İNSTAGRAM HESABIM: yusraergn
TİKTOK HESABIM: yusraergunkitaplari
Keyifli Okumalar ☘️
5. Nefretin Gölgesinde
Hayatımda hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyordum. Her ne kadar birkaç gün sonra evlenecek olsak da aramızda bir bağ yoktu ve ben tek başıma onun yatak odasında yakalanmıştım. Bu çok, çok utanç vericiydi. O an yüzüm domates gibi kızarmış soğuk terler dökmüştüm. Hele ki sıcak nefesini kulağımın dibinde hissetmek, beni tarif edilemez bir heyecana sürüklemişti. Vücudum gibi içim de titremişti. Ona yakın olmak hem kalbime hem ruhuma zarardı.
Kalbimin hızı canımı acıtacak türdendi, kriz geçirecek gibi sıkışıyor, hızlı atıyordu. Tüm uzvumla hissettiğim yakınlığı ve başımı döndüren, beni başka diyarlara götüren kokusu bana yabancıydı fakat giderek alışmaya başlıyordum. Bu beni korkutuyordu. Zaten ona ait olan kalbim varken bir de bedenimin ona alışması beni ona daha da bağımlı hâle getirecekti. Yiğit’in bana olan soğuk tutumundan dolayı bu bana zarar verecekti. Âşık yanım ondan daima daha fazlasını isteyecekti ama Yiğit’in bana şu an olduğundan daha fazlasını verebileceğini sanmıyordum. Taştan duvarlarla örülü olan kalbine bir set çekerek duygularını orada saklı tutuyordu.
Kimsenin görmesine ve o duvarın ardına girmesine izin vermiyordu. Kalbi onun kalesiydi ve o kalbini yüksek surlarla çevreleyerek herhangi bir fetihten koruyordu. Avşin’in bana anlattığı, onun kadınlar hakkındaki düşüncelerinden yola çıkarak bunları tahmin etmem zor olmuyordu. Onun kalbine girmeye, o yüksek duvarları aşmaya cesaretim var mıydı?
Günün birinde bu cesareti kendimde bulabilir miydim, bilmiyorum ama sonunda ağır yaralar alacağımı biliyordum ve bunu bile bile hâlâ kalbim ondan vazgeçmiyordu. Ne onunla olmaya ne de vazgeçmeye cesaretim vardı, arafta kalmıştım, bu belirsizlik beni yoruyordu. Az önce olanlar yüzünden kafamı kaldırıp da yüzüne bakamıyordum. Kulağıma söylediklerinden sonra aramıza mesafe koyması benim oradan kaçmam için bir fırsat olmuştu. Kafamı yerden kaldırmadan hızlıca odadan çıkarak kendimi dışarı atmış, derin derin nefesler almaya çalışmıştım. Birbiri ardına aldığım sık nefesler boğazıma takılıyordu.
Bedenimdeki titreme ve heyecanın dinmesi için biraz bekledikten sonra aşağı inebilmiştim. Yanaklarımın ısısını hâlâ hissedebiliyordum. Benden kısa bir süre sonra onun da aşağı indiğini göz ucuyla görmüştüm. Karşıma oturduğunda bakışlarını üstümde sabitledi fakat ben kafamı kaldırıp da yüzüne bakamıyordum. Üstümdeki bakışları yüzünden yerime iyice sinmiştim. Sertçe yutkundum. Az sonra Avşin de aşağı inmiş ve gelip yanıma oturmuştu.
Hâlimi görünce telaşla, “Arya, ne oldu sana?” dedi. Kafamı kaldırıp öldürücü bakışlarımı ona yönelttim. Artık nasıl bakıyorsam hem korkmuş hem de meraklı bir ses tonuyla, “Ne oluyor ya, niye öyle bakıyorsun bana?” dedi.
Elimin arasında sıktığım defterin yamulmasına aldırmadan öfkeyle yazmaya başladım. “Senin yüzünden az önce utançtan yerin dibine girdim.” Yazdıklarımı okuduktan sonra kafasını kaldırdı ve bana anlamadığını belirten bir bakış attı. “Neden, ne oldu ki?” dedi.
Çatık kaşlarımın ardından ona bakıp, başımla bizimkileri gösterdim ve başka yere gitmek için küçük bir işarette bulundum. Çünkü Avşin’i azıcık tanıdıysam söylediğim an çığlık atıp, heyecanla nasıl konuştuğunu bilmeden bağıracaktı.
“Tamam, hadi gel benim odama geçelim,” dedi.
İçeridekilere kısa bir bakış attığımda kendi aralarında sohbete dalmış bir hâlde olduklarını gördüm. Rojin’in ise her zamanki gibi gözü Yiğit’in üstündeydi. Avşin’e olan sinirimin üstüne bir de Rojin’e duyduğum öfke eklenmişti. Bu öfke daha derin ve daha fazlaydı. Bakışlarımı hızla Yiğit’e çevirdim. Onun da Rojin’e bakıp bakmadığını merak etmiştim.
Kendimi buna hazırlamıştım bile çünkü Rojin öyle yoğun bir şekilde bakıyordu ki, bir erkeğin ilgisini çekecek türden bakışlardı bunlar. Fakat Yiğit’i bana bakarken bulmayı beklemiyordum. Bu afallamama neden olmuştu. İfadesiz bakışları alaylı bir hâl alınca, yutkunup kafamı aynı hızla geri çevirdim. Biz Avşin’le kalkıp odasına gittiğimizde beni hemen içeri sokup yatağa oturttu.
“Anlatsana hadi, ne oldu?” dedi merakla. Ona sinirli bir bakış attıktan sonra yazmaya başladım.
“Senin yüzünden abine odasında tek başıma yakalandım.”
Okur okumaz, “Ne? Sen ciddi misin?” diye bağırdı. Ve sonra bir anda kahkaha atmaya başladı. Benim kaşlarım kahkahasıyla daha da çatılırken, daha fazla dayanamayıp koluna vurdum.
“Ah! Ne vuruyorsun ya? Acıdı,” dedi, yüzü buruşmuştu ama hâlâ benimle eğlendiğini göstermeye çekinmiyordu.
“Oh olsun, ben düştüğüm utanç verici duruma yanarken sen burada kahkaha atarak gülüyorsun.”
Hâlâ kolunu ovalarken, “Aman be yenge! Ne olacak sanki? Birkaç gün sonra evleniyorsunuz zaten ve orası senin de odan olacak,” dedi.
“Evet ama yine de bu böyle hoş olmadı. Kendimi sapık gibi hissettim.” Yazdıklarımı bir kere daha okuduğunda az öncekinden daha gür bir kahkaha attı. Ona attığım kötü bakışları görünce kahkahasını bastırdı, bu sefer gülmemek için dudaklarını birbirine geçirdi, kendini zor tutuyordu. Onun bu hâline sinirlenerek kalkacağım sırada kolumdan tutup beni durdurdu.
“Ya dur, gitme. Hem ayrıca güzel anlarınızı ve gecelerinizi geçireceğiniz odayı gördün, fena mı oldu?” deyip göz kırptı. Bunu söylemesiyle kocaman açılan gözlerimle bacağına sert bir çimdik attım. Yüzüm kızarmıştı yine. Of! Sanırım bu gece yüzüm salça kavanozuna batmış gibi, domatesten farksız bir suratla gezecektim. Bu kızın hiç utanması yoktu gerçekten!
“Ya sen de iyi alıştın beni dövmeye. Ayrıca ben senin bugüne bugünlük hem tatlı hem güzel hem de çekici görümcen oluyorum, az saygı yahu,” dedi pişkin pişkin.
“Asıl çok edepsiz bir görümcesin. Ben burada ne anlatıyorum, sen ne diyorsun? Hepsi senin yüzünden, ne diye bırakıyorsun beni orada tek başıma?” Yazdıklarımı gözüne sokarcasına ona gösterdim. Defteri gözünün önünden çekip bana baktı.
“Ya ben ne bileyim böyle olacağını? Uzun zamandır konuşmadığım bir arkadaşım aradı, açmasam ayıp olurdu. Özür dilerim Arya. Vallahi bilerek ve isteyerek yaptığım bir şey değildi,” dedi yüzüne masum bir ifade takınarak. Omzumu silkip küskünce kafamı başka tarafa çevirdim. Gerçekten çok utanmıştım ve o da benimle dalga geçip duruyordu. Avşin kafasını yüzüme doğru eğip bana bakmaya çalıştı ama ben umursamadım. İlgimi çekmeyi başaramayınca pes etti.
“Tamam ya, gerçekten özür dilerim, affet beni yengelerin güzeli,” dedi bana sokularak.
Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde, bana kirpiklerinin arasından üzgünce baktığını gördüm. Bu hâline daha fazla dayanamayıp kafamı salladım ve tebessüm ettim. Anında üstüme atılıp sarıldı. Onun bu sıcak ve arkadaş canlısı hâlini çok seviyordum.
Birbirimizden ayrılınca yüzüme içten ve güzel bir gülümsemeyle bakıp, “Ben gerçekten seni çok sevdim Arya. Bak, ben abime çok düşkünüm ve hep onun bir gün evleneceğini düşünerek kıskandım. Annem senden bahsedince hâliyle huysuzlandım ama annem seni tanıyınca çok seveceğimi söyledi. Bense aklımda sana ne tür işkenceler etsem diye düşünüyordum,” dedi ve düşündüklerine güldü. Beni de güldürürken aynı zamanda hakkımda düşündükleri iki kaşımın havalanmasına neden olmuştu. Avşin’in tekrar konuşmasıyla ona dikkat kesildim.
“Annem durumunu ve yaşadıklarını anlatınca üzüldüm, yanlış anlama, kesinlikle acımadım sana. Aksine güçlü duruşuna hayran kaldım, bir de güzelliğine tabii. Tanıştığımızda, sana sarıldığımda gözlerinin derinlerinde sakladığın acıya şahit oldum. Hiç arkadaşının olmadığını o an anladım, yalnızdın. Sonra da seninle yenge-görümce değil de arkadaş olmak istedim ve olduk da. Bundan sonra hep yanındayım, görümcen olarak değil, en yakın arkadaşın olarak. Bunu bilmeni istiyorum.” Gözlerim dolmuştu.
Nasıl güzel kalpli bir kızdı böyle? Beni anlamıştı, gözlerimden geçen acımı görmüştü ve en önemlisi de beni daha iki gündür tanımasına rağmen benimle arkadaş olmuştu. Hiç kimse bana onun davrandığı gibi davranmamış ve beni anlamamıştı. Dayanamadım, kollarımı ani bir atakla boynun
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
48.1k Okunma |
3.29k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |