
Medya: Bölümde geçen türkü.
( Çok sevdiğim bir türküdür☺️)
Bütün gece soğuk içime işlemişti. Sabah kollarım vücuduma sarılı uyandım. Kımıldayamıyordum. Hareket kabiliyetim elimden alınmış gibiydi. Güneş ışınları az öteme yere vuruyordu. Biraz kayabilsem belki ısınabilirdim. Bana bunu yaptığına inanamıyorum. Kinini, öfkesini biliyordum lakin bir kadına bunu yapabileceğini düşünmüyordum.
Gözlerimi kapattım ve aklımı boşalttım. Üşüdüğümü unutmak için neden bu şekilde değiştini çözmeye çalıştım ama düşünceler de iyice halsiz bedenimi yordu. Elimdeki tek cevap ise şuydu:
"Evliliği kabul ettiğim halde yıllardır bizden alamadığı intikamı almak için iyiyi ve anlayışlıyı oynadığıydı."
Biz kadınız olanı hissederiz. Ben hislerimi susturdum ve olduğum hâle sebep oldum. Bu benim suçum, bir anlık sinirle yaptığım hata...
Annem, babam, ağabeylerim tüm ailem kim bilir ne haldedir. Ne düşündüm ki? Evlenecek ve evime dönüp abimin canını yakacaktım. Sonra dönüp yatağımda mışıl mışıl uyuyacaktım. Öyle mi olacaktı. Olmayacaktı tabii!! Ah akılsız İhra ah.
Hafif birkaç ses duyduğumda gözlerimi açmak istedim ama o kadar bitap düşmüştüm ki mecalim kalmamıştı. Bünyem hasta olmaya oldukça meyilliydi. Sesler yavaş yavaş netleşmeye başladığında bunun bir erkeğin sesi olduğunu anladım. Şarkı mırıldanıyor gibiydi. Zorlansam da gözümü açtım. Mir değildi. İçli içli söylüyordu.
Zînê te digo ez gul im, Zin’im derdin ki ben gülüm,
Sal bi sal ez reng vedidim. Her yıl renklenirim.
Çi dinyake derewîn e ; Ne yalan bir dünyadır ki;
Rengê Zîna’m temirandin. Zin’imin rengini soldurdular.
Çi dinyake derewîn e, Ne yalan bir dünyadır ki,
Rengê Zîna’m temirandin. Zin’imin rengini soldurdular.
Zîn bizde çok sevgidir. Zîn yaşam demekti. Zîn'in aşkı dillere destandı. Bu her kimse herşeyini Zîn'ini kaybetmiş bir sevdalıydı. Ne kadar da türkü söyler dinlersiniz diyenler olur ya bizde dert de devada yârdır. Yârimizi ise türkülere dökmeyi pek severiz. Derdimizide, neşemizi de türkü ederiz.
Sadece sesi gelen adam sonunda odanın içerisinde göründü. Simsiyah giyinmiş bir adamdı. Gözünden akan bir damla yaşı çene hizasında takılı kaldı. Sesi titreye titreye devam etti. Gözleri odada bir noktada durmuştu. Ben göremesem de o orada bir yerlerde bir sahneyi tekrar yaşıyordu.
Neçe zînam neçe neçe. Gitme Zîn’im gitme gitme.
Neçe zînam naziya neke. Gitme Zîn’im naz etme.
Neçe Zînam neçe neçe. Gitme Zîn’im gitme gitme.
Neçe malam xeraw neke. Gitme evimi harab etme.
Piştê çavên reş û belek, O kara gözlerden sonra,
Loqman hekîm fayde nake. Lokman hekim çare olmaz.
Piştê çavên reş û belek, O kara gözlerden sonra,
Doxtor û hekîm çare nake. Doktor ve hekimler çare
olmaz.
Bu oda ondan birini almıştı. Eminim burda hayatının en acı sahnesini yaşamıştı. Kimdi acaba bu adamı böylesine divane eden, zîn diye ağlatan kişi.
Mezopotamya birçok aşka ev sahipliği yapar. Kimi dillerde güzelliği ile dolanır kim ise hazin sonu ile pelesenk olur.
Hala beni farketmemişti. Hoş yerde uzanan bir ceset gibiydim. Perdenin arkasından görünmem zordu. Elleri yumruk oldu ama hiçbir yere vurmadı. Yumruğu ile gözyaşını sildi. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir şey vardı. Işık vurunca şimdi farkettim. Zincir gibi bir şeydi. Belki de bir kolyeydi.
Gözünü açtığında tül perdenin arkasından beni göremeyeceğini düşündüm. Umutsuzluk ile gözlerimi kapadım. Tık diye ses gelmesi ile hemen gözümü geri açtım. Bir kuş ileride durmuş gagasıyla yerdeki bir şeye vuruyordu. Çıkan ses adamın da dikkatini çekmeyi başarmıştı.
Yavaş yavaş buraya doğru gelen adımları belli bir yerde durdu. Kuşu görmüş ama beni görmemişti. Arkasını dönüp gideceği esnada durdu. İçeride bir yere odaklandı. Yere düştüğümde eteğim genişçe açılmıştı. Kumaş parçası görmüş olmalıydı. Allah'ım ne olur merak etsin.
Direncim yeniden zayıflıyor olmalıydı ki gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Bilincinimi açık tutmam gerektiğinin farkındaydım ama olmuyordu.
Kapı kolundaki oynama sesi kulağıma geldi. Açılmayınca tül perdeyi çekti. Biraz daha dikkatli baktığında beni gördü. Yerde cansız gibi yatan bedenimi...
Sanki bir şey aklına gelmiş gibi mırıldandı. Duymadım. Kapıya omuz attığını gördüm. Sonra bağırdı. Başka birileri de mi vardı?
Kapının açılmasını bekleyemedim. Gözlerim kapandı. Kaybettim, direnemedim.
🦋🦋🦋 🦋🦋🦋 🦋🦋🦋
Yasir Harmandalı:
Yumruk yaptığım elimle acıma inat verdiğim söz için dik durdum. Gözyaşımı silip kapattığım gözlerimi araladım. Avucumda tuttuğum kolyeden emanetimden güç almaya çalıştım.
Sakinleşmek için derin nefes aldım. O sırada bir tıkırtı duyunca merakım kabardı ve balkona doğru adımladım. Bir kuş yerde duran bir şeyi eşeliyordu. Nefes verip arkamı döndüm. Sonra bir şey dikkatimi çekti. Yerde bir şey vardı.
Biraz daha ilerlediğimde bir kumaş olduğunu gördüm. Bir adım daha atacaktım ki gördüğüm karşısında dumura uğradım. Yerde bir kız yatıyordu. Cansız gibiydi bembeyaz teni kızarmaktan çıkmış morarmaya başlamıştı. Kaç saattir buradaydı ve en önemlisi kim bunu bir kadına yapardı. Hemen kapı kolunu indirdim. Açılmayınca bir küfür mırıldandım. Kapıyı kırmam lazımdı.
- " KERİM ÇABUK ARABAYI ÇALIŞTIR! ÇABUK ACELE ET!!" diye dışarıdaki arkadaşıma bağırıp omzumla kapıya vurmaya başladım. İkinci vuruşumda kapı kırıldı. Hızla yerdeki kıza doğru koştum. Yüzüne gelen saçlarını çektim. Karşımda gördüğüm yüz elimi ayağımı birbirine doladı. İhra Xanım...
Zadeoğlu aşireti biricik kızlarının bu halini görse tüm doğuyu ayağa kaldırırdı.Beyaz teni kızarmış, dudakları morarmaya başlamıştı. Uzun zamandır burada olmalıydı. Bilinci kapalıydı. Nabzını kontrol ettiğimde attığını farketmem rahat bir nefes almamı sağladı.
Kollarımı bacaklarına ve kollarının altına dolayıp hızla kucağıma aldım. Mir beni öldürecekti. Kızı sıkı sıkı tutup koşar adım aşağı indim. Bahçeye çıktığımda Kerim kucağımdaki kızı görünce olduğu yerde dikleşti. Kaşlarını çattığında soru sormasına fırsat vermeden hızla kızı arabaya arka koltuğa yatırdım. Koltuğa bıraktığım kabanımı alıp üzerine örttüm.
Kerim de şoktan çıkmış meraklı bakışları altında koltuğa oturmuş arabayı çalıştırıyordu. Yol boyunca soru sormuş ve bende bilmiyorum diye cevaplamıştım. Arkamı dönüp arada kızı kontrol ediyordum. Hastaneye çok kalmamıştı.
Önüme döndüğüm anda araba sert bir fren ile durmuştu. Kerim'e dönüp sorgularcasına baktığımda karşıya bakıyordu. Baktığı yere baktığımda Mir'in arabasını gördüm. Arabadan inip hızlı adımlarla bize yaklaşıyordu. Arabadan indim.
Yanıma geldiği gibi yumruğunu yüzüme vurması bir oldu. Dengemi kaybetsem de hafif bir sersemleme sonrası dik durdum. Yanımdan geçip arka kapının koluna uzandığında bileğini tuttum. Bu sefer sözünü dinlemeyecektim. Söz konusu bir kadının sağlığı ise asla dinlemezdim.
Bileğini tutan elime kaşları çatık baktı. Sakinliği hayra alamet değildi. Kaşlarını çattı ve bir süreliğine gözlerini yumdu. Ben onun korumasından çok dostuydum. Sabrı bu yüzdendi. Kolundaki elimi silkelercesine bileğinden kopardı.
Arka kapıyı açıp içeri uzandı. Ne kadar engel olmaya çalışsam da kızı kucağına alıp arabasına ilerledi. Tek yapabileceğim arkalarından gitmekti. Kızı sağlama almalıydım. Mir'in ne yapacağı normal zamanda belli olmazken bu süre içerisindeki sakin hali de eklenince ne yapacağını kestiremiyordum.
Arka koltuğa yatırdığı kızın üzerine çıkardığı paltosunu örttü. Dengesiz herif. Ne desem az gelir. Hem bu kadar merhametli hem de bu kadar zalim nasıl olabiliyorsun.
Arabasına bindiğinde bende arabama bindim. Bu sürede sessizce izleme taraftarı olan Kerim'e ters bir bakış atıp arabayı çalıştırmasını söyledim. Peş peşe yola koyulduk.
Umarım bu durumdan Zadeoğlu ailesinin henüz haberi yoktur. Ortalık çok sakinmiş gibi birde bu çıkmıştı.
- "Sence Mir ne yapmaya çalışıyor kardeşim. Bu kız neden bu halde ve neden Mir bu kadar sakin karşıladı?"
Bunun cevabını bende bilmiyordum. Cevabını sadece Mir ve ya İhra Hanımağadan alabilirdik. Mir'e sormaya yüreğim yetmiyordu. İhra'ya sormam için burada olması lazımdı. Ha birde kendinde olması lazımdı. Bilinci kapalı değil!!!
Peş peşe konağa girdik. Birazdan kıyamet kopacaktı. Mir'in arabası durunca peşi sıra bizde durduk. Arabadan inip arkadan İhra'yı kucakladı. Yanına vardığımızda sıkı sıkı kucağındaki kızı tutuyordu. Açık bıraktığı kapıyı kaşı ile gösterip ilerledi. Sert bir şekilde kapıyı çarptım. Mırıldandığını duyuyordum. Kesin yine sayıp sövüyordu. Allah'ım anası bu adama nasıl bu yaşına kadar katlanmış.
Kapıdaki adamlar büyük kapıyı iki yana açtılar. Yanından geçtiğimiz her koruma İhra'nın varlığını farkettiği gibi kafasını yere eğiyordu. Patronları egoist herifin teki olunca bu itaatkarlıkları normaldi.
Avluda kurulu sedirde oturan konağın hanımları kapı sesi ile buraya dönmüşlerdi. Hepsi baktıkları yerde Mir'in kucağında duran baygın İhra'yı görünce ayrı bir tepki veriyordu.
Avşin Hanım elindeki bastonuna tutunarak ayağa kalktı. Telaşı yüzünden okunuyordu. Torununun deliliğini biliyordu ve birşey yapmış olmasından haliyle korkuyordu.
Sırasıyla Mihrimah Hanım ve diğer kadınlar da etrafımızda toplanınca Mir sıkılmış yüz ifadesi ile gözünü üzerilerinde gezdirdi. Mihrimah Hanım tam ağzını açmıştı ki sorularını sıralamasına izin vermeden söze girdi.
"Sonra ana, sonra!" deyip merdivenlere yöneldi. Bir yandanda "Nare temiz üst baş getir. Hasan sende doktoru çağır!" diye emirlerini sıralıyordu. Sorularına cevap bulamayan Mihrimah Hanım'ın odağı bize kaydı. Mir'in peşinden gelmemiz de bizi yaktı. O sorulara bizde cevap arayacaktı.
- "Kerim, Yasir ne oluyor. Bu hal nedir? İhra kızımın burda bu halde ne işi vardır? Xwede neke (Allah korusun) biri bir şey mi yaptı? Anlatsanıza oğlum ne diye susarsınız. Sesiniz içinize mi kaçtı?
- "Siz ne gördüyseniz bizde onu biliyoruz Mihrimah Teyze. Ben dağ evine gittim. Sonra işte buradayız. İhra yengeyi hastaneye götürecektik. Mir yolda yengeyi yanına aldı. Bizde bu kadarını biliyoruz."
Şüpheli bakışları hala üzerimizdeydi. Şuraya oturup bizi azad et diye ağlayasım vardı. Mihrimah Sultan taktı mı takardı. Biz birşey yapamazdık ama Mir'in annesinden çekeceği vardı.
Şu an Mir'in sakin tavırları -normal en ufak sinirinde kıyameti kopardığı için- hepimizin çekinmesine neden oluyordu.
Mir'in arkasından kadınlar sırayla yukarı çıktı. Mir konağın en üst katında tek başına kalırdı. Çalışma odası, yatak odası ve diğer kullandığı odalar vardı. Herkesin çıkmasına izin vermezdi.
Yatak odasının kapısından içeri girdiler. İçeride İhra yenge olduğu için girmedim. Kapıdan izlemek daha uygundu.
İhra yenge yatağa yatırlımıştı. Mir de karşısında öylece durmuştu. Kapı sesi ile buraya döndü. Ev halkını burada görünce kaşlarını çattı.
- "Hemen şimdi ne olduğunu bana anlatacaksın Mir efendi! Ne bu kızın hali? Ne oldu kıza çabuk anlat! Zadeoğulları bu konağı da Mardin'i de başımıza yıkar. Anlat hemen ne oldu!"
- "Ana bir nefes al da! İhra Nova benim karım. Artık Allah katında eşimdir. Nikah kıydık. Bir Mirhanoğlu gelini olarak yeri burasıdır. Zadeoğlu konağı değil!"
Kadınların hepsinden bir tepki sesi yükseldi. Avşin Hanım koltuğa çöküp dizlerine vura vura ağıt yakmaya başladı. Herşeyi düşünürdüm de bunun olacağını tahmin etmezdim. Demek evlenmişlerdi..
Mihrimah Hanım eli ağzında kalakalmıştı. Sendeleyince Mir ve Mihri hemen kollarından tutup koltuğa oturttular. Kalbini tutan Mihrimah Hanım bir yandan ağlayıp Mir'in elini kolundan çekti.
Mihri ve Mihra yaşlı gözleri ile annelerinin yanına çökmüşlerdi. Mir doktoru tekrar aramamızı söyledi. Telefonumu çıkarıp doktoru tekrar aradım. Konağın önünde olduğunu söyleyip kapattı. Kerim hemen konağın girişine doktoru karşılamaya gitti.
Birkaç dakika sonra doktor içeri girdi. Yatakta yatan kızı ve koltukta kalbini tutan Mihrimah Hanım'ı görünce duraksadı. Mir annesini gösterdiğinde el mecbur ilk Mihrimah Hanım'a yöneldi.
- "Böyle olmaz burası çok kalabalık. Hepinizi dışarı alayım. Hastaları muayene edeceğim."
Herkes bir bir dışarı çıktı. Mir kapının önünden volta atarken telefonu çaldı. Cebinden çıkarıp kim olduğuna bakıp sessize aldı. Bir iki dakika geçmedi ki Rema yengenin telefonu çalmaya başladı.
Etrafa bakıp dışarı çıktı. Çıkmadan önce Boran ağabeyin adını söylemişti. İnşallah sakin anına denk gelmiştir.
Doktor dışarı çıktığında etrafına toplandık. İçerideki iki kadını da merak ediyordum lakin İhra yenge şu an için daha önemliydi. Ona bir şey olursa aşiretler arasındaki düşmanlık harlanırdı. Daha 10 yıl önce anlaşma yapılmış ve daha fazla kan dökülmesini önlemişlerdi.
Mir'in ne yapacağı belirsizdi. Kestiremiyorduk. Lakin bildiğim bir şey varsa, o da şudur ki Mir eğer bir kadının hayatını ikinci plana attıysa her şeyi yapabilecek hale gelmiştir. Şu anki durumda ise Mir, İhra Nova'nın hayatını ikinci plana atmıştı.
🦋🦋🦋 🦋🦋🦋 🦋🦋🦋
(İhra Nova Zadeoğlu)
Gözlerimi açtığımda bilmediğim bir odada yatakta uzanıyordum. Kolumda bir serum vardı. Elbiselerim değişmişti ve üzerimde iki kat yorgan vardı. Kaslarım gevşemişti. Daha iyi hissediyordum.
Mir aklıma geldikçe sinirlerim alt üst oluyordu. Bunu bana nasıl yapabildi hala aklım almıyor. Nasıl bu kadar gözü kör oldu. Bu kadar mı intikam istedi. Bileğimdeki serumu çıkardım. Babamın tüm kardeşlerime ve bana aldırdığı zorunlu ilk yardım eğitimi sayesinde çok zorlanmadım.
İlk adımımda bedenimin uzun süre hareketsiz kalmış olması sebebiyle sendeledim. Bedenimdeki karıncalanma hafif hafif geçti. Yanındaki komedine tutunup biraz bekledikten sonra bedenimdeki karıncalanma tamamen geçince kapıya ulaştım.
Kapıyı açtığımda dışarıdaki birkaç kişinin konuşma sesi kulağıma ilişti. Eğer oraya gidersem büyük ihtimalle konuşmayı keseceklerdi. Konuştukları şeyi merak ettiğim için öylece durdum.
Mir'in aiesi olduğunu düşündüğüm kişilerin tartışma sesleri geliyordu. Bir kadın ismimi zikredince konunun benimle ilgili olduğunu anladım. Çok zaman geçmişti ve büyük ihtimalle ailem şu anda delirmişti. Bu aile ile olacağımı düşünmedikleri için burada olduğum akıllarına gelmemiştir.
Kapıyı açıp yavaş yavaş merdivenlerden indim. Konağın en yukarısında tam merdivenlerin karşısında duran odadaydım. Aralık kapıdan arkama baktığımda buranın bir erkek odası olduğunu gördüm. Mir'in odasıydı. Karşı duvarda duran fotoğrafı onun odası olduğunu anlamam da yardımcı oldu.
Yavaş yavaş aşağıya indiğimde sesler netleşmeye başladı. Mir'in annesi ağlıyor, babası karşısında dikilmiş ona bağırıyor gibi duruyordu. Konağın diğer kadın sakinleri karşılarındaki manzarayı korku dolu gözlerle izliyorlardı. Mirhanoğlu erkeklerinin geri kalanları ise babalarının arkasında, abilerinin karşısında hala sorgular bakışlarla etrafına bakıyorlardı.
Tam Merdan Ağa tekrar bir şey diyecekti ki konağın kapısı gürültü ile çalmaya başladı. Herkesin bakışları oraya döndü. Agit Ağa kapıyı açmalarını söyledi. İçeriye koşa koşa Samsak Ali lakaplı haberci girdi. Yüzündeki telaş tam olduğu noktadan bile görünüyordu.
- "Hayırdır Samsak Ali, bu saatte konağıma bu şekilde girişinin sebebi nedir?"
Agit Ağa elindeki tesbihi çevirirken sabırla karşısındaki telaşlı adama getirdiği haberi sordu. Samsak Ali Mardin'deki tüm haberleri bilir ve ağalara ulaştıran kişidir. Eğer ki şu an bu kadar telaşlı bir şekilde Mirhanoğlu konağının kapısını çalıyorsa çok önemli bir haber var demektir. Kararsız bir şekilde önce Mir'e daha sonra kalan konak halkına bakıp söze girdi.
- "Ağam haber vardır. İhra Nova Zadeoğlu ve Mir Mirhanoğlu'nun kaçtığı haberi tüm Mardin'de çalkalanmaktadır. Ağalar toy ister!" deyip çekildi. Konağın kapısı kapandığında herkes birbirine bakmaya başladı. Agit Ağa elindeki tesbihi cebine yerleştirip konağın kapısına doğru yürüdü.
Peşi sıra bütün Mirhanoğlu erkekleri dışarı çıktı. Kadınlarda içeri girdiğinde avlu'da sadece Mir kaldı. Karşısındaki duvara sinirle yumruğunu vurdu. Elini kaldırdığı duvarda kırmızı kan lekeleri vardı. Başını kaldırdığında göz göze geldik.
Şu anda bu haberi ailem de duyduysa bunu onun yanına bırakmayacaklarını çok iyi biliyordu. İçimde akan ılık bir şeyler hissettim. İçimdeki soğukluk da yavaş yavaş gitti. Gözlerinin içine baka baka fısıldadım.
"Sana bedelini ödeyeceksin demiştim. Yalvaracağın günler de gelecek Mirhanoğlu! Sadece biraz bekle."
..........13.Bölüm Sonu..........
🌏Merhaba arkadaşlar. Aslında pazar günü bölüm atacaktım ama birkaç talihsizlik sonucu önce bölüm silindi. Daha sonra ise cihazım kapandı.
🌏 Hayır hayır bu da yetmedi oturumum kapandı. Açamadım. Şükür şu an açıldı ve bende hemen bölümü atayım dedim.
Keyifli okumalar dilerim☺️
Yağmur Ö.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.75k Okunma |
678 Oy |
0 Takip |
25 Bölümlü Kitap |