
-İlahi bakış-
Koyunlarını otlatmaya çıkaran çobanın hanımağasını Mir Ağa'nın kollarında baygın gördüğünü söylemesi üzerine haber kulaktan kulağa yayıldı.
Her kafa bir şey söyledi ve en sonunda ağalara ulaşan haber İhra Nova Zadeoğlu ve Mir Mirhanoğlu'nun kaçtığına evrildi.
Berdel denilip karar kılınmışken bu olana anlam veremeyen ağalar Samsak Ali'ye haber verdiler. Zadeoğlu ve Mirhanoğlu aşiretlerine toy haberi ulaştırması söylendi. Haber ilk Mirhanoğlu konağına ulaştı. Zaten savaş alanı gibi olan konak toy haberi ile iyice karışmıştı.
İçlerinde sakin olan tek bir kişi vardı. İhra Nova Zadeoğlu. O ailesinin, aşiretinin kendisine olan güvenini bildiğinden sakinliğini koruyordu. Aynı zamanda ailesinin bunu Mir Ağa'nın yanına bırakmayacağını bildiğinden içine su serpilmişti.
İyi niyetle yaklaştığı adama, anladığı dilden yaklaşıyordu.
Zadeoğlu konağında ise işler daha karışıktı. Kızlarının nerede ne halde olduğunu bilmeyen aile üyeleri telaş ve korku içerisindeydi. Her taşın altına bakılsa da tek buldukları en son sığınma evine gittiğiydi.
Menevşe Hanım oraya gidip kadınlara bir bir eli kalbinde kızını sormuştu. Kimse nereye gittiğini bilmiyordu. Eli kolu bu kadar uzun olan ailesi kızını bulamıyordu. Bu da anne kalbinin kötü senaryolar kurmasına sebep oluyordu.
Sonuç olarak herkes avluda toplanmış İhra için çevreye salınan adamlardan durum raporu alırken konağın kapısının çalması ile sus pus olmuştu.
Samsak Ali aldığı izin ile içeri geçip ağalara selam verdi. Herkes merakla ağzından çıkacakları bekliyordu. Arslan Ağa söze girip Samsak Ali'nin getirdiği haberi sordu.
- "Hayırdır Samsak Ali? Nedir yolunu buraya düşüren haber. Söyle bakalım."
Samsak Ali yine tereddütlü ayağını oyma taş zeminde sürttü. Derin nefes aldı ve görevini yaptı.
- "Ağam Mir Mirhanoğlu ve İhra Nova Zadeoğlu'nun kaçtığı haberi tüm Mardin'de çalkalanmaktadır. Ağalar toy'a çağırır."
Konak adeta eksi derecelere düşmüş gibi buz kesti. Menevşe Hanım'ın sendelemesi ile gelini onu tuttu. Aklı, yüreği kızı ile dolu olan Menevşe Hanım kocasına koştu.
Onlar birbirlerini çok sevmişlerdi. Evlilikleri boyunca kızları olsun istemişlerdi. Dualar etmişlerdi. Oğullarının varlığına şükür ederken bir kız evlat için dualarında yalvarmış, yakarmışlardı.
Sonunda duaları kabul olduğunda kırk gün kırk gece yemekler dağıtmışlar, mevlütler vermişlerdi. Bu kız çocuğu ailenin tek kız çocuğuydu. Elmasıydı. En değerlisiydi.
Şimdi en değerlileri oradan oraya savrulurken kızları için hiçbir şey yapamayışları Menevşe hanımın anne yüreğine ağır geliyordu.
Kocasının aşık olduğu kara gözlerine baktı. Gözleri adeta kan çanağıydı.
- "Arslan Allah hakkı için kızımızı getir. Daha ne kadar yıpranacak bizim kızımız? Ne kadar acı çekecek! Canı var benim kızımın canı, canı! Getir biriciğimizi ne olursun. Yalvarırım getir kızımızı, vermeyelim. Bul bir çaresini, bul, bul!"
Kolları arasında kızları için feryat figan kendisine yalvaran sevdiği kadını görmek Arslan Ağa'yı perişan ediyordu. Koskoca Arslan Ağa'nın elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Biriciği ne haldeydi? Neydi kalbini bu denli sıkıştıran şey. Kızı iyi değildi biliyordu. Hissediyordu. Kızı her daim en değerlisiydi. Çocukları arasında ayrım yapmazdı lakin herkes bilirdi ki İhra'sı başkaydı.
Kolları arasındaki kadını sardı. Sevgisini ondan hiçbir daim esirgememişti. Saçlarının üzerine bir öpücük kondurdu. Söz verdi. Kızı ne isterse o olacaktı. Ama kızının canını yakmalarına izin vermeyecekti.
Arabalar hazır olduğu gibi bütün Zadeoğlu erkekleri arabalara bindi. Hızla toy alanına gittiler. Hepsi bu kaçma olayının manasını çözmeye çalışıyordu.
Hepsinin emin olduğu bir düşünce vardı ki buda İhra Nova Zadeoğlu'nun asla böyle bir şey yapmayacağıydı.
Toy alanına geldiklerinde sırayla arabadan indiler. Verilen selamları başları dik kabul edip aynı şekilde karlılığını da verdiler. Zadeoğlu ailesinin otoritesinin en büyük etkeni ne olursa olsun dik duruş sergilemeleriydi.
Zadeoğlu erkeklerinin alana girişi ile tüm genç ağalar büyüklerine hürmeten ayağa kalktı. Arslan Ağa ve babası hepsinin saygısına içtenlikle karşılık verip oturmalarını rica ettiler.
En yaşlılar başta olmak üzere bir tarafa Zadeoğlu aşireti diğer tarafa Mirhanoğlu aşireti üyeleri oturtulmuştu. Olası bir atakta müdahale edebilmek için diğer aşiret üyeleri de aralarına serpiştirilmişti.
İçlerinde en yaşlı olan ağalardan biri söze girdi.
- "Mir Ağa bu konuşulanlar nedir. Açıklaman var mıdır?
Mir derin bir nefes aldı. Yanında babası rahat otursa dahi tedirgindi, biliyordu. En sakin tavrını takınıp karşılarındakinin büyüğü olduğunu unutmadan söze girdi.
- "Kaçma veya kaçırılma diye bir şey yok. İhra Hanım ile nişanlı olduğumuzu cümle alem bilir. Buluşmamızda bir sakınca olacağını da düşünmüyorum. Kimsenin buna laf etmeye hakkı da yoktur. Evet, İhra Hanım benim yanımdaydı. Şu an benim evimde annemin, ailemin yanında. Kimse kimseye kaçmadı. Zaten bulunduğumuz durumun sebebi bu soysuzun bacımı kaçırmasıyken biz neden kaçalım?"
Mir Ağa uzunca kendini açıklamıştı. Ağalar Mir Ağa'nın bu kadar uzun ve sakin konuşmasını şaşkın ama içten içe sevinçle dinlemiş ve hak vermişti.
Onaylamadıkları bir durum vardı ki oda Hanımağa'nın nikâhsız ağa evinde durmasıydı. Konuşmayı başlatan Ağa bu soruyu Mir'e sordu.
- "Peki Mir Ağa hak verdik sana bu konuda lakin hanımağa'nın nikâhsız ağa evinde durması uygun mudur? Evet, nişanlısınız lakin nikahlı değilsiniz. Başağa olan sen bir başkası bunu yapsa ne derdin?"
Mir bunu duyduğunda hafif güler gibi oldu. Zamanı gelmişti. Karşısında oturan Ahdar soysuzunun gözlerine baka baka konuştu.
- "Başağa olarak biri bunu yapsaydı elbette tepkimi koyar gereken neyse yapardım. Lakin İhra Nova Mirhanoğlu'nun yeri benim yanımdır. Karım benim konağımda değil de nerede kalacaktı?" dedi.
Bu sözler ortama bomba gibi düştü. Zadeoğlu aşireti ayaklandı. Hepsi birer barut gibiydi. Ahdar duyduklarına inanamıyor, bakışlarını Mir Ağa'dan çekemiyordu.
Hışımla karşısında duran adamın yakasına yapıştı. Yumruk yaptığı elini Mir'in yüzüne yapıştırdı.
- "Ulan benim canım yansın diye yaptın değil mi? Lan bacımın ne suçu var! Ben yaptım lan, ben, ben!"
Ahdar bir yandan bağırıyor bir yandan Mir'i sarsıyordu. Tüm ağalar ayağa fırlamış ikisini ayırmaya çalışıyordu. Mir de boş durmamış Ahdar'ın yakasına yapışmıştı.
- "Benim bacımın suçu neydi ulan! Neyi eksikti, kusurluydu!? Seviyor musun? Sevsen kapımda yatar ne yapar ne eder isterdin. Kaçırmak adamlığa mı sığıyor lan! Bacının suçu senin kardeşin olması, duydun mu! Daha onun çok canı yanacak."
Kim el atsa nafile ayıramıyorlardı. Birbirine yumruk savurup, bağırışıyorlardı. İkisi de haklıydı, ikisi de haksızdı.
Odanın kapısı gürültü ile açıldı. Bu aralar bir adet haline geldiği gibi İhra Nova Zadeoğlu yine toy basmıştı. Lakin bu sefer başkaydı. Ayakta zor duruyordu. Teni solmuş, bakışlarındaki ışıltı sönmüştü. Değişmeyen tek şey ise dimdik duruşuydu.
Koluna giren eltisi Rema ile odanın ortasına geldiler. Ahdar bacısına gitmek için Mir'i bırakmıştı. Tam bir adım atmıştı ki İhra elini kaldırıp onu durdurdu. İstemiyordu.
Kuru dudaklarını aralayıp sadece zehrini dökmek istedi. Bu zihniyetten bıkmıştı. Buradaki adamlar kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın işin sonunda yine kadınları suçlu bulacaktı.
- "Beni bilen bilir. Haram işlemem, suçum varsa üstlenirim. Bu toyda benim tek bir suçum konuşulabilir oda evlenmem. Zaten olacak bir evliliği erkenden yapmam suç değildir. Sevinmeniz gerekmiyor mu? Artık bir akrabalık bağı var kan davası düştü. Bu toy da burada bitti."
Ahdar ağabeyi bir şey diyecek oldu lakin babası elini koluna koyarak onu durdurdu. Babasının her daim kendisine güveninin tam olduğunu bir kez daha görmek İhra Nova'yı daha da yüreklendirdi.
İhra Nova gözlerini sus pus olmuş insanların üzerinde gezdirdi. Bu söylediklerinden ve babasının tavrından sonra toydaki kimse bir şey demedi.
Gözü kenarda duran adama takıldı. Konuşulması gereken bir konu vardı.
- "Evet, şimdi lütfen hepiniz oturun. Konuşulması gereken ama konusu doğru düzgün konuşulmayan olaya artık bir son verelim."
Kaşları ile Süleyman'ı Mir Ağa'ya işaret etti. Mir Süleyman'ın burada olduğunu fark etmemişti. Şimdi karşısında onu görmesi ile sabır çekmişti. Süleyman çok büyük olmasa dahi burada bulunan küçük aşiretlerden birinin varisiydi.
Babası Mir Ağa'ya saygı gösteren ağalardan biriydi. Mir de Abbas Ağayı severdi. Sabrı da bundandı. Lakin ortada bir kadına gösterilen şiddet vardı.
Mir ve İhra en baştaki sedire yan yana oturdu. Aralarında konuşmaya başladılar.
- "İhra Hanım Süreyya Hanım nerede?"
- Benim korumam altında gayet güvenli bir yerde duruyor. Süreyya hüküm kararını bana verdi. Ben ne dersem ona kefil olacak. Konu Süleyman'a da uzandığı için sensiz bir karar veremem. Bakalım bir kadına zarar verirken bir diğerini nasıl koruyacaksın Mir Ağa!
- "İhra bunu bur-" demeden İhra Mir'in sözünü kesti. Sinirini o şu anlık sindirmişti. Ne yeriydi ne de zamanı.
- Bu konu bizim aramızda Mirhanoğlu! Kendi konumu buraya meze etmem. Bu konu kapanmadı. Şimdi konumuza dönelim. Süreyya buraya gelecek ve herşeyi anlatacak. Daha sonra da o ne isterse, o olacak. Sen ne düşünüyorsun?
-" Güvenli bir şekilde Süreyya'yı buraya getirin. Ne olduysa anlatsın. Verelim hükmü de çocuğunun yeri yurdu belli olsun."
Mir İhra'nın gözlerine uzun uzun baktı. Beyninde İhra'nın söylediği söz tekrar tekrar yankılanıyordu.
-"Bir kadına zarar verirken bir diğerini nasıl koruyacaksın"
-"Bir kadına zarar verirken bir diğerini nasıl koruyacaksın"
-"Bir kadına zarar verirken bir diğerini nasıl koruyacaksın"
Derin bir nefes aldı. O da kendini tanıyamıyordu. İlaçlarını aksatıyordu. İhra'yı oraya kapattığında ne düşünüyordu oda bilmiyordu. Pişman olmuş muydu. Muamma...
Mir kendini karanlığın içinde kapana sıkışmış hissediyordu. Sokakta kız kardeşi hakkında konuşulanlar, mecbur bırakıldığı evlilik, bekleyeni, işler derken öyle bir batmıştı ki.
O karanlığa doğmuştu. Dedesi tarafından büyütülmüştü. Ağabeyi ve o özel olarak ağalık için yetiştirilmişti. Abisi ağa olacakken bir anda ağalığı reddetmesi yüzünden daha gençken başa geçmek zorunda kalmıştı.
Uzun süre psikolojik tedavi görmüştü. İş diye her yurt dışına çıktığında kliniğe giderdi. Ailesi ve yaşadığı yerin insanları duymasın diye her iki ayda bir yurt dışına çıkar bir hafta kalırdı. Bu bir hafta boyunca klinikte tedavi olur ve geri dönerdi.
Üç yıldır ise ilaç tedavisini yavaş yavaş bırakmıştı. Öfke problemini de kendi içinde çözmeye çalışıyordu. Bu süreçte yanında iki kişi vardı. Yasir Harmandalı da bu iki kişiden biriydi. O Mir'in hem arkadaşı hem de sağ koluydu.
Bu olaylar olduğundan beri ne kadar kontrol etmeye çalışsa da kendine mukayyet olamıyordu.
İhra'yı oraya kapattıktan sonra ofisine gitmiş ve her yeri birbirine katmıştı. Kırılmadık masa, sandalye kalmayan ofiste oturduğu yerde uyuyakalmış ve öğle vakti uyanmıştı. Yine İhra'nın yanına gidiyordu. Lakin önce üstünü değiştirmesi lazımdı.
Arabasında her zaman ikinci bir takım bulunurdu. Bagajdan takımı aldı ve tekrar ofise döndü. Ofisinde ona ait bir yatak odası vardı. Bazı günler ofiste sabahlardı. Hızlıca üstünü değiştirdi ve ofisten çıkıp arabasına bindi.
Yolda evin etrafına bıraktığı korumalardan biri Yasir'in oraya geldiğini haber vermişti. Kardeşi gibi gördüğü adamın orada olması çok da sorun teşkil etmemişti.
Yarım saat kadar sonra tekrar arayan adam ağasına Yasir'in kollarında hanımağası ile evden çıktığını söyledi.
Mir ikisini öyle hayal ettikçe sinirlendi. Sinirlendikçe direksiyonu sıktı ve hızını yükseltti. Arabayı deli gibi sürüyordu. Sonunda karşısında kendilerine ait arabalardan birini gördü.
Az bir mesafe kala arabanın önünü kesti. Oda Yasir de arabadan aynı anda indi. Yanına vardığı gibi Yasir'in yüzüne yumruğunu yapıştırdı.
Neden yaptığını bilmiyordu. Ne yapması gerektiğini de bilmiyordu.
Arabaya yaklaşıp arka koltukta gördüğü kadını kucağına aldı. Kendi arabasına yatırıp Mirhanoğlu konağına götürmüştü. Zaten sonra olanlar malumdu.
Yanındaki kadına baktığında bileğindeki saate bakıyordu. Telefonunu çıkarıp bir uygulamaya girdiğini görmüştü. Takip uygulaması olduğunu gördüğünde işini şansa bırakmayan bir kadın olduğunu görmüş oldu.
Bu kadın hakkında çok şey duymuştu. Abartıdan ibaret olduğu düşünmüştü. Lakin şu anda yanında oturan daha birkaç dakika önce, evvelinde de yaptığı gibi toyu basan kadının söylenilen herşeyin tam karşılığı olduğunu anladı. Söylenilenlerin azı değildi, fazlasıydı ve artık bu kadın onun karısıydı.
Telefon ekranını kapatıp başını kaldırdığında gök mavisi gözler, gece karanlığını andıran kara gözler ile buluştu.
İhra gözlerini kısıp karşısındaki adamı öylesine süzdü. Şimdi farketmişti. Üstü değişikti. Demek kendisi orada canı ile cebelleşirken ağa bozuntusu keyif çatmıştı. Elbet bir gün dedi içinden, elbet bir gün çektiklerini çekecek.
Bir diğer yandan oğlu ile vakit geçiren Süreyya toy haberini alır almaz hazırlanıp yola çıkmıştı. Hanımağası yine tedbiri üst düzey tutmuş ve yanına korumalar göndermişti.
Oğlunu da sıkı sıkı giydirip arabalara bindiler. Yol boyunca oğlunu korkutmamak için sakin durdu. Hep bunu yapmamış mıydı?
Korkudan çığlık çığlığa ağlamak isterken oğluna gülmüştü. O korkmasın diye canı acırken gülmüş, korkuyorken güçlü taklidi yapmıştı.
Oysa ki o daha annesinin küçücüğüydü. Nasıl da ailesinden koparmışlardı. Babasının göz nuru, annesinin küçücüğü ve kardeşinin anne yarısıydı.
Lakin artık o bir anneydi. Ne şartlarda olursa olsun oğlu için herşeyi yapardı. Hem İhra da elinden tutacaktı.
Üç araba kısa süre sonra toy yerine vardı. İçeriye haber verildi. Peş peşe sıralanan arabalardan korumalar eşliğinde Süreyya ve oğlu indi.
Süreyya toy alanına geçti ve her şeyi anlattı. Ailesinden tehdit ile koparıldığını, zorla istemediği bir hamileliğe mecbur bırakıldığını, zamanla çocuğunu sevip isteyerek doğurduğunu ama şimdi çocuğu olduğu halde üstüne kuma alınacağını, şiddete maruz kaldığını herşeyi anlattı.
O anlattıkça bir kez daha adalet adı altında susan vicdanlar ortaya çıktı. Kaynanası herşeyi bildiği halde susmuştu. Kanıt olarak İhra'nın hastaneden aldığı darp raporu ve şiddeti gören görgü tanıkları vardı. Tüm kanıtlar toya sunuldu. Karar İhra ve Mir'e bırakıldı.
-"Karar verildi. Süleyman ve Süreyya en kısa sürede resmi olarak boşanacak. Kadı önünde kıyılan nikah Süreyya hanıma yaşatılan mecburiyet ve şiddetin kanıtları gözetilerek bozulacak. Süleyman bu yaptıkların sebebi ile toydaki söz hakkın yarıya düşürüldü."
İhra Mir'in söylediklerinin peşi sıra hemen sözü devraldı.
- Süreyya'ya veya oğluna herhangi bir zararın, lafın ve hatta bakışını sezersem seni burada yaşatmam Süleyman! İşte o gün bu kadarı ile kalmam varını yoğunu alırım.
Sonra sessizce mırıldandı. Sesini sadece kendi duydu.
- Senin en büyük servetin bu kadın ve evladındı da sen göremedin.
O gün bir kadın daha özgürlüğüne kavuştu. Evladı için sustuğu karanlık günlerden bir kadın sayesinde kurtuldu.
Ne demişti İhra ona,
-Evladın için susmayacaksın Süreyya. Evladın için konuşacak, bağıracak ve hatta gerekirse çığlık çığlığa haykıracaksın. Sen annesin, oğlun için yaşayacaksın ama yaşayacaksın. Yaşıyormuş gibi yapmayacaksın.
Güçlü kadınlar hep vardı. Kimi susardı, kimi hakkı için haykırırdı. Sayıları belki azdı. Lakin çoğalacaktı. Her kız doğduğunda bir anne potansiyali ile doğardı. Güçlü kızlar güçlü kadınlara dönüşür ve güçlü evlatlar yetiştirirdi.
Süreyya da bir söz verdi. Ne olursa olsun kadınlara saygısını sevgisini eksik etmeyen bir evlat yetiştireceğine söz verdi. İhra'ya ettiği teşekkür yanında Mir'e de bir çift kelam etti.
-" Ben çok çektim. İstemediğim bir evlilik yaptım. Herşey aşk değil ağam. İhra Hanım sevilmeyi hakediyor ve o şu an canevinden yaralı bir kadın. Ona derman olun. Yara olmayın lütfen."
Süreyya'nın oğlu gelip İhra Nova'ya sarıldı. Mir'in gözleri karşısındaki karısındaydı. O çoktan yaralı karısına bir yara daha açmıştı.
Toy alanı yavaş yavaş boşaldı. İki aile içeride kaldı. Zadeoğlu ailesi Mirhanoğlu konağına davet edildi. En kısa sürede düğün yapılacaktı. Bu süre içinde İhra Nova, Zadeoğlu konağında kalacaktı.
Mir ne kadar itiraz etmek istese dahi babası katiyen itiraz etmesine izin vermemişti.
Herkes evlerine dağılmak üzere vedalaştı. Mir durduğu yerde kapıya doğru yürüyen kadına baktı.
İçindeki hisse engel olamayan İhra Nova arkasını döndüğünde zifiriler ile gözleri buluştu. İçinden bir soru geçti.
-Nasıl bu kadar zalim olabildin. Zalimliğin bir bana mı?
Aklına Süreyya'nın berdeli ilk duyduğunda ona dedikleri geldi. "Belki deniz gözlerine kıyı Mir'in kara gözleri olur İhra. Bir şans verin kendinize." demişti.
O an için belki demişti. İhaneti tadan yüreği Mir ile iyileşirdi. Belki sevmedi ama saygı duyardı. Ama artık imkansızdı.
Arkasını döndü ve emin adımlarla çıktı. O İhra Nova Zadeoğlu'ydu. Başa geçtiğinden beri hiçbir kadını ezdirmemişti. Kendini de ezdirmeyecekti.
..........14.Bölüm Sonu..........
🌏Merhaba, nasılsınız.
🌏Bölüm nasıldı. Umarım beğenirsiniz.
🌏 Mir'in çelişki sebebini artık anladınız bence. Mir psikolojik tedavi görüyordu ve tüm bu tutarsız ruh hallerinin sebebi de buydu.
Huzurlu, güzel, mutlu günler dilerim.
Yağmur Ö.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.75k Okunma |
678 Oy |
0 Takip |
25 Bölümlü Kitap |