan babasına ters ters bakarak homurdandı.
"Allah aşkına sana ne oluyor baba? Yahu üçüncü çocuğun! Benim ilk bebeğim ve karımının ilk doğumu! Bu heyecanı ağız tadı ile yaşamama bile izin vermedin! Annem de doğuracak başka gün bulamadı sanki!? Benim en özel günlerime karı koca suikast düzenliyorsunuz resmen!"
Soner'in sözleri ile Ali ve diğerleri gülüşürken Kenan yüzünü buruşturarak söylendi.
"Üçüncü bebeği yapacağım varsa da yapmayacağım arkadaş! Bu ne ulan!? Babasına illallah dedirtti dokuz ay boyunca! Piç herif! Sevinmesin mi adam çocuğu oluyor be!"
Soner babasına destek çıkan Kenan amcasının sözleri ile gözlerini devirdi.
"Allah aşkına yap Kenan amca lütfen! Sen bu akımdan geri kalacak adam mısın? Kaan ve Sarah'a yetişemedin ama bak Hayal abla ve Mehmet abi nin bebeklerine yetişirsin. Tek fark benim şu an yaşadığım durum olmaz o kadar! Adam torunu ile aynı gün kucağına kardeşimi alacak yahu! Belki de aynı anda! Normal bir şey mi bu!? Başka gün mü kalmamıştı!?"
Ömer nefesini sertçe bırakarak elleri ile yüzünü ovuşturarak homurdandı.
"Yeminle katil edecek bu eşşoğlueşek beni!"
Öfkeli bakışlarını oğluna çevirerek üzerine doğru bir adım attı.
"Ulan bile isteye yapmışım gibi dokuz aydır burnumdan getirdin be! Kaza ile oldu diyorum kaza!"
Babasının sözleri ile Soner umursamazca omuzlarını silkti.
"Niye ablamın çocukları ile olmadı o kazada özellikle beni buldu baba? Mahsus yaptın. Kıskanıyorsun sen beni!"
"Lan ben seni niye kıskanayım akılsız! Torunuma bile senin yüzünden sevinemiyorum hayvan! Esas sen kıskanıyorsun el kadar bebeği kazık kadar adam!"
Arkadaşları baba ve oğulun tartuşmasını gülerek izlerken Soner yüzünü buruşturarak babasına bakıp şaşkınca kendini işaret etti.
"Ben...Kardeşimi kıskanacağım öylemi!? Hahh! İşte buna gülerim Ömer Ataman! Kardeşimi kıskanıyor olsam annemin aş erdiği her şeyi ben bulmazdım! Sen ne yaptın!?"
"Ne yaptım!? Ben de senin karının aş erdiği şeyleri buldum gerizekalı!"
Gelen cevapla Soner kısa bir an düşünerek başını salladı.
Aylardır merak ettiği şey tekrar aklına gelince merakla bakışlarını babasına çevirdi.
"O Çerimoya'yı nereden buldun sen baba? O kadar araştırdım hiç bir yerde bulamamıştım ben?"
Oğlunun sorusu ile Ömer omzuna hafifçe vurarak güldü.
"Bırak şimdi onu nasıl bulduğumu. Sen niye girmedin karının yanına da burada benimle didişiyorsun."
Soner bakışlarını doğumhanenin kapısına çevirirken ellerini eşofmanın ceplerine koyarak hafifçe omuz silkerek fısıldadı.
"Korktum. Ben korkunca Mahru'da girmemi istemedi. Onu daha fazla strese sokarmışım. Sezeryan olsa sıkıntı değil ama normal doğum başka bir boyut."
Ömer oğlunun kulağına doğru yaklaşarak tıpkı onun gibi fısıldadı.
"Çok doğru bir karar almışsınız. Senin doğumuna girmiştim o yüzden hayatımın en zor anı diyebilirim."
Oğlunun bakışları kendisininkini bulunca sırıttı.
"Senin gibi kıskanç bir köpeğin dünyaya geliş anı kolay mı oldu zannediyorsun!? En son hatırladığım şey annenin sanki bütün damarları patlayacak seviyeye gelmişti."
Soner'in bakışları babasının son sözleri ile şüphe ile kısıldı.
"En son hatırladığım derken? Bayılmadın değil mi?"
Ömer kısa bir an bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirdi. Oğlu ilk kez baba olacaktı ve yaşadığı heyecanve panikten son zamanlardakinden daha cok sarmıştı kendisine. Biraz sakinleştirmek adına onun doğum anısını açmıştı lakin kimsenin bilmediği ayrıntılarıda ortaya döküp arkadaşlarına rezil olmak istemiyordu. Bakışlarını tekrar Soner'e çevirerek sıkıntıyla fısıldadı.
"Bayılmadım ama galiba tansiyonum düştü. Öyle baygınlık arası bir bir kaç dakika geçirmiş olabi..."
Oğlunun attığı kahkaha ile sözlerini tamamlayamazken onu susması için uyarsada Soner babasına aldırmadan hâlâ gülüyordu.
"Lan sus diyorum sana hayvan! Hay ben seni düşünen aklıma sıçayım!"
Babasının uyarılarıyla kahkasını güçlükle bastırarak salga geçercesine konuştu.
"Ya baba Allah aşkına ne bir kaç dakikası,korkudan resmen bayılmışsın işte doğumda! Bugün de tekrar bayılırım korkusu ile girmedin annemin yanına değil mi?"
"Ne ara bayıldın lan sen doğumda?"
Ali'nin yüzünü buruşturarak, hangi doğum olduğunu düşünürcesine sorduğu soruyla Ömer tam ağzını açmıştı ki Yunus kıkırdayarak konuştu.
"Zeynep'in doğumunda girmediğine göre,Soner'in doğumunda bayılmış demek ki."
Yunus'un tahminini diğerleride onaylayıp gülüşürken Mehmet ayağına gelen fırsatı değerlendirmek istercesine eğlenerek söylendi.
"Ne demeye bayıldın lan? Sanki sen doğumu yapan sensin? Ulan Ömer ne alem adamsın lan? "
Ömer düştüğü duruma gülen oğlunun bacağuna sert bir tekme attı.
"Ne bayılması lan!? Şekerim yükselmiş o an. Sağlık bu olabilir öyle aksilikler."
Bakışlarını tekrar Soner'e çevirerek sıktığı dişlerinin arasından sözlerine devam etti.
"O zamandan belliymişti bu şam şeytanının başıma bela olacağı! Ama yok ben babama çok çektirdim,Allah'ta bunu bana ceza diye gönderdi."
Hepsi Ömer'in sözleri ile gülüşürken Doğumhanenin açılan kapısından hemşire kucağındaki bebekle çıktı.
Üzerine doğru aynı anda ve aynı sözü söyleyerek gelen adamlara şaşkınca baktı.
Soner kadının üzerindeki şaşkınlığı anlayınca aklına gelen soruyu sordu.
"Oğlum biz cinsiyetini öğrenmedik ki? Belki torunum değil,kardeşindir."
İşittikleri ile hemşirenin kaşları havalanırken Soner isyan edercesine mırıldandı.
"Yahu baba bak söyleyince alınıyorsun! Ne demeye öğrenmediniz siz kardeşimin cinsiyetini yaa! Hadi bizim ilk bebeğimiz sürpriz olsun dedik,senin üçüncü çocuğun ne demeye öğrenmiyorsun!? Bu kadar da sidik yarışı olmaz ama ya!"
Ömer oğluna şaşkınca bakarak kükredi.
"Ulan ben ne diye seninle sidik yarıştırayım! Dedeyim ben dede! Mahru ve annen birlikte almışlar o kararı o yüzden öğrenmedik!"
Hemşire karşısında tartışan adamları şok içinde izlerken Soner öğrendiği ayrıntı ile yüzünü buruşturdu.
"Mahru da bi alem zaten! Milletin gelini kayınvalidesi böyle bir şey yapsa olay çıkarır,benim karım elinden gelse parti verip bu durumu naklen yayın yapacak!"
Babasının sorduğu soruya,Soner boş boş bakarak cevap verdi.
"Mahru annenle birlikte Baby Shower partisi yapmak istemiş,annenin hamileliği sıkıntılı geçtiği için istememiş ama Mahru ısrar edince doğumdan sonra yapmaya karar vermişler."
Babasının sözleri ile Soner'in yüzü sinirden kırmızının en koyu halini alırken nefesini bukkınca bırakarak bakışlarını şaşkınca kendilerini izleyen hemşireye çevirdi.
"Kucağınızdaki bebeğin anne adı ne hemşire hanım!?"
Hemşire bir kucağındaki bebeğe bir karşısındaki adamlara bakarak cevap verdi.
"Rüzgar hoca yaptırdı doğumu. Esha hanımın bebeği."
Ömer'in bakışları hızla bebeği bulurken Soner ondan önce davranarak yüzündeki sırıtışla bebeği kucağına alarak hızla sarılı olduğu örtüyü açtı.
Herkes duyduğu isimle şaşkın bakışlarını baba oğula çevirirken Ömer oğlunun açtığı noktaya bakışlarını dikerek homurdandı.
"Zevzeklik etme Soner!? Ziya Tamer olacak adı!"
Hemşire daha fazla bu tuhaf duruma tahammül edemeyecek bebeği Soner'in kucağından alarak homurdandı.
"Bebeğin kontrolleri yapılacak!"
Sözlerini bitirip arkasında şşakınca kendisini izleyen adamları bırakarak ilerledi.
"Senin yüzünden hemşireyi kızdırdık yarım akıllı! Doğru düzgün göremedim oğlumu!"
Babasının homurdanması ile Soner giden hemşirenin arkasından ters ters baktı.
"Üzülme baba. Mülteciler gibi kaçak girişle seni yeni doğan ünitesine sokar gösteririm ben kardeşimi."
Ömer oğlunun alaylı sözleri ile ensesine bir fiske indirirken doğumhanenin açılan kapısı ile ikilinin bakışları hızla o yönü buldu.
Bu defa Ömer oğlundan daha önce davranarak torununu kucağına alarak sarılı olduğu örtüyü açtı.
"Dedenin haline acıdında destek olmaya mı geldin?Dünya nasıl dar edilirmiş gösterelim şu yarım akıllı babana!"
"Baba! Ne oldu!? Ne geldi söylesene!?"
Omzunun üstünden sürekli bebeğe bakmaya çalışan oğlunu omzuyla hafifçe ittirerek bebeğin örtüsünü kapatıp oğluna doğru dönerek sırıttı.
"Bana kumanmışım muamelesi yapıyordun ya sana da o muameleyi yapacak bir kuma geldi! Demirhan geldi!"
Babasının sözleri ile Soner'in yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı.
Ömer torununun başına bir öpücük bırakarak oğluna doğru uzatmıştı ki o yüzündeki gülümseme ile bakışlarını hemşireye çevirdi.
"Doğumhanenin kapısını açın hemşire hanım. Eşimin yanına gireceğim ben!"
Soner'in isteği ile herkes ona şaşkınca bakarken o heyecanla babasının kucağındaki bebeğini alıp tekrar hemşireye çevirdi bakışlarını.
"Eşimin oğlumuzu görmesi lazım! O bilmiyor ne doğurduğunu. Biz öğrenmedik cinsiyetini çünkü. O yüzden merak ediyordur şimdi. Açında göstere..."
"Allah senin cezanı vermesin!"
Ömer oğlunun kucağundaki torununu tekrar alıp hemşireye teslim ederken hemşire Soner'in heyecanlı haline sırıtarak bebekle birlikte ayrıldı yanlarından.
"Yaa niye veriyorsun oğlumu sen geri baba? Mahru görmedi daha!"
"Lan sen mi doğurdun ki Mahru görmemiş olsun gerizekalı!? Doğuran Mahru! Hâliyle senden önce karın zaten bebeğinizi görmüş oluyor."
Soner babasının sözlerini kısa bir an düşünürken aklına gelen şeyle sertçe çıkıştı.
"Senin yüzünden akıl mı kaldı bende!? Mahru'nun durumunu bile soramadım! Offf baba offf! Sen kardeş yapacak zamanı,anam da doğuracak günü buldu!"
Ömer dokuz aydır bilmem kaçıncı kez işittiği sözlerle bıkkınca yakalarını silkerken arkadaşları onların bu hallerini keyifle izliyorlardı fakat Soner hepsine bebek travması yaratacak kadar korku salmıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Karısının üzerindeki kırmızı elbisenin dikkat çekiciliği ile dudaklarını kemirdi Tuğra. Doğumdan sonra vücudu daha bir dolgunlaşmış,daha kadınsı bir havaya bürünmüştü karısı. Veremediği bir kaç kilo ona yakışmıştı ve kendisi açıkçası karısının o bir kaç kiloyu vermesini istemiyordu.
Bugün Güneş ve Gece'nin 1. Yaş günleriydi ve geniş ailesi ile cafede kutlama yapacaklardı.Bu güne özel karısı fazla bir özenle hazırlanmıştı. Yada kendisine öyle geliyordu. İkiz bebek büyütmenin zorluğu ile haklı olarak Asya bazen salmıştı kendini. Elbetteki bu durmdan hiç bir zaman şikayet etmemişti,etme gibi bir lüksü ve ya hakkıda yoktu zaten ama bugün hiç olmadığı kadar enerjik ve eskisinden daha ayrı bir güzellik vardı üzerinde. Kendisine doğru gülümseyerek yaklaşan karısına istemsizce yüzünde oluşan gülümseme ile karşılık verdi.
Asya,Tuğra'nın kulağına yaklaşarak sessizce fısıldadı.
"Beni izlemekten başka işin yok mu bu gün senin?"
Karısının sözleri ile gülerek başını iki yana sallayıp,kolunu beline dolayarak usulca kendine doğru çekip kulağına doğru yaklaştı.
"Kendini şu an benim gözümle bir görsen,her şeyi bırakıp yatağımıza gidelim dersin Asyam."
Asya kulağında ve boynunda hissettiği sıcak nefesle ürperirken yüzüne dökülen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp gülümsedi.
"Yatağımıza gidelim o zaman hayatım."
Karısının sözlerinde ciddi olup olmadığına karar vermek için yüzlerinin arasına biraz mesafe koyarak gözlerine baktı.
Asya kıkırdayarak başını olumlu anlamda sallayınca Tuğra şaikın bakışlarını cafenin içindeki kalabalıkta gezdirip hevesle tekrar karısına çevirdi.
Asya bu defa gelen soruyla küçük bir kahkaha atarken,kocasının bakışlarındaki heyecanla oyunbaz bir şekilde fısıldadı.
"Şimdi imkansız ama sonra söz ben seni yatağa atacağım."
Tuğra'nın bakışlarındaki heyecan sönerken onun bu haline üzülsede kapıdan girenleri görünce elinden çekiştirerek karşılamak için ilerledi.
Etrafta koşturan erkek çocuklarını gören Cenk kucağındaki kızını göğsüne biraz daha bastırarak bakışlarını yanındaki karısına çevirdi.
"Yavrum bak yine söylüyorum bu senin ailenin erkek çocuklarını kızıma yaklaştırmayacaksın! "
Verda kendilerine doğru yaklaşan Asya ve Tuğra'ya bir gülümseme göndererek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Ayy Cenk başlama yine ne olur! Daha bebek onlar."
Tuğra ve Asya yanlarına gelince Cenk karısına cevap verememişti. Onlarla hoşbeş ettikten sonra diğerlerinin yanına doğru ilerlediler.
"Ben anlamam Verda. Uzak tutacaksın işte o kadar! Özellikle Ömer amcanın ailesindeki erkek çocuklarını! Güvenmiyorum o veletlere! Emir onları yoldan çıkara bilir! Benim kızım depozito verip ileri vadeli yatırım aracı olamaz!"
"Suss Cenk! Eğer başka bebek düşüncende varsa o çeneni kapaman senin için hayırlı olacak!"
Tek eliyle karısının sandalyesini çekip oturmasını beklerken kulağına doğru eğilip fısıldadı.
"Elbetteki var Yavrum! O nasıl tehtid öyle? Kendimce haklı sebeplerim var benimde. Evde zaten Yakup yetiyor! Kızıma hasret kalacağım o puştun yüzünden! Bizim zilli de az değil! Babasının peşinde koşacağına o kuş beyinli budalanın dibinden ayrılmıyor! Sen yüz veriyorsun bunların ikisine farketmedim sanma!"
Verda kocasının bitmek bilmeyen şikayetleri ile gözlerini devirerek çektiği sandalyeye oturup bezgince karşılık verdi.
"Yüz verdiğim falan yok Cenk! Senin yapın,karakterin kıskançsa ben ne yapabilirim!?"
Cenk'te karısının yanındaki sandalyeyi çekip oturarak bakışlarını ona çevirdi.
"Kıskanç bir yapım olduğunu en başından söyledim yavrum. Seni de kızımı da kıskanıyorum yanlış bir şey mi bu? Seni rahatsz etmediğini biliyorum çünkü sen benden daha kıskançsın. O yüzden rahatsızmış gibi trip yapma bana."
Cenk kucağındaki kızını Yusuf'a uzatırken Verda babasına gülümseyerek kocasına döndü.
"Ben kıskanç falan değilim Cenk! Yapımda yok bi kere."
Karısının tepkisi ile Cenk gülmemek için kendisini güçlükle tuttu.
"Daha iki hafta önce bir kadınla ilişkim var zannedip iş görüşmesi için gittiğim restoranı basıp rezillik çıkaran da Yakup'tu değil mi güzelim?"
Verda kocasına ters bir bakış atarak homurdandı.
"Kamer diye erkek ismimi olur!?"
Elini masanın altından karısının bacağına koyarak hafif dokunuşlarla gezdirerek muzipçe göz kırptı.
"Olmaz mı? Kadın zannettin erkek çıktı eyvallah,ama ne demeye kadınları nereye sakladınız diye masanın altını kontrol ettin bir de? Kadınla olsa masanın altına mı saklanır öyle bir ortamda güzelim? Kıskançlıktan gözün dönüyor,ne yaptığının farkına varmıyorsun. Bu konuda sen benden de betersin hiç üste çıkmaya çalışma."
Bacağında gezinen kocasının elinin üzerine elini koyarak uyarırcasına fısıldadı.
Kocasının sözleri ile kıkırdarken kalçasında hissettiği acıyla bakışları yan tarafındaki Mahru'yu buldu.
"Kızım ne fingirdeyip duruyorsun be!? Yeni mi gördün kocanı!? O nasıl işve öyle adamı yatağa atacak gibi!? Yusuf amca görürse fena olur bak."
Mahru'nun sözleri Cenk kıkırdayarak karısının bacağındaki elini tehlikeli bölgeye doğru ilerlettiği esnada Verda'nın irileşmiş bakışları hızla kendisini bulmuştu.
Karısının homurdanması ile Soner ona dönmüştükü asık yüzünü görünce kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.
Mahru bakışlarını kocasına çevirerek üzgünce bakıp kulağına doğru yaklaştı.
"Ben lohusa sendromu yalarken,cinsel isteksizliğin dibine vururken bu gece herkes ilaç falan mı kullandı Soner!? Başımı nereye çevirsem birbiri ile cilvelelen çiftler var. Yaa halam bile bu yaşta eniştemle cilveleşiyor! Herkes tavşan gibi! Bir de bana bak Pandalar misali aylardır isteksizlik yaşıyorum. Sanki bi doğum yapan benim!"
Sözlerini bitirip kendisinden uzaklaşan karısına üzgünce baktı. Doğum sonrası isteksizliğin rastlanan bir durum olduğunu söylemişti doktoru lakin karısı bu durumu fazlaca kafasına takıp takıntı haline getirmişti.
Kucağında uyuyan oğlunu Yasemin'e uzatarak onun yanındaki pusete oğlunu yatırmasını izleyip bakışlarını karısına çevirip çalan müzikten dolayı tekrar kulağuna doğru taklaşıp fısıldadı.
"Geçici bir durum olduğunu biliyorsun. Neden bu kadar takıntı haline getirdin bu durumu? Böyle yaparak kendine eziyet ediyorsun."
Karısının çocuk gibi omuz silkmesine gülerek fısıldadı.
"Tatile çıkalım mı? Değişiklik olur senin içinde. Hem balayındada bir yere gidememiştik. Ne dersin?"
Bakışlarını kocasına çevirip onun ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerine dikkatlice baktı.
Soner başını olumlu anlamda sallayınca yüzüne yayılan gülümseme ile yönünü ona çevirdi.
Mahru'nun heyecanı ile Soner'in de yüzünde bir gülümseme oluştu.
"Nereye gitmek istersen oraya ve ben eminimki bu durumu orada aşacağız. Eğer aşabilirsek önceliğimizin ne olacağını söylememe gerek yok değil mi hayatım? Sürekli gezme fikrini çıkart aklından."
Mahru'nun yüzü tekrar asılırken Soner kulağına doğru tekrar fısıldadı.
"Yataktan çıkmak yok! Bu durumu asana kadar yataktan çıkmak yok! Ben fazla tolerans gösterdiğim içindir belki. Biraz üzerine gidelim artık bu durumun. Belki farklı bir şeyleri denemenin tam zamanıdır."
Kocasının son sözlerindeki ima ile Mahru ona şaşkınca bakarak fısıldadı.
"Soner öyle fantezi odası falan tarzı bir şey yok çıkart aklından. Bizim evimize çat kapı herkes geliyor. Birisi yanlışlıkla girse falan rezil olu..."
"Ben baştan beri herkesten uzak bir yerde yaşama fikrinden yanaydım güzelim. Belki de taşınmamızın da zamanı gelmiştir. Gerçi taşınsakta,taşınmasakta o odayı dizayn edeceğiz hayatım."
Karısının ağzı bir kaç kez açılıp kapanmış,ne itiraz edebilmiş,nede kabul edebilmişti. Onun hafifçe yukarı kıvrılan dudakları ve kızaran yüzüyle Soner tekrar fısıldadı.
"Bu fikir seninde hoşuna gittiğine göre en kısa zamanda hayata geçirelim."
Mahru dahada kızaran yüzüyle başını olumlu anlamda sallarken Jamal,Soner'i dürterek endişeyle fısıldadı.
"Mahru hasta mı? Ateşini kontrol et bi. Feyza söyledi kıpkırmızı kızın eli yüzü."
Mahru Jamal'in sözleri ile mümkünmüş gibi daha fazla kızarırken Feyza farkettiği ayrıntıyla kocasının kolunu çekiştirdi hızla.
"Hasta değil. Özel bir şey konuşuyorlardı galiba. Sen hastamı diye üsteleyince daha fazla kızardı. "
Jamal'in bakışları tekrar yanlarındaki çifti bulurken sessizce fısıldadı.
"Ne demeye bana fitne veriyorsun o zaman Feyza? Ayıp oldu! Utandırdım kızı."
"Ne bileyim ben böyle bir ortamda öyle şeyler konuştuklarını Jamal? Senin hiç öyle huyların olmadığı için aklımın ucundan dahi geçmedi öyle bir şey konuşacakları."
Karısının sözleri ile Jamal'in kaşları havalanırken yüzündeki sırıtışla fısıldadı.
"Benim tarzım değil ama sen utanmak istiyorsan bende edepsizleşe bilirim karıcığım."
Feyza'nın gözleri irice açılırken masanın üzerindeki suyuna uzanarak bir yudum içti. Kızaran yüzünü gizlemeye çalışırken kocası kulağının dibinde nefesini bırakınca bütün tüyleri ürperirken o sözlerine devam etti.
"Kutay'ı annemlere bırakalım bu gece? Burada huyum olmayan şeyleri yapıp karımı utandırmak istemiyorum."
Feyza'nın bakışları,kayınbabasının kucağından düşürmediği oğluna kayınca yüzünde bir gülümseme oluştu.
"Ben öyle bir şey ima etmedim canım. Sen istediğin şeyi almak için her fırsatı,hatta benim her lafımı o yöne çekiyorsun. O yüzden Kutay evde kalacak."
Jamal yine rededilmenin hüsranı ile elini saçlarına götürüp dağıttı.
"Ama gece boyu uyumuyor o eşek sıpası Feyza. Vallahi lafı bir yere çektiğim falan yok seni özlüyorum ve ne söylersen aklım hep oraya kayıyor. İstemsizce konu ona bağlanıyor. Kalsın işte bu gece annemlerde Kutay lütfen."
"Ya saçmalama Jamal. Ne diye bırakacaksın küçücük çocuğu? Ayıp olur. Olmaz bırakamam ben oğlumu."
Jamal karısının oturduğu sandalyeyi tutup kendine doğru bir hamlede çekip sıktığı dişlerinin arasından fısıldayarak konuştu.
"Bitanem bak evlendiimiz günden itibaren doğumun olduğu güne kadar her gün,gayet düzenli bir cinsel hayatımız vardı. Tamam Kutay yoruyor seni anlıyorum ama garip bi durum var. Doğumdan sonraki aylarda bile yaşamafık biz böyle bir durum.Daha istekli,daha şehvetlisin ama ne hikmetse iki aydır toplasan iki ya da üç sefer yanaştın bana!"
Kocasının şikayet etme sebebi ile gülmemek için kendisini güçlükle tuttu. Karısının gülmemek için çabaladığını farkeden Jamal ona biraz daha sokularak hırsla devam etti sözlerine.
"Bu gecede olmazsa üç hafta olacak! Yemin ediyorum yayla kaldırırım seni kadın! Bir gece bırakmıyorsun ya Kutay'ı anneme,yaylaya kaldırınca nasıl bırakmak zorunda kalırsın gör bak o zaman!"
Feyza irileşmiş gözlerini kocasına çevirerek şaşkınca baktı. Ne demek istiyordu?Oğlundan ayrı kalamazdı? Telaşla fısıldadı.
"Jamal vallahi seni düşündüğüm için yanaşmadım sana. Hastanede yoğunsun,sınava hazırlanıyordun o yüzden uzak durdum. Daha rahat hazırlan diye.Vallahi başka sebebi yok. Kutay'la alakası yok. Kutay yormuyor ki beni. Sen neden öyle düşündün şimdi? Tamam bu gece kalsın ama oğlumu bırakıp yaylaya falan gitmem ben! Hem sınavın var senin gidemeyiz yani."
Birazcık üzerine gitmeyle karısının derdini öğrenmesi ile etrafına kısa bir bakış atıp herkesin kendi halinde olduğunu görünce hızlıca boynuna sokulup sert bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Birazcık üzerine gidince nasıl da dökülüyorsun sen öyle."
Karısının kendisine şaşkınca baktığını farkedince muzipçe göz kırptı.
"Oğlumu bırakıp gidermiyim bir yere sence? Ama bu gece gerçekten annemlerde kalacak Kutay. Madem benim için uzak durdun bunca zaman ödülümü almanın vakti geldi o zaman.Kutlamamız gereken bir sebep var."
Kocasının gözlerine anlam veremeyerek baktı. Kutlanacak sebep derken neyi kastediyordu. Ne kendisinin ne onun doğum günü değildi. Evlilik yıl dönümleride değildi. Neyi kutlayacaklardı? Aklına gelen şeyle yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
Karısının sorusu ile Jamal başını olumlu anlamda sallarken açılan kapıdan girenlerle herkesin bakışları o yöne döndü.
Mehmet omuzlarındaki oğlu ile Hayal ile birlikte kapıdan girince herkes gelen ikiliyle şaşkınca birbirine baka kalmıştı. İlk kendine gelen Leyla olmuştu. Oturduğu masadan kalkarak hızla oğlu ve gelinine doğru koştururken Mehmet omzundaki oğlunu karısına vererek kollarını açıp sırıttı. Fakat annesinin ilk hedefi karısının kucağındaki oğlu olunca yüzünü buruşturarak torununun yanaklarına öpücükler bırakan annesine bakıp homurdandı.
"Torunun yokken ben vardım anne! Aşk olsun ya insan bir hoşgeldin der. Bu ne böyle!? Torun sevdanız yüzünden kuluçka makinası gibi hissettiriyorsunuz kendimizi!"
Mehmet'in son sözleri herkesi güldürürken Kenan ve Rüya çoktan kızlarının yanına gelip hasret gidermeye başlamıştı.
Mehmet ve Hayal'in gelişi ortamdaki muhabbetinde değilmesine neden olurken herkesin merak konusu temelli dönüşün ne zaman olduğuydu.
"Eee sen ne zaman temelli dönüyor tilki dükkanına Mehmet?"
Max'in sorusu ile Mehmet küçük bir kahkaha atarak kolunu onun omzuna attı.
"Vazgeçmek yok senin kitabında senin enişte bey? Ulan hâlâ bıraktığım gibisin be. Tilki dükkanı değil o deyimin doğrusu kürkçü dükkanı olacak."
Mehmet'in yine söylediği sözleri düzeltme takıntısına Max'te gülerek karşılık verdi.
"Ben öyle kolay vazgeçseydi nasıl alırdı Sare'yi? Hem sizin deyimler çok güzel ve anlmalı. Yani ben anlıyor ne anlatılmak istediğini,nerede kullanacağımıda biliyor ama doğru telaffuz edemiyor bir türlü."
Max'in sözlerini hepsi onaylarken Mehmet onun sormayı beceremediği soruya cevap verdi.
Erkekler öğrendikleri bilgiyle memnun olup koyu bit muhabbete dalarken kızlarda ikramları dağıtıyordu.
Tuğra bakışlarını tüm gün karısından ayıramazken onun alt kattaki büyük mutfağa indiğini farkedince diğerlerine çaktırmadan arkasından oda indi.
"Kocama söylemekle mi tehtit ediyorsun beni!?"
Tuğra karısının telefonda konuştuğunu anlarken işittiği sözlere ve sesindeki öfke tınısına anlam verememişti.
"Küçük bir kaçamaktı sadece!Böyle olacağını nereden bileyim?"
Asya'nın ağzından çıkan sözlerle neye uğradığını şaşırırken ne düşünüp neye yoracağına da anlam veremiyordu.
"Lütfen Tuğra'ya bir şey söyleme. Gerçekten bilmiyordum ben. Bilsem yapmazdım öyle bir şeyi sende biliyorsun."
Karısının kendisinden ne gizlediğine anlam veremezken,ne yapıpta onu kendisinden böylesine korkutacak kadar etkilediğini düşünmeye çalışıyordu bir yandan da. Her zaman anlayışlı olmaya çalışmıştı ve karısı da aynı şekilde yaklşamışto hep kendisine. Bu gğne kadar kavgaları,tartışmaları hatta birbirlerine karşı seslerini dahi yükselttikleri olmamıştı. Hiç bir şeyi gizleyip saklamamışlardı her zaman şeffaf olmuşlardı ve şu an karısının ondan bir şeyler saklıyor oluşu,söylediği sözler bütün algılarını kapatıyor ne düşünmesi gerektiğini anlayamıyordu.
Bu sözleri duyan her hangi bir erkek aldatıldığına yorardı lakin o öyle bir şey de düşünemiyordu ve biliyordu da onun Asya'sı ikisine de öyle bir kötülüğü yapmazdı. Kendisinden bir şeyler saklamasımıydı böyle tutulup kalmasına sebep olan? Daha fazla düşünüp kendisini doldurmak istemeyerek sırtı kendisine dönük karısına seslendi.
Kocasının sesini duyunca Asya yerinde sıçrarken suç üstü yakalanmış çocuklar gibi dudaklarını dişleyerek telefona doğru fısıldadı.
Telefonu hızla kapayıp kocasına dönmüştüki bakışları kesişince onun gözlerinde ilk defa gördüğü fakat ne olduğuna anlam vermediği duygu geçişleri ile güçlükle yutkundu.
"Kiminle konuşuyordun!? Nasıl bir konuşmaydı o öyle!?"
Sesinin istemeden sert çıkmasına Tuğra bile şaşırırken Asya ürkekçe baktı. Konuşmasını yanlış anlamasından korkarak telaşla kendini açıklamaya çalıştı.
"Biliyorum garip bir konuşmaydı ama yemin ederim düşündüğün gibi bir şey değil Tuğra."
Karısının sözleri ile elleri ile sertçe yüzünü ovarak bakışlarınu tekrar karısına çevirip bu defa sesinin tonunu daha yumuşak tutmaya çalışarak konuştu.
"Ne düşünüyorum sence Asyam? Ya da ne düşünmem gerekiyor kaçamak falan?"
Tuğra'nın kendisini yanlış anladığunı düşünerek bir adımla ona yaklaşıp dolan gözlerini gözlerinden ayırmadan yüzünü avuçları arasına aldı.
"Asyam niye ağlıyorsun şimdi? Düşündüğüm tek şey benden sakladığın sır! O sır her neyse bana söylemekten neden bu kadar korktuğun ve ya benim ne yapıpta seni bu kadar korkuttuğum! Başka bir şey düşünmem ihtimal bile vermem öyle bir şeye! Sadece benden sır sakladığın için biraz bozuldum o kadar. Ağlama lütfen."
"Yemin ederim sır falan saklamıyorum Tuğra. Geçen gece kızlarla toplanmıştık ya bir kaç kadeh bir şey içtim ben."
"Bir kaç kadeh içtin diye sana kızacağımı falanmı düşündün anlamadım? Hem bunun telefonda konuştuğun her kimse onunla ne alakası var? Ne işe tehtit ediyor o arayan seni!?"
Asya başını hızla iki yana salladı.
"Tehtit etmiyor uyarıyordu Tuğra. İçtim diye korkmuyorum ki hem senden. Öğreneceğin şeyden sonra içtiğim için kızacaksın diye korktum ama vallahi bende bilmiyordum. Bilsem içermiyim hiç."
Kafası iyice karışan Tuğra karısını belinden tutup kaldırarak onun arkasında kalan mutfak tezgahına oturtup yüzünü avuçları arasına alarak alnına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Şimdi sakince anlat ama ilk önce öğrenmem gereken şeyi söyleki gerisini daha rahat anlayabileyim Asyam."
Asya söyleyeceği şeyden sonra kocasının kendisine kızacağını düşünsede başka şeyler düşünmesinfen kızmasının daha iyi olduğuna karar vererek fısıldadı.
Tuğra anlam veremediği kelime karşısında şaşkınca karısına bakarken Asya omuzlarını silkerek tekrar konuştu.
"Hamileyim işte Tuğra. Sen bilmeyince ben nasıl bileyim? Hamile olduğumu bilmeden alkol kullandım. Dün test yaptırdım o gece Mina'da bizimleydi alkol aldığım için kızıyordu bana. Olay bu."
Kocasının yüzündeki ifadeden neler hissettiğini anlamayan Asya başını sallayarak sorusunu onayladı.
Asya'nın cevabı ile Tuğra'nın dudaklarından bir kıkırtı döküldü ve inanamaz gibi elini karısının karnına koyarak,bebeğinin varlığından emin olmak istercesine fısılfadı.
"İki aylık hemde? Asyam bu hamileliğin yüzünden milletin diline düşeceğiz hazır ol."
Kocasının ne demek istediğini anlamayan Asya ona boş boş bakarken Tuğra dudaklarına sert bir öpücük bırakarak geri çekilip alnını alnına yaslayarak yanaklarını hafifçe okşayıp kıkırdadı.
"İki ay önce ben hastanede yatıyordum Asyam. Dizimdeki çapraz bağlar kopmuştuda ameliyat olmuştum hani."
Karısının yüzü anlamaya başladığı andan itibaren yavaş yavaş buruşurken Tuğra onun yüzünün aldığı şekle gülerek fısıldadı.
"O halde bir bebek yaptığımızı öğrendiklerinde bizimle eğlenmek için hiç bir fırsatı kaçırmazlar."
Asya kocasının göğsüne hafifçe vurarak çemkirdi.
"Rezil olacağız senin yüzünden. Üç gün yattın hastanede Tuğra üç gün! İkinci günü hastane odasında bebeğin temelini atacak kadar nasıl kudurmuştun acaba!?"
"Nasıl kudurduğumu göstereyim mi?"
Tuğra'nın boynuna doğru sokulmasıyla Asya hissettiği sıcak öpücüklerle gözlerini kapayarak kocasının kokusunu derince içine çekip fısıldadı.
"Bir hata iki mucize ile başladık bu yolculuğa,herkes bir yola girmeden seçerken sevdiğini,hayat arkadaşını,biz seninle o dikenli yollarda bulduk sevdamızı,birbirimizi. İyiki beni kendine saklamışsın,iyiki senin karın,iyiki senin çocuklarının annesiyim."
Karısının boynundaki dudakları küçük öpücükler bırakarak dudaklarını bulurken bacağını beline dolayarak hafifçe okşayıp yüzündeki gülümseme ile göz kırptı.
"Partiyi bahane edip kollarımdan kaçmak için mi aşka geldi acaba karım?"
Asya kıkırdayarak kocasının gömleğinin yakalarından tutup çekiştirerek dudaklarını birleştirdi ve uzun bir öpücükten sonra geri çekilerek fısıldadı.
"Kollarımdaki ve kalbimdeki yerin her zaman tek sahibi sen olduğunu hiç unutma diye..."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |