15. Bölüm

BÖLÜM 14

Sitare Yazar
yzrsitare

Eğer şeytanla dans ediyorsan, sakın ayağına basma."

Hermann Hesse

 

****

İnsanlar pişmanlık duyduğu şeyleri bir daha yapmamaya çalışır. Çünkü aklı iradesine hakim gelmeye başlamıştır. Ama yaptığımız şey yanlış olsa da pişmanlık duymuyorsak irade aklın çok önündedir.

Asef kollarında yatan kızın saçlarını geriye atarak güzel yüzünü biraz daha ortaya çıkardı. Yaklaşık on dakikadır odasında Eliza kucağında koltukta oturuyordu. Neden kızı kucağından indirmeden oturduğu ise kendisinin bile cevap veremediği bir soruydu. Bir kadına böyle sarılıp oturmak onun için bir mucize sayılırdı ve Asef şu an bu mucizenin içinde kaybolmak istiyordu. Sağ eli Eliza'nın başı altında olduğu için dişinden yardım alarak sol elindeki siyah deri eldiveni çıkardı. Az önce adamın dilini keserken üzerine kan sıçradığı için gömleğini çıkarıp kısa kollu siyah bir tişört giymişti.

Anlamını sadece Asef'in bildiği dövmeli parmakları Eliza'nın yumuşak sol yanağında gezindi. Asef önce parmaklarında bir karıncalanma olmasını bekledi ama sadece ufak bir sıcaklık dışında bir şey hissetmemişti, bir kez daha parmaklarının tersiyle yanağından çenesine doğru okşamaya devam etti. Bedenini saran tatlı bir sıcaklık dışında herhangi olumsuz bir şey hissetmedi. Dudağının kenarı yukarı kıvrılırken şaşkınlığını gizleyemiyordu.

Hafif eğilip çilek kokan saçlara dokundu. Öyle yumuşaktı ki parmaklarının arasında kayan bir ipek var gibiydi.

"Neden sana karşı böyleyim, neden tüm kadınlar bana zehirken sen panzehirsin?" Asef'in sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Eliza'nın kirpikleri hafif kıpırdamaya başlayınca Asef donmuş gibi kaldı bir an. Eli kızın saçlarında yüzüne doğru sıcak nefesini üflerken Eliza gözlerini açtı.

Dünyanın tüm yeşillerinin toplandığı o iri gözler, karanlığın yerleştiği siyah gözlere önce donuk şekilde baktı. Birbirine çok yakın iki yüz öylece bakıp zaman durmuşçasına hareket etmiyordu. Bu donukluğu bozan ise Eliza oldu. Aniden çığlık atmaya başlayıp Asef'in kucağında debelenmeye başladı.

"Dur! Eliza sakin ol!" Asef bağırıp kızı sakinleştirmeye çalışsa da Eliza daha da bağırıp daha çok çırpınmaya başladı.

"Sus, bağırma Eliza!" Asef kızın iki kolunu tek eliyle sabitleyip bacaklarını da diğer eliyle kavrayıp durdurdu. Eliza nefes nefese adama bakarken kaşlarını çattı.

"Susmazsam ne yaparsın? Dilimi mi kesersin?" diye bağırdı Eliza. Asef kızın ne kadar korktuğunu o an yeniden idrak ediyordu. Ama yüzüne çok yakın yüze bakarken aklı dağılıyordu. "Niye susuyorsun? Dilimi kesmeyi düşünüyorsun değil mi?"

"Hayır o dilinle başka bir şey yapmayı düşünüyorum." Asef'in sesi kısık ama çekiciydi. Eliza gözleri kocaman olmuş şekilde bakınca Asef boğazını temizledi. "Yani acı biber sürmeyi düşündüm."

"Sen o biberi kendine sür." Eliza aniden kafasını çevirip Asef'in kolunu ısırmaya başladı. Tüm kuvvetini verdiği için resmen adamın canını yakmıştı.

"Vahşi kedi!" Asef bağırıp kızı bıraktı ayağa kalktı. "Resmen kanattın." Gerçekten de Eliza'nın ısırdığı yerde keskin diş izi çıkmış eti kanamıştı.

Eliza ise alkolün etkisinde olduğu için cesareti daha da artmıştı. Üzerindeki öfkeyle koltuğun üzerinde ayağa kalkıp Asef'in üzerine doğru atladı. Ama Asef kızı tutmasaydı yere kapaklanma ile sonuçlanan bir atlama olacaktı.

"Ne yapıyorsun! Sakinleş artık Eliza!" Asef yeniden Eliza'yı kucağına almıştı ama bu defa kızın başı adamın sırtından aşağı sarkıyordu. Resmen adam kızı çuval gibi omzuna almıştı.

"Sana günü göstereceğim! Önüne geleni öldürüp önüne gelenin dilini kesemezsin!" Eliza başı dönerken adamın arkasından bağırmaya devam ediyordu. "Boynunu da ısırayım da gör gününü. Bırak beni!"

"Eliza yapma, bak çıkamayız bugün bu odadan." Asef'in bedenini resmen ateş sarmıştı. Kız boynunu ısırmayı söylediği andan itibaren mantığı kaybolmaya başlamıştı.

"Bırak beni! Böyle ısıramıyorum." Eliza kalkmaya çalışırken Asef dayanamayıp kızı kucağına aldı.

"Tamam hadi ısır, rahatlayacaksan kuduz köpek gibi ısır."

Eliza önce başının dönmesinin bitmesini bekledi ardından ona garip şekilde bakan adama dikti gözlerini. Daha sonra adamın esmer kalın boynuna baktı ve hiç düşünmeden eğilip dişini adamın boynuna geçirdi. Adamın kolunu ısırdığı şiddette ısırmıştı boynunu da. Ama Asef sesini çıkarmadan beklemeye başladı. Kalbi çarpıyordu, daha önce hiç hissetmediği bir şey yaşıyordu. Karnına saplanan garip bir his vardı. Eliza'nın dişlerinin dışında boynuna değen ıslak ve sıcak dudaklar bu hissin daha da artmasına neden oluyordu. Nefes alışverişi hızlanmaya başlayınca Eliza'yı itmeye çalıştı.

"Eliza yeter, uzaklaş!" Ama Asef Arjen gibi bir adam ilk defa bu kadar güçsüz hissediyordu. "Vampir gibi emdin yeter Eliza!" En sonunda bağırınca Eliza geri çekilip eserine baktı. Resmen adamın boynunu da kolu gibi kanatmıştı ve bu duruma memnun olarak gülümsedi. Hala adamın kollarında ikisi ayakta değişik şekilde birbirlerine bakıyorlardı.

"Çok mu beğendin yaptığını?" diye kısık sesle sordu Asef.

"Hı hı," dedi gülerek Eliza. "Hak ettin sen bunu, pis katil, pis dil kesici."

"Peki sen şimdi bu yaptığın şeyle ne hak ediyorsun?" Asef, Eliza'yı yavaşça koltuğa bırakıp ellerini kızın iki yanına koyup üzerine eğildi. "Vahşi bir kedi bir aslanı tırmalarsa ne olur?" Eliza az önceki haline göre biraz korkmaya başlamıştı. Hala başı dönüyordu ama adamın boynuna ve koluna yaptığı şeyin ne kadar fena olduğunu görebiliyordu. "Ne oldu az önceki cesur kızıma?"

Aniden açılan kapı ile Asef geriye çekilip dik durdu. "Asef!" Deniz sarhoş şekilde çığlık atıp sallanarak içeri girdi ve arkasından da aynı halde Tolga girdi. "Ne bok karıştırıyorsun sen!" Deniz hala koltukta oturan Eliza'yı görmüyor sadece Asef'e bakıyordu. O sırada adamın kolunu ve boynunu gördü ve küçük bir çığlık atıp ağzını kapattı. "Kim ısırdı seni?"

"Sus Deniz!" Asef, Deniz'in ağzını kapatmaya çalıştı ama pek başarılı olamadı.

"Seni kimler ısırdı? Sana neler ettiler Asef'im? Oy başımıza gelenler!" Deniz ağıt yakıp ağlarken Tolga çoktan Eliza'nın yanına gidip oturmuştu. Bu sırada Deniz, Eliza'yı gördü ve şüpheyle ikisine bakmaya başladı.

"Kız zilli! Neredesin on saattir?" diye bağırarak sarhoş şekilde sordu Tolga. "Her yerde seni aradık bu manyakla." Parmağıyla Deniz'i göstermişti. "Beni tehdit etti, Habeş maymunu dedi ve ayağımı ağzına sokarım dedi Eliza." Tolga ağlamaya başlayıp Eliza'ya sarıldı.

"Yoksa siz ikiniz," Deniz ise parmağıyla bir Asef'i bir Eliza'yı gösteriyordu. Eliza, Tolga'da kurtulmaya çalışırken diğerleri ile ilgilenmiyordu.

"Deniz sus! Senin beynini patlatmama az kaldı." Asef sinirle Deniz'i itip Tolga'nın ensesini kavradı. Yavru köpek gibi bakan çocuğu Eliza'dan ayırıp kenara attı. "Gece burada bitti, hadi herkes eve gidiyor." Elini uzatıp yumuşakça Eliza'yı ayağa kaldırmıştı. Kız hiç itiraz etmeden kalkıp adamın peşinden yürümeye başladı.

Arkadan gelen Deniz ve Tolga ise birbirine sarılmış yürümeye çalışıyorlardı.

"Sana twerk yapayım mı?" diye soran Tolga oynamaya başlamaştı bile. Asef içinden sabır çekerken kulübün geniş alanına geldiler. Baş işareti yaptığı Cihan arabayı hazırlamak için hızla dışarı çıkmıştı.

"Ben de sana kucak dansı yapayım mı?" diye soran Deniz etrafta sandalye aramaya başlayınca sertçe Asef tarafından ensesinden çekildi. "Kıskandın mı Asef'im? Tamam sana yaparım sadece." Deniz'in sarhoşluktan kelimeleri zor anlaşılıyordu. Eliza yüzünü ekşiterek ikisine bakınca Asef sertçe Deniz'in omzuna geçirdi elini. "Yavaş ol! Hayvan herif, zaten kedinin birisi her yanını ısırmış. Ben bunun hesabını sana sonra soracağım."

"Deniz sus, yoksa konuşacak bir ağzın kalmayacak." dedi Asef dişlerinin arasından.

"Kim kimi ısırdı?" diye sordu Tolga.

"Kimi ısırdın Tolga?" diye sordu Nehir yanlarına gelip.

"Ah Nehir..." dedi baygın şekilde bakan Deniz. "Sen beni ısırabilirsin."

"Niye ben köpek miyim?" diye sordu Nehir.

"Romantiklik buraya kadar." diye ofladı Deniz.

Grup arkadaşlarının yanından gelen Doruk başıyla Asef'e selam verip Eliza'nın diğer tarafına geçti. Diğerleri gibi sarhoş değildi ve Eliza ortadan kaybolduğundan beri onu arıyordu. Asef ile ikisini bir arada görünce canı sıkılmıştı.

"Ben şimdi köpek miyim?" diye düşünceli şekilde sordu Eliza. Az önce Asef'i nasıl ısırdığını hatırlıyordu. Ama kafası hala pek yerinde değildi.

"Hayır sen vahşi bir kedisin." Asef eğilip sessiz şekilde Eliza'nın kulağına doğru söylemişti. Eliza ona ters ters bakıp geri çekildi. Ama Asef aniden kolundan tutup yavaşça kendine çekti. "Ve bu vahşiliğinin bedeli olacak." Konuşurken parmağıyla boynunu göstermişti. Bu sırada da bir adamının getirdiği ceketi üzerine giymeye başladı.

"Araba hazır efendim." Cihan gelip herkesin sohbetini bölmüştü.

"Hadi arabalara," dedi Asef sert sesiyle. Kapıya yönelince iki lüks araç onları karşıladı. "Cihan topla herkesi."

"Asef'im beni de al." Deniz ağlamaklı sesiyle elini Asef'e uzatsa da Cihan tarafından diğer araca zorla sokulmuştu. Tolga ve Nehir de arkaya binip direkt kafalarını arkaya atıp uyumaya başladılar. Doruk önce bekledi ama Cihan arka kapıyı tekrar onun için açınca mecbur oraya yöneldi. Arabaya binerken canı sıkkın şekilde Asef ile Eliza'ya bakmıştı.

"Ben," diyerek kendini gösterdi Eliza.

"Sen benimle geliyorsun." dedi Asef onu kendi siyah jeep'ine götürürken.

"Niye seninle geliyorum?" diye itiraz ederek sordu Eliza. "Ben seninle gelmek istemiyorum, beni sürükleyip durma."

"Esas sen beni sürüklüyorsun ardından küçüğüm." dedi Asef kıza bakmadan. Arabanın kapısını açıp Eliza'nın binmesini bekledi.

"O ne demek? Ayrıca ben senin küçüğün değilim tamam mı? dedi Eliza kelimeleri biraz yutarak.

"Tamam, hadi bin arabaya daha fazla üşüme."

"Ama ben sıcaklıyorum." dedi Eliza arabaya binerken.

Asef kapıyı kapatırken içinden sabır çekiyordu. "Benim de nasıl yandığımı bir bilsen..."

Eliza arabaya binince kafasını arkaya koyup gözlerini kapadı. Bu gece uyandığında çok pişman olacağı şeyler yapmıştı. Özellikle Asef'e verdiği kozlar başına bela olacak şeylerdi. Asef bunun farkında olarak başını kendisine çevirmiş masum şekilde uyuyan kıza gülümsedi.

"Masum kedi," diye mırıldandıktan sonra önüne dönüp arabayı çalıştırdı. Bu sırada klimayı da yükseltmişti. "Vahşiliğini bir bana gösteriyorsun ve bunun benim ne kadar hoşuma gittiğini bilemezsin. Ayrıca niye böyle hissettiğimin bile nedenini bilmiyorum." Eliyle boynuna dokunup yola çıktı.

Eliza'nın evinin önüne gelince Cihan'ın da diğerlerini getirdiğini gördü Asef. Deniz önde uyurken Cihan sürükleyerek Tolga'yı çıkarmaya çalışıyordu. Doruk da yavaşça Nehir'in koluna girmiş kapıyı açmaya çalışıyordu.

"Bırak beni iri adam!" diye bağırdı Tolga.

"Tolga Bey, lütfen beni zor kullanmak durumunda bırakmayın. İnsan gibi yürür müsünüz?" Cihan sakinliğini korumaya çalışsa da Tolga pek izin vermiyordu.

"Sert ol bana pislik adam!" diye ne dediğini bilmez halde bağırdı Tolga. Ardından herkesi şoka uğratan bir şey yaparak Tolga'yı sırtına aldı Cihan. "Oha! Adamdaki güce bak, ciğerimi söktün lan!"

"Tolga Bey, umarım bugünden sonra sittin sene karşılaşmayız." dedi Cihan sinirle. Eve gelene kadar Cihan'ın canını okumuştu Tolga. Arkadan sürekli öne doğru eğilip öpmeye çalışması ve saçını çekmesi yaptıklarının en masumuydu.

Asef bu garip manzaraya bakarken Eliza'nın kapısını açıp uyuyan kıza baktı. Alkolün de etkisiyle ağır bir uykuya dalmıştı. Önce hafif şekilde omzuna dokundu ama kız hiç tepki vermeyince üşümesin diye kucağına alıp çıkardı. Eliza hemen adamın göğsüne büzüşüp başını koymuştu.

"Ne oldu vahşi kedi, pek de masumsun şimdi? diye mırıldanmıştı.

Apartmandan girip direkt merdivene yönelen Asef, Tolga'nın sesi ile hızlandı.

"Bu adam beni kaçırıyor Muazzez'ciğim, hemen polise haber ver. Bak sırtına attı bi de bak!" Tolga karşı komşuya dert yanarken Cihan sabır çekerek içeri girmeye çalışıyordu. Ama Tolga ellerini kapıya koymuştu ve engel oluyordu. Karşıda oturan kadın şok içinde öylece bakıyordu. Doruk Nehir'i içeri bırakıp kapıya gelince kucağında Eliza ile duran Asef'e baktı sinirle.

"Önemli bir şey yok hanımefendi." dedi Asef. Ama kadın bu defa şokla ona bakıyordu. Kucağında Eliza ile merdivenin başında öylece durmuş iri adam ürkütücü görünüyordu. "Sadece eğlenceyi herkes fazla kaçırdı bugün. Hadi Cihan," Asef'in imalı sesiyle Tolga'yı umursamadan hızla girdi Cihan.

Asef de arkasından girince önüne Doruk çıktı. "Asef Bey, ben yardımcı olurum." Doruk elini uzatıp Eliza'yı almak istedi ama Asef oralı olmadan içeri girmişti. Sanki kucağında hiç ağırlık yok gibi rahat hissediyordu. Salona doğru adımladı ama iki koltuk da doluydu. Birinde Nehir yatmış diğerinde ise patates çuvalı gibi Tolga yatıyordu. O yüzden Asef arkasını dönüp, Doruk'un bakışını umursamadan koridora ilerledi. En arkadaki odanın onun odası olduğunu tahmin ederek içeri girdi. Aldığı çilek kokusu doğru odaya girdiğini gösteriyordu.

"Kokun odaya sinmiş." dedi Eliza'yı yavaşça yatağa bırakırken. Eliza ise bu süre içinde ağır uykusundan bir saniye bile uyanmamıştı. Hatta ilginç şekilde huzurlu hissediyordu. Asef'in sert ve sıcak göğsü iki kez sığındığı liman olmuştu. Asef daha sonra içinde büyük kaldığı odaya dönüp baktı, duvardaki ilginç resmi uzun uzun inceledi. Ardından çok fazla eşya olmayan ama Eliza'nın ruhunu yansıtan değişik objelere baktı bakabildiği kadar. Gördüğü her şeyi aklına kazımak istiyordu. Ama o an ellerini göğsüne bağlamış kapıya yaslanmış Doruk'u görünce boğazını temizleyip kendine geldi.

"Asef Bey siz gidebilirsiniz bundan sonrası ile ben ilgilenirim." dedi Doruk.

Asef bu cümle ile kaşlarını çatıp iki adımda Doruk'un yanına geldi. "Sen de mi bu evde kalıyorsun?" diye sertçe sordu.

Doruk kendisinden uzun olan adama kafasını kaldırarak bakıp "Hayır Asef Bey ben karşı apartmanda oturuyorum ama burada da sık sık kalıyorum." dedi. Aslında Doruk şimdiye kadar gece bu evde kalmamıştı ama nedense Asef'in böyle düşünmesini istedi. İçten içe kıskançlık duyuyordu bu adama karşı. Asef bir defa kaşlarını çattı. "İçerideki Habeş maymunu da mı bu evde kalıyor?" diye sordu.

Doruk "Ne? Tolga'ya mı kastediyorsunuz?" diye sordu.

"Her neyse işte onu soruyorum. Burası ne biçim ev? Ne bu böyle toplama kampı mı burası? Al Tolga'yı da kendi evine git." dedi Asef.

Doruk dik duruşunu koruyarak adamın karşısında ellerini birbirine doladı. "Bu gece burada kalmayı düşünüyorum aslında, belki Eliza'nın ya da diğerlerinin ihtiyacı olabilir."

"Eliza'nın sana niye ihtiyacı olsun?" diye sordu gergin şekilde Asef.

"Şu an bu evde tek ayık insan benim Asef Bey, yardımım dokunur diye düşündüm. Eliza'ya daha önce de yardım ettim. Tabi o kimsenin yardımına ihtiyaç duyacak birisi değil ama," Doruk bu sırada yatakta her şeyden habersiz yatan kıza baktı. Asef bunu fark ettiği anda önüne geçip görüntüyü kapattı. "Yine de yanında olabilirim."

Asef, Doruk'u kızın yanında gördüğü zamandan sonra detaylı araştırmış ve güvenilir birisi olduğunu anlamıştı. Ama şimdi böyle konuşunca karşısındaki çocuğu boğmak istiyordu.

"Tek sen değil ben de ayığım," dedi aniden. Daha sonra içinden salak salak konuşma Asef, burada mı kalacaksın? Hangi sıfatla? Eliza sabah seni görse sıfatına tükürür diye geçirmişti.

"Siz de mi burada kalmayı düşünüyorsunuz?" diye sordu Doruk. Asef tam cevap verecekti ama telefonu çalınca mecbur sustu. Arayan Cihan'dı.

"Söyle," dedi telefonu açıp.

"Asef Bey sizi aşağıda bekliyorum, konaktan aradılar. Alya Hanım yemek yememiş bugün ve hala yememekte ısrar ediyormuş."

Asef sinirle telefonu kapatıp Eliza'nın odasından çıktı. Kardeşi bu kadar zamandır açtı ve ona yeni haber geliyordu. Bu gece çok kişinin canı yanacaktı.

Asef çıkınca Doruk da son kez huzur içinde uyuyan Eliza'ya bakıp odanın kapısını kapattı.

**

Alarm şiddeti çok yüksekti ve Eliza'yı düştüğü rüya aleminden çağırmak için ısrarla çalıyordu. Elisa ise ısrarla uyanmamaya çalışıyordu, dün gece gördüğü garip rüyalardan sonra gözünü açtığında sanki karşısında gece rüyasında onu rahatsız eden adam var olacak diye düşünüyordu. Evet tüm gece rüyasında Asef'i görmüştü... Ama bu rüya mıydı gerçek miydi henüz emin değildi. Özellikle adamın boynunu ısırdığı bir sahne sürekli kafasında dönüp duruyordu. Eliza yavaş yavaş gözlerini açarken bunun rüya olması için yalvarmaya başlamıştı bile. Yatakta sırt üstü yatar pozisyonda tavana bakarken Asef'in kolunu ısırdığı bir an geldi aklına.

"Allah'ım ne olur hepsi bir rüya olsun! Ne olur ben bunları yapmamış olayım! Eğer yaptıysam da en azından Asef bu kişinin ben olduğumu unutmuş olsun." diye kendi kendine saçma sapan konuşmaya başladı. Ama bazı şeyler için çok geçti, üstelik hemen kalkıp hazırlanmalıydı çünkü girmesi gereken bir sınav vardı.

Şu an kafasındaki tüm sesleri susturup hızlı bir şekilde hazırlanmaya başladı, maalesef evlerinin içi bir türlü ısınmıyordu. O yüzden kalktığında gece ne kadar üşümüş olduğunu bir kez daha fark etti. Üstelik hastalıktan yeni yeni iyileşiyordu, hala üzerinde kırıklık vardı. Hızlı şekilde aldığı duştan sonra her zamanki gibi mavi bir kot ve beyaz bir kazak geçirdi üzerine. Annesinin ördüğü mavi bereyi de kafasına geçirince hazırdı.

Salona geldiği zaman gördüğü manzarayla ufak bir şok geçirip öylece durdu. Nehir en azından daha derli toplu şekilde koltukta yatarken, Tolga yerde yatan Doruk'un ağzının üzerine ayaklarını denk getirecek şekilde yatmış kendi kendine mırıldanıyordu. Eliza hafif eğilip Tolga'nın ne dediğini duymaya çalıştı ama duyduğu tek şey "Şakşuka şakşuka, şaka da şuka," şeklinde bir saçma sözden ibaretti.

Arkadaşlarını bu halde bırakarak rahatsız etmeden sessiz bir şekilde çıkmaya karar verdi. Ardından apartmandan çıktıktan sonra da evlerine daha uzak olan kampüsüne doğru hızlı bir şekilde ilerledi. Nefes nefese kalmış şekilde sınıfına girdiğinde son anda yetişen öğrencilerden birisi olduğunu fark etti, hemen yerine geçtikten sonra da önüne gelen cehennem zebanilerinin hazırladığını düşündüğü sınavını yapmaya başladı. En azından şehit olmasa da gazi olarak belki bugünü atlatacaktı.

Eliza sınavdan çıktıktan sonra bahçede gördüğü bulutların arasından kısa kısa kendini gösteren kış güneşi ile aydınlık bir banka oturup biraz etrafı seyretmeye karar verdi. Birkaç dakika sonra duyduğu sesle yerinde rahatsızca kıpırdandı.

"Ne haber Eliza?" dedi Müge. "Ben sınıfta en arkadaydım beni görmedin galiba, nefes nefese girdin çünkü sınıfa."

Eliza yapmacık bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Evet biraz geç kaldım." dedi.

"Yorgun görünüyorsun, normalde her zaman dinç olursun." dedi Müge. Bu sırada da izin bile istemeden Eliza'nın yanına oturmuştu. Eliza rahatsız bir şekilde kenara doğru kaydı.

"Sadece hafta sonu biraz hastaydım, ondan dolayı sabah erken uyanamadım." dedi.

"Yoğun çalışıyorsun tabii," dedi Müge imalı bir şekilde. "Stajda da zaten Şef Lorenzo seni ayrıca yoruyor diye duydum, hatta geçen gün gittiğimde aşçılar senin gece otelde kaldığını söylediler. Ben inanmadım ama doğru mu Eliza?"

Eliza şu an bu kızın boğazına yapışmak ve saçlarını yolmak istiyordu, ama sabırlı olmaya çalıştı.

"Şeften almam gereken bir kitap vardı, kar yoğun yağınca da orada kaldım bu kadar."dedi.

"Hımm," dedi Müge yine o gıcık ses tonuyla.

"Hı hı," dedi Eliza onun sesini taklit ederek.

"Oha!" Müge'nin sesiyle yerinde zıplamıştı Eliza. "O gelen Asef Arjen mi?"

Eliza duyduğu isimle önce ufak bir şok geçirip ardından yavaşça arkasını döndü. Müge'nin göz yanılsaması olması için dua ediyordu ama karşısında yürüyen adam Asef Arjen'in ta kendisiydi. İleride duran siyah jeep'i ve baştan aşağıya giyindiği siyah renkle, elindeki siyah deri eldivenle gelen Asef'ti.

Hatta saçma bir şekilde güneş gözlüğünü takmış bu kış günü Edward Cullen gibi dolanıyordu. Eliza'yı gördüğünde yavaşça gözlüğü burnunun üzerine doğru indirip bir kaşını kaldırarak hafif şekilde gülümsedi ama bu gülümsemede samimiyetten çok mecburiyet var gibiydi. Eliza'nın aklına dün gece gelince adamın ona hesap sormaya gelip gelmediğine düşünmeden edemedi. Hatta hesap sormadan direk cezayı da kesebilirdi.

Birkaç uzun adımın sonunda iki kızın önünde gelip ellerini cebine koyarak durdu. Eliza hafif korku ve sinirle bakarken Müge aşırı şaşırmış şekilde bakıyordu, sonra kendini hızla toplayıp "Asef Bey sizi burada gördüğüme çok şaşırdım." dedi. Ama Asef ona değil direkt Eliza'nın gözünün içine bakıyordu, sadece başını salladı.

"Burada olmanızı neye borçluyuz Asef Bey." dedi Eliza imayla.

Asef elinin birini cebinden çıkarıp kirli sakalını kaşıdıktan sonra hafif Eliza'ya doğru eğildi.

"Birilerinin borç defteri gittikçe kabarıyor ne ara borcunu tahsil ederim ben de bilmiyorum." dedi. Daha sonra dönüp Müge'ye baktı bir kaşını kaldırmıştı, Müge ise aval aval ve hayranlıkla sadece adama bakıyordu. Asef başıyla ufak bir işaret daha yaptı ama hala Müge anlamadan öyle bakıyordu. "Kalkar mısın?" dedi. Tabii bu kibarlık eki olan kelime aşırı kaba bir şekilde söylenmişti. Eliza adama hayretle bakarken Müge'nin rengi biraz atsa da hala herhangi bir hareket olmayınca Asef "Sana diyorum kalkıp uzaklaşır mısın?" dedi.

"Kibar ol kibar." dedi Eliza dişlerinin arasından. Bu sırada sinirli şekilde ayağa kalkan Müge'nin çantasının ucundaki demir Eliza'nın çenesine hafif şekilde çarpmıştı.

"Yavaş olsana!" diye bağırdı Asef. Müge resmen olduğu yerde zıplamıştı. Gördüğü bu muamele üzerine gözleri dolu olmuş şekilde hemen oradan uzaklaştı. Eliza sinirli adama bakarken Asef hala giden Müge'nin arkasından çatık şekilde bakıyordu.

"Bana bak bana!" diye seslendi Eliza. O sırada Asef dönüp baktı. "Ne biçim davrandın kıza, öküz müsün?" diye sordu Eliza.

Asef az önce Müge'nin kalktığı yere oturup ayak ayak üstüne attı. "Bunu son zamanlarda çok duymaya başladım. Ama haklısın galiba içimde bir öküz ile yaşıyorum. Canımı sıkan bir olay olduğunda içimdeki öküz benim bütün benliğimi ele geçiriyor." Eliza şaşkın şekilde adama bakarken ne anlattığını anlamaya çalışıyordu ama yüzündeki boşluk ifade tabii ki hiçbir şey anlamadığını gösteriyordu. Asef ise dikkatle bakarak az önce çarpan demirin kızın yüzüne zarar verip vermediğini anlamaya çalışıyordu.

"Seni anlamak için bir kılavuz falan var mı? Yani ne bileyim bir kullanma kılavuzu olur dilini anlamak için bir sözlük olur, lütfen seni anlamıyorum." dedi Eliza.

"Tam olarak kendimi galiba sana anlatmadım, o yüzden anlamıyor olabilirsin." dedi Asef bankın ardına yaslanarak. Yüzü düşünceliydi, sanki söylemek istediği bir şey vardı dile getiremiyor gibiydi. Dönüp gece kadar koyu gözlerini yeşil gözlere dikti.

"Sana bir şey soracağım." dedi Asef.

"Sor,"

"Evimde yemek yapar mısın?"

"Ne?"

"Duydun işte, ne diye soruyorsun?" dedi sıkıntıyla Asef.

"Hayır dediğini duydum ama bunda ciddi olup olmadığını merak ettim. Çünkü hatırlatırım bay pis katil en son bana Eliza asla mutfağa girmeyecek diye herkesin önünde bağıran sendin. Şimdi söylediğin şeyin doğru olup olmadığından emin olmaya çalışıyorum." dedi Eliza.

"Bir kere sen, ben beğenene kadar bana yemek yapacaktın ve ben bunu da evimde yapmanı istiyorum. Ne var yani bu dediğim, tükürdüğümü yalamak değil asla, asla öyle bir şey değil. Bu sadece senin görevini sana hatırlatmak ama tabii evimde yemek yaparken Alya'nın seveceği bir şeyler yaparsan makbule geçer ve ayrıca söylediğim şeyleri de sorgulamaktan vazgeç!" dedi Asef işaret parmağını kıza uzatarak.

Asef sonunda dilinin altındaki baklayı çıkarmıştı. Eliza önce düşünceli baktı ardından duyduğu cümle ile kafası dank etmişti. Alya'nın seveceği şeyler...

Alya bir süredir yemek yemeyi reddediyordu. Çok az yiyordu ya da gelen yemeğe hiç dokunmuyordu. Ne kadar çok yemek yapılsa da ne kadar çok onun seveceği lezzetli yemekler yapılsa dahi dönüp bakmıyordu. Asef'in ise aklına en son çare olarak Eliza gelmişti. Çünkü daha önce yaptığı yemeği tadan birisi olarak annesinin yaptığı dokunuşlara benzer dokunuşlar hissetmişti. Bir umut aynı şeyin Alya için de olacağını düşündü. Zaten Eliza hayatına girdiğinden beri ona imkansız gelen birçok şey gerçekleşmişti ve bir kez daha onun ışığına ihtiyacı vardı.

"Hadi eve gidelim?" dedi ayağa kalkıp Asef. "Ayrıca burası çok kalabalık, herkes durmuş niye sana bakıyor?" diye sinirle etrafa baktı.

"Bana değil sana bakıyorlar." dedi bıkmış şekilde Eliza. Ayağa kalkıp adamın tam önünde durdu, boy farkları canını sıksa da belli etmemeye çalıştı. "Ayrıca insan gibi rica et, yoksa seninle hiçbir yere gelmem."

Asef alaylı şekilde bir dudağını yukarı kaldırdı. "Oldu, istersen önünde diz de çökeyim. Aa pardon sen önünde diz çökülmekten değil de patates çuvalı gibi sırta alınmaktan hoşlanırsın. Alayım mı seni sırtıma? Aa dur bak şimdi, dün gece yaptığın gibi ısırmak istersin falan." Eliza duyduğu şeyle kıpkırmızı olarak şokla adama baktı. "Ne o unuttun mu yoksa dün gece olanları?"

"Dün gece hiçbir şey olmadı." dedi sinirle Eliza.

"Emin misin, hatırlatmamı ister misin?" Asef gömleğinin yakasının kenarından hafifçe tutarak boynunu sağa yatırdı ve dün Eliza'nın ısırarak yaptığı izi gösterdi.

"Onu ben yapmadım!" dedi Eliza aklına gelen ilk şeyle.

"Ama ben senin dudaklarının boynuma yapıştığını hatırlıyorum nedense ama bence konuşmaya burada devam etmeyelim, malum insanlar bize bakıyor. Önce paşa paşa eve gidelim, sonra bu muhabbete evde devam ederiz. Daha nerelerimi ısırdın, onları da detaylı konuşuruz." dedi.

Eliza'nın artık kaçacak bir yeri yoktu mecburen başını sallayarak kabul etti. Hızla çantasını aldıktan sonra arkasına bile bakmadan koşar adım Asef'in siyah jeep'ine doğru ilerledi. Ama önündeki kar kütlesini görmeyince ayağının kayması ve yere kapaklanması aynı anda gerçekleşti. Asef içinden okkalı bir küfür savurmuştu yetişemediği için, bir yandan da kızın sakarlığına da kızıyordu ama Eliza hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı ve Cihan tarafından açılan arka kapıdan usulca içeri süzüldü. Asef bu görüntü karşısında gülmesini bastıramamıştı. Gökyüzüne bulutlar doluşmaya başlamasına rağmen güneş gözlüğünü gözüne takıp havalı adımlarla arabaya doğru ilerledi. Bu sırada kampüsün bahçesindeki genç kızlar hayranlıkla uzaktan onu seyrediyordu bunun da bilincinde olarak yürüyüşüne biraz daha hava katmıştı.

**                 

Eliza o hayran olduğu yollardan ve her baktığında onu büyüleyen bahçenin içinden geçip eve girdikten sonra direkt Alya'nın yanına gitmişti. Alya her zamankine göre daha durgun ve solgun görünüyordu. Bu da Asef'in endişesinin nedenini gösteriyordu. Eliza önce Alya ile biraz konuştu, daha doğrusu sadece Eliza konuştu Alya tepkisiz ve ifadesiz şekilde ona baktı. Eliza'nın dikkatini çeken şey ise Alya'nın normalde tepkisiz ya da durgun ifadesine nazaran bakışlarındaki derin keder olmuştu. Alya üzgün görünüyordu, iştahının kesilmiş olması bu üzgün görüntüsü ya da günlük hayatında yaptığı resimden vazgeçmesi, ders çalışmak istememesi belki de hasta olduğunu gösteriyor olabilirdi ama Deniz defalarca onu muayene etmişti herhangi bir sıkıntısı yoktu.

Eliza daha fazla zaman kaybetmemek için hemen mutfağa inip hazırlık yapmaya başladı. Şu an Alya için yemesi en kolay yemek çorba olacağı için küçükken annesinin de yaptığı çorbayı yapmaya başladı hızla. Önce kapya biber, domates, sarımsak, soğan ve patatesi közlemeye bıraktıktan sonra mercimeği de suya koyup haşlamaya bırakmıştı. Çorba olurken bir yandan da ufak tefek atıştırmalıklar hazırlamaya devam ediyordu. En çok sevdiği şey olan yemek yaparken tüm dünya ile bağı kopan Eliza o sırada mutfağa giren Asef'i fark etmemişti. Daha önce Alya için bu mutfakta yemek yapan ve bizzat kendisi tarafından engellenen Eliza'yı böyle aşkla yemek yaptığını görmek Asef'in hoşuna gitmişti.

Eliza'nın günlük hayatında sevdiği şeyleri yaparken hep tutkulu bir tarafı olmuştu ama yemek yaparken ortaya çıkan tutkusu bambaşkaydı ve bu dışarıdan bakıldığında kolaylıkla görülebiliyordu. Asef de bu tutkuyu görmüştü ve onun bu tatlı halleri izlenmeye değerdi. Asef böyle düşünüyordu...

En sonunda dikkatini yemeğe veren Eliza başına tezgahtan kaldırıp kollarını birbirine dolamış mutfağın kapısına yaslanmış Asef'i gördü, anında sinirlenip kaşlarını çatarak dik dik bakmaya başladı. Eliza'nın bu öfkeli kedi bakışı Asef'i çok eğlendiriyordu. Ne var dercesine başını salladı Eliza.

"Sende ne var?" dedi Asef sesli şekilde.

"Ne diyorsun be? Niye dikkatimi dağıtıyorsun? Yemek yapıyorum gitsene sen odana, yok mu işin gücün?" dedi Eliza.

"Benim işim gücüm şu an Alya." dedi Asef, o sırada birkaç adımda Eliza'nın yanına gelmişti. Kalçasını tezgaha dayayıp Eliza'ya doğru biraz eğildi. "Alya'nın etrafında olan her şey de haliyle işimin bir parçası. Mesela sen şu an benim işimin parçasısın. Ha bu arada sivrisinek ısırığı için ilacın var mı?"

"Ne ısırığı? Kışın soğukta sivrisinek ne gezsin?"

"Ha pardon dün beni ısıran sivrisinek değildi vahşi kedinin tekiydi."

Asef'in söylediği şeyler ile Eliza yine utançtan kıpkırmızı kesilmişti, ne diyeceğini nereye kaçacağını bilmiyordu. Ama mutfağa giren bir kadının topuklu ayakkabı sesi zaten şu an için konuşmasını engelleyecekti. Pırıl bu soğuğa rağmen giydiği ultra mini elbisesi içinde sarı saçlarını savurarak yüzündeki bir ton makyajıyla ikisine bakarak yaklaşıyordu. Haliyle ikisini baş başa mutfakta görmek canını sıktığı için yüzündeki ifadeye yansımıştı, önce sinirle Asef'e baktı ardından alayla Eliza'yı süzdü. Eliza ise karşısında Pırıl'ın bu hareketini gördükten sonra az önceki utangaç hali gitmiş yerine vahşi hali gelmişti. Hiç umursamadan arkasına dönüp yemeği karıştırmaya devam etti. Pırıl o sırada Asef'e doğru yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurmak için hareket etse de Asef iki adım geri çekilince öylece kalmıştı.

"Nasılsın sevgilim? Seni çok özledim, sen aramayınca ben gelmek istedim." dedi Pırıl.

"Aramadıysam sence bu görüşmemek için değil midir?" diye sordu Asef. Arkasını dönmüş işine odaklanmış Eliza'ya bakıyordu.

"Ben öyle düşünmüyorum sevgilim, işlerinin çok yoğun olduğunu bildiğim için illa beni araman gerektiğini düşünmüyorum. Sadece beni görmek istediğini hissederek sana geliyorum."

Eliza aniden ufak bir gülme sesi çıkarmıştı. Aslında sinir olmuştu, Asef'in bir kadına böyle davranması onun ne kadar pislik bir adam olduğunun göstergesiydi Eliza için.

"Komik bir şey mi var?" diye sordu Pırıl. Her an Eliza ile kavga etmeye hazır bir hali vardı.

"Var," dedi Eliza. Fırının önüne eğilip közlenen sebzelere baktı. "Sarımsak şu közlenen sebzelerin en küçüğü ama birazdan hepsini etkisi altına alacak."

"Ne diyorsun ya?" diye sordu Pırıl. Asef kendini tutamayıp gülmüştü.

"Bir şey demiyorum, izin verirseniz yemeği tamamlamak istiyorum." Eliza dikkatini yemeğe verince Pırıl yumruğunu sıkarak bakmıştı.

"Hadi Pırıl, seninle konuşmam gereken bir konu var." Asef Eliza'ya bir kez daha baktıktan sonra mutfaktan ayrıldı. Tabi çağrılmasına sevinen Pırıl hemen sinirini unutup ardından yürümeye başlamıştı.

"Kendisi yetmiyor bir de beyinsiz sevgilisi ile uğraşıyorum." dedi arkalarından Eliza. O sırada mutfağa giren genç çalışan dediğini duyup gülmüştü. "Şhh, aramızda." diyip göz kırptı Eliza.

**

Yaklaşık kırk dakika sonra elinde tepsi ile Alya'nın odasına geldi Eliza.

"Alya, tatlım bak senin için yaptım." Odaya dağılan güzel koku iştah açıcıydı.

Alya önce aynı ifadesiz yüzüyle baktı ama sonra gözlerinde bir şey parladı. Eliza bunu fark etmişti ama sebebi ne anlamamıştı.

Alya'nın önüne küçük bir masa çekip tepsiyi üzerine koydu. Bu sırada gözü direkt karşı duvardaki kırmızı ışığı yanıp sönen kameraya takılmıştı. Asef daha önce evde bir sürü kamera olduğunu söylemişti ama bu şekilde sürekli izlenmek sinir bozucuydu. Eliza dönüp Alya'ya baktı, onun yaşında kızların en çılgın olduğu yaşta böyle olması büyük acıydı.

"Alya," dedi önündeki yemeğe bakan kıza seslenip. Alya başını kaldırıp Eliza'ya baktı. "Benimle beraber şuraya baksana." Eliza kameraya bakınca Alya önce bir şey anlamadan Eliza'nın dediğini yaptı. O sırada Eliza dilini çıkarıp kameraya işaret parmağını sallayınca, Alya gördüğü şeyle hafif tebessüm etmişti. Bunu gören Eliza hissettiği mutlulukla aniden kalkıp Alya'ya sarıldı. Tabii Alya ona bir karşılık vermemişti. Bir anda kaskatı kesilmişti, beklemediği bir sarılmaydı çünkü. Ama Eliza'nın üzerinden gelen çilek kokusu aniden ona tanıdık gelmişti. Annesinin yaptığı çilek reçelinin kokusunu hatırlatmıştı. Eliza geri çekilip Alya'ya baktı. "Özür dilerim bir anda içimden geldi, Alya iyi misin?"

Alya tepki vermişti, gözleri dolmuştu. Eliza şok içinde baktı, bu iyi bir şey miydi kötü bir şey miydi emin olamadı. Onu rahatsız mı etmişti diye düşünürken Alya bir şey demeden önündeki yemeğe bakıp kaşığı eline aldı. Eliza herhangi bir olumsuz durum olmadığını o an anlayınca derin bir nefes aldı. Tekrar kameraya bakıp göz kırptı, tabii o sırada tüm olanları izleyen Asef hafif bir tebessümle ekrana bakıp önünde ayağını yere vurarak ona bakan Pırıl'a döndü.

"Ee Asef sabahtan beri konuşmanı bekliyorum. Ne söyleyeceksin?"

Asef birkaç adım atıp Pırıl'ın önüne geldi."Seninle daha önce defalarca konuştum, sınırı aşma dedim. Her dakika kafana göre esip sevgilim, sevgilim deyip karşıma çıkma dediğim halde devam ediyorsun. Anlaşmamızı hatırlatırım, eğer sen benim sınırlarımı aşarsan ben ortada sınır falan bırakmam."

Pırıl, Asef'i dinlerken bir kaşını alayla havaya kaldırmıştı. "Sana hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum ama yaptığımız anlaşma aslında birçok şey barındırıyor, ben seninle ilgili bazı şeyleri bilirken susacağıma dair söz verirken sen de en azından dışarıdaki insanlara karşı beni sevdiğini göstermeye söz vermiştin. Bunu yapmadığının farkında mısın?"

Asef aldırmadan pencereye yürüyüp bahçeye bakmaya başladı. "Ben öyle bir söz vermedim Pırıl. Sen sadece benim istediğim şeyleri kabul ettin. Asef Arjen'in yanındaki kadın olarak anılmak için... Ama son günlerde bu benim canımı sıkmaya başladı. Benimle ilgili bildiğin sırra gelirsek, sana bir şey söyleyeyim mi? Umrumda değil." Asef bu sırada Pırıl'a dönüp karanlık bakışlarla baktı. "İstersen gidip şu an tüm dünyaya her şeyi söyleyebilirsin. Asef Arjen kadınlara dokunamıyor diyebilirsin. Benim için sorun değil." Pırıl, Asef'in söylediği şeyleri şok içinde dinliyordu ağzını açacaktı ama Asef elini kaldırıp onu susturdu. "Bunun dışında sen beni tehdit edebilecek birisi değilsin, babanla iyi bir iş ortaklığım var. Seni de uzun zamandan beri tanıdığım için birliktelik fikri mantıksız gelmemişti ama şimdi her şey çok mantıksız geliyor Pırıl. O yüzden bu anlaşma burada bitti."

"Hayır hayır, Asef özür dilerim yanlış anladın. Ben, ben öyle söylemek istemedim. Senin sırrın tabii ki de benimle güvende. Önemli değil bana hiç dokunmasan da yanında olmama izin vermen yeter gerçekten başka bir şey hiç önemli değil." Pırıl bunu Asef'ten duymayı beklemediği için çok korkmuştu ama o da bir yandan biliyordu Asef Arjen söylediği sözlerden geri dönmezdi. Nitekim ona olan bakışları da şu an bunu doğruluyordu.

"Şimdi çıkıp git buradan ve bir daha benim haberim olmadan kafana göre davranma. Seninle ilgili de son kararımı sonra söyleyeceğim ama şimdilik etrafta Asef Arjen'in sevgilisiyim diye dolanma."

"Alya'nın üzülmesine neden olacaksın ama! O beni çok seviyor hatta onun bu halini bilen az kişiden biriyim!" Pırıl bunu söylediği an pişman oldu, amacı Asef'i Alya ile tehdit etmek değildi. Sadece Asef'i kaybetmemek için çırpınıyordu. Ama aynı saniye Asef'in alnına doğrulttuğu silah ile donup kaldı.

"Pırıl, sana daha önce söylediğim bir şey vardı hatırlıyor musun?" Asef, Alya'nın kazası sonrası bunu bilen Pırıl'a söylediği sözleri kast ediyordu. Pırıl korkuyla başını salladı. "Alya ile ilgili herhangi bir şey, örneğin burnuna toz kaçıp hapşırması dahil... Buna sebep olursan acımam demiştim. Ben kardeşim dediğim adamın kolunu acımadan kırdım, inan ki hiç pişman olmadım. Yine olsa daha beterini tekrar yaparım. O yüzden beni Alya ile tehdit etmeyi aklından bile geçirme yoksa beynini tek kurşunla patlatırım. Def ol!"

Pırıl gözleri dolmuş halde hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp odadan çıktı. Ayakları titriyordu, Asef'in daha önce görmediği ifadesi tüm kanını emmiş gibiydi. Böyle bir adamdan hem deli gibi korkup hem de deli gibi aşık olmanın ızdırabını kaldırmak zor geliyordu. Buna ölesiye öfkeleniyordu.

Topuklarını merdivene vurarak inerken Alya'nın açık kapısından gelen Eliza'nın sesini duydu. Neşeyle konuşmasını, gülmesini duydukça içinde öfke daha da büyüdü. Eğer yanılmıyorsa Asef'in bu davranışının altında tek yatan sebep Eliza'ydı ve Pırıl bunu hissetmişti. Başını kaldırıp yutkunduktan sonra merdivenlerden indi, onun için henüz hiçbir şey bitmemişti.

Alya çorbasından çok içmemişti ama uzun zamandır yemek yemediği için şimdi yediği 3-5 kaşık da onun için yeterliydi. Ayrıca yemeği lezzetli bulduğu yüzünden belliydi. Eliza çorba dışında ona ufak tefek atıştırmalık da hazırlamıştı, onlardan da yemişti. Şimdilik bu Eliza için yeterliydi onu çok zorlamak istemiyordu. Tepsiyi toplarken Alya'nın kenardan bir kağıt alıp kalemle hızla bir şey yazdığını gördü Eliza. Sevinçle bekledi, onunla iletişim kurmak üzereydi. Alya yazınca ona çevirdiği kağıda baktı heyecanla ve öylece kaldı.

"Beni Tolga ile tanıştır."

**

 

 

Bölüm : 28.11.2024 13:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...