1. Bölüm

BÖLÜM 1

Nurgül Yıldırım
yzr_nrg

GİRİŞ

 

Buraya başlama tarihinizi alabilir miyim?

 

Bu satıra bir ünlem bırakın sesimizi duyurduğumuzu bilelim, bir noktalı virgül bırakın tek çaresizin kendiniz olmadığını görün.

 

Adalet arayışı.

 

Yeni hayat umudu.

 

Hapishanede son saatlerim belki de son dakikalarımdı. Zaman kavramı buraya girdiğiniz an anlamını yitiriyordu. Öyle anlar geliyordu ki bir dakikanın aslında bir asra tekabül ettiğine yemin edebilecek bir konuma geliyordu insan.

 

Kafamı tavana kaldırdım beyaz ve dümdüz ama buna rağmen iç karatıcı. Tavanları severdim düz ve öngörülebilir, net. Dudaklarımdan bıkkın bir nefes çıktı. Kendimi düşünmekten alıkoymadım.

 

İçinde bulunduğum durumu bu durumu bir balığın karaya vurması ve biraz daha hayatta kalabilmek uğruna beyhude bir şekilde çırpınmasıyla ilişkilendiriyordum.

 

Oysa kabullensem tekrardan suya dönemeyeceğimi anlasam ve alışsam bu duruma her şey çok daha kolay gelecek, lakin balık karaya alışırsa canını Azrail'e teslim edecekti ve bu detay kafamı çokça karıştırıyordu. Alışmazsa da karada çırpınıp duracaktı onun açık denizlere tekrar dönmesi gerekiyordu, benim dağlara geri dönmem gerektiği gibi herkes kendi tabiatına dönmeliydi.

 

Karaya vurmuş gibiyim çırpınıyorum ama içimden bir ses buraya ait olduğumu söylüyor. Tehlikeli ve vahşisin böyle hayvanlar kafeslerde tutulur sende kafeste tutulmasın, diyor bana.

 

Ona hak veriyorum ben tehlikeliyim ama öyleyse ne demeye çırpınıyorum. Teslim mi olmalıydım? Ama neden? Balık yaşamak için çırpınmayı bırakırsa ölürdü.

 

"Pişman mısın Tomris?" Yerinde kıvrandı, ardından daha dikkatli yüzüme baktı yüzümden mimiklerimi okuyabilmeyi amaçlıyordu ama yapamazdı okuyamazdı. İçimde fırtına kopsa yüzümde yaprak oynamazdı böyle öğretilmişti bana ve ben dersimi iyi öğrenmiştim.

 

Sorusu zihnimde döndü. Pişman mıyım? Bir kadının hayatını kurtardığım için nasıl pişman olurdu insan, değildim? Ve pişman olacağımı da hiç sanmıyorum. O gece o sokağa girdiğimden de o şeref yoksulunu da parçalara ayırışımdan da pişman değildim.

 

Ben şiddete meyilli biri değilim. Lakin lüzumlu gördüğüm yerde öğrendiklerimi sergilemekten kaçınmak bana göre değil. O şiddet gören kıza yardım ettim. Pişman mıyım? Hiç de bile, bir daha olsa bir daha yaparım hata daha fazlasını.

 

Bıraksalardı bir altı ay daha mama ile beslerdi şeref yoksulunu. Kadın anadır, candır, canandır. Tamam yöntem haklı değil ama o da haklı değil. Bir kadına kalkan elleri kırmak benim görevim değil ama bu yozlaşmış sistem gerekeni yapmıyor. Pişman değilim, olmamada. Bir daha olsa daha beterini yaparım.

 

Tabi bu düşüncelerimi hissettiklerimi düşüncelerimi kendime saklamalı asla bozulmuş (!) düzene karşı durmamalıydım.

 

Lakin ben düşünce özgürlüğü olduğunu düşündüğüm bir ülkede şiddete dur diyerek ve ardından düşündüklerimi bağırarak dile getirdiğim için burada hapis yatıyorum. Galiba sorunum tam olarak buydu.

 

Bu sorulara gün içinde farklı cevaplar eklenecekti biliyordum ve bildiğim bir başka şey hiçbir cevabın tam anlamıyla beni tatmin etmeyecek olmasıydı.

 

"Sonuç olarak okuldan atıldın teknik anlamda hayatın büyük bir kısmı bitti." Söylediklerine tepki vermiyor olsam da bu beni sinir ettiği gerçeğini değiştirmiyordu maalesef. Bu kadın diplomasını nerden almıştı? Cecil otelinin lobisinden mi hediye etmişlerdi acaba?

 

Evet okuldan atılmıştım. Yıllarca çabaladığım her şey tek bir gecede yok olmuştu ama hayattı bitmemişti. Canım yanıyordu. En çok da hâlâ suç olmadığını düşündüğüm bir şey için burada tutuluyor oluşumdu, canımı bu denli yakan.

 

"Suçun sende ne tür duygular uyandırıyor? Sence şu an neden buradasın?" Bana sorulan soruyu ona karşı cevaplamasam da zihnim benden izinsiz sorunun üzerine düşünmeye başladı.

 

Ben burada ne yapıyorum ya da ben buraya nasıl düştüm. Farklı soru aynı cevap. Bilmiyorum. Suçumun suç oluşunda hemfikir miyiz eminde değilim?

 

Kulağa her ne kadar suçlunun ağzından çıkana sözler gibi gelse de halen daha masum olduğum kanısındayım. Ben masumum, en azında kendi çapımda.

 

O kadının yardıma ihtiyacı vardı ve ben yardım etmiştim. İyilik ne zamandan beri suçtu. Tamam sütten çıkma ak kaşık değildim bunu savunmuyordum. Orantısız güç kullanmıştım biraz ellimin ayarı kaçmıştı, belki.

 

Nasıl yaptım öyle bir şeyi. Şiddete eğilimli bir tarafım yok aslında, sadece bir an kendimi kaybettim. Hayatımın tepe taklak olması kaç saniye sürdü, iki mi?

 

Kısacık bir dakika belki de saniye fark etmez kötü bir gün gelir ve anında her şer darmaduman olur. İlmek ilmek kurduğun her şeyin tepe taklak olasın izlersin bir köşede. Bana da tam olarak öyle oldu, sadece kısa bir an kaybettim kendimi sonra olanlar olmuş gözlerimi sabah odamda açarken gece ıslah evinde kapattım.

 

Ben, bir sokakta bir kadını sırf hayır dediği için darp eden bir herifi anladığını düşündüğüm dilden konuştuğum için suçlu bulunmuş bir kadındım.

 

Şiddeti görüp sessiz kalanda şiddete izin verendir. O kişide sessiz kalanlarda bir o kadar şiddet gösterendir. Şiddet tek fiziksel olmaz ki sözlü de olur veya sessiz kalaraktan şiddete izin veririz bu da bir tür şiddettir.

 

Kimse neden bunun farkında değil kulaklarını tıkadığın zaman o kadının çığlıkları susmuyor aksine yenileri ekleniyor çünkü o şeref yoksulu senin sessiz kalmandan güç buluyor kendini haklı görüp cesaret alıyor sonra o tokat daha sert iniyor o tekme daha güçlü atılıyor. Senin sessiz kalman ona, o döl israfına kimse bana karışamaz dedirtiyor.

 

Ben bunun farkındayım diye mi buradayım çok saçma. Ben masum birine şiddet göstermediğim için mi buradayım şimdi. O adama izin mi vermeliydim?

 

O masum birine şiddet uygularken problem yok ben insan olması bile hakaret teşkil eden birini dövünce suç. Tamam benim yaptığımda suç olsun ama ona madalya takılmasın.

 

Ben Tomris Atlas, eğer benim ahlak değerlerime bir durum ters ise o durum mutlak suretle yanlıştır.

 

Uyandırdığı duyguya gelirsek, kin ve nefret. Ülkeme devletime karşı değil hükümete karşı. Uygulanmayan bu kanunlara kesilmeyen cezalara bu öfkem ve kinim. Kravatlıyı ve cebinde birkaç yüzlülük fazladan bulunanı koruyordu bu sistem.

 

Sanki mağaza indirimi yapılır gibi mahkemelerde yapılan indirimler.

 

Büyük kravat indiriminin yanında vicdanlarda yarıya indi bu sadece mahkemelerde sakın kaçırmayın. Hoş sokaklara, evlerin içerisine kadar girmişti bu durum ama...

 

Arada sırada bizimkilerle mahkeme kararlarını olduğu videoları açar anıra anıra gülerdik. Ne var ki o absürt cezaların verildi -verilmediği- ülkede yaşamımı sürdürmek zorundaydım. Bir gün o cezalardan birini alacak olduğumu bilmeyerek izlemiştim o şekilde gülmüştüm bu o videolardan katbekat daha komikti.

 

Derin bir soluk verdim burada olmak fazla can sıkıcıydı. Bu günlerde sık yapmış olduğum kendimi sorgulama işine geri döndüm. Bir türlü başka bir konuya odaklanamıyordum.

 

"Uzun bir askeri eğitim geçmişin var. Üstelik bu yaşına rağmen oldukça önemli başarılara imza atmışsın."

 

Gene aynı konuşmayı yaparsa yangın var diye bağıracağım. Onay bekler gibi bakınca tepki verme zahmetinde bulunmadım. Bu duruma alışkın olduğundan diğer cümlesini kurdu.

 

"Askeri liseden ve ayrılmak sana ne hissettirdi?"

 

Ve tekrar aynı soru Alzheimer başlangıcı falan mı var acaba? Yok resmen sinir sistemi ile oynuyor. Buna da cevap vermedin ne dememi bekliyordun içimde fırtınalar kopuyor üzüntüden kahroluyorum falan mı? Acımı ona göstermemi bekliyor olamaz herhalde.

 

Sen on yaşından beri kendini o formanın içinde hayalet asker olmak için çalış ardından okuldan öylece menedil, ya pardon, 'Topluma aykırı şekilde davrandığı için okula ilişiğini kesildi.' cümle tam olarak bu.

 

Kadına şiddet topluma aykırı değil çünkü; tabi erkeğin elinin kiri ne olacak ki canım. Nedir ki (!) hiç.

 

Lakin ben adamı o kirin içinde boğarım o ne olacak. Sonra diriltir tekrar boğardım. Zevk meselesi. Bu dünyada her şeye katlanıyorum da şu haksızlığa katlanamıyor tüm kas sistemim taş kesiyor beynim işlemeyi durduruyor adeta.

 

Kendi kendini sinirlendirme modu açık. Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Yarama tuz basmak gibi sinir bozucu bir huyu vardı. Sinirini bozduğunu bildiğim bir gülümsemeyle ona sırıttım.

 

Sonra kafamı tekrar arkaya attım onunla uğraşacak enerjim yoktu. Onun yerine kafamı içindeki seslere kulak verdim.

 

Suç neydi ve neden işlenirdi?

 

Bu sorunun cevabını çok düşündüm her seferinde farklı cevap vermekten kendimi alıkoymadım.

 

Bana şu an sorulursa cevabı en hayvansı dürtünün gün yüzüne çıkması derim. Peki benim yaptığım eylem, dürtü bu dört duvar içine girmeyi hak edecek bir dürtü müydü diye sorulursa muhtemelen cevap veremem, susarım.

 

İnsan oldukça garip bir mahlukattı ne kadar gelişse de hâlâ daha hayvani dürtülerini toprak altına gömebilmiş değildi. Hoş hayvan gibi bir yaşam süren birinden farklı davranılasını beklemesi saçma olurdu. Asgari ücretle çalışan birinin insan gibi yaşamasını beklemek sadece aptallık olur.

 

"Susmaya devam mı edeceksin?" Onu duymazlıktan geldim. Kafamı koltuğun üst kısmına tekrar yerleştirip kafamdaki sesler kulak verdim.

 

İyi şeyler fısıldamıyorlardı, iyi şeyleri fısıldamak hiç huyları değildi de zaten.

 

"Bugün tahliye emrin geldi benden onaylanmam bekleniyor." Bunu tehdit olarak söylemişti. Gülmeden edemedim. Dışarısı ve içerisi, ne fark ederdi hayatı olmayan biri için.

 

Uğruna yaşayacak bir nedeni olmadıktan sonra insan ne diye yaşamaya devam ederdi ki? Beni ayakta tutan diz kapaklarım veya bacak kaslarım değildi hayallerimdi.

 

Onlarda bir saniyenin kurbanı olmuş elimden alınıp gitmiştiler. Şimdi dışarıda olsam ne içeride kalsam ne.

 

"Tomris Atlas," dosyanın açılma sesiyle beynimde dönen duran seslerin volümünü artırdım sağlıklı bir zihinle çekilecek bir insan değildi. "Zengin bir ailenin ferdi olmana rağmen onların soyadını atıp yetimhaneye yerleşmişsin, türünün tek örneği olabilirsin." Biraz daha sayfalara baktı kibirli sesi odanın duvarlarını bile sinir ediyordu. Sözleri beni germeye yetmişken esindeki kibir...

 

"On üç yaşında tüm haklarından feragat edip yeni bir isim ve soyadıyla yeniden başlamışsın." Doğru ama oldukça kesik. Bir kâğıt parçasına tüm yaşananlar sığmazdı.

 

Dosyadan okumasına bile gerek olmadan söyleyebileceği ezber bilgileri tekrarladı. Konuşmadım ama o ısrarla bekledi.

 

"Ailen Tomris, ailen burada ne konumda. Senin için ifade ettikleri kavramlar neler?" Benim sevgi dolu ailem. Bir bana sevgisini göstermeyen sözde iyilik melekleri. Kanatlarımı koparanlar. Aile insana kol kanat germesi gerektiği halde bana yapılanlar... Boğazımda kelimeler lâl oldu bana yapılanları ben söylemekten utandım ama onlar yapmaktan geri durmadı.

 

O gece olanlar birer kâbus örneğiydi bacaklarımın arsından akan kanla kaçışım gözümü önüne gelişiyle gözlerimi sertçe yumdum. Küçücüktü bedenim daha yeni annemin rahminden ayrılmıştı hâlâ süt konuyordu nefesim ve bacaklarımdan akıyordu kanım.

 

Geçmemişti, kaçmıştım belki ama geçmemişti. Hâlâ söylenen kelimler çektiğim acılar kabusuma giriyordu. Korku dolu bekliymişim ve halının deseni. Ah o halıların desenleri.

 

Babamın tokadını yüzümde hissediyordum. Sesimi kesmem için bağrışlar duyuyordum en çok da o herifin yüzüne bakışımı hatırlıyordum. Ona iki bağırmışlar sonra tüm güçlerini bana aktarmışlardı. Susmamı, sesimi çıkartmamı söylemişlerdi. Böyle olacağını düşünmemiştim, ben... Ben çok korkmuştum aileme sığınmıştım, çok yanlıştı bütün bunlar ve ailem bu yanlışa ortak olmuştu.

 

Sonra olanlar olmuştu tam bir kaos başlamıştı ve başrolü bendim. Onlara miras reddi davası açmış soyadlarını bana verdikleri adı tek kalemde silip atmıştım. Eğer engel olmaya kalkarlarsa o öve öve bitiremedikleri aile şerefini iki paralık edecektim. O kadar çok şey biliyordum ki onlar hakkında yedi ceddini bitirmeye yeterdi. Kanıtlamam uzun sürerdi belki ama kesinlikle rezil olup çok sevgili dostları tarafından ayıplanırlardı.

 

Rezil olmak onları o kadar çok korkutmuştu ki davaydı yetimhaneye yerleşmeme de tek kelime etmeye cesaret edememişlerdi. Yapardım, o gece bana yaşattıkları acıların bin mislini yaşatır acı çektiklerine emin olmada bırakmazdım.

 

Sınır noktasında neler görmüştü bu gözler neler duymuş nelere tanık oluştum. O gece olanlardan daha kötü diyememiştim. Silah arkadaşım iki metre ötemde patlamıştı. Patlamıştı, ben ise sadece bakakalmıştım.

 

Filmlerde yarananları kucağına alıp bağıranlara özenmiştim, bir bedeni kalsa da alsam demiştim, ondan geriye serçe parmağı bile kalmamıştı boş tabut gömüştük. Benim ise ruhum kalmamıştı yaşıyordum ama robottan farksızdım. Belki çok şey yaşamıştım belki hiçbir şey ama yaşamıştım öyle ya da böyle. Bunu da yaşamıştık, peki bundan sonra? Sahi ben yaşıyor uydum nefes alıp vermek ne zamandan beri yaşamak olarak nitelendirilmişti.

 

"Peki cevap verme, en azından şunu söyle. Buraya girmene neden olay senin üzerinde ne tür bir etki yarattı?" Her zamanki gibi dinlemedim.

 

Bu kadar olaydan sonra böylesine saçma bir nedenden içeride olmak daha çok koyuyordu insana.

 

Yaşadıklarımın yarısını yazsam roman olur onların derdi bambaşka. Evet yanlıştı yaptığı kabul. Otokontrolümü kaybetmiştim belki ama o da suçluydu neredeydi. Tek ceza alan neden bendim?

 

Girme nedenim bir bana komik geliyordu anlaşılan, iyisiyle kötüsüyle çokça iş yapmıştım ama bu yaptığım 'suç' iyi işler arasına yer alıyordu. Anlaşılan iyiler sadece masallarda alkışlanıyordu.

 

"Peki Tomris, hiçbir şeye cevap verme." Farklı bir eylemde bulunduğum yoktu zaten. Kalemini tekrar deftere vurdu. Ona da üzülüyordum hâlâ daha benim umutsuz vaka olduğumu anlamamıştı.

 

"Buraya gelen çoğu insanda farklısın bunu daha ilk günden belli ettin." Müdüre karşı çıkıp mahkumların revir hizmetinden faydalanmasına yardım etmemden bahsediyordu muhtemelen.

 

"Buraya girdiğinde karalar bağlamak yerine yazılım dili öğrenmeye başladın." Başka bir olaydan bahsediyordu. Buraya girdiğimden boş durmamıştım okuldan bir uyarıdan fazlasını alçağımın farkındaydım ama buna rağmen bana verilen antrenman listesini eksiksiz yerine getirip derslerime çalışıyordum. Burada zamanımı iskambil kâğıdın yüzeyine bakarak geçiremezdim.

 

"Yüzüne bakan biri umutsuz vaka olduğunu düşünür ama sen umutsuz olmaktan çok uzaksın." Yaptığı tespit kendi çapında haklılık payı olan bir olguydu, tekrar sessizliğe gömüldüm.

 

"Buradan çıktıktan sonraki planın ne, ne yapacaksın?" İlk defa iyi bir soru sormuştu.

 

O yere göğe sığdıramadığım mesleğim beni bir formanın içine sığdıramamıştı. Tekrar üniversite sınavlarına girerdim herhalde Pamir söylediğine göre benim yerime başvurmuştu.

 

Asker olmak beni ben yapan tek şeydi. Şimdi savaş uçağı kullanıp füze nasıl ateşlenir bilen biri olarak bu hayata yalnızdım. Üniformam olmadan sanki çırılçıplağım.

 

Ben kimim. Asker değildim o kesin, yollum ise belirsizdi.

 

Ne yapmam gerekiyor hiç bilmiyorum. Ama tek bildiğim ben asla pes etmem kendime çizdiğim çizgi bu bir şekilde istediğim hayat ve bu hayatı almadan durmak yok bana elbette bir çözüm yolu vardır hep oldu şimdide olmak zorunda. Olmalı. Çok fena düştüm ama daha güçlü kalkmam gerekiyor şimdi.

 

Yeni bir hayat temiz ve rahat. Dünya bana bunu borçlu.

 

Belki boksa devam ederdim ama nereye kadar ama bu sefer yasal olurdu alırdım bir lisans öyle yapardım. Ne yapardım ne ederdim bilinmez ama temiz olacaktı bir daha buraya gelmeyecektim. Ellerim temiz kalacaktı önceki defterdekiler bu deftere yazılmayacaktı.

 

Şimdi yeni hayatıma adım atıyorum. Daha fazla ölüm görmeyeceğim, daha fazla şiddet olmayacak hayatımda. Mutlu olacağım şimdi gam, keder yerini huzura bırakmayacak.

 

Yeni hayatımda ne ölüm ne şiddet olamayacak söz veririm bir sevdiğimin daha ölümünü görmeyeceğim.

 

Huzur olacak hayatımda ne gözyaşı ne de kan hepsi uzak olacak yeni yaşantımda. Kendime söz veririm. Ellerim kandan uzak duracak.

 

Yazdıklarıma son bir kez baktım. O günler gözümde canlanırken kendimle alay etmeden duramadım. Ne kadarda toymuşum, her şeyin sarpa saracağını öngörmemişim. Hem ben ne zaman kendime verdiğim bir sözü tutabilmiştim ki? Hiçbir zaman, o zamanlarda tutamadım ve baştan aşağı belaya bulaştım. Kan şiddet ve gözyaşı peşimi bırakmadı. Güneşe yakın uçmaya başladım tenim alevinde kavruldu ama ona rağmen geri adım atmadım.

 

Umarım beğenirsiniz, lütfen yorum yapmayı ve beğenmeyi atlamayın.

 

Bu giriş bölümü o nedenle kısa ve oldukça belirsiz gibi ama paniğe gerek yok bu bölüm sadece Tomris Atlas'ı kısaca tanıyalım istedim.

 

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi neler çok merak ediyorum doğrusu, benimle de paylaşır mısınız acaba?

 

Diğer bölüm yolda. Bakalım bir sonraki bölümlerde neler olacak.

 

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi benden esirgemeyin lütfen. İyi anılar biriktirmeniz dileğiyle mutlu ve bende kalın.

 

 

Bölüm : 03.12.2024 17:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nurgül Yıldırım / Güneşe Yakın Uçmak / BÖLÜM 1
Nurgül Yıldırım
Güneşe Yakın Uçmak

1 Okunma

0 Oy

0 Takip
1
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...