17. Bölüm

BÖLÜM 15

Sitare Yazar
yzrsitare

"Fakat içimde öyle bir şeytan var ki... Bana her zamanki istediğimden büsbütün başka şeyler yaptırıyor. Onun elinden kurtulmaya çalışmak boş... Yalnız ben değil, hepimiz onun elinde bir oyuncağız..."

Sabahattin Ali

 

**

 

"Beni Tolga ile tanıştır."

Eliza şaşkınlıkla birkaç defa inci gibi yazılmış yazıya baktı ardından Alya'ya, tekrar yazıya baktı. Alya ise ifadesiz o durgun yüzüyle sadece bakıyordu. Eliza Alya'nın bu isteğini yerine getiremezdi, yani Asef onunla anlaşma yaparken özellikle kimsenin onu bilmemesi gerektiğini söylemişti. Aslında düşününce Eliza anlaşmanın bir kısmını zaten ihlal etmişti yani Tolga'dan zaten haberdardı Alya. Eliza düşününce Asef bunu öğrendiğinde çok sinirlenmişti ama çok büyük bir tepki de vermemişti. Çünkü kız kardeşinin tepki veriyor olması onu çok mutlu etmişti ama şimdi düşününce böyle bir şey demek ikisini tanıştırmak demek Asef tarafından büyük sıkıntı demekti. Eliza en iyisi Alya'yı vazgeçirmek diye düşünüp derin bir nefes alıp ona ifadesiz şekilde bakan kızın elini tuttu yavaşça. Alya buna herhangi bir şey dememişti elini de çekmemişti.

"Alya tatlım bu istediğin şey pek mümkün değil canım. Yani galiba bunu ben yapamam ya da buna ben karar veremem."dedi.

Alya mavi gözlerini birkaç defa kırpıştırarak Eliza'ya baktı. Elini çekip kalemi tuttu, daha sonra kağıda hızlı bir şekilde yine bir şeyler yazdı. Eliza meraklı şekilde kağıtta ne yazdığına baktı.

"Eliza, bunu çok istiyorum. Beni gördüğünde ne düşünecek merak ediyorum."

Eliza o yazıyı okuyunca karşısındaki tatlı küçük kızın ergenliğe yeni girmiş bir kız olduğunu düşündü. Gerçi çoktan girmiş bir kızdı sonuçta on yedi yaşındaydı. Ama bu yaşına kadar herhangi bir şekilde bir erkeğin onunla ilgili ne düşündüğünü merak etmemişti belki de. Ama Eliza bu olanlara inanamıyordu Alya resmen onun çatlak arkadaşı Tolga'nın onunla ilgili ne düşündüğünü merak ediyordu. Tekrar dönüp o mavi gözlere baktı, sanki içinde ışıltı vardı ve o göz bebeklerinin ardında saklanan heyecan söz konusuydu. Ama bir yandan da Asef'ten korkuyordu, derin bir nefes aldı oflayarak.

"Alya tatlım abinle konuşsam önce olur mu? Ona soralım, ona göre dediğin şeyi yapalım."dedi.

Bu sırada Alya Eliza'yı şokta bırakan bir şey yaparak başını olumsuz anlamda salladı. Eliza, Alya'nın abisinden korktuğunu düşündü ama Asef ona karşı her zaman çok yumuşak çok kibar davranıyordu. Eliza her ne kadar Asef'in öküz bir adam olduğunu, cani bir adam olduğunu düşünse de kız kardeşine karşı samimi bir abi olduğuna inanıyordu. Ama daha sonra düşününce kendisi gibi Alya'nın da abisinin karanlık tarafını görüp görmediğini merak etti. Eğer öyle bir şeye şahit olduysa bu sessiz bu durgun ifadesinin arkasında yatan bir korku olabilirdi.

"Abinden korkuyor musun?" diye sordu.

Alya yine başına olumsuz anlamda salladı. Abisinden korkmuyordu ama bazı şeyleri galiba abisiyle paylaşmak istemiyordu, onun bu hallerine şahit olsun istemiyordu. Yine eğilip bu defa kağıda uzun uzun yazmaya başladı. Eliza merakla beklerken sabırsız şekilde ayağını sallıyordu. En sonunda yazı bitince heyecanla eğilip baktı Eliza. Alya'nın onunla böyle iletişim kurması onu çok mutlu etmişti.

"Ben abimi çok seviyorum. Bu hayatta ondan başka kimsem yok. O da bunu çok iyi biliyor ama abimin ne kadar öfkeli olduğunu da biliyorum. Geçen gün kapıyı açıp onu dinledim, sinirle Deniz abi ile konuşup Tolga için Habeş maymunu dedi. Eğer şimdi ona söylersek beni kırmamak için izin verir ama Tolga'nın canını da sıkabilir, onun üzülmesini istemiyorum. Abimin haberi olmadan Tolga ile ilk ben tanışmak istiyorum, onun bana bakıp ne yapacağını görmek istiyorum. Bilmiyorum ama içinde bulunduğum dünyayı aydınlattı. Onu ilk bale yaparken gördüğümde o gece onu rüyamda gördüm beraber bale yaptık. Eliza onu görmek istiyorum. Onun da beni görmesini ama abim bu defalık bilmesin Eliza. Onu arar mısın?"

 

Eliza yazıyı birkaç defa okumuştu. Alya'nın kendisini bu kadar güzel ifade etmesi, düşüncelerini bu kadar net bir şekilde söylemesi onun aslında yaşından daha da olgun olduğunu gösteriyordu. Eliza ona bakıp samimi şekilde gülümsedi, Alya da çok belli olmasa da tebessüm etmişti.

Eliza bir anda Asef'i de unutup olumlu anlamda başını sallayınca Alya'nın tebessümü genişledi. Muhteşem bir andı...

Eliza ilk günden beri Alya ile empati kurmuştu. Onun yaşadığı şeyler Alya'nın yaşadığı şeylerle benzerdi. Alya bunu ondan daha küçük yaşta yaşamıştı o yüzden bazı şeylerin travması onda daha ağırdı. Eliza da uzun zaman içindeki acıları kimseye göstermeden her şeye katlanmıştı. Maalesef onun yanında Asef gibi koruyucu bir abi ya da her durumda ona yetecek maddi imkanlar yoktu ama Eliza bir şekilde güçlü kalıp bu hayatta olabileceği en iyi yere gelmeye çalışıyordu. Ve şimdi de onunla benzer durumlar yaşayan Alya ile karşılaşmıştı aniden kamerayı ya da başka bir şey umursamadan telefonunu çıkarıp Tolga'yı görüntülü aradı. Alya bunu görünce Eliza'yı şok içinde bırakan bir şey yapıp saçlarını düzeltti. Sonra hızla kağıda bir şey yazdı.

"Güzel görünüyor muyum?"

"Sen bu dünyada gördüğüm en güzel kızsın." dedi Eliza. Alya cidden çok güzel bir kızdı sarı küllü saçları dümdüz, mavi gözleri ışıl ışıldı. Asef'ten çok farklı bir görüntüye sahipti. Alya belki babasına ya da annesine, ikisinden birine benzeyebileceğini düşündü Eliza.

Gözlerine inanamayarak Alya'ya baktı, resmen yanakları kızarmıştı. Bir yandan Asef'in bu görüntüyü görmesini istiyordu. Çünkü kardeşini uzun zamandır bu halde görmek için bekliyor olabileceğini düşündü. Tabii Eliza şu an kameradan onu izleyen Asef'ten habersizdi.

**

"Asef'im bana iki yumruk at da uyanayım. Gece ben ne kadar içmişim? Ağzımda bok yemişim gibi bir tat var." Deniz yeni uyanıp direkt Asef'in odasına dalmış ve küçük koltuğa ayaklarını toplayarak oturmuştu. Gece aşırı sarhoş olduğu için Cihan onu konağa getirmişti.

"Daha önce yedin mi? Tadını nereden biliyorsun?" diye sordu Asef. Gözünü kameradan ayırmadan. Kardeşi ve Eliza'nın şu an iletişim kurduğunu biliyordu ve aşırı mutlu hissediyordu. Alya yazıyla iletişime kolayca geçmezdi. Eliza'yı gerçekten sevmişti ve Asef bu duruma aşırı memnundu.

"Asef bana bugün şaka yapma lütfen? Ayrıca sen dikkatle neye bakıyorsun?" Deniz ayağa kalkıp Asef'in arkasına geçti hızla. "Yoksa ayıplı sitelere mi giriyorsun?"

"Çenenin bağını sikeyim Deniz!"

"Aaa, sen Eliza'yı dikizliyorsun!" Deniz her zamanki gür kahkahasına atarak Asef'in omzunu pat patladı ama karşılığında karnına iyi bir yumruk yemişti.

"Ah! Hayvan herif acıtıyorsun, yavaş vur yavaş!"

"Sen de düzgün konuş, Eliza şu an Alya ile birlikte ne yaptıklarına bakmam çok normal."

"Ee ne yapıyorlar? Ben de bakayım."

"Güzel şeyler oluyor Deniz, Alya yazarak iletişim kuruyor şu an. Her ne kadar ne konuştuklarını merak etsem de bölmemek için kendimi tutuyorum. Eliza ile sonra konuşurum ama güldü az önce Deniz. Başını salladı çok güzel şeyler değil mi ya? Yıllardır bunu bekliyorum..."

"Güzel şeyler Asef'im güzel... Sabırlı olursak daha da güzel olacak. Haklıymışsın be! Gerçekten de Eliza melek gibi kızmış aydınlattı görüyor musun her yeri? Seni bile..."

"O ne demek?"

"Bilmem, sen de son zamanlarda fazla sırıtmaya başladın nedense. Olur olmaz şeylere saçma sapan gülüyorsun." Deniz imayla kaş göz yapmıştı.

"Hayır öyle yapmıyorum."

"Yapıyorsun, yapıyorsun... Saklanıp ergenliğe yeni girmiş oğlanlar gibi köşe bucak kaçıp bir şeyler yapıyorsun bence."

"Deniz sus istersen tamam mı? Hadi git bak bakalım ben bahçede miyim?"

"Karşında üç yaşında çocuk mu var?"

"Üç yaşında çocuk gibi davranıyorsun zaten Deniz. Olgun davranmıyorsun 30 yaşında adamsın ama sıfır at zeka yaşın öyle."

"Oğlum dalga geçtiğin adam beyin cerrahı, Oxford'da okumuş, yüksek lisansını orada yapmış, Türkiye'de aranan doktorlardan birisi. Hava mı yerle bir ediyorsun."

"Ben senin havana tüküreyim! Resmen sarhoş oldun lan ayı gibi. Gece nerede sabahladığını bilmiyorsun, şimdi seni acil ameliyata çağırsalar bu halinle mi gireceksin ameliyata?"

"Bebeğim yapma, bizler alkolü kendimize gelmek için içeriz tamam mı? Neyse senin hoş sohbetine devam etmek isterdim ama şimdi gideceğim."

"Nereye, Alya ile egzersiz yok mu bugün?"

"Diğer arkadaş gelecek, benim bugün babamla görüşmem lazım. Beni çağırmış."

"Neden?"

"Ne bileyim, yine şirketin başına geç diyip durur." dedi Deniz sıkılgan şekilde.

"Adamın senden başka kimsesi yok. Kime bırakacak işte oğlum?"

"Sen al işte, beni yorma."

"Gerek yok yeterince uğraştığım şey var şimdi yeni bir şirket alamam. " dedi Asef.

"Hadi ben kaçtım bana daha çok farklı şeyler yakışır, şirketi boş ver." dedi Deniz çıkarken.

Asef yeniden kameraya döndü ama bu defa açı değişmişti. Eliza ayağa kalkmış Alya'nın arkasında duruyordu ona doğru biraz eğilmişti. Sanki elinde bir şey tutuyordu biraz daha dikkatle baktı. Beraber resim yapıp yapmadıklarına ya da farklı bir şeyle ilgilendiklerini düşündü ama tam olarak anlayamıyordu.

**

Eliza, Alya'nın önüne eğilip kamera açısını önce kendine doğru tuttu. Resmen Alya'nın kalp atışını duyuyordu ve o da heyecanlanmıştı. Görüntülü aramada Tolga üç çalmadan sonra telefonu açtı. Ekranda önce beyaz tavan göründü ardından kafasına yine yazma bağlamış, ağlayan burnunu çeken Tolga göründü.

"Kız zilli, işimin gücümün ortasında niye arıyorsun?"

"Sen ağlıyor musun?" diye sordu Eliza.

"Yok ya ne ağlaması, soğan doğruyorum bak." Elindeki bıçağı ve soğanı kaldırıp Eliza'ya gösterdi Tolga.

"Neden doğruyorsun Tolga, ne yapacaksın?"

"Ne yapayım, açlıktan midem böbreğime yapıştı. Menemen yapıyorum ama önce Doruk'la ufak bir tartıştık. Soğanlı mı soğansız mı diye. En sonunda ben galip geldim ve soğanlı olduğuna karar verdik. O yüzden Doruk soğanı bana doğratıyor. Geri kalanını halledecek."

"Aferin boş boş oturmak yerine yemek yap bir işe yara Tolga."

"Ben çok işe yararım bir bilseniz... Sadece beni kullanmayı bilmiyorsunuz." dedi Tolga çapkınca göz kırparak.

Eliza heyecanla ekrana bakan Alya'ya bakıp boğazını temizledi. "Neyse boş yapma Tolga, şey şu an pek uygun değil ama seni bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum."

"Kız zilli, senin bizim dışımızda arkadaşın mı var? Dur söyleme sakın! Sus tek kelime etme! Neden biliyor musun? Çünkü inanırım..." Tolga'nın saçma hareketlerinin bitmesini bekleyen Eliza Alya'ya bakıp bu durumu nasıl karşıladığına baktı. Ama Alya ifadesiz yüzüyle öylece bekliyordu.

"Tolga çeneni kapat ve iki dakika sakin dur." Eliza daha sonra derin bir nefes alıp Alya'yı da görüntüye aldı.

Tolga önce önündeki tahtaya bakıyordu ve hala gözünden yaş geliyordu. Ama daha sonra ses kesilince kafasını kaldırıp ekrana baktı. Eliza'nın yanında duran kıza baktı ağır çekimde... Gerçekten de öyle olmuş gibiydi, Alya açısından çok önemli bir andı.

Tolga gözlerinden soğan yüzünden akan yaşları silmeden ekrana yaklaştı. Alya'nın parlayan mavi gözlerine ve dümdüz uzanan saçlarına baktı. Fındık gibi burnu ve kalemle çizilmiş gibi duran dudaklarına baktı. Kızaran yanağına ve titreyen çenesine baktı.

"Muhibbi ansızın divane oldu,

Bu ne aşk, bu ne dert, bu ne huydur?

Ne zaman yüzünü görsem, sabır ve karar elden gider.

Dilde kalır yalnız aşk, cümle işler elden gider...."

 

Eliza saçmalayan arkadaşına bakıp utanarak yüzünü kapattı. "Ne güzel, ne bu Tolga?"

 

"Şiir," dedi hülyalı şekilde Tolga.

"Ne saçmalıyorsun demek istedim Tolga. Alya sen bunu çok ciddiye alma tamam mı?" Ama Alya, Eliza'yı dinlemiyordu. Dikkatle ona bakan Tolga'ya bakıyordu. Hatta ekrana yaklaşıp bakmıştı.

"Alya mı? Gökyüzü demek... Ben de Tolga, hiçbir anlamı yok. Anlamsız bir kişiyim, doğru göğün altında duramadığım için..." Tolga hayran şekilde bakarken kafasındaki yazmayı fark edip hızla çekip aldı. Siyah saçları dağılıp alnına düşmüştü. "Bir şey söylemeyecek misin? Benimle tanıştığına ne kadar müteşekkir olduğun gibi şeyler."

"Eminim öyledir Tolga ama Alya fazla konuşkan biri değil. Ayrıca şimdilik yeter," Eliza uyarıcı şekilde Alya'ya baktı. Çünkü Asef'in gelmesinden korkuyordu. Ama Alya dikkatle ona bakan Tolga'ya bakıp öylece duruyordu.

"Dur kapatma! Karanlık ruhumun aydınlandığı şu dakikaların biraz daha uzaması için ruhumu adak ettiğim yazsın göklerde..."

"Güle güle Tolga." Eliza aniden kapatıp gözlerini devirdi. "Bak cidden Alya, Tolga benim için çok değerli ama yine de garip bir insan olduğunu inkar edemem."

Alya ise üzgün şekilde ekrana bakıyordu. Daha sonra kalemi eline alıp yine uzun şekilde yazmaya başladı. Eliza beklerken merdivenden gelen sesi duymuştu. Asef aşağı iniyordu. Kalbi aniden hızla atmaya başladı. Az önce cesurca hareket edip yapmaması gereken bir şey yapmıştı ama şimdiden pişman hissediyordu. İçinden saymaya başladı, henüz ona gelmeden Asef içeri girmişti. Bu sırada yazmayı bitiren Alya kağıdı Eliza'nın önüne uzattı. Eliza kağıdı okumadan eline alıp sakladı.

"Hayırdır ne yapıyorsunuz?" diye sordu Asef. Bu sırada Eliza'nın aldığı kağıdı görmüştü. "Alya ile heyecanlı bir konuşma yapıyordunuz galiba."

Asif'in imalı sözü bir an tedirgin hissettirmişti Eliza'yı ama hafif tebessüm ederek "Aramızda sır," dedi.

Asef bu cümle üzerine bir kaşını kaldırmıştı. Onun evinde ondan habersiz bir sır olması pek alışık olunan bir durum değildi ama yine de aralarına girmek istemedi kızların. Tabii birazdan özel olarak Eliza'ya sormayacağı anlamına gelmiyordu.

"Demek artık sırlarınızı paylaşmaya başladınız. Siz kesin benim dedikodumu da yaparsınız." dedi tekli bir koltuğa otururken. Kısa bir an Eliza'nın elindeki kağıda bakmıştı. Eliza bunu fark edince kağıdı elinde biraz sakladı. Bunu görünce kaşlarını çatıp sertçe baktı kıza.

"Bizimki sadece kızlara özel minik sırlar." dedi Eliza.

"Pembe yalanlar demek istedin galiba." dedi Asef sert şekilde.

"İki kişinin arasında bir sır demek istedim."

"Ama iki kişinin bildiği sır olmaz, ayrıca ben de bilirsem sır yalana dönmeden biter." Asef hafif bir tebessümle Eliza'nın elindeki kağıdı işaret etmişti. Alya bunu fark etmişti ve o an kimsenin beklemediği bir şey yaptı. Tepsinin içindeki bardağı yere atıp yüksek sesle parçalanmasına neden oldu.

"Alya! İyi misin abim?" Asef aniden yerinden kalkıp Alya'ya koştu. "Bir yerine bir şey oldu mu?" Etrafa dağılan cam parçalarına baktı. Ama Alya iyiydi. Asef'in ise yere bakınca gördüğü kan Eliza'ya aitti.

Bardağın kırılan büyük parçası Eliza'nın ayak bileğine saplanmıştı. Gözünü sıkıca yumup sessiz şekilde inlemişti.

"Eliza!" Asef kardeşinin yanından kalkıp Eliza'nın önünde diz çöktü. "Kaldır ayağını!" Alya, Eliza'nın yaralandığını görünce korkmuştu, özellikle akan kanı görünce rengi atmıştı. Sadece abisinin dikkatini dağıtmak istemişti.

"İyiyim, bağırma. Alya korkacak." dedi Eliza. Ama canı çok yanıyordu ve şu an çok kan akıyordu yere.

Asef gerçekten de kardeşine bakınca renginin attığını gördü. "Korkma canım, bir şey yok."dedi.

Hemen o sırada da Alya'nın masasının altındaki acil çağrı düğmesine basmıştı. Birkaç saniye içerisinde yukarıya hızla koşan uşak etrafa bakıp olanları görünce önce Alya'ya bir şey olduğu için çok telaşlandı ama Alya'nın iyi olduğunu görüp yaralananın başkası olduğunu fark edince hemen Asef'ten gelecek emri beklemeye başladı.

"Hemen burayı temizleyin, Alya'yı diğer odaya götürün." Asef gergin şekilde emir verirken aniden eğilip Eliza'yı kucağına aldı.

"Ne yapıyorsun! Bırak yürürüm ben." dedi Eliza ama Asef onu dinlemeden odadan çıkmıştı bile. "Sana diyorum, bırak beni!"

Çalışma odasına giren Asef büyük koltuğa yavaş şekilde bıraktı Eliza'yı. "İki dakika uslu dur Eliza."

"Kafana göre yapıyorsun her şeyi, ne diye kucağına alıyorsun beni?" Eliza canı yansa da Asef ile ters düşmekten vazgeçmiyordu.

"Rahatsız mı oldun seni kucağıma almamdan?" Asef ilk yardım çantasını eline alıp durmuştu.

Eliza'nın rahatsız olduğu nokta neydi emin değildi. Başkasının yanında olduğu için mi rahatsız olmuştu yoksa Asef'in kucağında olduğu için mi sinirlenmişti bilmiyordu. Asef'in ona yaklaşırken bakışlarındaki merakı gördü.

"Ben sadece patates çuvalı gibi taşınmayı sevmiyorum." dedi kaçamak bir cevap verip. Asef biraz da olsa bu cevaba memnun olmuştu. Kızın onun dokunuşlarından rahatsız olmasını istemiyordu. Özellikle hayatı boyunca ilk defa bir kadına dokunabiliyorken.

"Patates çuvalı senden hafif zaten, ayrıca patates boynumu ısıramaz." Asef, kızın önünde durup bir dizini kırarak oturdu.

"Ben hafifim ayrıca o konuyu açıp durma! Zaten tam olarak hatırlamıyorum." Eliza sinirle karşılık verirken Asef kızın bileğindeki cam parçasını çekmeye hazırlanıyordu. O yüzden Eliza'yı daha da sinirlendirmek istedi.

"Üzerime nasıl atladığını ve beni ısırmak istediğini söylediğini de mi hatırlamıyorsun? Hele de bunu yanakların kızarmış ve ateşin yükselmiş bir halde söylediğini..."

"Asla! Ben öyle bir şey yapmadım!" Eliza öfkeyle bağırınca Asef cam parçasını çekti. "Ahh!"

"Şşş, geçti tamam." Gazlı bezi kızın bileğine bastırırken boşta olan eliyle kızın elini tuttu. "Şimdi yaranı temizleyip dikiş lazım mı diye bakacağım. Biraz daha dayan tamam mı?"

Eliza'nın acısı biraz daha azalmıştı. "Şimdi de doktor mu oldun? Oldu olacak narkoz ver ameliyat yap!"

"Narkoza gerek yok, seni bayıltmak için başka yollar bulabilirim." Asef'in dediği şeyle Eliza şokla baktı ama gülerek devam etti. "Ayrıca o kadar çok yara aldım ki... Bir yerden sonra kendimi iyileştirmeyi öğrendim." Asef hatırladığı anılarla gerilmişti.

"Çok klişe bir replik." dedi Eliza alayla.

"Evet haklısın klişe bir replik, dizilerde çokça vardır. O kadar çok yara aldım ki artık kimseye ihtiyaç duymadan yaralarımı sarmayı öğrendim... Ama Eliza dizilerde yaralar makyajla yapılır, ben bizzat başkalarının yumruklarıyla, bıçaklarıyla hatta bazen silahlarıyla yara aldım. Benim klişem çok acı vericiydi..." Asef ilk defa Eliza'ya kendini böyle açarken şaşırmıştı, bazen içinde biriken şeyleri Deniz'e anlatırdı ama ilk defa bir başkasına kendi hayatından ufak da olsa bir parça aktarmıştı. Eliza'nın yüzündeki duyguya anlamayarak baktı. "Ne düşünüyorsun Eliza?"

Eliza, Asef'i dinlerken söylediği şeylerin gerçek olduğunu biliyordu çünkü kendi gözüyle bir adam öldürdüğünü, bir adamın dilini kestiğini görmüş hatta yılbaşı gecesinden bir adamın kolunu kaç yerinden kırdığını duymuştu. Böyle bir adamın bugüne gelene kadar başkalarından da yara almış olması onun için şaşırtıcı değildi.

"Düşünüyorum da," diye başladı Eliza. "Bu kadar yarayı alırken canın çok acımış olmalı, bu kadar çok yarayla baş ederken sert bir adam olmuş olmalısın ya da belki benim bilmediğim birçok şey yaşayıp bugün böyle cani bir adam olmuş olmalısın... Ama yine de bir başkasına aynı şeyleri yapıp kendi yaşadığın şeylerini intikamını almaya çalışman..." Eliza devam etmedi.

Asef elini Eliza'nın bileğinden çekip koltuğun iki yanından tutarak kızın üzerine doğru eğildi. "İntikam mı? İntikam aldığımı mı düşünüyorsun? Bana yapılanların intikamını almaya mı çalıştığımı zannediyorsun? Hayır ben hayatım boyunca İntikam almadım. Yirmi yaşında beni kaçırdıklarında babama karşı tehdit olarak kullandıklarında, babamdan istediklerini alıp beni serbest bırakmaya söz verdiklerinde ölüm kafesinin içine attılar. Karşımda benim iki katım bir adam vardı. Bana dediler ki; serbestsin, tabii buradan çıkabilirsen... Yirmi yaşındaydım... Ne yaptım biliyor musun? Yaklaşık bir saate yakın vücudumda kırılmayacak yer kalana kadar dayak yedim. En son ölecekken tanımadığım bir tane adam kafesin içine bir yüzük attı. Aslan pençesini andıran bir yüzüktü ve sivri uçları vardı. Gözümün önüne geldiği anda alıp parmağıma taktım ve üzerime doğru gelen adamın kalbine sapladım."

Eliza şok içinde dinliyordu, Asef'in sıcak nefesi yüzüne vururken yüzlerinin yakınlığından rahatsız olmuyordu ama duyduğu kelimelerden çok rahatsız oluyordu.

"Üzerime gelen adam yere düştü, rengi morardı. Tabii onu öldüren attığım o yüzük darbesi değildi. Muhtemelen yüzüğün sivri tarafındaki zehirdi. O gün kafesten çıktım, kimse inanamadı. Bu kadar genç bir adam o kafesten nasıl çıktı? Ama çıktım... Sonra bana o zehri veren adam yani babamın en yakın düşmanı olduğunu öğrendiğim adam, beni o kafese atan adam bana dedi ki; intikam için yaşama, yaşamak için öldür. Ben bir sisin içinde doğdum Eliza. Her yanımda pislik, karanlık, her yanımda ölüm, her yanımda kan... Hayatta kalmak için, kardeşimi hayatta tutmak için ya da hayatta tutamadığım annem için... Ben intikam için öldürmem Eliza, öldürmek eksik kalan yanlarımı tamamlıyor diyelim..."

Resmen donmuş şekilde bakıyordu Eliza. Asef yavaşça geri çekilip kızın önünde tekrar diz çöktü, acil yardım çantasından bir şeyler çıkarırken yavaşça hareket ediyordu. Temizlediği yaraya dikkatle baktıktan sonra dikiş gerektirmediğini anlamış olacak ki ayrı bir ilaca uzandı. İçinde biriken şeyleri biraz da olsa anlattığı için kendini rahatlamış hissettiğini fark etti Asef. Bunu Eliza'ya anlatmış olmaksa onun için hayret vericiydi. Ama daha sonra duyduğu şeyle Asef'in elleri dondu, başını kaldırıp bile bakamadı.

"Sen gerçekten de şeytansın... Birini öldürmek bir insana iyi gelemez, kötüsün sen, canisin, acımasızsın... Senden korkuyorum..."

Boğazını temizleyen Asef hiçbir şey söylemeden hızlı şekilde kızın yarasını sardı, ardından yavaşça bileğinden tutup ayağını koltuğa doğru uzattı.

"Biraz dinlen, hemen üzerine basma." dedikten sonra hızlıca odadan çıkıp gitti.

Eliza arkasından öyle bakakalmıştı. Ona karşı içinde bir merhamet hissetmek aklına gelecek en korkunç düşünceydi ama Eliza hissetmişti. İçinde küçük bir yerde kıpırdadan bir merhamet hissetmişti... Sırf o merhametini göstermemek için adama acımasız sözler söyledi. Bu sözler her zaman Asef'in ona ciddi mi değil mi belli etmese de söylediği sözlerdi. O hep, ben şeytanım, diyordu. Ama Eliza şimdi gerçekten ona öylesin demişti. Başını koltuğa yatırıp gözlerini kapattı Eliza, yorgundu...

*****

Asef hızlı şekilde kendi elleri ile yaptığı bahçeye inmişti. Kendi elleriyle diktiği fidanların arasından annesinin ektiği onun yanında büyüyen diğer fidanlara baktı. O sırada yanına havlayarak

Kerberos da gelmişti. Asef başını okşayıp derin bir nefes alarak uzayıp giden bahçeye baktı. Annesini özlüyordu... Eski günlerini özlüyordu... Bu bahçede koştuğu çocukluğunu özlüyordu... Yirmi yaşından önceki zamanlarını özlüyordu... O kafese düşmeden önceki zamanlarını arıyordu... O kafes, kralın doğduğu gündü. Ķralın Kafesi... O günden sonra kralın kafesinde çok kişi onun ellerinde ölmüştü. Sadece öldürmek için öldürmüştü, intikam için değil... Eliza yanılmıştı, onunki intikam almak değildi sadece öldürmekti. Canı yanarsa can yakmaktan kaçınmamıştı.

Bu kafeste Asef önüne gelen canileri öldürürken onların yaktığı canları düşünürdü. Kadın tecavüzcüleri, cinayet işleyenler, çocuk istismarcıları ve daha niceleri... Çoğu az ceza ile ya da ceza almadan kurtulan canilerdi. Ama Asef hiçbir zaman kıydıkları canın intikamını almayı değil sadece onların canını almayı düşünürdü. Öldürdüğü kişilerin cani olduğunu bilmek onun için yeterli bir tatmindi.

Onun başka bir dünyası vardı. Asef Arjen o dünyada sadece Kral olarak biliniyordu. Yüzüne taktığı özel maskesi kim olduğunun ve nasıl göründüğünün bilinmesine engel oluyordu. Kimse o kafesteki adamın kim olduğunu öğrenememişti. Sadece Kral... KK... Bilinen tek şey oydu. Hatta o kadar çok bahis yatırırlardı ki Krala... En büyük maçlar, en büyük paralar, en dehşetli anlar sadece Kralın kafesinde olurdu. Asef de bazı zamanlar çok yaralanmıştı. Hatta otelde kaldığı gece, Eliza'nın ona yardım ettiği gün kafeste yaralanmıştı. Yaralarını Eliza sarmıştı.

İlk defa birisi yaralarını sarmıştı... Asef gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. ilk defa birinin yaralarını sarmasına izin vermişti... Şimdiye kadar sürekli kendi yaralarını saran adam ilk defa bir başkasının yarasını sarmasına izin vermişti...

"Ne oluyor lan bana!" diye sinirle bağırdı. O sırada, tabii Cihan dahil birkaç adam hemen gelmişti. "Yok bir şey, gidin." Biraz sakinleşmeye çalıştı. Kendi kendine saçma sapan hareketler yapıyordu bazen sinirlenip bazen gülüyordu...

Asef kabuklarının çatladığının farkında bile değildi...

**

Eliza üzerindeki ağırlığı fark edip sıcakladığını hissedince ayağı ile iteklemeye çalıştı ama bileği sızlayınca bundan vazgeçip yavaşça gözlerini açmaya çalıştı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu, birkaç saniye boş boş içinde bulunduğu odaya baktı. Siyah renklere, siyah deri koltuklara, büyük siyah masaya ve kocaman bir duvarda boydan boya yer kaplayan kütüphaneye... Duvarların kenarındaki aslan figürlerini görünce o sırada nerede olduğunu hatırlamıştı. Koltukta biraz geriye çekilip üzerindeki örtüyü kenara attı. Hemen kolundaki saate bakınca iki saattir uyuduğunu fark etti.

"Kahretsin! Niye burada uyudum ki? Aptalsın Eliza aptalsın!" diye kendi kendine söylenirken ayağa kalkmaya çalıştı. Bu sırada ayağında ufak bir sızı hissetmişti ama umursamadı. Hızlı bir şekilde kendini toplayıp kapıya yöneldiği anda kapıyı ondan önce başkası açtı. Başını kaldırıp baktığında siyah gözlerle karşılaştı.

"Neden kalktın?" diye sordu Asef.

"Neden mi kalktım? Burada mı uyuyacağım? Evime gitmem lazım. Saat çok geç olmuş."

"Burada kal bugün, gitmek zorunda değilsin."

"Hayır gitmek zorundayım! Kendi evime gideceğim." Eliza iki adım atmıştı ama durdu. "Alya iyi mi? En son korkmuştu." diye sordu.

"Merak etme çok iyi." Asef'in bakışları garipti. Eliza sebebini düşündü ve o sırada kafası dank etti. "Mesela Eliza o kadar iyi ki başka erkeklerden ekilenip sırlarını seninle paylaşıyor. Hatta seninle yazışıp, bunu da seninle birlikte benden saklıyor. Alya'ya kızamam Eliza ama sana kızabilirim değil mi?"

Eliza şimdi ne yapması gerektiğini düşünürken Asef iki elini kızın etrafına koyup duvarla arasına sıkıştırdı. Alya ona notu verirken cebine sıkıştırmıştı ama eliyle yoklayınca yerinde olmadığını fark etti.

"Bana ait olan özel şeyi benden mi aldın?"

Asef kıza biraz daha yaklaştı.

"Ben kimseden bir şey gizlice almadım, zaten kenara düşmüştü. Özellikle kız kardeşimin el yazısı olan notu alıp sadece okudum. Sen de okumak ister misin?"

Eliza, Asef'in ona uzattığı kağıdı aldı. Elleri titriyordu ve adamın yakın yüzü ve çarpan sıcak nefesi hiç iyi gelmiyordu. Alya uzun bir yazı yazmıştı.

"Eliza, Tolga ile tanışmamı sağladığın için teşekkür ederim. Sence benimle ilgili ne düşündü? Küçük mü duruyorum? Yakında on sekiz yaşına gireceğim ama biraz zayıf olduğum için daha küçük gösteriyorum. Bu arada Tolga çok yakışıklı, keşke onunla yan yana gelebilsem... Ama benim gibi sakat bir kızı beğenmeyebilir. Bana onu anlatsana Eliza. Onun hayatını çok merak ediyorum. Ayrıca seni tanıdığım için çok mutluyum, iyi ki hayatıma girdin Eliza."

 

Eliza kağıttan başını kaldırıp Asef'e gülümsedi. "Alya aşık olmuş, bu çok güzel bir şey değil mi?" Eliza bu soruyu ciddi sormuştu. Çünkü Alya için duygularını ifade etmek çok zor olmalıydı ve şimdi bunu yapıyordu.

"Cık," dedi Asef tehlikeli bir sesle. Eliza anlamayan bir ifadeyle bakıyordu. "Ne yazdığına dikkat etmedin mi Eliza? Benim gibi sakat bir kız, dediği şey ne kadar hassas bir kalbi ve kırılmaya müsait yanının zayıflığını gösteriyor. Yanlış yaptın Eliza, Alya o Habeş maymunu arkadaşından haberdar olmamalıydı. Şimdi sadece o çocuğu düşünüp üzülecek ve o üzüldükçe ben öfkeleneceğim." Asef'in sesi bıçak gibi batıyordu.

Eliza'nın yanına tekrar gelip uyuduğunu görünce örtü getirip örtmüştü ve o sırada kenara düşen kağıdı alıp okumuştu. Hissettiği öfke ile resmen duvarı yumruklamıştı. Çünkü Tolga gibi bir çocuk kardeşi için uygun değildi. Genç ve hayatın henüz başında bir erkekti ve Alya'nın durumunda bir kıza bağlanması zordu. Asef'in asla istemediği şeydi bu. Alya'nın bir gün birini sevmesi ve kendini sevilmeye layık bulmaması...

"Hayır, yanılıyorsun. Tolga'yı tanımıyorsun." Eliza arkadaşını savunmaya başladı. Ona göre belli etmese de Tolga çok merhametli biriydi. Annesi ve ablası için yapmayacağı fedakarlık yoktu ve Alya ile de samimi şekilde ilgilenebilirdi. "Alya'yı asla üzmez ve onu kıracak bir şey yapmaz."

Asef bir süre Eliza'nın yüzüne baktı. Duvarla arasına sıkışan kız başını kaldırmış dik şekilde iri yeşil gözlerini dikerek ona bakıyordu. Dışarıdan bakınca halleri fazla ateşli görünüyordu. "Şimdi sana kızmam lazım Eliza, çok kızmam lazım. Dünyadan sakladığım kardeşimi öylece ifşa ettiğin için. Anlaşmayı bozduğun için sana ceza vermem lazım..." Asef biraz daha yaklaştı. Neredeyse burunları birbirine değecekti.

"İstediğin cezayı ver ama ne Tolga ne de ben asla Alya'ya zarar verecek bir şey yapmayız." dedi Eliza. Adamın yakınlığı kalp atışını hızlandırıyordu.

"İstediğim ceza mı?" Asef'in eli duvarda yumruk olmuştu. Gözleri kızın dudaklarına kaydı. "Benim vereceğim ceza ikimize de cehennem olur Eliza." Asef eğilip kızın sol kulağına dudaklarını yaklaştırdı.

"Beni kızdırma küçük kızım, aklımı bulandırma... Senin için verdiğim tavizler sınırına ulaştı..."

**

 

 

Bölüm : 28.11.2024 14:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...